#tanrıçalar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Jenny Williamson ve Genn McMenemy – Dünya Mitolojisinde Kadınlar (2023)
Mitolojide Yunan tanrıçası Athena ve Mısır tanrıçası İsis hakkında çok şey yazıldı. Peki ya gökyüzündeki bir delikten dünyamıza düşen İrokua mitolojisinin Gökyüzü Kadını veya iki dünya arasında dolaşan Koreli kahraman Prenses Bari gibi dünyanın dört bir yanındaki mitolojik karakterler hakkında neler biliyoruz? Güçlü tanrıçaların, kudretli kraliçelerin ve efsanevi yaratıkların bilinmeyen…
View On WordPress
#2023#Dünya Mitolojisinde Kadınlar#Ekin Duru#Genn McMenemy#Jenny Williamson#Say Yayınları#Tanrıçalar Kahramanlar ve Canavarlar
0 notes
Note
Kızım, belalıyız diyorum niye anlamıyorsun!
(Tw'ye attım ama sen orda olmadığın için bu aralar tumblr'da sana özel şov jddjjd)
O tanrıçalar buraya gelecek!!!
135 notes
·
View notes
Text
GEL GİTME
Sevdaya açılan bir penceredir odaları dolduran güneşli sesin. Kuraktan sedefi çatlamış tanrıçalar ve atlar denize inme özlemiyle oysa her akşam üstü geçerler rahvan. Bakarsın o an gökyüzü ufuk çizgisiyle buluşmada, karnını yükseltmiş hafifçe deniz gelgit, gel ve gitme n'olur!..
O an küçücük bir özlemdir içimize sulardan düşen iz. Bir yanım dövme bakır, bir yanım mavi güller; gözleri ‘fındık yeşil’ kızların el emeği, göz nuru deniz. Omuzlarının yuvarlaklığı akıyor avuçlarımdan; herkes, her şey alesta ve sessiz!..
Öyle bir gün gelir ki lâle büyür sedefinde tanrıçaların, göğü doldurur koynundaki serçeler; gel gitme n'olur!..
Hüseyin ATABAŞ
6 notes
·
View notes
Text
"..eski çağ insanları, yaşadıkları dünyayı iki yarı halinde düşünürdü, erkek ve dişi. Tanrılarla tanrıçalar bir güç dengesi kurarlardı. Yin ile yang. Erkek ile dişi dengelendiğinde dünyaya ahenk gelirdi. Dengesiz olduğunda kaos yaşanırdı."
13 notes
·
View notes
Text
"Geleneksel inanışlara göre," Duraksadı ve bana bir bakış attıktan sonra boğazını temizledi. "Milyonlarca yıl önce, tanrılar ve tanrıçalar hâlâ aramızdayken, Gökyüzü Tanrıçası ve Yeraltı Tanrısı'nın yasak bir meyvesi dünyaya geldi. Bunu öğrenen Yeraltı Tanrısının sadık eşi sinirlendi ve Yeraltı Tanrısına hak ettiğini vermek için büyük bir deprem yarattı. Bu depremde milyonlarca hasat zarar gördü, yüzlerce insan öldü ama en önemlisi, yeraltına açılan yarıkların birinden yeryüzüne doğru sıcak su akmaya başladı. Yaratılan deprem; suyu, yaşamı, yeniden getirmişti kurak topraklara.
"Depremi yaratan kadın, ceza vermek yerine ödüllendirdiğini fark ettiğinde daha da sinirlendi ama ona yağan övgüler tepki göstermesine engel oluyordu. O, onları yeniden canlandırmıştı. O, çiçekleri açtırmış, toprakları beslemiş ve yeryüzüne yaşamı getirmişti. Tüm bunlara ne diyebilirdi ki? Sadece bekledi. İntikamını almak için doğru zamanı kolladı ve doğru zaman olduğuna inandığı bir anda doğmaması gereken yasak çocuğun kalbine bir ağaç dalı sapladı. Küçük kız oracıkta can verirken kadın telaşlandı ve kaçtı. O gün suyu yeryüzüne taşıyan yarık kapandı. O gün, kuraklık yeniden boy gösterdi ve kadının lanetli olduğuna inanıldı. Asıl yaşam verenin küçük çocuk olduğuna.
"Burası," dedi ve durdu. Yanına gelmemi beklerken gözleri beni bulmuştu. Eliyle tam karşımızdaki ihtişamı göz kamaştıran çeşmeyi gösterdi. Çeşmenin ortasında bir heykel vardı. İnce işlenmiş ufak detayların yanı sıra bir kız çocuğu heykeliydi bu. Gözlerinden akan yaşlarla hüzünlü bir gülümseme takınmıştı suratına. Bir eli kalbinin üzerindeydi. Diğer eli ise bir yeri işaret edercesine uzanmıştı. Bakışlarım parmaklarını takip ettiğinde tapınakları gördüm. Küçük kız tapınakları gösteriyordu.
"Depremin getirdiği suyun vuku bulduğu yer. Yaşamın ve ölümün sıkıştığı yer. Masumluğun ve intikamın karşı karşıya kaldığı yer. Her bir saç telinin güneş gibi parıldadığı, her bir gözyaşının merhem misali yaralara şifa olduğu o küçük kızın son kez gülümsediği yer." Derin bir nefes alarak devam etti. "İnsanlar o öldükten yıllar yıllar sonra her daim onu anmak için bir su kuyusu açtılar. Ona tapındılar. Ondan dilek dilediler ve ona sığındılar." Sonlara doğru sesi kısılmıştı. "İşaret ettiği yeri görüyor musun? Tapınakları gösteriyor çünkü gözlerini yumarken bile annesinin onu kurtaracağına inanıyor." diyerek sözlerini bitirdi.
#kitap#alıntı#ngkabal#gecenin hikayesi#gençlik serüveni#fetih yargıcı#gh4#maya efnan#amelya#nagihan kabal
6 notes
·
View notes
Text
"Afrodit ve Ares aşkı efsaneye göre Ares'in Afrodit'e aşık olmasıyla başlamıştır. Çünkü o sırada Afrodit, demirciler tanrısı Hephaistos ile evlidir. Ancak Afrodit bu evliliği kendi isteğiyle gerçekleştirmemiştir. Afrodit'in güzelliğinden dolayı tanrılar arasında savaş çıkabileceği endişesinden dolayı Afrodit, babası Zeus'un da isteğiyle Hephoistas ile evlendirilmiştir. Hephaistos hem en çirkin tanrı olduğu hem de iki ayağı topal olduğu için Afrodit'in babası Zeus tarafından tehdit olarak görülmemiştir. Ares o kadar severmiş ki Afrodit'i, onu etkilemek için diğer sevgilileriyle yaptıklarının aksine, ona bir sürü hediyeler alıyor ve durmadan iltifat ediyormuş. Afrodit'in Ares'in aşkına tümüyle karş��lık vermesi uzun bir zaman almıştır. Bu zaman zarfında birlikte çok vakit geçirmişlerdir. Afrodit artık tümüyle Ares'in aşkına karşılık verdiğinde de bu iki aşık Hephaistos'un her geceyi atölyesinde geçirmesini fırsat bilerek şafak vaktine kadar birlikte oluyorlarmış. Ares bu durumun ortaya çıkmasından çok korktuğu için kapıya gözetmen olarak Alectryon adlı bir genci görevlendirmiştir. Alectryon'un görevi Helios'un ufukta göründüğünü Ares'e bildirmekmiş. Çünkü korkusunun en büyük sebebi Helios'un her şeyi görmesi ve Hephaistos'a anlatmasıymış. Bir gün Ares'in korktuğu başına gelmiş ve Helios her şeyi görmüş. Günlerden bir gün yine Ares ve Afrodit, Hephaistos'un atölyede olmasını fırsat bilerek Afrodit'in sarayında buluşmuşlardır. Geceyi birlikte geçirmişlerdir. Alectryon ise o gece beklemekten bitap düşüp uyuyakalmıştır. Helios her şeyi görmüştür ve hiç vakit kaybetmeden Hephaistos'a anlatmıştır. Hephaistos ise aldatılmayı hazmedemeyip bir ihanet planı hazırlamıştır. Hephaistos demir ocağında çalıştığı sırada bir ağ yapmıştır. Sonra da yaptığı bu ağı gizlice yatağın üzerine örtmüş ve saklamıştır. Afrodit ve Ares her gece gibi yine birlikte olmak için odaya gelmişlerdir. Hephaistos'un intikam planından bihaberdirler. Yatağa uzandıklarında ise neredeyse görünmeyecek kadar incelikte olan ağ büzüşerek Ares ve Afrodit'i yakalamıştır. Hephaistos'un bu ağı yapmadaki amacı Ares ve Afrodit'i rezil etmekti. Bu yüzden de Ares ve Afrodit neye uğradıklarını anlayana kadar Hephaistos sarayına Olimpos'taki bütün tanrı ve tanrıçaları toplamıştır. Saraya gelen bütün tanrı ve tanrıçalar hem Ares ve Afrodit'e, hem de Hephaistos'a kahkalarla gülüyorlarmış. Erkek tanrılar ise Ares'e güzellik tanrıçası Afrodit'i kendisine aşık ettiği için imrenerek bakıyorlarmış. Ares ve Afrodit artık insanların yüzüne bakamayacak hale gelmişlerdir. Bu olaydan sonra Afrodit Kıbrıs Adası'na kaçmıştır. Ares ise gözetmen olarak görevlendirdiği Alectryon'u horoza dönüştürmüştür ve Trakya'ya kaçmıştır. Bu olay yüzünden horozlar her sabah Güneş'in doğuşunu insanlara haber vermeye mahkum olmuşlardır."
8 notes
·
View notes
Text
Tanrı ve Tanrıçalar savaşı başlattıklarında
Sessizce mabedlerine çekilirler
Geride sadece melek ve şeytan kalır
Asırlar boyu süren savaş
Bir ayna kırıldığında biter
Kötülük iyiliğe yenildiğini ilan eder
Melek savaşı kazandığını sandığındaysa
Şeytan meleğin kulağına fısıldar
"𝑲𝒂𝒚𝒃𝒆𝒕𝒕𝒊𝒏."
7 - Şeytan Tuzağı
#BölünmüşEvrenTeorisi || @VeAynaKirildi
2 notes
·
View notes
Note
Tabii ki cevaplarım!
Bunlar Amon ve Lilith
Öncelikle hayır Daren'in kanatları düzelmedi. Bu anlattıklarım ise sadece ilk 2 kitaptan. Daha kitabın sonu belli değil ve 3. Kitabın çıkmasını bekliyoruz.
liliin gerçek ismi Vera. O tarih boyunca ilk kadın Lordu oldu. İyi bir anne değildi ama mükemmel bir liderdi. 3. Kitapta onun geri geleceğini düşünüyoruz.
Lilith çok güçlü bir kadındı ve babasının yönettiği krallığın içinde kendi iktidarını sağladı.
ilk oğlu Ateş Krallığının o dönemki muhafızı dan olan Lordu Evran'dı.
Tanrıçalar diyarda ki kötülüğü bitirmek için onu Lordu Amon ile evlendirdiler ve Lordu Daren dünyaya geldi.
Amon'un ise soylu olmayan bir kadından Eris isminde bir oğlu var. Eris Toprak Krallığının muhafızıdır ve dürüst, sadık ve güçlü bir adamdır.
Zavallı Eris-soylu olmadığı için bir Lordu olamaz ve o da hep aşağılandı.
Kralren'in arası çok iyi değil ama Eris ve Daren birbirlerini seven kardeşler.
💋 Bilgilerin için çoook teşekkür ederim. Devamı çıktığında banada lütfen neler olduğuna dair bilgilendirme yazarsanız çok sevinirim.❤
🥺 Gerçekten Daren ve Eris için kalbim parçalandı. Belki bu iki tatlı bebeğin mutlu olduğu bir aile kurgusu yazarım. Mesela iki çocukta Lord Amonun tek aşkı olan kadın okuyucudan doğar.
5 notes
·
View notes
Text
satranç
hayatta her şeyin mutlaka bir çözümü var.
bir tek ölümün yok, onun bile yakında bir çözümü olabilir.
fakat, çözümsüzlük üretmek, insanları çözümsüzlüğe alıştırmak, çözümün olamayacağını, imkânsızlığı, çözümün güç ile doğru orantılı olduğunu toplumun her kesimine yaymaya çalışan bir sistem var. bu dünyanın kuralı düzeni.
[ki bu bile yakın bir gelecekte kendini formatlama çabası içine çoktan girmiş durumda. yeni bir sistem doğum sancısı çekmekte.]
peki çözümsüzlükten beslenen bu sistem ise özellikle nerelerde daha iyi çalışıyor? sorgulayabilmenin az olduğu yerlerde mi? peki sorgulayabilmek sadece okuma ve yazma oranı ile mi orantılı. yani okuma yazması az olan bir millet, ya da cehalet oranı yüksek olan bir millet, hür vicdanı ile sorgulamaktan da mı yoksundur?
yani diyelim ki, hiçbir imkânın ulaşmadığı bir köydesiniz, kasabadasınız, ya da orası her neresi ise, belki de şehrin göbeğindesiniz. bilime, teknolojiye, ilime, irfana diyelim ki erişiminiz yok, ya da bu erişimi yadırgıyorsunuz, ya da bu erişimin farkında bile değilsiniz, ya da bu erişim sizin için bir şey ifade etmiyor.
peki, böyle bir durumda size gelseler ve sorsalar, bir matematik sorusu, uzay bilim sorusu, fizik, kimya, vb. nitelikteki gerekli bilgilerin edinilmesinin dışında, bu soru daha da üstün bir soru olsa; size deseler ki, şurada acil yardıma muhtaç birisi var, açlıktan ölmek üzere, ya da x sebepten muhtaç durumda ve acil yardıma ihtiyacı var, senin ağzından çıkacak şey ile karar verilecek.
böylesi bir durumda, okuduğunuz kitaplar, ya da okumadığınız kitapların bir anlamı olur mu? yoksa sadece sizin o anda, nasıl yardım edebilirim ya da yok ben bir şey yapamam mı demeniz konuyu çözer/çözemez?
konu, ahlâk, vicdan, etik, ar, iyilik ve bu uğurdaki insani boyutların toplamı olduğunda, hiçbir ünvanın anlamı olmaz.
ordinaryüs titriniz olabilir ama vicdani muhasebeniz yoktur.
ya da okuma yazmanız bile yoktur ama iyilik, ahlâk, vicdan, etik ve ar ile bütüncül olarak yaşamaktasınızdır.
bu örnekler çoğaltılabilir, incelenebilir, göreceli olduğu da keza iddia edilebilir.
ama ısrar ettiğim nokta her zaman şu olacaktır, iyilik ve kötülük arasında göreceli bir kavram yoktur.
şimdi gelelim, her zamanki gibi ülkemize, yıllardır travmanın her türlüsüne maruz kalan bu ülkenin vicdan sahibi insanlarına.
bu millet, yüz yılın en büyük felaketini yaşamış, hâlâ da yaşamaya devam ediyor, henüz hiçbir şeyin yarası sarılmamış, asla da tam anlamıyla sarılamayacağının da bilincinde çok insan varken, her şeyimizi bu felaketi yaşayanların ihtiyaçları doğrultusunda ve ülkenin geri kalanını refaha eriştirmeye çalışmak üzere kafa yormamız gerekirken, bakın şeytanlar nasıl da harıl harıl çalışıyor.
seçim süreci hızlandıkça, şeytanlar öyle hamleler yapıyorlar ki, şah ve mat demek için öyle var güçleriyle çalışıyorlar ki, ve buna rağmen direnen bir strateji var.
insanlar bu ülkede, o kadar güzel yaşayabilirler ki, bu ülke öyle de güzel refaha erebilir ki, öyle çok da imkânsız gibi görünen, yıllar alır denen şeyler öyle de güzel inşa edilir, öyle de kısa zamanda hayata geçer ki.
işte tüm bunların olabilmesi için iyiliğin kazanması lazım.
isimlerin değil, iyiliğin.
ve iyilik kendini nerede olsa belli eder.
ama kötülüğü hiçbir şekilde anlamazsınız, çoğu zaman saklanır, iyiliğin kılıfına hele öyle bir uydurur ki kendini.
ama iyilik hiçbir zaman öyle bir kılıfa ihtiyaç duymaz. iyilik, her zaman, her yerde kolaylıkla görülebilir, hele ki gören sadece gözler değilse, gerçek iyilik en güzel yüreklerde hissedilir.
çok kritik günlerden geçen bu ülke için satranç oynanıyor.
bu hep böyledir.
izlediğiniz tüm filmlerde, tüm kitaplarda, mitolojide, öykülerde, masallarda.
öykü sadece ve sadece iyi ve kötü arasında geçer.
dinler, insanlar, mezhepler, tanrılar, tanrıçalar, şöhretler, ilim, irfan, teknoloji, vb. aklınıza ne gelirse.
bunlar kazanan ya da kaybedenler değildir.
tek bir oyun vardır; o da iyilik ve kötülük arasında geçmektedir.
ya iyilik kazanır, ya da kötülük.
biz de, milletçe işte bu satranç hamlelerinin içindeki kimi zaman piyonlar, kimi zaman vezirler, kimi zaman kaleler, kimi zaman atlar, kimi zaman filler olarak, ve tek bir yanlış hamle ile öngöremediğimiz kayıplar yaşanacağı gibi, tek bir hamle ile de bu oyunun galibi olmaya yaklaşabilecek olanlarız.
yapmamız gereken tek şey, hür vicdanlarınıza sormak, iyilik nerede? bir isim değil, bir cisim değil, gerçek iyilik nerede? vicdan sahibi olanlar, iyiliğin nerede olduğunu bilenlerdir.
amaların arkasına sığınmadan, ama şusu var, ama busu var, ama gözünün üstünde kaşı var demeden, iyiliğin ne olduğunu bilenler ve aynı şekilde kötülüğü de, ama aslında onun da busu iyi, bir de şöyle düşün, kendini onun yerine koy vb.’leri ile oyalanmadan kötülüğün ne olduğunu da bilebilendir vicdanın ne olduğunu ve onun asli görevini bilenler.
vicdanın asli ve tek görevi; iyi ve kötüyü amasız, aslındasız ayırabilmektir.
bugün yaşanan olaya ithafen, depremin yaralarını sarmaya çalışan bu millete, gündemi değiştirtecek tuzaklar kuran bir akıl, bir zihin, bir insan, ya da insanlar, tek kelime ile, herhangi bir amanın, aslındanın arkasına sığınamaz.
ne büyük oyunlar çevriliyor ve olan yine vicdanen iyilikten başka bir şey bilmeyenlere, düşünemeyenlere oluyor.
iyilik ve kötülüğün savaşı bu dünya var oldukça devam edecek, ama kötüler çoğaldıkça işte o zaman tanrıların da tepesi atmaya başlayacaktır elbet.
kötülüğün çoğalmasına izin verenler kimlerse, vicdanen buna hayır diyemiyorlarsa, işte o zaman, işte tam da o zaman şah ve mat dendiği gün olur.
oysaki bu ülkede az da kalsalar iyiliğe muhtaç olan onca birey varken.
her şeye rağmen iyilik yolundan sapmayanlara inat dönüyor bu dünya, ve dengeler bozulmadan, umarım görebiliriz iyiliğin de iyiler tarafından hakedilmiş olduğunu ve şeytanlara inat kazanılabileceğini.
eğer varsa nefesimiz, çok az kaldı görmeye.
allah’ın, ahlâkın, iyiliğin, vicdanın, etiğin yolu birdir ve de şaşmaz.
iyilik kazanacak, allahım sen yardımcımız ol.
#deprem#türkiye#gündem#siyaset#iyilik#kötülük#vicdan#etik#ar#insanlık#ahlak#doğruluk#satranç#şahmat#seçim2023#sonuç#güzel günler#umut
2 notes
·
View notes
Text
Yaşayan
Cinler çekiştirirken eteklerimden, sarılmışım üzerimdekilere
Sıkı sıkı tutmuşum, nefesimi üflemişim ateşlere
Siyah ve bordo, içimdeki sıcaklık vuruyor dışıma
Sanki inanmışım peri masallarının gerçek olduğuna
Dokunmuşum, hissetmişim rüzgârı tenimde
Bulutlar sarmış etrafı, ritim tutmuşum üzerinde
Yürek çalmış davulunu, sihirli tınılar yükselmiş
Göründüğünde dünyanın renkleri ne kadar güzelmiş
Şahit olmuş, göz kırpmış mitlerde yaşayan tanrıçalar
Kaleme almış, canlandırmış, etten kemikten olmuş anılar
0 notes
Text
Başlıca Antik Yunan Festivalleri/Bayramları
Yeni Ay'dan sonraki gün: Noumenia
Bu, Yunanlıların ev tanrıları için düzenledikleri bir kutlamadır. Noumenia, Hestia'nın yanı sıra diğer ev tanrılarını da onurlandırırdı.
Ocak ayının sonu: Lenaia
Bu festival şarabın tadını çıkarmak ve komik oyunlar izlemekle ilgiliydi. Dionysos festivalin baş tanrısıydı.
19-21 Şubat: Anthesteria
Bu üç günlük kutlama Dionysos ve karısı Ariadne'ye adanmıştı. Bayramda hem şarap hem de ölmüş atalar kutlanırdı.
Şubat ortası ve sonu: Küçük Gizemler
Persephone'nin gizemleri olarak da bilinen Küçük Gizemler, ilkbaharın başlarında Atina'da bir nehrin kıyısında Demeter'e adanmış bir tapınakta düzenlenirdi. Büyük Gizemler için öğretici ve hazırlayıcıydılar ama zorunlu değillerdi. Arınma, oruç tutma, banyo yapma, şarkı söyleme ve dans etmenin yanı sıra Persephone hakkında hikâyeler anlatılır ve oyunlar oynanırdı. Bu aynı zamanda tanrıçaya saygı gösterme ve ona kurbanlar sunma zamanıydı. Küçük Gizemler, daha önce başka birinin kanını dökmüş olanları temizlemek için bir fırsat olarak da kullanılmış olabilir. (Katillerin, eylemleri haklı olsa bile, arınmadan Büyük Gizemler'e katılmalarına izin verilmezdi). Arınmaya ihtiyacı olanlara bir arınma biçimi olarak "Zeus'un postu" sunulurdu.
Mart Ortası: Büyük Dionysia (veya Şehir Dionysia'sı)
Bu Atina festivali Mart ayının ikinci haftasında Dionysos onuruna düzenlenirdi. Dionysos'a içki ve kurban sunmanın yanı sıra, Büyük Dionysia trajik oyunların ve diğer eğlence biçimlerinin de izlendiği bir zamandı.
24-25 Mayıs: Thargelia
Atina'da Artemis ve Apollon onuruna düzenlenen bu festival muhtemelen kuraklık ve hastalıklardan uzak bir büyüme mevsimi sağlamak için kutlanırdı.
20 Haziran: Adonia
Adonia, Yaz Gündönümü'ne yakın bir zamanda kutlanmış olabilir, ancak bazıları bunun ilkbaharda olabileceğine inanmaktadır. Afrodit'in sevgilisi Adonis'in ölümü anısına kutlanırdı. Bayram sadece kadınlar tarafından kutlanırdı ve kadınlar birlikte dans eder, ağlar ve şarkı söylerdi. Festival, genellikle kırık bir çömlek içinde bir "Adonis bahçesi" dikilmesini gerektiriyordu. Sıcak Yunan güneşinde tohumlar filizlenir ama sonra hızla ölürdü. Ölü bitkiler daha sonra gömülür ya da Adonis'in onuruna düzenlenen sahte bir cenaze töreniyle denize götürülürdü. Adonia, kederin sosyal olarak kabul edilebilir bir şekilde dışarı atıldığı bir zamandı.
28 Haziran Panathenaea
Antik Atina'nın en önemli bayramı olan Panathenaea, Athena'nın onuruna kutlanırdı. Festivalin ne zaman yapıldığına dair çelişkili tarihler vardır; bazıları Athena'nın doğum gününde Haziran ayında yapıldığına inanırken, diğerleri Ağustos ayında yapıldığına inanmaktadır. Etkinlik aynı zamanda Olimpiyat Oyunları'na da benzerdi, çünkü büyük haliyle her dört yılda bir düzenlenirdi. Diğer üç yılda daha küçük bir kutlama yapılırdı.
Temmuz sonu/Ağustos başı: Aphrodisia
Afrodit onuruna yapılan bu kutlama genellikle birkaç gün sürerdi.
Eylül ortası/Ekim: Eleusinian gizemleri
Tanrıçalar Demeter ve Persephone'ye (Kore) adanan Eleusinian gizemleri antik dünyanın en ünlü gizli, inisiyatik geleneğiydi. Gizemler hakkında çok az şey biliyoruz, ancak büyük olasılıkla ölümden sonraki yaşamla ilgili bir şeyleri açığa çıkarıyorlardı. Gizemler ayrıca hasat ve Persephone'nin sembolik olarak yeraltı dünyasına inişi (ya da muhtemelen geri dönüşü) ile de ilgiliydi. Gizemleri bir şekilde onurlandırmayı seçerseniz, bunları yaşadığınız yere göre oluşturun. Eğer Güney Yarımküre'de yaşıyorsanız, Persephone'nin dönüşünü kutlayın. Kuzey Yarımküre'de yaşıyorsanız, onun yeraltı dünyasına inişini kutlayın.
Ekim sonu: Persephone ve Demeter onuruna kutlanan ve sadece kadınlarla sınırlı bir tarımsal kutlama olan Thesmophoria, Atina gibi yerlerde ya geç hasat ya da tohum ekimi anısına düzenlenirdi. (Atina'da tohumlar kışın ekilirdi. Yaz, büyüme mevsiminin bir parçası olamayacak kadar sıcaktı). Thesmophoria Ekim ayının sonuna doğru gerçekleşir ve Atina'da üç gün sürerdi. Diğer bölgelerde festival sonbaharın başlarında düzenlenirdi.
Ekim sonu/Kasım başı: Chalceia (ya da Khalkeia)-Bu Yunan bayramında sanat ve zanaat, özellikle de metal işçiliği kutlanırdı. Athena ve Hephaestus onuruna düzenlenirdi.
Aralık: Kırsal Dionysia
Dionysos'un doğumunun kutlandığı bu festivalde sokaklarda komik büyüklükte fallusların geçit töreni yapılır, içki içilir, dans edilir ve eğlenilirdi.
Modern Witchcraft with the Greek Gods: History, Insights & Magickal Practice - Jason Mankey and Astrea Taylor.
0 notes
Text
-"Pawnee İzcileri"nin kurulma nedeni, bazı erkeklerin kadınların kendilerini rahatsız etmesinden dolayı doğaya gidip burada hayatta kalmak adına yeni bir şeyler öğrenmek istemesine dayanıyor.
-Benim harika "tanrıçalar"ım da eziklerin kendilerini rahatsız etmesini istemiyor.
4×4
0 notes
Text
Ambalaj tasarımı dönem ödevim, Lipton Özel Seri Umay'ın tasarım hikayesi:
Öncelikle dinamik bir tasarım süreci geçirmek ve farklı bir kampanya yürütmek istediğimi belirtmeliyim. Kadınların adet döngüsünde yaşadıkları 4 farklı fazı konu aldım ve dört fazın doğurduğu farklı ihtiyaçları karşılayan dört farklı çay geliştirmek istedim. Bu amacı farklı kültürlerden kadın tanrıçalar ile görselleştirdim. Ovülasyon fazı için Türk mitolojisinden Umay Ana'yı seçtim. Son olarak bir motion graphic oluşturdum ve seslendirme yaptım: https://youtube.com/shorts/-dRe2zkfc2k?si=BzM1w1vRjEKSi0te
1 note
·
View note
Text
Mitos
"Yunan mitolojisine göre Zeus, kendisine en değerli hediyeyi verene kentin koruyuculuğunu verecektir ve bunun için bir yarışma duzenler.
Denizlerin tanrısı Poseidon, Zeus'a uzak diyarlara dahi uçarak gidebilen ve savaşta yenilmeyecek bir at armağan eder.
Athena ise zeytin ağacını. Yarışma çetindir çünkü ikisi de Zeus'a dünyanın en güzel hediyesini vermek isterler.
Kuşkusuz dünyanın en uzak diyarlarına gidebilecek ve yenilmez savaşçı bir
at mükemmel bir hediyedir, ancak zeytin ağacı daha mükemmeldir.
Zeytin ağacının muazzamlığı karşısında başta Zeus olmak üzere tüm tanrılar, tanrıçalar büyülenmiş ve ağacın kutsallığı karşısında donakalmışlardır.
Tüm hırsına ve kazanma isteğine rağmen Poseidon bile
zeytin ağacından o kadar etkilenmiştir ki, aralarındaki çekişmeye rağmen
zeytin ağacının üstünlüğün�� kabul eder.
Bunun üzerine, Athena zeytin ağacından bir dal kırıp Poseidon'a verir ve öylece aralarındaki düşmanlık zeytin ağacının rakipsiz güzelliği karşısında yok olur. Ogünden sonra Athena'nın ismi Atina kentine verilir.
"Düşmana zeytin dalı uzatmak"
deyimi de neredeyse tüm dillere tam da bu mitten gelmiştir.
Çünkü Zeytin ağacı, düşmanınızın dahi kıyamayacağı güzellikte ve kutsallıktadır....
Dünyada kesilmesi yasak olan başlıca iki ağaç, zeytin ve sakız ağaçlarıdır.
Diplerine kimyasal dökülmediği müddetçe ya da dünyadan, doğadan ve çocuklarımızın güzel geleceklerinden nefret eden bir grup merhametsiz ve aç gözlü kesmediği müddetçe sonsuza kadar yaşarlar....
Zeytin, sonsuzluktur..."
0 notes
Text
Kedi yılgınlığı yaşarken şihuyuan mutfağına mahkum babahalaların uğursuzluğunda
Geçmişten gelen sarı tenli bir atanın kan kökü kurutulur tükürük hokkalarının iğrenç üretkeninde
ayakları bükülmüş kadınların dans müziği ürkütürken
Pislik içinden çıkan istiridye incisinin gösterişi bitirir hayat kaynağını
Işıltılı vaadler gizleyemez gasp edilen onur rengini
Çalınırken çocukların süt parası
Şeytan genli tiranlar ve tanrıçalar kalp körüyken bir zeytin ağacının gözyaşlarında öldürülen adaletin çığlığı!!!
Hıhıhı doğru düşündünüz Çin tv'si seyrettim şihuyuan denen klasik evlerin hiyarşisi ilginç geldi bana ailenin evlenmemiş bekâr kadınları mutfakda hizmetçilerle yaşıyorlar(yanlış anlamış da olabilirim?)En büyük halaya "babahala"diyorlar kadınların ayakları küçük görünsün diye ayaklar sargılanıp özel ayakkabılar giydirilip kadınlar sakat bırakılmışlar -50 - 40 yıl önce getirilen yasağa kadar😢 imparatorların tükürük hokkaları varmış bizim tvlere döndüğümde Akbelendeki ağaç katliamını görünce zaten psikolojim bozuk hatlarım tam karıştı😤😠😈
instagram
0 notes