Tumgik
#sezaryen
emaykorsecom · 8 months
Photo
Tumblr media
0 notes
drtubanadideyilmaz · 1 year
Text
1 note · View note
turkiyeajans · 1 year
Text
Sezaryen Sonrası Normal Doğum Mümkün mü?
Sezaryen Sonrası Normal Doğum Mümkün mü? Anneler bir veya birkaç bebeğini sezaryenle doğurduktan sonra, bir sonraki hamileliğinde normal doğum yaptırmak isteyebiliyor.  Peki bu duruma uzmanlar nasıl bakıyor? Anne ve bebek açısından riskleri var mı? Kadın hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Nuray Aydın, Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum konusunda anne adaylarını bilgilendirdi. Kadınların öncelikli…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gazete32 · 2 years
Text
"Sezaryenle Doğum" Sorunu
#isparta #��sparta #sezaryen
Türkiye sezaryen doğum oranının dünyada en yüksek olduğu ülkelerden biri. 2021’de ülkemizdeki doğumların yüzde 57’si sezaryenle gerçekleşti. Ülke genelindeki bu sorun Isparta’da da yaşanıyor. Isparta’da sezaryenle doğum oranında istenilen oranın yakalanamadığını belirten İl Sağlık Müdürü Mehmet Karakaya, anne ve bebek ölümlerinde de Türkiye ortalamasının üzerinde olunduğunu söyledi.
youtube
View On WordPress
0 notes
lattefawn · 1 year
Text
0 notes
dailydanielgillies · 1 year
Text
0 notes
dokuntuler · 4 months
Text
Çok anlayışlı olmamak gerekiyor. Mesela benim eşim gece çalışıyor gündüz uyuyor. Doğuma girdiğim sabah kontrole sabah 9 da gitmiştim. Gece çalıştışından gelmene gerek yok demiştim. Oysa tansiyonum yüksekti, bebekte kordon dolanması vardı. Riskli olduğumuz için her şey olabilirdi. Ben fazla fedakar ve anlayışlı olduğumdan yorulsun istemedim. O da gelmedi. Kontrole gittiğim gibi beni ana da bebe de ölebilir diye doğuma almasınlar mı? Yanımda ne eşim, ne annem ne başkası… onlar gelene kadar beni aldılar tabi sezaryene. Hemşireye çok korkuyorum elimi tutar mısın demiştim. O kişi eşim olmalıydı. Ama çok anlayışlıydım. Kıssadan hisse herkes üstüne düşeni yapmalı.
10 notes · View notes
benmisim · 1 year
Text
çok zorlanıyorum. inanılmaz zorlanıyorum. eve geldiğim ilk günler anlamadım her şey yolunda gibiydi ama sonradan depresyona girdim sanırım. gündüzler çok rahat çok güzel ama gece oldu mu, karanlık çöktü mü, benim ruhuma da bi karanlık çöküyor. mahvoluyorum. büyük bir çıkmazda gibi hissediyorum. bir anda her şey tamamen değişti. sanki hiçbir şey yok aynı kalan. her şey tamamen başka gibi. bu büyük bir stres yaratıyor. çok büyük. günlerce yüzümü bile yıkamadım. bir hafta önce bir gün içinde rutin olarak yaptığım ve şu an devam eden hiçbir şey yok gibi. her şey yabancı. baktığımda bedenim bile bildiğim bedenim değil. en büyük problemin uykusuzluk olduğunun, beni büyük ölçüde depresif yapan şeyin uykusuzluk olduğunun farkındayım. bir haftadır uyumuyorum. ve bunun ne zaman biteceğini bilmiyorum. bir daha gerçekten ne zaman uyuyacağım? bedenim o kadar hırpalandı ve hırpalanıyor gibi geliyor ki… doğum gününden itibaren. o gün kontrol için gitmiştim. doktor nst sonuçlarını beğenmedi yatış verdi doğumu başlattı. ama doğum ilerlemedi. bütün gün, 12 saat boyunca yaşadığım acı gerçekten korkunçtu. sancılar, tuşeler, iğneler… acıyla baş edebileceğimi düşünüyordum ama bu hiç öngörebileceğim gibi bir acı değildi. gece bütün katı inletiyordum. insanlara sataşıyor bağırıyor ağlıyordum. 12 saat sonunda doktor bu ağrıların yetersiz olduğunu, ertesi gün öğlene kadar bekleyeceğini sonra suni sancı vereceğini söyledi?? kendimi hiç o kadar çaresiz hissetmemiştim. asla dayanamayacağımı düşünüyordum. gerçekten korkunçtu yaşadığım şey. doğuma bakış açım sonsuza kadar değişti. normal doğuran insanlar gözümde artık insan değil. insanüstü bir şey onlar. neyse, geceleyin çocuğun kalp atışları yavaşladı. acil sezaryen dediler. girdim, çıktım. allak bullaktım. çocuğumla buluşmak kavuşmak harikaydı. ama üstümden bir tır geçmiş gibiydi. saatlerce bir sürü insanın saldırısına uğramış gibiydim. on iki saatlik doğum sancısının yorgunluğunun üzerine bir de ameliyat acıları eklenmişti. çok yorgundum bedenen ve zihnen. çok. odaya geldiğimde saat 3-4 gibiydi. uyumadım o gece. ertesi gün de uyumadım. sonraki gece bir saat uyumuşumdur. sonraki gündüz bir- bir buçuk saat uyumuşumdur.. bilemiyorum. uyumuyorum, uyuyamıyorum. iki gündür de artık çöküşteyim. akşamları bir ağlamak tutuyor. bugün her an ağlamak tutuyor. geçecek biliyorum. ölmem, evet. ama ne zaman baba ne zamaan. çok zorlanıyorum. anlatamam.
24 notes · View notes
guzyazi · 1 year
Text
Doğumuma vesile olan doktoru bulup gebelik muayenesine ona gitmem duygusallığı. Merhaba Yılmaz Bey, evet ben, Kuşadası'nın ilk sezaryen bebeği :,)
7 notes · View notes
zeynepmalkoc · 9 months
Text
tüp bebek
ve
sezaryen
4 notes · View notes
denizaltiparmak · 2 days
Text
Tumblr media
ANNE VE BEBEK DOSTU SEZARYEN + MİNİ ABDOMİNO-PLASTY (MİNİ KARIN GERME AMELİYATI) + SKAR REVİZYONU (ESKİ YARA İZLERİNİN ÇIKARTILARAK O BÖLGENİN TAMAMEN ESTETİK OLARAK YENİDEN DİKİLMESİ)
Eski sezaryenleri olan hastamıza aynı anda aynı seansta hem ANNE VE BEBEK DOSTU SEZARYEN yaptık hem karın bölgesinde şikayetçi olduğu sarkıklığı MİNİ KARIN GERME AMELİYATI (MİNİ ABDOMİNO-PLASTY) ile tamamen giderdik hem de kendisini baktıkça rahatsız eden dış merkezlerde yaptırdığı sezaryen izlerini çıkartarak o bölgeyi tamamen estetik olarak yeniden diktik(SKAR REVİZYONU)…👍🏻👍🏻👍🏻Güzel, zarif ve şık annemiz artık YENİ BİR HAYATA başlıyor🥰🥰🥰
TEK CERRAH —> ÇOK AMELİYAT…👍🏻👍🏻👍🏻😷😷😷
Siz de aynı anda, aynı seansta bütün ameliyatlarınızı olmak istiyorsanız
BİZE ULAŞIN …📲📲📲
Op. Dr. DENİZ ALTIPARMAK
GENEL CERRAHİ & KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
(ÇİFT ANA DAL UZMANI)
0 notes
medisaglik · 14 days
Text
İklim Değişikliği ve Hamilelik: Afrika'da Ölüm Riskleri Artıyor
İklim Değişikliği ve Afrika'daki Perinatal Ölüm Riskleri
Afrika'da, özellikle Sahra Altı Afrika'da, yükselen sıcaklıkların perinatal ölümleri artırması bekleniyor. Yapılan araştırmalar, iklim değişikliğinin bu bölgedeki hamile kadınlar üzerinde ciddi etkileri olabileceğini ortaya koyuyor.
Sıcak Hava Dalgaları: İklim değişikliği nedeniyle, Sahra Altı Afrika'da sıcak hava dalgalarının daha sık, yoğun ve uzun süreli olması öngörülmektedir.
Hamilelik Üzerindeki Etkiler: Hamileliğin son haftasında yüksek sıcaklıklar, ölü doğum ve erken neonatal mortalite riskini artırmaktadır. Araştırmalar, ortalama sıcaklığın yüzde 75'ten yüzde 99'a çıkmasının, perinatal ölüm riskini %34 artırdığını göstermektedir.
Hamile Kadınların Hassasiyeti: Afrika’daki hamile kadınlar, aşırı sıcaklara karşı sınırlı koruma sağlamaktadır. Fetal metabolizma ve hamilelik yükü, bu hassasiyeti daha da artırmaktadır.
Sağlık Riskleri: Aşırı sıcaklık, uzun doğum, acil sezaryen sayısında artış ve maternal kanama gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bebekler de dehidrasyon ve gastroenterit gibi sorunlara maruz kalmaktadır.
Pratik Çözümler: Sıcak hava dalgalarının etkilerini azaltmak için düşük maliyetli çözümler önerilmektedir. Örneğin, çatıların yansıtıcı boyayla boyanması, buharlaşmalı soğutma fanlarının kullanılması, doğum sırasında soğuk su temini ve soğutma merkezlerinin oluşturulması gibi uygulamalar, sıcaklık risklerini düşürebilir.
İklim değişikliği, iklimle ilgili neonatal ölümlerin %32'sinden sorumlu tutulmaktadır. Filipinler, Haiti ve Ruanda gibi ülkelerde, sıcaklıkla ilişkili neonatal ölüm oranlarında önemli artışlar gözlemlenmiştir.
Hamile kadınların sağlığını korumak ve bebeklerin hayatını kurtarmak için iklim değişikliğiyle mücadele konusunda acil adımlar atılmalıdır.
Daha fazla bilgi için Medihaber adresini ziyaret edebilirsiniz.
Afrika'da İklim Değişikliği ve Perinatal Ölüm Riskleri
0 notes
Text
Endometriozis ve Bağırsak
Endometriozisi giderek daha sık keşfediyorum; özellikle genç kadınlar arasında. Pek çok farklı sebep var. Oluşumu genellikle tam olarak net değildir.Bir zamanlar bunu özensiz bir sezaryen sonucu olarak da gördüm. Ancak östrojen baskınlığı en önemli nedenlerden biridir.Peki, örneğin 26 yaşındaki genç bir kızda östrojen baskınlığı ne anlama geliyor? Bu daha çok menopoz, perimenopoz ve menopozun ilk…
0 notes
gundemarsivi · 3 months
Text
Tumblr media
Duygu Asena; Alay Edilen Şövalye
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/duygu-asena-alay-edilen-sovalye/
< 1x
Füruğ Ferruhazad‘ın hayatının anlatıldığı ve ”Yaralarım Aşktandır” adlı oyunu izledikten sonra, onun hakkında yazı yazmaya karar verdim ama ondan önce hakkında yazı yazmam gereken önemli başka bir kadın olduğu aklıma geldi, Duygu Asena.
Türkiye’de kadınlar, Duygu Asena, 1970’lerde başlayan, Türkiye’nin ikinci dalga feministlerinin öncüsü ve sözcüsüydü. Duygu Asena’nın tek mesleği gazetecilikten unvanı da feministlikti. Ona solcu bile demediler. Asena’da kadın sorunlarından başka bir konu ile ilgilenmedi. Sadece Asena değil, ikinci feminist dalganın pek çoğunun bugün adı hatırlanmayan üyelerinin tek derdi, kadın sorunlarıydı.
O yıllarda kadın sorunları, şimdikinden daha fazlaydı. Önce tecavüz edenin evlenme durumunda serbest kalması meselesini ayrıntısı ile anlatayım. 1986 yapımı ”Fatmagül’ün Suçu Ne” filmi, bu yasaya karşı halkın duyarlılığını arttırmak için yapılmıştı. Film, zamanında iyi gişe yapmış, televizyonda reyting rekorları kırmıştı. Bir de bu yasanın artık olmadığını düşünürsek, en başarılı Yeşilçam filmidir diyebiliriz. Ben bu filmi televizyondan, RTÜK öncesi izlemiştim, doksanlar ya da iki binlerde falandı, tam hatırlamıyorum. Geçenlerde bir Youtube videosunda denk geldim. Filmde tecavüz sahnesinden önce, tecavüzcü grup, Fatmagül’den (filmde bu rolü Hülya Avşar oynuyor) önce bir eşeğe halleniyor. Hatta eşeğin kafasına tülbent benzeri bir bez geçiriyor. Filmi gösteren televizyon kanalı, o zamanlar zaten varlığı illegal (televizyon ve radyo kanalı sahibi olmak, 1982 Anayasası gereği devletin tekelindeydi o zamanlar) yapısı nedeni ile dört kişinin tecavüzünü uzun uzun yayınlamışken, eşek ile ilgili kısmı kesmiş. İşin ilginci bu sahne ne 1986’da, ne de yayımlandığı doksanlarda dikkat çekmemiş. Herkes o dönemin ünlü oyuncusunu tecavüzüne odaklanmış. Birkaç sene önce bu yasa, bazı iktidar milletvekilleri tarafından tekrar diriltilmek istenmiş, tepkiler sonucu sumen altı edilmişti. Bu yasanın erkekler için de tehlikeleri var. Mesela gene o yıllardan bir üçüncü sayfa haberi haberi hatırlıyorum. Hastanenin birinde bir temizlikçi, doktorum diye bir kıza tecavüz ediyor. Kız, doktor olsaydı evlenirdim, cezasını çeksin diyor. Yani adamın cezası tecavüz değil, kızın evleneceği erkek olmamak. Bu yasa sürecinde kaç erkek, tecavüzcü iftirası veya şantajı ile evlenmek istedi, belirsiz.
Tecavüzcü ile evlenme yasası, kadınların sorunlarından sadece birisiydi. Hatta tecavüz yasaları ile ilgili tek dert bu değildi. Gene o dönemde, tecavüz edilen fuhuş yapıyorsa, tecavüz cezasında üçte bir indirim yasası vardı. Bu yüzden tecavüze uğrayan kadınlar, bir de fahişelik ithamına maruz kalıyordu. Tecavüzde kurbanların kızlık zarının yırtılmaması da bir sorun oluyordu. Kızlık zarı denen doku, çoğu kez kadının ilk cinsel ilişkisinde yırtılır. Ancak nadiren de olsa yırtılmaz, buna zar esnek denilirdi o zamanlar. Özellikle seksenli yıllar, halen kanlı çarşaf sergilendiği yıllar olduğu için, pek çok yeni gelinin ölümüne sebep olurdu. Tecavüz sonucu kız hamile kalırsa, doğum beklenir, doğum sezaryen olursa, tecavüzcü gene ceza almayabilirdi. Bütün bunlar ve daha fazlası gerçekti, doksanlardan itibaren yavaş yavaş bitti ya da azaldı.
Bakirelik o zamanlar daha bir önemliydi. Hatta Milli Eğitim ve sağlık bakanlığının, bakirelik testi uzmanı hemşireleri vardı. Hatta İngiliz eğitim bakanlığı, kırk ayağın vajinası nerede uzmanlarınız bulabilir mi diye Türk eğitim bakanlığı ile alay etmişti. Okullara yada yurtlara ani kızlık zarı muayenesi baskınları yapılır, falan okul ya da yurtta kızlık muayenesi yapılmış da, sadece şu kadarı kız çıkmamış diye efsaneler anlatılırdı. Birkaç intihar olayından sonra böyle şeyler, 18 yaşından küçükler için aile iznine bağlandı, sonra unutuldu gitti.
Zinanın suç olmaktan çıkma sebebi, hem suç tanımı, hem de ceza açısından, kadın ve erkek arasındaki muazzam farktı. Kadının zina suçu işlemiş olması için bir erkekle beraber, yatakta yakalanması yeterliyken, erkek, herkesin bileceği bir şekilde, beraber yaşamış olmalıydı. (Eskiler buna dost hayatı derler) Üstelik suçlu bulunsa bile erkek altı ay, kadın altı yıl hapis yatardı. Zinanın suç olmaktan çıkmasının tek sebebi, erkeklere ufak tefek zamparalıklarından dolayı altı yıl hapis verilememesiydi.
Feministler, bu ve buna benzer kadın ayrımcılığı için çabaladı ve çabalamaya devam ediyor. Doksanlarda elle taciz eden erkelere karşı ellerinde mor kurdeleli iğnelerle gezdiler. Kadınların rahatça girip, çıkabileceği kafeler yoktu. Sadece erkeklerin gittiği kahvehane vardı. Topluca kahvehaneleri bastılar.
Yazı daha şimdiden fazlası ile uzadı. Asena’nın önderliğindeki ikinci kuşak feministlerin kazanımlarıydı. Sistem onlarla alay ederek mücadele etti. Çünkü Asena ve dönem feministleri, kadın sorunlarına yoğunlaşmıştı. Asena’ya solcu bile diyemediler. Asena ve dönemin feministleri, bugün bile komedide (sahne-sinema ya da televizyonda) genel anlamda kullanılan karikatürize feminist tipine ilham verdiler. Bu karikatürize feminist, otuzunun üzerinde, çirkin, bekar (evde kalmış), erkek düşmanı, kötü giyinen, kedi besleyen, cırtlak saçlı kadındır. Bu karikatürize modelin gerçekçi tarafı, güzel ve genç kadınların feminist olmaması. Gerçekte düzenimiz erkek egemen diye geçiyor ama ben bu düzene sözde erkek egemen diyorum. Erkek, değerli ödül olan kadını elde etmek ve elinde tutmak için sürekli çabalamak ve kadını memnun etmek zorunda. Kadınlara toplumsal eşitlik adına verilen her pozitif ayrımcılık, bu erkek egemenliği daha da sözde yapıyor.
Oysa erkekler, halen bu egemenliklerinin karşılığını istiyor ve bu bazen de bu karşılık kadının canı oluyor. Her kadın bir gün feminist olmayacaktır ama feminizmden yardım isteyecektir…
Sinan Kemal
0 notes
falancaportal · 11 years
Text
Sezaryen doğum sonrasında normal doğum yapılır mı?
New Post has been published on https://renklihobi.com/sezaryen-dogum-sonrasinda-normal-dogum-yapilir-mi/
Sezaryen doğum sonrasında normal doğum yapılır mı?
Tumblr media
Türkiye de  sezaryen doğum oranı normal doğuma göre oldukça yüksek olduğu için,  kadınlar sezeryan doğumun ardından normal doğum şanslarının olup olmadığı merak ederler.  İlk doğumunu sezaryen olarak yapan kadınlar için bu konuyu biraz araştırdık;
Sezaryen doğum sonrasında normal doğum yapılır mı? Gelişmiş merkezlerde ve seçilmiş vakalarda sezaryen sonrası normal doğum yapılabilir. Bu rutin bir uygulama değildir, ilk sezaryenin rahim darlığı gibi, diğer doğumların da bu yolla yapılmasını gerektirecek bir nedenden dolayı gerçekleştirilmesi halinde, normal doğumun mümkün değildir. Sezaryen sonrası normal doğum gerçekleştirilebilmesi için hem bebeğin hem de doğumun çok iyi takip edilmesi, kan kaybından ölümlerin engellenmesi, kanama halinde hemen kan verilmesi ve hastanın hemen ameliyata alınması gerekiyor. Bu şartların sağlanamaması halinde sezaryen sonrası normal doğum çok risklidir.
SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUMUN RİSKLERİ Anne adayının sezaryen sonrası vajinal doğum yapmak istemesi halinde, doktorunun durum değerlendirmesi yaparak bunun risklerini hastasına iyi anlatması gereklidir. “Sezaryen sonrası vajinal doğumda hem anne hem de bebeğin yaşamı tehlikeye girebilir. Çünkü rahimde daha önce yapılmış ameliyata bağlı nedbe dokusu (eski yara) vardır. Burası doğum ağrıları sırasında yırtılabilir. Böyle bir yırtık oluşursa anne ve bebeğin yaşamı tehlikeye girer. Bu riskle karşılaşmamak için, olanaklar da yeterli değilse, sezaryenle gerçekleştirilen ilk doğumdan sonraki doğumların da aynı yöntemle yapılmasında yarar vardır.” Teknik olanaklar geliştikçe ve hasta yoğunluğu azaldıkça sezaryen sonrası normal doğum oranlarının artacaktır.
TÜRKİYE’DE SEZARYEN ÇOK YAYGIN Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği oranının yüzde 15-25 olmasına rağmen, ülkedeki bazı hastanelerde bu oranın yüzde 60-70’lere kadar çıkabilmektedir. Sezaryen yapılmasını gerektirecek şartlar bellidir,bunların dışında, hastanın kendi isteği gibi durumların iyi değerlendirilmesi gereklidir. “Normal doğumun avantajları ve sezaryenin dezavantajları hastalara ayrıntılı olarak anlatılmalıdır. Bugünkü veriler ışığında, herhangi bir endikasyonu olmayan olguda sezaryenin normal doğuma üstün olduğunu savunmak mümkün değildir”
0 notes
darkyayincilik · 4 months
Text
En Zor Ameliyatlar Bu Yöntemlerle İzsiz Gerçekleştiriliyor!
Teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte kadın hastalıklarında minimal invaziv cerrahi yöntemlerin yaygınlaşması artık ameliyat sonrası iz kalma endişesini ortadan kaldırıyor. Sezaryen harici her türlü jinekolojik hastalıkta, minimal invaziv yöntemleri kullanabildiklerini hatırlatan Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, “Bu yöntem sayesinde hastada açılan kesiler ve atılan dikişler de küçük…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes