#sessiz hasta
Explore tagged Tumblr posts
naziminpirayesii · 3 months ago
Text
''Biliyorsun Theo, kabullenmesi en zor şeylerden biri, en çok ihtiyacımız olduğu zaman sevilmemiş olduğumuzdur. Sevilmemiş olmanın acısı berbat bir histir.''
20 notes · View notes
ripcagecemetery · 7 months ago
Text
Tumblr media
16 notes · View notes
sertsiken0606 · 7 months ago
Text
ismin yeterli olduğu yerler
arkadaşlar merhaba sizlere 2 gün önce başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum daha önce okuyanlar hatırlar ben devlette ambulans şoförüyüm. Ekürimden ambulans ı teslim aldım Dr att ve hemşire arkadaşları beklerken aracın eksiklerine bakıyordum o sırada merkez den anons geldi benim olduğum yere yalnızca 300 metre uzaklıkta ama tek başıma ne yapabilirdim ki o sırada att arkadaşım elinde poşetle geldiğini gördüm hemen sireni açıp onu aldım kaza yerine intikal ettim att ile birlikte ilk müdahaleyi yaptık bu arada att olan arkadaş Dr hanımı ve hemşire hanım ı aradı onlarda araçları ile birlikte kaza yerine geldiler araçları uygun bir yere bırakıp ambulans ile hastaneye kazazedeleri götürdüm bıraktım . Hemşire olarak gelen arkadaşlarımızı genelde tanırız ama bu kadın ı ilk defa görüyordum hastaneden hep birlikte bekleme yerimize geçtik hemşire ve Dr arkadaşım araçlarını alıp geldiklerinde att ile ben kahvaltı masası hazırlamaya başladık hep birlikte kahvaltı yapalım dedik iyi ki de düşünmüşüz hemşire arkadaşın ismi Serap Dr hanımın ismi Pınarmış hemşire şen şakrak bir kadın Dr da oldukça cüretkar bir kadın dı ama hiç ses seda yoktu ben Dr hanım neden sessiz duruyorsunuz bir derdiniz mi var yoksa dedim şey bilmiyorum daha birbirimizi tanımıyoruz dedi att olan arkadaş hemşire ile kalktılar ambulans ın diğer tarafına geçtiler bende Pınar hanım anlat derdini çözemesem bile belki bir yolunu bulabilirim dedim o konuda birşey yapamazsınız ama anlatayım dedi kocamla evleneli 6 yıl oldu çocuk istiyor ama kısır olduğu için olmuyor bende üzülmesin diye kısır olduğunu söyleyemiyorum dedi şaşırmıştım koskoca Dr bu konuda dertli olur mu hemde elinin altında her türlü imkanı varken neyse Dr hanım a sarıldım başını omzuma koydu bu arada att ve hemşire diğer tarafta sevişiyordu sesleri geliyordu hoca bana baktı ben ona birlikte kalkıp yanlarına gittik ambulans ın yan kapısına hemşire yi oturtmuş bacak omuza yaparak geçiriyordu hemşire de att de hallerinden memnun zevk çığlıkları atmaya devam ediyordu bir an önüme baktım sikim çadır kurmuştu bunu Dr pınar da fark etmişti sikime bakıyordu 5 dakika dan fazladır izliyorduk doktor hanım bir ara elini benim sikime dokundu o sırada att hemşire nin amından çıkarıp döllerini hemşire nin üzerine fışkırttı hemşire att nin sikini ağzına aldı sakso çekmeye başladı Dr hanımda benim sikimi pantolonumun üzerinden okşamaya başladı . Bizde Dr hanım ile öpüşmeye başladık o kadar ateşli öpüşüyordu ki anlatamam ben pınar ı kucağıma alıp ofisin masasına kadar soyunarak götürdüm benim üzerimde hiçbir şey kalmadı pınar ın üzerindeki elbiseleri sıyrılıp pınarın memelerini okşuyor arada bir sıkıyordum öpüşmeyide bırakamıyorduk ama kurtulup memelerine yumuldum pınar altımda inliyordu memelerini bıraktım amına dilimi attım ellerimi memelerine koydum o kadar tatlı bir am suyu olamazdı sanki şehir şebekesi suyu ben dilledikçe daha çok akıyordu biraz önce bizim izleyerek azdığımız hemşire ve att bizi izliyordu pınar da yeter sok artık ne olur sok diye yalvarıyordu bende dediğini yaptım ani bir hareketle sikimi amına soktum o kadar zevk alıyordu ki resmen bağırıyordu o kadar zevk alacağını bilmiyordum. Resmen zevkten dört köşe olmuştu ben hızlandıkça pınar daha sert daha sert diyordu pozisyon değiştirip domalttım ama anons geldi toparlanıp hasta almaya gittik hepimizde cenabettik ama işimizi yerine getirip tekrar yerimize geri döndük pınar duşa girdi hemen bende arkasından gittim ama beni içeri almadı hataydı bitti dedi o banyodan çıktıktan sonra ben girip duş alıp çıktım. Hiç konuşmadan gelecek anonsları beklemeye başladık hemşire ve att her fırsatta seks yapmaya devam etti ben 1 kez bile boşalamamıştım akşam yemeği gelmişti ben Pınar ile att hemşire ile karşılıklı oturup yemeğimizi yedik pınar nöbet bitimine yakın pazartesi günü evime gel orada kaldığımız yerden devam ederiz dedi. Şimdi pazartesi yi bekliyorum. Onuda yaşayıp anlatacağım sizlere.
64 notes · View notes
sessiizliginsesii · 1 year ago
Text
Hasta ruhum son zamanlarda sessiz. Sanırım o da artık tek olmanın en iyisi olduğunu anladı.
Tumblr media Tumblr media
117 notes · View notes
aynodndr · 26 days ago
Text
Tumblr media
Ne çekti Kadınlar bu Dünya da...
Masallarda bile ya cadı oldular, üvey anne, pamuk prenses ya da saf uyuyan güzel...
Hikayelerde neler anlatılmadı, bir türlü kendi olamadı KADIN, oysa bu Dünya da yaratıcı, büyüten, sınırsız, karşılıksız seven olmalıydı adı.
Kadın🤍
Saçı uzun, aklı kısa oldu.
Eli hamurlu diye kimseye karışmaması gerektiği söylenip durdu.
Ah be Kadın ne çektin bu Dünyada?
Kimse kıymetini anlayamadı.
Kimse sevgini, kalbini, iyiliğini göremedi.
Hakkını arayınca, cadı oldu, kötü oldu.
Susunca saf oldu.
Sevgini belli edince, millet kendini senin efendin sandı.
Kimi göklere çıkardın sevginle, ama onlar
orada kalmayı tercih edip seni unuttu.
Kimse nasılsın, diye sormadı.
Bir ruhunun olduğunu unuttular.
İnsan olduğunu unuttular.
Oysa sen yaratan ve büyütendin, bu hep inkar edildi.
Kendine hep yer aradın, bir yere sığamadın.
Hasta ettiniz, yıktınız, görmezden geldiniz,
yok ettiniz....
Sadece güzelleştirmek, yardım etmek, iyileştirmekten başka niyeti yoktu.
Ruhu sevgiye aç, gezdi bu dünyada.
En çok Anne olmayı sevdi, en çok evladının gözüne sevgiyle bakmayı değerli bildi.
Bir tek evladının sarılması samimi geldi ona.
Cennetten bahsedip, cehennemi yaşattınız.
Gözüne bakıp, orada gördüğünüzü bile inkar ettiniz. Sessiz çığlıkları vardı duymadınız. Sahi siz onu insan yerine koydunuz mu?
Bundan sonra değişir belki, gelecek nesiller, birbirini daha iyi anlar ve değer verir.
Her daim bir umut vardır🍀
Aylin ÖZGÜR Saygılarımla
#KadınaŞiddeteHayır
#SevgiyeHoşgörüyeEvet
7 notes · View notes
pesimistkirlangic · 10 months ago
Text
Tarumar edilmiş ruhum
Derin yaralarla
Kabuk bağladıkça kanatan böcekler
Unutmaya çalıştıkça diz çöktüren anılar
Yalnız, kimsesiz, ve sessiz
Nitekim ben de insanım
Solmaya yüz tutmuş çiçek
Sevdikçe açan
Yok saydıkça kuruyan
Görülmeyen, hissedilmeyen ve ölen
Nitekim ben de insanım,
Affedilme gereksinim tanrıdan
Affedilme gereksinim annemden
Affedilme gereksinim çocukluğumdan
Korkak, çürük ve savunmasız
Nitekim ben de insanım
Kafasını kaldırmadan derine batan
Ve maviyi unutan
Hissiz, çelimsiz ve çaresiz
Nitekim ben de insanım
Formaliteden gülümseyen
Acıdan beslenen
Yalnız, korkak ve hasta.
Nitekim ben de insanım
20 notes · View notes
hepeksikk · 5 months ago
Text
BİR CÜMLENİN AĞIRLI NE KADAR OLABİLİR Kİ?..
Kendi yatağında akıp gider zaman kimseye aldırmadan, bazen ardı sıra kovalarız onu biraz olsun yavaşlaması için, bazen elinden tutup çekeriz hızlı adımlarla yürümesi için. O anki ruh halimiz ne ise ona göre yürütmeye çalışırız akrep ve yelkovanı. Ancak bizler ne kadar uğraşırsak uğraşalım o hep kendi hızında yürümeye devam edecektir. Hasta yatağında yapayalnız biri için gecelerin sessiz karanlığı ağırdır. Şafağın sökmesini iple çeker gücünün son damlasına kadar. Hatta zamanın artık durmasını ve tüm anlamını yitirmesini ister şafağın yolunu gözleyenler. Hayata hep geç kalanlar ise zamanın ağır aksak ilerlemesini ister.
Onlar için de gök hep mavi kalmalı; akrep ve yelkovan bir köşede dinlenip durmalıdır. Herkesin içinde bulunduğu duruma veya ruh haline göre farklı anlamlar barındırır zaman ama denk geldiğim bir video bu kavramın bazıları için hiçbir anlam ifade etmediğini gördüm. Yani göğün maviliği, gecenin karanlığı, yıldızların parlaklığı, ayın ışığı hiçbir mana taşımıyor… Filistin’de ilkokul çağlarında bir çocuk, üzerinde siyaha yakın, hırpani bir tişört var ki bunun onun için bir önemi de yoktu. Yüzü gözü, toz toprak içinde. Yaşadıkları kendi yaşından da büyük…Kirpikleri nemli, yanakları ıslak, gözlerinde yılgınlık… Aylardan beri devam eden zulmün karşısında inancı onu ayakta tutsa da artık tüm gücünü yitirmiş bir hali vardı. Yanında onun yeryüzündeki tek dayanağı ve koruyucusu olan annesi vardı. İkisinin de ruh hali aynı olsa da anne yine güçlü durmaya çalışıyordu… Ve biri sordu… Soruların bir anlamı pek olmasa da… Dilinden dökülen kelimeler hem gözyaşlarının nemini taşıyordu hem de yorgunluktan tüm manasını yitirmişti. “Bıktım artık oradan oraya gitmekten, eşyaları taşımaktan yoruldum. Sürekli bir yerlere göç etmekten yoruldum. Ben de çocukluğumu yaşamak istiyorum… Yoruldum artık bu hayattan… …Ölüm gelse de artık dinlensem…”
Bu cümle onun dudaklarının arasından dökülünce zihnimin kıyılarına Cahit Zarifoğlu’nun şu cümlesi gelip vurdu:
“Yıkılmak, binaya özgü değil ki Züleyha! Bir insanın, bir cümleyle yıkıldığını gördüm ben!” “
Ölüm gelse de artık dinlensem!..” Bu sözün ağırlığını hissedebildiniz mi? Bu cümle bir insanı değil, insanlığı yıkacak derecede ağır aslında ama bunu dinleyip de yüreğinin taa derininde hissedene.
Kafede bir masada oturup keyifle kahveni yudumlarken, evinde ailenle sofranda oturup en güzel ve sıcak yemekleri yerken, dalından kopardığın bir gülün kokusunu derin derin içine çekerken, aldığın bir elbiseyi ikinci defa giymeyip kenara atarken, elindeki sigaranın dumanını içine çekerken, herhangi bir şeye gülerken ya da ağlarken, şehrin en kalabalık caddelerinden birinde yürüken, bir dağın zirvesinde doğanın sesine kulak verirken, radyoda çalan herhangi bir şarkıya eşlik ederken, sahip olduğun imkanlardan sıkılıp şikayet ederken aklında asılı kalsın bu cümle.
Utanma duygumuzu çoktan yitirmişken başımız dik, kibir dolu bakışlarla yürürken etrafı süzerek belki o cümlenin ağırlığı eğer başımız öne ve bir nebze düşünmemizi sağlar. Yıkılmasak da bu cümlenin ağırlığıyla en azından sarsılıp kendimize gelebilsek. Küçük bir çocuğu bu ve buna benzer cümleler kurduyorsa hayat, zamandan şikayet etmek neye yarar. O kendi yolunca yürümeye devam edecektir. Bizler akıp giden zamana yetişemeyebiliriz fakat zamanın bıraktığı acıları dindirip yaraları iyileşitebiliriz. Elimizde hangi imkan varsa onu kullanarak bir yaraya derman olabiliriz ve böylelikle kısacık bir cümlenin ağırlığı altında kalmaktan kurtulabiliriz. O zaman küçük bir çocuğun dilinden dökülen sözcükler baharı müjdeleyen birer güle dönüşüverir…
18 notes · View notes
bulutlardandustum · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bugün sessiz hasta kitabını bitirdim ve soluksuz okudum diyebilirim.Çok heyecanlıydı.Psikolojik bir yanı da vardı ve farklı bakış açıları okumak çok hoşuma gitti.Kitap haziran ayındaki favori listemde olmayı haketiyor.Beni gerçekten şaşırtan ve ters köşe yapan bir kitaptı
17 notes · View notes
hivronrojger · 8 months ago
Text
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıktan yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin.
Düşündüm: "Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belki de benim hiç yıldızım yok!" Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum.
Çıplak tenimi soğuğa teslim etmiş, kendi kendime dolanıyordum. İşte bu sırada delirdiğim düşüncesi aklıma geldi. Kendime, bu yaşama gülüyordum. Biliyordum ki dünyanın bu büyük tiyatrosunda, herkes, ölüm gelip çatana dek bir tür oyun oynar. Ben de bu oyunu önüme almış, oynuyordum.
Uyumak, bir daha uyanmamak istiyorum, rüya görmek de istemiyorum.
Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler.
Ben ki henüz yaşadığım dünyaya bile alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlülerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için.
Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır.
Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır.
Hayat tecrübelerimle şu yargıya vardım ki, başkalarıyla benim aramda korkunç bir uçurum var, anladım, elden geldiğince susmam gerek, elden geldiğince düşüncelerimi kendime saklamalıyım. Ve şimdi yazmaya karar vermişsem, bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğidir. Duvardan doğru eğilmiş, yazdıklarımı oburca yutmak, yok etmek isteyen gölgeme.
Istırap, korku, dehşet ve yaşama arzusu, hepsi bitmişti bende. Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu.
Lakin tek korkum; yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan..
Nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok. Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
-Sevgili Sadık Hidayet, Kör Baykuş (En sevdiğim alıntıları)
10 notes · View notes
lesaworlds · 2 months ago
Text
Okul hayatı...
Eğer gerçekten okuyacak biri olursa biraz okul hayatımdan bahsetmek istiyorum. Şuan lise mezunuyum ve üniversite planlarım var. Eğer bana ortaokulda yada ilkokuldayken okul hayatın bir gün bitecek ve sen bunun için aylarca hüngür hüngür ağlayacaksın deseler sadece dalga geçerdim.
Hasta bir çocuktum. Bunun farkındaydım. Her zaman kendi halinde sessiz bir çocuktum. Hastaydım ama zeka seviyem diğer çocuklardan asla eksik değildi. Sadece fiziksel rahatsızlığım vardı. Bunun farkındaydım ve bazı şeyler canımı yakıyordu. Kendi babam bile bana aptal gözüyle bakarken diğer insanlar niye beni sevecekti?
İlkokul hayatım boyunca dışlandım. Sınıfımdaki herkes bana acır gözlerle bakıyordu. Aptaldım hepsinin gözünde, biliyordum. Ama ben aptal değildim, hepsinden daha zekiydim. Yüksek not aldığım için sınıfta zorbalığa bile uğradım. Sınıf öğretmenim mi? Onun umrunda olmayan bir öğrenciydim. Bana defalarca şiddet uygulamışlıpı bile var. Bu adamın benim zorbalığıma engel olacağına inanmıyordum zaten. O yüzden bunları yıllarca kendi ailemden bile sakladım.
Ortaokul hayatımın ilk yılı mükemmeldi. Mükemmel bir sınıfım, mükemmel arkadaşlarım, mükemmel öğretmenlerim vardı. Çalışkandım. Herkes tarafından sevilirdim. Küçük bir mahalle okulu olmasına rağmen oradan aldığım tadı hiçbir şeyden alamadım. Oradan birkaç arkadaşımla 8 yıl geçmesine rağmen hala görüşüyorum hatta. Öyle bir mevzu o okul bende.
Ama annem ve babamın durumu yüzünden o mükemmel okuldan alındım. Şehrin en büyük ve en iyi okullarından birine alındım. Devlet okuluydu ama okuldakilerin çoğu zengin ama cimri ailelerin çocuklarıydı. Çok başarılı ve iyi bir okuldu. Ailemin durumunu, eski okulumun özlemini idrak bile edemeden buraya geldim. O ismi şuan söylemek istemiyorum ama ölsem unutmayacağım bir isim... O kızın bana yaptığı zorbalığı ben hiçbir yerde görmedim. Zorba bir kız değildi, iyi biriydi özünde ama sırf hoca onu arkadaşından ayırıp benim yanıma oturttu diye bana sinir olmuştu. O kadar profesyonel bir şekilde zorbalıyordu ki şuan düşününce gerçek bir tebriği hak ediyormuş kız.
Sadece bu kızın zorbalığı değildi konu. O okul bana sadece kötü anıları hatırlatıyor her anlamda. Dışlanma ve zorbalıkları saymasak bile berbat bir yerdi. Okul iyi olabilir ama bana asla iyi gelmediği aşikardı. Ama özellikle oradan mezun olmadan önceki son zamanları özlüyorum. O kız benden özür dilemişti ve arkadaş olmuştuk. Ona olan kırgınlığım hala geçmedi ve geçeceğini de sanmıyorum ama olsundu, affettim kızı. İyiye gitmeye başlamıştı o okul, güzeldi kısacası.
Sonra liseye geçtim... Lise hayatı... Çoğu insana çok şey ifade eden lise hayatı benim için öyle bir mevzuydu ki... Bunu okul hayatı olarak değil de hayatımın en güzel zamanları olarak görüyorum. Bunu uzun uzun başka bir gönderi de tüm arkadaşlarıma, herkese değinerek anlatmak istiyorum.
4 notes · View notes
otadam · 3 months ago
Text
Bir ülkeyi tanımak istiyorsan, nasıl yaşadıklarına değil, nasıl öldüklerine bak.
Ölümün sessiz çığlığında saklıdır o ülkenin tüm kirli sırları. Düşünsene, bir sokak arasında yığılıp kalmış, kimsenin dönüp bakmadığı bir beden…
Kimin umrunda?
O beden ne zaman son nefesini verdi, hangi acılarla kıvrandı, kimse bilmez.
Ya da belki de bilmek istemezler.
Çünkü her ölüm, bir aynadır aslında; o toplumun üzerine tuttuğun karanlık bir ayna.
Bazı ülkelerde insanlar, açlıktan ölür.
Ekmek kırıntıları peşinde sürüklenirken, hayatlarını yitirirler.
Çöplerden yemek ararken can verirler.
Bir lokma ekmek bile bulamayan insanlar, o ülkenin ruhunu gösterir.
Bir başka yerde ise savaşın gölgesinde ölürsün. Kimin düşmanı olduğunu bilmeden, kimin için savaştığını anlamadan, sadece bir kurşunla yere düşersin.
Neden öldüğünü bilemezsin, bilsen bile, anlamsız gelir.
Üstün bir emirle, sessiz bir ölüme gönderilirsin. Devletin savaşıdır, ama ölen hep sen olursun.
Bir ülkeyi anlamak için binalarına, sokaklarına bakmana gerek yok.
Ölüm şekline bakacaksın. Öyle ya, adaletsiz bir ülkede insanlar ya açlıktan, ya hastalıktan ya da sessizce intihara sürüklenir.
Çünkü yaşamları, ölüm kadar bile değer görmez. Fakirsen, işin daha da zor.
Yoksulluk sadece aç bırakmaz seni; yavaşça öldürür.
Bir hastalığın pençesinde, ilaç parasını denkleştirmeye çalışırken, yaşamının ellerinden kayıp gitmesini izlersin.
Ve kimse fark etmez seni.
Birileri, bir yerlerde lüks içinde yaşamaya devam ederken, sen sessizce toprağın altına gidersin.
Adil mi bu?
Hiç de değil.
Ama sistem böyle kurulu.
Yaşamak, zenginlerin ayrıcalığı gibi.
Ölümler ise her yerde, hepimiz için aynı görünse de, aslında asla eşit değil.
Ve bir de ölüme giden yollar var.
Çoğu zaman, ölmek bile özgürlük değil.
Ötenazi bile yasak çoğu yerde, çünkü devletin bile ölümüne karışacak hakkı var.
Hasta yatağında, acı içinde kıvranırken, sana "yaşamak zorundasın" diyorlar.
Yaşamaksa, bir ceza gibi sunuluyor.
Hani derler ya, ölüm bile bazıları için bir lüks.
İşte öyle bir ülke düşün; ölmeye bile izin verilmeyen.
En acısı da şu: Bir toplum, insanların nasıl öldüğüne kayıtsız kalıyorsa, orada insanlık ölmüştür zaten.
Ölüme alışmış bir toplumda, yaşamın ne anlamı kalır ki?
Bir ölüm haberi duyarsın, geçersin.
Bir bomba patlar, haberlerde görürsün, sonra kanalı değiştirirsin.
O ülkede insanlar sadece ölmüyor, insanlık da her ölümle birlikte biraz daha toprağa gömülüyor. Mezarlıklar doluyor, ruhlar kararıyor.
Yaşayanlar ise bu ölüm sessizliğinde, aslında hayatta kalmakla ölü olmak arasında ince bir çizgide yürüyor.
Sonuçta herkes bir gün ölecek, bu kaçınılmaz. Ama nasıl öldüğümüz, nasıl yaşadığımızı anlatır. Bir ülke, insanlarının nasıl öldüğüne ne kadar kayıtsız kalıyorsa, işte o ülkenin maskesi orada düşer.
Ve aslında ölmek bile o toplumun bir yansıması olur.
Çünkü ölüm, sadece bir son değildir.
Her ölüm bir iz bırakır, bir gerçekliği ortaya çıkarır. O yüzden bakacaksın, nasıl yaşadıklarına değil, nasıl öldüklerine...
3 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Hakk’a yapışın. Darlıkta O’na yalvarın. Genişliğe çıktığınız za­man da, O’nu hatırlayın. Hasta olduğunuzda Allah deyin. İyiliğe erdi­ğinizde O’nun yoluna koşun. Hayır-şer hep O’nun elindedir. Veren, alan O’dur. Sizin için kurtuluş, ancak Allah’a candan teslim olmak­tadır. Ruh ilâcınız ancak bu olabilir. O’nun verdiği hüküm sizi titret­mesin. O hüküm üzerine de münazaa etmeyin. O’nun verdiği hüküm için kullarına şikâyet etmeyin. Şikâyet ancak bela getirir; bunu bi­lin, sabırla bekleyin.
O’nun kudret eli altında bekleyin. Sessiz durun. Hele bir bakın; neler yapıyor, seyre dalın. O’nun, içinizde ve sizinle ne derin işleri olu­yor. İşte bunu anlamaya bakın. O’nun yaptığı işlerde geniş olun. Ya­zar, bozar, hepsine uyun. Yapacağı işi siz değil, O bilir.
Allah’ım, bizi yüce varlığında Zat’ınla eyle. “Dünyada iyilik ver! Öbür âlemde de iyi kıl ve bizi ateşten koru.” (el-Bakara, 2/201) Âmin!
🤎Gavsul Azam Seyyid Abdulkadir i Geylani k.s
✍️⚘️Fethur Rabbani⚘️✍️
11 notes · View notes
darwinisback · 4 months ago
Text
dün artık iki gün daha işe gitmem gerekmiyor diye saatimi kolumdan çıkardım, grupları sessize aldım ve kendimi yalnızlığa, sakinliğe verdim. bi yandan lockdown protocol videoları izleyip eğleniyorum. dün yediğim serum çok iyi geldi, boğazımı saymazsak pek hasta gibi değilim. yine de son birkaç aydır ağır depresyonun eşiğinde olduğum için herhangi bir şey yapmak istemiyorum. neyse koltukta biraz da sola yuvarlanayım
2 notes · View notes
hotwinesblog · 1 year ago
Text
Beni sevme
Hatta tanısan bile sevme
Dağınığım biraz
Biraz savruk biraz ondan biraz bundan
Bazen çok bilmişim bazense çok sessiz
Beni fazlasıyla dağıttılar yaralarım var hala kanayan
Dokunma isteseydim eğer iyileşirdim
Ruhum hasta benim ilaçla yada birinin yardımı ile çözülecek gibi de değil.
Kalsın ne sevginiz ne de nefretiniz ben zaten bana kadar varım.
Sadece kendime yetebiliyorken sen fazlasıyla fazlalık olacaksın.
İyi geceler
07.01.2024
2 notes · View notes
bulutlardandustum · 5 months ago
Note
şoyle reading slumptan çıkaracak güzel tek serinlik bir kitap onersene
Hemen şöyle açıklayarak söyliyim 😅
Her kimsen:kitap çok akıcı sayfa sayısı olarak çok kalın değil yaklaşık 250 sayfa civarında.Konu olarak deva adlı kızımızın bazı nedenlerden ötürü babası yerine geçip basketbol takımının koçu oluyor tek sorun sadece erkeklerden oluşan bir takım olduğu için erkek gibi giyiniyor.Çok eğlenceli ve güzel bir kurgu yakında ikinciside çıkacak sabırsızlıkla bekliyorum 😻✨
Float:Tam bir yaz kurgusu ☀️alaskadan gelen waverly bu yaz ilk defa halasının yanına floridaya geliyor.Orda yeni kurduğu arkadaslıkları ilk aşkı ile tanışmasını okuyoruz.Çok tatlı bir kitap yaklaşık 340 sayfalık 💗
Çalıntı sözler :bu kitap hakkında postlarımda konuşmuştum.Kitap +18 smut bulunduğu için fakat sadece smut yok aynı zamanda karakterlerin geçmişlerini ve onların arasaında olanlarıda okuyoruz bir enemies to lovers diyebilirim 🫶
Sessiz hasta:kitap çok aksiyonlu türü paikolojik gerilim.çok fazla ters köşe bulunuyor ve ben sonunda şok olmuştum bir oturuşta bitirilebilir çünkü baya akıcı bir kitap 😌
İyi bir kızın cinayet rehberi:çok heyecanlı ve aksiyonlu ters köşe barındıran bir kitap yine çok hızlı bitirilebilen ve reading slumptan çıkarmalık bir kitap
Bu arada sessiz hasta,çalıntı sözler,float tek kitaplık
Her kimsen seri ikinciyi bekliyorum iyi bir kızın cinayet rehberi ise tek sadece bu kitap okunabilir ikinci ve üçüncü kitapta çünkü farklı olaylar bulunuyor 🥹✨
6 notes · View notes
birgaripkitapsever · 1 year ago
Text
Bugün neşe yok...
Sanırım her insanın derdi olurmuş. Benimde var şuan...
Şuan o kadar doluyum ki anlatamam ve benimle ilgilenecek insanda olmaması işimi oldukça zorlaştırıyor. Boğazımdaki yumru ağlarsam geçecek biliyorum ama ağlayamam. Şuan yassak. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Biliyorum kimse olmasa bile sağımda ve solumda görünmeyenler var...
Babam odada televizyon izliyor. Kızının ağlamak istediği ama ağlayamadığını bilmiyor çünkü ilgilenmiyor. Annem ablam ile başka odada (ablamla olan odamızda) anneme kızmıyorum her çocuğuna aynı anda-burda kesmek zorunda kaldım çünkü annem çağırdı. Ablam hasta ve duş alması gerek. Onu hazırlamam için çağırdı ve bende onu yataktan kaldırmak için ona dokundum. Tahmin edildiği üzere bağırdı. Biliyorum kaç defa kustuğunu o yüzden bir şey demedim ama kalbe söz geçmez ya kırık olan kalp parçalandı azıcık. Neyse devam edelim.
Aynı anda ilgilenmez ki az önce de dedim ablam hasta. Bana ne oldu bilmiyorum ama benimde karnım ağırmaya ve midem bulanmaya başladı. Anneme ve babama tabikide demedim. Ablamla ilgilenmeleri lazımdı çünkü. Şu an sessiz sedasız annelerin yatak odasında oturmuş yere çömelmiş yazı yazıyorum.
Telefonum bozulmuştu ve tanirciye görürdük bugün. Tamirci şarj yerinin kırıldığını söyledi - öyle bişi yani- ve babamda çıkarıp parayı verdi. Saat beş gibi de almamızı söylediler. Sonra ablamın hasta olduğunu falan öğrendik. Neyse annem şakasız bana imalarda bulunmaya başladı. İşte benim yüzümden 100 lira filan gitmiş...
Ben yüz liraya değmez miyim anne?
Sanırım değmez mişim.
Yalan yok acayip kırıldım ve şuanda dizilerimi gövdeye çekmiş duvara yaslanmışım. Midem bulanıyor ve sırtım kopacakmış gibi. Ne yapacağımı bilmiyorum eğer annemle söylersem ilgi istediğimi düşünecekler ve benimle alay edecekler. Zar zor tuttuğum göz yaşlarımı da orada zavallı gibi dökeceğim.
Ben zaten zavallının tekiyim.
Beni ailem bile sevmezken ben kendimi neden seveyim?
Sonuç olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Canım acıyor ve ablam da kötü. Sevgili ailemin iki hasta kızla uğraşmak, isteyecekleri son şey olduğu için sonuna kadar direneceğim. Lütfen bana bir taktik verin.
Bu ara salgınından nefret ediyorum.
Kendimden nefret ediyorum.
Yalnızlığımdan nefret ediyorum.
Ailemin anlayış, kavrayış biçimden nefret ediyorum.
Hayatımdan nefret ediyorum.
Ölmek istiyorum.
İntihar etmek istemiyorum.
Ölmek istiyorum. Kendiliğinden, öylece, aniden.
6 notes · View notes