#petrol üretimi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Petrol Fiyatlarındaki Düşüş ve Küresel Etkileri
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/petrol-fiyatlarindaki-dusus-ve-kuresel-etkileri-41310/
Petrol Fiyatlarındaki Düşüş ve Küresel Etkileri

Petrol fiyatlarındaki düşüş, dünya ekonomisinde önemli değişikliklere yol açıyor. Bu makalede, düşük fiyatların küresel etkilerini, enerji pazarındaki dalgalanmaları ve ülkelerin ekonomik dengelerini nasıl etkilediğini keşfedin.
https://lefkosa.com.tr/petrol-fiyatlarindaki-dusus-ve-kuresel-etkileri-41310/ --------
#ABD#Brent ham petrol#Çin#Düşüş#İran#petrol fiyatları#petrol talebi#petrol üretimi#ticaret savaşı#Trump yönetimi#Ekonomi
0 notes
Text
IEA Eylül 2023 Petrol Piyasası Raporu: OPEC ve Küresel Petrol Üretimi
Uluslararası Enerji Ajansı���nın Eylül 2023 Petrol Piyasası Raporu Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), eylül ayına ilişkin petrol piyasası raporunu yayımladı. Bu rapora göre, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) ham petrol üretimi, eylülde bir önceki aya göre günlük 650 bin varil azalarak 26 milyon 720 bin varil seviyesine geriledi. Bu dönemde OPEC’in ham petrol dışındaki diğer konvansiyonel…
#eylül 2023#IEA#küresel petrol arzı#OPEC#petrol üretimi#petrol piyasası#Petrol Talebi#Uluslararası Enerji Ajansı
0 notes
Text
Gabar'da günlük petrol üretimi 35 bin varili aşmış.!
KUTLAMAK
için Motorine bu gece 2 lira 55 kuruş zam gelecekMİŞ.!!!
⛽ ⛽ ⛽ ⛽ hayırlı olur inşallah

20 notes
·
View notes
Text
OPEC, Ham Petrol Üretiminde Düşüş ve Küresel Talep Kestirimi Revizyonu Yaptı
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), Mart ayına ait ham petrol üretim verilerini açıkladı. OPEC’in raporuna göre, Mart ayında örgüt üyelerinin ham petrol üretimi, bir önceki aya göre günlük 78 bin varil azalarak 26 milyon 776 bin varile geriledi. Bu düşüşün, küresel petrol piyasasında bazı önemli değişimlere yol açabileceği öngörülüyor. Üretimdeki Değişiklikler: İran Artış Gösterdi, Irak…
0 notes
Text
Soğuk Savaş’ın Hisse Senetlerine Etkisi: Silah Sanayiinden Teknoloji Devlerine
Soğuk Savaş, 20. yüzyılın ikinci yarısında dünya siyasetini ve ekonomisini derinden etkileyen bir dönemdi. 1947'den 1991'e kadar süren bu jeopolitik gerilim, sadece devletler arasındaki mücadeleleri değil, aynı zamanda küresel finansal piyasaları da şekillendirdi. Özellikle hisse senetleri, Soğuk Savaş’ın getirdiği belirsizlikler ve fırsatlarla birlikte önemli dalgalanmalar yaşadı. Bu yazıda, Soğuk Savaş’ın hisse senetleri üzerindeki etkilerini, silah sanayii ve teknoloji devlerinin bu dönemdeki rolünü detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Soğuk Savaş’ın Ekonomik ve Siyasi Arka Planı Soğuk Savaş, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birliği (SSCB) arasında yaşanan ideolojik, siyasi ve askeri bir rekabet dönemiydi. Bu dönemde, her iki süper güç de nükleer silahlanma, uzay yarışı ve bölgesel çatışmalar üzerinden birbirlerine üstünlük sağlamaya çalıştı. Bu rekabet, sadece devletlerin politikalarını değil, aynı zamanda küresel ekonomiyi ve finansal piyasaları da etkiledi.
Soğuk Savaş’ın en belirgin özelliklerinden biri, askeri harcamaların artması ve savunma sanayiinin ön plana çıkmasıydı. Ancak, bu dönem aynı zamanda teknolojik ilerlemelerin hızlandığı ve yeni sektörlerin doğduğu bir dönem oldu. Bu gelişmeler, hisse senetleri üzerinde de önemli etkiler yarattı.
Silah Sanayii: Soğuk Savaş’ın Kazananları Soğuk Savaş döneminde, savunma ve silah sanayii şirketleri, hisse senetleri piyasasının en büyük kazananları arasında yer aldı. ABD ve SSCB arasındaki silahlanma yarışı, savunma bütçelerinin artmasına ve bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin büyümesine neden oldu. Özellikle Lockheed Martin, Boeing, General Dynamics ve Raytheon gibi şirketler, bu dönemde önemli devlet sözleşmeleri alarak büyüdü.
Savunma sanayii şirketlerinin hisseleri, Soğuk Savaş’ın getirdiği belirsizlikler nedeniyle yatırımcılar için güvenli bir liman olarak görüldü. Özellikle Kore Savaşı (1950-1953) ve Vietnam Savaşı (1955-1975) gibi bölgesel çatışmalar, savunma harcamalarını daha da artırdı ve bu şirketlerin hisselerini değerli kıldı.
Ancak, silah sanayiinin büyümesi sadece ABD ile sınırlı değildi. Sovyetler Birliği de kendi savunma sanayiini geliştirdi, ancak bu şirketlerin hisse senetleri halka açık olmadığı için, piyasalarda doğrudan bir etki yaratmadı.
Teknoloji Devlerinin Yükselişi: Uzay Yarışı ve İnovasyon Soğuk Savaş’ın bir diğer önemli mirası, teknolojik ilerlemeler ve inovasyon oldu. Özellikle uzay yarışı, teknoloji şirketlerinin ön plana çıkmasını sağladı. ABD ve SSCB arasında yaşanan bu rekabet, bilgisayar, iletişim ve uzay teknolojilerinde büyük atılımlar yapılmasına neden oldu.
NASA’nın Apollo programı ve Ay’a iniş projesi, birçok teknoloji şirketinin büyümesine katkıda bulundu. Örneğin, IBM gibi bilgisayar devleri, uzay projeleri için gerekli olan yazılım ve donanımı geliştirerek, hisse senetlerinde önemli bir yükseliş yaşadı. Aynı şekilde, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, AT&T gibi şirketlerin değer kazanmasını sağladı.
Soğuk Savaş dönemi, aynı zamanda mikroçip ve bilgisayar teknolojilerinin temellerinin atıldığı bir dönem oldu. Bu teknolojiler, bugünkü teknoloji devlerinin (örneğin, Apple, Microsoft) ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Dolayısıyla, Soğuk Savaş’ın teknoloji sektörü üzerindeki etkisi, uzun vadeli ve kalıcı oldu.
Enerji ve Maden Sektörü: Stratejik Kaynakların Önemi Soğuk Savaş döneminde, enerji ve maden kaynakları da stratejik bir öneme sahipti. Petrol, doğal gaz ve uranyum gibi kaynaklar, hem askeri hem de ekonomik güç için kritik bir rol oynadı. Bu durum, enerji ve maden şirketlerinin hisse senetlerini de etkiledi.
Özellikle petrol şirketleri, Soğuk Savaş’ın getirdiği enerji ihtiyacı nedeniyle büyük karlar elde etti. Exxon, Chevron ve BP gibi şirketler, bu dönemde hisse senetlerinde önemli bir yükseliş yaşadı. Aynı şekilde, uranyum ve diğer stratejik madenler, nükleer silah üretimi için gerekli olduğundan, bu alanda faaliyet gösteren şirketler de değer kazandı.
Soğuk Savaş’ın Borsalara Genel Etkisi: Belirsizlik ve Fırsatlar Soğuk Savaş dönemi, küresel borsalar için hem riskler hem de fırsatlar barındırıyordu. Jeopolitik gerilimler ve nükleer savaş tehdidi, piyasalarda belirsizliği artırırken, savunma ve teknoloji sektörlerindeki büyüme, yatırımcılar için önemli fırsatlar yarattı.
Özellikle ABD borsaları, Soğuk Savaş döneminde genel olarak yükseliş eğilimi gösterdi. Ancak, bu dönemde yaşanan krizler (örneğin, 1970’lerdeki petrol krizi) ve enflasyon, borsalar üzerinde baskı yarattı. Yatırımcılar, bu dönemde hem savunma şirketlerine hem de teknoloji devlerine yönelerek, portföylerini çeşitlendirdi.
Soğuk Savaş’ın Mirası: Günümüz Hisse Piyasalarına Yansımaları Soğuk Savaş’ın hisse senetleri üzerindeki etkisi, günümüzde de devam ediyor. Savunma sanayii, hala jeopolitik gerilimlerin olduğu dönemlerde yatırımcılar için güvenli bir liman olarak görülüyor. Aynı şekilde, teknoloji devleri, Soğuk Savaş döneminde atılan temeller üzerine inşa edilen bir başarı hikayesi sunuyor.
Yatırımcılar, günümüzde de benzer stratejiler izleyerek, hem savunma hem de teknoloji şirketlerine yatırım yapmayı tercih ediyor. Ancak, bu sektörlerdeki gelişmeleri takip etmek ve doğru yatırım kararları almak için güncel analizlere ve uzman görüşlerine ihtiyaç duyuluyor. Bu noktada, Ekofin.net gibi uzman kaynaklar, yatırımcılar için rehberlik ederek, geçmişten günümüze uzanan trendleri anlamalarına yardımcı oluyor. Daha fazla bilgi ve güncel analizler için Ekofin.net sitesini ziyaret edebilirsiniz.
0 notes
Text
Gabar’da günlük 78 bin varil petrol üretiliyor
https://pazaryerigundem.com/haber/211972/gabarda-gunluk-78-bin-varil-petrol-uretiliyor/ -
Gabar’da günlük 78 bin varil petrol üretiliyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Gabar’da 3 binin aşkın istihdam, 95 kuyuda ise günlük 78 bin varil petrol üretildiğini açıkladı.
ANKARA (İGFA) – Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, sosyal medya hesabından Gabar’da üretilen petrole ilişkin şu açıklamalarda bulundu;
“Dün Karanlıktı, Bugün Aydınlık,
Dün Yas Vardı, Bugün Umut!
Gabar’da yanan bu ateş, terörsüz Türkiye’nin, güçlü yarınların ve enerji bağımsızlığının sembolü.
3 bini aşkın istihdam
95 kuyuda günlük 78 bin varil petrol üretimi
Türkiye’nin enerjide bağımsızlık yolculuğunda dev bir adım.”
youtube

0 notes
Text
Petrol Üreticileri, Nisan Sonrası Üretimi Adım Adım Yükseltecek
Bir Finansçı – Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Rusya’nın liderliğindeki OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+’nın üst düzey bakanları, 3 Şubat 2025 Pazartesi günü gerçekleştirdikleri çevrimiçi toplantıda, petrol üretimini artırma planında herhangi bir değişiklik yapmadıklarını ve Nisan ayından itibaren üretimi kademeli olarak artırma politikasına bağlı kalmayı kabul…
0 notes
Text
ISO 29001
Petrol, Petrokimya ve Doğalgaz Sektörü
ISO 29001, özellikle petrol, petrokimya ve doğalgaz endüstrilerinde faaliyet gösteren kuruluşlar için geliştirilmiş bir kalite yönetim sistemi standardıdır. Bu standart, ISO 9001'in genel kalite yönetimi prensiplerine dayanmakta olup, sektöre özgü gereksinimleri de içermektedir. Enerji sektörünün zorluklarını ve yüksek güvenlik taleplerini dikkate alarak, daha güvenli, verimli ve müşteri odaklı bir iş yapma yaklaşımını teşvik eder.
ISO 29001’in uygulanması, petrol ve doğalgaz endüstrilerinde yüksek kalite, güvenlik ve verimlilik standartlarına ulaşılmasına yardımcı olurken, aynı zamanda çevresel ve operasyonel riskleri yönetmeyi de kolaylaştırır.
ISO 29001, petrol, petrokimya ve doğalgaz endüstrilerine özel kalite yönetim sistemleri için belirlenen uluslararası bir standarttır. Bu standart, genel kalite yönetimi ilkelerine dayansa da, enerji sektörünün özel ihtiyaçlarını ve zorluklarını karşılamak için geliştirilmiş ek gereksinimleri içerir. ISO 29001, bir kuruluşun kalite yönetim sistemini oluşturmasını, uygulamasını, sürdürmesini ve sürekli olarak iyileştirmesini sağlar.
ISO 29001’in temel özellikleri ve özellikleri şunlardır:
Endüstri Odağı: Özellikle petrol, petrokimya ve doğalgaz endüstrilerine yönelik ürünlerin tasarımı, geliştirilmesi, üretimi, kurulumu ve servisinde yer alan kuruluşların ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır.
Kalite Yönetim Sistemi (KYS): ISO 29001, bir Kalite Yönetim Sistemi oluşturulması, uygulanması, sürdürülmesi ve sürekli iyileştirilmesi için gereklilikleri belirler. KYS, sektöre özgü bağlamda verimliliği, etkinliği ve genel performansı artırmayı amaçlamaktadır.
ISO 9001’e uygunluk: Enerji sektörünün benzersiz zorluklarını ve beklentilerini ele almak için sektöre özgü kriterler eklerken temel ilkelerini de içeren ISO 9001’in yapısı ve gereklilikleriyle uyumludur.
Risk Yönetimi: Standart, özellikle operasyonel risklerin önemli etkileri olabileceği petrol, petrokimya ve doğalgaz endüstrileri bağlamında riske dayalı düşünceyi ve risk yönetimini vurgular.
Süreç Yaklaşımı: Tutarlı sonuçlar elde etmek için sistematik ve iyi tanımlanmış bir yaklaşım sağlayarak kalite yönetimine bir süreç yaklaşımının benimsenmesini teşvik eder.
Müşteri Odaklılık: Standart, herhangi bir sektörde kalite yönetiminin temel bir yönü olan müşteri ihtiyaç ve beklentilerini anlamanın ve karşılamanın önemini vurgular.
Sürekli İyileştirme: Kuruluşlar, ürün ve hizmet kalitesini, verimliliğini ve müşteri memnuniyetini artırmak için süreçlerinde ve kalite yönetim sistemlerinde sürekli iyileştirme yapmaya teşvik edilir.
Ürün Gerçekleştirme: Ürünlerin petrol, petrokimya ve doğalgaz endüstrilerinin özel ihtiyaçlarını ve güvenlik standartlarını karşılamasını sağlamak için ürün tasarımı, geliştirme, üretim, kurulum ve servis ile ilgili gereksinimlerdir.
İzlenebilirlik ve Dokümantasyon: Standart, belirtilen gereksinimlere ve süreçlere uygunluğu göstermek için izlenebilirliğin ve uygun dokümantasyonun sürdürülmesinin önemini vurgular.
Tedarikçi Kalite Yönetimi: Tedarikçilerin değerlendirilmesi ve yönetilmesi ihtiyacını ve bunların kuruluşun genel kalite performansına katkılarını vurgulayarak tedarikçi kalite yönetimini ele alır.
ISO 29001, petrol, petrokimya ve doğalgaz sektörlerinde kaliteyi sağlamak ve operasyonel mükemmeliyeti artırmak için güçlü bir araçtır. Bu standart, kuruluşların güvenliği, kaliteyi, müşteri memnuniyetini ve yasal uyumu en üst düzeye çıkarırken, aynı zamanda global pazarda rekabetçi olmalarını sağlar. ATC International olarak, ISO 29001 belgelendirme sürecinde size rehberlik etmekten gurur duyuyoruz.
0 notes
Text
Opp Poşet Nedir ve Nasıl İmal Edilir
New Post has been published on https://www.yalcinpakambalaj.com/opp-poset-nedir-ve-nasil-imal-edilir/
Opp Poşet Nedir ve Nasıl İmal Edilir
Plastik poşetler ya da diğer adı ile plastik torbalar günlük hayatımızda oldukça fazla yer alıyor. Neredeyse tüm alışverişlerimizde, hediyelik eşyalarımızda plastik poşetleri kullanmaktayız. Farklı renk ve çeşitleri ile değişik abatlarda üretilen torbalar bulunmaktadır. Bu torba çeşitlerinden biride OPP poşet olarak bilinir.
Poşet çeşitleri arasında yer alan OPP poşet diğer poşet türlerinden ayrılmaktadır. OPP poşet üretim aşamasından kullanım özelliklerine göre farklı bir poşet türüdür. Poşet kullanımlarında birçok konuya tüketici olarak dikkat edilmesi gereken konular vardır. Bu poşet türü kendine has özelliğinden dolayı çok daha şeffaf özelliklerdedir.
OPP Nedir?
OPP (Oriente Poli Propilen) kelimelerinin baş harflerinden oluşmaktadır. Opp poşet imalatında plastik malzemenin hammaddesi polipropilendir ve pp harfleri ile gösterilir. PP malzeme üretim aşamasında tek taraftan gerdirilerek üretilir. Opp poşet imalatı yapılırken bu işlem poşete mekanik özellik kazandırır. OPP poşet ya da OPP torba olarak isimleri de duyulmaktadır.
OPP Poşet Üretimi Nasıl Yapılır?
Polipropilen denilen hammadde küçük parçacıklar halinde bulunur. Firmalar bu ürünü çuvallar içerisinde küçük parçalar halinde satın alırlar. Poşet imalatında genelde beyaz olanı tercih edilmektedir. Opp poşet üretimi imalat aşamaları;
Bu madde gıdalar ile temas ettiğinde çözülmediğinden tercih edilen bir plastik türüdür.
Bu madde önce galvanizden oluşan huni şeklinde bir hazneye dökülür. Vakumlu borular ile sisteme aktarılır.
Bu hammadde normal poşet imalatında 170 ile 220 santigrat derecelerde ısıtılır. Bu sıcaklığa geldiğinde erimeye başlar. Plastik işlenebilecek kıvama gelir ve boya çözülür. Camsı geçiş sıcaklığı ise -10 ile 160 derece arasındadır.
Sıvı haldeki plastik makinalardan çıkarken hava ile inceltilir. Hızlı bir şekilde soğur. Yüksek basınç yardımı ile plastik bir balon gibi şişmeye başlar. Bu şişirme işlemi üretilecek torbanın edatına göre değişiklik gösterir. Torba kalınlığında bu aşamada belirlenir. Basınçlı hava ayarlanarak daha ince ve daha kalın poşet üretmek mümkündür. Şişirilen plastik hat üzerinde yürürken soğur.
Plastik hat üzerinden geçerken katlama işlemlerde yapılır ve poşet şeklini alır.
Düz ve şeffaf olan bu poşetlerin üzerine baskılı opp poşet imalatı olarak üretim de yapılabilmektedir. İstenilen şekil ve desen poşetlerin üzerine baskı yapılabilmektedir.
Poşetler istenilen ebatlarda kesilir ya da bobin halinde sarılabilir. Bu aşamada poşetler tamamen müşterinin isteğine göre kesilip gönderilebilir hale gelir.
Baskılı OPP Poşet Fiyatları
Her üründe fiyat değişkenliği baskılı opp poşet fiyatları arasında da görülmektedir. Poşetlerin üretiminde kullanılan hammaddenin kalitesi, kullanılan boyanın kalitesi, işçiliğin kalitesi gibi birçok etken poşet fiyatlarını belirlemektedir. Hammadde petrol türevi bir madde olduğu için petrol fiyatları da hammadde fiyatı etkilemektedir.
Yalçın Pak Ambalaj her türlü poşet konusunda deneyimli kadrosu ve tecrübeli geçmişi ile her türlü isteklerinize karşılık özel çözümler üretmektedir. Firmanın www.yalcinpakambalaj.com web sitesinde tüm poşet türlerine ait bilgiler görülmektedir.
OPP Poşetin Avantajları Nelerdir?
– Şeffaftır.
– Hijyeniktir
– Bakteri oluşumuna elverişli değildir.
– Kullanımı daha esnek yapıdadır.
– Dayanıklıdır.
– Sağlık için zararlı maddelerden oluşmamıştır.
#baskılı opp poşet#logolu opp poşet#opp poşet#opp poşet imalatı#opp poşet imalatı nasıl yapılır#opp poşet üretimi#poşet imalatı
0 notes
Text
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I – Yeni Yaşam Gazetesi | Yeni Yaşam
Mustafa Durmuş
Suriye’nin işgalinin asıl kazananı kim ya da kimler? – I
Tunus-Mısır-Libya’da halk ayaklanmaları
14 yıl geriye gidelim.
2010 yılının 17 Aralığında Tunus’ta, 26 yaşındaki elektronik mühendisi bir işsiz, sokaklarda sebze satarak hayatını kazanan M. Bouazizi adlı Tunuslu bir genç kendini yakmış; ardından on binlerce Tunuslu sokaklara çıkarak hükümeti ve işsizliği protesto etmiş ve isyan diktatör Ben Ali Tunus’u terk edene kadar sürmüştü.
Bundan yaklaşın 45 gün sonra 31 Ocak 2011’de bu kez Mısır’da Tahrir (Kurtuluş) Meydanı’nda yüz binlerce Mısırlı: “İş, Ekmek, Özgürlük ve Sosyal Adalet” sloganlarıyla isyan etti. On binlerce genç-yaşlı, Müslüman-Hıristiyan, örtülü- modern kadın-erkek meydanı tuttu. Onlarcası öldürüldü ama Mısır Devlet Başkanı Mübarek ülkeyi terk edene kadar da kitleler meydandan ayrılmadı. Sonrasında Libya Batılı emperyalist güçler tarafından işgal edildi ve Devlet Başkanı Kaddafi öldürüldü.
Kuzey Afrika’nın bu üç ülkesinin ikisinde (Tunus ve Mısır) ortak sorunlar vardı. Buğday ve diğer temel gıda maddeleri ve enerji fiyatlarının çok hızlı artması, derin yoksulluk, açlık, işsizlik, dışa bağımlılık, neo liberal politikalar ve 30 yıldır süren baskı-zulümle özdeşleşmiş kanlı diktatörlükler halkları isyana sürüklemişti.
Libya’da ise durum daha farklıydı. Kaddafi de bir diktatördü ama ülke ekonomisi kötü durumda değildi. Günde 1,8 milyon varillik mükemmel kalitede petrol üretimi yapılıyordu. Ülke, doğalgaz kaynakları açısından da çok zengindi ve bu doğal zenginlikler Libya’da ortalama yaşam süresinin 75’e çıkmasını ve Afrika’nın kişi başına yıllık geliri en yüksek ülkesi olmasını sağlamıştı. Ülkenin sert çölün altında muazzam bir fosil sıvı denizi vardı. Tüm bunlar emperyalist güçlerin iştahını kabartıyordu. Nitekim ABD bu ülkeyi işgal etmek üzere NATO’yu devreye sokmakta tereddüt etmedi.
Devasa ekonomik sorunlar ve devrimci durum
Kısaca, devasa ekonomik sorunlar, gıda fiyatlarındaki artışlar ve iktidarların halkın sorunlarına ilgisizliği ayaklanmaların önünü açtı. Halk mevcut rejimleri bu sorunlarla özdeş tuttuğundan rejimin değişmesini istiyor, rejimle uzlaşmaya yanaşmıyordu. “Ekmek, özgürlük ve adalet” sloganlarıyla yürüyen kitleler olağanüstü hâl uygulamalarının kaldırılmasını, parlamentonun feshini ve yeni bir anayasanın yapılmasını talep ediyorlardı.
Bir başka boyutuyla ise bölgede devrimci bir durum yaşanıyordu ve bu devrimin dürtüsü sadece diktatörlük karşıtı olmak değil, aynı zamanda anti-emperyalist, IMF karşıtı ve İsrail karşıtı olmaktı.
Çalınan devrim!
Bu nedenle de ABD ve müttefikleri bu devrimi durdurmak, bunu yapamazlarsa da onu bölgedeki Amerikan egemenliğini sürdürülebilmesi için yeniden bir biçime sokma niyetindeydiler. Nitekim bunu da sağladılar. Diktatörler devrildi ve halkların gazı alındı ama gerçek bir devrim fırsatı da böylece halkların elinden alınmış oldu. Sonrasında bu ülkeler yeniden bir kaosun içine sürüklendiler ve iç savaşlar ortaya çıktı. Mısır’da yeniden askeri diktatörlük tesis edildi.
Suriye’ye emperyalist müdahale ve iç savaş
Bu gelişmeler 2011 yılının sonlarına doğru Orta Doğu’ya da sıçradı ama bu kez hedefteki Suriye beklenmedik bir direniş göstererek o tarihten bu yılın aralık ayına kadar direndi. Bu süreçte “Büyük Orta Doğu Projesi” kapsamında başta IŞİD olmak üzere, selefi cihatçı gruplar Esad’a karşı ayaklandırıldı, 13 yıl sürecek olan bir iç savaş başlatıldı.
Ancak bu terör örgütleri hem Suriye ordusunun hem de Bölgedeki Kürtlerin direnciyle karşılaştılar. Yine de El Kaide ve El Nusra yenilmiş olsa da bölgeye hâkim devletlerin desteğiyle İdlib gibi belli bölgeleri tutmayı başardılar. Bu süreçte Esad ülkede demokratikleşmek yerine Baasçı eski rejimi sürdürmeye kalkışınca iyice gözden düştü ve yenildi. Ülkesinden kaçarak Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. Ülke Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve arkasındaki devletler ve İsrail tarafından işgal edildi.
Nesnel değerlendirmeler gerekiyor!
Suriye’nin işgali konusunda çok farklı değerlendirmeler yapılabilir. Nitekim Suriye’yi işgali alkışlayanlar (bizdeki iktidar medyası gibi) gibi, bunu emperyalist bir müdahale olanlar da mevcut.
Ancak, ülkeyi işgal eden güçler “ülkede diktatörlüğü ortadan kaldırmak, demokrasiyi inşa etmek, kendi sınırlarını güvence altına almak” gibi mazeretler ileri sürebilirse de, bunun doğru olmadığı ve bu eylemin açıktan bir işgal olduğu inkar edilemez bir gerçek. Nitekim daha önceki Irak’ın işgali de bu gerekçelerle yapılmış ama bölgeye demokrasi de gelmemişti.
Esad’ın serveti ile birlikte ülkeden kaçması diktatörlerin genelde yaptıkları bir şey. Ülkesini düşünüyor olsaydı zamanında ülkesindeki Araplar, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler, Dürziler gibi tüm halklarla birlikte tek bir ulusa dayalı olmayan demokratik bir Suriye’yi inşa edebilir ve emperyalist ve alt emperyalist güçlere geçit vermeyebilirdi. Oysa, beklendiği gibi, bunu yapmadı ve kendi ülkesinin emperyalist, Siyonist ve selefi-cihatçı bir yağmaya terk etti.
Rusya ve İran kaybetti
Suriye’deki bu gelişmelerden isyancı grupların ardındaki hangi devletlerin nasıl kazançlı ya da zararlı çıkabileceğini konusunda değerlendirme yapmak gerekirse sırasıyla:
Rusya, Beşar Esad rejiminin önemli bir destekçisiydi. Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğündeki isyancı grupların iktidarı ele geçirmesi bu devlet açısından çok büyük bir kayıp olabilir. Zira Moskova 2015 yılında binlerce Rus askeri göndererek ve Suriyeli isyancı gruplara ve sivil altyapıya hava saldırıları düzenleyerek Esad’ı desteklemişti. Ancak Rusya, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Esad’ın ihtiyaç duyduğu destek düzeyini sürdüremedi. Sonuç olarak Rusya’nın Orta Doğu’daki projesi büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum Rusya’nın Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki üslerini kaybetmesiyle sonuçlanabilir.
Esad rejiminin yıkılması, rejimi destekleyen ve Lübnan’daki Hizbullah’a silah göndermek için Suriye’ye bel bağlayan İran için de bir darbe anlamına geliyor. Yani İran devleti için de Esad’ın devrilmesi büyük bir kayıp. Doğu Akdeniz’e uzanan bir kara köprüsünü, Hizbullah gibi İran’ın vekilleri konumundaki örgütler için önemli bir üssü ve silahların Lübnan’a ulaşabileceği bir yolu kaybetmiş oldu. İran’ın Suriye’deki stratejik derinliğini kaybetmesi, İsrail ile çatışması nedeniyle ciddi şekilde zayıfladığı bir dönemde Hizbullah’ı destekleme kabiliyetini de zayıflatacaktır. (1)
Diğer taraftan, bu gelişmeler Hizbullah için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. Hizbullah İran’dan Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan son derece önemli karasal yaşam hattını kaybetti. HTŞ muhtemelen İran’dan gelen silah ve diğer malzemelerin akışını durduracak ve İran’ın İslamcı Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü danışmanlarının Hizbullah’ı desteklemeye devam etmesini engelleyecektir. (2)
Savaşın asıl kazananı İsrail!
Rejimin düşmesinden sadece birkaç saat sonra İsrail ordusu Hermon Dağı’nın Suriye tarafını ele geçirdi. Ordu, 1974 ateşkes hattına yakın beş köyün sakinlerine evlerinde kalmalarını ya da olası çatışmalar nedeniyle köyleri boşaltmalarını söyledi. Başbakan Benjamin Netanyahu bölgeyi ziyaret etti ve İsrail’i bölgeden askerlerini çekmeye zorlayan 1974 anlaşmasının artık geçerli olmadığını açıkladı. İsrail hava kuvvetleri, stratejik askeri varlıklar içerdiği iddiasıyla Büyük Şam’daki bazı askeri bölgelere baskın düzenledi. Kuzeyde ise çatışmaların yeniden alevlendiği haberleri üzerine Türk hava kuvvetleri Kürt mevzilerini bombaladı. (3)
ABD, HTŞ’yi de “terör örgütü” olarak tanımlasa da uzun süredir Esad rejimine karşı çıkıyor ve onu devirmek için uğraşıyordu. Bu yüzden de istediği oldu. Bölgedeki en temel müttefiki olan İsrail ise bu savaşın asıl kazananı konumunda. Zira Golan tepelerini işgal edip Şam’a doğru ilerleyerek “Büyük İsrail Projesi” için önemli bir adım daha atarken, İran’ın bölgedeki konumunu da zayıflattı. Suriye’nin en stratejik yeri olan Cebel Şeyh’i işgal etmesi ise bölgede kendine çok önemli bir stratejik mevzi kazandırdı. (4) İsrail bu hafta Suriye’de en az 350 hava saldırısı gerçekleştirdi.
Türkiye kazandı mı?
Türkiye’nin HTŞ gibi selefi cihatçı silahlı gruplara verdiği destek son saldırılar açısından kritik önem taşıyordu. Ayrıca 2017 yılında bir dizi silahlı grubu bir araya getiren ve kuzeybatı Suriye’nin bazı bölgelerini kontrol altına alan önemli bir aktör olan “Suriye Ulusal Ordusu” da Türkiye tarafından destekleniyor.
Son haftalarda Türkiye, Esad rejiminin Ankara ile ilişkileri normalleştirme çabalarını reddetmesinin ardından isyancı örgütlere yeşil ışık yaktı. Elde edilen sonuç dikkate alındığında, bundan böyle Türkiye muhtemelen ülkedeki en etkili dış aktör olarak ortaya çıkacaktır.
Kısaca, Türkiye’deki iktidar bloku Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi ve Şam’daki yeni rejimi şekillendirme fırsatına sahip oldu.
Nitekim birçok uluslararası yorumcu bu görüşü destekliyor. Örnek olarak bir yoruma göre: “Esad’ın düşüşünden potansiyel olarak asıl kazançlı çıkacak olan devlet Türkiye’dir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de uzun bir yol kat etti; bir zamanlar Esad’ın hamisiyken onun devrilmesini talep etti ve ardından Esad rejimiyle normalleşme arayışına girdi. Geçtiğimiz haftalarda Erdoğan Esad’ın şiddet yoluyla devrilmesini zımnen destekledi. Ankara şimdi Şam’daki yeni rejimi şekillendirmek için bir fırsata sahip oldu”. (5)
ABD, İsrail, Türkiye aynı çizgide mi?
Keza Orta Doğu uzmanı gazeteci Conor Gallagher, “ABD’nin vekilleri (Ukraynalı neo-Naziler, İslami köktendinciler ve Siyonist soykırımcılar) aracılığıyla Suriye Devlet Başkanı Esad’ı devirmek ya da en azından olası bir çözüm öncesinde daha fazla toprak koparmak ve Tahran’ın ülkedeki etkisini zayıflatmak için Suriye’de yeniden bir araya geldiğini; Türkiye’ninse, eski adıyla Nusra Cephesi olarak bilinen İslamcı paramiliter örgüt HTŞ’nin en büyük destekçisi olarak merkezi bir rol oynadığını” ileri sürüyor.
Neo Osmanlıcı girişimler
Türkiye’nin ABD ve İsrail ile iş birliği yaptığını ileri süren yazara göre: “Erdoğan’ın çıkarları ABD-Ukrayna-İsrail grubun çıkarlarıyla örtüşüyor. Türkiye’nin eski imparatorluğun büyük bir kısmı üzerindeki etkisini güçlendirdiğini görmek isteyen Erdoğan ve kliğinin katı neo-Osmanlı hırsları, ABD-Ukrayna-İsrail’in bölgedeki Rus ve İran etkisini azaltma arzusuyla örtüşüyor. En azından Türkiye, mültecilerin geri dönüşü için herhangi bir kalıcı çözümden (potansiyel olarak Trump II döneminde) önce Suriye’de kendisinin ve vekillerinin kontrolü altında daha fazla toprak elde etmek istiyor ve bu da Ankara’nın tehdit olarak gördüğü Kürt güçlerini etkisiz hale getirmek için daha iyi konumlanmasını sağlayacak. Türkiye üç milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor ve Erdoğan bu konuda bir şeyler yapması için ülke içinde baskı altında ve binlerce kişiyi “gönüllü geri dönüş” beyanlarını imzalamaya zorlamakla suçlanıyor. Suriye’de güvenlik ortamı “güçlendikçe” Erdoğan daha fazla Suriyelinin Türkiye’den sınır dışı edileceğini söylüyor”. (6)
Devam edecek…
Dip notlar:
https://theconversation.com/what-syrias-rebel-takeover-means-for-the-regions-major-players-turkey-iran-and-russia (9 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/syria-after-assad-what-know-about-hts-hezbollah-and-iran (9 December 2024).
https://geopoliticalfutures.com/after-the-fall-of-assad-the-middle-east-braces-for-unrest (10 December 2024).
https://www.cfr.org/expert-brief/after-fall-assad-dynasty-syrias-risky-new-moment (8 December 2024).
https://www.nakedcapitalism.com/2024/12/erdogan-backstabs-his-way-into-center-of-middle-east-conflict.html (2 December 2024).
0 notes
Photo


(OPEC'in petrol üretimi kasımda günlük 104 bin varil arttı.Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) ham petrol üretimi kasımda önceki aya göre günlük 104 bin varil artarak, 26 milyon 657 bin varile yükseldi. gönderdi)
OPEC'in petrol üretimi kasımda günlük 104 bin varil arttı.Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) ham petrol üretimi kasımda önceki aya göre günlük 104 bin varil artarak, 26 milyon 657 bin varile yükseldi. https://devrimcidinnno.wordpress.com/2024/12/11/opecin-petrol-uretimi-kasimda-gunluk-104-bin-varil-artti-petrol-ihrac-eden-ulkeler-orgutunun-opec-ham-petrol-uretimi-kasimda-onceki-aya-gore-gunluk-104-bin-varil-artarak-26-milyon-657-bin-varile/ OPEC'in petrol üretimi kasımda günlük 104 bin varil arttı.Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) ham petrol üretimi kasımda önceki aya göre günlük 104 bin varil artarak, 26 milyon 657 bin varile yükseldi.
0 notes
Text
Irak, BP ile Büyük Anlaşma İmzalamaya Hazırlanıyor
New Post has been published on https://lefkosa.com.tr/irak-bp-ile-buyuk-anlasma-imzalamaya-hazirlaniyor-35010/
Irak, BP ile Büyük Anlaşma İmzalamaya Hazırlanıyor

Irak, enerji sektöründe önemli bir adım atarak BP ile büyük bir anlaşma imzalamaya hazırlanıyor. Bu gelişme, ülkenin ekonomik geleceği ve enerji stratejileri açısından kritik bir öneme sahip. Detaylar için makalemizi okuyun.
https://lefkosa.com.tr/irak-bp-ile-buyuk-anlasma-imzalamaya-hazirlaniyor-35010/ --------
#BP#doğalgaz#enerji sektörü#Hayan Abdel-Ghani#Irak#Kerkük#petrol anlaşması#petrol bakanı#petrol üretimi#Totalenergies#Ekonomi
0 notes
Text
Petrol Fiyatları, Ortadoğu Gelişmeleri ve ABD Üretim Verileri
Petrol Fiyatları ve Ortadoğu Gelişmeleri Dün 75,68 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı, bu seviyede kalamayarak günü 74,90 dolar seviyesinde tamamladı. Bugün saat 09:44 itibarıyla Brent petrolün varil fiyatı, kapanışa göre yüzde 0,6 artış göstererek 75,32 dolara ulaştı. Aynı saatlerde Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili ise 71,44 dolardan işlem gördü. Büyük petrol…
#İSRAİL#ABD ham petrol üretimi#Brent petrol#Enerji#Lübnan#Ortadoğu#petrol arzı#petrol fiyatları#petrol ithalatı#Suriye#WTI
0 notes
Text
OPEC'in petrol üretimi ekimde günlük 466 bin varil arttı
0 notes
Text
Şırnak'ta petrol üretimi artış gösterdi
http://dlvr.it/TF8Qn8
0 notes
Text
Türkiye'nin sessiz çığlığı: Geçinemiyoruz!

Ekonomik darboğazın iyice zorladığı Türkiye şartlarında, birçok vatandaş hayatta kalma mücadelesi veriyor. Düşük ücretler, fazla mesailer, iş yerinde uğradıkları mobingler, çalışma koşulları ve tüm bunlara itiraz edebilecekleri tek yol olan sendikal haklarının engellenmesi birçok işçiyi direnişe geçmeye zorladı. Manisa, İstanbul, Gaziantep ve Hatay’daki eylemlerde işçiler günlerdir ve hatta aylardır sessiz çığlıklar atıyor. Türkiye'nin sessiz çığlığı Bir suredir ücret ve vergide adalet, kamuda ücret dengesizliginin giderilmesi ve taşeron işçi sorununun çözümü için bölgesel mitingler düzenleyen Türk-İş yeni bir eylem kararı aldı.Turk-is, 24 Eylül Salı günü tüm Turkiye'de mesai saati oncesinde isyerleri önünde kitlesel basın açıklamaları yapacak. Açıklamadan sonra işçiler, isyerleri önünde bir saat süreyle oturma eylemi yapacak.

İşte Türkiye'deki işçilerin iş güvencesi ve sosyal haklarını talep ettikleri diğer eylemler... MADEN İŞÇİLERİ EYLEMDE Manisa Soma’da, AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun aile şirketine ait Fernas maden ocağında, Bağımsız Maden-İş Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle altı işçi işten çıkarıldı. 21 gündür eylemde olan işçiler, direnişlerini Türkiye’nin farklı bölgelerine taşıma kararı aldı. Dün, Nasıroğlu’nun Muğla Bodrum’daki oteli önünde üç gün sürecek bir nöbet eylemi başlattılar. İşçiler, eylemi yarın Ankara’ya taşıyacak, önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde basın açıklaması yapacak, ardından Fernas Holding’in Ankara’daki binası önüne geçecek ve Meclis önünde geceyi geçirecek. Bağımsız Maden İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Mert Batur, “Şirket geri adım atmıyor. Maaşların yeterli olduğunu ve iş güvenliğiyle ilgili bir sorun olmadığını ifade ediyor” dedi. GIDA VE PLASTİK İŞÇİLERİDE EYLEMDE İstanbul’un Çatalca ilçesinde, Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan Polonez gıda fabrikası işçilerinin direnişi 58. gününü doldurdu. İşçiler, sık sık polis müdahalesi ile karşı karşıya kalıyor. Tek Gıda İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya, “Eylemimizi devam ettiriyoruz. Fabrika üretimi durdu, çalışanlar idari izinli. Sendika üyesi olduğu için işten çıkarılan işçilerin geri alınmasını istiyoruz” dedi. Eylemler sırasında polis müdahalesi sonucu bazı işçilerin yaralandığı bildirildi. İstanbul Hadımköy’deki As Plastik’te, grev kararının ardından işten atılan işçilerin direnişi ise 14 gündür sürüyor. Petrol-İş Sendikası işyeri temsilcisi Savaş Çakmak, grev ilanının ardından 3’ü sendika temsilcisi olmak üzere 10 kişinin işten çıkarıldığını belirtti. Çakmak, “Sendikalaştığımız için tazminatsız işten çıkarıldık. İşveren sendikalaşmayı engellemek için birçok uygulama yapıyor. Sosyal haklarımızın iyileştirilmesini istedik, ancak karşılık bulamadık” şeklinde konuştu. TEKSTİL İŞÇİLERİ SIRADA Gaziantep’te, Akcanlar Tekstil işçilerinin vergi kesintileri, yedili çalışma sistemi ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattığı direniş birinci ayını doldurdu. Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen, “Direniş, patronun pazar tatilini ortadan kaldıran yedili sistem dayatması üzerine başladı. İşçiler, vergi kesintileriyle birlikte ücretlerinin düşmesine de tepkili. Patron yedili sisteme dair yasal mevzuata dayanıyor, ancak işçiler bunu kabul etmiyor” dedi. Türkmen, ayrıca Gaziantep’teki Divan ve Grand Otel’e yönelik boykot kampanyası başlatacaklarını açıkladı. METAL İŞÇİLERİ Hatay’ın İskenderun Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında, Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin düşük ücretlere karşı başlattığı grev 52. gününde. Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan, “Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapıldı, ancak işveren yeni bir teklif sunmadı. Grev devam ediyor ve haklarımızı alana kadar mücadelemiz sürecek” dedi. Türkiye’nin dört bir yanında yaygınlaşan bu direnişler, ekonomik krizin işçi sınıfı üzerindeki etkilerini ve hak taleplerinin nasıl genişlediğini gözler önüne seriyor. İşçilerin mücadelesi, ülke genelinde sosyal ve ekonomik adalet arayışının sembolü haline gelmiş durumda.

Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde (GOSB) bulunan Mersen işçilerinin grevi 154. günü geride bıraktı. Mersen işçileri 2022 yılında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenerek çoğunluğu sağlamış, bakanlıktan çoğunluk tespit belgesini almıştı. Patronun yetki belgesine itirazından sonra yasal sürelerin geçmesini bekleyen Mersen işçilerinin örgütlenme mücadelesi aslında yaklaşık iki yıldır sürüyor.

Asgari ücretin altında ücrete çalışmaya itiraz ederek sendikalaşan 135 Polonez işçisi, 65 gündür fabrika önünde eylemde.

MKB Rondo çalışanları İstanbul Tuzla’da bulunan Avusturya menşeili MKB Rondo Oluklu Mukavva Kutu ve Ambalaj San. Tic. A.Ş şirketi ile sendika arasında devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine işçiler 28 Ağustos 2024 tarihinde greve girdi.

HAK-İŞ Konfederasyonu'na bağlı yetkili Öz Büro İş Sendikası, Sarar ile toplu iş sözleşmesi imzalanamaması nedeniyle başlayan grevde 22'nci güne girildi.

Tuzla'da bulunan Tarkett Turkey Zemin Kaplamaları fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı.

Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Yolbulan Metal’de toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin yüzde 130’luk zam talebine karşı patron yüzde 50 dayattı. Düşük zammı kabul etmeyen işçiler 92 gündür grevde.

Menemen Belediyesinden haksız yere işten çıkarılan işçiler direnişinin 118'nci gününde. Read the full article
0 notes