#postadan
Explore tagged Tumblr posts
elfin-blogg · 10 months ago
Text
E- postadan gönderdiğim mesajım 🧚🍀🥲
4 notes · View notes
turkkusu · 1 year ago
Text
Tumblr media
ÇALIŞMAK, ÖĞRENMEK ve PAYLAŞMAK anlayışımın bir ödülü daha bugünkü postadan çıktı. Akademik çalışmaların ağırlıklı yayınlandığı ResearchGate platformunda paylaştığım çalışmalarım 600 kişi tarafından okunmuş...
https://www.researchgate.net/profile/Hakan-Turkkusu
3 notes · View notes
kaanozer · 2 years ago
Text
Ötekinin, Borges'in başından geçiyor olaylar. Ben Buenos Aires'te yürürken bir bina girişine, camlı bir kapıya bakmak için, belki de farkında olmadan duraklıyorum; Borges'in haberlerini postadan alıyorum, adını profesörler üçlüsünde ya da yaşamöyküsü sözlüklerinde görüyorum. Kum saatlerini, haritaları, 18. yüzyılın tipografyasını, kökenbilimi, kahvenin tadını ve Stevenson'un metinlerini severim; öteki Borges de bunları yeğler, ama bir tür kendini beğenmişlikle bütün bunları bir oyuncunun nitelikleri olarak görür. İlişkimizin düşmanca olduğunu söylemek abartılı olur; ben yaşıyorum, kendimi yaşamın akışına bırakıyorum ki öteki Borges edebiyatını örebilsin; bu edebiyat benim yaşam nedenim. Birkaç geçerli sayfa yazmayı başardığını itiraf etrnemde bir sakınca yok, ama bu sayfalar beni kurtaramaz, böyle oluşu belki de iyi olanın artık kimsenin, öteki Borges'in bile malı olmamasından, anlatım diline ve geleneklere ait olmasından dolayıdır. Bunun dışında, benim yazgım kesin olarak kaybolmak, ancak bazı anlarım öteki Borges'te yaşamını sürdürebilir. Her ne kadar o sapkının bozmak ve büyütmek alışkanlığı olduğunu bilsem de yavaş yavaş her şeyi ona bırakıyorum. Spinoza bütün varlıkların kendi varlığında direndiğini biliyordu, taş sonsuza dek taş, kaplan sonsuza dek kaplan olarak kalmak ister. Ben Borges olarak kalmak istiyorum, kendim (tabii ki eğer birisiysem) olarak değil; her ne kadar kendimi onun kitaplarında öteki kitaplarda ya da bir gitarın tıngırtısında bulduğum kadar bulamasam da. Yıllar önce ondan kurtulmayı denedim ve kenar mahalle mitolojisinden zaman ve sonsuzluk gibi konulara geçtim, ama bunlar şimdi artık Borges'in oldu; yeni bir şeyler düşünmeliyim. İşte böyle, yaşamım bir kaçış, her şeyi yitiriyorum, her şey unutulan geçmişe ya da ötekine ait.
Bu satırları hangimizin yazdığını bilmiyorum.
Jorge Luis Borges Yaratan
Çevirenler: Peral Bayaz Charum, Ayşe Nihal Akbulut
4 notes · View notes
31sert-erkek · 4 months ago
Text
ilk postadan sonra rahatladı kediciğim
Tumblr media
Soul to soul with you ❦
3K notes · View notes
hakansuayada · 11 months ago
Link
0 notes
bilinmeyenibulmak · 11 months ago
Text
Bugun uzun zaman sonra sarişina çaktim...
artık pes etti yeterr...
dedi uzun zamanin birikmişi vardi..
tanimayanadim kendimi..
12 postadan sonra tanımayadım...
Tumblr media
0 notes
nnnebula · 1 year ago
Text
Bir doktor, hemşiresi ile buluşmaya başlar.
Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler.
Fakat doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir ve İtalya’ya gitmesini, çocuk doğana kadar orada kalmasını ister.
Hemşire, “Bebeğin doğduğunu sana nasıl haber vereceğim?” diye sorar.
Doktor da:
“Bana hemen bir kart gönder ve arkasına “spagetti” diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok” der.
Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya’ya gider. Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora: “Sevgilim, bugün postadan senin adına İtalya’dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım…” der.
“Peki, karıcığım ben akşam eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım” der doktor ve telefonu kapatır.
O akşam doktor eve geldiğinde kartı alıp okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer.
Acil yardım ve tıbbi müdahalelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar…
“Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti…. İkisi sosisli, ikisi sade”
0 notes
serguzest · 1 year ago
Text
Kuyudan Gelen Ses
Güçlü bir motor sesi duyuldu. Ardından, uzay gemisinin, yere iniş yapmasını sağlayan alt kapakları açıldı. Ses azaldı, gemi sakince yere indi. Yaklaşık on dakika sonra, astronot kıyafetli iki adam ve bir robot indi gemiden. Manzaraya baktılar. Deniz leş gibi kokuyordu, ancak bu kokuyu almaları mümkün değildi. Dalgalar sahili deli gibi dövüyordu.
Buranın adı, bir zamanlar İzmir'di. Antik adı Smyrna. Büyük kitlesel yok oluş öncesinde, bölgenin en güzel şehirlerinden biriydi. İki adam, telsiz vasıtasıyla konuştu:
-Buralarda bir anıt olacak..
-Evet. Heykel gibi bir şey..
Civarda bina yoktu. Yüzlerce yıldır insan ayak basmamıştı buraya.. Çetin şartlarda yetişebilen birkaç diken ve ot vardı sadece.. Hava kapalıydı, heybetli bulutlar kaplamıştı göğü.
Sonunda, yıkılmış anıtı gördüler. Etrafı taşlarla çevriliydi. Eski anıtın hemen yakınlarında, yere açılan bir kapak olmalıydı. İnsanlar, gezegeni tamamen terk etmeden önce, belirli bölgelere, insanlık tarihini anlatacak dökümanlar bırakmışlardı. Sonunda kapağı, robota açtırdılar. Yeraltına inen bir merdiven vardı. Fenerlerini açıp, aşağı indiler. Alt katta, büyük bir salon vardı, ve bu salona bağlı odalar.. Salonda, yanlarında getirdikleri güçlü bir aydınlatmayı açtılar. Her odanın kapısında, eski alfabeyle yazılmış yazılar vardı. Bu yazıları bilgisayara okutarak, yapay zekaya çevirttiler. Kapıların üstündeki yazılar şu şekildeydi:
Tarih
Din-mitoloji
Edebiyat- sanat
Bilim -teknoloji
Tarım
Üzerinde 'edebiyat' yazan kapıyı kırdılar. İçerisi, kitaplarla doluydu. Çürümüş ve yıpranmış kitaplar.. Kitap, eski insanların bilgiyi aktarma yoluydu, kağıtların üstüne yazılar basılıyordu ve bu kağıtlar ciltleniyordu.
Nihayet, bir dolap gördüler  Dolabın içi, hava geçirmeyen kutuların içine konmuş eski teknoloji hard disklerle doluydu. Hard disk, eski tip bilgisayarların, bilgi saklayan hafıza bölümüydü.  Aradıkları tüm bilgi, bu hard disklerin içindeydi. Dolabın içindeki her şeyi yanlarına aldılar, önce odadan çıktılar, sonra yukarı tırmandılar.
Gemiye döndüler. Bilgisayarda, eski hard diskleri araştırdılar. Bu hard diskleri çalıştırmak için, eski tip bilgisayara ihtiyaç vardı. Yapay zekayla çalışan robotun yardımıyla, eski tip bir bilgisayar inşa edeceklerdi. Yanlarında konuyla alakalı donanım, hammadde ve bilgi getirmişlerdi.
Eski tip bir bilgisayarı inşa etmek, yaklaşık yarım günlerini aldı. Sonunda, başardılar. Hard diski bilgisayara yerleştirdiler ve kendi monitörlerine bağladılar. Heyecanlandılar. Bir sürü dosya vardı. 'Şunu aç' dedi biri. Diğeri, üzerinde 'Borges' yazan dosyayı tıkladı. Tok sesli bir adamın sesi duyuldu:
'Al otro, a Borges, es a quien le ocurren las cosas. Yo camino por Buenos Aires y me domoro, acaso ya mecanicamente, para mirar el arco de un zagua y la puerta cancel..'
Bilgisayarın başındaki adam, ses dosyasını durdurdu, sonra yapay zekaya seslendi:
-Metni modern ingilizceye çevir.
Kısa sürede, yapay zeka metni çevirdi ve okumaya başladı:
'Borges Ve Ben
Her şey ötekinin, Borges denenin başına gelir. Ben, Buenos Aires'te gezinirim, alışkanlıkla bir geçidin kemerini ya da bir avlunun demir parmaklı kapısını seyretmek için oyalanır��m; postadan Borges'in haberlerini alırım ve adını bir profesörler kurulunda veya bir biyografi sözlüğünde görürüm. Kum saatlerini, yerküre haritalarını, 18. yüzyıl tipografisini, kahvenin tadını ve Stevenson'ın düzyazısını severim; öteki de bu seçimleri paylaşır, ama kasıntılıkla ve oyunculara yaraşır bir şekilde. İlişkimizin hasımca olduğunu ileri sürmek abartılı olur; ben yaşıyorum, kendimi yaşama kaptırıyorum, Borges edebiyatını dokusun ve bu edebiyat benim varlığımı geçerli kılsın diye. Değerli birkaç sayfa yazdığını seve seve itiraf ederim, ama bu sayfalar beni kurtarmaz, kuşkusuz iyi olanın kimseye, hatta ötekine bile değil, dile veya geleneğe bağlı olmasındandır bu. Zaten ben yok olmaya yükümlüyüm, sonsuza dek, yalnızca benim birkaç anım ötekinde yaşamayı sürdürmeyi başaracak. Yavaş yavaş her şeyi ona devrediyorum, çarpıtıp abartmak gibi sapkın bir alışkanlığının farkında olmama rağmen. Spinoza her nesnenin kendi varlığını korumaya çabaladığını kavramıştı; taş sonsuza dek taş, kaplan da kaplan olmak ister. Ama ben Borges'te diretmek zorundayım, kendimde değil (eğer ben biriysem). Oysa, kendimi onun kitaplarından çok, başkalarında veya bir gitarın zahmetli tıngırtısında buluyorum. Yıllar önce ondan kurtulmaya çalıştım ve kenar mahalle mitolojilerinden, zaman ve sonsuzluk üzerine oyunlara geçtim, ama bu oyunlar da artık Borges'e ait, benim de başka şeyler düşlemem gerekecek. Böylece yaşamım, her şeyi yitirdiğim ve her şeyin ya unutulmaya ya da ötekine terkedildiği bir kaçışa dönüştü.
Bu sayfayı ikimizden hangisinin yazdığını bilmiyorum.'
0 notes
bigboypussyhunters · 2 months ago
Text
5 postadan sonra bile sikilmek isteyen o kadın
Tumblr media
227 notes · View notes
herfuzuli · 3 years ago
Text
Yalnızlık Abidesi Cahit Sıtkı Tarancı
Kendisini çok çirkin bulan Tarancı, böyle düşünmesi yüzünden kendisini yalnızlığa itmiştir. Lise döneminde ise bir tek ona mektup gelmemesi sebebiyle, kendine mektup yazan postadan alınca buna başkası göndermiş gibi sevinen biri hale gelmiştir.
Cidden..
42 notes · View notes
13z8c5 · 4 years ago
Text
Tumblr media
Haftalarca çılgın gibi Milena'dan mektup gelmesini bekler Kafka, sonra beklediği mektup postadan çıktığında da onu açma işini durmadan geciktirir. Mutluluk, varılacak istasyonda değil demek ki yolculuk biçiminde..
147 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years ago
Photo
Tumblr media
Küçük Japon kız Sadako, 6 Ağustos 1945' te Hiroşima’ya atom bombası atıldığında 2 yaşındaydı. 12 yaşına geldiğinde maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kansere yakalanmış ve hastaneye yatırılmıştı. Ama durumu ümitsizdi.
Hastanedeki tüm doktorlar, küçük kızın ölümü için gün sayarken, küçük Japon kız hayat doluydu. Koridorlarda koşuyor, oynuyor ve diğer hastalara yardım ediyordu. Hastaların arasında en sevdiği kişi ise 80 yaşlarında, kendisi gibi kanser olan yaşlı bir kadındı.
Küçük Japon kızı, ölüm döşeğindeki bu yaşlı kadını hiç yalnız bırakmamıştı. Kadın ölmeden hemen önce “Benim için çok geç ama, bizim inanışımıza göre; eğer bir kişi kağıttan 1000 tane turna kuşu yaparsa, her istediği kabul oluyor. Ben yapamadım, sen yap ve kurtul” demiş ve son nefesini vermişti.
Küçük Japon kız çok üzülmüş ama hayatta kalma arzusuyla geleneksel Japon sanatı olan origamiyle kağıttan turna kuşları yapmaya başlamıştı. Neşe içinde çalıştığından ilk başlarda öyle hızlı yapıyordu ki,1000 tane turna kuşu yapması işten bile değildi.
Ama sağlığı da hızla bozuluyordu. Bu hazin öykü önce yerel, sonra da uluslararası basında yer almış; dünyanın dört bir yanından insanlar küçük kıza, binlerce turna kuşu göndermeye başlamıştı.Ama ne yazık ki küçük Japon kız, haberler basında çıktığında artık elini kıpırdatamaz hale gelmişti. Hayattaki son saatlerini 644. kuşu yaparak geçirdi. Kuşu bitirmiş, gözleri kapanırken hemşireler ve hastabakıcılar, postadan çıkan yüzlerce origami kuşuyla odasına girmişlerdi. Ama küçük Japon kızı yüzünde bir tebessüm yatağında cansız yatıyordu. Postacılar aylarca kağıttan turna kuşu taşıdılar hastaneye.
Sayısı milyonlara ulaşan o turna kuşları Japonya’da bir müzede sergileniyor…
İşte bu hikaye Japonya’da 1943-1955 yılları arasında yaşayan Sadako Sasaki’nin hikayesidir. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömdüler.
Turna kuşu, o zamandan beri barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesidir ve o gün bugündür dünyanın her yanından insanlar rengarenk kağıtçıklardan binlerce turna kuşu yapıp, 6 Ağustos'ta Japonya'ya; Sadako'nun heykeline konsun diye, turnalar barışa uçsun diye, nükleere karşı kanat çırpsın diye, nükleer silahsızlanma olsun diye, çocuklar ölmesin diye, şiddet bağımlısı dünya iyileşsin diye uçururlar.
Küçük kızın hayatı “Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu” adıyla 1977 yılında Elanor Coerr tarafından kaleme alınmıştır..!
15 notes · View notes
futbollcunuz-18 · 5 months ago
Text
5 postadan sonra bir ertesi gün hapı yazıyorum recetenize ahshsahasjhhsajsahjhasjas
3-0 GS alır ✍️
85 notes · View notes
amissa--spe · 3 years ago
Text
Uzun süre önce gitmiştim ve sonradan e postadan dolayı bir daha bu hesaba giriş yapamamıştım ama sorunu çözdüm ve yeniden burdayım...
8 notes · View notes
tolgaulusoy · 3 years ago
Text
Tumblr media
İnternetin Geçmişi ve Dijital Gelecek (İng. A History of the Internet and the Digital Future), Johnny Ryan'ın tarih metni. Kitap 1960'lı yıllarda ARPANET olarak ortaya çıkan internetin 2010 yılına kadar olan tarihin anlatıyor. E-postadan arama motorlarının çıkışına, sosyal medyadan sansüre karşı olan mücadeleye kadar pek çok konuda bilgiler içeren tarihsel bir çalışma olan bu kitap çok fazla bilgi içeriyor olmasına rağmen okuması keyifli bir kitap değil.
3 notes · View notes
alithejk · 3 years ago
Text
RONALDO GAVATTIR.
Evet yanlış duymadınız. Bu milyarder topçumuz tam bir GAVATTIR. Her ne kadar kendisinn bir hayranı olsam da bu gerçek değişmez maalesef. 26 yaşında ki karısı ile 3 sene önce evlendiler. Hatun (yengemiz) 23 yaşına kadar boştu. Yenge PORTEKİZLİ, yani AVRUPALI. Ortalama 17 yaşında bekaretini kaybediyor Avrupalı kızlar. Hele ki bunun gibi ilik bir hatunu (yengemiz) düşünemiyorum. Neyse 17'yi baz alıyoruz. TAM 6 SENE. 6 YIL önce birisi bu hatunu (yengemizi) cima eyledi.
ORTALAMA 1 HAFTADA BİR SEKS YAPTIPINI VARSAYARSAK BU RAKAM ARTAR AMA AZALMAZ. BAKIN, SEVİŞMELER SAKSOLAR HARİÇ. HAFTADA 1 SEKS ŞARTTIR. BİZİM CUMA NAMAZI GİBİ. 1 SENE 52 HAFTADIR. 52*9 DAN=TAM 468 ERKEK YAPAR. BAKIN BUNUN 18 GÜNÜNE ÖZEL CLUB PARTİSİNİ, YAZLARI YAZLIKTAKİ ALEMLERİ, UYUŞTURUCU PARTİSNDE KAFALAR DUMANLI HALLERİNİ FALAN SAYMIYORUZ.
M.T.
468 ERKEK BU HATUNA 3 POSTADAN, TAM 1404 POSTA ATMIŞTIR. BUNLAR RESMİ RAKAMLAR BİRDE ÖTEDE BERİDE SİKİŞTIĞİ HÂLLER EKSTRADIR. AVRUPA'DA ORTALAMA 15CM BAZ AL
2 notes · View notes