#savaş maliyetleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
İsrail'in Savaş Maliyetleri ve Ekonomik Etkileri
İsrail’in Savaş Maliyetleri Artıyor İsrail’deki Ynet haber sitesinde yayımlanan bir haberde, Gazze Şeridi’nde devam eden çatışmaların ve Lübnan’daki gerilimin, İsrail’e günlük maliyetinin ciddi şekilde yükseldiği vurgulandı. Habere göre, İsrail ordusunun son 50 gündür Gazze ve Lübnan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırıların maliyeti, 25 milyar şekel (yaklaşık 6,6 milyar dolar) seviyesine…
#2024 bütçesi#İSRAİL#askeri harcamalar#Bütçe#Gazze#Hasan Nasrallah#Hizbullah#Lübnan#maliyet artışı#savaş maliyetleri#Ynet
0 notes
Text
MİB’den Maktek Avrasya Fuarı’na tam destek
https://pazaryerigundem.com/haber/188278/mibden-maktek-avrasya-fuarina-tam-destek/
MİB’den Maktek Avrasya Fuarı’na tam destek
Makine imalat sanayisinin ve takım tezgâhları sektörünün merakla beklediği ve bu yıl 8’incisi organize edilen MAKTEK AVRASYA Fuarı yoğun bir ilgiyle başladı.
İSTANBUL (İGFA) – 1990 yılından beri tüm makine sektöründe yerli makine üreticilerinin çıkarlarını gözetmek ve yerli makine üretimini desteklemek amacıyla faaliyetlerini sürdüren Makina İmalatçıları Birliği (MİB), sektörün gelişimine öncülük eden organizasyonlarda etkin rol üstlenmeye devam ediyor.
Tüyap, tarafından, Makina İmalatçıları Birliği (MİB) ve Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) iş birliğiyle, 30 Eylül – 5 Ekim 2024 tarihleri arasında düzenlenen MAKTEK Avrasya Fuarı, ülkemiz ve dünyanın dört bir yanından katılımcıların yoğun ilgisiyle başladı.
MAKTEK Avrasya Fuarı’nın sektörün gelişimi açısından önemine vurgu yapan MİB Başkanı S. Emre Gencer, “MİB olarak, tüm sektör paydaşlarımızın ve yerli makine imalatçılarının gerek pazar payının gerekse de küresel rekabet gücünün artırılması adına çalışmalarımız aralıksız devam ediyor. Bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere, TÜYAP ve TİAD başta olmak üzere sektörümüz adına teşekkürlerimi sunuyorum” ifadelerini kullandı.
“SEKTÖR AÇISINDAN ZORLU BİR YIL OLUYOR”
“Sektör olarak yurt içi ve dışı satışlarımız açısından zor bir yıl geçiriyoruz” diyen S. Emre Gencer, “Makine üretimi, salgın dönemi hariç son on yılda ilk kez geçtiğimiz temmuz ayında yıllık yüzde 12 gibi çok yüksek bir oranda daraldı. Ne yazık ki benzer bir daralmayı ihracatımızda da gözlemliyoruz. Bu yılın ilk 8 ayında makine ihracatımız, pandemi yılı hariç son yıllarda ilk kez gerilemiştir. En büyük pazarımız Almanya, ağırlıklı olarak yapısal sorunlardan kaynaklanan bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, AB bölgesinin tamamını olumsuz etkilemeye başlamıştır. Dolayısıyla ihracatımızın yarısından fazlasını yaptığımız AB bölgesinde halen yaşanmakta olan ekonomik yavaşlamanın gelecek yılın önemli bir bölümünde de devam etmesi olasılığı yüksektir. Geleneksel pazarlarımızda yeni bir ihracat atağı yapmamız; yakın coğrafyamızda ortaya çıkan ve yayılmaya başlayan savaş ve çatışmalar nedeniyle mümkün görünmüyor” dedi.
“HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA KAMU DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ VAR”
“Önümüzdeki yılın ilk yarısı da dahil olmak üzere, bizleri çok zor bir dönem bekliyor” diyen Gencer, “Bu dönemi en az hasarla kapatmak için giderlerimizi olabildiğince kısıyoruz. Ancak biliyoruz ki ana pazarlarımızda rekabette ayakta kalmak için yatırımlarımızı sürdürmek mecburiyetindeyiz. Bunu başarabilmemiz için de her zamankinden daha fazla kamu desteğine ihtiyacımız var. Halihazırdaki kredi maliyetleri ile yeni yatırım yapmamızın mümkün olmadığı takdir edilecektir. OVP yer alan Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı, bu zorlu dönemde, tam da bu eksikliğin giderilmesi ve öncelikli sektörlerdeki imalat sanayi yatırımların kesintisiz devam ettirilmesi için ihdas edilmiştir. Bilindiği üzere TİM uzmanlarının yaptığı sektörel analizler, makine sektörünün, ülkemizin küresel ölçekte en rekabetçi olduğu sektörler arasında ilk sıralarda yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu veri de dikkate alınarak sektörümüzdeki yatırımların, YTAK programından öncelikli yararlandırılması gerektiğine inanıyor ve bekliyoruz. Türkiye Sanayi Strateji kapsamında önceliklendirilmiş ve kamu otoritesinin denetimden HAMLE programı kapsamında onaylanarak geçmiş 18 adet projeye kolaylaştırılmış prosedürlerle YTAK kaynağı tahsis edilmesi öncelikli beklentimizdir. Her vesileyle gündeme getirdiğimiz diğer bir konu da ihracatın finansmanındaki iyileştirmelerdir. Geçtiğimiz yıl reeskont kredilerinde sağlanan genişleme ile bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Ancak, ihracatımızın batılı kuruluşlarla rekabet edebilecek nitelikte kredi programları ile desteklenmesi konusunda şirketlerimiz yeterince rekabet avantajına sahip değildir” ifadelerini kullandı.
“ÇİN’DEN YAPILAN SÜBVANSİYONLU VE DAMPİNGLİ MAKİNE İTHALATININ RADİKAL BİR YAKLAŞIMLA ENGELLENMELİ”
Geçtiğimiz yıl itibariyle sadece Çin’den 11 milyar dolara yakın makine ithalatı gerçekleştirildiğini anımsatan Gencer, “Bu ithalatı kamu kaynaklarıyla teşvik ettiğimizi söylemem yanlış olmayacaktır. Zira Çin menşeli makine ithalatının çok önemli bir bölümüne, teşvik sistemimiz kapsamındaki vergi indirim, istisna ve kolaylıkları sağlanmıştır. Çin’den yaptığımız makine ithalatının, uygun önlemler alınması halinde, asgari yarısının yurt içinden temin edilmesi mümkündür. Bu konuda ilk yapılması gereken, Çin’den yapılan sübvansiyonlu ve dampingli makine ithalatının radikal bir yaklaşımla engellenmesidir. Önümüzdeki günlerde MİB olarak ürün bazında yapacağımız anti-damping ve ilave gümrük vergisi başvurularının, DTÖ kuralları olabildiğince esnetilerek hızla sonuçlandırılması suretiyle bu konuda güçlü adımlar atılmalıdır. Kamu otoritesinin resen soruşturma başlatabilme yetkisi de bu döneme özgü olarak sıklıkla kullanmalıdır” dedi.
“RUSYA’YA YÖNELİK İHRACATIMIZDA KAMU ACİL OLARAK FİRMALARIMIZI KORUMALI”
“Bu konudaki diğer bir talebimiz, Çin menşeli makinelerin CE belgelerinin akredite kurumlarca onaylı olmasının denetimde hiçbir boşluk bırakılmamasıdır” diyen Gencer, “Bu ülke çıkışlı makineler, ithalat aşamasında gümrüklerde fiziki muayene ve teste tabi tutulmalıdır. Yerli Malı belgesi mevzuatının fiili uygulamalarında maalesef ithal edilen makinelerin de sağlanan avantajlardan yararlanabildikleri bir vakıadır. Bu soruna köklü bir çözüm getireceğine inandığımız yeni Yerli Malı Tebliği’nin onay aşamasına getirildiğini biliyoruz. Bu temel sorunun, kamu otoritesinin Yerli Malı belgelerini resen veya şikâyet üzerine inceleme yapmaya yetkili kılınmasını da kapsayan, yeni bir düzenleme ile çözüme kavuşturacak olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Geçtiğimiz yıl Rusya, en çok makine ihracatı yaptığımız ikinci ülke konumuna yükselmişti. Bu yıla da çok umutlu başlamıştık. Ne yazık ki yılın ilk aylarından itibaren Rusya sevkiyatlarımızın hızla gerilemeye başladığına şahit olduk. Bu olumsuz trend halen sürmekte olup, yıl sonunda ihracat kayıplarımızın yüzde otuza ulaşması şaşırtıcı olmayacaktır. İhracat bedellerinin ödenmesinde çift haneli rakamlara ulaşan komisyon oranları ve daha da önemlisi giderek artan sayıda firmamızın ABD kurumlarınca kara listeye alınması gibi sorunlar, bu olumsuz gelişmeyi ortaya çıkarmıştır. ABD’nin devlet kurumları ile firmalarımız karşı karşıya kalmış durumdadırlar. Açıkça ifade etmek isterim: Biz firmalar olarak bu sorunlarla baş edemeyiz. Kamunun acil olarak firmalarımızı koruması gerekmektedir. Özetle, Rusya’ya yönelik ihracatımızı uluslararası kurallara uygun olarak sürdürebilmemizi sağlayacak uygun tedbirlerin alınmasını bekliyoruz” dedi.
“MAKİNE ÇALIŞMA GRUBU TOPLANTIMIZDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI”
“Özetlemeye çalıştığım tüm bu konular, Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın talimatlarıyla oluşturulan Makine Çalışma Grubu’nun geçtiğimiz hafta yapılan toplantısında ele alındı” diyen S. Emre Gencer, “Bu toplantıda beklentilerimizin de ötesinde birçok konuda olumlu gelişmeler kaydedildiğini gözlemledik. Üyemiz olsun olmasın tüm yerli makina imalatçılarını, sektörümüzün sorun, öneri ve beklentilerinin kurumsal bir çerçevede ele alındığı bu platform kapsamındaki çalışmalara katılmaya davet ediyoruz. Çalışma Grubu’nun önümüzdeki toplantılarında, özetlediğim konulara ilave olarak, ‘Yatırım teşvik sisteminin, AB Ülkelerinde olduğu gibi doğrudan teşvik odaklı bir yaklaşımla yeniden yapılandırılması, Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkındaki Karar’ın ekini teşkil eden 8 No.lu listenin, ithal makine alımını istisna haline getirecek bir anlayışla hazırlanması, Kamu ihale mevzuatının güncellenerek, sektörel kamu alımları düzenlemesi yapılması, Kamu Yapım İşi İhalelerinde Yerli Malı Kullanımı Zorunlu Olan Makine-Ekipman Listesi’nin genişletilmesi, Nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla düzenlenecek programlar için belirlenen sektörler arasına makine üretiminin de dahil edilmesi konularını gündeme getirmeyi hedefliyoruz. Bildiğiniz üzere bu konuların önemli bir bölümü OVP de yer almaktadır” diye konuştu.
“SABIRLI OLMALIYIZ”
“Ülkemizin mevcut imalat sanayi potansiyeli, esnek üretim kapasitesi ve dünyanın en büyük ve gelişmiş üç pazarından biri olan AB ile entegrasyonunda kaydettiği mesafe sayesinde önümüzdeki yıllarda pozitif ayrışmayı başaracağımıza inanıyoruz” diyen Gencer, sözlerini şöyle noktaladı: “Yeter ki sabırlı olalım. Finansal istikrar, biz sanayicilerin olmazsa olmazıdır. Bu konuda geleceğe daha umutlu bakabilmemizi sağlayıcı nitelikte olumlu gelişmelerin olduğu görüyor ve bundan büyük memnuniyet duyuyoruz. Bununla birlikte daha gideceğimiz uzunca zorlu bir yolun ve atılması gereken birçok adımın olduğunu unutmuyoruz. Kamu yönetimi, iş adamları, üretici ve tüketicilerimiz dahil ekonominin tüm aktörlerine bu yolda önemli görevler düştüğünü hep aklımızda tutuyoruz.”
Öte yandan, İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen fuarda katılımcılar, son teknolojili ürünleri, sektördeki trendleri ve iş birliği fırsatlarını keşfetme imkânı bulacak.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Ankara'da simit 15 TL'ye yükseldi
Ankara‘da simide yüzde 50 zam geldi. 10 liradan satılan simidin fiyatı, 15 liraya yükseldi. Ankara Pideciler, Simitçiler ve Çörekçiler Esnaf Odası Başkanı Savaş Delibaş, zam kararına artan maliyetleri gerekçe gösterdi. BAKANLIK YÜZDE 50 ZAM İÇİN 2 KEZ OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRDİ Esnaf odası, zam talebi için Ticaret Bakanlığı’na konuyla ilgili iki kez başvuru yaptı. Edinilen bilgiye göre, Bakanlık…
View On WordPress
0 notes
Text
Eu5 Hakkında Son Gelişmeler, Oyun Ne Durumda? Eu5 Ne Zaman Çıkacak?
Eu5 hakkında geliştirici günlükleri yayınlanmaya devam ediyor. Peki, oyun şu an ne durumda? Bunların hepsi yazımızda.
Eu5 Hakkında Son Gelişmeler, Oyun Ne Durumda Eu5 Ne Zaman Çıkacak Bildiğiniz üzere Eu5 hakkında önceki yazımızda oyunun ne zaman aralığında geçeceğini, nerelerde geçeceğini, bize açıklanan bilgileri sizlere sunmuştuk. O yazımızdan bu yana bir süre geçti ve oyun hakkında Tinto Studio geliştirici günlükleri yayınlamaya devam etti. Şu an elimizde 3 geliştirici günlüğü yazısı var. Bunlar hakkında birçok youtuber konuştu, tartıştı ama konu soğumadan bizde üzerine bir şeyler yazalım dedik. Bu sebeple Eu5 hakkındaki son gelişmeleri sizlere bu yazımızda sunduk. Bu yazımızda sizlere deniz savaşlarını, yeni province sistemini, estateleri anlatacağız. Çok uzatmadan yazıya geçelim o halde.
Estateler - Eu5
Eu5 Hakkında Son Gelişmeler, Oyun Ne Durumda Eu5 Ne Zaman Çıkacak Oyunun estatelerinin değişime uğrayacağını önceki yazımızda sizlere belirtmiştik. Bu 5.geliştirici günlüğünde daha detaylıca estateleri anlatmış Tinto Studio. Öncelikle, estateler artık daha gerçekçi olmuş. Mesela Noble sınıfı ile Köylü sınıfı arasındaki uçurum gibi olan fark gerçekçi bir şekilde oyuna yansıtılmış. Gerçekte nasıldır; köylüler her ne kadar kalabalık olursa olsun soylular kadar güçlü/nüfuzlu olamazlar. Geliştiriciler burada şöyle bir örnek vermiş; 1000 soylu 50 estate power sağlarken 1000 köylü 0,05 estate power sağlıyormuş. Bu değerler, bölgeden bölgeye değişiklik göstermekle birlikte, ülkede yaptığınız reformlarla, estatelere verdiğiniz ayrıcalıklarla ve ülkenin yasalarıyla bu değerler belirlenecektir. Tabii ki eventler de bunlara dahil ama onlar hakkında daha sonra bahsedeceğiz. Estateler hakkında bilinmesi gereken bir diğer şey ise bölgelerdir. Estatelerin etki oranları da onların bulunduğu bölgelere göre değişiklik gösterecektir. Ben burada tahmin yürütüyorum sadece ama, belki de eu4’ün ilk sürümlerinde olan estate sistemindeki, estatelere toprak verme mekaniğini tekrar oyuna getirebilirler gibime geliyor. Bunların dışında Legitimacy, yani Crown Power’ınıza göre oyun size artılar ve eksiler sağlıyor. Taç gücünüze bağlı olarak, estate ayrıcalıklarını iptal etmenin maliyeti, yasalardaki politikaları değiştirmenin maliyeti, kabinenin verimliliği, parlamentonun beklenen maliyetleri ve diğer şeyler gibi konularda ya bonus ya da ceza alırsınız. Eğer Crown Power’ınız düşükse estatelerinizi memnun etmeniz gerekecek yoksa parlamentoyu ne kadar toplarsanız toplayın elinize hiçbir sonuç geçmez. Dört estate’in her birinin mevcut bir tatmini ve ona doğru ilerleyeceği bir denge vardır. Bazı esteteler ve bazı ülkeler, estate tatmininin dengeye diğerlerine göre daha hızlı ilerlemesini sağlayacak. Her estete’in, memnuniyetlerinin tüm ülkeyi etkilediği, estete türü başına 2 faktörü vardır; burada 'nin üzerindeki memnuniyet, bonus sağlarken ve altındaki memnuniyet, ceza verir. Eğer Estate tatmin oranı ’in altında ise, Estateler artık vergi vermeyecek. Daha da kötüsü ise o bölgede yaşayan ve o estate’e bağlı popülasyon isyan çıkarmaya daha yatkın olacak. Belki de İç Savaş çıkacak. - Soylu sınıfı sizin prestijinizi ve düşman casusları etkiler. - Ruhban sınıfı sizin teknoloji araştırma hızınızı ve diplomatik itibarınızı etkiler. - Tüccar sınıfı sizin tüccar gücünüzü ve üretim verimliliğinizi etkiler. - Sıradanlar(Köylüler) sizin yiyecek üretiminizi ve istikrar maliyetinizi etkiler. Köylü sınıfı yeni bir estate olacak. Bu sebeple bu sınıf daha da ilginçleşiyor. Ayrıca oyunda yemek mekaniği eklenmiş sanırım. Çünkü geliştirici sayfasında direk ‘food’ olarak yazıyor. Bunlar ilginç. En önemlisi de her ülkenin kendi özel estate birimleri olacakmış. Her biri birbirinin aynısı estatelere sahip ülkelerden ziyade kendi özel estateleri olan ülkeler.
Köy, Kasaba, Şehir… - Eu5
Eu5 Hakkında Son Gelişmeler, Oyun Ne Durumda Eu5 Ne Zaman Çıkacak Başka bir önemli mekanik daha. Arkadaşlar bu mekanik bir bölgenin popülasyon alması ve gerekli yatırımların yapılmasıyla büyümesini belirtiyor. Çok basit anlatacağım; neredeyse hiç bir insanın yaşamadığı bir bölge seçtiniz diyelim. Oradaki insanları öncelikle istihdam ediyor, ihtiyaçlarını gidermelerini sağlıyorsunuz. Ardından o bölge yavaş ama istikrarlı bir şekilde büyümeye devam ediyor. Ve yavaşça o bölge köy, kasaba, şehir, ilçe ve il oluyor. Eu4’deki province sistemine benzer bir şey ama çok daha gelişmiş hali. Önceki gibi development basıp bir anda oranın büyümesi gibi bir saçmalık olmuyor. Her şey daha gerçekçi bir şekilde yapılmış. Ayrıca oyundaki building sistemi de komple değişecekmiş. Kısaca oyundaki province sistemini komple değiştirdiklerini söylüyor ekip.
Otonomi ve Altyapı - Eu5
Eu5 Hakkında Son Gelişmeler, Oyun Ne Durumda Eu5 Ne Zaman Çıkacak Oyunda Eu4 oynamış olanların bileceği bir otonomi sistemini geliştirmişler. Mesela ülkenizdeki bir toprak, başkentinize ne kadar uzaksa ve arazi tipi ne kadar zorluysa, orayı yönetebilmeniz, orayı kontrol altında tutabilmeniz o kadar zorlaşıyor. Başkentinize yakın olan illerin otonomisi o kadar az oluyor ki bu da size çeşitli faydalar sağlıyor. Kısacası önceki yazımızda bahsettiğimiz Eu3’ün Ademi Merkeziyetçiliği ve Merkeziyetçilik mekaniği gibi. Merkezden ne kadar uzaktaysa şehir, o kadar debuff yer gibi bir şey. Aşağıdaki görselde de otonomisi olan bir şehrin aldığı bufflar ve debuffları göreceksiniz. Araya şunu da sıkıştırayım. Ademi Merkeziyetçiliğin yüksek olduğu şehirlerde yukarıda da gördüğünüz üzere oradan toplanan verginin belli bir kısmını toplayabiliyorsunuz. Geri kalan kısmına ne olduğunu ise o toprağı yöneten estate’e soruyoruz. Sizin yerinize o, sizin toplayamadığınız vergiyi topluyor ve (muhtemelen) kesintili olarak size geri ödüyor. Şimdi de altyapıdan bahsedelim. Yukarıdaki görseli dikkatlice izlerseniz Stockholm’ün içinde siyah çizgiler göreceksiniz. Bunlar yol arkadaşlar. Buradan da Eu5’e altyapının geleceğini anlıyoruz. Birçok Paradox oyununda olan sistem sonunda Eu5’e de geliyor. Bu sayede oyun artık daha da detaylaşacak. Mesela ikmal sorunu gibi konular bu altyapıyla doğrudan etkileşimde olacak diyebiliriz.
Denizcilik - Eu5
Denizcilik ve deniz savaşları hakkında anlatılmaya değer pek bir şey yok gibi görünüyor ne yazık ki arkadaşlar. Bizimle paylaştıkları sadece yukarıdaki görsel ve Eu4’de olan sistemin aynısı. Bu konuda oyuncular oldukça endişeli ve kaygılı. Bunun hakkında yapımcılar oyuncuların endişelerini görmüş olduklarını düşünüyorum. Bununla alakalı yeni açıklamalar yaparlar umarım. Çünkü her Paradox oyunun neredeyse ortak sorunu denizler. Bu konu üzerine ne yazık ki yeterli ilgi gösterilmiyor. Yazımızın sonuna geldik arkadaşlar. Daha detaylı bilgileri geliştirici günlükleri yayınlandıkça yazacağız. Bizi takip etmeyi unutmayın. Daha detaylı bilgi için benimde severek izlediğim Arts of War kanalının videolarını izleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=hTj0GyA6X_s&t=618s - Rimworld Benzeri Oyunlar, Hayatta Kalma Oyunları - En İyi Tycoon Oyunları PC, Düşük Sistem Gereksinimli Oyunlar Read the full article
0 notes
Text
Britanya Kraliyet Donanması 2027 yılına kadar lazer silahları kullanmaya başlayacak
İngiltere Savunma Bakanlığı'nın (MoD) 2027 yılına kadar savaş gemilerini DragonFire lazer silahlarıyla donatma planlarını duyurmasının ardından Britanya Kraliyet Donanması, bir modernizasyondan geçmeye hazırlanıyor. Başlangıçta 2032 yılı için planlanan bu plan, yeni bir savunma tedarik modeliyle hızlandırıldı. DragonFire aşağıdaki özelliklere sahiptir: İsabetli atış (bir kilometre uzaktan bozuk para vurma) ve düşük çalıştırma maliyetleri (atış başına 10 £) ile DragonFire, dronlar ve füzeler gibi hava tehditlerine karşı uygun maliyetli bir savunmadır. DragonFire, geleneksel silahların aksine, güvenilir bir güç kaynağına sahip olduğu sürece neredeyse sınırsız bir "şarjör" sağlayan bir lazer ışını kullanır. Son İran-İsrail çatışması geleneksel silahların sınırlarını açıkça ortaya koyuyor. Pahalı füzeler genellikle daha ucuz insansız hava araçlarını ve seyir füzelerini yok etmek için kullanılıyor ve bu da mühimmat ikmalinde sorunlara yol açıyor. DragonFire, sınırsız lazer cephane tedarikiyle bu sorunu ortadan kaldırıyor. Read the full article
0 notes
Text
Jeopolitik Dinamikler ve Türk Döküm Endüstrisi
Bir bölgedeki savaşlar ve jeopolitik dinamikler genellikle ekonomik etkiler yaratır ve döküm endüstrisi gibi endüstrileri de olumsuz yönde etkileyebilir. Küresel arenada yaşanan jeopolitik dinamikler, özellikle de Çin'in yükselen ekonomik gücü ve uluslararası ilişkilerdeki karmaşık durumlar, Türk Döküm Endüstrisi ni şekillendiren unsurlar arasında yer almaktadır. Jeopolitik dinamikler ve savaşların özellikle Türk Döküm Sanayi'si üzerindeki potansiyel etkileri şu şekilde olabilir: 1. Ham Madde Tedarikinde Sorunlar: Savaş durumları, bölgedeki lojistik sorunlar, güvenlik riskleri ve altyapı hasarları nedeniyle ham madde tedarik zincirlerinde kesintilere yol açabilir. Döküm endüstrisi, metal ve mineraller gibi çeşitli ham maddelere bağlı olduğu için bu durum, üretimi olumsuz etkileyebilir. 2. Üretim Kapasitesinde Düşüş: Savaşlar genellikle sanayi tesislerinin kapanmasına, üretim kapasitelerinin azalmasına ve enerji tedarikinde sorunlara neden olabilir. Bu, döküm endüstrisinin verimliliğini düşürebilir. 3. Pazar Belirsizliği: Savaş ve çatışma durumları, bölgesel ve küresel ekonomilerde belirsizlik yaratır. Belirsizlik, yatırımları ve tüketici talebini etkileyerek döküm endüstrisi üzerinde negatif bir etki yaratabilir. 4. Lojistik Sorunlar ve Taşıma Maliyetleri: Savaşlar, bölgesel ve küresel taşıma yollarını etkileyebilir. Lojistik sorunlar, malzeme taşıma maliyetlerini artırabilir ve tedarik zinciri üzerinde baskı yaratabilir. 5. Güvenlik ve İstikrarsızlık Nedeniyle Yatırım Azalması: Savaş durumları, bölgedeki güvenlik endişeleri ve genel istikrarsızlık nedeniyle yatırımları azaltabilir. Bu durum, döküm endüstrisindeki büyüme potansiyelini sınırlayabilir. Ancak, her şartta jeopolitik dinamikler ve savaşın etkileri bir döküm tesisi veya şirketi ile ilişkili faktörlere bağlı olarak değişebilir. Çatışma bölgeleri dışındaki diğer pazarlarda talep artışı gözlemlenebilir, çünkü bazı üreticiler bu tür durumları telafi etmek için alternatif kaynaklara yönelebilirler. Ayrıca, döküm endüstrisi geniş bir sektördür dolayısı ile farklı alt sektörler de farklı şekillerde etkilenebilir. Döküm sektöründeki en önemli oyuncular, genellikle büyük üretim kapasitelerine, teknolojik uzmanlığa ve küresel pazarlara erişime sahip olan firmalardır. Ancak, bu oyuncular zaman içinde değişebilir ve sektöre özgüdür. Jeopolitik dinamikler ve savaş ile birlikte savunma sanayindeki talebin artması ile birlikte döküm sektörü de genellikle bu yöne doğru evrilir. Filistin-İsrail, Ukrayna-Rusya savaşında olduğu gibi savaş durumları birçok sektörü etkileyecektir. Keza döküm sektörünü de derinden etkileyebilir; ancak bu jeopolitik dinamikler ve etkilerin yönetilmesi ve fırsatlara dönüştürülmesi, şirketlerin stratejik esneklikleri ve küresel vizyonlarına bağlıdır. Savaşların yoğunlukla Ortadoğu bölgesinde seyretmesi, jeopolitik dinamikler ve çevre bölgeleri etkilemesi nedeniyle, döküm sektörü açısından gözler Çin’e çevrilmektedir. Burada Çin ile ilgili genel bir analiz sunmak isterim.
Çin'in Döküm Sektöründeki Teknolojik İlerlemeler:
1. Robotik Uygulamaların Yaygınlaşması: • Çin, döküm tesislerinde robotik sistemleri yaygın bir şekilde kullanarak otomasyonu artırmıştır. • Robotlar, tehlikeli veya hassas görevlerde insan müdahalesini azaltarak verimliliği artırmıştır. 2. Akıllı Üretim ve İnternet Bağlantılı Sistemler: • Akıllı üretim uygulamaları, döküm tesislerinde üretim süreçlerini izlemek, analiz etmek ve optimize etmek için kullanılmaktadır. • İnternet bağlantılı sistemler, tesisler arasında veri paylaşımını kolaylaştırarak üretim süreçlerini entegre etmiştir. 3. 3D Baskı Teknolojisinin Entegrasyonu: • Çin, döküm endüstrisinde 3D baskı teknolojisini benimseyerek kompleks parçaların üretimini daha etkili ve maliyet etkin hale getirmiştir. • Bu teknoloji, prototip üretimi ve özel parça üretiminde önemli bir rol oynamaktadır. 4. Döküm Simülasyon Yazılımları ve Tasarım Optimizasyonu: • Simülasyon yazılımları, döküm süreçlerini sanal ortamda modelleyerek tasarım hatalarını önceden tespit etmeyi sağlamıştır. • Tasarım optimizasyonu, malzeme kullanımını optimize ederek ürün kalitesini artırmıştır. 5. Çevre Dostu Teknolojiler ve Sürdürülebilirlik Çabaları: • Çin, döküm endüstrisinde çevre dostu teknolojilere odaklanarak atık azaltma ve enerji verimliliği konularında çeşitli sürdürülebilirlik çabaları başlatmıştır. • Geri dönüşüm süreçleri ve çevre dostu üretim yöntemleri benimsenmiştir. 6. Veri Analitiği ve Büyük Veri Kullanımı: • Büyük veri analitiği, üretim süreçlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak karar alma süreçlerini iyileştirmiştir. • Veri analitiği, tesislerdeki verimliliği artırmak ve maliyetleri azaltmak için kullanılmaktadır. 7. Uluslararası İşbirlikleri ve Ar-Ge Yatırımları: • Çinli döküm şirketleri, uluslararası düzeyde teknolojik bilgi ve deneyim paylaşımı için çeşitli ülkelerle işbirlikleri yapmış ve Ar-Ge yatırımlarında bulunmuştur. 8. Çin Devlet teşvikleri : • Son dönemde ihracat yapan firmalara uyguladıkları devlet teşviklerini 2027 ye kadar uzatma durumu konuşuluyor. Bu teknolojik ilerlemeler, Çin'in döküm sektöründe daha verimli, çevre dostu ve rekabetçi olma çabalarını yansıtmaktadır. Ayrıca küçük ve orta ölçekli işletmeleri verimsizlik sebebiyle kapatarak büyük şirketlerin bünyesi içine almışlar.
Çin'in Döküm Sektöründeki Uluslararası Ticareti
1. İhracatın Geniş Kapsamı: • Çin, döküm sektöründe üretilen çeşitli ürünleri dünya geneline ihraç etmektedir. Bu ürünler arasında demir, çelik ve alüminyum döküm parçaları, otomotiv bileşenleri, inşaat malzemeleri ve endüstriyel ekipmanlar bulunmaktadır. 2. Küresel Liderlik ve Pazar Payı: • Çin, döküm endüstrisinde dünya genelinde en büyük ihracatçılardan biridir. Yüksek üretim kapasitesi ve rekabetçi fiyatlar, Çinli döküm şirketlerini küresel pazarda lider konuma taşımaktadır. 3. Asya-Pasifik Bölgelerine İhracat: • Çin, Asya-Pasifik bölgesindeki birçok ülkeye döküm ürünleri ihraç etmektedir. Bu ülkeler arasında Japonya, Güney Kore, Hindistan ve diğer Asya ülkeleri bulunmaktadır. 4. Avrupa Pazarına Yönelik İhracat: • Avrupa ülkelerine, özellikle Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi büyük endüstriyel pazarlara döküm ürünleri ihraç edilmektedir. 5. Kuzey Amerika'ya İhracat: • Çin, Kuzey Amerika pazarına döküm ürünleri ihraç etmektedir. ABD ve Kanada gibi ülkeler, Çinli döküm şirketleri için önemli ticaret ortaklarıdır. 6. Orta Doğu ve Afrika Pazarlarına İhracat: • Çin, Orta Doğu ve Afrika'daki ülkelere döküm ürünleri ihraç etmektedir. Bu bölgelerdeki enerji projeleri ve altyapı gelişmeleri, döküm ürünlerine olan talebi artırmaktadır. 7. Yatırımlar ve İşbirlikleri: • Çinli döküm şirketleri, uluslararası pazarlarda daha fazla varlık göstermek ve teknoloji transferi yapmak amacıyla yatırımlar yapmaktadır. Yerel şirketlerle ortaklıklar kurarak veya tesisler kurarak uluslararası işbirlikleri sağlanmaktadır. 8. Kalite Standartları ve Sertifikasyonlar: • Çin, uluslararası ticarette kabul gören kalite standartlarına uymak ve müşterilere güven vermek adına çeşitli sertifikasyon ve kalite kontrol süreçlerine odaklanmıştır. Çin'in döküm sektöründeki uluslararası ticaretteki bu çeşitlilik ve güçlü küresel varlığı, ülkenin ekonomik büyümesine ve endüstriyel gücüne önemli katkılarda bulunmaktadır.
Çin'in Döküm Sektörünün Global Etkileri
1. Fiyatlandırma ve Rekabetçilik: • Çin'in döküm sektörü, yüksek üretim kapasitesi ve düşük maliyetli üretim avantajı ile küresel pazarda rekabetçi fiyatlar sunmaktadır. Bu durum, dünya genelindeki döküm ürünleri fiyatlarını etkileyebilir. 2. Küresel Talebi Şekillendirme: • Çin'in döküm sektöründeki büyük üretim kapasitesi, küresel talebi etkileyerek endüstri ihtiyaçlarını şekillendirebilir. Özellikle inşaat, otomotiv ve enerji sektörlerindeki talep üzerinde belirgin bir etkisi vardır. 3. Tedarik Zinciri Entegrasyonu: • Çin, döküm sektöründeki küresel tedarik zincirinin önemli bir parçasını oluşturur. Çin'deki döküm tesislerinde üretilen ürünler, dünya genelindeki birçok endüstriyel sektörde kullanılmaktadır. 4. Uluslararası İşbirlikleri ve Yatırımlar: • Çinli döküm şirketleri, uluslararası pazarlarda daha fazla varlık göstermek ve teknoloji transferi yapmak amacıyla çeşitli ülkelerle işbirlikleri yapmakta ve yatırımlar yapmaktadır. Bu durum, küresel döküm endüstrisinin entegrasyonunu artırabilir. 5. Teknolojik İlerlemelerin Küresel Yansımaları: • Çin'in döküm sektöründeki teknolojik ilerlemeler, küresel düzeyde döküm endüstrisini etkileyerek üretim süreçlerini daha verimli ve çevre dostu hale getirebilir. Bu, diğer ülkeleri benzer teknolojik gelişmelere yönlendirebilir. 6. Çevresel Etkiler: • Çin'in döküm endüstrisinin büyüklüğü, çevresel etkiler açısından küresel düzeyde önemli bir rol oynamaktadır. Emisyonlar, atık yönetimi ve sürdürülebilirlik çabaları konusundaki politikalar, küresel çevre standartlarına etki edebilir. 7. Küresel Ekonomik Dengeler: • Çin'in döküm sektöründeki büyümesi ve ticareti, küresel ekonomik dengeleri etkileyebilir. Çin ekonomisinin performansı, küresel döküm talebi üzerinde etkili olabilir. 8. Endüstriyel İnovasyon ve Standartlar: • Çin, döküm sektöründe gerçekleştirdiği inovasyonlar ve benimsediği standartlarla küresel düzeyde endüstri normlarını etkileyebilir. Bu durum, diğer ülkeleri benzer iyileştirmelere yönlendirebilir. Çin'in döküm sektöründeki bu etkileri, küresel ekonominin ve endüstrinin dinamiklerini önemli ölçüde şekillendirmektedir. Her ne kadar Amerika ve Avrupa ile İngiltereye bağlı Avusturalya, Yeni Zellanda kanada gibi ülkelerde ambargo uygulamalarına rağmen bunlardan kurtulmak için birçok farklı lokasyondaki ülkede başta Türkiye olmak üzere firma imal kurmak ortaklık yapmak için de girişimleri devam etmekte. Çin'in Döküm Sektöründeki Gelecek Projeleri Çin'in döküm sektöründeki gelecek projeleri, genellikle ülkenin ekonomik hedefleri, endüstriyel stratejileri ve çevresel sürdürülebilirlik çabaları doğrultusunda şekillenir. Ancak, bu tür spesifik projelerin ayrıntıları genellikle resmi açıklamalar, endüstri raporları veya şirket stratejileri aracılığıyla öğrenilebilir. Genel olarak, Çin'in döküm sektöründeki gelecek projelerine ilişkin potansiyel alanlar şunlardır: 1. Teknolojik İnovasyon ve Akıllı Üretim: • Çin, döküm sektöründe daha fazla teknolojik inovasyon ve akıllı üretim uygulamalarına odaklanabilir. Bu, üretim süreçlerini daha verimli hale getirme, enerji tüketimini azaltma ve ürün kalitesini artırma amacını taşıyabilir. 2. Sürdürülebilirlik ve Çevresel Performans: • Gelecekteki projelerde çevresel sürdürülebilirlik ön planda olabilir. Atık yönetimi, enerji verimliliği ve emisyon kontrolü gibi konular, Çin'in döküm sektöründe sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma çabalarını yansıtabilir. 3. Yatırım ve Kapasite Artışları: • Çin'in döküm sektöründeki büyük şirketler, kapasitelerini genişletmek veya yeni tesisler kurmak amacıyla yatırımlar yapabilir. Bu, üretim kapasitesini artırarak küresel talebe karşılık verebilir. 4. Uluslararası İşbirlikleri ve Pazar Genişlemesi: • Çinli döküm şirketleri, uluslararası işbirlikleri ve ortaklıklar kurarak küresel pazarda daha fazla varlık gösterme yolunda projeler gerçekleştirebilir. Yabancı pazarlarda büyüme stratejileri, sektördeki rekabet avantajlarını artırabilir. 5. Dijitalleşme ve Veri Analitiği Uygulamaları: • Çin, döküm süreçlerinde daha fazla dijitalleşme ve veri analitiği uygulamalarını benimseyebilir. Bu, üretim süreçlerini daha etkili yönetmeyi, hataları önceden tespit etmeyi ve kaliteyi optimize etmeyi amaçlayabilir. 6. Yüksek Performanslı Malzemeler ve Yatırım Dökümü: • Çin, özellikle havacılık, savunma ve enerji sektörlerinde kullanılan yüksek performanslı malzemelerin üretimine odaklanabilir. Yatırım dökümü gibi özel uygulamalara yönelik projeler, endüstrideki çeşitliliği artırabilir. 7. Eğitim ve İnsan Kaynakları Geliştirme: • Gelecekteki projeler, döküm endüstrisinde uzmanlaşmış elemanların yetiştirilmesi ve sektöre nitelikli insan kaynakları sağlanması amacını taşıyabilir. Çin'in Döküm Sektöründeki Büyük Şirketleri ve Faaliyet Alanları: 1. Çin merkezli motor ve döküm şirketleri: Ağırlıklı olarak ağır kamyonlar, inşaat makineleri ve diğer endüstriyel uygulamalar için motor üretimi yapmaktadır. 2. Xinxing lokasyonunda, döküm demir boru üretimine odaklanmış bir şirkettir. Su ve gaz tesisatı gibi altyapı projelerine yönelik ürünler üretir. 3. Joyson lokasyonunda , otomotiv endüstrisinde faaliyet gösteren bir şirkettir ve döküm malzemeleri üretimi yapmaktadır. Özellikle otomotiv içi elektronik bileşenler üretiminde önemli bir rol oynamaktadır. 4. CFHI lokasyonunda , ağır makineler, döküm ve demir-çelik ürünleri gibi geniş bir endüstri yelpazesinde faaliyet gösteren bir devlet şirketidir. 5. Die casting sektöründe de ağırlıklı otomotiv döküm parçaları üretimi konusunda uzmanlık kazanmış şirketler bulunmaktadır. Özellikle bu şirketler jant üretiminde liderdir. Türk döküm sektörü için Çin döküm sektörü, hem rakip hem de fırsat olabilir; bu durum, jeopolitik dinamikler ve bir dizi faktöre bağlı olarak değişebilir. Çin Döküm Sektörü Rekabet Avantajları Nelerdir? 1. Üretim Kapasitesi ve Çeşitliliği: Çin, dünya genelinde döküm sektöründe en büyük üretici konumundadır. Geniş bir üretim kapasitesine ve çeşitliliğine sahiptir, bu da rekabet avantajı sağlar. 2. Düşük Maliyetli Üretim: Çin, genellikle düşük maliyetli üretim avantajına sahiptir. Bu, dünya pazarlarında fiyat rekabetçiliği elde etmelerine olanak tanır. 3. Uluslararası Pazar Hakimiyeti: Çin döküm sektörü, uluslararası pazarlarda güçlü bir varlığa sahiptir. Yüksek hacimli üretimleri ve geniş ürün yelpazesi ile birçok pazarda etkin bir rol oynarlar. Çin Döküm Sektörü Ne Gibi Fırsatlar Oluşturabilir? 1. Tedarik Zinciri İşbirliği: Türk döküm sektörü, Çin'deki döküm sektörüyle işbirliği yaparak, özellikle ham madde tedariki ve teknolojik altyapı konularında avantajlar elde edebilir. 2. Teknolojik Transfer: Çin, döküm teknolojileri konusunda gelişmiş bir ülke olarak bilinir. Türk döküm sektörü, Çin'den teknolojik transferlerle kendini güçlendirebilir. 3. “Niş”( Dar Pazar veya spesifik Pazar) Pazarlara Odaklanma: Türk döküm sektörü, belirli niş pazarlara veya özel ürün segmentlerine odaklanarak, Çin gibi büyük oyuncuların etkisini azaltabilir. Türkiye için Fırsatlar: Değerlendirilen Potansiyel Kazançlar Çin'deki krizin aksine, Türkiye'nin döküm sektörü bu senaryoda belirgin fırsatlar elde edebilir. 1. Alternatif Pazarlara Yönelme: Türk döküm şirketleri, Çin'in yaşadığı zorluklardan dolayı alternatif pazarlara yönelebilir, böylece küresel pazarlarda daha fazla varlık gösterebilir. 2. Yerel Talep Artışı: Türkiye'nin yerel pazarında döküm ürünlere olan talep artabilir, özellikle büyük altyapı projeleri ve inşaat sektöründeki büyüme devam ediyorsa. Çin döküm sektörü, Türk döküm sektörü için hem bir rakip hem de fırsat sunmaktadır. Rekabet avantajlarına sahip olmalarına rağmen, Türk şirketleri işbirliği yapma, teknoloji transferi sağlama ve özel pazarlara odaklanma gibi stratejilerle Çin pazarını etkili bir şekilde değerlendirebilirler. Bunların dışında Çin’ den ithal edilen bazı sektör ürünlerine konulan ilave vergilerin döküm sektörü ürünleri içinde konulması yerli üreticilerin korunmasını sağlayacaktır. Benzer uygulamaları Avrupa ve Amerika da yapmaktadır. Son dönemde Türk döküm sektöründe iki önemli sorun “mavi yaka personel” ve “kum ihtiyacı” olarak gözlemlenmektedir. Kum ihtiyacı için; yeni kum ocaklarına izin verilmesi, kum geri dönüşüm tesislerine teşvik ve imkan tanınması önemlidir. Mavi yaka personel ihtiyacı için; sektör yabancı işgücü ile açığı kapatmaya çalışmaktadır. Oysaki ekonomik şartlar yerli personel içinde cazip hale getirilir ve çalışma şartları iyileştirilebilirse sorun çözülmüş olacaktır. Bunun için maliyetlerin uzun vadeli faizsiz kredilerle desteklenmesi yeterli olacaktır. Bu arada fabrika modernizasyonları için yatırımlar yapılması ve bu konuda da destek sağlanması gerekmektedir. Türk döküm sektörü, küresel rekabet içinde kendine bir yer edinmek için inovasyon, kalite, esneklik ve özel taleplere odaklanma gibi unsurları güçlendirmesi gerekmektedir. Read the full article
#Avantajlar#Çin'inEkonomikGücü#DışTicaretİlişkileri#JeopolitikDinamikler#JeopolitikGerilim#KüreselEkonomi#RekabetAvantajları#SavaşveEkonomi#SektörelGelecek#StratejikPlanlama#TürkDökümSanayisi#Uluslararasıİlişkiler
0 notes
Text
Geçmiş Gündem 2022'nin sonunda Dünya bir "kusursuz fırtınanın" ortasında görünüyordu
Bügün Nerede kaldık? 2022’nin sonunda Dünya bir “kusursuz fırtınanın” ortasında görünüyordu: Enerji krizi, Gıda kıtlığı ve artan yaşam maliyetleri, silahlanma yarışı, lojistik sorunlar ve tabii ki Ukrayna’daki savaş. O zaman 2023 yılı iyi bir şeyin habercisi değilmiş gibi görünüyordu . Ancak önde gelen ekonomistlerin 2023 için çizdiği en kötü senaryodan da kaçınılmış görünüyor. Son yıllarda…
View On WordPress
0 notes
Text
0 notes
Text
F-16 | Aşırı yüksek maliyetler Ankara'yı ABD'den savaş uçağı almaktan caydırıyor
Fotoğraf: F-16 satışını İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine bağlayan ABD Kongresi Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Konseyi’nin bir üyesi, Rusya’nın resmi haber ajanslarından Sputnik’e verdiği demeçte, dayanılmaz yüksek maliyetleri ve piyasada daha düşük maliyetle daha modern versiyonların bulunması nedeniyle Türkiye’nin ABD’den F-16 savaş uçağı satın alma kararını iptal etmeyi…
View On WordPress
0 notes
Text
SESLİ DÜŞÜNCE.. MÜNZEVİ.. Yine kafam oldukça karışık. Epididim kesesine baskı yapan meni gibi boşaltılmayı bekleyen kelimeler ile doluyum. Dünden bugüne sıfır uyku ile geçirdiğim zaman içerisinde biraz düşündüm. Neden beynimi kilitleyen ve anlatarak bir nebze rahatlatabildiğim zihnimi burada döküyorum diye. Aslına bakarsanız oldukça kalabalık bir aile, oldukça kalabalık bir iş ortamı ve yine hatırı sayılır kalabalıkta tanıdığım, tanımadığım arkadaşlarım; Hepsi beni anlamıyor olamaz. Yalnızlığımda uzlaşılmış bir kuşatmaya tabii tutuluyor olamam. Benimle alakalı kısmı düşündüm durdum. Klasiktir; tercih edilmiş yalnızlık, maruz kalınmış yalnızlık diye ayrılıp durulur. Üstüne açıklamalar yapılır. Sordum kendime;Acaba maruz kalınan bir yalnızlık türünü tercih etmiş olabilir miyim diye.. Eski sevgililerimden biri geldi aklıma. Benim için ağlamak içtenliğini, yüceliğini göstermiş; bunu saklamadan yaşama netliğini ortaya koymuş insanlara karşı gösterdiğim boşluk,hiçlik,donukluk.Fedakarlık yapan insanlara, yapmaya hazır insanlara bunu yapma fırsatı bile vermeyişlerim geldi aklıma. Bu çok fena bir şeydir eminim. Biri sana evlenme teklifi ederse; Evet dersin. Hayır dersin. Gidiyorum demezsin! Hiçbir anlama gelmeyen, hiçbir boşluğu doldurmayan, yapmayan, yıkmayan bir cevabı yetim bir çocuk gibi sokakta bırakmazsın. Fakat insanız ya. Tabilerimiz var. Amalarımız. Lakinlerimiz. Benimde var. Hem de sanırım bile değil! Var yani net. Her bku sanırken, kendini savunmaya sıra geldiğinde sanmazsın! Öyledir. Sonra bir sigara yaktığımı hatırlıyorum. Cem Karacanın sesinden dinlediğim bir şiir geldi aklıma. ''ÖMRÜM'' Şiir’in bir bölümünde diyor ki; ‘’ Ateştin bardaktın çaydın. Olmazdın bunca, olsaydın. Yalnızdım ve yanımdaydın. Sanma ki tektim ağladım.’’ İnsan, yalnızlığında bir kim bulduğunda başka kimseye yer kalmıyor sanırım. İnsan, yalnızlığını kalabalık olmak istediğinin yokluğuyla inşa ettiğinde başka kimseye ihtiyaç duymuyor sanırım. bir şiiri vardır; ‘’Ben sensiz bin gece kan yuttum, sen bir gece sensiz kalmadın, mazursun!" Nietzsche, Böyle Buyurdu Zürdüşt kitabında diyor ki; ‘’ Gözümdeki yaş nereye kayboldu ve kalbimdeki tüy? Ah, hediye edenlerin yalnızlığı! Ah, ışık saçanların suskunluğu!’’ Anlıyorum ki dağlanmamış, kendi kendine uzun uzun kanamış, kanının tuzuyla pişmiş, kurumuş, güneşin sıcaklığıyla terlemiş açılmış, karların soğuğuyla donmuş, renk atmış bir yaranın üzerinde kalmış olmak, o yaranın sebebine kadit olmak, sancılı bir hâl. İnsanı, kendi aklı ile belaya saran haksız bir savaş. Kazandığında, kaybediyorsun..Buna fırsat maliyetleri de dahil değil... Yalnızlık aforizmalarında kaybolduğum anlarda işte böyle geçmişin keşkeleri dizilir...Bazılarının insan fobisi var, Adına yalnızlık diyorlar.- . Yalnızlık, özlem denizinde yüzmek oluyor ve kapı açılacak olmasından değil yıkılacak olmasından gıcırdıyor gölgesiz gezmenin ne olduğunu çoğunuz da bilirsiniz zaten yazdıklarımın çoğu da sizin için ama anlamıyorsunuz Kalbiniz çırılçıplaksa, yalnızsınızdır
1 note
·
View note
Text
Türkiye küresel lojistik üssü olmaya aday!
https://pazaryerigundem.com/haber/182148/turkiye-kuresel-lojistik-ussu-olmaya-aday/
Türkiye küresel lojistik üssü olmaya aday!
Cushman & Wakefield |TR International, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi iş birliği ile ‘Lojistik Pazar Görünümü Türkiye 2024’ raporunu yayımladı.
İSTANBUL (İGFA) – Türkiye’nin lojistik alanındaki yüksek yatırım potansiyelinin 2024 yılının ilk çeyrek verileri ile kapsamlı bir şekilde ortaya konduğu, uluslararası yatırımcılara özel olarak hazırlanan rapor Avrupa, Asya ve Ortadoğu ülkelerinden gelebilecek lojistik yatırımcılar için önemli veriler içeriyor.
Raporda Türkiye’nin ekonomik ve stratejik konum olarak öne çıkan özellikleri, lojistik sektör verileri, altyapı projeleri, yatırım bölgeleri, talep ve pazar koşulları, ortak piyasa uygulamaları, ticaret rotaları, teşvikler ve küresel trendler detaylı olarak ele alınıyor.
ULUSLARARASI YATIRIMCILAR İÇİN EKONOMİK, GÜVENLİ VE STRATEJİK BİR PAZAR FIRSATI
Dünyada ticaret yollarının Kızıldeniz çevresindeki çatışmalar ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile doğan tedarik zinciri krizleri nedeniyle değişim sürecini analiz eden rapor, bu nedenle uluslararası ticarette yeni pazar arayışına giren yatırımcılar için ‘yakın kıyı’ kavramının önem kazandığını ortaya koyuyor. Rapora göre, 2023 yılında jeopolitik riskler sonucunda yaşanan döviz kuru dalgalanmaları ve uzayan ticaret rotaları ile operasyonel maliyetleri artan, navlun fiyatları 1.480 dolardan 3.400 dolara yükselen ve daha ekonomik, güvenli ve çevreci tedarik zincirleri aramaya yönelen uluslararası yatırımcıların üretimlerini daha yakın bölgelere taşımasını ifade eden ‘yakın kıyı’ kavramı küresel tedarik zincirinde yaşanan krizlere karşı oluşturulan en güçlü argümanlardan biri olmaya devam ediyor. Kavramın merkezindeki ülkelerden biri de Türkiye.
Bugün çok uluslu şirketlerin üretim, ihracat ve yönetim merkezi olarak konumlandığı ülkemizin Avrupalı şirketler için en popüler kaynak bulma ve yeniden tedarik bölgelerinde 3’üncü sırada olduğunun belirtildiği raporda, “Türkiye’nin sunduğu stratejik avantajlardan Orta Koridor’un Kuzey Koridoru’na göre daha ekonomik ve hızlı olduğu belirtiliyor. Teknolojik ilerleme ve altyapı yatırımları sayesinde maliyet ve verimlilik avantajları daha ulaşılabilir olan Türkiye, savaş gündemi nedeniyle enerji sıkıntısı çeken Avrupa’nın aksine, ‘güvenli enerji arzı’ ile uluslararası yatırımcılar için tedarik zinciri sorunlarının üstesinden gelmek adına bir şans olarak görülüyor” ifadeleri yer alıyor.
TÜRKİYE, GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR LOJİSTİK ENDEKSİ’NDE 11’İNCİ
Agility Gelişmekte Olan Piyasalar Lojistik Endeksine göre 2023 yılında Türkiye, ‘yurtiçi ve yurtdışı fırsatları, işletme temelleri ve dijital hazırlık’ kriterlerinde aldığı skorlarla 11’inci sırada.
Raporda 100 milyar dolarlık lojistik pazarı ile küresel lojistik ihracatının yüzde 2,5’ini alan Türkiye’nin stratejik konumu, lojistik kapasitesinin son 5 yılda istikrarlı bir şekilde artması, yükselen altyapı yatırımları, ekonomik büyümesi, ihracat odaklı sanayi tabanı, nüfusu ve geniş iş gücü havuzu nedeniyle taşımacılık ve lojistik için küresel bir merkez olma potansiyeli olduğu vurgulanıyor. Rapora göre, Türkiye’nin bu alanda potansiyelini yükselten diğer önemli etkenler ise güçlü perakende pazarı ve hızla büyüyen e-ticaret kapasitesi. Bu kapsamda, Türkiye’nin bu yıl 89,42 milyar dolar olan dijital ticaret işlem değerinin 2027 yılında 136,89 milyar dolara yükselmesinin beklendiği belirtiliyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Ankara'da simit 15 TL'ye yükseldi
Ankara‘da simide yüzde 50 zam geldi. 10 liradan satılan simidin fiyatı, 15 liraya yükseldi. Ankara Pideciler, Simitçiler ve Çörekçiler Esnaf Odası Başkanı Savaş Delibaş, zam kararına artan maliyetleri gerekçe gösterdi. BAKANLIK YÜZDE 50 ZAM İÇİN 2 KEZ OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRDİ Esnaf odası, zam talebi için Ticaret Bakanlığı’na konuyla ilgili iki kez başvuru yaptı. Edinilen bilgiye göre, Bakanlık…
View On WordPress
0 notes
Text
Avrupa’da Gıda Fiyatlarındaki Artış Endişe Verici Boyutlara Ulaşma Eğiliminde
Avrupa’da Gıda Fiyatlarındaki Artış Endişe Verici Boyutlara Ulaşma Eğiliminde
Avrupa’da gıda fiyatlarının salgın sonrası yaşanan talepteki artış, tedarik zincirlerinde büyüyen sorunlar, Ukrayna’da devam eden savaş ve yükselen enerji ve lojistik maliyetleri ve aşırı kuraklık nedeniyle daha da artması bekleniyor. Avrupa’da salgın sonrası yaşanan talepteki artış, tedarik zincirlerinde büyüyen sorunlar, Ukrayna’da devam eden savaş ve yükselen enerji ve lojistik maliyetleri…
View On WordPress
0 notes
Text
Savaş, enerji krizi ve enflasyon karşısında ne yapmalı?
🇨🇭SESİ- İklim felaketi, pandemi ve Ukrayna savaşının yanı sıra Avrupa bu kış başka bir toplumsal kriz yaşayacak. Büyük ölçüde artan enerji fiyatları ve yüksek enflasyon nedeniyle Avrupa'da yoksulluk büyük ölçüde artacak. Bundan İsviçre’de nasibini alacak. Bu ülkede de, çevre ülkelerdeki emekçiler için kapsamı ve sonuçları daha ciddi olsa bile, enerji kıtlığı ve yükselen fiyatların zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kalacak. Sol yapılar, Ukrayna savaşı, iklim felaketi, enerji krizi ve devasa fiyat artışlarını birlikte düşünme zorluğuyla karşı karşıya. Bu patlayıcı duruma etkili bir şekilde karşı koyabilecek talepler ve somut eylemler geliştirmelidir. İSVİÇRE’DE KRİZ YÖNETİMİ Economiesuisse (şirketler birliği) , yaz aylarında, herhangi bir enerji kıtlığının hiçbir koşulda şirketler için gaz kotalarına yol açmaması gerektiğini açıkça belirtti. İş dünyası temsilcileri, bilinen pandemi kelimesini kullanıyor ve aslında tüm şirketlerin bir şekilde “sistematik olarak önemli” olduğunu, çünkü ülkenin “kritik altyapısını” oluşturduklarını iddia ediyor. Bu nedenle özel haneler enerji tasarrufu yapan ilk kişiler olmalıdır. Geceleri sokak ışıklarını kapatmak gibi birkaç "kamu" önlemi de sunuldu. İsviçreli kapitalistler, kriz yönetimini bir kez daha kişisel sorumluluk ve gönüllülüğe ya da kârları korumaya ve yerel sermayenin rekabet gücünü savunmaya yönlendiren Federal Konsey'den destek alıyor. 31 Ağustos 2022'de hükümet , kriz stratejisini ve 80 bireysel enerji tasarrufu ipucunu halka sundu. Yasaklar ve kotalar, yalnızca gaz gerçekten kıt hale gelirse uygulanacaktır. Ancak bunların sektörü de etkileyip etkilemeyeceği henüz belli değil. Genel olarak, tartışma küçük ve yaratıcı olmayan önerilerle karakterize edilir. Kamusal alanlarda veya özel evlerde enerjinin nerede tasarruf edilebileceğine odaklanır. Öte yandan, en fazla maliyetleri düşürmeye yönelik geçici başvurular şirketlere yöneliktir. Her şeyden önce, enerji tüketiminde gerçekten sürdürülebilir bir azalmanın politik kararlara bağlı olduğu gözden kaçırılıyor: toplu taşımanın yaygınlaşmasından, bina yalıtımından, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasına kadar. İkincisi, enerji tüketimindeki eşitsizlik gizleniyor. Sanki bir villayı ısıtmak ile dört kişilik bir ailenin yaşadığı üç odalı bir daireyi ısıtmak arasında hiçbir fark yokmuş gibi. Aynı zamanda, sıcak yaza rağmen iklim krizi görmezden geliniyor. Federal Konsey şu anda özel yatırım şirketi Energy Infrastructure Partners ile işbirliği içinde yeni gazla çalışan elektrik santrallerinin inşası için “acil durum planları” hazırlıyor. Siyaset ve iş dünyasından çeşitli aktörler, yaklaşan krizi enerji geçişine savaş ilan etmek, fosil yakıtlı santralleri ve nükleer enerjiyi rehabilite etmek için kullanmaya çalışıyor. SVP'nin 20 Ağustos 2022'deki delege toplantısında sadece bir "enerji generali" talep edilmedi. Rusya'ya yönelik yaptırımların kaldırılması da "Rusya'dan yeniden enerji elde edebilmek için" enerji krizine çözüm olarak önerildi. Bir delege tarafından yapılan bu açıklama, enerji ticareti ve taşımacılığının nasıl çalıştığına dair çok sınırlı bir anlayışı yansıtsa da, Avrupa haklarının Putin'in savaş rejimiyle anlaşma konusunda giderek daha özgüvenli bir şekilde ısrarda bulunması dikkat çekiyor. Avrupa'daki gerici ve aşırı sağcı partiler ve başkentin bir kısmı, özellikle Almanya'daki fosil araba ve kimya endüstrisi, Putin ve rejimi ile ticari ilişkileri yeniden başlatabilmek amacıyla bir barış anlaşması için giderek daha fazla bastırıyorlar. (yani, tüm hammadde kaynaklarının üzerinde). ŞİRKETLERİN YENİNDEN DAĞITILMASI VE ZENGİNLEŞTİRİLMESİ Enerji krizi sadece kitlesel bir yoksullaşmaya yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal eşitsizliği daha da artıracaktır, çünkü özellikle fosil yakıt şirketleri kriz sırasında halkın zararına kendilerini zenginleştireceklerdir. Büyük petrol şirketlerinin kârları savaşın başlamasından bu yana yeni rekorlar kırdı. Petrol ve gaz üreticileri artan fiyatlardan kar elde ederken, bazı petrol ve gaz tüccarları büyük mali sıkıntılar içine giriyor. Almanya'nın en büyük gaz ithalatçısı Uniper gibi birçok enerji ticareti şirketi, müşterilerine gaz teslimatı sözü verdikleri ve Rusya'dan gelen kısıtlı teslimatlar veya "serbest piyasa"daki gazın yerine getirilemeyecek kadar büyük oranda artması nedeniyle artık bunları yerine getiremedikleri için zor durumda kaldılar. Almanya'daki gaz vergisinin yaklaşık 34 milyar avroluk vergi parasıyla, gaz ticareti yapan şirketler artık kurtarılacak. Uniper, VNG ve EWE gibi şirketlerin, Putin'in otokrasisiyle yıllarca iş yaptıktan sonra, işçiler pahasına kendilerini zenginleştirmeleri “kirliliklerini” bir kez daha gösterdi. Yıllardır kamu sektörü aleyhine yüksek enerji fiyatlarından yararlanan ve mali açıdan iyi durumda olan diğer gaz tüccarlarının da Alman hükümetiyle el sıkıştığı artık açık. Bu kriz vurguncularına 3,4 milyar avroya kadar, emekçiler tarafından yaratılan bir servet ödenecek. Elbette İsviçreli ticaret şirketleri DXT Commodities ve Ticino'dan Enet Energy, milyarderin kurduğu ticaret evi Gunvor ve Putin'in sırdaşı Gennady Timtschenko ve 0 kamuya ait olan Axpo da orada.
İsviçre'de de kurnaz kapitalistler krizden ve nüfus pahasına kâr etmek istiyorlar. Piyasa fetişistlerinin mutfağından en son çıkan, örneğin 2021'de iki yıllığına ucuz elektrik alan ve artık her şeye ihtiyacı olmayacak şirketlerin, fazla elektriği mevcut piyasa fiyatlarından satabilecekleri ve büyük karlar elde edebilecekleri fikri. Bu şekilde şirketler, enerji tasarrufu için teşviklere sahip olacak ve aynı zamanda para kazanabilecekler. Bu tür kriz vurguncularına yönelik eleştiriler gündeme geldiğinde, İsviçre basınındaki silahşörler, toplumun ekonomik nedenlerden dolayı donmasını ve şirketlerin daha fazla kar yapmasını savunuyor. SOL YAPILAR HAREKETE GEÇMELİ Şimdiye kadar, bu durum hakkında sol yapılardan çok az öneri geldi. Sosyal Demokratlar, şu anda fazladan kâr elde eden enerji şirketlerini kârın bir kısmından gönüllü olarak (!) vazgeçmeye ikna etmek istiyorlar. Aksi takdirde sonbahardan başlayarak, enerji fiyatları için bir tavan fiyat önerilecek ve bu da iş birlikleri ve liberaller tarafından reddedilecekti. Ara sıra görüş açıklamaları dışında, sendikalar tartışmaya pek müdahale etmediler. Ancak şu ana kadar bir önlem kataloğu, eylem planı, fiyat artışlarına karşı bir protesto açıklaması bile yok. Pandemide olduğu gibi ateşkes politikasının arkasına saklanıyor ve sessiz kalıyorlar. Solcular olarak, enerji krizi ve enflasyonun ücretlilere kaydırılmasına, toplumun ve ekonominin ekolojik dönüşümüne ve Ukrayna (ve Rus) halkıyla dayanışmaya karşı mücadeleyi birleştirmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor. Sol bu üç ekseni birleştirmeyi başaramazsa inandırıcılığını kaybeder. - Ukrayna ile dayanışmadan vazgeçilirse ve (enerji) fiyatlarının düşürülmesi ve Avrupa'daki yoksulluğun hafifletilmesi için bir barış anlaşmasında ısrar edilirse, yalnızca fosil sermayenin taleplerini desteklemekle kalmaz, aynı zamanda Ukraynalı ücretlilerin çıkarları üzerinde Avrupa merkezli ve yeni sömürgeci gibi davranır. - Ekolojik ve sosyal talepleri birbirine düşürüyorsanız, enerji kıtlığı ve yoksullaşma karşısında yeni fosil santrallere izin vermek istiyorsanız, iklim felaketi düşünüldüğünde kesinlikle mümkün olmayan ekolojik dönüşümü ileri bir tarihe ertelersiniz. 2022 yazında Avrupa'yı kasıp kavuran sıcak hava dalgası, kuraklık ve sağanak yağışlar bir başka sert uyarıydı. - Son olarak, emekçilerin sosyal kaygılarını görmezden gelmek bir seçenek değildir. Sağ partiler ve yan düşünürler, toplumsal hoşnutsuzluğu fabrikalarına yönlendirmek için fırsat bekliyorlar. Putin'i rehabilite etmek ve (liberal) enerji geçiş çabalarından uzaklaşmak için mevcut durumdan yararlanmaya çalışacaklar. BU KAPİTALİZME KARŞI NE YAPILMALI ? Enerji krizi, fosil kapitalizmin enerjiye olan açlığı hakkında bir şeyler yapmak ve toplumu sosyal ve ekolojik olarak yeniden inşa etmek için bir fırsat sağlayabilir. Bunun yerine, Federal Konsey kendisini sermayenin çıkarlarını korumakla sınırlar. İhtiyacı olanlar, öncelikle yüksek enerji fiyatlarını karşılayamayanlardır. Krize ilerici bir yanıt, gerekli ve gereksiz enerji tüketimini ayırt etmek zorunda kalarak çözüm üretilebilir. Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılamak için uygun fiyatlı enerjiye sahip olma hakkı da olmalıdır. Felaket kapitalizminin üst üste binen krizleri göz önüne alındığında, kısa vadeli taleplere ek olarak (yeni fosil santrallerin yasaklanması, emekçilerin ve emeklilerin maaşlarının artırılması, krizden kâr edenlerin vergilendirilmesi, ücretsiz toplu taşımanın yaygınlaştırılması, enerjiye kamu yatırımları, apartmanların verimli bir şekilde yenilenmesi ve enerji tüketimini azaltmak için çalışma saatlerinin azaltılması vb.) Şirketlerin kamulaştırılması ve tüm enerji sektörünün sosyalleştirilmesi de uygun bir çözüm olabilir. Kullanıcıların ve çalışanların kontrolü altında enerji üretimi, nakliyesi ve arzının kamu mülkiyetine devredilmesi, tüm insanlara düşük fiyatlı bir temel enerji arzını garanti etmek ön şartı olmalarıdır. Bu şekilde, toplumun acilen fosilleşmesiyle somut bir şekilde mücadele edilebilir ve böylece enerji krizi, enflasyon ve aynı zamanda iklim felaketi etkin bir şekilde önlenebilir. Read the full article
0 notes
Text
Evren Devrim Zelyut: Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi geliyor!
Evren Devrim Zelyut: Cumhuriyet tarihinin en büyük krizi geliyor!
Dün enflasyon rakamları açıklandı. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık %61,14, aylık %5,46 arttı. Bu rakamlar bizim için sürpriz oldu mu? Hayır. Aylardır Türkiye üzerine gelecek büyük bir enflasyon dalgasından bahsediyorduk. Bu dalganın nedeni de öyle AKP’nin dediği gibi salgın ve savaş da değil. Evet salgınla, savaşla girdi maliyetleri yukarı çıktı, ancak AKP ekonomi modeli dışa bağlı üretim…
View On WordPress
0 notes