Tumgik
#tv de bugün
Text
Kendimi Zorla Üvey Abime Siktirdim! (İrem 18 Y., Adana)
Merhaba, ben İrem, 18 yaşındayım. 1.68 boyunda, siyah saçlı ve beyaz tenliyim. Herkes bana çok güzel olduğumu söyler, hatta beni Merve isimli sanatçıya çok benzetirler. Annemi hiç tanımıyordum, ben daha bebek iken trafik kazasında kaybetmişiz. Babam da benimle kala kalmış, bir süre sonra başkasıyla tekrar evlenmişti. Üvey annem Selda aslında tek tanıdığım annemdi. Onu da hiç üvey olarak görmezdim, bana anne sevgisini yaşatmıştı. Babamla evlendiklerinde bir oğlu vardı, adı Kerem. Benden 10 yaş büyüktür kendileri. Kerem abimle çok yakınız ve o benim ilk aşkım. Bana hep 'prensesim' diye seslenirdi ve bu benim çok hoşuma giderdi.
Yaşım 16 olduğunda cinsel yönden de isteklerim artmaya başlamış ve üvey abime karşı artık farklı duydular beslemeye başlamıştım. Abimle ne zaman yanyana gelsek, ne bileyim film izlemek olur, yada şakalaşmak olur, şakadan dalaşmak olur, birbirimizi gıdıklamak olur, sürekli ellerini bacaklarımda hissederdim. Arada sırada durduk yere gelip beni yanaklarımdan öperdi. Belki bilerek yada bilmeyerek beni sever ve okşardı. Bizimkiler de bu kadar yakın olmamızı normal olarak karşılardı, çünkü normal abi-kardeş gibi büyümüştük. Beni azdıran da abimle yaşadığım bu olaylardı.
Sınıf ve aynı zamanda en yakın arkadaşım Didem, okuldan biriyle çıkmaya başlamıştı. Bana sürekli aralarında geçen ilişkinden bahseder, "Bugün öpüştük..." yada, "Amımı ellettim!" gibi özelini anlatırdı. Ben de ona bir ara, dershaneden biriyle çıkarken birkaç kez onunla öpüşüp, sakso çektiğimden bahsetmiştim. Didem bir gün beni kenara çekip, "Onunla yattım!" dedi. Ben, "Anlamadım, nasıl yattın? deyince, "Kızım anla işte, götümü verdim!" dedi. Ben de, "Hemen anlat!" deyince, en ince detayına kadar herşeyi anlattı. Önce çok ağrılar çektiğini, ama sonra çok zevk aldığını söyledi. Sonra bana, "Sen de denemelisin, pişman olmayacaksın!" dedi. O gün aklıma koydum ve götümü biricik üvey abim Kerem'e verecektim. Üvey abim 26 yaşında, üniversiteden yeni mezun ve yaşıtları gibi işsizler tayfasına mensup biriydi ve halen bizimle yaşıyordu. Ama eve gidip direkt abime, "Götümü sik!" diyemeceğimden, sürekli planlar yapmaya başladım. Önce onu iyice azdırırıp kıvama getirmem gerekliydi.
Eve gittim. Kerem abim evde tek başına TV izliyordu. Sırt çantamı yere attım, eteğimi yukarı doğru katladım ve direk üstüne atlayıp, "Canım abicimmm!" deyip onu gıdıklamaya başladım. Eteğim sürekli açılıyor ve külodum ortaya çıkıyordu. Kerem abim beni yere düşürüp üstüme çıktı ve tek zayıf noktam olan göbeğimi gıdıklayarak beni güldürmeye çalışıyordu. Ben de bacaklarımı iyice açtım, artık tamamen altında kalmıştım. Abim durumu farketmişti, "Yeter, yoruldum!" deyip geri çekildi. Eteğim tamamen açık şekilde halen yerde uzanıyordum. Bana, "Hadi kalk üstünü değiştir, herşeyin ortada!" diye kızdı. Koltuğa otururken sikini düzeltirken yakaladım kendisini. İlk adımı atmıştım.
İçeri gittim ve en kısa şortumu giydim ve geri döndüm. Yanına uzanıp bacaklarımı kucağına attım. Aslında bunu sürekli yapardım, yeni birşey değildi, o da arasıra ellerini ayaklarıma koyar okşardı. Bu sefer hiç kıpırdamıyor, gözlerini TV'den ayırmıyordu. Ama ben nedenini biliyordum, bacaklarımın altında sürekli hareketlenen yarağını hissediyordum. Bana, "Hadi abine su getir bakayım!" diyerek bacaklarımı yere attı. "Peki!" dedim ve mutfağa su almaya gittim. Geldiğimde odada yoktu. "Abiii, suuu!" diye seslendim. O da banyodan, "Bırak oraya, birazdan gelir içerim!" diye seslendi. Hemen yavaş ve sesiz adımlarla banyonun önüne gidip kulağımı dayadım (Bizim banyonun kapısı baya eskiydi, gerçi evdeki bütün kapılar öyle, hiç birinin kilidi bile yoktu!) ve dinlemeye başladım. Kerem abim telefonundan pørnø açmış olacak ki, az da olsa kadın inleme seslerini duyar gibiydim. Sanırım içeride otuzbir çekiyordu.
Ben hemen odama geçtim. Kendi kendime (Aferin kız sana, bu gidişle çok beklemeden götünü siktireceksin!) diyordum. Acaba onu daha fazla azdırmak için başka ne yapabilirim diye düşünürken, dış kapı açıldı ve annem eve geldi. Normalde annemle babam akşam 7 gibi evde olur, ben de 4-5 arası evde olurdum. Kerem abimse sürekli evde zaten. Hayallerim yıkılmıştı. Anneme, "Hayırdır, erkencisin?" dedim. O da, "Bugün öyle oldu, işim erken bitti!" diye cevap verdi. O akşam öyle geçmişti.
Ertesi gün okuldan sonra koşarak eve gittim. Evden içeri girdim. Kerem abimi bulamayınca çok üzülmüştüm. O sırada banyodan gelen su sesini duyunca, içerde duş aldığını fark ettim. Hemen banyo kapısını açtım. Kerem abim, "Oha, kim o?" deyince, "Abi benim, çok sıkıştım, altıma işeyeceğim!" diyerek içeri girdim. Külodumu ayak bileklerime indirip, eteğimi yukarı sıyırdım ve klozete oturdum. Kerem abimin duşa kabinin içinde sadece omuzlarından yukarısı gözüküyordu, aşağısı buzlu camdı. Zaten o da, "Çabuk ol!" dedi ve sırtını döndü.
İçimden (Ne yapabilirim?) diye düşünürken aklıma bir fikir geldi. Ayak bileklerimde duran külodumu tamamen çıkardım, yerde bırakıp çıktım ve kapının önünde beklemeye başladım. Amacım, duştan çıkarken külodumu yerde görmesini sağlamaktı, ben de hemen girip (Külodumu unutmuşum!) diyerek yerden alacaktım. Suyun sesi kesildi ve duşa kabinin kapısının açıldığını duydum. İçimden 10'a kadar sayıp içeri daldım. Ama içeride gördüğüm manzara karşınında donup kaldım, Kerem abim donumu yerden almış ve kokluyordu. Beni görünce hemen indirdi elini ve "Ne yapıyorsun sen?" diye bağırdı. Ben parmağımla halen elinde duran külotumu işaret edince, külotu bana doğru fırtlattı ve "Hemen çık!" dedi.
Benimse çıkmaya hiç niyetim yoktu. Ona doğru birkaç adım attım ve "Külodumu mu kokluyordun sen?" dedim. Utancından kızardı ve "Sana çık dedim!" diye bağırdı. Artık çok azmıştım, amım ıslanmaya başlamıştı ve ayaklarım geri adım atmıyordu. Ona iyice yaklaştım ve "Sorun değil, hatta çok sevindim!" diyerek eline külodumu tutuşturdum. Hemen sonra da diğer elini tutup eteğimin altından amıma götürüp, "İstersen bunu kokla!" dedim. Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki, günlerce plan yapsam bu kadar olmazdı. Parmakları amıma değince amım iyice sulanmıştı. Fakat hemen elini çekip, "Ne yapıyorsun sen? Delirdin mi?" dedi. Ben de, "Evet, delirdim. Senin için deliriyorum, anlasana be, kaç gündür yapmadığım şey kalmadı! (Elimi havludan belli olan kalkık yarağına götürerek) Hem sen de istiyorsun, biliyorum!" dedim.
Kerem abim, "Olmaz, biz kardeşiz!" deyince, "Üveyyy!" dedim hemen. O da, "Üvey müvey, birlikte büyüdük!" dedi. Ben de, "Tabi tabi! Peki o beni okşamalar, öpmeler neydi? Hatta beni koklayarak öpüyordun beee! Hadi saklama, beni istiyorsun, ben de seni çok istiyorum!" dedim ve elini zorla amıma götürdüm. O bu sefer sesiz kaldı ve elini amımdan çekmedi. Ben de belindeki havlusunu indirdim ve onun muhteşem yarağıyla göz göze geldim. Kocamandı. Elimi attım ve ilk defa bir yarağı elleyip okşamaya başladım. Bir yandanda dudaklarını öpmeye başladım. İlk başta öpücüklerime karşılık vermiyordu, ama sonradan dayanamadı ve çılgınca öpüşmeye başladık. Hemen kucağına atlayıp, ayaklarımı belime doladım. Yarağı amıma değiyordu ve bu durum beni çıldırtmıştı.
Kucağında beni öperek odama götürdü. Beni yatağa uzatıp, bir çırpıda okul gömleğimin önünü düğmelerini kopartarak açtı. Sütyenimin üstünden taşan memelerimi öpmeye başladı. Sonra yavaş yavaş aşağılara inip, göbeğimi, bacaklarımı ve ayaklarımı öpmeye başladı. Ben de hemen gömleğimi ve sütyenimi çıkardım. Kerem abim bacaklarımdan yukarıya yönelmiş, eteğimin altından amımı öpmeye ve yalamaya başlamıştı. Aldığım zevk inanılmazdı. Çok geçmeden inleye inleye orgazm oldum. Onun da yüzü benim zevk sularımla sırılsıklam olmuştu. Gömleğimi alıp ağzını yüzünü silerken, ben de o ara eteğimi çıkarıp kenara attım.
Rahatça yalaması için bacaklarımı ayırıp amımı ona sunduğumda, Kerem abim, "Bu yaptığımız yanlış, durmalıyız!" dedi. Ama benim durmaya hiç niyetim yoktu, hiç birşey söylemeden yataktan imdim ve önüne çömelip yarağını ağzıma alıp saksoya başladım. Sakso konusunda tecrübeliydim ve ona hayatının en iyi saksosunu çekiyordum. Aslında götümü siktirecektim, ama o kadar zevk alıyordum ki, acı çekmek istemedim. Bu nedenle ona bakireliğimi bozdurmaya karar verdim. Kendi isteğiyle yapmazdı, bunu biliyordum. O yüzden onu göğsünden itip onu yatağa yatırdım. Üstüne çıkıp, amımı yarağına sürtmeye başlayınca, "Bakire değil misin?" diye sordu. Ben cevap vermeden, yarağını elimle amımın girişine yerleştirip üstüne orturdum. Aman Tanrım! Gözlerimin önü kararmış, canım çok acımış ve çığlık atmıştım. Kerem abim beni üzerinden kaldırıp yana attı ve yarağını kanlar içinde görünce, "Ne yaptın sen!?!" dedi. Ben de, "Artık karın oldum!" dedim.
Amımdan bacaklarıma kan süzülüyordu. Çekmecemden ıslak mendil aldım ve sildim kan olan yerleri. Kerem abim hala yatakta buz keşmiş duruyordu. Onun yarağındaki kanı da ıslak mendille temizledim ve "Olan oldu, artık seninim!" deyip tekrar üzerine çıkıp, dudaklarına yapıştım. Kerem abim de artık hiç birşeyi umursamıyor, beni delice öpüyordu. Biraz öpüştükten sonra beni altına aldı ve yarağını amıma yavaşca sokup beni sikmeye başladı. Artık istediğimi almıştım ve üvey abimin altında inleye inleye kendimi ona siktiriyordum. Beni sadece o pozisyonda yaklaşık 10 dakika sikip göbeğime boşaldı. Biraz dinlendikten sonra tekrar öpüşmeye başladık. Ben ona, "Artık senin sevgilinim, beni sürekli sikmeni istiyorum aşkım!" dedim. O da, "Tamam aşkım!" diyerek heryerimi öpüyordu. Beni domaltarak, amımı bir posta daha sikti. Sonra sırayla duşa girdik. Ben duştan çıktığımda annem de gelmişti...
Son iki senedir neredeyse her gün beni sikti ve halen sikmeye devam ediyor!
[İrem]
189 notes · View notes
selin-n · 26 days
Text
Eski Yeşilçam filmlerini izlemeyi seviyorum
Bugün TV de gördüm "Mavi Eşarp" hoş bir Yeşilçam filmi, herhalde üç kere izledim.
İzler misiniz bilmem🤭ama paylaşmak istedim. (1971) Yılı yapımı.
Bence izleyin, en azından o zamanki İstanbul'u görmüş olursunuz.
Tam 53 yıl önceki İstanbul 💙❤️
Burada dursun.Belki tekrar izlerim🤭🤗
Tumblr media
😞😞
78 notes · View notes
eylem-er · 2 months
Text
Depremde interneti kapatan BTK, Haniye için İnstagram’ı kapatmış.
3. dünya ülkesi ve Türkiye Yüzyılı!
Haniye’nin öldürülmesi sonrası Instagram’ın Haniye’ye ilişkin paylaşımları engellediği gerekçesiyle;
31 Temmuz’da İletişim Başkanı Fahrettin Altun Instagram’a tepki göstermişti. Ve bugün de BTK kararıyla Instagram’a erişim yapılamıyor.
— Sözcü TV
Tumblr media
İfade özgürlüğü diyor, instagramı kapatıyorlar zekâya gel..
17 notes · View notes
endergelisenataklar · 8 months
Note
Bu Türk erkekelrinin güzellik algısı şundan oluyor çoğu bi %70 i falan olsun hadi çok fazla porno izliyor ordaki kızlara odakalniyor sonra gerçek hayatta da öyle kızlar arıyorlar salak gibi . lan kız güzel olmasa zaten pornoya neden koysunlar. sonra da işte etrafındaki kızları orda izlediği kızlara göre yargılıyor. Çoğu öyle değil tabi de ,bir kızım da şey "ben evde televizyon izliyordum benim suçum ne " shsbmeeosysbnznjswi3. ama söylemeden de edemiycem o %70 lik kısmın Allah belasını versin (camış gibi suratli demene payladım zbzbsnsnzj
meselenin cinsiyet meselesi olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. daha önce bir anonime güzellik algısı ile ilgili vermiş olduğum bir cevabı kopyalayayım; "kızların barbie’lerle büyütülmesinin gayesi var. bugün hepsi babalarından estetik operasyon için para istiyorlarsa bunun sebebini hiç düşündün mü? artık moda endüstrisiz yaşayamaz hâle gelmemizin sebebi ne? ünideki kızları sabah 10'daki ders için, 6'da kaldırtıp makyajı ve kombini ayarlamaya çalıştıran şey ne? araştırmalara göre 17 yaşındaki kızların %78’i dış görünüşlerinden rahatsız, nedeni ne? bir kadının bir moda dergisini 10 dakika karıştırması kendi vücuduna duyduğu memnuniyetsizliği %50 artırmaya yetiyormuş, hiç düşündün mü? iphone almak için böbreğini satan çocuğu duydun mu? hırsız ve elitist bir ceo’nun hayat hikayesini bizlere “azim ve başarı hikayesi” diye yuttururlar, niçin? ortalama bir insan günde 5.5 saat tv izliyor, niçin? steve jobs çok önemli biriydi değil mi? ancak yüzde %1’imizin ihtiyacı olan makineleri günde bir dolara çalışan işçilerle ürettiğini niçin konuşmayız? her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken bir koşu bandının üstünde fazla yediklerimizi eritmek için niçin ter döküyoruz? dünyada 600 milyon obez ve 1.4 milyar aç insan var, hiç düşündün mü? 20 milyon çocuk açlıktan ölürken biz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyoruz, niçin? sahip olduklarımız, eninde sonunda bize sahip olur. bu kural hiç şaşmaz." mesele tam olarak buradan kaynaklanıyor. birileri tarafından sadece güzellik algımız değil neredeyse duygularımız, yönetiliyor. bunun farkına varınca da meselenin cinsiyet meselesi değil de insanlık meselesi olduğunu kavrıyorsun.
48 notes · View notes
nefes3534 · 5 months
Text
Sabah TV' i açtım. Haber kanalının birinde, vatandaş röportajları çıktı karşıma. İnsanlar AKP' li belediyelerdeki borç yükü ve şatafat düşkünlüğüyle ilgili konuşuyordu! Çoğunluk bundan ne kadar rahatsız olduğunu ifade ederken baş örtülü bir bacım gayet kendinden emin " Belediye Başkanlık katında üç beş tuvalet varmış, da, neden varmış da! Olacak tabii, onlar makamlı insanlar. Diğer çalışanlarla ortak tuvalet kullanacak değiller! Bizim evimizde de mesela, üç banyo var, yok ebeveyn banyosu, yok misafir banyosu derken, bir sürü tuvalet banyo var, belediye de neden olmasın?.." yorumunu yaptı! Baş örtülü bacım, belli ki evindeki 3 banyoyu AKP' ye borçlu! Hayalindeki zenginliği, ayrıcalıklı bir sınıfa ait olmayı AKP sayesinde yakalamış! O zenginliğin diyetini de, vatandaşın cebinden belediye kadrolarına milyonların akıtılmasına destek vererek, bunu doğru bularak, olumlayarak ödüyor! Üstelik destek verirken evindeki banyo sayısını özellikle belirtiyor ki, AKP' nin yarattığı zengin kesimden olduğu anlaşılsın, herkesin ağzının suyu aksın, herkes onu kıskansın istiyor! O tatmin arayışı gözlerinden okunuyor resmen! Belediye' nin bir işyeri olduğu, evdeki konfora sahip olmasının anlamsızlığıyla ilgili en ufak bir fikri yok! Sorgulama yeteneği de sıfır olduğu için " Ulen Belediye' de bugün lüks banyo varsa, yarın yatak odası da yaparlarsa ne olacak? Ona nasıl eyvallah edicez? " sorusu aklına bile gelmiyor. Onun tek derdi, velinimeti düzene sahip çıkmak! Buna da gülüp geçeyim dedim ama başaramadım. Hatuna çok acıdım. AKP' nin taraftar kitlesinde dünya malcısı ne kadar çok insan olduğunu, maddiyata, paraya tapan ne kadar çok ezik insan olduğunu, aşağılık duygusunu aşabilmek için karanlık tarafı seçmekte asla tereddüt etmeyecek ne kadar çok insan olduğunu düşününce içim acıdı…
23 notes · View notes
venusunruhu · 9 months
Text
Tumblr media
BEN SOSYAL KOMINISTIM ama SİZLERE KAPİTALİZMİ KENDİ AĞZINDAN ANLATAYIM DEDİM
👇👇👇
Merhaba...
Ben Kapitalizm!
Küçük kızlarınızı Barbie bebeklerle büyüttüm, “bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar” diye neden şaşırıyorsunuz!
Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım!
İstediğimi de elde ettim; 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız.
Ben Kapitalizmim! Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor!
Ben Kapitalizmim ve bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki, hırsız bir CEO'nun hayat hikâyesi sizin için "azim ve başarı hikâyesi" olabiliyor.
Ben Kapitalizmim ve ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok!
Ben Kapitalizmim ve Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1'inizin ihtiyacı olan makineleri 3.Dünya ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı…
Elbette bütün kapitalistler birer "aziz" gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi, 150 milyon dolarlık 66.000 m2 bir evde yaşayan bir aziz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı
bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yağlarınızı eritmek için ter döküyorsunuz!
Ben Kapitalizmim ve benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar aç insan var!
Ben Kapitalizmim ve Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek!
Ben Kapitalizmim ve Uzak Doğu'da 6-12 yaş arası kızlar 200 dolar gibi komik bir paralarla seks kölesi olarak satılıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve "serbest piyasa ekonomisi" dünyanın en büyük yalanı.
Ben Kapitalizmim ve Amerikalıların % 24'ü eğer milyarder olmaları için bütün ailelerini reddetmeleri gerekecekse, bunu yapabileceklerini söylüyor.
Ben Kapitalizmim ve kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline
geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria's Secret'a koşun. Victoria's Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!
Ben Kapitalizmim ve 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini
sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!
Ben Kapitalizmim ve Madonna'nın sadece Londra'da 8 evi var, ortalama 600
evsize barınak olabilecek büyüklükte.
Ben Kapitalizmim ve Tayland'da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun
Disneyland'e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek.
Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin % 90'ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var.
Ben Kapitalizmim ve Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar dolar değerinde
pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar...
Ben Kapitalizmim ve siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan'da 1milyon kişi günde 1,2 dolar kazanarak o pırlantaları üretiyorlar.
Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor.
Ben Kapitalizmim ve sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64'ü kokain bağımlısı.
Ben Kapitalizmim ve yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken, siz aynı tişörtü
haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, artık farkına varın, taptığınız tek tanrı benim!
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, Müslümanlar 5 yıldızlı Kâbe manzaralı otellerinde, "ibadet" ederlerken?
Ben Kapitalizmim ve siz hangi Tanrı’dan bahsediyorsunuz, bütün dünya Hıristiyan bayramı Noel'i sırf alışveriş yapıp eğlenmek için "kutlarken"?
ABD'de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok, çünkü TV'de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar.
Ben Kapitalizmim ve yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu
olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım.
Dünya nüfusunun % 50'si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1'ine
sahip. Dünya nüfusunun % 1'i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 50'sine sahip.
Ben Kapitalizmim ve bankacılar benim evlatlarım.
Amerikalıların % 85'i eğer ekonomik durumlarını iyileştirebilecekse faşist
bir hükümeti seçebileceklerini söylüyor. İşte bu kapitalin gücü!
Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf?
Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı, kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf?
Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken, hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız ne kadar komik!
Zavallı tüketim bağımlıları.!!!🌴
Joseph Stiglitz - Eşitsizliğin Bedeli
34 notes · View notes
ertan2618 · 1 year
Text
Tumblr media
Bu ülkede Sabetaycılar deşifre edilip tasfiye edilmeden; başarılı olamayız.!
1927 yılında "İki yüz bin" Yahudi, "Sekiz yüz bin" Ermeni'ye kimsenin ruhu duymadan isim, soy isimleri Türkçe'ye çevrilerek Türk kimliği verildi...
Aslında bu pek önemli bir konu değil...
Çok daha önemlisi şu; Bundan daha can alıcı olan konu şu ki; Kripto dediğimiz bu 1 milyon Yahudi ve Ermeni kitle, hiçbir zaman yırtık elbise giymek zorunda kalmadı...
Hiçbir zaman açlık, susuzluk, yokluk veya yoksulluk çektirilmedi...
Kimisi general yapıldı, ordu idare etti...
Kimisi müdür yapıldı, okul idare etti...
Kimisi başhekim yapıldı, hastane idare etti...
Kimisi hoca yapıldı, cemaat ve tarikatlar idare etti...
Kimisi hâkim-savcı yapıldı, nice yiğitlerin ve mübareklerin canına kıydı vs. vs...
Hepsine de Anadolu insanının üzerinde idareci sıfatı verildi...
Tiyatro, edebiyat, müzik, sinema, basın, yayın, gazete, TV hep onların tekelinde bulunduruldu...
Bu kriptolar Anıtkabir yollarında sürekli şu cümleyi kullandılar; "Biz bu ülkenin asli unsurlarıyız..!"
Onlar zeki, bilgili, demokratik, ilerici ve çağdaştılar güya..!
Onlara yandaşlık etmeyenler ise her zaman gerici, yobaz, cahil, karanlık...
Onlar azınlıktı ama gayet zengin ve şatafatlı bir hayat içinde kendilerini efendi, bizi ise köle olarak gördüler....
93 yıldır kurdukları saltanatı ölümüne savunma derdine düştüler ve düşmanlıklarını alenen yapmaya başladılar...
Siyasette ittifak kuruyorlar...
Sermayede birlik oluyorlar....
Eğitim ve sağlık alanında toplanıp bildiri imzalıyorlar...
Sakın "bunlar kim..?" diye sormayın...
VE BUGÜN..!
Yıllar önce çıkarılan e-devlet üzerinden bakılan soyağacı aplikasyonu devletin kim kimdir ve kim kim değildir istihbaratının yapıldığı zekice bir hamledir...
Bu yüzden içimiz rahat olsun devletimizin herkezden ve herşeyden haberi var...
(Alıntı.)
36 notes · View notes
huu-kusu · 3 months
Text
Arefe günü
Bu kıymetli günde 3 şeye dikkat edelim: Unutmayalım ki, kıymetli vakitler, amellerimizin değerini, ihlaslı niyetler ise kalplerimizin huzurunu arttırır. O halde Arefe gibi kıymetli bir vakitle ihlas ve samimiyet bir araya gelirse, huzurun, bereketin af ve mağfiretin kapıları sonun kadar açılır. Bu nedenle:
1- Önce Günahlardan Uzak Duralım: Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: "Bugün kim kulağına, gözüne ve diline sahip olursa bağışlanır." Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 329. Bizi günaha sokacak ortamlardan ve şahıslardan uzak duralım. İşi gücü gıybet, dedikodu, iftira ve yalan, ona buna sataşmak olan boş insanlardan, tartışmalardan ve kalp kırmaktan uzak duralım. Gereksiz çarşı ve Pazar gezilerinden, faydasız Tv ve sosyal medya zeminlerinden kaçınalım. Şehit Hasan el Benna'nın dediği gibi yapacağımız ilk hayır şerri terk etmek olsun.
2- Bolca tevbe ve istiğfar edelim: Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: “Allah’ın Arefe gününden daha çok kullarını bağışlandığı/âzâd ettiği başka bir gün yoktur” Heysemî, III, 253. Geçmiş hata ve günahlarımızı düşünerek kalbimizi yumuşatalım, bir miktar yalnız kalarak rabbimize yönelelim ve ondan affımızı isteyelim.
3- Dua ve yakarış: Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: “Duaların en hayırlısı Arefe gününde yapılan duadır” Tirmizî, Deavât, 122. Bugün neye ihtiyacımız varsa Allah’tan onu isteyeceğimiz, neden korkuyorsak ondan Allah’a sığınacağımız gündür. Başkalarından dua istemeyi de ihmal etmeyelim. Çünkü umduklarımıza kimin duasıyla kavuşacağımızı bilemeyiz. Başta Gazze olmak üzere ümmetimize dua etmeyi, teşrik tekbirlerini ve zikri de unutmayalım.
Dr. Abdulaziz KIRANŞAL
12 notes · View notes
kbremir · 3 months
Text
Bu kıymetli günde 3 şeye dikkat edelim:
Unutmayalım ki, kıymetli vakitler, amellerimizin değerini, ihlaslı niyetler ise kalplerimizin huzurunu arttırır.
O halde Arefe gibi kıymetli bir vakitle ihlas ve samimiyet bir araya gelirse, huzurun, bereketin af ve mağfiretin kapıları sonun kadar açılır. Bu nedenle:
1- Önce Günahlardan Uzak Duralım:
Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: "Bugün kim kulağına, gözüne ve diline sahip olursa bağışlanır." Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 329.
Bizi günaha sokacak ortamlardan ve şahıslardan uzak duralım. İşi gücü gıybet, dedikodu, iftira ve yalan, ona buna sataşmak olan boş insanlardan, tartışmalardan ve kalp kırmaktan uzak duralım. Gereksiz çarşı ve Pazar gezilerinden, faydasız Tv ve sosyal medya zeminlerinden kaçınalım.
Şehit Hasan el Benna'nın dediği gibi yapacağımız ilk hayır şerri terk etmek olsun.
2- Bolca tevbe ve istiğfar edelim:
Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: “Allah’ın Arefe gününden daha çok kullarını bağışlandığı/âzâd ettiği başka bir gün yoktur” Heysemî, III, 253.
Geçmiş hata ve günahlarımızı düşünerek kalbimizi yumuşatalım, bir miktar yalnız kalarak rabbimize yönelelim ve ondan affımızı isteyelim.
3- Dua ve yakarış:
Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyur ki: “Duaların en hayırlısı Arefe gününde yapılan duadır” Tirmizî, Deavât, 122.
Bugün neye ihtiyacımız varsa Allah’tan onu isteyeceğimiz, neden korkuyorsak ondan Allah’a sığınacağımız gündür. Başkalarından dua istemeyi de ihmal etmeyelim. Çünkü umduklarımıza kimin duasıyla kavuşacağımızı bilemeyiz.
Başta Gazze olmak üzere ümmetimize dua etmeyi, teşrik tekbirlerini ve zikri de unutmayalım.
Dr. Abdulaziz KIRANŞAL
Müslüman Şahsiyet Akademisi
11 notes · View notes
onderkaracay · 1 month
Text
Tumblr media
🎯 Fanatik Telaşlar Ne Tür Bir Faaliyet İçerisindeler? 🎯
Bir taraftan Suriye meselesi ile ülkemizi savaşa sürüklemek istiyorlar diğer taraftan içeri de sürdürebilir sömürge düzeni devam etsin diye her yolu deniyorlar.
Hiçbirine izin vermeyeceğiz.
Fanatizm de kendilerini kurtarmaya yetmeyince bu sefer telaş büyüdü.
Sözde spor konuşuyoruz adı altında siyasi partileri dolaşmaya kalktılar.
1950'den bugüne bağımsız ulus yararına siyaset üreten tek bir siyasi parti yok!
Bu gerçeği unutmayın koyun bir kenara o gün bugündür yaşananları özellikle 12 Eylül 1980 sonrası ve vahşi özelleştirme talanı ile ölümcül darbenin vurulduğu son yirmi iki yılda yaşanan herşeyi bu çerçevede değerlendirin.
Aksi takdirde siyasette neler olup bittiğini anlayamazsınız.
Chatham house İngiliz derin devlet kuruluşunun kurumsal ortak adı altında onlara hizmet veren emrinden çıkmayan bir holding ve her mahallede bir milyoner beslemesi sermaye sahibinin siyasi partiler ile spor mu konuştuğunu sanıyorsunuz?
Türkçe olimpiyatlarına sponsor olan biri olduğunu kimse unutmadı. Bunun hesabı daha sorulmadı.
Bir siyasi partiyi ziyaret ediyor verilen resimde ise 17-25 mesajı veren saat kitle imha silahı medyanın kadrajına takılıyor.
Oda tv internet sitesinde nato ile ilgili çıkan tehdit yazısında ne diyorlardı 1950 sonrası süreçte eğitimden vergiye, askeri darbelerden sivil darbelere ticarete, siyasi partilerden sivil toplum kuruluşları adı altında ki tüm faaliyetleri biz yönetir biz karar veririz.
Sizce kim bu derin yapı?
Son bir kaç ay içinde bu tehdit yapıldı.
Buna itiraz eden bir siyasi parti gördünüz mü? Duygunuz mu? Duyamazsınız!
Çünkü iktidar ve muhalefet tüm siyaset sermaye ile kol kola bugüne geldiler.
Bugün işlerine gelmeyen bir çaba oluyorsa onu tehdit ederek hizaya getirmek istiyorlar.
Cumhuriyet Halk Partisi bir holding ve sermaye ortağı ile ne görüşür? Kitle imha silahı medyaya da spor konuştuk diyorlar. Spor konuşmak için mi bir siyasi parti sermayeyi muhatap alıyor?
Ortada böyle bir tehdit varken dedesinin Kenan Evren'e yazdığı mektup deşifre olmuşken, bilderberg cfr bağlantılı Amerikan derin devlet yapısı ile bağlantıları ortaya saçılmış iken, Türk Mevsimi düzenlemeye kalkarken Türk Fırtınasına yakalanan Mustafa Koç gerçeği ortada iken hala İngiliz derin devlet yapısı chatham house ile bağları devam ederken ülkemizin en büyük spor kulübünü bu algıyı değiştirmek için kullanırken, Atatürk ile aldattıklarını anlamamak için daha ne gerekiyor sorusu bas bas bağırıyor iken siyasi partiler sermaye ile ne konuşabilir?
Paralel devlet diye ifade edilen ve 15 Temmuz öncesi döneme benzer bir süreç yine devrede.
Hedefe bugüne kadar kullanılan Cumhurbaşkanı konulmuş durumda.
Ülkemizden adeta bir Saddam çıkarmak peşine düşmüşler.
Bu planın arkasında sermaye var.
Bunu anlamamak için aptal ya da hain olmak gerekir.
Fetö diye tabir edilen dinci terör örgütünün siyasi ve sermaye ayağı tam olarak ortaya çıkartılmadı.
Neden?
Yeni bir 15 Temmuz benzeri tezgah için olabilir mi?
Bugüne kadar sermayenin tertip etmediği tek bir darbe yok.
Bunu bir darbe hazırlığı olarak görmemek yanlış olur.
Cumhurbaşkanı'nın daha fazla otoriter ve baskıcı olmasının önünü açarak oradan yürüyerek yeniden iktidarı sermayeyi koruyacak bir siyasi yapıya kavuşturma çabası.
Bu sebeple ekonomide hiç bir şeyin düzelmesini istemiyorlar.
Doğrusu kamulaştırma fikrinin ya da daha doğrusu tek çözümün kamulaştırma olduğu gerçeğini engellemenin yollarını hile peşinde koşarak durdurmak istiyorlar.
Bu mümkün mü?
Bu holdingin bayiliğini yapan bir işadamı ile konuşuyorum.
Neden bunların hala bayiliğini yapıyorsunuz diye sordum?
Neden yapmayayım dedi.
Sonra Vehbi Koç'un Kenan Evren'e yazdığı mektubu çıkardım okuttum.
2001 yılında ki Bilderberg Gazi Erçel aracılığıyla kur vurgununu anlattım.
İngiliz derin devlet kuruluşu chatham house ile kurumsal ortak adı altında faaliyetlerini anlattım.
2015 tarihinde Mustafa Koç'un Arap baharı benzeri Türk Mevsimi düzenleme faaliyetlerini belgeleri ile anlattım.
Atatürk ile nasıl aldattıklarını spor ve fanatizm ile algı değiştirmek peşinde koştuklarını anlattım. On yedi yıl içlerinde kaldım karanlık sicillerini tuttum dedim.
Nato'nun oda tv aracılığıyla nasıl tehdit ettiğini yazıyı okutarak anlattım.
Bunların hiçbirini bilmiyordum dedi.
Bizim gözümüzü para, güç ve kâr hırsı bürümüş dedi.
Büyük bir pişmanlık ve kendime kızgınlık içindeyim dedi.
Bu işadamı 87.000 adet olacağı tahmin edilen dolar milyarderi olan ve bu sermayeyi ayakta bu karşılıklı menfaat ve soygun ilişkisi içinde olanlardan sadece biri.
.
Dokunduğum her insan kendine geliyor.
Bir başka işadamı bu detayları bilmediği için ne demişti ülkenin ekonomisinden bana ne ben paramı nasıl çoğaltırım ona bakarım.
Bu sermaye ekonominin bu şekilde devam etmesi gerektiğini savunuyor.
Çünkü bu şekilde sürdürülebilir bir düzen kurmak istiyorlar.
Tek adam düzeni devam etsin yalnız önceki kullanılan yerine yenisi gelsin, önceki ekonomiyi düzeltme girişiminde bulunmasın.
Bugün mesele budur.
Cumhurbaşkanı'nı bir kez daha uyarıyorum.
Özelleştirme talanı yanlışınızı kabul edin ve sizi tehdit eden sermayeye boyun eğmeyin kamulaştırma kararları alın.
Ülkemizin sorunu Anayasa değil soygun ekonomisidir.
Bu soygun ekonomisi bir tek tehdit boyutunda sizin tarafınızdan büyütülmüş küresel ve yerli sömürgeci sermayenin işine gelmektedir.
Anayasa değişikliği bunun sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasının önünü açar.
İç karışıklık çıkartır. Bundan kimseye fayda gelmez.
Türk ulusunun sorunu üretim ve hizmet araçlarının sahipliğinin kâr amaçlı sömürgeci sermayenin eline geçmiş olmasıdır. Karşılıksız para basarak kara para ticareti ile ulusa yüksek maliyet ödetmektir.
Ekonomi bu şekilde devam edemez.
Küçük üretici kalmadı.
Aracı ve komisyoncular ile üretim ve hizmet araçları tekeli oluşturan sermaye tehdit oldu.
Bu gerçeği neden görmeyen ve yurttaş ile inatlaşan hiçbir siyasi partinin seçim kazanma ihtimali kalmıyor.
Bu ülkenin sahibi bedel ödeyenlerdir bu bedeli ödetenler değil.
Bu durum sermayenin 15 Temmuz benzeri bir çabasına hizmet ediyor.
Tarihi uyarıları zamanın da yapmak görevimiz.
Bunu sermaye ve siyasete esir düşmüş medyadan öğrenmek mümkün değildir.
Sorumlu yurttaş bilinci ile yurdunu, ulusunu seven herkesi uyarıyorum.
Oyuna gelmeyin. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanları bu ülkeyi yönetebilecek kişiler değil.
Bu yeni projenin sahaya sürdükleri sermaye yararına düzeni devam ettirmesi istenen ve Atatürk'ü kullanarak oy devşiren mültecilerin uyumunu sağlama sözü vererek kendilerini ele verenler bunlar.
Sermaye çözüm istemiyor.
Ya bu şekilde devam etsin ya da değişim olacak ise tek adam rejimi ile kendilerinin istediği biri ile aynı şekilde kamulaştırma olmadan devam etsin istiyorlar.
Bu sebeple darbe dahil her türlü hilenin içindeler.
Bizi tehdit eden yeryüzü çetesinin nato aracılığıyla emrinde faaliyetteler.
Bizde Atatürk'ün gerçek askerleri olarak insanlık devriminden, ilkelerinden yana kamulaştırma devrimini savunmaya devam edeceğiz.
Toplumu bu konuda bilinçli hale tüm engellere ve tehditlere rağmen getireceğiz.
Kim kimdir? Kim kime hizmet ediyor? Hepsi ortaya çıkacak ve devrim gerçekleşecek.
Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi ve siyaseti sermayenin at oynattığı bir ekonomi olmaktan kamulaştırma devrimi ile öyle veya böyle çıkacak.
Devletini, yurdunu ve ulusunu seven her insanın toplanması gereken tek yer Atatürk'ün devrimlerine sahip çıkmak kamulaştırma yaparak tam bağımsız bir ekonomiyi yeniden inşa ederek tüm yurttaşların Atatürk şemsiyesi altında toplanmalarına bağlıdır.
Önder Karaçay
3 notes · View notes
judasizm1 · 9 months
Text
Laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun sahibi olduğu ulusa ihanet edenler..
Bir yazı dizisiz için uzun bir başlık olabilir.
Adın isterseniz siz verin ama şeyh said, saidi nursi, vahdettin, batılıların desteklediği nurcular ve alt yapıları ve de pkk, hizbullah, taliban, işid vs gibi özellikle amerikanın desteklediği terör örgütlerini anlatacağım ve tabi ki de içimizdeki bopçu hainleri.. Bu hainlerin içinde milyon dolarlık zırhlı araçlar gezen tarikat ve cemaat ceo'ları da var. Adı menzil olsıun, ismailağa olsun, süleymancı olsun, veya diğerleri.. HEPSİ HAİNDİR!.. Bunlar ve bunları destekleyen hangi siyasetçi varsa HAİNDİR!... Fetöşün çocukları ile O.Ç. (operasyon çocukları) olan ortakları hiç irtibatlarını koparmamış anlaşılan; koparmış olsalardı eski fetö bankasının müdürü devletin önemli finans kurumlarının başına getirlir miydi? Olan cahil fetöcülere oldu, hak ettiler. Sırada adalet, bürokrasi ve en önemlisi ise siyasilerde.. Dün fetö vardı bugün mencizciler, süleymancılar, ismailağacılar vs vs ve alt fraksioyonları var. Ülkemizin ulus devlet olarak her bireyinin eşit olduğu bir hukuk devleti ferdi olup, haklarını kullanabileceği bir ülke için en büyük beka sorunu bop eşbaşkanıdır. Çakma dindarlar ve onların milliyetçiyim diyen köpekleri giderse ülkemiz en geç 10 yılda kendine gelebilir (Yıpranmışlığı ve yoldan çıkmış bir devletin durumunu siz düşünün!)
Amerika dünya için en büyük sorunlardan biri çünkü 70li yıllarda başlayan enperyalist amerikan şirketleri gördüler ki "ulus" devletler yayılma ve sömürgecilikte en byük engeldi. Atatürk'ün kurduğu demokrasiyle yönetilen Türkiye en büyük sorun idi. Onlar da arap yarım adasındaki feodaliteyle yönetilen ülkere gözlerini diktiler, başardılar. Yılbaşına bir kaç gün kaldı, Filistin'de Natenyahu soykırım yaparken, araplar "Noel" kutlaması yapıyor!
Filistin diye g..tünü yırtan çakma müslümanlar İsrail'e gemilerle malzeme gönderip arapların noel kutlamalarını göremiyor! Sorun bu değil aslın, asıl sorun bu riyakarlığı, sahtekarlığı, iki yüzlülüğü göremeyen halkımızda aramak lazım.
Ey cahil sürüsü, Noel ile yılbaşı aynı değildir. Batılıların kültürü yalan ve hırsızlık üzerine kurulmuştur. Noel bile onlara ait değil! Yılbaşını Hıristiyanlık dahil bir dine bağlayarak yorum yapan, fiili bir işe kalkışanlar, gerçeği bildikleri halde manipülasyon yapanlar CAHİL YOBAZDIR. Ya da BİRİLERİNİN MAŞASIDIR.
Geçen yıl bu günlerde çatıya çıkan taliban vari bir sakallı vardı, noel babasını bekliyormuş!? 😄😄😄 Yorumum: "Ne kadar inanıyorsa noel babası için çatıya kadar çıkmış'" oldu... Beyaz tv başta olmak üzere bütün yandaş tvler bu kadar tasmalarını tutanların reklamını yaparsa olacak şey böyle gerçekleşir..
Ve siz de cahillere prim veriyorsunuz. Ülkenin bu halde olmasının en büyük nedeni muhalefet partileridir. Onca SKANDAL'a rağmen hükümet el değiştirmedi. Benim siysete ve siyasetçilere güvenim SIFIR.
Uyanacak olanlar sizlersiniz. Bu devletin, ülkenin, toprakların, hastanelerin, limanların, üniversitelerin, fabrikaların vs vs hepsinin sahibi sizsiniz. Tapusu size ait olan tek şey oturduğunuz ev değil, en önemli tapu Cumhuriyettir ve sizindir o tapu. Büyük tapunuza sahip çıkmazsanız o büyük tapunun sınırları içindeki küçük tapunuz da (şahsi eviniz) bir gün hain vahdettinciler tarafından alınacak.
Keşke Yunan kazansaydı diyen deli Kadir'i ziyaret eden Diyanet Başkanını ve Fransız sever Halil Konakçı imamı aklımızda. Unutulacak kişiler değilller bunlar, Kubilay'ı şehit eden hainlerle bunların hiçbir farkı yok; HEPSİ HAİN.. Bunlar her iftiralarından sonra ÖDÜLLENDİRENLER "EN BÜYÜK HAİNDİR."
Dün çok ünlü yurtdışı istihbarat gazeteciliği yapan bir değerli insanı kaybettik. Avrupalı bir fikir öncüsü adamla olan ropörtajıı okudum. Adam "Biz Avrupalı'ların kadim düşmanı Türk'lerdir." diyor ve sebebini de açıklıyor: Korku.. Bu yüzden Avrupa'da ilerlemenin tetikçisi oldunuz diyor. Ve bizden çok şey öğrendiklerini de itiraf ediyor (en başta mühendislik ve savaş teknikleri).
Biraz toparlayayım bu yazıyı;
12 şehit verdik. Tek sorumlusu ve her türlü desteği veren Amerika'dır. Onları devlet politikaları açısından İngilizler haricinde hiçbir ülke sevmiyor. Kuklanız Menderes ile başladığınız ama 61 müdahalesiyle sekteye uğrayan ve sonra 70 li yıllardaki çomaklarınız ve Kenan Evren gibi sizin askerlerinizle tekrar devam eden, cia ajanınız Fuller ile "Siyasal İslam" ucubenizi Özal ile yerleştirip teyyo ile temellerini güçlendirdiğiniz bu yoz ve İslamiyeti değiştirme çabanız (Adnan Oktar, Menzilciler, Nurcular, İsmailağacılar, Süleymancılar ve diğerleri) son bulmak üzere. Devlet bürokrasisindeki zayıf karakterli kişileri bir takım bop saltanatına yakın vakıflarca cebren ve hile ile kendi tarafınıza çekmiş olabilirsiniz. Merak etmeyin, önce onlar konuşacak, sonra siz...
Özgürlüğün bedeli vardır, yine öderiz. Peki siz hazır mısınız?
"Yurtta sulh, cihanda sulh"
Gazi Mustafa Kemal ATATÜK
11 notes · View notes
silentnotes · 11 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
paçinko dizisini çok severim. kitabını da dizi çıktığı zaman almıştım ve yeni okuma fırsatı buluyorum. başka okumalarım olduğu için hemen bitireceğimi sanmıyorum ama başlamamda gerekiyordu o yüzden karşıya geçerken okuyacağım kitap olarak paçinkoyu seçtim.
ismini hatırlamadığım bir tatlı siparişi verdim bugün sırf limonlu diye. 🍋 şunu fark ettim ki limonlu tatlı seviyormuşum. Suffle veya waffle tercih ederim genelde tatlı yemek istediğim zamanlarda o yüzden limonlu tatlılar bana da sürpriz oldu. yememek için kendimi kısıtlamıyorum. limonlu ne varsa yemek istiyorum. bu tatlı da çok güzeldi. tekrar gittiğimde tekrar sipariş vereceğim.
ve taylor 🫶🏼 anlatmaya gerek yok görüyorsunuz jxnxbxjs 1989 (TV) albümünde vault şarkılarının hepsini çok sevdim. albüm ilk kaydedildiği gibi değil amaçta o zaten ama çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. müziğin şarkı sözlerini bastırıldığı bir albüm dinlemeyi tercih etmiyorum. Ben vault şarkıları dinlemeye devam. siz de dinleyin
16 notes · View notes
musfika-hanim · 1 year
Text
evi sildik süpürdük iki büyük kızçe alışverişe gitti, küçük kızçe dershanesine gitti. ben de o sırada buzdolabını falan sildim geldiklerinde kolayca yerleştirelim dlye. geldiler mantar bulamamışlar markette, bir de abur cubur alacaklarmış bime gittiler çok güzel mantar varmış bimin mantarı güzel oluyor genelde. ben hemen yemeklere giriştim, bir yandan çorbanın ön hazırlığını bir yandan ana yemeğin sebzelerini hazırladım. rende yapmayı hiç sevmiyorum havuç tarator için birsürü havuç rendeledim. mantarları ortancaya verdim oturduğu yerde tv izlerken o da onları ayıkladı. tatlıyı büyük kızçe yapacaktı evine gittiğimizde bize ikram ettiği tatlıdan yaptı. kremalı, kedi dilli üzeri çikolatalı çok güzeldi ondan yaptı. çorba pişti, ana yemek fırına kondu, salata malzemeleri ıslatıldı, tarator halloldu, tatlı dolaba kondu. ortanca da geldi biriken bulaşıkları topladı, elde yıkanacakları yıkadı, makineyi boşalttı. ocak berbat olmuştu onu sildim, ortancanın işi bitti o çıktı yerleri de sildim. azıcık uzandım pilav ve salata kaldı bir de tabaklar, kaşık, bardak vs malzemeler hazırlanacak. saat yedi gibi gelecek büyük kızçenin arkadaşı benim de kankimler :) bugün evde şenlik var kızçe şenliği 💃
ay yazarken yoruldum ayrıca da yorulduydum zaten
12 notes · View notes
yurekferahligi · 1 year
Text
bugün tv ünitesinin kapakları takıldı içine bir sürü şey koyabildim, depolama alanım arttıkça mutlu oluyorum. yaklaşık 3 kolim kaldı kitaplık alınca onlar da 1 e düşecek muhtemelen o koliyi de akyazı’ya götüreceğim. fazla eşya istemiyorum.
16 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
Bir adam yağmalanmış bir şehrin ganimetlerinden eşi bulunmaz bir halıyı satmaya çalışıyordu. 
-“Bu halı için kim yüz altın verir? diye bağırarak tüm kenti dolaştı. 
Satış tamamlandıktan sonra birisi satıcıya yanaşarak, 
-“Bu paha biçilmez halı için niye daha fazla istemedin?” diye sordu. 
Satıcı karşılık verdi: 
-“Yüzden büyük sayı var mı?” 
Bu hikayede halı satıcısına güler geçeriz, Oysa çok da farklı değiliz..20. yüzyıl insanı, çağa egemen olan teknoloji dininin tutsağıdır. Teknoloji dini maksimum üretim, sınırsız kar ve bencillik üzerine kurulan kapitalist kültürün gerçek adıdır. Teknoloji dini ruhsuz ve sevgisizdir. Bir anne gibi şefkat ve ilgi göstermese de, yavrularının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Gerçekte bu anne yavrularının kanıyla beslenen bir vampirden farksızdır. İşin ilginç yanı bu insanlar, “ne kadar tüketirsen o kadar insansın” anlayışının egemenliği altında kendi varlıklarına yabancılaşmaktadır. Bu tür insanlar derin bir varoluşsal boşlukta yaşarlar. Nasıl oluyor da insan içinde bulunduğu, gördüğü, dokunduğu, hissettiği “gerçekliğe” ve onun aşkın boyutuna yabancılaşır?
Nasıl olur da bütün dinlerde Tanrı’nın yeryüzünde temsilcisi olmak üzere donatılmış varlığını tümüyle tüketime, bedensel hazlara adar? Nasıl olur da en görkemli sanat eserlerini oluşturacak; en anlaşılmaz olayların, olguların yasalarını çözebilecek yeteneklerle donatılmışken hayatını ucuz gösterilerin nesnesi haline getirir? Evrenle, onun tüm sırlarıyla uyum sağlayacak bilgelik araçlarıyla donatılmış beyni salt günübirlik hayata uyum sağlama aracına dönüştürülebilir? O sadece bir tek dil biliyor: “daha fazla”. O her zaman boş, o her zaman bir dilenci. Belki burada Irvin D. Yalom’un tespitlerini paylaşmam gerekli: Hayatın düzenleri içinde dişe dokunur bir gaye bulabilme yönünde sürüp giden arayışımız, çoğu durumda bunalıma sürükler bizi. Hayatta bir gayeye sahip olma konusundaki kaygılarından dolayı terapiye başvuran insanların sayısı, genellikle terapistlerin sandığından daha fazladır. Söz gelimi Jung’un tahminine göre hastaların üçte biri ona bu nedenle gelmekteydi; “Ama şikayetleri çok farklı biçimlere bürünmüş olabilir. Mesela “Hayatımda bütünlük, tutarlılık yok”, “Hiçbir şeye istek duymuyorum”, “Neden yaşıyorum ben? Ne için? Hayatın daha derin anlamı olmalı mutlaka”, “Büyük bir boşluk içindeyim. Her akşam TV izleye izleye kendimi çok anlamsız, işe yaramaz hisseder oldum”, “Elli yaşıma geldim, büyüyünce ne olmak istediğimi hala bilmiyorum.” Bilmek zorundayız. Kendi varlığı ve çevresinde olup bitenler üzerine düşünebilen tek canlı biziz. Yalom bir konferansında şöyle bir karikatürden söz eder; birkaç kareden oluşuyordu, her karesinde bir canlı türü yer alıyordu. Solucan, balık, kuş, yılan, inek gibi. Her karedeki yaratık aynı nakaratı tekrarlıyordu: “Ye, iç, yaşa, üre. Ye, iç, yaşa, üre”. Son karede ise Rodin’in Düşünen Adam’ı pozunda bir insan vardı. Ve o da şöyle söylenip duruyordu: “Bütün bunların anlamı  ne? Bütün bunların anlamı ne?” Öyle görünüyor ki bütün canlılar meselenin özünü kavramış ama biz insanların bir türlü aklı almıyor. Aklımızın alacağı bir noktaya geldik. Yazının girişinde W. James’ten alıntılayarak işaret ettiğim büyük devrim; insanların zihinlerinin içlerini değiştirerek hayatlarının da değişebileceği gerçeğinin keşfedilmesidir. Bu keşif bize hangi kapıları açıyor? Bunun üzerinde düşünmeliyiz. İnsana onun hayatta kalmasını sağlayacak bir zekâ verilmiştir. Fakat hayatta kalması garantilenmemiştir. Beden verilmiştir fakat bedenin beslenmesini devam ettirme verilmemiştir. Ona akıl verilmiştir aklının içeriği verilmemiştir. Başka bir deyişle insan iradeye dayalı bilinçli bir varlıktır. Aklı otomatik olarak çalışmaz; düşünme mekanik bir işlem değildir, mantık bağlantıları içgüdüyle yapılmaz. Kendi dönüşüm araçlarını kendi içinde taşımayan olumsuz süreç yoktur, gerçeğini bugün görmenin tam zamanı. Modernleşme bizi bir başka noktaya daha getirdi. Kapitalist kültür bir taraftan insan aklını tutsak ederken diğer yandan da özgür bilim adamlarının yetişmesine, özgür üniversitelerin kurulmasına yol açtı. Özgür bilim adamları ve özgür kurumlar da bir çoğumuzun haberdar olmadığı bir gerçeği gün yüzüne çıkardılar:” İnsanlar zihinlerinin içini,  içeriğini değiştirerek hayatlarını değiştirebilirler.” Bu gerçeği çok iyi kullanan medya ve sermaye arzu ettikleri insan tipini; bu insan tipinin neleri sevmesi gerektiğine, nelere karşı olacağına, hangi ürünleri tüketeceğine, nasıl yaşayacağına, neye inanacağına da karar verdiler. Başka bir deyişle insanı ve onun hayatının belirleyicisi olacak temel soruların cevabını doğrudan ya da dolaylı biçimde oluşturdular. Doğrudan ya da dolaylı bir şekilde insanlık koşullandırıldı. Bugün Amerikan emperyalizminin dünyada egemenlik kurmasının öncülerinin kültür araçları olduğunu hepimiz biliyoruz.
11 notes · View notes
herzamanbulutluu · 1 year
Text
üç beş yıl sonra ilk kez saçlarımı kesmek istemiyordum sonra bugün makasla gittim yanına kısalt dedim her zamanki o heyecanım yoktu bittiğinde de kalkıp aynadan bile bakmadım nasıl olmuş diye içimden hiçbir şey gelmiyor
5 notes · View notes