Tumgik
#osmanlıdakölelik
Text
Bir Miktar Kitap Daha
Tumblr media
Osmanlıda kölelik var mıydı? Köleler nereden gelir, nasıl alınır satılır, ne iş yaparlar, nasıl yaşarlardı? Herhangi bir hakları var mıydı? Türk sinemasındaki bacı kalfalarla sevimli hale getirdiğimiz kölelik kurumunun iç yüzünü anlatan Türk klasiklerinden. Bana Sefiller'in ilk bölümünde yaşadığım hisleri hatırlattı, bolca acıma ve üzüntü barındıran hisleri.
Mutlaka okunması gereken bir eser tabi ki orası kesin, çok da beğendim doğru ama yine de bu tarz ezilen, sömürülen sınıfları anlatan eserlerin onları ezenlerce yazılıyor oluşu bana bir eksiklik duygusu yaşatıyor, acaba diyorum bu zavallı halayık kız bu acıları gerçekten yaşadı mı, yaşadıysa bu şekilde mi yaşadı, yoksa sandığımızın aksine hiç mi yaşamadı, o kadar da umurunda değil miydi, durumunu kabullenmiş ve hatta kanıksamış olamaz mıydı, başka türlüsünü yaşamadığı için belki de mutlu muydu? Şunu söylemek istiyorum hiç özgür olmamış, özgürlüğün ne olduğunu bilmeyen biri esirliği için, özgür olmadığı için gerçekten üzülebilir mi? Sömürülenlerin kendi hikâyelerini kendileri anlatabildiği kitaplarda buluşmak dileğiyle, merakla arayacağım.
Tumblr media
Başarı üzerine yazılmış bir araştırma kitabı olmasının yanında bir kişisel gelişim kitabı tadı da veriyor. Başarının insanın kendi kişisel gayreti ve çabasından çok içine doğduğu şartlara bağlı olduğu tezini öne sürüyor, bu şartlar kimi zaman kişinin doğduğu yıl oluyor, kimi zaman da yetiştiği kültür. Savlarını öyle çarpıcı örnek ve istatistiklerle de destekliyor ki etkilenmemek mümkün değil, bu açıdan okunması gereken bir kitap. Ancak anlattığı hikayelerin her birinin üzerinde biraz durulursa hemen bir karşı argüman geliştirmek mümkün oluyor. Mesela önemli olanın yetenek değil de çalışmak olduğunu öne sürdüğü 10.000 saat kuralını anlatırken verdiği örnekteki keman öğrencileri üzerine düşündüğümde neden bazı çocuklar daha fazla keman çalıyor diye sorduğumda, geldiğim nokta yetenek oldu. Çünkü insanlar yapabildikleri, becerebildikleri işi yapmaya istekli ve gönüllü olurlar. Yani benim keman çalmaya yeteneğim varsa, keman çalmayı becerebilirim ve becerebildiğimi gördükçe de şevklenir sonuçta da daha fazla, daha fazla keman çalarım, böylece etti mi sana 10.000 saat. Bu durumda yazarın çalışmak diye yücelttiği şeyin ön koşulu yetenek oldu ve kitap kendi argümanıyla kendini vurdu, bunun gibi pek çok konuya itiraz etmek mümkün, yine de bu düşünme egzersizini yaptırması bile bence kitabın değeridir. Son olarak kitaptan kendi payıma çıkarmış olduğum ders ise çocukları yapabilir diye, zeki çocuk diye, bir sene kazancı olur diye okula erken başlatmamak lazım, en azından şimdilik düşüncem bu yönde Çınar 7 yaş olmadan okula başlamayacak.
Tumblr media
Geçen yıl Cide’de geçirdiğimiz kısa tatili ve Rıfat Ilgaz Müzesi’ni yazmıştım, o günden sonra kendisini okumak farz oldu, an itibariyle de bir kitabını okumuş bulunuyorum, bundan sonra okuyacağım bir yazar olmaz belki ama bu kötü olduğu anlamına gelmesin, benim kendisinden alacağım bir şeyin olduğunu pek sanmıyorum, daha genç yaşlarda doyurucu olabilir ama bu yaştan sonra güç. Kitap Kurtuluş Savaşı yıllarında Kastamonu’nun yerini bir de kendisi kaleme alıp romanlaştırarak anlatmanın peşine düşmüş, bunu da yine dönemin önemli simge ismi olan Şerife Bacı’ya öykünerek, kaptan bir kadın karakter üzerinden yapmış. Yazar, kadınların da erkeklerle aynı işi yapabileceği mesajına yüklenerek eğitimcilik ödevine yazarlık kariyerinde de devam etmiş, ancak yazıldığı dönem için ilerici olan bu çabası dikkat çekse de günümüzden bakıldığında modası geçmiş ve eskimiş bir düşünce dünyasına sahip olduğu da gözden kaçmıyor. Ayrıca Kurtuluş Savaşı üzerinden bolca hamaset yapmayı da ihmal etmemiş.
Dili açısından bakıldığında yöresel konuşma şekilleri ve kelimeleriyle oldukça zengin ve keyifli olsa da denizcilik terimlerini boca ettiği yerler hem kitabın anlaşılmasını güçleştirmiş hem de kitabı sıkıcı bir hale sokmuş.
Kitapta farkına varılacak önemli şeylerden bahsedelim biraz da. Tarihimizde büyük yer tutan Kurtuluş Savaşı yıllarında halkın durumu neydi, günlük yaşam nasıl devam ediyordu bir pencere açıyor. Tuzun(beyaz tuzun) insan yaşamındaki yerini görmek savaş koşullarının idraki anlamında önemli bir ayrıntı. Cide köylüsünün giyimine ilişkin çok ayrıntılı tasvirleri var, etnografya bağlamında bir kaynak sayılabilir. Kahraman Türk askeri klişesiyle büyüttüğümüz zaferlerimizin arkasında hiç sözünü etmediğimiz asker kaçağı yığınları olduğunu görmek de önemli bir detaydı.
Her şeyi bir tarafa koyup bir dönemin öğretmen yazarları ve aydınlarıyla bir tanışıklık olması açısından Halime Kaptan olmasa bile başka bir kitabının okunmasını tavsiye ederim.
0 notes