#siyahbeyazsiirler
Explore tagged Tumblr posts
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Video
youtube
Didem Madak / Yüzüm Güvercinlere Emanet
Yüzüm Güvercinlere Emanet
Gecenin vitrinine konulmuş Büyük bir yakut parçasıydı sabah Mahalle kahvelerinde Sıcak çaydan adamların Yüzleri ağarırdı ilk ışıklarla Gençlerin güzellerinin makbul olduğu Tek ülkeydi ülkem Benimse yüreğim Koltuk altına sıkıştırılmış, Yenik bir tavla maçı ertesiydi.
Kumların görmeyeceği yerlerime dokunurdu sabah Akşamdan kalma titrek ellerini Sevecenlikle dolaştırırdı kirlenmiş atmosferimde Dişler arasında çıtırdayan bir çekirdek gibi Açardım gözlerimi birden Kırık tahta masalara öykünür, bir sigara yakardım Dudaklarıma yapışır, yakardı dudaklarımı Sarhoşluğuyla avunurdu tırnaklarım Bardak diplerinden vişme-cin pıhtıları kazırdı Her şey açıklığa kavuşurdu
Gözlerim ormanda kaybolmuş çocuk gözü renginde Acemi ve pazartesi olurdu Kara sürmeler çekerdim gözlerime İzinliydim nasıl olsa dezavantajı bol şiirler yazmaya
Tartıl be abla! derlerdi Karınca gibi ince belli çocuklar Güvercinlere yem at Sevgiline bir gül hediye et Bulvar yolundan geçen otobüslere Hiç binmemiş olduğumu bilmezlerdi Üzümlerden ayrı bir üzümdüm Bilmezlerdi Bir üzüm yüzsüzlüğüyle: Tartın beni derdim Tartardı çocuklardan biri Binalar eğilir bakardı iç çekerek Camları ışıldardı. Küçük, nasırlı bir avuçtan Avuçlarıma dökülürdü tüm şehir Alır yüzüme sürer Güvercinlere emanet ederdim yüzümü Aç gagalarını ıslatırdı gözyaşlarım
Kurumlu bir saat kulesi kur yapardı bana, Çeyrek geçmişiyle övünen o topal. Bir gül uzatırdı çocuklardan biri Ellerimden güle yalnızlık batardı İçi bulanırdı yalnızlığımın Kusardı serseriliğini en görkemli meydana.
(Grapon Kağıtları)
DİDEM MADAK
https://www.instagram.com/siyah_beyaz_siirler/
2 notes · View notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
Ümit Yaşar Oğuzcan / Her Sabah Seninle Başlar
0 notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
Sevi Şiiri
Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni...
Ümit Yaşar Oğuzcan
3 notes · View notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
Nazım Hikmet:Yaşamaya Dair
 Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
            bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
            yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
            beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                  insanlar için ölebileceksin, 
            hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
            hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
            hem de en güzel en gerçek şeyin 
                   yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
 Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
      hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
      ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                   yaşamak yanı ağır bastığından. 
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
       bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, 
                diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
              yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
            fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
            belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 
Diyelim ki, hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                  yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
     hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 
Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
            hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
            yani bu koskocaman dünyamız. 
Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
            zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 
Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
"Yaşadım" diyebilmen için...
Şubat 1948
Nazım Hikmet Ran
0 notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
Siz Aşktan N'anlarsınız Bayım
 Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum... Kağıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir aşk yamadım Hayır Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım... Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. Aşk diyorsunuz ya Ben istemenin allahını bilirim bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Süt içtim acım hafiflesin diye Çikolata yedim bir köşeye çekilip Zehrimi alsın diye Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz İlahiler öğrendim. Siz zehir nedir bilmezsiniz Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin Bir şiir aradım. Geçen üç yıl boyunca Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. Ülkem olmayan ülkemi Kayboluşumu aradım. Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. Bir ters bir yüz kazaklar ördüm Haroşa bir hayat bırakmak için. Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk diyorsunuz ya, İşte orda durun bayım Islak unutulmuş bir ta�� bezi gibi kalakaldım Kendimin ucunda Öyle ıslak, Öyle kötü kokan, Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız!
Didem Madak
2 notes · View notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
Karanfil Yarin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil, Gönlüm acısından bunu bildi! Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer Kızgın kokusundan kelebekler; Gönlüm ona pervane kesildi.
0 notes
siyahbeyazsiirler · 3 years ago
Link
MEHLİKA SULTAN
Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı: Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Kara sevdalı birer âşıktı. Bir hayâlet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rü'yâlarına; Hepsi meshûr, o muammâ güzeli Gittiler görmeye Kaf dağlarına. Hepsi, sırtında aba, günlerce Gittiler içleri hicranla dolu; Her günün ufkunu sardıkça gece Dediler: ''Belki bu son akşamdır'' Bu emel gurbetinin yoktur ucu; Daimâ yollar uzar, kalp üzülür: Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür. Mehlika'nın kara sevdalıları Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya, Mehlika'nın kara sevdalıları Baktılar korkulu gözlerle suya. Gördüler: ''Aynada bir gizli cihân.. Ufku çepçevre ölüm servileri.....'' Sandılar doğdu içinden bir ân O, uzun gözlü, uzun saçlı peri. Bu hâzin yolcuların en küçüğü Bir zaman baktı o viran kuyuya. Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü Parmağından sıyırıp attı suya. Su çekilmiş gibi rü'yâ oldu!.. Erdiler yolculuğun son demine; Bir hayâl âlemi peydâ oldu Göçtüler hep o hayâl âlemine. Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Seneler geçti, henüz gelmediler; Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Oradan gelmeyecekmiş dediler!..
0 notes