Tumgik
#titredim
yakazakalb · 1 year
Text
Tumblr media
Kalbim diyorum azizim, kalbim;
Koca bir yangından sadece en kıymetlisini bağrına basıp, olanca gücü ile kaçan bir kuş misali. Tüyleri ve cağğnımm ihtişamı o alevciklerin yakıcılığından nasibini almış...
14 notes · View notes
girifit · 26 days
Text
bu andan on dakika önce. başım annemin göğsündeyken ve gözyaşlarım annemin göğsünü yuva bellemişken. benim hıçkırıklarım iç çekişlere dönerken ve annem, çaresizlik içinde bana geçeceğini söylerken. hisler boğazımı sıkıp bana ölümü hatırlatırken ve annem, ölüme inat yaşam gibi kokarken. ben de insanım diyerek acıdan inim inim inlerken ve annem, titreyen elleriyle saçlarımı okşarken. bir şeyler oldu. ve ben, çıkış yolunu bulamadım. yeni bir yol dâhi açacak gücüm yoktu. nefesim boğazıma dizildi ve gözyaşlarım sel olup yanaklarımı okşadı. benim annem, bana çaresizliği öğretti. bedenim küçücük kalmışken kolları arasında bir kuş misali titredim canının yuvasında. belki de ilk defa gördü beni. içimdeki ölüme yakın çocuğu. canım yerinden sökülüyor anne, dedim. yaprak kımıldamaz sanardım. gözlerinden gördüm, içinde bir devlet devrildi. ben yapamıyorum, dedim. içi acıdı. anne, dedim. beni neden kurtarmıyorsun.
18 notes · View notes
342c · 2 months
Text
bazı günler bana hiç ulaşamıyorsun. eskiden çok iyi gizlerdim. tek kelime etmem yanında. akşama onunla. bu hastalığım hiç geçmeyecek mi. nefes alamıyorum. hayatımın yepyeni bir dönemi ve ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum. süslemiyorum cümlelerimi.
evet yalnız kalamıyorum. sonunda söyledim. buradan taşınmak istemiyorum ama kışın tir tir titredim. kendimi hiç tatmin edemedim.
kendime korkuyu yakıştırmıyorum. ama zaten bunların hiçbirini yakıştırmıyorum. senin paranla var olmak istemiyorum, para her zaman bir güç aracıydı kontrol edilmek istemiyorum. acıdan yerlere kapandığım günleri düşünüyorum çünkü öyle anlarda sevgimin gerçekliğini hissediyorum. üzülüyorum ama hissediyorum. söylemek istediklerimi yutmaktan başka çarem olduğunu düşünmüyorum. konuşulacak ve konuşulmayacaklar var. artık bıçak açmıyor ağzımı, tepkisizim. bütün sınırlarımı aş. ağzına geleni söyle. tek kelime etmem yanında.
7 notes · View notes
3391kilometre · 7 months
Text
Beni öptü, Yankı Sarca beni öptü; dünya titredi, ben titredim, hayatım titredi. Kalbim titredi, bütün güzellikler yaşadı ve bütün kötülükler öldü. Bütün acılar silindi, anılar gülümsedi; ikimizin de çocukluğu bizi izledi. İhanet sırtını döndü, ben gülümsedim. Ben gerçekten gülümsedim; ben gerçekten yaşadığımı hissettim.
14 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 7 months
Text
Tumblr media
MAZLUMUN VE ZALİMİN DİNİ OLMAZ✊✊
ÖNCE İNSAN
Diyarbakırlı Hamal
Bu dünyada kimim ben
Kimin umurundayım.
Bey değil,
Hey, Hamal diye çağrılan
Garip önemsiz biriyim.
Gün olur,
Kilomdan kat kat fazlasını taşır
Sırt kemiklerimin çatırdadığını
Bacaklarımın titrediğini
Kan ter içinde kaldığımı bilirim.
Şehrin yükünü taşıyıp ekmek parası kazanırken
Et düşleyip
Domates ekmek Ve çökelekle avunan hamalın biriyim ben.
Ve günlerden bir gün,
Hamal 'bey' diye seslendi biri bana.
Şaşırdım.
Dönüp baktım.
Şapkalı kara lastikli bir köylü, bey demişti bana.
Ilık ılık içim aktı,
Gözlerimde ışık yüreğimde çiçek açtı.
Buyur beyim deyip koştum yanına.
'Yüküm var 'dedi ıslakken kirpikleri.
Yüküm canımda can kanımda kan yüreğimde yürektir. Ona göre taşı dedi.
Olur beyim dedim.
Az gittik çok gittik
Gittikçe ara ara baktım adama.
Düşünceli, ağlamaklı ıslaktı kirpikleri.
Borcum ne dedi varınca.
Beş lira beyim.
Borcun beş lira dedim.
Beş lira öylemi, Sadece Beş lira haa.
Bu yük neydi beyim dedim uzatırken parayı.
'Oğlum' dedi.
Oğlumun yükü beşlira öylemi.
Korktum, şaşırdım, ellerim titredi.
Ter bastı her yanımı.
Bilemedim ne diyeceğimi.
Oğlum dedi.
Oğlum devrimciydi
Oğlum fakirden yanaydı
Kendini hiç düşünmez
Ölümden korkmazdı Oğlum.
Kestiler oğlumu, parmaklarını kestiler
İşkencede öldürdüler oğlumu dedi.
Şaşırdım, korktum, sarardım
Rüzgarsız havada dalda sallanan yaprak gibi titredim.
Ağladım. Ağladı.
Çocuk gibi ağladık.
Nereye gidecek oğlun , beyim dedim.
Çoruma dedi.
Diyarbakırdan Çoruma köye gidecek Oğlum. Dedi.
Öldüm öldüm dirildim.
Ne diyeceğimi bilemedim.
Almadım.
Beş lirayı almadım.
Eve varıp çocuklarıma sarılıp ağladım.
Selam olsun Çorumlu devrimciye
Selam olsun devrimci köylü babaya.
Erol erbaş
Tumblr media
12 notes · View notes
meralmeri · 2 years
Photo
Tumblr media
Uzun zaman oldu kendimi dinlemeyeli veya dinleyeli... Saçlarım zayıfladı, inceldi ve beyazladı en hassas yerinden. Ne kazandım bu savaşı, ne de barıştım gökyüzüyle. Mavimlerim incindi en anlamlı yerinden. Ne kokladım doyasıya aşkı, ne de ittim kendimden öteye. Sıkışmış gibi titredikçe titredim. Ne pes ettim büsbütün, ne de yeniden başlangıcına döndüm melodimin. Ben ve saygım... Ben ve özgürlüğüm... Ben ve her şeyim; Şimdi yeni bir nefesin, yeni bir heyecanın ve sevginin en ihtişamlı solgusunda yatarken... Evet baylar ve bayanlar; ben bir buz dağına çarptım ve kırıldım. Diyebilirim ki şimdi; şiir tadında bir doğum gününü kesinlikle hak ederek ve bir merhaba diyerek kendime... O yeni ve büsbütün anlamlı bir masalın ucunda oturmayı başaranlardanım. Böylece yine uzun zaman oldu kendimi dinlemeyeli veya dinleyeli.
Meral Meri /Söğüt Ağacının Gölgesinde / Buz Mavisi
103 notes · View notes
biktim-amk-hayattan · 2 years
Text
Bedenim, defalarca ihanete uğramış birinin kalbi kadar soğuk olan suyun altında titrerken, ruhum cayır cayır yandı. Suyu ısıtmadım. Dudaklarım morardı. Gözlerim karardı. Çok üşüdüm. Çok yandım. Çok titredim. Çok düşündüm. İçimden, çok ağladım. Karnım ağrıdı. Daha çok titredi bedenim, o buz gibi suyun altında. İyi gelir diye altına girdiğim soğuk su, cehennemim oldu. Yine de kapatmadım suyu. Aktı. Dakikalar geçti, daha çok aktı. Saatler geçti, daha da çok aktı. Ben bitmişim.
29 notes · View notes
keemlenyekun · 1 year
Text
Lazarus Morell
Köleleri özgürleştirme ayağına daha da köleleştiren dolandırıcı Lazarus alçağına sevgiler saygılar.
Ah ulan kapitalist düzen. Herkesi köleleştirdin özgürlük yalanlarınla. Ben kapitalizm diyeyim sayın defter sen günlük siyasete uyarla.
Misalen ben sana zam yapayım, zam yaparken alacağım vergimi de artırayım ama. Ne güzel iş değil mi? Gelir vergisi dilimlerini değiştirmeyen kapitalist düzen neyi amaçlamaktadır? Amaaaannnn. Bana ne? Çok da fifi. Borca batmışım, iş yok, avukatlık bitmiş. Ama bu tip saçmalıklara verdiğim tepki net: bana ne? Bu tepkisizliğin seçimle de ilgisi yok, bu benim zaten dışlandığım toplumdan kendimi acısı ve tatlısıyla soyutlama şeklim.
Acısını dedik de sayın defter, tatlısında nasıl soyutluyorum kendimi? Misal geçen Galler maçında stattaydım. Mehterle gaza gelmeler, ne mutlu türküm diyeneler, şehitler ölmez vatan bölünmezler, bu anları yaşasa idi 2016 yılındaki serco, muhtemelen ağlardı. Öyle de ağlak bir tipti. Ama şimdi saygı duymakla birlikte, saçma bulup gülümsüyordu. Hakeme küfür ettiysem de, milli takımın gollerinde aşırı sevinmişsem de beni üzen bir şey vardı maçta. Onca kalabalığın içerisinde, -kalabalık insanı güçlü kılar biliyorsun, suçtan azade kılar- bu insanlara gönül koymak, tek kalmak, yanisi dışlanmış olmak beni üzdü. Nedendi ki? Neden dışladınız oğlum beni? Hain olmayan beni neden kör kuyulara attınız?
Tumblr media
Şurada tribünde defalarca aynı gole sevinmiş, göz yaşı dökmüş adamım neden yani? Devletin yatılı okulunda kara şimşeğe ben de kaşık salladım ulan! Yurtta yanmayan kaloriferlerin dibinde hasta olup ben de titredim, vatanımı gezmek yerine çok çalışacak kadar çok sevdim. Hala da seviyorum, yalan değil. Ama neden yani? Kurunun yanında yaş da yanıyormuş. Amk böyle işin. Yanmasın birader? Bu hikayede yanan neden ben oluyorum? İşte bu gönül kırgınlığı ömrümün sonuna kadar geçmeyecek. Ah bu gönül kırgınlığı. Arkadaşlık bağıyla kimseye bağlanamama sorunsalı. Bu gönül kırıklığından hep.
Bankalarda blokeliymişim. Nedeni belli değil. Vakıfbank beni reddedince dedim bir de şansımı garantide deneyeyim. Başvurular tamam ama kredi kartı sekmesine sokmuyor gişedeki kadını. O da diyor ki ilk defa rastlıyorum bu duruma. Onlara da beraat kararlarını attık. Cevap bekliyorum. Vakıfbqnkı BDDK'ya şikayet ettim bakalım ne sonuç çıkacak. Doğru düzgün cevap veren bile yok. Kredi kartı meraklısı değilim ama haksızlık içerisinde boğulmaktan bunaldım. Üzerime üzerime geliyor tüm kanunlar, tüm kurallar. Sorun kredi kartı kullanmak değil. Kullanmıyorum ki. Hanımınki yetiyor da artıyor. Kredi de çekmeyeceğim. Ama bu his var ya. Bu adaletsizlik hissi. Bu his. Bu ezilme hissi. Boğuluyormuşum gibi nefes almamı engelliyor. Tam da bu boğulma anında şu şarkı suyun derinliklerinde çalmaya başlıyor.
youtube
Loş karanlık gibi her yer işte.
Değişik hisler içerisindeyim. Avukatlık zor iş, kimsenin yanında çalışmak istemiyorum, kendi işimi yapacak ne vaktim ne param var. Cmk atamalarına gidiyorum. Gecenin bir yarısı sarhoşla uğraştım misal. Sarhoş olsa yine iyiydi adam haplanmıştı. Ah benim güzel şehrim. Uyuşturucu öyle bir seviyede ki. Şuan ıslık çalsam torbacı bulurum. Bir de buna üzülelim. Yetmiyor gibi buna da üzülelim.
Bein sports aboneliğimi yaptım. Samsun maçlarına stata da gidebilirim ara ara. Kitap okumaya başladım yine. 2014 yılında aldığım kitabı yeni bitirdim. Ahahaha. Biraz hızlı okuyorum sanki. Sonra kütüphanemde farkettim ki bazı kitaplarım kayıp. Cemil meriç bu ülke yok misal. Hanımınkiyle idare edicez. Ama notlarımı okumak isterdim. Bir kaç kitap daha yok. Çile yok misal. Nfkya kızgın olsam da kitaplarımın kaybolmasından hiç hoşnut değilim.
Hayat akıyor. Allah sağlık versin herşeye sabrederiz gibi.
Gibi mi sence sayın defter?
Bir gece, avluda sigara bidonuna yağmur suyu damlıyor, damladıkça pıt sesi duvara çarpıp paaat sesine dönüyor. Gece boyunca bu sesin altında düşünmek. İşte o sabrın gibisi budur.
Vesselam.
4 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
YANGIN VAR
Alev sardı âlemi, uyanmayın daha siz;
Altta döşek yanıyor, üstte yorgan yanıyor.
Beşikler Besmelesiz, mezarlar Fatihasız,
Doğan insan yanıyor, ölen insan yanıyor.
Mideden aşağının tahtı kurulmuş serde;
Ramazan’ı katlettik kul yapısı şekerde...
Hazret-i İbrahim’in mübarek aşkı nerde?...
Ruhta bayram yanıyor, ette kurban yanıyor.
Bağlanmış dünyalıklar dünyanın yularına;
Gösterin hangi yüzle çıkacağız yarına?
Ya Rab! İman ihsan et, riyakâr kullarına;
Hac’da hacı yanıyor, haç’ta ruhban yanıyor.
Kör müyüz, sağır mıyız; Rahmet-i Rahman mı yok?
Yoksa yol gösterecek Hazret-i Kur’an mı yok?
Yanmak mı marifettir, yananda mı izan yok?
Dağda çoban yanıyor, tahtta sultan yanıyor.
Tutup yemek kastında ki gardaş gardaşını,
Bu hâlin hicabından dağlar eğmiş başını.
Titredim seyrederken mazlumun gözyaşını;
Bir damlanın içinde yetmiş umman yanıyor.
ABDURRAHİM KARAKOÇ
4 notes · View notes
uisare · 2 years
Text
senden uzağa beş adım attım, defolup giderken hiç pişman değildim, çok uzun süre yüzünü görmedim, sesini duymadım ve kafanın içinde dinlenmedim, seni kafama hiç davet etmedim ve çokça kendimden kaçtım, sana tanıttığım insandan. öyle biri değildim ben, beni öyle hatırlayacağını çok iyi biliyorum fakat hiç öyle biri değilim ben, korkak olduğum çok doğruydu fakat ne yüksekten korkardım ne düşmekten, kendimden korkardım çünkü yalanlarımın hiç haddi hesabı olmadı, konuştuğum on kelimemden birinin yalan olduğunu biliyor muydun, sana hiç gerçeklerden söz etmedim, sana hiç gerçek anneden ve babadan söz etmedim, sana hiç aldığım nefesin neden canımı yaktığını söylemedim, neden diye sorduğunda gerçekleri hiç anlatamadığım için hep yalan söyledim, bana küçükken şöyle böyle yaptılar şu an daha fenasın yapanlar var diyemediğim için hiçbir gerçekliği olmayan, yalnızca üzgünlüğüme bahane hikayeler anlattım, babam saçımdan tutup kafamı yere vurdu diyemedim, birisine söyle derdin, rahatım bozulmasın diye katlandığım her bir şeyi yüzüme vurmaktan çekinemezdin sen, çünkü bildiğin tek şey, hiçbir zaman her şeyi anlatmayacağımdı, anlatmazdım, tanıyorsun, hala anlatmam. sadece iki adım atsan sana dönebilirim ben, çünkü çok yalnızım, hiç arkadaşım yok. gün boyu ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yok, içtiğim ilaçların sayısını bilmiyorum, saçlarımı en son ne zaman uzattım hatırlamıyorum, ne yazdığımı ve ne okuduğumu, en son kiminle konuştuğumu anımsayamıyorum, en son ne zaman dışarıya çıkıp karpuzlu soda içtim hatırlamıyorum, yıllardır sinamaya gitmiyor ve yıllardır bowling oynamıyorum, hamburger yemiyorum ve kola içmiyorum, pipeti dişimle ezmiyorum, çizmiyorum, susmuyorum ama hiç konuşmuyorum, bakıp duruyorum ama hiçbir şey görmüyorum, algılayamıyorum, tramvaya binmiyorum, paten sürmüyorum ve bisiklet sürmüyorum, dolaşıyorum çok fazla dolaşıyorum ama vardığım hiçbir yer yok, her dolanbaçlı yolun sonunda araba yolu vardır derler ama benim yollarımın ucu hep bir eve çıkıyor, evin bahçesinden ilerleyip başka bir sokağı buluyorum, dolanbaçlı yollar bitmek biliyor ama bahçeli evler bitmek bilmiyor, döngü kırılmıyor, isyankar olamıyorum, evin çatısına balkondan tırmanıp kendimi aşağıya atamıyorum çünkü ümidim hala var, merak ediyorum, iki adım atacak mısın merak ediyorum, kusursuz görünüyorsun, kusursuzlar adım atmazlar. ama seni tanımıyorum, aylarca konuştuk fakat hiç yıllara varmadık, seni hiç tanımıyorum çünkü söylediklerine hiç inanmadığım için hiç aklımda tutmadım. doğum gününü hatırlamıyorum, sen unutmadın, bedenimin en ücra köşesinin en tozdan grilemiş kısmı dahi titredi, en son bir bebekken teyzemin kucağında titredim ben, ilk onun kucağına vermişler beni, övünür durur, annem sen büyütseydin belki diğer teyzesi gibi olmazdı der, diğer teyzesi kim bu çocuğun, o teyzemi hiç tanımadım ben, en büyük abla, hep iyi abla, kendini hiç sevmeyen abla, biraz deli çokça üzgün abla, anneannemin ölüsünü bulduğu abla, teyzem, hiç tanımadım ben onu. senin hissettiğini bilmiyorum, beni ölürken de sever misin bilmiyorum, beni ölmezken sevdin mi bilmiyorum, en çok da bu yüzden şimdi yanıyorum çünkü ben seni çok sevebilirdim, çokça aşıkta olabilirdim, deli divanen de olurdum, dudaklarını da öperdim ve elini de tutardım, sana seni sevdiğimi de, aşık olduğumu da, deli divane olduğumu da söyleyebilirdim, ama hiçbirinin imkanı hiç olmadı, çünkü ben her şeyi yapabilirdim ama tek bir şeyi yapamadığım için hiçbir şey yapamadım. senin beni sevdiğine hiç inanmadım, eskiden inandıramadın derdim, büyüdüm, kavradım, şimdi inandıramazdın ve inandıramazsın diyorum. sana yazık ettim ben, ama sen yazık oldun mu, bilmiyorum.
15 notes · View notes
tranko-buskas00 · 2 years
Text
Gözyaşlarım içimi kemirdi yine anılarımı hatırlarken. Sanki tekrar izledim aynada gözyaşlarımı. Dayanamıyorum dediğimi duydum sanki tekrar. Tekrar ağladım, tekrar bağırdım. Yorgunluk hissi üzerime bir sis bulutu gibi indi. Kimin umurunda dedim yine kendi kendime. Daha çok nefret ettim kendimden. Hayal kurdum uçurumun kenarında olduğumu unutmak için. Şimdi yine içimi bir acı kapladı. Dayanmalıyım dedim kendime. Geçecek diye teselli ettim kendimi. Onca şey geçmedi mi bu da geçer belki dedim. Sustum, bağırdım. İçimdeki çocuk bir yangının ortasında bağırdı. Titredim sanki. Ruhum titredi. İçimdeki yangın beni de yaktı. Ve yine arkasından bir kuraklık çöktü. Gözyaşlarım ıslatamadı. Kaldım yine hissiz. Yine duygusuz. Yine çaresiz.
3 notes · View notes
Text
İçimdeki ışığı tamamen kaybettiğimi düşünüyordum. Ta ki bir mum ışığına sığınana kadar. Neden bilmiyorum ama Belki de sığınma ihtiyacı duydum. Hayatı anlamlandıran en yegane şey sevgi olduğunu hissettim ve onu bulunca sığınıp üstüne titredim... ışık sönmemeli, son umut ışığımı uzun bir zamandır hep var olan o eksiklik hissine kapılmamak için korumalıydım. Fakat sönmek isteyen bir ışığı nasıl koruyabilirdim ya da bir kelebek gibi ateşin ihtişamına kapılıp kendş benliğimi yok mu etmeliydim bilmiyorum ama bu ışık hem kendini söndürüp hemde içimde ki son umut kelebeğini öldürdü. Sanırım bu saatten sonra artık ben eski ben olarak kalmamalıyım bilmiyorum... gerçekten bilmiyorum. Hayat her şeye rağmen devam ediyor.. sanırım beni en çokta üzen bu...
3 notes · View notes
5hayalet · 2 years
Text
titredim
2 notes · View notes
pacificaq · 2 years
Text
Selam bugun uyandığımda kahvaltı saatini kaçırmıstım bim fırından 2 tane bürek aldım bi de caprisun sonra dayım aradı annemlere gitmis bak kısır yiyoz dedi 😔😔😔dayı ben ankarada gerçekten nar ekşili kısır nerden bulim buradakiler turuncu olıyo resmen neyseee sunra bi titredim hastayım böle bekledim ii hissetmeyi sunra ders çalıştım sunra yemekhaneye indim orman kebabı vardı bence kalın doğranmış etli bezelyeydi ve Orman kebabın ormanla be alaksı var bilemedim neyse sunra odama geldim temizlik yaprım bulasıpım vardı sunra banyo simdi yine ödev uapıypm öle bombos gündü iste hayat bazen de böledif
3 notes · View notes
ayameftun · 1 day
Text
Üstüne titredim, her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan...Kayıplar sadece nesnelerden ya da insanlardan ibaret değil. Zamanla, içindeki umutları, masumiyetini ve belki de en önemlisi o eski benliğini kaybediyorsun. Bazen aynaya baktığında, o yansıyan kişiyi tanıyamıyorsun. Ne kadar çabalasan da eskiye dönmek mümkün olmuyor. O eski “sen”, artık geçmişin bir gölgesi gibi. Fakat işte tam da burada, kayıpların arasından yeniden doğmak başlıyor. Eski benliğini yitirirken, fark etmeden yeni bir sen yaratıyorsun. Hayat, o eskiden tutunduğun her şeyin yerine yenilerini koymayı öğretiyor.Yitirdiklerinin ardından bakarken aslında bir tür özgürlüğü de keşfediyorsun. Sahip olmanın ağırlığından kurtulmak, belki de hiç hissetmediğin kadar hafif hissettiriyor. Üzerine titrediğin şeylerin yok olmasıyla, aslında yüklerinden de arınıyorsun. Yitirdikçe hafiflersin, hafifledikçe daha az korkarsın. Çünkü kaybedecek bir şeyin kalmadığında, geriye sadece cesaretin ve yaşama tutunma arzun kalır.Bir zamanlar “olmazsa yaşayamayacağım” dediğin şeylerin yokluğu içinde nefes almaya devam ettiğini fark ediyorsun. Zaman geçiyor, dünya dönüyor ve sen, her kaybın ardından bir adım daha ileri gidiyorsun. Kayıpların verdiği acı, yerini kabullenişe ve bir tür huzura bırakıyor. Anlıyorsun ki, hiçbir şey kalıcı değil, hiçbir şey sonsuza kadar senin değil.Ama belki de bu geçicilik, hayatı anlamlı kılan şey. Eğer her şey sonsuz olsaydı, sahip olduklarının kıymetini bilebilir miydin? Her kayıp, bir hatırlatıcı gibi: Bu dünya üzerinde ne kadar kısıtlı zamanın olduğunu ve her şeyin bir gün biteceğini fısıldıyor. İşte bu yüzden, üzerine titrediğin her şeye, sahip olduğun her ana daha derin bir minnet duymaya başlıyorsun.Yitirmeyi öğrendiğinde, aslında kazanmaya başlıyorsun. Çünkü her kayıp, seni kendine daha yaklaştırıyor, gerçek benliğine. Sahip olmanın ötesinde, “olmanın” değerini anlıyorsun. Maddi olanın ötesinde, ruhsal bir doyumun peşine düşüyorsun. Yitirmenin acısı, seni bir bilgelik yolculuğuna çıkarıyor. Ve bu yolculukta öğrendiğin en önemli ders şu oluyor: Hayat, kayıplarla değil, yaşadıklarınla anlamlı.
0 notes
saturndalgasi · 1 month
Text
"Canın acımayacak, canın acımayacak, canın acımayacak... Canım ateşe verilmiş gibi acıdı. O kadar şiddetli acıdı ki merdivenlerden aşağı zor indim, o yüzden oturdum. Oturdum ve titredim ve tam o esnada, oturduğum yere gökyüzünden bir göktaşının düşmesini diledim. Sanki içim dışıma çıkmış ve kanım yerlere akıyormuş gibi yaralı ve savunmasız hissediyordum."
#m
0 notes