#savcı leyla
Explore tagged Tumblr posts
Text
#hande erçel icons#handemiyy#hande ercel#hande erçel#hande ercel icons#bambaşka biri#bambaska biri#savcı leyla gediz#leyken#savcı leyla#leyla#leyla gediz#sen çal kapimi#sen çal kapımı#eda bolat#eda yıldız#eda yildiz#edser#icons dizis#turkish dizis#dizisi#female icons#icons girls#dizi#dizis girls#dizifilm
109 notes
·
View notes
Text
Savcı Leyla Gediz ⚖️
21 notes
·
View notes
Text
#handemiyy#hande icons#hande erçel#hande ercel#iki yabanci#iki yabancı#leyla savcı#leyla#sen cal kapimi#sen çal kapımı#eda bolat#eda yıldız#eda yildiz#azize#halka#siyah inci#aşk laftan anlamaz#günesin kizlari#random icons#headers dizis#turkish dizis#dizisi#turkish icons
162 notes
·
View notes
Text
Ateş was forced to return to the heart of Turkey, as was Prosecutor Leyla. Istanbul became the city that defeated them and forced them to escape, but they will become salvation for each other.
The new prosecutor was instructed to solve the murder of a significant person in the city. And that person was Ateş's father. This investigation will reveal a lot of secrets, remove masks, and will two fugitives find a home in each other?
— Stop doing this, Savcı Hanım. — What? I didn't do anything. — You smile at me with your special smile.
16 notes
·
View notes
Text
Hani Ecevit ölürken Ahu'ya “İşin garibi ne biliyor musun, hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ölüyorum ve sen yanımdasın.” demişti.
Hani Ezel yeniden Eyşan'ı gördüğünde dengesini kaybetmişti.
Hani Ramiz dayı "herkesi yenebilirim ama seni yenemiyorum" deyip Selma'nın kapısında diz çökmüştü.
Hani Keje, Eşkıya'yı tekrar görene kadar 35 yıl tek kelime konuşmamıştı.
Hani İzzet Günay, Türkan Şoray'a “Sevgi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık.” demişti.
Hani Savcı Esra, Behzat Komiser'e “Mutsuz olalım, ne var? Biz de mutsuz olalım. Ben seninle mutsuzluğa da varım.” demişti.
Hani Bilal Ahu'ya “Ahu’m, sen anlamadın. Ben sana gelemem ki yaram var diye. Benim yaram sensin.” demişti.
Hani Mecnun Leyla'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken “Baba beni göm buraya.” diye yalvarmıştı.
Hani Bekir, “Herkesin inandığı bir şey var bu kodumun hayatında. Benim ki de sensin, n'apıyım?” demişti.
Hani Mecnun yolun ortasında Leyla'ya sevgisini haykırırken Leyla da “Ben de seni seviyorum ulan!” demişti.
Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a “Belki bir gün bir şiirin içinde rastlaşırız seninle.” demişti.
Hani Harun, Eda'ya “Ona 2 defa şans verdin bana 1 defa şans vermedin.” demişti.
Hani Savcı Esra, Behzat Komisere “Dünyanın ekseni kaydı Behzat, 12 cm yerinden oynadı. Sen bana 1 cm bile yaklaşmadın.” demişti
Hani Gizem, Metin’e “Cebimde bir tek ‘hoşçakal’ yoktu sana, ben uyurken koymuşsun cebime. Hoşçakal..” demişti.
Böyle işte...
13 notes
·
View notes
Text
"Sevgi böyle bir şeydi işte kimse kıymetini bilemedi...
Hani Mecnun Leyla 'nın öldüğünü öğrendikten sonra bahçede ağlayarak kürekle çukur açmaya çabalarken "Baba beni göm buraya." diye yalvarmıştı... Hani Ezel yeniden Eyşan'ı gördüğünde dengesini kayb etmişdi...
Hani Ramiz dayı, "herkesi yene bilirim ama seni yenemiyorum." deyip Selma'nın kapısında diz çökmüştü...
Hani İzzet Günay, Türkan Şoray'a "Sevgi de yetmiyormuş, çok eskiden rastlaşacaktık." demişti... Hani Ecevit ölürken Ahu'ya "İşin garibi ne biliyormusun, hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ölüyörum ve sen yanımdasın." demişti...
Hani Savcı Esra, Behzat Komiser'e "Mutsuz olalım, ne var? Bizde mutsuz olalım. Ben seninle mutsuzluğa da varım." demişti...
Hani Bilal Ahu'ya "Ahu'm, sen anlamadın. Ben sana gelmem ki yaram var diye. Benim yaram sensin." demişti...
Hani Eylül veda mektubunda Yavuz'a"Belki bir gün bir şiirin içinde rastlaşırız seninle. "demişti... Böyle işte kalbi elinde atanlar kimseye yetemedi...
17 notes
·
View notes
Text
0 notes
Text
Son Akşam Yemeği
İçeride olan kişinin Kenan olmadığı takdirde ne yapacağından hala emin değildi. Hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi rol mü kesmeliydi yoksa tabancayı kafasına dayayıp sorguya mı çekmeliydi?
Doğan'la muhtemelen kendisinin bile bilmediği kadar çok kez karşılaşmıştı. Kanalda ilk öpüşme kesinlikle Doğan'laydı, bu kadarını kendi de itiraf etmişti. Havuzda onunla ısrarla flört eden kişi de muhtemelen oydu, konuşmasında Kenan'ın naifliği ve nezaketinden yoksundu zira kalbini verdiği adamın iki kişiliği olmasının şokunu hala atlatamamıştı. Kafasında durmadan birlikte geçirdikleri anıları tekrardan canlandırıyor, konuşmalarını hatırlatıyordu kendine. Bunca zamandır karanlıkta kaldığı konunun üzerine ışık tutmaya çalışıyordu sürekli.
Mesela idealist, hırslı, nazik olan Kenan'dı. Ona olan yaklaşımında da aynı hırsı, nezaketi ve ısrarı taşıyordu; üzerinde sadece mutlu bir geçmişi olan, daim sevilen ve destek olunan kişilerin sahip olduğu o iddialı duruşa sahipti. Kenan, sıcak yaz güneşinin altında hafif dalgaları tembelce kıyıya vuran sakin bir denizdi. Leyla için onu bırakıp aniden gitmeye karar verene kadar hep kendi problemlerinin içinde boğulmaktan kurtaran güvenli bir liman olmuştu.
Öte yandan Doğan...
Doğan hakkında sadece kendi varsayımlarıyla konuşabilirdi. Şu ana kadar gözlemlediği kadarıyla, Doğan Kenan'ın sahip olamadığı ya da hatırlayamadığı karanlık bir geçmişe sahipti. Duygusal ve psikolojik gelişim için önemli olan çocukluk döneminde büyük travmalara maruz kalmıştı. Bu sebeple içinde büyüttüğü intikam ateşinin olması doğaldı. Kenan sakin bir denizse, Doğan fırtınalı bir okyanustu. Öfkeliydi, ondan alınan çocukluğunun hesabını sorma kararını vermişti ve intikam peşinde, gözü dönmüş bir katildi. Oyuncakçıydı.
Böyle düşününce tüm taşlar yerine oturuyordu.
Yalnız bunlar sadece tahminleri ve varsayımlarıydı. Savcı kimliği ona bu işin sonuna kadar gitmesi ve gerçeği ortaya çıkarması için baskı yaparken ilk kez kendini biriyle beraber, mutlu bir hayat sürerken hayal etmiş aşık bir kadın olan diğer tarafı onu tereddüte sürüklüyordu.
Tüm bunlara rağmen hala kendi gözleriyle görmesi gerekiyormuş gibi hissediyordu, sanki Kenanla -ya da Doğanla, hangisiyle karşılaşacağından bihaberdi- bir iki laf edebilse hastalığının işleyişini kavrayacak, kafasındaki tüm taşlar yerine oturacak ve mucizevi bir şekilde ne yapması gerektiğinin farkına varacakmış gibi geliyordu ona.
Leyla ihtiyatla etrafa son bir bakış atıp elini tabancasına götürdü, orta ağırlıkta SAR9'unu hızla hazır hale getirdi. Emniyet kemerinin açıp arabadan inerken tabancayı ceketinin gizlediğinden emin oldu. Kapıyı bir kaç kez tıklatmadan önce derin bir nefes aldı. Bu karşılaşma kafasında bir şeyleri yerine oturtmak için gerekliydi; ha Kenan, ha Doğan. İkisiyle de konuşacakları, soracakları vardı. Yine de içten içe karşısındakinin Kenan olması için dua etmeye engel olamıyordu.
"Leyla? Hoş geldin."
Aynı yüz. Aynı ses. Ona sevgilisinin birebir aynı şaşkın ama hoşnut ifadesiyle bakan kişi Kenan mıydı? Tek bir bakışla ayırması zordu. Leyla ikisini ayırmanın onun için bu kadar zor oluşundan nefret etti.
"Konuşabilir miyiz biraz?" Sesi içinde kopan fırtınalara karşın sakindi.
"Tabii ki. Lütfen." Kenan, belki Doğan, kapıyı içeri geçmesi için açarak içeri davet etti. "Gelsene içeri, gel, gel."
Masanın üzerindeki sebzelere bakılırsa yemek yapışını bölmüştü.
"Bir az acıkmıştım da. Sen de yer misin?" diye teklif etti nazikçe. "Hazırlayayım mı?" Masanın başına geçerek mutfak bıçağını eline almış -elinde potansiyel soğuk silahın olması hiç iyi olmamıştı- domates doğramaya başlamıştı. Leyla'nın eli istemsizce saklı tabancasına gitti.
"En son bıraktığımda bayağı öfkeliydin, değil mi?" Nötr, pek bir şey ifade etmeyen bir gözlem. Aralarında giderek yükselen sessizliği bölen bir sohbet başlangıcı.
"Hâlâ öyleyim." Leyla başını onaylarcasına salladı. Kenan/Doğan bunun üzerine hiç bir şey demeyince, bu sefer Leyla devam etti. "Sen de beni gördüğüne pek heyecanlanmış gibi değilsin?"
Kenan/Doğan bir anlık afallayarak boş boş baktı. "Ha yok, yahu, ben," es verip devam etti, "kafam dağıldı, hiç olur mu öyle şey? Estağfurullah, tabii ki heyecanlandım." Bıçağı indirdi ama hâlâ elindeydi, bırakmamıştı. "Ama yine de, dediğim gibi, geçen konuşmamız pek iç açıcı değildi. O yüzden pek bilemiyorum ne yapacağımı." Ne yapacağını, Kenan'ın buna nasıl tepki vereceğinden emin olmadığı için bilemiyor olabilir miydi? "Ne yalan söyleyeyim şeyi bile düşündüm, bizim hakkımızda verdiğin ayrılık kararı, acaba doğru muydu diye. Yani biraz hak verdim sana."
Leylanın şüpheleri her geçen saniye büyüyordu. Onun bildiği Kenan ısrarcıydı, vazgeçmezdi. Ancak vazgeçmişti... İsviçreden döndüğünden beri Kenan pek kendi gibi davranmıyordu.
"Benim tanıdığım Kenana ne oldu?" diye soruverdi yine de. Kenan/Doğan omuzlarını hafifçe silkti, "İnsanlar değişir" derken yüzünde sinir bozucu muzip bir gülümseme vardı. Sanki onun asla farkına varamamış olduğu esrarengiz bir gerçekten, sadece kendine ait bir sırdan bahsediyordu.
"Bu kadar hızlı mı?" diye ısrar etti Leyla.
Doğan/Kenan iç çekti, bıçağı indirse de hala elinden bırakmamıştı. "Sen buraya başka bir şey için geldin. Yanılıyor muyum?"
Evet, evet, evet. Senin Kenan mı yoksa Doğan mı olduğunu bilmek istiyorum. Kenan nerede bitiyor, Doğan nerede başlıyor; anlamanın peşindeyim. Sadece aniden her şeyden vazgeçip gittiğinden beri fazlasıyla değişen Kenan mısın, bana tamamen yabancı olan ama daha kimseye bir zararı dokunmamış diğer kişilik misin ya da tüm Türkiye'ye ses getiren Oyuncakçı lakaplı katil aslında sen misin, çözmek istiyorum.
Tabii ki bunların hiç birini dile getirmedi. Başını onaylarcasına salladı ve aralarındaki mesafeyi bir kaç adım kısalttı. "Sana bir soru sormam lazım," dedi iç çekerek.
"Lütfen," diye teşvik etti Doğan/Kenan.
Leyla gözlerini adama dikmiş, yüzünde oluşacak tüm mimikleri takip etmekteydi. Oltayı attı sonunda.
"Oyuncakçıyla ilgili." Doğan/Kenan bakışlarını indirdi; bıçağını yeniden eline almış, domatesleri kesmeye devam ediyordu. "Dönmüş olabilir."
"Hmm, nereden anladın bunu? Yani epeydir ortalıkta değil ya." Bıçak tutan eliyle ensesini kaşıdı. Hareketleri bastırılmaya çalışılan endişe miydi yoksa Leyla mı görmek istediğini görüyordu? Görmek istediği bu muydu, peki? Artık hiç bir şeyden emin olamıyordu, kendi yargısına da tam anlamıyla güvenemiyordu.
"Evet," onayladı Leyla. "ama dönmüş olabilir. Sonuçta yarım kalmış bir işi var, değil mi?"
"Evet, yarım kalan bir işi var, o yüzden de dönmüş olabilir," hafifçe gözlerini devirdi, "çok mantıklı."
"Manifestosunu sen okudun, hatırlarsan?" sordu öylesine soruyormuş gibi görünmeye çalışarak.
"Evet, ben okudum." Dikkati ondan çok hala kesmekte olduğu domateslerdeydi. Leyla tekrar soru sormak için ağzını açacaktı ki, "Gayet kararlı gözüküyordu. Kendinden emindi. Gözü karaydı," diye devam etti Doğan/Kenan. "Bence işini bitirmeden buralardan gitmez gibiydi," Leylaya bir bakış attı. "Yani bana öyle gelmişti."
"Bana da gitmez gibi gelmişti," diye onayladı. "Koluma yazdığı notu hatırlıyor musun?" Leyla başını yana eğdi.
Doğan/Kenan omzunu silkti. "Babanı öldürmediğini, yapanların Elif'i kaçıranlar olduğunu yazıyordu doğru hatırlıyorsam? Necati ismini sana o vermişti hatta."
"Aynı kişilerin peşindeydik. Benim adaleti sağlama arzumu anlıyordu, ismi bu yüzden verdi bence."
Doğan/Kenan başını onaylarca salladı. Yüzüne düşünceli bir tebessüm yerleşmişti. "Çünkü kendi de adaleti sağlamak istiyordu."
"Oyuncakçı'nın yaptığı cinayetti. İşkence ediyordu."
"Söylesene Leylacım, işkence edene işkence etmek suç mudur? Adaletten kaçabilenleri adalete teslim edemeyeceğini bilsen, sen de adaleti sağlamaya çalışmaz mıydın?"
"Tuhaf." Leyla kesik bir kahkaha attı, neşeden yoksun. "En son bu konuyu konuştuğumuzda tam tersi düşüncelerdeydik. Katili savunan bendim, itham eden de sen."
"Dediğim gibi, insanlar değişir," diye kayıtsız bir şekilde omuz silkti.
"Sence neden yapıyordu? Neden özellikle yanan yetimhane? Neden özellikle bu olay?"
Doğan/Kenan bu sorusu üzerine sessiz kalmayı seçti.
"Bence ilk makul tahmin Oyuncakçı'nın o yangından kurtulan çocuklardan biri olması. Yangından kurtuldu ve yıllar sonra intikamını almak için harekete geçti. Sen ne düşünüyorsun peki bu konuda?"
"Olabilir. Olmayabilir. Bu konu hakkında hiçbir fikrim yok," diye geçiştirdi onu. "ama yine de konumuz bu değil, oyuncakçı hikayenin palavra olduğunu biliyorum. Sen benden bir şey saklıyorsun. Daha doğrusu, söylemiyorsun." Bıçak tutan eliyle onu işaret etti. "Görüyorum gözünde." Leyla'nın elindeki bıçağa odaklı, şüpheli düşüncelerini artık belli etmekte olduğundan emin olduğu gözlerinden hissetmişti muhtemelen. Leyla'nın pek iyi bir oyuncu olduğu söylenemezdi.
"Bana güvenmiyor musun sen, bir laf verecek kadar?"
Leyla kaşlarını çattı. "Güvenmiyorum," dedi açıkça. "Sen bu dünyada güven konusunda konuşabilecek son insansın."
Doğan/Kenan gülümsedi ama Leyla bakışlarından hiç hoşlanmamıştı. Ardından, takip edemediği bir hızla bıçağı kesme tahtasına sapladı. Leyla istemsizce irkildi. Doğan/Kenan da irkilmesini farketmişti, bundan emindi ancak o bıçağın kendine yöneldiği görüntüsü aklında çok net bir şekilde belirmişti, silahın verdiği güven hissine muhtaç bir şekilde eli tekrardan istemsizce tabancasına gitti.
"Çok haklısın," diyiverdi. "Söyler misin, neden buradasın? Sen neden seni bıraktığımı, neden gittiğimi sormak için buradasın, yanılıyor muyum?"
"Belki de." Leyla konuşmayı onun yönlendirmesine izin vermeye karar verdi. Karşısındaki Kenansa hiç Kenan gibi davranmıyordu, Doğansa da çok iyi rol kesiyordu ve Kenanın terapi sonrası değişimini bir bahane gibi kullanıyordu. Doğan/Kenan hiç bir şey demeden konuşmasını devam ettirmesini bekleyince, "Kenan, ben tam olarak niye buraya geldiğimi bilmiyorum." En masum yüz ifadesini takındı. Kafasının karışık ve karşısındaki adamın sahip olduğu kişiliklerden birine aşık olduğu göz önünde bulundurulursa, kafası karışık aşık kadın rolü kesmek kolaydı. "Belki de o yüzden geldim," dudağını ısırarak gülümsedi, bakışlarını indirdi. "Kenan, benim bir hayatım var. Devam etmek istediğim bir hayatım var."
"Haklısın," diye yine onayladı onu. Bu akşam nedense her dediğini çabucak onaylıyordu, onu başından mı savmaya çalışıyordu? Leyla'nın bildiği Kenan bunu yapmazdı. Kenan ne istediğini bilen ve sonuna kadar onu elde etmek için hırsla çalışan biriydi. Önceki konuşmalarında da Leylayı anlasa bile, ilişkilerinden asla vazgeçmemiş gibi görünüyordu. Her şeye yeniden başlamak istiyordu, bu tavırları "yeni" Kenan için çok tuhaftı.
"Senden hep cevap gelmesini bekleyemem."
Sakin bir onaylama daha.
"Gerçek, tatminkâr bir cevap-"
"Haklısın!" diye sözünü kesti Doğan/Kenan. "Gerçekten. Vallahi çok haklısın, yemin ediyorum sana. Az önce dediğim gibi işte. Verdiğin kararın doğru bile olduğunu düşünmeye başlamıştım," diyerek elini omzuna koydu, "yani ayrılık kararı almak, yani bizim olamayacağımızı düşünmen çok anlaşılır. Anlatabiliyor muyum?"
"İlk öpüşmemizi hatırlıyor musun?" diye soruverdi aniden. Sorularını ani ve seri tutmaya çalışıyordu, karşısındakine düşünecek fazla zaman vermeden dürüstlüğe zorlamak için sorgulamalarında sık sık kullandığı bir yöntemdi bu.
Doğan/Kenan ani sorunun fiziksel bir etkisi varmış gibi geri çekildi, "Evet." Leyla şüphesi yüzüne yansıyacak şekilde gözlerini kısarak kaşlarını kaldırdı.
"Unutmadım," diye ısrar etti Doğan.
"Unutmuştun."
Doğan(?) kaşlarını çatarak gülümsedi. "Unutmadım, şu an bile aklımda."
Hala bir karar verememiş olması sinirlerini bozmaya başlıyordu. "Kenan, ne oldu sana?" diye sitem etti. "Sana ne oldu? Ne oldu böyle bana anlat artık!"
"Aynı şeyi konuşacağız yine, farkında mısın?" diye omuzlarını silkti. "Sıkıcı." Bakışları kararlı, tavırları muzipti.
Leyla kendini de şaşırtan bir hızla Doğan'ı çekip öptü.
Öptüğü dudaklar aynıydı, gözlerini açarsa göreceği yüz de. Ama verdiği his bir şekilde farklıydı. Doğan'dı bu! Ancak bu sefer ilk kez öpüşmelerindeki hararet, şehvet de yoktu. Doğan'ın aklı başka bir şeyde kalmıştı, Leyla tahmininde muhtemelen haklıydı, Doğan bir şeyler peşindeydi ve Leyla'yı başından savmaya çalışıyordu, öyle ki, Kenan rolünü bile doğru dürüst yapamıyordu ya da umursamıyordu artık, onun bir şeylerden şüphelendiğinin farkındaydı.
Leyla öpüşmeyi kesmeden Doğan'ın dikkat dağınıklığını kullanarak tabancasına uzandı ve sevdiği adamın alterine, tam kalbine bastırdı. Doğan dokunuşu altında taş kesildi. Kaburgasına direnen tabancanın namlusunu hissetmişti sonunda.
"Leyla. Ne yaptığını sanıyorsun?" Sesi yapay sakinlik taşıyordu. Muzip ve oyuncu havaları gitmişti, ona olan bakışları keskin, ciddi ve tetikteydi.
"Konuşmamız gereken konular var, Doğan." Leylanın ses tonu da aynı ciddiyeti ve keskinliği taşıyordu.
"Ne-neden bahsediyorsun sen, Leyla? Doğan mı? Doğan kim?"
"Sandığından çok daha fazla şey biliyorum, Doğan." İsmi bastırarak söylerken bakışları gözlerinin içinde gerçeğin zerrelerini arıyordu. Ama nafileydi. O bakışlarda sadece kesinlik, ustaca gerçekliğe çevrilmeye hazır yalanlar vardı. Doğan'ın kimliğini açık etme gibi bir niyeti yoktu.
"Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok. Silahı indirir misin, beni korkutuyorsun." Kelimelerine rağmen, gözlerinde en ufak korku belirtisi yoktu Doğan'ın.
Leyla diğer eliyle kesme tahtasına saplanan bıçağı aldı, masanın öteki tarafına, Doğan'ın ulaşamayacağı kadar uzağa ittirdi. "Şimdi tabancayı indireceğim. Sonra da sakince konuşalım, olur mu?"
Doğan masanın diğer tarafına ittirilen bıçağın arkasından bakan gözlerini kıstı. "Evime gelip hiçbir sebep olmadan bana silah çeken sensin."
Leyla söylediği gibi tabancayı indirdi, ceketinin gizlediği iç kılıfa koydu tekrardan. Yine de tetikteydi, tüm vücudu yapacağı konuşmanın ağırlığıyla gergindi. Doğan'ın farkında olduğunu ve ona güvenmediğini açık etmişti ama belki de rol yapmayı kesmesi için farklı bir yaklaşım denemeliydi. Savcı kimliği Doğan'da işe yaramıyordu belli ki.
"Bir görüntü izledim. Sen konuşuyorsun. Sen derken, Doğan Kenan'a bir şeyler anlatıyor. Sen de biliyorsundur o videoyu."
"Leyla iyi misin? Neden bahsediyorsun?" Yüzündeki inanamazlık ifadesi o kadar gerçekçiydi ki.
"Bundan bahsediyorum," diyerek cebinden çıkardığı hafıza kartını gösterdi. Doğan'ın yüzünde mimik kımıldamadı. İyiydi, rol yapmada çok iyiydi. "Senin cebinden çıktı. Tabii ben babana verdim ama kendim için de bir kopyasını aldım. İzlemek ister misin? Videosu da var bende," diye devam etti telefonunu işaret ederek.
"İlle bir şeyler izlemek istiyorsan, bir sinemaya giderdik? Baş başa?" Doğan yüzünü ona yaklaştırdı. İşte, kanalda sinirlenince çekici olduğunu söyleyen Doğan'dı bu. Havuzda ilgiyi üstüne çekmek isteyen bir çocuk gibi espirili bir tavırla onunla flört eden adamdı ama Leyla şu an ne espiri yapacak, ne de karşısında sevdiği adamın yüzüyle ona bakan yabancıya laf yetiştirecek havada değildi.
"Ya sen hala nasıl espiri yapabiliyorsun ha? Bunca zamandır karanlıkta kalmışım ben, daha ne olduğunu kafamda tam oturtamadığım ciddi bir hastalığın varmış ve ben..." ne yapacağımı bilmiyorum, ne yapmam gerek artık gerçekten bilmiyorum. "Nasıl daha önce farketmedim, bilmiyorum... Kenan bazı şeyleri hatırlamıyordu. Manifestoyu, hatta beni öptüğünü hatırlamıyordu, manifesto için özür diledikten sonra bile neden hala ona kızgındım, anlamıyordu. Benim dün gibi aklımda biliyor musun, söylediğimde yüzünde beliren şaşkınlığı?"
"Nereye varmaya çalıştığını hala anlamıyorum."
"Çok fazla çığlık var, lütfen yardım edin." Leyla sonunda Doğan'ın bakışlarını yakalamıştı. Gözlerini kısmış, kaşlarını çatıyordu. "Öyle demiştin, hatırlıyor musun? Yetimhaneye gittiğimiz gece, ne kadar çok acı çekmiştin. Ben hepsini gördüm, Doğan. Ertesi gün oraya gittiğimizde... Çektiğin acıların sadece bir kısmıydı, fakat o bile çok büyüktü. Sen o yangından kurtulan çocuklardan birisin, biliyorum bunu. Ben sadece gerçekleri bilmek istiyorum."
"Neden?" diye sordu kısık sesle. Bakışlarını Leyladan kaçırdı, başını indirdi.
"Çünki anlamak istiyorum. Kenan'ı da, seni de."
"Bana güvenmiyorsun." Doğan eliyle masanın öbür ucundaki bıçağı ve Leyla'nın tabancasını işaret etti. "Söylediğim herhangi bir şey neyi değiştirecek?"
"Kenan'a da güvenmiyorum ben. Aramızdaki güven çoktan yıkıldı ama şimdi Kenan'ın yaptıklarının bir sebebi olabileceğini biliyorum. Doktor bana sadece teknik açıdan anlattı, ben senin, sizin ağzınızdan duymak istiyorum her şeyi. Gerçekleri kendim öğrenmek istiyorum."
"Gerçekler biraz ağır ama."
"Karanlıkta kalmaya devam etmek daha ağır benim için. Sadece bana seni anlatmanı istiyorum, bu kadar."
Doğan bir süre yanıt vermedi; kaşları çatık halde ona bakıyor, sözlerinin ardında saklı bir niyet göstergesi arıyordu. Ona anlatıp anlatmamak arasında ikilemde olduğu belliydi. Leyla ona yanıt vermesi bu kadar uzun sürünce tüm konuşmaları boyu onu başından savmak istemesiyle aynı sebepten yine bir bahane bulup göndereceğini bile düşünmeye başlıyordu ki, Doğan başıyla odanın diğer tarafındaki koltukları işaret etti.
"Geçip otursak iyi olacak," diyiverdi sonunda, kendi de tezgahtan çekilerek koltuklara yönlenmişti. Leyla doğru tahmin etmişti demek ki, ilk başta konuşmasındaki pasif agresif yaklaşım Doğan'ı da aynı şekilde tepki vermeye, tamamen gardını almaya itmişti. Mantığı bir kenara bırakıp kafa karışıklığını, onu ikilemde bırakan duygularını sesine yansıtmak, potansiyel bir seri katil gibi değil de yaralı bir çocukmuş gibi davranmak işe yaramıştı.
Leyla karşı koltuğun ucunda oturmuş, omuzları çökük, dirseklerini dizlerine yaslarak oturmuş adama dikkatini verdi tekrar. Doğan'ın aniden Kenan rolünü tamamen bırakmasına şahit olmak tuhaf bir deneyimdi. Konuşması, kendini tutuşu, duruşu, hareketleri, mimik ve jestleri tamamen farklıydı.
"Yetimhane olayını biliyorsun. Bu konuda ne ekleyeceğimi bilmiyorum açıkçası." Doğan ona yan bakış atarak söze başladı. "Sonra evlat edindim. Kabuslar durmuyordu. Sevgili ebeveynlerim de benim uğraşmak istemedikleri türden yük olduğumu düşünüp istedikleri gibi süsleyip püsleyip sevebilecekleri süs köpeği yaratmak için terapiye götürdüler... Süheyli de biliyorsundur. İlaçlar falan işe yaramayınca elektrik terapisi mi ne, onu uygulamaya karar verdi." Sesinden buram buram öfke yayılıyordu artık. "Şakaklarıma garip cihazlar yerleştirdi, yüksek dozda elektrik ve ağır sakinleştiricilerle mutlu, yeni ailesine büyük bir sevgi besleyen yeni bir kimlik yarattı." Doğan kollarını kendine sararak koltukta ileri kaykıldı. Bakışlarına geçmişini hatırlamanın verdiği ağırlık çökmüştü. "6 yaşında bir çocuktum. Korkularımla, acılarımla yüzleşmek istemedikleri için karanlıklara gönderdiler beni. Sesim çıkamadı, kendi bilincimin, bedenimin bile sahibi ben değildim."
Doğanın sesindeki acı ve kırgınlık karşısında Leyla'nın kalbi burkuldu. Hiçbir çocuk bu şekilde acı çekmemeliydi. Yetimhane olayı başlı başına bir travmaydı, bir de üstüne terapi adıyla küçücük çocuğa anestezi olmadan elektrik terapisi uygulamışlardı.
"Ne zamandır geri döndün? Geri dönmeni ne tetikledi peki?" Geçmişi hakkında konuşmanın Doğana acı verdiği ortadaydı. Leyla konuyu değiştirmeye karar vermişti.
Doğan başını kaldırdı, bakışlarını onunla buluşturdu. "Hamdi Atılbay haberiyle aynı zamanda geri geldim."
Leyla başını aşağı yukarı sallayarak koltukta geriye yaslandı. "Peki haberi öğrendiğinde-"
"Az bile olmuş dedim. Kim yapmışsa eline sağlık dedim. Hamdi aşağılık herifin tekiydi ve kendisi gibi iğrenç türden bir ölümü hak ediyordu."
"Kenanla bir ortak noktanız. O da bana katilin yerinde olmak istediğini söylemişti."
Doğan elini dizine vurarak neşeden yoksun, kesik bir kahkaha attı. "Kenan'ın hiç birşey bildiği yok."
"Sen ona da öfkelisin, değil mi? Çünki onun bir yaşam şansı vardı," diye sordu Leyla düşünceli bir şekilde. Söylenmeyen seninse yoktu ifadesinin ağırlığı havada asılı kaldı.
Doğan'ın Turan'a, Süheyl'e ve Nevin'e olan öfkesi gayet anlaşılırdı, oysa Kenan... Kenan bu hikayede belki de en masumdu. Bir yalanı yaşadığının farkında değildi, farkındaysa da bildiği her şeyin kafasına yüklenen bir programlamadan, telkinden ibaret olduğunu öğrenmişti. Bu gerçeği keşfetmenin yükü, hissettireceği kafa karışıklığını, acıyı Leyla hayal dahi edemiyordu.
"Evet, öfkeliyim. Kenan musmutlu hiçbir şeyden habersiz bir hayat yaşarken izledim. Sevgiye açken onu sevgiye boğmalarını izledim ben. Benim hiçbir şeyim yokken onun herşeye sahip oluşunu izledim. Kendim olabildiğim kısa sürelerde bile oymuşum gibi rol kesmek zorunda kalmak nasıl birşey bilemezsin, sayın savcım."
Doğanın bakışlarındaki yoğun duygular karşısında Leyla ne diyeceğini bilememişti. Hayatında çok zorluklarla baş etmişti, zor kararlar vermek zorunda kalmıştı, evet, fakat Doğan haklıydı. Doğan'ın da, Kenan'ın da ne hissettiğini, neler yaşadığını tam anlamıyla bilemezdi, anlayamazdı. Boş konuşmak, anladığını, merak etmemesini, her şeyin yoluna gireceğini söylemek boş ve kalıplaşmış teselli laflarından öte birşey değildi. Öte yandan, Doğan'ın kelimelere ihtiyacı yoktu, onun saf, gerçek duygulara daha iyi tepki verdiğini bizzat tecrübe etmişti.
O yüzden boş kelimeler sarfetmedi, onu anladığını söylemedi. Oyuncakçı olması hakkında hala birtakım şüpheleri olsa bile, karşısındaki adam dayanılmaz acılar yaşamış, kendisi olarak yaşama fırsatı elinden alınmış, hatta asla verilmemiş biriydi ve geçmişini tekrar hatırlamak, anlatmak ne kadar zor olsa bile, kalbini, kendini Leyla'ya, neredeyse bir yabancıya açmaya razı olmasının onun için anlamı büyüktü.
Leyla ona yanında olduğunu hissettirmek amaçlı yavaşça- hareket niyetini görebileceği ve isterse geri çekilebileceği kadar yavaş olsa da, kendisiyle korkulan, sakinleştirmeye çalıştığı tehlikeli bir hayvanı yatıştırıyormuş gibi davrandığını hissetmeyeceği kadar yavaş değildi- uzanıp Doğan'ın elini eline alarak sıktı. Doğan elini geri çekmedi, yüzündeki ifadeye bakılırsa şaşıp kalmıştı, bakışları büyülü birşeymiş gibi kavuşturduğu ellerindeydi.
"Herkesle rol yapmak zorunda değilsin, Doğan." Benimle rol yapmak zorunda değilsin. "Kendini geçmişinin prangalarından serbest bırakmadığın sürece özgür kalamazsın, mutlu olamaycaksın-"
"Yapma, lütfen." Doğan devam etmesine izin vermedi. "Olmayacağını bildiğin halde birine umut vermek gaddarca. Kendi kafamın içinde bile özgür değilim ben. Hiçbirşeyim, hiçkimsem yok. Ne özgür ne de mutlu olmak benim için bir seçenek değil."
"Peki ya senin için seçenek nedir?" diye sordu Leyla açık bir şekilde.
"İntikam." Doğan'ın cevabı anında hazırdı. "Herşeyden ve herkesten."
Dolaylı yoldan bir itiraf mıydı bu? diye merak etmekten kendini alıkoyamadı.
"Kenandan bile mi?" diye sordu sonunda, Oyuncakçı muhabettinin zamanı olmadığına karar vermişti. Doğan ona asla bu kadar çabuk bir şeyler itiraf etmezdi.
"Evet ondan bile. Asla deneyimlemeyeceğim şeyleri izlemek zorunda bıraktığı için, kendi adıma hissedemeyeceğim duyguları hissetmek zorunda bıraktığı için."
"Bir robot gibi anılar, hisler yüklemişler ona da, Süheyl'in asistanı öyle demişti bana. O da senin kadar kurban."
"Yüklediler, evet. Bunu öğrendiğinde ne yaptı peki? Zihninin içinde olan benken, her şeyi ilk elden deneyimleyen benken, yine ebeveynlerine döndü. Kenan'a her şeyi anlatacaktım. Tıpkı sana anlatmayı kabul ettiğim gibi, belki daha fazlasını. Benden kurtulmak için bekleyemedi bile, apar topar tekrardan tedaviye aldılar onu."
Leyla kaşlarını çattı. Emin olmak için yine de sordu. "İsviçre, Basil?"
"Evet, sayın savcım." Doğan'ın sesine konuşmalarının başındakı alaycılık geri dönmüştü. "Sonunda aldın cevabını. Kenan'a kalsa asla terk etmezdi seni, tedaviden önceki buluşmada da sana hastalığını söyleyecekti aslında."
Leyla Kenan'ın sessiz bir yakarış dolu bakışlarını hatırladı. Mutlu olduğunu söylediğinde, üzerine basa basa onu sevdiğini söylediğinde gözlerinde beliren, dökülmeyen yaşları aklına getirdi. Gitmeden önce vakti vardı, anlatsaydı Leyla anlardı, destek olurdu Kenan'a. Gittiğinden sonraki kısa telefon konuşmalarında Leyla neredeyse yalvarmıştı gitme sebebini söylemesi için. Kenan neden onu ısrarla karanlıkta bırakmaya devam ediyordu, bir türlü anlayamıyordu.
"Bana gerçeği neden söylemedi peki?" diye fısıltıdan yüksek olmayan bir ses tonuyla aklındakini dile getirdi. Sonunda içini kemiren, kalbine ağırlık veren o sorunun cevabını öğrenecekti, ama yine Kenan'dan değil, Kenan'ın yüzünü taşıyan karanlık geçmişinden, acı sırlarının toplandığı diğer kişiliğinden. Bir yarı yabancıdan.
"Söyleyecekti. Süheyl senin bir şekilde hastalığı tetiklediğini düşünüyor." Doğan'ın ses tonundan onun bu konuda doktorla aynı fikirde olmadığı aşikardı. "O yüzden katı bir şekilde sana anlatmaması tembihlendi. Ailesi de cabası."
"Ne yani, onu doğru dürüst tedavi bile edememiş bir doktorun lafıyla sahip olduğumuz herşeyi çöpe atmaya hazır hale mi geldi yani?" Leyla bu kadar mı gözden çıkarılabilir biri miydi Kenan için? Niye herşeyden vazgeçmeyi bu kadar kolay kabullenmişti? Neden kendisi hiç bir şey yapmaya yeltenmemişti? Hem hastalık konusunda, hem de aşkı konusunda...
"Burada hesaba katmadığın şey, Leylacım, Kenanın sistematik bir manipülasyona maruz kalmış olması, hem de koşulsuz bir şekilde güvenmesi, sevmesi zihnine kazınmış kişiler tarafından. Bu yüzden ezilecek büzülecek ama yine de sana gerçeği söylemeyecek." Doğan bir an duraksadı. "Ha bunu da aranızı yapmak için falan söylemiyorum, o sizin buruk aşkınız o da siz. Umurumda değilsiniz. Ama Kenan'ın yaptığı saçmalığın daniskası, söylemeden de geçemeyeceğim," avuçlarını kaldırarak omuzlarını silkti, "Sevdiğin birinden salak salak fedakarlıklar için bile olsa vazgeçemezsin, hayır vazgeçeceksen de gereksiz dramlar yaratmayacaksın."
"Ona neredeyse yalvardım ben... Sadece anlamak istiyordum, tek bir kelime söylese yeterdi bana." Leyla istemsizce Doğan'a minnet duydu. Leyla'nın hala ona pek güvendiği söylenemezdi, Doğan'ın da gerçeği ona anlatınca elde edeceği hiç birşey yoktu, fakat herkes onu karanlıkta bırakmayı tercih etmişken, sorularına somut bir cevap veren tek kişiydi.
"Evet, sayın savcım, sonunda o büyük gerçeği öğrendiğine göre... Yapacak işlerin vardır herhalde." Doğan ona bakmadan kapıyı işaret etti. Leyla bir an duraksadı, fakat sonra karşısındaki adamın konuşmalarını bu ani bölüşünün sebebini anladı.
Doğan onun bu konuşmayı sadece Kenanla olan ayrılıklarının sebebini çözmek için yaptığına inanıyordu. Yaşadıkları yüzünden herşeyde ve herkeste bir art niyet arayan tabiatı Leyla'nın onu gerçekten anlamak istemesini kabullenememişti anlaşılan. Leyla sonunda o bastırılmış öfkede, kesinlik ve alay dolu bakışlarının ardındaki güvensizliği, yalnızlığı görebiliyordu.
"Doğan, ben anlamak istediğimi söylerken ciddiydim," diye söyledi tereddütten uzak bir şekilde.
"Neden? İstediğini aldın sonunda," diye sorduğunda karakteristik olmayan bir şekilde sesi kısıktı. "Senin için Kenan'ın hatırlamadığı geçmişiyim sadece."
Leyla kendini durdurmadan önce uzanıp tekrar elini tuttu. "Bu hastalığı... hala tam anlamıyla anlamış değilim, kabul ediyorum. Fakat ikiniz de aynı ruhu paylaşıyorsunuz. İkiye bölünmüş bir zihnin diğer yarısısınız. Seni de Kenan kadar anlamak istiyorum doğal olarak, tanımak istiyorum," dedi va daha sonra," eğer sen de istersen," diye ekledi. "Anlaşılmak, birinin yanında tamamen kendisi olabilmeyi istemek insanın isteyebileceği en doğal şey, ama sen bunu istiyor musun?"
Doğan burukça gülümsedi. "Uzun bir süre en çok istediğim şey buydu. Anlaşılmak, kendim olabilmek."
"Peki ya şimdi?" Leyla koltukta öne eğilerek yaklaştı ona. "Peki şimdi ne istiyorsun?"
"Huzur." Doğan omuzlarını silkti. "Huzura ermek istiyorum. Göğsümdeki bu ağırlık... asla gitmiyor, Hamdi öldüğünde de geçmedi, Necati ve çetesi sonunda çökertildiğinde de... Sonunda geçer sanmıştım ben," diyerek bakışlarını indirdi. "Ama acı geçmiyor. Yıllarca o acılara tutundum ben, bu yüzden silemediler beni. Benliğim silinse de, kalbimdeki acıları büyüterek kendim kalabildim. Şimdi bildiğim tek şey bu gibi, asla geçmiyor." Bakışlarını tekrar onunla buluşturduğunda gözleri yaşlarla doluydu.
"Huzuru geçmişinde bulamazsın, Doğan. Huzuru intikam hissinde aramakta hata yapıyorsun."
Doğan başını iki yana salladı. "Benim için şimdi ya da gelecek zaman yok, sayın savcım. Sadece yapmam gerekenler var, onlar bittiğinde sonunda tamamen gideceğim, rahat bırakacağım Kenan'ı, merak etme."
"Merak ettiğim şey bu değil, Doğan. Acı çekmenizi istemiyorum, ne Kenan'ın ne de senin. Huzuru bulmak adına aptalca birşeylere kalkışma lütfen."
Doğan dudaklarını kıvırdı. "Son bir şey sadece. Merak etme, işler benim planladığım gibi giderse, ne olduğundan haberiniz bile olmayacak." Leyla'nın tahmini doğruydu demek ki. Doğan'ın yapacağı, peşinde olduğu şeyler vardı. Bu yüzden konuşmalarının ilk yarısı boyunca onu başından savmaya çalışmıştı. Şimdi de bilinçli bir şekilde kelime altından sohbetlerini sonlandırıyordu. Leyla başını sallayarak ayağa kalktı.
"Sana iyi geceler o zaman, Doğan. Ben gideyim artık."
Doğan da peşinden gelerek kapıya kadar eşlik etti. "Sana da iyi geceler, savcım."
Leyla kapıyı açtı, fakat gitmeden önce söylemesi gerekenler vardı. "Doğan?"
"Evet?" Düşünceli ifadesi tekrar yüzündeydi.
Leyla Doğan'ı kendine çekerek kollarını ona sardı. Doğan ilk başta kaskatı kesilse de, sonunda o da sarılmasına karşılık verdi. Basit bir fiziksel temas karşısında bu kadar yabancı kalması, tereddütlü davranması kalbini burktu. Ama geçmişi göz önünde bulundurulursa, belki de beklemesi gereken birşeydi.
"Bugün için teşekkür ederim. Benimle dürüst olduğun için, sorularıma cevap verdiğin için, kendini bana açtığın için. Karanlıkta bırakılmak, gerçeği öğrenememek nasıl içimi kemiriyordu, anlatamam," söyledi sarılmayı sonladırıp geri çekilirken. "Geçmişini tekrar hatırlamak, bana anlatmak senin için kolay değildi muhtemelen. Bu yüzden de... teşekkürler, Doğan."
Minnettarlığını ifade etmesi üzerine Doğan'ın dudaklarının kıvrılışı ilk kez alaycılıktan, hüzünden ya da öfkeden muzdaripti. Gerçek, içten bir gülümseme. Böyle gülümseyince Kenan'a benziyordu, kaygıdan uzak, nazik bir beyefendi gibi görünüyordu. Ancak muhtemelen Leyla bunu dile getirirse o gülümseme yüzünden anında silinirdi.
"Ben de teşekkür ederim, Leyla... beni dinlediğin için. Anlamaya çalıştığın için."
"Görüşürüz o halde, yapacağın şey her neyse," dedi Leyla en son, kapıdan çıkarken.
Serin akşam havasını ciğerlerine çekerek derin bir nefes aldı. Bu geceki konuşma... umduğundan daha iyi geçmişti. Bir çok sorusuna somut cevaplar almıştı, sorulmayan sorularının cevapları da kendi kafasının içinde netleşmişti sonunda.
O yüzden de kendi aracına binmeden önce eve son bir bakış atıp Doğan'ın onu göremeyeceğinden emin olarak evin karşısında, Kenan'a ait aracın ön kısmında alt tarafına hızlı bir hamleyle izleyici cihazı takmayı unutmadı.
#doğankaya#kenan öztürk#leyla gediz#bambaşkabiri#turkish series#dissociative identity disorder#thriller#killer#burak deniz#handeerçel#communication#communication is good guys
1 note
·
View note
Link
Usta isimler aynı kadroda! Siyah Kalp dizisinin oyuncularından ilk kareler geldi
0 notes
Text
Leyla da o kdr gerizekalı bir savcı ki...Doğanı ortaya çıkartamadı bile. Doğan yine kendi flash'ı ile ortaya cıkmış oldu.....Doğan> Leyla
0 notes
Link
Bambaşka Biri 12. Bölüm 1. Fragmanı Bambaşka Biri Her Pazartesi 20.00'de FOX'ta! Ormanda vahşice işlenen Hamdi Atılbay cinayeti, karışık geçmişini arkada bırakarak artık yeni düzenini kurmak isteyen genç savcı Leyla (Hande Erçel) ile düzenli ve şöhret dolu bir hayata sahip olan hırslı gazeteci Kenan’ın (Burak Deniz) yollarını kesiştirir. Ne var ki bu cinayet, sadece onların aşklarının değil aynı zamanda hayatlarıyla ilgili bildikleri doğruların yıkılacağının da habercisidir. Birbirinden hırslı bu iki karakter, çıkar çatışmaları arasında birbirlerini umutsuzca isteyecekleri bir girdaba düştüklerinden habersizdir. Kenan, güzel ve kararlı savcıdan ilk görüşte etkilenir. Ancak Leyla, habercilik hırsı içerisinde bildiklerini kendisine saklayan Kenan’a şüpheci yaklaşır. Onda adını koyamadığı bir tekinsizlik hisseden Leyla, Kenan’ın gözlerinin arkasındaki yabancıyla tanıştığında birçok şey anlam kazanacaktır. Ülkeyi karıştıran cinayet ile ilgili Kenan’ı çeken tek şey olayın haber değeri değildir. Kendisini sürekli bu vesileyle tanıştığı savcıdan uzak kalamaz halde bulan Kenan, Leyla’ya daha da yakın olmak için çabalar. Aynı şeyleri Leyla da hissetmiştir, ancak Kenan’ın babasının başsavcı Turan olması da dahil pek çok sebep, onu Kenan’dan uzak durmaya zorlar. Ama Leyla da yavaş yavaş herkesin hayran olduğu adama çekilmekten kendini alıkoyamaz. Yapım: TIMS&B Productions Yapımcı: Timur Savcı & Burak Sağyaşar Yönetmen: Neslihan Yeşilyurt Senaryo: Ethem Özışık Hikaye: Ethem Özışık, Onur Şener, Lokman Maral, Seçil Çömlekçi Oyuncular: Burak Deniz (Kenan Öztürk), Hande Erçel (Leyla Gediz), Cem Davran (Turan Öztürk), Menderes Samancılar (İdris), Ferit Aktuğ (Murat), Begüm Akkaya (Yasemin), Berrin Arısoy (Nevin Öztürk), Muttalip Müjdeci (Ekrem Gediz), Gülçin Hatıhan (Şahinde Gediz), Uğur Uzunel (Tahir Gediz), Polen Emre (Nuray Gediz), Aslı Orcan (Nükhet Arslan) FOX Resmi Web Sitesi: Bambaşka Biri Resmi Web Sitesi: FOX Resmi Facebook Hesabı: FOX Resmi Twitter Hesabı: FOX Resmi Instagram Hesabı: #FOX #BambaşkaBiri #BurakDeniz #HandeErçel
0 notes
Text
#hande erçel icons#handemiyy#hande ercel#hande erçel#hande ercel icons#sen çal kapimi#sen çal kapımı#eda bolat#eda yıldız#eda yildiz#edser#bambaşka biri#bambaska biri#leyken#savcı leyla#leyla#savcı leyla gediz#leyla gediz#icons dizis#turkish dizis#dizisi#female icons#icons girls#dizi#dizis girls#dizifilm
22 notes
·
View notes
Text
Hande Erçel como Leyla Gediz ⚖️😊
18 notes
·
View notes
Text
BAMBAŞKA BIRI - SAVCI LEYLA GEDIZ ⚖️
#handemiyy#hande icons#hande ercel#hande erçel#hande erçel icons#bambaşka biri#leyla savcı#leyla savci#savcı leyla gediz#leyla gediz#random icons#turkish dizis#headers dizis#dizisi#turkish icons
41 notes
·
View notes
Link
Bambaşka Biri 12. Bölüm 1. Fragmanı Bambaşka Biri Her Pazartesi 20.00'de FOX'ta! Ormanda vahşice işlenen Hamdi Atılbay cinayeti, karışık geçmişini arkada bırakarak artık yeni düzenini kurmak isteyen genç savcı Leyla (Hande Erçel) ile düzenli ve şöhret dolu bir hayata sahip olan hırslı gazeteci Kenan’ın (Burak Deniz) yollarını kesiştirir. Ne var ki bu cinayet, sadece onların aşklarının değil aynı zamanda hayatlarıyla ilgili bildikleri doğruların yıkılacağının da habercisidir. Birbirinden hırslı bu iki karakter, çıkar çatışmaları arasında birbirlerini umutsuzca isteyecekleri bir girdaba düştüklerinden habersizdir. Kenan, güzel ve kararlı savcıdan ilk görüşte etkilenir. Ancak Leyla, habercilik hırsı içerisinde bildiklerini kendisine saklayan Kenan’a şüpheci yaklaşır. Onda adını koyamadığı bir tekinsizlik hisseden Leyla, Kenan’ın gözlerinin arkasındaki yabancıyla tanıştığında birçok şey anlam kazanacaktır. Ülkeyi karıştıran cinayet ile ilgili Kenan’ı çeken tek şey olayın haber değeri değildir. Kendisini sürekli bu vesileyle tanıştığı savcıdan uzak kalamaz halde bulan Kenan, Leyla’ya daha da yakın olmak için çabalar. Aynı şeyleri Leyla da hissetmiştir, ancak Kenan’ın babasının başsavcı Turan olması da dahil pek çok sebep, onu Kenan’dan uzak durmaya zorlar. Ama Leyla da yavaş yavaş herkesin hayran olduğu adama çekilmekten kendini alıkoyamaz. Yapım: TIMS&B Productions Yapımcı: Timur Savcı & Burak Sağyaşar Yönetmen: Neslihan Yeşilyurt Senaryo: Ethem Özışık Hikaye: Ethem Özışık, Onur Şener, Lokman Maral, Seçil Çömlekçi Oyuncular: Burak Deniz (Kenan Öztürk), Hande Erçel (Leyla Gediz), Cem Davran (Turan Öztürk), Menderes Samancılar (İdris), Ferit Aktuğ (Murat), Begüm Akkaya (Yasemin), Berrin Arısoy (Nevin Öztürk), Muttalip Müjdeci (Ekrem Gediz), Gülçin Hatıhan (Şahinde Gediz), Uğur Uzunel (Tahir Gediz), Polen Emre (Nuray Gediz), Aslı Orcan (Nükhet Arslan) FOX Resmi Web Sitesi: Bambaşka Biri Resmi Web Sitesi: FOX Resmi Facebook Hesabı: FOX Resmi Twitter Hesabı: FOX Resmi Instagram Hesabı: #FOX #BambaşkaBiri #BurakDeniz #HandeErçel
0 notes
Video
Ben Savcı Leyla! | İki Yabancı 1.Bölüm Fragmanı
0 notes