Tumgik
#tek bayrak
nevzatboyraz44 · 1 year
Text
Allah ım biz Reis le yola devam diyoruz...
Herşeyi hakkıyla bilen sensin...
İsteklerimizi sen hayra tebdil eyle ..
Amin🤲
39 notes · View notes
ebubekir-25 · 2 months
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
halfetinak · 2 years
Video
youtube
Gizli deneylerle ne amaçlanıyor? Haluk Özdil tek tek Z Talk’a özel anlattı
0 notes
layezalll · 14 days
Text
06 ağustos 02,11
Gecenin zembereğine takılmıştı adam önce yeryüzü aydınlatan hilâl biçimdeki gümüş renkli ayı seyretti önce
Sonra “Hayalhanesinin” derinliklerine bıraktı ruhunu
Yine yüreğindekilerini
Yazmaya çalıştığı kalemi titriyordu elinde
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile solmuştu
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu sanki
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Amaları vardı hatta düşüncelerinde
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkı vardı, sırası geldikçe yaşadığı
“Bin kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı sevgisi vardı yüreğinin derinliklerinde.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü…
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı layezal aşkı.
“Sonu olmayan sonsuzluktu”
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu…
Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü elâ gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusunu yazmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden…
Unutmak vazgeçmek yoktu onun kitabında
Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı ondan
Yaşamıyordu… Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine.
Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre. Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun
Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzg��rlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık.
Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı önce
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde.
Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu yine türküler söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar.
Yeniden
“Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.” 
Adamın istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın diye hiç kurumasın diye yazdı edebi kaç şiir varsa güzelliğine.
93 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 1 year
Text
Tumblr media
İsrail'in suikastıyla şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:
"Allah'ım ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hala kalpleriniz sızlamıyor mu?
Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken?
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı?
Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık! Kaçmadık!"
Bizimle çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz Allah'ın emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarım bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına bari aleyhimize olmayın, ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım! Sana şikayette bulunuyorum! Sana şikayette bulunuyorum! Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin...
Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu...
Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum."
67 notes · View notes
nesrin-c · 1 year
Text
YİĞİT MUHTAÇ OLMASIN KURU OĞAN'A.
Bir zamanlar, beni günahı kadar sevmeyen bir akrabamız vardı.
Yalan yok, ben de onu hiç sevmezdim.
Birbirimizden haz etmemek için sebep çoktu.
Bu akraba, paragöz, çıkarcı, içten pazarlıklı ve gelene "ağam", gidene "paşam" diyen, çok acayip bir herifti. Malı ve mülküyle toplumda yer bulmayan çalışır ve her fırsatta çevresindekileri parasıyla dövmeye kalkardı.
O da benim için ortak tandıklarımıza "Boşverin o Kürtçüyü! Bu yaşa gelmiş, işi gücü, siyaset yapmak, topluma fitne sokmak. Eşek kadar olmuş ama bir evi bile yok." derdi.
Arada bir, onun bu dediklerini bana yetiştirip "Tamer, bilmem kim yine senin için böyle böyle dediler." falan diyenler olur ve "Neden bu adam seni sevmiyor?" diye sorarlardı.
Ben de onlara "Bunda şaşılacak bir durum yok dostlar" derdim. "Bu şahsın beni sevmemesi, benimle aynı masalarda, sohbetlerde, eylemlerde olmaması, hatta hakkımda ileri geri laf etmesi, benim açımdan gurur duymam gereken bir durum. Aksine, ne zaman bu herif beni övmeye başlar, işte o zaman ben kendimden ve gittiğim yoldan şüphe ederim."
***
Yıllar geçip gidiyor ama bu düşüncemde milim değişme yok.
Bizler herkesin sevdiği olmadık.
Olmak istemedik.
Böyle bir derdimiz olmadı.
Çünkü "herkesin sevdiği olmak" demek, en basit tanımıyla, "yavşak" olmak demektir ve yavşaklık bize göre tedavisi olmayan salgın bir hastalıktır.
Düşünsenize bir.
Herkes sizi çok seviyor.
Sağcısı, solcusu, dincisi, dinsizi, laiki, şeriatçısı, ırkçısı, yobazı, devrimcisi, liboşu, magandası, hortumcusu...
İğrenç!
Duruşu olanın düşmanı olur.
Bu böyledir.
Duruşu olanın, anlaşılmama ihtimali, değer görmeme ihtimali, dışlanma, horlanma, kaybetme ihtimali, yavşaklara göre daha çoktur. Çünkü doğrular "insanların en nefret ettikleri şeyler" listesinde hep ilk sırada yer alır.
Yoksa hepimizin onun köyde ne işi var?!
Duruşu olanın işi zordur.
Ama bu onurlu bir zorluktur.
Bu yoldan giden ah etmez, minnet etmez, diz çökmez, biat etmez, aman dilemez.
Duruşu olan insan, geceyarısı, elindeki paslı tenek kutuya vura vura, sokakları gezip, insanları uykudan uyandıran delidir.
Bu yüzden yediğimiz küfrün, hakaretin, linçin haddi hesabı yoktur.
Bu böyledir.
***
Seçimlerdeki halimiz de tamamen bu değil mi?
Bize, yavşaklığın rağbet gördüğü bir ülkede, dik durmanın bedelini ödetiyorlar.
İlle de "Kürt Varlığı" söz konusu olduğunda, birdenbire yalnızlaşıyoruz. Etrafımızda kimse kalmıyor.
Neden?
Çünkü asırlardır bizim buralarda en çok pirim yapan sözler "bayrak, ezan, toprak"tır.
Adam açtır.
Adam açıktadır.
Adam kira ödeyemez, evine, çoluk çocuğuna bakamaz.
Adam vitamin alamaz, et yiyemez, sağlıklı yaşayamaz.
Adamın yarını yoktur.
Adamın evi barkı yoktur.
Adamın hayalleri yoktur.
Ama adama "Bayrak, ezan, toprak" de, ölür de gıkını çıkarmaz.
Dilini tabut yapar, ağzına gömer de, tek tek kelime etmez.
İşte bizler tam bu noktadayız.
Kızıyoruz.
Öfkeleniyoruz.
Sitem ediyoruz.
Gönül koyuyoruz.
Küsüyoruz.
Yine de çok iyi biliyoruz ki, ne yaparsak yapalım, değişen bir şey olmayacak. Çünkü gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş bir kere.
Hatırlarsnız,
biz treni yıllar önce, zamanında elimize geçen o tarihi fırsat olan "Köy Enstitüleri"ni yaşatamadığımızda kaçırdık. Ülkenin bir kısmı kendi çabasıyla kurtulup "halk" olmayı başarsa da, yaşananlar bize geri kalan kesimin halen "ümmet" kaldığını gösteriyor.
Bizim bu ülkede tek derdimiz ümmet kalanlardır.
Bizim için dert olan bu durum, kimileri için de ekmek kapısıdır.
"Allah bereket versin."
Neremizi yırtarsak yırtalım dostlar,
Bu kara günlerden kurtulmanın tek yolu, ne yapıp edip, her koşulda, aklın ve vicdanın etrafında birleşip, kimsee kızmadan etmeden, küsmeden darılmadan, mücadeleye devam etmektir.
Unutmayalım,
Eğer bu ülkede bir parça nefes alınabiliyorsa, bu bizim inadımızın ve inancımızın sayesindedir!
Daha düne kadar Kürtlere yönelik "Dağlarda ne işleri var, gelsinler mecliste siyaset yapsınlar." diyenler, şimdi çıkmış "Mecliste terörist istemiyoruz." diyorlar.
Onlara göre, onlara benzemeyen herkes "terörist" ve bununla kodladıkları ümmet bizi sevmiyor.
***
Sevmesinler.
Eğer bizi, sırf ezilip büzülüp, yalan dolan söylediğimizde seveceklerse, hiç sevmesinler.
Biz değerlerimiz uğruna direnmeye devam ederiz.
Yalnız kalsak da, anlaşılamasak da, hor görülsek de, kovulsak da, biz duruşumuzu bozmayacağız.
Anlaşılsın artık.
Bize bu ülkenin faşistinden, yobazından, başı ayrı, kıçı ayrı oynayanından hayır yok.
Olmasın da zaten!
Sırf böyleyiz diye,
Sırf böyle doğrucuyuz diye,
Barış istiyoruz, daha iyi yaşam koşulları istiyoruz, ekmek, hak, adalet istiyoruz diye
ve
Sırf "Kürde cehennem olan toprak, biz cennet eylemeyiz." diyoruz diye, oyumuz yüzde otuzu-kırkı geçmiyor mu?
Geçmesin, babasını satayım!
Nolur?
***
Elin faşisti bize övgüler yağdırmasın.
Elin yobazı bize alkış tutmasın.
Oy uğruna eğilmeyelim, bükülmeyelim.
Kazanmayı hedeflediğimiz zafer bizi bizden etmesin.
Yiğit muhtaç olmasın kuru Oğan'a.
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun
69 notes · View notes
venusunruhu · 4 months
Text
Tumblr media
Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek yaprak sarması...🤔
14 notes · View notes
yasamsallik · 1 year
Text
İstiklal Caddesi’nde ‘yaşasın şeriat’ sloganları
youtube
İstanbul İstiklal Caddesi'nde,
20-25 yaşlarında bir genç,
Elinde "yeşil bir bayrak" açıyor…
Bir anda etrafında,
Afgan
Suriyeli
İranlı
Iraklı
Pakistanlı
Malezyalı "gençlerden oluşan on binler" toplanıyor…
Aralarına yerleştirilmiş binlerce,
Sakallı ve şalvarlılar…
Hep birlikte SLOGAN atıyorlar.
- Burası İslam toprağı…
- Kafir ATATÜRK…
- Kahrolsun LAİKLİK…
Peki,
KİM bunlar?
ORTADOĞU’DA…
ABD’nin,
Terör
Cinayet
Hırsızlık
Tecavüz
Kaos için yetiştirdiği KOMANDO gençliği…
İNGİLİZLERİN…
Din satsınlar,
Gericiliği hakim kılsınlar,
Sömürü düzenimiz devam etsin diye,
Cemaat ve tarikatlarca beslenen uşakları…
İşte bunları!
Resmi - sivil binlerce polis seyrederken,
HALK şaşkınlıkla izleyip,
Caddelere giremiyor…
Bugün,
İstanbul İstiklal Caddesi işgal altında…
Eğer susmaya devam edersek yarın,
Ankara Kızılay Meydanı…
İzmir Konak Meydanı…
Tüm illerin meydanları...
Artık işgal için,
Sayıları yetiyor artıyor bile…
Çünkü,
20 milyon civarında nüfus oluşturuldu bunlara…
VAR EDİLİŞ SEBEPLERİ ise;
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için…
BOP demek?
Emperyalizmin,
Ortadoğu’daki sömürü düzenine,
Yahudi-Arap kardeşliğinin öncülüğünde,
Laikliğin yok edilmesi,
Yerine şeriatçılığın hüküm sürmesi demek…
Nasıl İSYAN etmeyelim?
Çünkü artık!
Güzelim Türkiye’mde,
Şeriat İN…
Laiklik OUT oldu…
İşte bu NEDENLERDEN dolayı…
Bütün siyasi parti başkanlarına İSYAN ediyorum!
Düşün artık Türkiye Cumhuriyeti'nin yakasından…
Milliyetçiyim diye geçinen tüm kurumlara İSYAN ediyorum!
Vatan sevmenin,
Milliyetçi olmanın…
Kabadayılık olmadığını,
Mafyacılık-çetecilik olmadığını,
Emperyalist ruha hizmet etmek olmadığını,
Anlayın - görün artık…
MİT’e İSYAN ediyorum!
Temizleyin artık içinizdeki,
CIA
Mossad
KGB
M16
BND
DGSE
MSS ajanlarını…
Sadece Türkiye için haberleşin…
TSK’lerine İSYAN ediyorum!
Sınırları kapatıp koruyun artık…
NATO şemsiyesi altındaki,
Gayri milli komuta kademesine siz de isyan edin…
PARA babalarına İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Sizi,
Çocuklarınızı,
Torunlarınızı,
Paralarınız KORUYAMAYACAK!
Akademisyenlere - aydınlara İSYAN ediyorum!
Korku yalanın ürünüdür…
Yalan yönetimlerden korkmayın, çıkın artık kabuğunuzdan...
Sivil Toplum Kuruluş’larına İSYAN ediyorum!
Bozun rantçı rahatınızı…
Sanatçılara İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Sanat şemsiyesi altında,
Tanınmışlık sizi sokağa ÇIKARAMAYACAK!
SİYASİLERE İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince…
Ne dokunulmazlığınız,
Ne eşitsiz geliriniz KALMAYACAK!
Sıradan insanlar gibi SÜRÜKLENECEKSİNİZ...
Halka İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Ortadoğu’daki halklar gibi,
Bombalar altında aç-susuz yaşayıp öleceksiniz…
Hiçbir İNSANCA yaşam hayaliniz,
İsteğiniz OLAMAYACAK!
İsyanımı bastırmamın,
Tek UMUDU,
Tek tesellisi,
Yukarıda isyan ettiklerim değil elbette!
LAİK ATATÜRK CUMHURİYETİ’nin,
Gençleri, Kadınları var hâlâ.
26 notes · View notes
nefretim-kazand · 6 months
Text
Tumblr media
Mazide Türkün unutmaması gereken Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK olmalıdır. Dünyada Özgür kalan tek Türk Toprağı Anadolu idi. Onu bize bağışladı ve erken bir yaşta Uçmağ'a vardı.
Ve bir de Şehitlerimiz var. Bu vatan için canlarını feda eden, hâlen feda etmekte olan. Asla onlar da unutulmamalıdır. Ama 1938 den sonra gelen ne kadar siyasetçi var ise tarihin karanlık sayfalarında kaybolup gidecektir. Çünkü bilâ istisna Türk Milletinin hassasiyetlerini kullanarak iktidar olmuş, muhalefet olmuş veya partileşmişlerdir. Asgari müşterekte birleşmek yerine sadece egolarını tatmin etmişlerdir, Milleti hiçe saymışlardır.
Allah, kitap, vatan, bayrak üzerine insanları yönlendirmiş lâkin kendi bildiklerini okumuşlardır.
Cehâletin diz boyu olduğu Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemâl ATATÜRK 'ün beyanlarında asla bunlara rastlayamayız. Emin olalım ki 1938 den sonraki siyasilerimizi tarih bile yargılamaya lâyık görmeyecektir.
Tanrı Türkü koruyacaktır.
8 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 6 months
Text
Tumblr media
Vatan ve millet sevgisi maya gibidir sütü bozuk olanlarda tutmaz.
Tek devlet tek millet tek vatan tek bayrak yoktur.
TÜRK DEVLETİ TÜRK MİLLETİ TÜRK BAYRAĞI TÜRK VATANI VARDIR.
🇹🇷 NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE 🇹🇷
ANONİM OLUP BANA KÜFÜR EDEN SOYSUZ LAR ÖNCE KENDİNİZE BAKİN
KENDİNE GUVENEN İPNE ANONİM YAZMAZ BEN BURDAYİM
TARTIŞMAYA HAZİRİM
Sınırlar delindi dikiş tutmuyor
Azınlığa düştük kimse bakmıyor
Gidin deriz kimse dönüp gitmiyor
Açanlar da suçlu açtıranlar da.
11 notes · View notes
mecruhum · 1 year
Text
Mümkünmüş sahiden de mümkünmüş insan bir sandalye de bir bankta dumduz otururken çaresizken sessizken mümkünmüş iste çiçeğim insanin hiçbir sey yapmazken ne cok sey yaptığının görülebilmesi duyulabilmesi mümkünmüş simdi sana haklı bir çocuk seessizligiyle bu teşekkürüm biliyorsun sen çiçeğim dümdüz otururken aldigim yolları yürümekten yorulan dizlerimi duvara bakarken ne cok sey anlattiğımı gözlerimdeki tek damla yaşın bir yası taşıdığını bir tek sen bildin
Annemin balkondaki solan çiçeğine benzettigi yaşta senin icimde kocaman bir gelincik bahcen var ustelik mevsim fark etmeden açan
Icime kocaman bir bahar getirdin üstelik mevsim kıştı.
Kocaman bir savaşın ortasında ustelik bana karşı ben
sana hep beyaz bayrak açan bir yanım var gelincik bahceleri mevsimi hep bahar sana değmiş olamanin ılık yaz akşamı var  seninle olmanin yaşamayı hissettiren bir yanı var
Sen yoncanın dördüncü yaprağına inanıyorsun bense ise sana
37 notes · View notes
rehlaavi · 2 months
Text
140journos video atmış, abi yine 90'lar çukuruna giriyoruz ya
Ha bu arada hiçbir partiye mensup değilim hiçbirini de desteklemem, bu akşama kadar vatan bayrak diye diye tek derdi sizin paranızı yemek olan bu vasıfsız insanları desteklemenizi de tasvip etmem. Çünkü hepsi aynı...
4 notes · View notes
flirt-with-pain · 2 months
Note
Kim seninle romantik ilişkiye girer zaten aq tek gecelik kızların bayrak sallayanısın hoş bundan keyif alıyosun zaten
o ucube hayatlarinizdan ve sol elinizdeki telefondan bi kafanızı kaldırın artık. sen kimsin ve hangi kultur seviyesi, kapasite ve bilgi duzeyiyle erimis beynindeki ucubik bir fikri beyan etme hakkını kendinde görüyorsun. senin mommy issuelarinin sorumlusu ben degilim. asagilik ve cig dusuncelerin kimsenin sikinde degil. get a life. ayrica su hayatta tek gecelik kiz olsam onun da zaten onde bayrak sallayani en iyisi olurum. what i do, i do best. anladin mi vasat bocek🥰🥰💗💗🧚‍♀️✍️🏻
2 notes · View notes
layezalll · 8 months
Text
Titriyordu elleri…
Sadece elleri mi?
Yüreği, ruhu, bakışları bile…
Beyni ve yüreği arasında hiç çözülemeyecek bir kan davası hâsıl olmuştu.
Biri diğerini vuracaktı ama kalbi zaten yenilmişti, beyaz bayrak çekmişti aslında tüm uzuvlarına.
Yinede beyni inatla savaşıyordu ve savaşmakla kalmıyor, ruhunu da hırpalıyordu.
Hayatta tekerrüründen en çok memnun kalınan şeydi aslında yaşanan ama.
Aması vardı işte.
Aması vardı.
Amaları vardı hatta…
Tazeyken kendisi, tazecikken hayat önünde yüreği çiçek bahçesiyken, yeşerttiği, emek verdiği aşkları vardı, sırası geldikçe yaşanan aşkları... 
“Bir kez âşık olunur” diyenleri yalanlarcasına sarmaladığı aşkları vardı onun.
Bütün kayıplara rağmen yaşadığı, yaşadıkça çoğaldığı, sonlandıkça büyüdüğü ve zaman geçtikçe özlediği…
Her gün yeniden doğduğu ve belki her gün çokça öldüğü...
Kan ter içinde, sırılsıklam yaşadığı aşkları.
Her mevsimin bahar, her gecenin mehtap olduğu… Pişmanlıkları takılmıştı parmaklarının arasına bazılarının, bazılarının hüznü gözlerinde asılı kalmıştı.
Coşkusu yazılmıştı şiirlerinde çoğunun, bazen de kokusu gelirdi buram buram.
Yılan zehirlerinde yitirmişti son aşkını, istemeden… Unutmak vazgeçmek olurdu yaşamaktan bu kez. Çünkü bu kez aşk her şeydi ve hiçbir şey…
Var olmuşlardan hiçbiri değildi.
Kimsenin bilmediği, duymadığı yaşamadığı bir şeydi.
Ve vazgeçmek yitirmekti nefesini, içtiği sudan, gördüğü güneşten, renkten, düşünmekten vazgeçmekti.
Yılan zehirleri…
Nefesini, düşlerini, kırmızısını, mavisini, yeşilini almıştı… Yaşamıyordu…
Yıllardır nefes alamıyordu…
Ya şimdi…
Neydi yüreğindeki bu koşuşturma?
Bedenini ve gözlerini teslim alan neydi?
Hafiften sarısı çalınmaya başlamıştı güneşin gözlerine. Görüyor muydu yüreği renkleri yeniden yoksa geçmişin hafızasına kazıdığı hayaller miydi?
Portakal çiçekleri mi kokuyordu inceden.
Yanılsaması mıydı yoksa aç ruhunun.
Bir deprem, bir kasırga, tufan belki…
Yangın yerine dönmüştü bedeni de yüreği de.
Beyni olup bitenleri seyretti bir süre.
Alevler sardı dört bir yanı usulca.
Oda sıcaklığında tek bir noktası kalmamıştı ruhunun. Savaş başlamıştı yeniden.
Bu yangın sönmeli, söndürülmeliydi.
Ruhu ısınmış, buzları erimişti yüreğinin oysa.
Neden dursundu yangın?
Rüzgârlar essin kıvılcımlarını taşısındı, tutuşsundu hayat yeniden.
Dörtnala alınsındı nefesler, karışsındı birbirine, gelsindi sevda, açsındı çiçeklerini, pembelerle, allarla açsındı, balonlar iplerinden kopsundu sonsuzluğa.
Portakal çiçeği koksundu yine teni sevdayla karışık. Hesapları dursundu hayatın çarpması, bölmesi, toplaması bitsindi, yanlış çıksındı sonuçları ya da doğru,fark etmesindi.
Titreyen bakışlarıyla titreyen bedenine baktı.
Toprakla savaşan tohumun terini gördü yüreğinde. Güneşe ulaşmak, yedi veren açmak için çiçeklerini, kabından taşan tohumu hissetti damarlarında ve beyaz bayrak çıkardı aşka bir kez daha.
Haykırdı her hücresi beyninin sessizce, bir damla yaş gönderip göz pınarlarına:
“Ya solarsa Sevda Çiçeği! Ya solarsa!” “Ya solmazsa” dedi yüreği, bir de tebessüm iliştirip ucuna… “Ya bu defa solmazsa!”
Yüreğinin rengi sevdaya çalmıştı yeniden.
Ve yeniden çiçekler açtıracaktı teninde.
Ruhu şarkılar söyleyecekti kuşlarla baharda.
Sabahları sevecekti geceyi sevdiği kadar. Yeniden “Vazgeçmenin mümkün olmadığı zamanlarda gelecekti.” şairin istediği gibi.
Titreyen ellerine ilişti gözleri ve titreten sebebe baktı utangaç.
Mırıldandı kendi kendine:
“Bir Sevda Çiçeği daha kurutmayacak bu eller, kitap sayfalarında.”
Tüm sevdaların çiçekleri gönüller dolusu açsın ve hiç kurumasın.
180 notes · View notes
bbellium · 10 months
Text
saygi ve sevgi el kol gibi butun benim kafamda saygi duymadigim bi insani sevmem mümkün degil saygi duymak icin de önce bi bakarım cevresine kimlerle takılıyor diye sonra bi bakarım onun kendisine saygısı var mi neler yapıyor kendini kucuk düşürecek eylemlerde bile isteye bayrak tutuyor mu diye en son da diğer insanlara davranislarina bakarım baskalarina bi saygisi var mi diye bunları 3\3 yapan tek kisi kocam su an gördüğüm hayatimda digerlerinin anasni skeyim bombos adamlarsiniz
9 notes · View notes
delitay · 11 months
Text
Tumblr media
Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:👇
"Allah’ım!
Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
"Ey Rabbimiz!
Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikayette bulunuyorum...
Sana şikâyette bulunuyorum...
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."
13 notes · View notes