Üzerimde kırmızı ekose dantelli fırfırlı bir elbise gözlerimi kapatıyorum hayal ediyorum, hayal oluyorum. Burnuma gelen kokular. Amber kokusu, tarçın kokusu, dışarıdaki kar yüzünden gelen o soğuk kokusu. Kulaklarıma gelen şöminedeki ateş sesi, arkada çalan belki bir plak belki klasik bir müzik... Gözlerimi açtığımda ise ahşaptan minik huzur kokulu bir ev, mumlar, kadehler, ekose ve her köşesi kırmızıya bürünmüş bir dağ evi ve rengarenk süslenmiş bir noel ağacı kar dinmeksizin yağarken o hissedilen evimdeyim hissi, ait olduğum yerdeyim hissi...
Nefesim daralıyor, insana yaşamak bile ağır gelir mi? Geliyor. Umutlarım sönüyor, dizlerim titriyor, gözlerim buğulanıyor, umutla dolan her bir hücrem yitip gidiyor, “bunlar neyin uğruna?” diyo. Sorguluyor. Doğdun. Büyüdün. Ve şimdi sonucu ölüm mü oluyor? Yaşayamadıklarıma ne oluyor? Kim beni benden çalıyor? Karanlık gecenin bilinmezliğine sürüklüyor?
Hiçbir kurala, sınıra, beni bana hapsetmeden, değiştirmeye, benzeştirmeye, çözülmeye çalışmadan, yargılamadan, sorgulamadan, tanımlamadan, başı sonu belli olmayan bir sonsuzluklar coğrafyasında, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Anlam veremediğim hallerim, sözlerim, tavırlarımla, yersiz hüzünlerim, suskunluklarım, kıskançlıklarımla, sebepsiz duygusallıklarım, pişmanlıklarım, özlemlerimle, kabına sığmaz coşkularım, isyanlarım, en deli çılgınlıklarımla, kırılganlığım, inatçılığım,gururum ve arzularımla, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Yanlışlarım, yetersizliklerim, güçsüzlüklerim var. Aştığım, aşamadığım, aşmaya çalıştığım sıra dağlar var önümde. Kırmaya çalıştığım zincirlerim var ruhumda, yüreğimi daraltan, nefessiz bırakan... Dipsiz kuyularım, göstermeye çekindiğim yaralarım, derinlere attığım korkularım var. Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hayallerim var benim; büyük, küçük, rengarenk. Umutlarım var; imkanlı, imkansız. Düşlerim var hadsiz hesapsız. İçimde bir çocuk var; saf ve alabildiğine günahsız. Bütün maskeleri çıkarıp, ruhumu özgür bırakabilecek miyim yanında. Sevebilir misin beni, bütün duygularım ve yanlışlarımla...
Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hiçbir kurala, sınıra, beni bana hapsetmeden, değiştirmeye, benzeştirmeye, çözümlemeye çalışmadan, yargılamadan, sorgulamadan, tanımlamadan, başı sonu belli olmayan bir sonsuzluklar coğrafyasında, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Anlam veremediğin hallerim, sözlerim, tavırlarımla, yersiz hüzünlerim, suskunluklarım, kıskançlıklarımla, sebepsiz duygusallıklarım, pişmanlıklarım, özlemlerimle, kabına sığmaz coşkularım, isyanlarım, en deli çılgınlıklarımla. Kırılganlığım, inatçılığım, gururum ve arzularımla, sevebilir misin beni, olduğum gibi. Yanlışlıklarım, yetersizliklerim, güçsüzlüklerim var. Aştığım, aşamadığım, aşmaya çalıştığım sıra dağlar var önümde. Kırmaya çalıştığım zincirlerim var ruhumda, yüreğimi daraltan, nefessiz bırakan.. Dipsiz kuyularım, göstermeye çekindiğim yaralarım, derinlere attığım korkularım var. Sevebilir misin beni, olduğum gibi. Hayallerim var benim; büyük, küçük, rengarenk. Umutlarım var; imkanlı, imkansız. Düşlerim var hadsiz hesapsız. İçimde bir çocuk var; saf ve alabildiğine günahsız. Bütün maskeleri çıkarıp, ruhumu özgür bırakabilcek miyim yanında. Sevebilir misin beni, bütün doğrularım ve yanlışlarımla.