#tek bayrak
Explore tagged Tumblr posts
Text
#"Bu vatanın ekmeğini yiyip ihanet edenler#Elbet bir gün ekmek yedikleri yerden kurşunuda yerler...#15temmuz#türkiye#darbe#unutma#Unutmayacağız#2024#15TemmuzDestanı#ömerhalisdemir#15temmuzunutmaunutturma#şehitlerölmezvatanbölünmez#tek#vatan#devlet#bayrak#millet#şehitlerimizi#saygı#rahmet#minetle#anıyorum
2 notes
·
View notes
Text
Ülkemde ne kadar namussuz hain asalak, korkak varsa hepsi kaçtı.
Defettim!
Bundan sonra onları kabul eden Devletler Milletler düşünsün!
Ülkelerinde milyonlarca asalağa bakıp tecavüzcülere ve hırsızlara göz yumacaklar.
(Devlet başkanı Beşar Esat.)
UTANSIN!
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Usta'da kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!
Büyük mütefekkir, fikir adamı
Şairler sultanı üstad
(Necip Fazıl KISAKÜREK)
MEVZU VATANSA HEPİMİZ ÖLELİM!
MEVZU MAKAMSA HEPİNİZ ÖLÜN! ❤️🇹🇷❤️
(yorumsuz)
42 notes
·
View notes
Text
İsrail'in suikastıyla şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:
"Allah'ım ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, t��rlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hala kalpleriniz sızlamıyor mu?
Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken?
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı?
Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık! Kaçmadık!"
Bizimle çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz Allah'ın emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarım bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına bari aleyhimize olmayın, ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım! Sana şikayette bulunuyorum! Sana şikayette bulunuyorum! Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin...
Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu...
Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum."
67 notes
·
View notes
Text
Sen Gitmeyeceksin Yüreğimden...!!!
Aşığım Sana! Hem En Masum... Hem En Akıl Almaz, Hem En Çılgın Biçimde!
Aşığım Sana! Hem En Çocuksu, Hem En cılgın. Hem En Deli Biçimde, Hem de Ölesiye...
Aşığım Sana! Aralıksız... Duraksız... Sınırsız... Yapmacıksız... Aşığım Sana! İnan Ölesiye, Tarifi İmkansız... Özden ve Gönülden Aşığım Sana...! ...
Aşığım Sana! Hesapsız... Riyasız... Çıkarsız...
İnan Ölesiye Aşığım Sana Ölesiye Sevdim Seni! Bunun Tarifi İmkansız...
Sevdim Ben Seni! Gözümden Akan Yaş Misali...
Seni ben öylesine değil, ölesiye sevdim!
Seni birdenbire değil, usul usul, içime çeke çeke sevdim...
Ben seni aç bir insa...nın, tokluğa özlemi gibi sevdim...
Ben seni öylesine değil, ölesiye sevdim !
Ben seni görmeyen bir insanın, ışığa hasreti gibi sevdim...
Seni ben yeni doğmuş bebek gibi, masum ve günahsız
ve de çıkarsız sevdim !
Seni öylesine sevmedimki ben !
Seni ölümüne,
Ölünce toprak altında bile hala,
Senin kokunu içime çekecekmiş gibi,
Bir tek o zaman sana yakın olacakmış gibi sevdim..
Seni öylesine değil be aşkım, ölesiye sevdim!!!
EY AŞK
kim çağırdı seni, gel diye
nedir bu ansız gelişin
nedir bu eziyet edişin
nedir bu yokluklarda varlığın
Sen yürek, nedir bu suskunluğun
nedendir önünde hep başın
kimlere küskünsün, kimlere dargın
kaldır başını utanma sevdandan
haykır, haykır ki cümle alem duysun sevdanı
kim demiş sen yasaksın, yasaklımsın diye
yasaktınsa neden geldin
neden sevdim ölesiye
Vatan kadar sevdim
Bayrak kadar sevdim
Sevdim seni ölesiye....
8 notes
·
View notes
Text
YİĞİT MUHTAÇ OLMASIN KURU OĞAN'A.
Bir zamanlar, beni günahı kadar sevmeyen bir akrabamız vardı.
Yalan yok, ben de onu hiç sevmezdim.
Birbirimizden haz etmemek için sebep çoktu.
Bu akraba, paragöz, çıkarcı, içten pazarlıklı ve gelene "ağam", gidene "paşam" diyen, çok acayip bir herifti. Malı ve mülküyle toplumda yer bulmayan çalışır ve her fırsatta çevresindekileri parasıyla dövmeye kalkardı.
O da benim için ortak tandıklarımıza "Boşverin o Kürtçüyü! Bu yaşa gelmiş, işi gücü, siyaset yapmak, topluma fitne sokmak. Eşek kadar olmuş ama bir evi bile yok." derdi.
Arada bir, onun bu dediklerini bana yetiştirip "Tamer, bilmem kim yine senin için böyle böyle dediler." falan diyenler olur ve "Neden bu adam seni sevmiyor?" diye sorarlardı.
Ben de onlara "Bunda şaşılacak bir durum yok dostlar" derdim. "Bu şahsın beni sevmemesi, benimle aynı masalarda, sohbetlerde, eylemlerde olmaması, hatta hakkımda ileri geri laf etmesi, benim açımdan gurur duymam gereken bir durum. Aksine, ne zaman bu herif beni övmeye başlar, işte o zaman ben kendimden ve gittiğim yoldan şüphe ederim."
***
Yıllar geçip gidiyor ama bu düşüncemde milim değişme yok.
Bizler herkesin sevdiği olmadık.
Olmak istemedik.
Böyle bir derdimiz olmadı.
Çünkü "herkesin sevdiği olmak" demek, en basit tanımıyla, "yavşak" olmak demektir ve yavşaklık bize göre tedavisi olmayan salgın bir hastalıktır.
Düşünsenize bir.
Herkes sizi çok seviyor.
Sağcısı, solcusu, dincisi, dinsizi, laiki, şeriatçısı, ırkçısı, yobazı, devrimcisi, liboşu, magandası, hortumcusu...
İğrenç!
Duruşu olanın düşmanı olur.
Bu böyledir.
Duruşu olanın, anlaşılmama ihtimali, değer görmeme ihtimali, dışlanma, horlanma, kaybetme ihtimali, yavşaklara göre daha çoktur. Çünkü doğrular "insanların en nefret ettikleri şeyler" listesinde hep ilk sırada yer alır.
Yoksa hepimizin onun köyde ne işi var?!
Duruşu olanın işi zordur.
Ama bu onurlu bir zorluktur.
Bu yoldan giden ah etmez, minnet etmez, diz çökmez, biat etmez, aman dilemez.
Duruşu olan insan, geceyarısı, elindeki paslı tenek kutuya vura vura, sokakları gezip, insanları uykudan uyandıran delidir.
Bu yüzden yediğimiz küfrün, hakaretin, linçin haddi hesabı yoktur.
Bu böyledir.
***
Seçimlerdeki halimiz de tamamen bu değil mi?
Bize, yavşaklığın rağbet gördüğü bir ülkede, dik durmanın bedelini ödetiyorlar.
İlle de "Kürt Varlığı" söz konusu olduğunda, birdenbire yalnızlaşıyoruz. Etrafımızda kimse kalmıyor.
Neden?
Çünkü asırlardır bizim buralarda en çok pirim yapan sözler "bayrak, ezan, toprak"tır.
Adam açtır.
Adam açıktadır.
Adam kira ödeyemez, evine, çoluk çocuğuna bakamaz.
Adam vitamin alamaz, et yiyemez, sağlıklı yaşayamaz.
Adamın yarını yoktur.
Adamın evi barkı yoktur.
Adamın hayalleri yoktur.
Ama adama "Bayrak, ezan, toprak" de, ölür de gıkını çıkarmaz.
Dilini tabut yapar, ağzına gömer de, tek tek kelime etmez.
İşte bizler tam bu noktadayız.
Kızıyoruz.
Öfkeleniyoruz.
Sitem ediyoruz.
Gönül koyuyoruz.
Küsüyoruz.
Yine de çok iyi biliyoruz ki, ne yaparsak yapalım, değişen bir şey olmayacak. Çünkü gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş bir kere.
Hatırlarsnız,
biz treni yıllar önce, zamanında elimize geçen o tarihi fırsat olan "Köy Enstitüleri"ni yaşatamadığımızda kaçırdık. Ülkenin bir kısmı kendi çabasıyla kurtulup "halk" olmayı başarsa da, yaşananlar bize geri kalan kesimin halen "ümmet" kaldığını gösteriyor.
Bizim bu ülkede tek derdimiz ümmet kalanlardır.
Bizim için dert olan bu durum, kimileri için de ekmek kapısıdır.
"Allah bereket versin."
Neremizi yırtarsak yırtalım dostlar,
Bu kara günlerden kurtulmanın tek yolu, ne yapıp edip, her koşulda, aklın ve vicdanın etrafında birleşip, kimsee kızmadan etmeden, küsmeden darılmadan, mücadeleye devam etmektir.
Unutmayalım,
Eğer bu ülkede bir parça nefes alınabiliyorsa, bu bizim inadımızın ve inancımızın sayesindedir!
Daha düne kadar Kürtlere yönelik "Dağlarda ne işleri var, gelsinler mecliste siyaset yapsınlar." diyenler, şimdi çıkmış "Mecliste terörist istemiyoruz." diyorlar.
Onlara göre, onlara benzemeyen herkes "terörist" ve bununla kodladıkları ümmet bizi sevmiyor.
***
Sevmesinler.
Eğer bizi, sırf ezilip büzülüp, yalan dolan söylediğimizde seveceklerse, hiç sevmesinler.
Biz değerlerimiz uğruna direnmeye devam ederiz.
Yalnız kalsak da, anlaşılamasak da, hor görülsek de, kovulsak da, biz duruşumuzu bozmayacağız.
Anlaşılsın artık.
Bize bu ülkenin faşistinden, yobazından, başı ayrı, kıçı ayrı oynayanından hayır yok.
Olmasın da zaten!
Sırf böyleyiz diye,
Sırf böyle doğrucuyuz diye,
Barış istiyoruz, daha iyi yaşam koşulları istiyoruz, ekmek, hak, adalet istiyoruz diye
ve
Sırf "Kürde cehennem olan toprak, biz cennet eylemeyiz." diyoruz diye, oyumuz yüzde otuzu-kırkı geçmiyor mu?
Geçmesin, babasını satayım!
Nolur?
***
Elin faşisti bize övgüler yağdırmasın.
Elin yobazı bize alkış tutmasın.
Oy uğruna eğilmeyelim, bükülmeyelim.
Kazanmayı hedeflediğimiz zafer bizi bizden etmesin.
Yiğit muhtaç olmasın kuru Oğan'a.
t a m e r d u r s u n
#tamerdursun
69 notes
·
View notes
Text
Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek yaprak sarması...🤔
14 notes
·
View notes
Text
İstiklal Caddesi’nde ‘yaşasın şeriat’ sloganları
youtube
İstanbul İstiklal Caddesi'nde,
20-25 yaşlarında bir genç,
Elinde "yeşil bir bayrak" açıyor…
Bir anda etrafında,
Afgan
Suriyeli
İranlı
Iraklı
Pakistanlı
Malezyalı "gençlerden oluşan on binler" toplanıyor…
Aralarına yerleştirilmiş binlerce,
Sakallı ve şalvarlılar…
Hep birlikte SLOGAN atıyorlar.
- Burası İslam toprağı…
- Kafir ATATÜRK…
- Kahrolsun LAİKLİK…
Peki,
KİM bunlar?
ORTADOĞU’DA…
ABD’nin,
Terör
Cinayet
Hırsızlık
Tecavüz
Kaos için yetiştirdiği KOMANDO gençliği…
İNGİLİZLERİN…
Din satsınlar,
Gericiliği hakim kılsınlar,
Sömürü düzenimiz devam etsin diye,
Cemaat ve tarikatlarca beslenen uşakları…
İşte bunları!
Resmi - sivil binlerce polis seyrederken,
HALK şaşkınlıkla izleyip,
Caddelere giremiyor…
Bugün,
İstanbul İstiklal Caddesi işgal altında…
Eğer susmaya devam edersek yarın,
Ankara Kızılay Meydanı…
İzmir Konak Meydanı…
Tüm illerin meydanları...
Artık işgal için,
Sayıları yetiyor artıyor bile…
Çünkü,
20 milyon civarında nüfus oluşturuldu bunlara…
VAR EDİLİŞ SEBEPLERİ ise;
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için…
BOP demek?
Emperyalizmin,
Ortadoğu’daki sömürü düzenine,
Yahudi-Arap kardeşliğinin öncülüğünde,
Laikliğin yok edilmesi,
Yerine şeriatçılığın hüküm sürmesi demek…
Nasıl İSYAN etmeyelim?
Çünkü artık!
Güzelim Türkiye’mde,
Şeriat İN…
Laiklik OUT oldu…
İşte bu NEDENLERDEN dolayı…
Bütün siyasi parti başkanlarına İSYAN ediyorum!
Düşün artık Türkiye Cumhuriyeti'nin yakasından…
Milliyetçiyim diye geçinen tüm kurumlara İSYAN ediyorum!
Vatan sevmenin,
Milliyetçi olmanın…
Kabadayılık olmadığını,
Mafyacılık-çetecilik olmadığını,
Emperyalist ruha hizmet etmek olmadığını,
Anlayın - görün artık…
MİT’e İSYAN ediyorum!
Temizleyin artık içinizdeki,
CIA
Mossad
KGB
M16
BND
DGSE
MSS ajanlarını…
Sadece Türkiye için haberleşin…
TSK’lerine İSYAN ediyorum!
Sınırları kapatıp koruyun artık…
NATO şemsiyesi altındaki,
Gayri milli komuta kademesine siz de isyan edin…
PARA babalarına İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Sizi,
Çocuklarınızı,
Torunlarınızı,
Paralarınız KORUYAMAYACAK!
Akademisyenlere - aydınlara İSYAN ediyorum!
Korku yalanın ürünüdür…
Yalan yönetimlerden korkmayın, çıkın artık kabuğunuzdan...
Sivil Toplum Kuruluş’larına İSYAN ediyorum!
Bozun rantçı rahatınızı…
Sanatçılara İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Sanat şemsiyesi altında,
Tanınmışlık sizi sokağa ÇIKARAMAYACAK!
SİYASİLERE İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince…
Ne dokunulmazlığınız,
Ne eşitsiz geliriniz KALMAYACAK!
Sıradan insanlar gibi SÜRÜKLENECEKSİNİZ...
Halka İSYAN ediyorum!
Türkiye elden gidince,
Ortadoğu’daki halklar gibi,
Bombalar altında aç-susuz yaşayıp öleceksiniz…
Hiçbir İNSANCA yaşam hayaliniz,
İsteğiniz OLAMAYACAK!
İsyanımı bastırmamın,
Tek UMUDU,
Tek tesellisi,
Yukarıda isyan ettiklerim değil elbette!
LAİK ATATÜRK CUMHURİYETİ’nin,
Gençleri, Kadınları var hâlâ.
26 notes
·
View notes
Text
Mazide Türkün unutmaması gereken Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK olmalıdır. Dünyada Özgür kalan tek Türk Toprağı Anadolu idi. Onu bize bağışladı ve erken bir yaşta Uçmağ'a vardı.
Ve bir de Şehitlerimiz var. Bu vatan için canlarını feda eden, hâlen feda etmekte olan. Asla onlar da unutulmamalıdır. Ama 1938 den sonra gelen ne kadar siyasetçi var ise tarihin karanlık sayfalarında kaybolup gidecektir. Çünkü bilâ istisna Türk Milletinin hassasiyetlerini kullanarak iktidar olmuş, muhalefet olmuş veya partileşmişlerdir. Asgari müşterekte birleşmek yerine sadece egolarını tatmin etmişlerdir, Milleti hiçe saymışlardır.
Allah, kitap, vatan, bayrak üzerine insanları yönlendirmiş lâkin kendi bildiklerini okumuşlardır.
Cehâletin diz boyu olduğu Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemâl ATATÜRK 'ün beyanlarında asla bunlara rastlayamayız. Emin olalım ki 1938 den sonraki siyasilerimizi tarih bile yargılamaya lâyık görmeyecektir.
Tanrı Türkü koruyacaktır.
8 notes
·
View notes
Text
Osmanlı Akıncı Bülent
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗🌍🇹🇷👉💝⭐🌙💝🌙🌙🌙💝⭐🌙💝👈🇹🇷🌎
🇹🇷🌹🕋🌹🇹🇷👉(Adımızdır İslâm Soy İsmimiz Müslüman Türk)👈🇹🇷🌹🕌🌹🇹🇷
🌍🇹🇷👉💝⭐🌙💝🌙🌙🌙💝⭐🌙💝👈🇹🇷🌏
💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗
Büyük hun olarak ilk kez kuruldum
Hükümdar Teoman ile duruldum
Tek bayrak altında dedi sarıldım
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Sonra bumin kağan'la göktürk dedim
Ulus bilincini hep önemsedim
Orhun yazıtında edebli idim
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Yerleşik hayatı uygurla seçtim
Mimari tarımda ileri geçtim
Alfabemiz oldu çığırlar açtım
Adımız islamdır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Sonrası avarlar hazarlar kırgız
İskitler karluklar türkmenem oguz
Avrupayı salladı göç eden uz
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
İslamla tanıştım karahanlıydım
Satuk buğra han'dan yanlıydım
Dilim türkçe mehmet beyle şanlıydım
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Gaznelimi tolunoğlu gözledi
İhşitleri harzemşahlar izledi
Eyyubi memlukü selçuk özledi
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Selçuklu sultanı Alparslan dedem
Bin yetmiş bir malazgirten dir bu dem
Devletlim Osman bey söğüttür obam
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Şeyh edepali gönüller eri
Dedi yiğitlerim durmayın geri
Orhan beyim'im de iznikdi yeri
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Muratım mehmetim söyler hep dilim
İstanbul'u kuşatan fatih'tir gülüm
Halifem soyunda yavuz selimim
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
Destanım bitmez ki daha nicesi
Sakarya çanakkale türk'ün ecesi
Garip metin Âkifler'in hecesi
Adımız islam'dır soyismimiz türk
Bunu böyle belle yiğit'imden ürk
🌟🌟🌟🌟
💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗
~[YAZAN : METİN DALKÜREK]~
"(GARİP METİNİ)"
Osmanlı Akıncı Bülent
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗💗
2 notes
·
View notes
Text
Mümkünmüş sahiden de mümkünmüş insan bir sandalye de bir bankta dumduz otururken çaresizken sessizken mümkünmüş iste çiçeğim insanin hiçbir sey yapmazken ne cok sey yaptığının görülebilmesi duyulabilmesi mümkünmüş simdi sana haklı bir çocuk seessizligiyle bu teşekkürüm biliyorsun sen çiçeğim dümdüz otururken aldigim yolları yürümekten yorulan dizlerimi duvara bakarken ne cok sey anlattiğımı gözlerimdeki tek damla yaşın bir yası taşıdığını bir tek sen bildin
Annemin balkondaki solan çiçeğine benzettigi yaşta senin icimde kocaman bir gelincik bahcen var ustelik mevsim fark etmeden açan
Icime kocaman bir bahar getirdin üstelik mevsim kıştı.
Kocaman bir savaşın ortasında ustelik bana karşı ben
sana hep beyaz bayrak açan bir yanım var gelincik bahceleri mevsimi hep bahar sana değmiş olamanin ılık yaz akşamı var seninle olmanin yaşamayı hissettiren bir yanı var
Sen yoncanın dördüncü yaprağına inanıyorsun bense ise sana
37 notes
·
View notes
Note
Kim seninle romantik ilişkiye girer zaten aq tek gecelik kızların bayrak sallayanısın hoş bundan keyif alıyosun zaten
o ucube hayatlarinizdan ve sol elinizdeki telefondan bi kafanızı kaldırın artık. sen kimsin ve hangi kultur seviyesi, kapasite ve bilgi duzeyiyle erimis beynindeki ucubik bir fikri beyan etme hakkını kendinde görüyorsun. senin mommy issuelarinin sorumlusu ben degilim. asagilik ve cig dusuncelerin kimsenin sikinde degil. get a life. ayrica su hayatta tek gecelik kiz olsam onun da zaten onde bayrak sallayani en iyisi olurum. what i do, i do best. anladin mi vasat bocek🥰🥰💗💗🧚♀️✍️🏻
2 notes
·
View notes
Text
saygi ve sevgi el kol gibi butun benim kafamda saygi duymadigim bi insani sevmem mümkün degil saygi duymak icin de önce bi bakarım cevresine kimlerle takılıyor diye sonra bi bakarım onun kendisine saygısı var mi neler yapıyor kendini kucuk düşürecek eylemlerde bile isteye bayrak tutuyor mu diye en son da diğer insanlara davranislarina bakarım baskalarina bi saygisi var mi diye bunları 3\3 yapan tek kisi kocam su an gördüğüm hayatimda digerlerinin anasni skeyim bombos adamlarsiniz
9 notes
·
View notes
Text
Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:👇
"Allah’ım!
Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
"Ey Rabbimiz!
Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikayette bulunuyorum...
Sana şikâyette bulunuyorum...
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."
13 notes
·
View notes
Text
Vatan ve millet sevgisi maya gibidir sütü bozuk olanlarda tutmaz.
Tek devlet tek millet tek vatan tek bayrak yoktur.
TÜRK DEVLETİ TÜRK MİLLETİ TÜRK BAYRAĞI TÜRK VATANI VARDIR.
🇹🇷 NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE 🇹🇷
ANONİM OLUP BANA KÜFÜR EDEN SOYSUZ LAR ÖNCE KENDİNİZE BAKİN
KENDİNE GUVENEN İPNE ANONİM YAZMAZ BEN BURDAYİM
TARTIŞMAYA HAZİRİM
Sınırlar delindi dikiş tutmuyor
Azınlığa düştük kimse bakmıyor
Gidin deriz kimse dönüp gitmiyor
Açanlar da suçlu açtıranlar da.
11 notes
·
View notes
Text
bu nasıl bir yıla merhabadır
öncelikle merhaba sayın defter.
iç sıkıntım bugün doruk yapmış durumda. Bast haline girmiş bulunuyorum. hayırlısı. astroloji çık aklımdan. retro var. 24 ocağa kadar sıkıntı deyorlar.
kafam ağrıyor.
oysa bu tip iç sıkıntılarına alışığım. böyle olduğumda genelde kendimi odama kapatıp sabahlara kadar dizi film izler kitap şiir geçiştirirdim. deftere yazardım yazardım yazardım. bir de üstüne hayatıma ilişkin keskin bir karar alırdım. eskiden. eskidendi. eskilerde kaldı o serco cancağzım.
şimdi öyle kaçıp saklanma imkanım yok. oğlan ağlıyor. işler beni bekliyor. hanım hasta.
işte büyümek de tam olarak bu.
ama dur bakalım. halledicez.
şimdi canım neye sıkıldı? önümde akrabalardan gelen üç mühim dava var. yani hepsi hakkında fikir sahibiyim. ancak uygulama sahibi değilim. kafayı yedirecek bana bu. çünkü böyle olmalı diyorum bu davada. ama sonra başka bir karar okuyunca şöyle de olabilirmiş diyorum. bu da beni bir miktar özgüvensizliğe itmiş durumda.
avukat olmanın en büyük zorluğu takmamayı öğrenmek olmalı. ama ben bunu öğrenemem. her davayı her sorunu profesyonellikten uzak şekilde şahsileştirip dert edinirim. ki öyle oluyor. alışmam gerek sanırım.
söz konusu davaları öyle kafaya takmış durumdayım ki, başka şey düşünemez oldum.
bu gibi durumlarda, eskiden olduğu gibi kaçamayacağıma göre, fikir üretmek en iyisi.
sadece bu da değil sanırım. bir tatile ihtiyacım var. yaklaşık bir buçuk aydır inanılmaz yoğun çalıştım. üstüne geçen hafta onca yoğunluk içerisinde ev ahalisi hasta oldu. oğlanın ateşi düşmez, hastaneye götürdük 200 kişi sırada acilde, hop özele götürdük, orada çocuk ortalığı yıktı, doktor ve sedye travmamız var zira, yetmedi evde üç gün boyunca hasta geceler geçirdi, yetmedi hanım da hastalandı. bunaldım haliyle. yetmedi ödevler, dilekçeler, sorular derken. he bir de zaten retro. puahahhahah.
tez konumu netleştirdim. kamu görevlileri ve AİHS md. 8 incelemesi. yani zevkli bir tez olacak. fakülte araştırma görevlisi kadrosu açmış, hoca siz de başvurun diyor bana. sayın hocam ben kamu görevlerinden yasaklandım, ömür boyu, avukatlığımı zor verdiler siz ne diyorsunuz dedim. ayrıca ben siyasetin ve bağnazlığın kol gezdiği bir akademide neden bulunmak isteyeyim ki? geçim derdi sebebiyle akademi seçenler dışında. hukuk saçma konuların tartışıldığı bir mecra olmamalı. yani şöyle hukukçu akademisyenler eğer ülkedeki hukuksuzluklara, ya da dünyadakilere ses etmiyor, ses etmeye korkuyorlarsa, hukuk akademisi neden var ki? avukat olun ve bu konuda özgür olun.
ülkede herkesin tımarhanelik olduğu kanım gün geçtikçe güçleniyor. iki büyük baro şiddeti övmese de bayrak tutan birisine vurulan yumruğu hakmış gibi savunabiliyor? güzide bir üniversitede okuyan bir gencimiz sevmiyor diye birisine vurma noktasına geliyor? biz toplum olarak kavramlarımızı ve eğitimimizi tamamlayamadık bir türlü. okumuş ya da okumamış farketmiyor. hepimiz cahiliz, bu cahilliğimiz bizi kötülüğe sevkediyor, ve en kötüsü de şu bu kötülüğe kendimize hak görüyoruz. insanları sevmiyor olabiliriz, bizim açımızdan savunulacak bir düşünceyi bırakın bizim için çok salakça düşünceleri de olabilir. bu kimileri için tarikatlardır, kimisi için kemalizmdir, kimisi için galatasaray, kimisi için fenerbahçe. tüm bunlara rağmen eğer ortada açık bir suç yoksa kimsenin düşüncesini, hayatını,yaşayışını yasaklayamayız. yumruklayamayız. burada açık bir suç terimini özellikle belirtmeli. misal verelim bir islamcı için lgbt yürüyüşü ölümüne yasaklanmalı. böyle değilse bile uygulamada böyle. şahsen hiç sevmiyorum, ama bu sevmemek onların yürüyüş düzenleme hakkını engellememeli. veyahut da aynı şekilde gazze için galatada yürümek isteyene yumruk atmanın saçmalığı gibi.
en kötüsünün tüm bunlar olurken herkesin kendisini tek haklı görmesi. işte bizi yok eden de bu. çünkü bu haklılık herkesi her kötülüğü yapmaya hakkı olduğuna ikna ediyor. öyle büyük örnekler aramamalı. her komşu kendisini haklı görüyor mesela gürültü konusunda. şuan bu apartman yöneticisi olarak gecenin birinde çamaşır makinesinin sıkma sesi eşliğinde yazıyorum bu yazıyı misal. çok daha büyük bir kötülük anlatayım misal. dün haberlere yansıdı. balıkesirin bir köyünde bir çiftçi kuzularının öldüğünü, yaralandığını farkediyor. ahırına kamera takıyor. komşusu olan adamın kuzuların koyunların makatına sopa soktuğu görülüyor. bakın bu iğrenç kötülüğü yapan normal namazında niyazında, muhtemelen ailesi tarafından iyi olarak görülen bir köylü. bu kötülüğe kendisine hak görüyor. bu tip binlerce örnek var. örneklerin önemi yok.
kötülüğün cahilliğimiz sebebiyle normalleşmesi.
işte bizi millet olarak bitirecek illet budur. bundan kurtulmak bizim açımızdan mümkün gözükmüyor.
galiba sosyoloji okumam artık farz oldu. puahahahha.
yazmak insanı rahatlatıyor. saçma sapan da olsa durum bu.
24 ocağa kadar diş sıkacağız. bir de kış gelmedi bir türlü. ben kışçıyım tüm şişmanlar gibi. şişman adam yazı nasıl sevsin, vıcık vıcık. puh senin allah belanı.
şişman demişken, diyetteyim yeniden. bir üç kilo verdim. ama pek niyetli değilim. annem pancar sarması yapmış, macır böreği yapmış. ben nasıl diyet yapayım. sonra kahvaltıda maydanoz ye ne olacak.
bir şey daha var. futbolsuzluk. benim kafayı rahatlatan şeylerden bir tanesiydi. ama bir soğudum yahu. izlemek içimden gelmiyor.
uzun oldu ama ilaç gibi geldi.
şimdi şu sıkıntılı zamanımı güzele çevireyim. hanımı ilk gördüğüm ana gideyim. üsküdar su sebili. sonra kuzguncuk. bak sayın defter, istanbuldan nefret eden adama istanbulu sevdirdiler. daha ne olsun.
bugün ben bir güzel gördüm. kamaştı gözümün nuru onun hüsnü cemalinde. yaz sıcağı. ağustos. üsküdar. kalabalık. heyecanlıyım. sebilden su aldım. heyecanı bastırmanın yolu saçma şeyler yapmaktır. dedim bu kız ufak tefek bir şey. ben ayı gibiyim. ahahahah. ne yalan diyeyim bu kadar aşık olacağımı sanmazdım. cezaevinden çıkalı altı ay oldu olmamıştı. allah o sebildeki su gibi aşk şarabından içirdi. 7 seneyi devirdik. bak bu şükür vesilesi de iyi geldi haaa.
tam da o gün dinlenilen türkü. çamaşır makinesi sesini bastırsın mümkünse.
youtube
2 notes
·
View notes
Text
BÜYÜCÜ
“Tesadüf” denen o muhteşem kelimeyi düşünüyorum. Evrendeki sonsuz yalnızlığa yayılışını. Beklenmedik zamanlarda hüzünlü kalplere sunulan o hediyenin yaşama sevincini uyandırışını… İptal edilmiş anılar kasabasından tanıdığım bir kıza, ilk defa gittiğim on altı milyonluk şehirde bir şiiriçi minibüsünde rastlamak, usulca yanına oturup gülümsemek… O gülümseyişe tutunmak. Ah, hislerin konçertosudur tesadüfler.
Küçük bir tesadüfü bile olmayan, planlanmış insanların yoksunluğunu, kıstırılmışlığını düşünüyorum. Bu düşsel gökyüzünün altında; derinliksiz, dostsuz, aşksız ve haksızlığa karşı isyansız yaşayan milyonlarca insanın çıkışsızlığını… Düşünüyorum, keskin dişleri var düşüncenin.
Ama asıl anlatmak istediğim tam olarak bu değil. Büyücüyü anlatmak istiyorum; kötülüğün ve acının uçsuz bucaksızlığının ressamını. Bunca yıkıntıya rağmen başkaldırmayı unutturan illüzyonu. Bunca zulme rağmen insanları uysallaştıran fırçanın korkunç hünerini. Büyük ustalık gerektirir dizleri kanayan bir toplumda –ki diz çöktürülmekten kanar bir toplumun dizleri- mutsuzluğun üstünü örtmek. Orada herkes izleyici olmuştur artık. Tribünlerde yer kalmamıştır. Törenle, çoktan çekilmiştir milli açlar fikstürü.
Öfkemi vestiyere asmak istiyorum kısa bir süreliğine. Yere düşüyor. Kaldırıp tekrar asıyorum. Yine düşüyor. Zıplayıp duruyor evin içinde öfkem. Onu özgür bırakıyorum. Zaten özgür olan tek şey o. Balkona atıyorum kendimi. Sıcak bir akşamüstü, davetsiz misafir gibi birden bastıran sayın yağmurla göz göze geliyorum. Birden bastıran yağmurları beklenen yağmurlardan daha çok seviyorum. İnsan olduğumu hatırlatıyor. O yağmur seninle konuşmak için gelmiştir. Salıveriyorum kendimi, saklayacak bir şeyim olmuyor. Birden bastıran yağmur balkonlara daha çok yakışıyor. Yan yana dizilmiş şımarık damlacıkların balkon demirlerinden sarkışı nasıl da sevimli ve içi küçük düşlerle dolu. Çünkü zamanın ve mekânın tutsaklığına başkaldırarak uzaklaştırıyor bizden köleliğimizi.
Köleliğimiz. Köleliğimiz, büyücünün en büyük ustalığı.
İnsan binlerce sayfa anlatabilir içinde “tesadüfler” ve “yağmurlar” olan içsel yolculukları. Ama durmadan kafasına sıkılan bir ülkede bu mümkün değil. Büyücü buna izin vermez. Huzur (ötekilerin huzuru) Büyücü’nün en sevmediği şeydir. Büyücü, o tetiği otomatiğe bağlamıştır. Piyon değiş tokuşlarını törenle arz eder Büyücü. Vatan, bayrak, ırk ve din kavramlarından bulutlar oluşturup kabullenilmiş kâbuslar yağdırır çukurlara doldurulmuş halkların üstüne. Bir de her yeri ve her şeyi denetleyen, gözetleyen, baskı altında tutan, korku salan çok çalışkan adamları vardır Büyücü’nün. Kendilerine vatansever der Büyücü’nün yüksek maaşlı adamları. Samuel Johnson’ın "Vatanseverlik alçakların son sığınağıdır" sözünü şuraya bırakıyorum şimdilik, sonra alırım tekrar buradan.
Bu çok yetenekli ressam ve ressam olmayan adamları, ressam olmayan adamlarının ayakçıları, yıllarca üzerinde özveriyle çalışarak çizdikleri kargaşa tablosunu sundukları lüks salonlarda, düşürmezler dillerinden vatanı. Kandan ve ölümden bahsederler kürsülerde. Ölümün yüceliğinden… En keyif aldıkları şey; bayrakların anlamlarını satmak. Sattıkça karşılığında; bolca tutku, koşulsuz bağlılık ve alkış alırlar. En önemlisi de kutularca para. Örtü böyle oluşur; mutsuzluğu unutturan o kusursuz örtü. Bilinsin istemezler ihale peşinde koştukları. İhaleler onların tanrılarıdır. Herkes bilir aslında neyin döndüğünü. Ama o bilgi dilsizdir. Dili olmayan bilgi, ölüdür. Başkalarına ait yaşamları parçalamak için cephelere g��nderilenlerdir sadece neyin döndüğünü bilmeyen. Ancak bilmemek masumiyet anlamına gelmez. Bir de umutla ve inançla kurtarıcı bekleyenler var, onların durumu daha hazin. Onlar yapılan her şeyi bildikleri halde bir şeyler yapıp bedel ödemektense kurtarıcı gelsin bütün bedeli o ödesin diye beklerler. Her kim kurtarıcı bekliyorsa, kurtarıcı taklidi yapanlar onu bulup sömürür. Sömürülmek onun kaderidir. Bütün bu kargaşa konvoyunun kuyruğunda büyük yalancılar, bay ekonomistler, mülteciler, sığınmacılar, sığınmacı düşmanları, ardı arkası kesilmeyen insan tacirleri sallanıp durur. Doluluk ve uyuşturulma oranı yüksek zamanlarda muazzamdır “uğrunda ölürüm” cülerin haykırışı. Halk arasında “haykırıkçılar” denir onlara. Ama gerçeklik azgın atlar gibi üstüne gelmeye başladığında suskunluk bulutlarına atlayıp kaçarlar. Onlar, anlamın parçalanışıdır. Ve aldanış, ah şu aldanış yok mu, şu şiirsel hançer göz kamaştırarak anıtlaşır. Büyücü’nün kutsal kitabıdır o.
Tesadüflere ve yağmurlara inanıyorum ben. Mevsim normalleri üzerinde seyreden havalara inanıyorum. Perdeleri kemiren böceklerle konuşuyorum. İçinde soğuk iklimler geçen kitaplar okuyorum. Hiç gitmediğim kentlere gidiyorum hayalimde. Diplerde dolaşıyorum uzun süre tutarak nefesimi. Sonra inatla yüzeye çıkıyorum ve boşluğa meydan okuyan saf bilginin kanatlarına tutunuyorum. Büyücü’nün en korktuğu şeydir saf bilginin kanatları. Çünkü o kanatlarda direniş, mücadele, başkaldırı ve aldanışa itiraz etmenin bilgisi var.
14 notes
·
View notes