Tumgik
#rokfor küflü peynir
whatthemakrihori-blog · 4 months
Text
Tumblr media
Rokfor peyniri nedir? Faydaları ve özellikleri nelerdir?
Rokfor peyniri, kendine özgü keskin ve yoğun bir lezzete sahiptir. Rokfor küflü peynir çeşitleri arasında gösterilmektedir. Bu peynir, mavi küf mantarlarının verdiği belirgin bir tat ve kokuya sahiptir. Ayrıca besleyici bir içeriğe sahip olan Rokfor peyniri, yüksek protein ve kalsiyum içeriğiyle besleyici bir atıştırmalık olarak tercih edilmektedir. Rokfor Türkiye’de de satılmaktadır ancak has fransız Rokfor peynirini tatmanız için ithal rokfor peyniri tüketmenizi tavsiye ediyorum.
Bu blog içeriğinde Rokfor peyniri özellikleri ve Rokfor peyniri nasıl tüketilir? Bunları konuşacağız.
Rokfor Peyniri Nedir?
Rokfor peyniri, genellikle koyun, inek veya keçi sütünden yapılan, içerisinde küf mantarı bulunan ve yoğun bir tada sahip olan bir tür mavidir. Bu peynir genellikle Fransa'nın Roquefort-sur-Soulzon bölgesinde üretilir ve dünyaca ünlüdür.
Rokfor peyniri özellikleri şunlardır:
Yüksek protein içerir.
Antioksidanlar bakımından zengindir.
Bağışıklık sistemine etki edip bağırsakları çalıştırmada görev alır.
Küflü peynir çeşitleri arasındadır.
Rokfor peyniri genellikle salatalarda, sandviçlerde veya atıştırmalıklarda tercih edilir. Yoğun tadı sayesinde küçük miktarlarda tüketilmesi yeterli olabilir. Kalp sağlığı ve kilo kontrolü açısından dikkatli tüketilmesi önerilir.
Rokfor peyniri hangi ülkenin peyniridir?
Rokfor peyniri, Fransa'nın en ünlü ve lezzetli peynir çeşitlerinden biridir. Bu özel peynir, M.Ö. 1. yüzyılda Fransız tarihçi Pliny tarafından bile övülmüştür. Rokfor peyniri, özel mayalar eklenerek üretilen ve özel bir olgunlaşma sürecinden geçirilen bir mavi küf peyniridir. Rokfor peyniri, Fransa'nın Roquefort-sur-Soulzon bölgesinde üretilen ve özel olarak adlandırılan peynirdir.
Bu özel peynir, Fransa'da üretilen Rokfor peynirine tamamen uyumlu bir şekilde üretilir ve genellikle "Rokfor tipi peynir" olarak adlandırılır. Gerçek Rokfor peyniri ise sertifikalı olarak üretilip dünya çapında en iyi mavi küf peynirlerinden biri olarak kabul edilir.
Rokfor peyniri nasıl yapılır?
Çiğ süt
Penicillium Roqueforti kültürü
Maya
Tuz
Rokfor peyniri yapımında temel malzemeler çiğ süt, Penicillium Roqueforti kültürü, maya ve tuzdur. Bu malzemeler özenle seçilir ve özel bir süreçte bir araya getirilerek eşsiz Rokfor peynirinin lezzetini oluştururlar.
Rokfor Peyniri Yapım Süreci
Rokfor peyniri, özel bir işlem sürecinden geçen ve belirli koşullarda olgunlaştırılan bir tür mavi küflü peynirdir. Bu peyninin yapım süreci özenle adım adım gerçekleştirilir:
Süt Toplama: İlk adım olarak, taze inek sütü kullanılır. Bu sütler genellikle sabah ve akşam olmak üzere gün içinde toplanır.
Pastörize Etme: Toplanan sütler pastörize edilir. Bu işlem sırasında mikroplar yok edilir ve süt temiz hale getirilir.
Mayalama: Süt, özel mayalar ile karıştırılarak mayalanmaya bırakılır. Bu aşamada süt yoğunlaşır ve karakteristik lezzeti oluşmaya başlar.
Kıvama Getirme: Mayalanan süt, istenilen kıvama gelene kadar dinlendirilir ve işlenir. Kıvamın doğru ayarlanması peynirin kalitesini belirler.
Mavi Küf Eklenmesi: Olgunlaşma sürecinde peynire karakteristik mavi renk ve tadını veren özel küfler eklenir.
Olgunlaştırma: Peynir olgunlaşmaya bırakılır ve belirli bir süre boyunca özel koşullarda bekletilir. Bu süreçte peynirin lezzeti ve dokusu gelişir.
Rokfor peynirinin lezzetinin ve kalitesinin belirlenmesinde yapılan her adım önemlidir. Bu özenli süreç, enfes aromalı ve benzersiz bir peynirin ortaya çıkmasını sağlar.
Rokfor peyniri ile neler yapılır?
Rokfor peyniri, lezzetli ve karakteristik bir tada sahip olduğu için birçok farklı yemekte kullanılabilir. İşte Rokfor peyniri ile yapılabilecek lezzetli tarifler:
Rokforlu Salata: Rokfor peyniri dilimleriyle zenginleştirilmiş bir yeşil salata, farklı dokuları bir araya getirerek harika bir lezzet sunar. Üzerine ceviz ve bal ile tatlandırılarak servis edilebilir.
Rokforlu Kanape: Ekmek dilimlerine sürülen rokfor peyniri, üstüne dilimlenmiş armut veya üzüm ile taçlandırılarak nefis atıştırmalıklar elde edilebilir.
Rokforlu Steak: Izgara edilmiş biftek dilimlerinin üzerine rokfor peyniri ekleyerek, peynirin erimesiyle ete eşsiz bir lezzet katılabilir.
Rokforlu Sos: Rokfor peyniri, krema ve tuz ile bir araya getirilerek harika bir sos elde edilebilir. Bu sos, makarna veya ızgara tavuk gibi yemeklerin yanında sunulabilir.
Rokforlu Ekmek: Kahvaltı veya atıştırmalık olarak rokfor peyniri ile birlikte servis edilen taze ekmek dilimleri, farklı ve lezzetli bir seçenek olabilir.
Rokfor peyniri, yemeklere derin bir lezzet katacak ve sofranıza farklı bir tat getirecektir. Bu tarifleri deneyerek damak zevkinizi şımartabilirsiniz.
Rokfor peyniri faydaları nelerdir?
Rokfor peyniri, içeriğinde bulunan besleyici ögelerle sağlık açısından birçok fayda sunmaktadır. İşte Rokfor peynirinin sağlığınıza olan olumlu etkileri:
Rokfor peyniri, yüksek miktarda protein içerir. Protein, kasları güçlendirmeye yardımcı olur ve vücudunuzun enerjisini korumasına yardımcı olur.
Peynir çeşitleri genellikle kalsiyum açısından zengindir ve Rokfor peyniri de bu açıdan zengin bir kaynaktır. Kemiklerin ve dişlerin sağlıklı kalmasına yardımcı olur.
Rokfor peyniri B12 vitamini açısından zengindir. Bu vitamin, sinir sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olur ve kırmızı kan hücrelerinin oluşumunda önemli bir rol oynar.
Rokfor peyniri, antioksidanlar açısından zengindir. Antioksidanlar vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerine karşı koruyabilir ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilir.
Fermente bir ürün olan Rokfor peyniri, sindirim sisteminde faydalı olan probiyotik bakteriler içerir. Bu bakteriler sindirim sağlığını destekler ve bağışıklık sistemini güçlendirebilir.
Rokfor peyniri faydaları düzenli ve dengeli bir şekilde tüketildiğinde sağlık üzerinde etkisini göstermeye başlar.
Rokfor peyniri hangi peynire benzer?
Rokfor peyniri, yoğun ve keskin bir tadı olan bir tür mavi peynirdir. Rokfor peynirine en yakın peynir olan Gorgonzola peynirine de benzetilebilir. Her iki peynir de mavi küf içerir ve benzer bir tat profiline sahiptir. Ancak, Gorgonzola peyniri genellikle daha kremamsı bir dokuya ve daha hafif bir tada sahiptir. Rokfor peyniri ise daha yoğun ve keskindir. 
Rokfor peyniri muadili olan Gorgonzola peyniri cafe de paris sosu yapımında da kullanılabilir. Rokfor peyniri alternatifi olan Gorgonzola, denenmesi gereken bir peynirdir. Bunun sebebi fransız peynir çeşitlerinin efsanevi bir tada sahip olmasıdır.
Rokfor peyniri neden pahalı?
Rokfor peyniri fiyatı, üretim süreci oldukça özen gerektiren bir fiyatı olduğundan yüksektir. Bu nedenle, diğer peynir türlerine göre daha yüksek maliyetlidir. İşte Rokfor peynirinin neden pahalı olduğuna dair bazı faktörler:
Özel Üretim Yöntemi: Rokfor peyniri, özel olarak seçilmiş küflerle oluşturulur ve uzun süre olgunlaştırılır. Bu özel üretim yöntemi, emek ve zaman gerektirir, bu da maliyeti artırır.
Sınırlı Üretim Alanları: Rokfor peyniri, belirli bölgelerde, genellikle Fransa'nın Roquefort şehrinde üretilir. Bu sınırlı üretim alanları, peynirin nadir olmasına ve dolayısıyla fiyatının yüksek olmasına neden olur.
Kaliteli İçerikler: Rokfor peyniri için kullanılan malzemelerin kalitesi oldukça önemlidir. Kaliteli süt ve özel küfler kullanılarak üretilen bu peynir, yüksek standartlara sahiptir ve bu da maliyetini artırır.
Uzun Süreli Olgunlaştırma: Rokfor peyniri, genellikle uzun süre olgunlaştırılarak lezzetinin gelişmesi sağlanır. Bu süreç, depolama alanları ve özel koşullar gerektirir, bu da ek maliyet demektir.
Rokfor peynirinin pahalı olmasının temel nedenleri arasında özel üretim yöntemleri, sınırlı üretim alanları, kaliteli içerikler ve uzun süreli olgunlaştırma süreci gibi faktörler yer almaktadır. Bu nedenlerden dolayı, Rokfor peyniri diğer peynir çeşitlerine göre daha yüksek bir fiyatla satılmaktadır.
En iyi rokfor peyniri nerede satılır?
Rokfor peyniri genellikle özel vakumlu ambalajlarda marketlerin peynir reyonlarında ya da premium gıda mağazalarında bulunabilir. Ancak en iyi kalitede ve geniş bir çeşitlilik arayanlar için peynir dükkanları veya gurme peynir marketler daha uygun olabilir. Bu mağazalarda genellikle yerel üreticilerin ürünleri bulunur ve farklı aromaları deneme şansı sunar. Ayrıca, online alışveriş platformları da rokfor peyniri satın almak isteyenler için harika bir seçenektir.
Rokfor peyniri satın alırken dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:
Tazelik: Rokfor peyniri en iyi taze olduğunda lezzeti en üst seviyededir. Taze ve kaliteli ürünler tercih etmek önemlidir.
Marka ve Üretici: Tanınmış markaların ürünlerini tercih etmek, kaliteli ve güvenilir bir rokfor peyniri satın almanıza yardımcı olabilir.
Saklama Koşulları: Rokfor peyniri, uygun şekilde saklandığında daha uzun süre tazeliğini korur. Satın aldıktan sonra buzdolabında muhafaza etmek önemlidir.
1 note · View note
alternatif-tip · 8 years
Link
Ekmek, peynir, sebze ve meyve gibi gıdaların küflü kısmını kesip kalanını yemek pek çok kişinin yaptığı bir şeydir. Peki küflenen gıdaların kalan kısmını tüketmek sağlığa zararlı mıdır ? Bu yazımızda size bu konuda bilgiler vereceğiz.
Ekmeğinizin yüzeyindeki, meyvelerinizin içerisindeki noktacıklı veya gruplar halindeki küfün arkasında aslında sandığınızdan çok daha fazlası bulunmaktadır. Genellikle yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz ve “küf” olarak adlandırılan renkli kısımlar, buna neden olan mantarların üreme hücreleridir (sporlarıdır). Küfe neden olan mantarların geri kalanı ise, besinlerin içerisine doğru dallanıp saçaklanarak gider ve çıplak gözle görülmeleri çok zordur. Dolayısıyla peşinen söyleyelim : yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz küf, “buzdağının sadece görünen yüzü” olduğu için, o kısmı kesip atmanız mantarlardan tamamen kurtulmuş olmanız demek değildir. Yani eğer ki böyle bir uygulama yapıyorsanız, muhtemelen bol bol küf yiyorsunuz demektir.   Uzmanlar küfün tüm besine yayıldığını ve bunun yenmesi durumunda zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerttiğini, iç organlarda ve karaciğerde tahribata yol açtığını söylemektedir. Ve küfün vücut üzerindeki zararı yavaş ama öldürücü olabilmektedir. Gıdalar hazırlanırken hijyene dikkat edilmemesi, yeterince pişirilmemesi gibi yapılan dikkatsizlikler sonucu besinler vücuda yarardan çok zarar verebiliyor. Uzmanlar küflenen yiyeceğin ziyan olmasın diye atılmayıp sağlam kısmının kullanılmaya devam edilmesinin karaciğer hastalıklarına yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Ev hanımları genellikle salça, ekmek gibi gıdaların küflü kısmını atarak kalan tarafını kullanmayı tercih ediyor. Küf, ekmek üzerindeki yeşil noktalarla ya da meyvedeki kadife görünümlü beneklerle sınırlı zannedilse de ; küf gıdanın en alt kısmından başlayarak yüzeye doğru gelişir. Buğday ve ürünleri başta olmak üzere tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde küflenmeyi başlatan mantarlar “aflatoksin” denilen zehri oluşturur. Etkisini hemen göstermeyen aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerterek, iç organlar ve özellikle de karaciğerde tahribata yol açarlar.   KÜF YENİRSE NE OLUR ? Aflatoksin alındıktan sonra vücutta karın ağrısı, kusma, çeşitli yerlerde ödem oluşması, karaciğer, kalp ve böbreklerde yağlanma, koma ve ölüm gibi sonuçları olabilir. Kısaca küf yenir mi sorusuna verilebilecek cevap bütün küflerin yararlı denilip tüketilemeyeceğidir. Ayrıca bazı besinler dışında küflerin bulunduğu alan kesilip uzaklaştırıldıktan sonra bile tüketilmemesi gerekir. Çünkü küfleri oluşturan mantarların lifleri temizmiş gibi görülen yerde bulunabilir ve tüketildiğinde insanda çok büyük etkilere neden olabilir. Ülkemizde özellikle Doğu Anadolu bölgesinde küflü peynir lezzetli olduğu için çok tüketilmektedir. Bu lezzetleri sevenler, özel olarak üretilmiş peynirleri tüketmelidirler. Maviküflü rokfor, gorgonzola ve stilton gibi peynirler küf kullanılarak özel olarak üretilir. Bu tür peynirlerin insan sağlığı açısından zararlı etkileri bulunmamaktadır. KÜFLÜ PEYNİR SAĞLIKLI MIDIR ? Besin küflerinden özellikle peynir küfleri, halk arasında faydalı olarak bilinmektedir. Faydalı olarak bilinmesinin nedeni penisilin denilen antibiyotiğin küften elde edilmesidir. Fakat küf, o antibiyotik elde edilinceye kadar birçok farklı aşamadan geçmektedir. Yani küfün ham hali faydalı değildir. Bütün küflerde olduğu gibi peynir küflerinde de aflatoksin denilen zehirli madde bulunmaktadır. Bu maddenin başta karaciğer olmak üzere vücuttaki belirli organlara küçümsenemeyecek kadar zararlı etkileri vardır. Ayrıca bu maddenin kanserojen etkisi de bulunmaktadır. İngiltere’de, küflenme uzmanı Dr. Patrick Hickey’in rehberliğinde “en iyi dönemlerini geri bırakmış” bazı küflenmiş peynirler incelendi. Bu incelemede Dr. Patrick Hickey, tarihi geçmekte olan ve birazı küflenmiş bir Cheddar peynirinin küflü kısmının olduğu gibi kesilip atılması halinde peynirin geri kalan kısmının yenmesinde bir sakınca olmadığını söyledi. Cheddar ve parmesan peynirleri, kuru peynirler. Küfün oluşması için rutubet gerektiğinden bu peynirlerdeki küf tabakası yüzeyin altlarına pek inmiyor. Tabii kimi peynirler özel olarak küflendiriliyor. Stilton ve Roquefort gibi kuvvetli küflü peynirlerin üretiminde “penicillium roqueforti” kullanılıyor. Yumuşak peynirlerdeyse, küf özel olarak peynire eklenmediği takdirde, küf belirtisi listeria ve salmonella gibi zararlı bakterilerin işaretçisi olabiliyor. Dolayısıyla küflenmiş yumuşak peynirleri tüketmemek, çöpe atmak gerekli.   KÜFLENMİŞ EKMEK YENİRSE NE OLUR ? Küflenmiş ekmek, çürümeye yüz tutmuş meyveler ve diğer küflü besinler kanserojen madde içerdiği için kesinlikle tüketilmemelidir. Küflenmiş bir ekmeği tüketmek çok yanlış bir davranıştır. Nedeni ise küflenmiş ekmek aslında milyonlarca mantar ve benzeri canlı tarafından istila edilmiş bir beslenme alanıdır. Bu mantarlar, ekmek üzerinde yaşama imkanı bulur ve beslenmeleri sonucunda çok zehirli atık maddeler üretebilir. Küflerin pek çoğu mikotoksin (küf zehiri) adı verilen zehirler üretirler. Bu zehirlerin yapıları ise pişme ile asla bozulmaz. Bu zehirler öyle dayanıklı bir yapıya sahiplerdir ki 360 derece sıcaklıkta bile bozulmazlar. Bu zehirler genel olarak bir defa yemekle insana ciddi zararlar vermez ancak uzun süreli ve yüksek oranda tüketildikleri zaman karaciğerde çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilirler. Küflenmeye başlayan meyve ve sebzelerin de tüketilmesi çok yanlıştır. Peki ya, yer yer beyaz ve mavi küf izleri görülen ekmeği ne yapmalı ? İngiltere’den Dr. Patrick Hickey, küflü kabuk kısmı kesilip atıldıktan ve ekmek kızartıldıktan sonra bir sorun olmayacağını, zira küfün henüz derine inmediğini söylüyor ; “Ama ekmeğin üzerinde siyah lekeler oluştuğunda durum tehlikeli” diyor. EKMEKLERİN KÜFLENMEMESİ İÇİN NE YAPMAK GEREK ? Ekmekleriniz durup dururken dolabınızda küfleniyorsa bunu önlemek için ekmek kutusunu haftada veya 10 günde bir sirkeli su ile silmek kafidir. Ekmek kutusunda oluşan küf bakterileri bu şekilde yok olmuş olacaktır. Ekmek kutusuna biraz tuz koyarsanız yine ekmeklerinizi küflenmekten kormuş olursunuz. Ekmekleri buzdolabında muhafaza etmek de küflenmeyi geciktiren bir başka yöntemdir.   BUZDOLABININ ARKALARINDA UNUTULMUŞ SEBZE VE MEYVELERE DİKKAT ! Kaygan bir tabakayla kaplı kabak ve havuçlarda bu duruma yüzeyde büyüyen bakteri kolonileri neden olduğundan bu sebzeler, pişirilerek tüketilse bile, mide rahatsızlıkları ve ishale yol açabilir. Dolayısıyla atılmalı. Meyveler, içlerindeki asidin zararlı bakterileri engellemesi yüzünden sebzelere göre daha dayanıklı. Açılmış reçel kavanozlarının içinde oluşan küf tabakasının da bir sakıncasının olmadığı, tabakanın alınmasıyla yenilebileceği belirtiliyor. Ancak çok dikkatli olunması gereken bir meyve var ki, o da elma. Dr. Patrick Hickey, elmanın çok uzun süre dayanabildiğini ama kabuğunda bir delinme olduğu takdirde bakterilerin meyveye girebileceğini söylüyor ve geçmişte patulin adlı zehirli madde bulunan kötü elma sularını içmiş olan kişilerde zehirlenme belirtileri görüldüğünü belirtiyor. Küf tutmuş sert kabuklu yemişler ise, aspergillus flavus adlı bir küf mantarı içerdikleri için özellikle tehlikeli. Dr. Hickey, “Bu küf türü insan için en zararlı zehirleri üretiyor. Zehirli madde karaciğerde toplanıyor ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında herhangi bir küf yoksa ve içleri de tamamen temiz görünümlüyse, yenmelerinde bir sorun yok. Çoğu besinin taze taze yenmesi en iyisi; ama makarna, pirinç ve patates gibi bazı nişastalı besinlerin kalıntıları, yeni pişirilmiş hallerinden daha sağlıklı.” diyor. gidalarin-kuflu-kismini-kesip-kalanini-yemek-saglikli-midir-ilgincbirbilgi-4 Nişastalı besinleri pişirip sonra soğumaya bırakmak besinin yapısını değiştiriyor ve bu yemekler sindirim sisteminde karbohidratları ayrıştıran enzimlere karşı daha dirençli hale geliyor. Dolayısıyla makarnayı soğuk yemek, daha az kalori alınması anlamına geliyor. Daha da şaşırtıcı olan noktaysa, soğuk makarnanın ısıtılması sırasında besinin daha da dirençli hale gelmesi ve taze pişmiş makarnaya kıyasla % 50 daha az kan şekeri oluşması sonucunu doğuruyor. Ancak pişmiş pirincin, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyor. Böyle yapılırsa pilavın, yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddeler üretebileceği kaydediliyor. Ama, kalmış pilav hemen boz dolabına konması halinde, iki gün daha yenilebilir. Aynı şey patates için de geçerli. Pişmiş, soğutulmuş patatesi, dilimleyip hafifçe kızartabilirsiniz. PEKİ NEDEN BİR ŞEY OLMUYOR ? ABD Tarım Bakanlığı teknik bilgi uzmanı Nadine Shaw küf yenildiğinde neden hemen bir şey olmadığı konusunda şunları söylüyor : “Çünkü küf mantarlarının büyük bir kısmı zararsızdır. Bazı küf mantarlarında mikotoksinler bulunabilir. Bunlar, alerjik reaksiyonları tetikleyebilen, nefes darlığına neden olabilen zehirli kimyasallardır. Bunlardan özellikle aflatoksin adı verilen bir tanesi, kansere bile neden olabilir !” Yani küf yiyip de hasta olmuyor olma nedeniniz, muhtemelen zararsız küf mantarlarını mideye indiriyor olmanızdan… Ancak bu tabii ki bir nevi Rus Ruleti… Bir sonraki yediğiniz küf mantarının aflatoksin içermeyeceğini bilmeniz imkansız ! Ancak en azından size bu konuda bazı bilgiler sunabiliriz : Mikotoksinler genellikle taneli besinler ve fındıklar üzerinde büyüyen mantarlarda bulunur. Ancak bunun haricinde üzüm suyu, kereviz, elma ve birçok diğer meyvede ve sebzede yetişen mantarlarda da görülebilir. Kötü bir nama sahip olan aflatoksin ise, genellikle mısır ve yer fıstığı üzerinde yetişen mantarlarda bulunur. Muhtemelen bu sebeple büyüklerimiz, sadece bazı yiyeceklerin küflerinin zararsız olduğunu bilirler ve yemekte sakınca bulmazlar. İnsanlar, deneme-yanılma yoluyla da olsa tehlikeli olan ve olmayanları öğrenmiştir. Siz yine de, aksi imkansız değilse, küflenmiş bir besini tüketmemeye çalışın. GIDALARI KÜFLENMEDEN NASIL KORUYABİLİRSİNİZ Küf bulaşmış gıdadan buzdolabına, bulaşık bezlerine veya diğer temizlik materyaline küf geçebilir. Buzdolabını ayda bir, 1 çorba kaşığı yemek sodası (sodyum bikarbonat) eklenmiş 1 litre su ile temizleyin. Temiz su ile durulayın. Lastik yüzeyler üzerinde görülen küflerde, 1 litre suya 3 çay kaşığı çamaşır suyu ekleyip küflere uygulayıp fırçalayın. Bulaşık bezleri, havlular, süngerler ve diğer temizlik malzemeleri temiz olmalıdır. Küf kokusu bu malzemelerin etrafa küf yaydığını göstermektedir. Temizleyemediğiniz veya yıkayamadığınız temizlik malzemesini kullanmayın. Gıdaları servis ederken muhtemel havadan bulaşma riskine karşı üstünün örtülü olmasına dikkat edin. Nemli kalması istenen taze kesilmiş sebze ve meyveler, salatalar plastik örtü ile kaplanmalıdır. Açılan ve çabuk bozulabilen konserve ürünleri saklama kaplarına koyarak hemen buzdolabına kaldırın. Çabuk bozulabilen gıdaları buzdolabı dışında 2 saatten fazla bulundurmayın. Artan yemekleri 3-4 gün içinde, küf gelişimine fırsat vermeden tüketin. Yiyeceklerin servise dek bekletilmesinde bekletme koşulları uygun değilse bakteri üremesi yönünden tehlike söz konusudur. Sıcak yemekler 1-2 saat içinde servis edilecekse üzeri kapalı tutulmalıdır. Soğutulması ya da ertesi gün servis edilmesi gereken yemekler sıcakken buzdolabına konulmamalıdır. Et, sebze ve unlu, hamurlu yiyecekler ayrı tezgahlarda, ayrı kesme tahtalarında ve ayrı araç-gereçler kullanılarak hazırlanmalıdır. Böylece çapraz bulaşmayı önleyebilirsiniz. Salçanın küflenmemesi için üzerine zeytinyağı dökebilirsiniz. BAZI GIDALARIN KÜFLENMESİ HALİNDE YENİDEN TÜKETİLEBİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Hafif yiyecekler, sandviç, sosisli vb. pişmiş kırmızı et ve kanatlı etleri, güveçte pişmiş hububat, kek vb. yiyecekler tüketilmemelidir çünkü yüksek nemli olan ortamlar küflerin gelişimi için uygundur ve bu tür yiyeceklerde bakteri gelişimi de görülebilir. Sert peynirlerde küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısmı kesildikten sonra kullanılabilir çünkü küf lifleri sert cisimlerde derinlere ilerleyemez. Yumuşak peynirler (krem peynir gibi sürülebilir peynirler), kesilmiş, parçalanmış hiçbir türlü peynir tüketilmemelidir, bunun nedeni küf liflerinin derinlere ulaşması kolaydır. Yoğurt, krema, reçel ve jöleler de tüketilmemelidir çünkü nemli gıdalar küflerin gelişimi için uygun ortamlardır. Sert meyve ve sebzeler (havuç, lahana vb.) de sert peynirlerde olduğu gibi küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısım kesilerek kullanılabilir. Bunun nedeni de yine aynı şekilde küflerin sert maddelerin içine doğru fazla yayılamamasıdır. Yumuşak meyve ve sebzeler (salatalık, şeftali, domates vb.) tüketilmemelidir çünkü küf mantarlarının lifleri içlerine bulaşmış olabilir. Ekmek ve fırıncılık ürünleri de tüketilmemelidir çünkü bu ürünler gözenekli olduğu için küf mantarlarının lifleri iç bölgelerine ulaşmış olabilir. Fıstık ezmesi, bakliyat ve kuruyemiş küflenme halinde kullanılmamalıdır çünkü koruyucu kullanılmadan işlenmiş olabilir ve küf gelişimi için uygun ortam oluşturur. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Ekmek, peynir, sebze ve meyve gibi gıdaların küflü kısmını kesip kalanını yemek pek çok kişinin yaptığı bir şeydir. Peki küflenen gıdaların kalan kısmını tüketmek sağlığa zararlı mıdır ? Bu yazımızda size bu konuda bilgiler vereceğiz.
Ekmeğinizin yüzeyindeki, meyvelerinizin içerisindeki noktacıklı veya gruplar halindeki küfün arkasında aslında sandığınızdan çok daha fazlası bulunmaktadır. Genellikle yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz ve “küf” olarak adlandırılan renkli kısımlar, buna neden olan mantarların üreme hücreleridir (sporlarıdır). Küfe neden olan mantarların geri kalanı ise, besinlerin içerisine doğru dallanıp saçaklanarak gider ve çıplak gözle görülmeleri çok zordur. Dolayısıyla peşinen söyleyelim : yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz küf, “buzdağının sadece görünen yüzü” olduğu için, o kısmı kesip atmanız mantarlardan tamamen kurtulmuş olmanız demek değildir. Yani eğer ki böyle bir uygulama yapıyorsanız, muhtemelen bol bol küf yiyorsunuz demektir.   Uzmanlar küfün tüm besine yayıldığını ve bunun yenmesi durumunda zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerttiğini, iç organlarda ve karaciğerde tahribata yol açtığını söylemektedir. Ve küfün vücut üzerindeki zararı yavaş ama öldürücü olabilmektedir. Gıdalar hazırlanırken hijyene dikkat edilmemesi, yeterince pişirilmemesi gibi yapılan dikkatsizlikler sonucu besinler vücuda yarardan çok zarar verebiliyor. Uzmanlar küflenen yiyeceğin ziyan olmasın diye atılmayıp sağlam kısmının kullanılmaya devam edilmesinin karaciğer hastalıklarına yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Ev hanımları genellikle salça, ekmek gibi gıdaların küflü kısmını atarak kalan tarafını kullanmayı tercih ediyor. Küf, ekmek üzerindeki yeşil noktalarla ya da meyvedeki kadife görünümlü beneklerle sınırlı zannedilse de ; küf gıdanın en alt kısmından başlayarak yüzeye doğru gelişir. Buğday ve ürünleri başta olmak üzere tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde küflenmeyi başlatan mantarlar “aflatoksin” denilen zehri oluşturur. Etkisini hemen göstermeyen aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerterek, iç organlar ve özellikle de karaciğerde tahribata yol açarlar.   KÜF YENİRSE NE OLUR ? Aflatoksin alındıktan sonra vücutta karın ağrısı, kusma, çeşitli yerlerde ödem oluşması, karaciğer, kalp ve böbreklerde yağlanma, koma ve ölüm gibi sonuçları olabilir. Kısaca küf yenir mi sorusuna verilebilecek cevap bütün küflerin yararlı denilip tüketilemeyeceğidir. Ayrıca bazı besinler dışında küflerin bulunduğu alan kesilip uzaklaştırıldıktan sonra bile tüketilmemesi gerekir. Çünkü küfleri oluşturan mantarların lifleri temizmiş gibi görülen yerde bulunabilir ve tüketildiğinde insanda çok büyük etkilere neden olabilir. Ülkemizde özellikle Doğu Anadolu bölgesinde küflü peynir lezzetli olduğu için çok tüketilmektedir. Bu lezzetleri sevenler, özel olarak üretilmiş peynirleri tüketmelidirler. Maviküflü rokfor, gorgonzola ve stilton gibi peynirler küf kullanılarak özel olarak üretilir. Bu tür peynirlerin insan sağlığı açısından zararlı etkileri bulunmamaktadır. KÜFLÜ PEYNİR SAĞLIKLI MIDIR ? Besin küflerinden özellikle peynir küfleri, halk arasında faydalı olarak bilinmektedir. Faydalı olarak bilinmesinin nedeni penisilin denilen antibiyotiğin küften elde edilmesidir. Fakat küf, o antibiyotik elde edilinceye kadar birçok farklı aşamadan geçmektedir. Yani küfün ham hali faydalı değildir. Bütün küflerde olduğu gibi peynir küflerinde de aflatoksin denilen zehirli madde bulunmaktadır. Bu maddenin başta karaciğer olmak üzere vücuttaki belirli organlara küçümsenemeyecek kadar zararlı etkileri vardır. Ayrıca bu maddenin kanserojen etkisi de bulunmaktadır. İngiltere’de, küflenme uzmanı Dr. Patrick Hickey’in rehberliğinde “en iyi dönemlerini geri bırakmış” bazı küflenmiş peynirler incelendi. Bu incelemede Dr. Patrick Hickey, tarihi geçmekte olan ve birazı küflenmiş bir Cheddar peynirinin küflü kısmının olduğu gibi kesilip atılması halinde peynirin geri kalan kısmının yenmesinde bir sakınca olmadığını söyledi. Cheddar ve parmesan peynirleri, kuru peynirler. Küfün oluşması için rutubet gerektiğinden bu peynirlerdeki küf tabakası yüzeyin altlarına pek inmiyor. Tabii kimi peynirler özel olarak küflendiriliyor. Stilton ve Roquefort gibi kuvvetli küflü peynirlerin üretiminde “penicillium roqueforti” kullanılıyor. Yumuşak peynirlerdeyse, küf özel olarak peynire eklenmediği takdirde, küf belirtisi listeria ve salmonella gibi zararlı bakterilerin işaretçisi olabiliyor. Dolayısıyla küflenmiş yumuşak peynirleri tüketmemek, çöpe atmak gerekli.   KÜFLENMİŞ EKMEK YENİRSE NE OLUR ? Küflenmiş ekmek, çürümeye yüz tutmuş meyveler ve diğer küflü besinler kanserojen madde içerdiği için kesinlikle tüketilmemelidir. Küflenmiş bir ekmeği tüketmek çok yanlış bir davranıştır. Nedeni ise küflenmiş ekmek aslında milyonlarca mantar ve benzeri canlı tarafından istila edilmiş bir beslenme alanıdır. Bu mantarlar, ekmek üzerinde yaşama imkanı bulur ve beslenmeleri sonucunda çok zehirli atık maddeler üretebilir. Küflerin pek çoğu mikotoksin (küf zehiri) adı verilen zehirler üretirler. Bu zehirlerin yapıları ise pişme ile asla bozulmaz. Bu zehirler öyle dayanıklı bir yapıya sahiplerdir ki 360 derece sıcaklıkta bile bozulmazlar. Bu zehirler genel olarak bir defa yemekle insana ciddi zararlar vermez ancak uzun süreli ve yüksek oranda tüketildikleri zaman karaciğerde çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilirler. Küflenmeye başlayan meyve ve sebzelerin de tüketilmesi çok yanlıştır. Peki ya, yer yer beyaz ve mavi küf izleri görülen ekmeği ne yapmalı ? İngiltere’den Dr. Patrick Hickey, küflü kabuk kısmı kesilip atıldıktan ve ekmek kızartıldıktan sonra bir sorun olmayacağını, zira küfün henüz derine inmediğini söylüyor ; “Ama ekmeğin üzerinde siyah lekeler oluştuğunda durum tehlikeli” diyor. EKMEKLERİN KÜFLENMEMESİ İÇİN NE YAPMAK GEREK ? Ekmekleriniz durup dururken dolabınızda küfleniyorsa bunu önlemek için ekmek kutusunu haftada veya 10 günde bir sirkeli su ile silmek kafidir. Ekmek kutusunda oluşan küf bakterileri bu şekilde yok olmuş olacaktır. Ekmek kutusuna biraz tuz koyarsanız yine ekmeklerinizi küflenmekten kormuş olursunuz. Ekmekleri buzdolabında muhafaza etmek de küflenmeyi geciktiren bir başka yöntemdir.   BUZDOLABININ ARKALARINDA UNUTULMUŞ SEBZE VE MEYVELERE DİKKAT ! Kaygan bir tabakayla kaplı kabak ve havuçlarda bu duruma yüzeyde büyüyen bakteri kolonileri neden olduğundan bu sebzeler, pişirilerek tüketilse bile, mide rahatsızlıkları ve ishale yol açabilir. Dolayısıyla atılmalı. Meyveler, içlerindeki asidin zararlı bakterileri engellemesi yüzünden sebzelere göre daha dayanıklı. Açılmış reçel kavanozlarının içinde oluşan küf tabakasının da bir sakıncasının olmadığı, tabakanın alınmasıyla yenilebileceği belirtiliyor. Ancak çok dikkatli olunması gereken bir meyve var ki, o da elma. Dr. Patrick Hickey, elmanın çok uzun süre dayanabildiğini ama kabuğunda bir delinme olduğu takdirde bakterilerin meyveye girebileceğini söylüyor ve geçmişte patulin adlı zehirli madde bulunan kötü elma sularını içmiş olan kişilerde zehirlenme belirtileri görüldüğünü belirtiyor. Küf tutmuş sert kabuklu yemişler ise, aspergillus flavus adlı bir küf mantarı içerdikleri için özellikle tehlikeli. Dr. Hickey, “Bu küf türü insan için en zararlı zehirleri üretiyor. Zehirli madde karaciğerde toplanıyor ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında herhangi bir küf yoksa ve içleri de tamamen temiz görünümlüyse, yenmelerinde bir sorun yok. Çoğu besinin taze taze yenmesi en iyisi; ama makarna, pirinç ve patates gibi bazı nişastalı besinlerin kalıntıları, yeni pişirilmiş hallerinden daha sağlıklı.” diyor. gidalarin-kuflu-kismini-kesip-kalanini-yemek-saglikli-midir-ilgincbirbilgi-4 Nişastalı besinleri pişirip sonra soğumaya bırakmak besinin yapısını değiştiriyor ve bu yemekler sindirim sisteminde karbohidratları ayrıştıran enzimlere karşı daha dirençli hale geliyor. Dolayısıyla makarnayı soğuk yemek, daha az kalori alınması anlamına geliyor. Daha da şaşırtıcı olan noktaysa, soğuk makarnanın ısıtılması sırasında besinin daha da dirençli hale gelmesi ve taze pişmiş makarnaya kıyasla % 50 daha az kan şekeri oluşması sonucunu doğuruyor. Ancak pişmiş pirincin, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyor. Böyle yapılırsa pilavın, yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddeler üretebileceği kaydediliyor. Ama, kalmış pilav hemen boz dolabına konması halinde, iki gün daha yenilebilir. Aynı şey patates için de geçerli. Pişmiş, soğutulmuş patatesi, dilimleyip hafifçe kızartabilirsiniz. PEKİ NEDEN BİR ŞEY OLMUYOR ? ABD Tarım Bakanlığı teknik bilgi uzmanı Nadine Shaw küf yenildiğinde neden hemen bir şey olmadığı konusunda şunları söylüyor : “Çünkü küf mantarlarının büyük bir kısmı zararsızdır. Bazı küf mantarlarında mikotoksinler bulunabilir. Bunlar, alerjik reaksiyonları tetikleyebilen, nefes darlığına neden olabilen zehirli kimyasallardır. Bunlardan özellikle aflatoksin adı verilen bir tanesi, kansere bile neden olabilir !” Yani küf yiyip de hasta olmuyor olma nedeniniz, muhtemelen zararsız küf mantarlarını mideye indiriyor olmanızdan… Ancak bu tabii ki bir nevi Rus Ruleti… Bir sonraki yediğiniz küf mantarının aflatoksin içermeyeceğini bilmeniz imkansız ! Ancak en azından size bu konuda bazı bilgiler sunabiliriz : Mikotoksinler genellikle taneli besinler ve fındıklar üzerinde büyüyen mantarlarda bulunur. Ancak bunun haricinde üzüm suyu, kereviz, elma ve birçok diğer meyvede ve sebzede yetişen mantarlarda da görülebilir. Kötü bir nama sahip olan aflatoksin ise, genellikle mısır ve yer fıstığı üzerinde yetişen mantarlarda bulunur. Muhtemelen bu sebeple büyüklerimiz, sadece bazı yiyeceklerin küflerinin zararsız olduğunu bilirler ve yemekte sakınca bulmazlar. İnsanlar, deneme-yanılma yoluyla da olsa tehlikeli olan ve olmayanları öğrenmiştir. Siz yine de, aksi imkansız değilse, küflenmiş bir besini tüketmemeye çalışın. GIDALARI KÜFLENMEDEN NASIL KORUYABİLİRSİNİZ Küf bulaşmış gıdadan buzdolabına, bulaşık bezlerine veya diğer temizlik materyaline küf geçebilir. Buzdolabını ayda bir, 1 çorba kaşığı yemek sodası (sodyum bikarbonat) eklenmiş 1 litre su ile temizleyin. Temiz su ile durulayın. Lastik yüzeyler üzerinde görülen küflerde, 1 litre suya 3 çay kaşığı çamaşır suyu ekleyip küflere uygulayıp fırçalayın. Bulaşık bezleri, havlular, süngerler ve diğer temizlik malzemeleri temiz olmalıdır. Küf kokusu bu malzemelerin etrafa küf yaydığını göstermektedir. Temizleyemediğiniz veya yıkayamadığınız temizlik malzemesini kullanmayın. Gıdaları servis ederken muhtemel havadan bulaşma riskine karşı üstünün örtülü olmasına dikkat edin. Nemli kalması istenen taze kesilmiş sebze ve meyveler, salatalar plastik örtü ile kaplanmalıdır. Açılan ve çabuk bozulabilen konserve ürünleri saklama kaplarına koyarak hemen buzdolabına kaldırın. Çabuk bozulabilen gıdaları buzdolabı dışında 2 saatten fazla bulundurmayın. Artan yemekleri 3-4 gün içinde, küf gelişimine fırsat vermeden tüketin. Yiyeceklerin servise dek bekletilmesinde bekletme koşulları uygun değilse bakteri üremesi yönünden tehlike söz konusudur. Sıcak yemekler 1-2 saat içinde servis edilecekse üzeri kapalı tutulmalıdır. Soğutulması ya da ertesi gün servis edilmesi gereken yemekler sıcakken buzdolabına konulmamalıdır. Et, sebze ve unlu, hamurlu yiyecekler ayrı tezgahlarda, ayrı kesme tahtalarında ve ayrı araç-gereçler kullanılarak hazırlanmalıdır. Böylece çapraz bulaşmayı önleyebilirsiniz. Salçanın küflenmemesi için üzerine zeytinyağı dökebilirsiniz. BAZI GIDALARIN KÜFLENMESİ HALİNDE YENİDEN TÜKETİLEBİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Hafif yiyecekler, sandviç, sosisli vb. pişmiş kırmızı et ve kanatlı etleri, güveçte pişmiş hububat, kek vb. yiyecekler tüketilmemelidir çünkü yüksek nemli olan ortamlar küflerin gelişimi için uygundur ve bu tür yiyeceklerde bakteri gelişimi de görülebilir. Sert peynirlerde küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısmı kesildikten sonra kullanılabilir çünkü küf lifleri sert cisimlerde derinlere ilerleyemez. Yumuşak peynirler (krem peynir gibi sürülebilir peynirler), kesilmiş, parçalanmış hiçbir türlü peynir tüketilmemelidir, bunun nedeni küf liflerinin derinlere ulaşması kolaydır. Yoğurt, krema, reçel ve jöleler de tüketilmemelidir çünkü nemli gıdalar küflerin gelişimi için uygun ortamlardır. Sert meyve ve sebzeler (havuç, lahana vb.) de sert peynirlerde olduğu gibi küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısım kesilerek kullanılabilir. Bunun nedeni de yine aynı şekilde küflerin sert maddelerin içine doğru fazla yayılamamasıdır. Yumuşak meyve ve sebzeler (salatalık, şeftali, domates vb.) tüketilmemelidir çünkü küf mantarlarının lifleri içlerine bulaşmış olabilir. Ekmek ve fırıncılık ürünleri de tüketilmemelidir çünkü bu ürünler gözenekli olduğu için küf mantarlarının lifleri iç bölgelerine ulaşmış olabilir. Fıstık ezmesi, bakliyat ve kuruyemiş küflenme halinde kullanılmamalıdır çünkü koruyucu kullanılmadan işlenmiş olabilir ve küf gelişimi için uygun ortam oluşturur. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Ekmek, peynir, sebze ve meyve gibi gıdaların küflü kısmını kesip kalanını yemek pek çok kişinin yaptığı bir şeydir. Peki küflenen gıdaların kalan kısmını tüketmek sağlığa zararlı mıdır ? Bu yazımızda size bu konuda bilgiler vereceğiz.
Ekmeğinizin yüzeyindeki, meyvelerinizin içerisindeki noktacıklı veya gruplar halindeki küfün arkasında aslında sandığınızdan çok daha fazlası bulunmaktadır. Genellikle yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz ve “küf” olarak adlandırılan renkli kısımlar, buna neden olan mantarların üreme hücreleridir (sporlarıdır). Küfe neden olan mantarların geri kalanı ise, besinlerin içerisine doğru dallanıp saçaklanarak gider ve çıplak gözle görülmeleri çok zordur. Dolayısıyla peşinen söyleyelim : yiyeceklerinizin üzerinde gördüğünüz küf, “buzdağının sadece görünen yüzü” olduğu için, o kısmı kesip atmanız mantarlardan tamamen kurtulmuş olmanız demek değildir. Yani eğer ki böyle bir uygulama yapıyorsanız, muhtemelen bol bol küf yiyorsunuz demektir.   Uzmanlar küfün tüm besine yayıldığını ve bunun yenmesi durumunda zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerttiğini, iç organlarda ve karaciğerde tahribata yol açtığını söylemektedir. Ve küfün vücut üzerindeki zararı yavaş ama öldürücü olabilmektedir. Gıdalar hazırlanırken hijyene dikkat edilmemesi, yeterince pişirilmemesi gibi yapılan dikkatsizlikler sonucu besinler vücuda yarardan çok zarar verebiliyor. Uzmanlar küflenen yiyeceğin ziyan olmasın diye atılmayıp sağlam kısmının kullanılmaya devam edilmesinin karaciğer hastalıklarına yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Ev hanımları genellikle salça, ekmek gibi gıdaların küflü kısmını atarak kalan tarafını kullanmayı tercih ediyor. Küf, ekmek üzerindeki yeşil noktalarla ya da meyvedeki kadife görünümlü beneklerle sınırlı zannedilse de ; küf gıdanın en alt kısmından başlayarak yüzeye doğru gelişir. Buğday ve ürünleri başta olmak üzere tüm hububat ürünleri, pirinç, fındık, fıstık gibi besinlerde küflenmeyi başlatan mantarlar “aflatoksin” denilen zehri oluşturur. Etkisini hemen göstermeyen aflatoksin, zamanla vücudun bağışıklık sistemini çökerterek, iç organlar ve özellikle de karaciğerde tahribata yol açarlar.   KÜF YENİRSE NE OLUR ? Aflatoksin alındıktan sonra vücutta karın ağrısı, kusma, çeşitli yerlerde ödem oluşması, karaciğer, kalp ve böbreklerde yağlanma, koma ve ölüm gibi sonuçları olabilir. Kısaca küf yenir mi sorusuna verilebilecek cevap bütün küflerin yararlı denilip tüketilemeyeceğidir. Ayrıca bazı besinler dışında küflerin bulunduğu alan kesilip uzaklaştırıldıktan sonra bile tüketilmemesi gerekir. Çünkü küfleri oluşturan mantarların lifleri temizmiş gibi görülen yerde bulunabilir ve tüketildiğinde insanda çok büyük etkilere neden olabilir. Ülkemizde özellikle Doğu Anadolu bölgesinde küflü peynir lezzetli olduğu için çok tüketilmektedir. Bu lezzetleri sevenler, özel olarak üretilmiş peynirleri tüketmelidirler. Maviküflü rokfor, gorgonzola ve stilton gibi peynirler küf kullanılarak özel olarak üretilir. Bu tür peynirlerin insan sağlığı açısından zararlı etkileri bulunmamaktadır. KÜFLÜ PEYNİR SAĞLIKLI MIDIR ? Besin küflerinden özellikle peynir küfleri, halk arasında faydalı olarak bilinmektedir. Faydalı olarak bilinmesinin nedeni penisilin denilen antibiyotiğin küften elde edilmesidir. Fakat küf, o antibiyotik elde edilinceye kadar birçok farklı aşamadan geçmektedir. Yani küfün ham hali faydalı değildir. Bütün küflerde olduğu gibi peynir küflerinde de aflatoksin denilen zehirli madde bulunmaktadır. Bu maddenin başta karaciğer olmak üzere vücuttaki belirli organlara küçümsenemeyecek kadar zararlı etkileri vardır. Ayrıca bu maddenin kanserojen etkisi de bulunmaktadır. İngiltere’de, küflenme uzmanı Dr. Patrick Hickey’in rehberliğinde “en iyi dönemlerini geri bırakmış” bazı küflenmiş peynirler incelendi. Bu incelemede Dr. Patrick Hickey, tarihi geçmekte olan ve birazı küflenmiş bir Cheddar peynirinin küflü kısmının olduğu gibi kesilip atılması halinde peynirin geri kalan kısmının yenmesinde bir sakınca olmadığını söyledi. Cheddar ve parmesan peynirleri, kuru peynirler. Küfün oluşması için rutubet gerektiğinden bu peynirlerdeki küf tabakası yüzeyin altlarına pek inmiyor. Tabii kimi peynirler özel olarak küflendiriliyor. Stilton ve Roquefort gibi kuvvetli küflü peynirlerin üretiminde “penicillium roqueforti” kullanılıyor. Yumuşak peynirlerdeyse, küf özel olarak peynire eklenmediği takdirde, küf belirtisi listeria ve salmonella gibi zararlı bakterilerin işaretçisi olabiliyor. Dolayısıyla küflenmiş yumuşak peynirleri tüketmemek, çöpe atmak gerekli.   KÜFLENMİŞ EKMEK YENİRSE NE OLUR ? Küflenmiş ekmek, çürümeye yüz tutmuş meyveler ve diğer küflü besinler kanserojen madde içerdiği için kesinlikle tüketilmemelidir. Küflenmiş bir ekmeği tüketmek çok yanlış bir davranıştır. Nedeni ise küflenmiş ekmek aslında milyonlarca mantar ve benzeri canlı tarafından istila edilmiş bir beslenme alanıdır. Bu mantarlar, ekmek üzerinde yaşama imkanı bulur ve beslenmeleri sonucunda çok zehirli atık maddeler üretebilir. Küflerin pek çoğu mikotoksin (küf zehiri) adı verilen zehirler üretirler. Bu zehirlerin yapıları ise pişme ile asla bozulmaz. Bu zehirler öyle dayanıklı bir yapıya sahiplerdir ki 360 derece sıcaklıkta bile bozulmazlar. Bu zehirler genel olarak bir defa yemekle insana ciddi zararlar vermez ancak uzun süreli ve yüksek oranda tüketildikleri zaman karaciğerde çeşitli sağlık sorunlarının oluşmasına neden olabilirler. Küflenmeye başlayan meyve ve sebzelerin de tüketilmesi çok yanlıştır. Peki ya, yer yer beyaz ve mavi küf izleri görülen ekmeği ne yapmalı ? İngiltere’den Dr. Patrick Hickey, küflü kabuk kısmı kesilip atıldıktan ve ekmek kızartıldıktan sonra bir sorun olmayacağını, zira küfün henüz derine inmediğini söylüyor ; “Ama ekmeğin üzerinde siyah lekeler oluştuğunda durum tehlikeli” diyor. EKMEKLERİN KÜFLENMEMESİ İÇİN NE YAPMAK GEREK ? Ekmekleriniz durup dururken dolabınızda küfleniyorsa bunu önlemek için ekmek kutusunu haftada veya 10 günde bir sirkeli su ile silmek kafidir. Ekmek kutusunda oluşan küf bakterileri bu şekilde yok olmuş olacaktır. Ekmek kutusuna biraz tuz koyarsanız yine ekmeklerinizi küflenmekten kormuş olursunuz. Ekmekleri buzdolabında muhafaza etmek de küflenmeyi geciktiren bir başka yöntemdir.   BUZDOLABININ ARKALARINDA UNUTULMUŞ SEBZE VE MEYVELERE DİKKAT ! Kaygan bir tabakayla kaplı kabak ve havuçlarda bu duruma yüzeyde büyüyen bakteri kolonileri neden olduğundan bu sebzeler, pişirilerek tüketilse bile, mide rahatsızlıkları ve ishale yol açabilir. Dolayısıyla atılmalı. Meyveler, içlerindeki asidin zararlı bakterileri engellemesi yüzünden sebzelere göre daha dayanıklı. Açılmış reçel kavanozlarının içinde oluşan küf tabakasının da bir sakıncasının olmadığı, tabakanın alınmasıyla yenilebileceği belirtiliyor. Ancak çok dikkatli olunması gereken bir meyve var ki, o da elma. Dr. Patrick Hickey, elmanın çok uzun süre dayanabildiğini ama kabuğunda bir delinme olduğu takdirde bakterilerin meyveye girebileceğini söylüyor ve geçmişte patulin adlı zehirli madde bulunan kötü elma sularını içmiş olan kişilerde zehirlenme belirtileri görüldüğünü belirtiyor. Küf tutmuş sert kabuklu yemişler ise, aspergillus flavus adlı bir küf mantarı içerdikleri için özellikle tehlikeli. Dr. Hickey, “Bu küf türü insan için en zararlı zehirleri üretiyor. Zehirli madde karaciğerde toplanıyor ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında herhangi bir küf yoksa ve içleri de tamamen temiz görünümlüyse, yenmelerinde bir sorun yok. Çoğu besinin taze taze yenmesi en iyisi; ama makarna, pirinç ve patates gibi bazı nişastalı besinlerin kalıntıları, yeni pişirilmiş hallerinden daha sağlıklı.” diyor. gidalarin-kuflu-kismini-kesip-kalanini-yemek-saglikli-midir-ilgincbirbilgi-4 Nişastalı besinleri pişirip sonra soğumaya bırakmak besinin yapısını değiştiriyor ve bu yemekler sindirim sisteminde karbohidratları ayrıştıran enzimlere karşı daha dirençli hale geliyor. Dolayısıyla makarnayı soğuk yemek, daha az kalori alınması anlamına geliyor. Daha da şaşırtıcı olan noktaysa, soğuk makarnanın ısıtılması sırasında besinin daha da dirençli hale gelmesi ve taze pişmiş makarnaya kıyasla % 50 daha az kan şekeri oluşması sonucunu doğuruyor. Ancak pişmiş pirincin, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyor. Böyle yapılırsa pilavın, yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddeler üretebileceği kaydediliyor. Ama, kalmış pilav hemen boz dolabına konması halinde, iki gün daha yenilebilir. Aynı şey patates için de geçerli. Pişmiş, soğutulmuş patatesi, dilimleyip hafifçe kızartabilirsiniz. PEKİ NEDEN BİR ŞEY OLMUYOR ? ABD Tarım Bakanlığı teknik bilgi uzmanı Nadine Shaw küf yenildiğinde neden hemen bir şey olmadığı konusunda şunları söylüyor : “Çünkü küf mantarlarının büyük bir kısmı zararsızdır. Bazı küf mantarlarında mikotoksinler bulunabilir. Bunlar, alerjik reaksiyonları tetikleyebilen, nefes darlığına neden olabilen zehirli kimyasallardır. Bunlardan özellikle aflatoksin adı verilen bir tanesi, kansere bile neden olabilir !” Yani küf yiyip de hasta olmuyor olma nedeniniz, muhtemelen zararsız küf mantarlarını mideye indiriyor olmanızdan… Ancak bu tabii ki bir nevi Rus Ruleti… Bir sonraki yediğiniz küf mantarının aflatoksin içermeyeceğini bilmeniz imkansız ! Ancak en azından size bu konuda bazı bilgiler sunabiliriz : Mikotoksinler genellikle taneli besinler ve fındıklar üzerinde büyüyen mantarlarda bulunur. Ancak bunun haricinde üzüm suyu, kereviz, elma ve birçok diğer meyvede ve sebzede yetişen mantarlarda da görülebilir. Kötü bir nama sahip olan aflatoksin ise, genellikle mısır ve yer fıstığı üzerinde yetişen mantarlarda bulunur. Muhtemelen bu sebeple büyüklerimiz, sadece bazı yiyeceklerin küflerinin zararsız olduğunu bilirler ve yemekte sakınca bulmazlar. İnsanlar, deneme-yanılma yoluyla da olsa tehlikeli olan ve olmayanları öğrenmiştir. Siz yine de, aksi imkansız değilse, küflenmiş bir besini tüketmemeye çalışın. GIDALARI KÜFLENMEDEN NASIL KORUYABİLİRSİNİZ Küf bulaşmış gıdadan buzdolabına, bulaşık bezlerine veya diğer temizlik materyaline küf geçebilir. Buzdolabını ayda bir, 1 çorba kaşığı yemek sodası (sodyum bikarbonat) eklenmiş 1 litre su ile temizleyin. Temiz su ile durulayın. Lastik yüzeyler üzerinde görülen küflerde, 1 litre suya 3 çay kaşığı çamaşır suyu ekleyip küflere uygulayıp fırçalayın. Bulaşık bezleri, havlular, süngerler ve diğer temizlik malzemeleri temiz olmalıdır. Küf kokusu bu malzemelerin etrafa küf yaydığını göstermektedir. Temizleyemediğiniz veya yıkayamadığınız temizlik malzemesini kullanmayın. Gıdaları servis ederken muhtemel havadan bulaşma riskine karşı üstünün örtülü olmasına dikkat edin. Nemli kalması istenen taze kesilmiş sebze ve meyveler, salatalar plastik örtü ile kaplanmalıdır. Açılan ve çabuk bozulabilen konserve ürünleri saklama kaplarına koyarak hemen buzdolabına kaldırın. Çabuk bozulabilen gıdaları buzdolabı dışında 2 saatten fazla bulundurmayın. Artan yemekleri 3-4 gün içinde, küf gelişimine fırsat vermeden tüketin. Yiyeceklerin servise dek bekletilmesinde bekletme koşulları uygun değilse bakteri üremesi yönünden tehlike söz konusudur. Sıcak yemekler 1-2 saat içinde servis edilecekse üzeri kapalı tutulmalıdır. Soğutulması ya da ertesi gün servis edilmesi gereken yemekler sıcakken buzdolabına konulmamalıdır. Et, sebze ve unlu, hamurlu yiyecekler ayrı tezgahlarda, ayrı kesme tahtalarında ve ayrı araç-gereçler kullanılarak hazırlanmalıdır. Böylece çapraz bulaşmayı önleyebilirsiniz. Salçanın küflenmemesi için üzerine zeytinyağı dökebilirsiniz. BAZI GIDALARIN KÜFLENMESİ HALİNDE YENİDEN TÜKETİLEBİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Hafif yiyecekler, sandviç, sosisli vb. pişmiş kırmızı et ve kanatlı etleri, güveçte pişmiş hububat, kek vb. yiyecekler tüketilmemelidir çünkü yüksek nemli olan ortamlar küflerin gelişimi için uygundur ve bu tür yiyeceklerde bakteri gelişimi de görülebilir. Sert peynirlerde küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısmı kesildikten sonra kullanılabilir çünkü küf lifleri sert cisimlerde derinlere ilerleyemez. Yumuşak peynirler (krem peynir gibi sürülebilir peynirler), kesilmiş, parçalanmış hiçbir türlü peynir tüketilmemelidir, bunun nedeni küf liflerinin derinlere ulaşması kolaydır. Yoğurt, krema, reçel ve jöleler de tüketilmemelidir çünkü nemli gıdalar küflerin gelişimi için uygun ortamlardır. Sert meyve ve sebzeler (havuç, lahana vb.) de sert peynirlerde olduğu gibi küfün olduğu bölge en az 2,5 cm’lik kısım kesilerek kullanılabilir. Bunun nedeni de yine aynı şekilde küflerin sert maddelerin içine doğru fazla yayılamamasıdır. Yumuşak meyve ve sebzeler (salatalık, şeftali, domates vb.) tüketilmemelidir çünkü küf mantarlarının lifleri içlerine bulaşmış olabilir. Ekmek ve fırıncılık ürünleri de tüketilmemelidir çünkü bu ürünler gözenekli olduğu için küf mantarlarının lifleri iç bölgelerine ulaşmış olabilir. Fıstık ezmesi, bakliyat ve kuruyemiş küflenme halinde kullanılmamalıdır çünkü koruyucu kullanılmadan işlenmiş olabilir ve küf gelişimi için uygun ortam oluşturur. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes