#okul sonrası
Explore tagged Tumblr posts
silaaa9 · 1 year ago
Text
Tumblr media
Okul çıkışı zeynom ve ikizimle keyif
7 notes · View notes
girnetemizlik · 2 months ago
Text
Girne Temizlik Nokta Temizlik Şirketi
0542 218 1699 Whatsapp
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
hataysekshikayelerisblog · 6 months ago
Text
Karımı Kuryelere Siktirdim! (Emre 24 Y., İstanbul)
Selamlar ben Emre. 24 yaşındayım. 2 yıldır evliyim. Karım Leyla 23 yaşında, sarışın, ela gözlü, aynı Barbi bebek gibi çok güzel ve sexydir. Kendisini lisede okurken görmüş ve aşık olmuştum. Ama o sınıfından Murat diye bir çocukla çıkıyor, tüm okul onların ilişkisini konuşuyordu. Lise sona gelmiştik. Bu Murat Leyla'yı aldatmış galiba ve bu yüzden ilişkileri bitmişti. Leyla çok üzgün ve boştaydı. Bu durumu değerlendirip onunla yakınlaştım ve çok geçmeden çıkmaya başladık. Leyla'yı kenime aşık etmeyi başarmıştım. Lise balosunda da onunla birlikte olmuş ve aslında bakire olmadığını ozaman öğrenmiştim. Büyük ihtimalle Murat onu bozmuştu. İşte ozaman bunu düşününce sikim hareketlenmeye başlamıştı. Artık otuzbir çekerken hep Murat'ın Leyla'yı sikerkenki halini hayal ediyordum. Sürekli bunu düşünüyor, artık pørnø sayfalarında hep karısını paylaşanların pørnølarını seçiyor ve durmadan otuzbir çekiyordum.
Lise sonrası ikimiz de aynı şehirde üniversite okuyorduk. Leyla'yla olan ilişkimiz cinsel yönde de artış göstermiş, sürekli birlikte olmaya, yatmaya başlamıştık. Leyla'nın giyimine de hiç karışmazdım, hatta özellikle mini etek, şort almasını, kendisine çok yakıştığını söylüyordum. Çünkü üniversitede olsun, dışarda olsun, bütün erkeklerin gözleri hep Leya'nın üstünde, sürekli bacaklarına, götüne bakıyorlar ve bu durum beni çok azdırıyordu. Hatta bir gün gece klübüne gittik ve onu bilerek sarhoş edip birkaç erkeğin ona sulanmasına da izin vermiştim. O akşam onu okadar güzel sikmiştim ki, anlatamam.
Üniversite sonrası da hemen evlendik. Evliliğimizin üzerinden iki yıl geçmiş ve ben halen sürekli pørnø sitelerinde, "Karımı paylaştım, karımı siktirdim" gibi içerikli videolar izleyip, bir word sayfasında kaydettiğim karısını siktiren kişilerin anlattığı seks hikayelerini okuyarak otuzbire devam ediyordum. Hatta aralarında sürekli izlediğim, aynı benim karıma benzeyen bir kadını 7-8 zencinin deli gibi siktiği bir pørnø vardı ki, beni benden alıyor, daha ilk 5 dakikasında boşalıyordum.
Ve herşeyin başladığı o akşam: Leyla'nın bilgisayarı bozuluyor ve ben içerideyken kullanmak için benim bilgisayarı alıyor. Sonrasında Word dosyasını açıyor ve direk karşısına benim sürekli okuduğum bir seks hikayesi çıkıyor. Leyla içeriden bağırarak beni çağırıyor ve bahsettiğim hikayeyi göstererek, "Emre bu ne? Böyle şeyler mi okuyorsun sen? Sapık mısın?" diye beni azarlıyor. Ben sesiz kalıyorum. Sessiz kalmam onu daha da sinirlendiriyor ve bana bağırıp duruyor. Artık ona açılmamın zamanı gelmişti. Kendisini bir koltuğa oturtup, durumu açıkladım. Hatta en baştan Murat'ın onu bozmasınından zevk aldığımdan bahsederek, ona tüm fantazilerimi anlattım. Anlattıklarım onun çok hoşuna gitmişti, gözlerinden belliydi, ama halen bana karşı sinirliymiş gibi davranıyordu.
En sonunda favori pørnømu açıp izlettim ve "Bu kadının yerinde hep seni düşündüm!" dedim. Leyla, "Yuh artık, inanamıyorum sana!" deyip odamıza gitti ve iki gün hiç konuşmadık. Taa ki ilk hareket ondan gelene kadar. Bana, "Hiç tanıdığımız birini beni sikerken düşündün mü?" diye sorunca çok şaşırdım. Hemen "Elbeltte, hatta tanıdığımız hemen hemen herkesle düşündüm!" diye cevap verdim. O da, "Mesela?" deyince, "Mesela... Kapıcı Hüseyin efendi!" dedim. "Oha, o adam 50 yaşında be! Başka?" dedi. "Senin iş arkadaşın Çağan!" dedim. Bu çok hoşuna gitmişti ki, gülümsedi. "Başka?" diye sorunca, "Kuzenimle!" dedim. "Peki nasıl hayal ediyordun?" diye sorunca, ben fantazilerimi anlatmaya başladım. Leyla dinledikçe azıyordu, elini şortunun içine sokup amıyla oynamaya başladı. Ben anlattıkça kuduruyor, alt dudağını ısırıyordu.
Yanına yaklaştım ve "Gözlerini kapat ve hiç açma!" dedim. Sonra ellerimi vücudunda gezdirerek, "Beni bir başkasıymış gibi düşün, gözünün önüne onu getir ve sanki şuan benim yerimde o varmış gibi hayal et!" dedim. Sonra dudaklarına yapıştım ve deliler gibi öpüşmeye başladık. Daha önce hiç bu kadar ateşli öpüşmemiştik. Üstündekilerini yırtarcasına soymuştum. Memelerini, amını, bacaklarını yalıyor iyice kudurtuyordum onu. Leyla artık iyice kıvama gelmişti, "Hadi Çağan, gir içime artık, sik beni!" dedi. Aman Tanrım, nasıl zevk alıyordum. Karım iş arkadaşı Çağan'ı hayal ediyor, deliler gibi kıvranıp kendisini sikmesi için yalvarıyordu. Sikimi amına soktuğum gibi ikimiz de boşalmıştık. O akşamdan sonra artık sürekli sikişlerimizde Leyla başkasını hayal ediyor ve ikimiz de zevkten havalara uçuyorduk.
Bir akşam dışarıdan yemek söylemiştik. Kurye yemeği getirmiş ve kapıyı çalmıştı. Leyla da kapıyı açmak üzere giderken onu tuttum ve şortunu indirdim. Altında sadece küloduyla kalmıştı. Bana, "Ne yapıyorsun?" dedi. Ben de, "Kapıyı böyle aç!" dedim. Leyla gözlerime baktı ve azgınlığının arttığını hissettim. Ses çıkarmadı ve kapıyı açmaya gitti. Ben de elimi sikime atıp köşeden izlemeye başladım. Kapı açılınca kurye hayatının şokuna uğramış, kekelemeye başlamıştı. Leyla da yemeği alıp kapıyı kapattıktan sonra, "Yazık çocuğa, dondu kaldı!" dedi. Masayı hazırladık ve gelen yemeği yemeye başladık. Leyla, "Ama çocuk da yakışıklıydı!" deyince, "İçeri davet etseydin ya?" dedim. Bana gözleriyle (Ciddi misin?) der gibi bakmıştı. Sonra espiriye vurdu ve geçiştirdi.
Artık sürekli dışarıdan bir şey söyleyince Leyla'yı yarı çıplak şekilde kapıya gönderiyordum. Hatta ben bilerek sürekli aynı yerden sipariş veriyor ve o yakışıklı dediği kuryeyle tekrar karşılaşmasını sağlıyordum. Yine bir gün Leyla'ya, "Sadece altını değil, üstünü de çıkar, ben sana sütyen getireyim bekle!" deyince, "Yok artık, istersen direk gelsin siksin beni!" dedi. Ben de, "Neden olmasın?" dedim. Bunu diyen sen misin! Üstünü çıkardı ve memelerini eliyle kapatarak kapıyı açmaya gitti. Siparişi alıp kapıyı kapattıktan sonra güldü ve "Yine o çocuk!" dedi. O an iyice aklıma koymuştum, karımı o çocuğa siktirecektim. Yemek yerken bana, "Cidden beni biri sikerken izlememekten çok mu haz alacaksın?" diye sordu. "Evet, hemde çok!" dedim! Leyla da bunu istiyordu, artık anlamıştım.
Hemen telefonu alıp, az önce sipariş verdiğimiz restauranttan yine sipariş verdim, yine aynı çoğunun geleceğini biliyordum. Leyla, "Ne yapıyorsun?" diye sorunca, "Seni o çocuğa siktirecem!" dedim. Leyla hiç ses çıkarmadı, ama çok heyecanlanmış, titremeye başlamıştı. "Git en sexy geceliğini giy hazırlan, çocuğu da salona al, ben salonun balkonuna çıkacam, sizi oradan izleyecem!" dedim. Gitti, benim en sevdiğim incecik tül siyah diz üstü geceliğini giydi. Az sonra kapı çaldı. Leyla çok heyecanlıydı, halen titriyordu. Dudaklarından öptüm ve "Rahat ol, zevkini çıkar!" diyerek yumuşattım. Hemen balkona çıkıp olacakları beklemeye başladım.
Dış kapı salonun hemen önündeydi ve balkondan dış kapı gözüküyordu. Leyla kapıyı açtı. Çocuk Leyla'yı o halde görünce direk içeri girdi ve Leyla'nın dudağına yapıştı, ayağıyla da tek hamlede kapıyı kapattı. Leyla'yı sertçe öperek, ellerini vücudunda gezdirerek salona giriyorlardı. Leyla ise donuk şekildeydi. Ama bir süre sonra o da ellerini çocuğun üzerine attı ve onu soymaya, karşılık vermeye başladı. Çocuk ayakta deli gibi karımın boynunu ve göğüslerini öpüyor, yalıyor, emiyordu. Resmen gözümün önünde karımı yedi bitirdi. Sonra karımın üstündeki geceliği yırtarcasına çıkarıp, karımı koltuğa ittirdi. Kendi üstünde kalan elbiselerini de bir çırpıda çıkarınca artık ikisi de çırılçıplaktı. Koltukta nefes nefese duran karımın üstüne atladı ve "Kaç haftadır bu anı bekliyordum orospu! Sadece göstermek olmaz, seni bağırta bağırta sikecem!" deyip tekrar öpüşüp yiyişmeye başladılar. Arada Leyla'ya iltifatlarda bulunuyor, sık sık da, "Çok güzelsin orospu!" diyordu.
Bense onları izleyerek otuzbir çekiyordum. Çocuk tahminen 18 veya 19 yaşındaydı ve harbiden yakışıklıydı. Ama parasıyla bile karım kadar güzelini bulup sikemezdi. Karım sadece çocuğun altında inliyor, hiç konuşmuyordu, ama aldığı zevk inanılmazdı. Artık çocuk sikini karımın amına yerleştirip sikmeye başlamıştı. Karımın amına pompalarken 'Şak, şak, şak!' diye ses çıkıyor, karım zevk çığlıkları atıyordu. Okadar zevkle sikişiyorlardı ki, koltuktan düşmelerine rağmen durmadan devam ettiler. Bir süre sonra karım titreyerek orgazm oldu. Çok geçmeden çocuk ta karımın içine boşaldı. (Ben kondom kullanmazdım o yüzden de karım sürekli doğum kontrol hapı içerdi, yani bir sorun olmazdı, hatta ben içine boşalmasına, karımı döllemesine çok sevinmiştim). Çocuk hemen üstünü giyindi ve yerde yatan karımın dudaklarını öperek, "Seni böyle bir postada bırakıp gitmezdim, ama patron bekliyor. İşim bitsin geri geleceğim!" dedi ve evden çıktı.
Ben hemen salona girdim ve karımı yerden kaldırdım. Karım da boynuma sarıldı, dudaklarımı öpüp, "Teşekkürler aşkım!" dedi. Ben de, "Dur daha bitmedi, çocuk geri geleceğini söyledi ya!" deyince, "Evet ya! Ne yapacağız şimdi? Bu sürekli gelir, evi de biliyor, rahat bırakmaz bizi!" dedi. Karıma, "Bu akşamı atlatalım sonrasına bakarız, pek sorun olmaz. Hem taşınmayı da planlıyorduk, bu da bahanemiz olur. Bir gelir, iki gelir, kapıyı hep ben açarım, o da korkar gelmez artık!" dedim. Karım, "Acaba ne zaman gelir? Hem geldi mi gitmez, kalır bu sefer, sen ne yapacaksın?" dedi. Ben planı kurmuştum çoktan, "Bu sefer odamıza alacaksın, ben de odaya senin telefonu görüntülü aramaya koyup yan odaya geçip kapıyı da kilitleyip sesizce telefonumdan izleyeceğim sizi!" dedim. Hemen hazırlıkları yaptık. Karım artık utangaçlığını atmış, üzerine sadece sexy geceliğini giymiş, bir an önce çocuğun gelmesini bekliyordu.
Saat 22:00 civarı kapı çalınca, ben yan odaya geçip kendimi kilitledim. Leyla'nın kapıyı açıp, "Kim bu?" diye sorduğunu duydum. Sanırım çocuk yanında biriyle daha gelmişti. Çıkan seslerden anladığıma göre, Leyla kapıyı kapaymaya çalışıyor, ama çocuklar iterek kapanmasını önlüyorlardı. Yine anladığıma göre kapıyı zorlayıp içeri girmişlerdi. Leyla çocuklara, "İçeride abim var!" deyip bana işaret gönderiyor, benden bir hareket bekliyordu. Ben de, karımı iki kişi sikecek, böyle bir fırsatı birdaha bulamam diye ses çıkarmıyordum. Çocuklar önce çekindiler herhalde, ama benden bir ses çıkmayınca da cesaret alıp daha da ileri gittiler. Leyla da benden ses çıkmayınca, bana duyurmak için yüksek sesle, "Peki ozaman!" dedi ve ortalık bir anda sessizleşti. Sonra kapının kapanma sesi geldi. Kulağımı bulunduğum odanın kapısına yaklaştırdım. Koridordan şapur şupur öpme sesleri geliyordu, Az sonra Leyla'nın inleme sesleri gelmeye başlayınca anladım ki, Leyla duruma razı olmuş ve çocuklarla sevişmeye başlamıştı!
Leyla, "Gelin benimle!" dedi ve odamıza geçtiler. Ben de artık telefondan olanları görebiliyordum. Leyla odaya çıplak şekilde girmişti, sanırım girişte soymuşlardı onu. Kendileri de yarı çıplak şekildeydi. Yakışıklının yanında gelen kişinin yaşı büyüktü, 45 rahat vardı. Yakışıklı olan diğer adama, "Dediğim kadar varmıymış?" diye sordu. Diğer adam da, "Ben bunun gibisini görmedim, harbi çok güzel orospuymuş!" dedi. Hemen ikisi de soyundu ve hep birlikte yatağa geçtiler. İkisi birden Leyla'yı öpüp yalamaya başladılar. Sonra yaşlı olan Leyla'nın amını yalamaya başlayınca Leyla inlemeye başladı. Yakışıklı olan da yarağını Leyla'nın ağzına doğru getirmiş, "Aç ağzını!" diyordu. Leyla normalde sakso yapmazdı bana, pek hoşlanmazdı, yani midesi bulanıyormuş. Ama çocuk zorlayınca itiraz etmedi ve yarağını ağzına alıp yalamaya başladı. Bunu gören yaşlı adam da karımın amınını yalamayı bırakıp, yarağını karımın yüzüne götürmüştü. Leyla hemen onun da yarağını ağzına almıştı. Sakso sevmeyen karım iki yarağı birden yalıyordu!
Az sonra yaşlı olan karımı domalttı ve sikini tek seferde karımın amına kökleyip hemen pompalamaya başladı. Karım, "Sik beni aşkım, kocacım, hadi daha hızlı!" diyerek bana inat adamı azdırıyordu. İçimden (Karım ne orospuymuş be!) diyordum. Genç olan da yatağa uzanmış ve yarağını emmesi için karımın ağzına vermişti. Görüdüm manzara müthişti, aynı pørnølardaki gibi İki kişi birden karımı sikiyordu. Yaşlı olan arada bir sikini çıkartıp karımın götüne dayıyor, girmeye çalışıyor, karım ise, "Dur yapma, orası olmaz, çok acır, amımı sik lütfen!" diyordu. Ama dinleyen kim, adam zorla karımın götünü sikmeye çalışıyordu. Üstelik ben bile karımın götünü sikememişken. Bir kere denemiştik, am karımın canı çok acıyınca vazgeçmiştik.
Adamın vazgeçmeyeceğini anlayan Leyla, adama, "Bari çekmeceden krem al!" diyor, götünü siktirmeye razı geliyordu. Adam krem almak için Leyla'nın arkasından çekilince, genç olan karımı kucağına aldı. Sikini amına sokup sikmeye başladı. Karım çocuğun kucağında hoplatılarak sikiliyordu. Karım o halde sikilirken diğeri kremi almış ve parmaklarına sürerek karımın göt deliğine yediriyor, yavaş yavaş parmaklarını sokup deliğin genişlemesini sağlıyordu. Adam bir süre sonra genç olana, "Yavaşla!" dedi. Çocuk sikini karımın amından çıkarmadan durdu. Bu sırada yaşlı olan karımın götüne girmeye çalışıyordu. Daha yarağının başı bile girmemişti, ama karım acıdan çığlık atıyor, "Yapma, dur lütfen!" diyordu. Genç olan eliyle karımın ağzını kapattı. Yaşlı olan artık yarağının yarısını karımın götüne sokmuş, hafif git-gel yapmaya başlamıştı. Genç olan da tekrar karımın amına pompalıyordu. Bir süre sonra yaşlı olan karımın götüne kökleyince, karım kötü çığlık atmış ve hafif baygınlık geçirmişti. Artık her iki deliğinden de seri şekilde sikiliyordu. Karımın götü artık alışmış olacak ki, inleme sesleri artmıştı.
Aradan neredeyse 20-25 dakika geçmişti, ama her ikisi de boşalacak gibi görünmüyordu. Genç olan, "Yer değiştirelim!" dedi. Bu sefer yaşlı olan karımı alıp kucağına oturttu ve iyice kendine çekerek dudaklarına yapıştı. Genç olan da götüne girdi. Bir süre de öyle karımı sikip amına ve götüne boşaldılar. Yaşlı olan genç olana, "Benim artık gitmem lazım, hanım merak eder!" dedi ve giyinip gitti. Karım yarı baygın şekildeyken, genç olan, "Sevgilim, aşkım!" diyerek karımı öpüyor, kokluyordu. Karımsa halinden çok memnun bir şekilde öpücüklerine karşılık veriyor, çocuğun yarağını sıvazlıyordu.
Çocuk, "Bu akşam seni yarağa doyuracağım orospu!" dedi ve telefonunu alıp birini görüntülü aradı. Ona, "Kanka sana konum atıyorum, çabuk gel, yanımda ateşli bir orospu var!" dedi. Kankası ise inanmamıştı ki, "Siktir git, yalanını sikeyim!" dedi. Çocuk da, "Al bak!" diyerek, yanında uzanmış karımı göstererek, "Bak seni istiyor, nerede sikicim diyor!" dedi. Kankası, "Oha, o ne lan öyle, üfff, hemen geliyorum!" deyip kapadı. Karım, "Yine kimi çağırdın bakayım sen?" diye söylendi çocuğa. Ama bunu söylerken çocukla cilveşeşiyor ve birini çağırdığı için memnun olduğunu hissettiyordu. Kankası gelene kadar karım kendine gelmiş ve çocukla sürekli öpüşüyor, oral seks yapıyordu. Benimse telefonun şarjı iyice azalmış, kankasının bir an önce gelmesini diliyordum. Tam o sırada kapı çaldı ve çocuk gitti açtı kapıyı. Kankası, "Hani nerede?" diyerek odaya geldi ve karımı o şekilde görünce küçük dilini yuttu. Hemen soyundu ve karımla sevişmeye başladı. Telefonumun şarjı bitmişti, ama iki çocuk sabaha kadar karımı evire çevire sikerken yan odadan seslerini duyabiliyordum...
Sabah olunca çocuklar gitti. Ben de odadan çıkıp yatakta yatan ve ağzı, yüzü, göğüsleri, amı, götü, heryeri döl olmuş karımı kucağıma alıp banyoya götürdüm, güzelce yıkadım. Biraz kendine gelince, ona yaşattığım zevkler için teşekkür ediyordu. Yatak odamıza gidip, dölden vıcık vıcık olmuş çarşafı değiştirdim. Karım yatağa bıraktığımda, "Ne yapacağız şimdi? Ya her gün gelirlerse? Ya istemediğim, tanımadığım, hoşlanmadığım adamlar gelirse?" diye sordu. Ben de, "Merak etme, o işi hallederim! Sen söyle bana, aldığın zevkten memnun musun?" diye sorunca, "Evet aşkım, hayatımın en güzel gecesiydi!" dedi. Ben de, "Bundan sonra hep senin istediğinle olacak. Ama kime siktirmek istiyorsan bana söylemen gerekli!" dedim. Karım da, "Çağan! Çağan'ı istiyorum! Onu beni deliler gibi sikmesini istiyorum, onun karısı olmak istiyorum!" dedi. Karıma, "Sen şimdi uyu, uyanınca konuşuruz!" diyerek odadan çıktım.
O gün akşam saatlerinde sürekli kapı çaldı. Kapıyı açmaya hep ben gidiyordum, gelenler de beni görünce, "Pardon, yanlışıklık oldu!" deyip geri gidiyordu!
[Emre]
124 notes · View notes
sertsiken0606 · 2 months ago
Text
Merhaba Hasan bey ben Leman şuan 48 yaşımdayım. Oldukça güzel bir kadınım. Boyum kısa tek benim eksim boyum başka herşey 4*4 diyebilirim. Ben 122 cm uzunluğunda kumral yeşil gözlü beyaz tenli erkeklerin dediğine göre müthiş bir kadınım. Sizlere anlatacağım olay 15 yaşında paraya ve okuldan geçmek için yapabileceğim en son şeyi denemekti orta okul bitecekti ama ingilizce ve matematik çok sevmediğim ve başarısız olduğun 2 dersti okulun son 3 haftası gelip çatmış benim 2 dersim hariç bütün derslerim 8 ile 10 du babam yeni ölmüş ve paraya da çok ihtiyacım vardı bir arkadaşım hiçbir şey bulamazsan zengin erkeklere kendini satarsın demişti bende o zamanlar yeni yeni yayılan internet kafe lerden birinde msn açıp kendimi satıyor adı altında Facebook Twitter açtım kısa sürede yüzlerce erkek ekledi hepsine bakire olduğunu 15 yaşında olduğunu söyledim kimse geri dönmedi 1 kişi hariç girneli Hüseyin rumuzlu bir adam 45 yaşında olduğunu söyledi 7500 TL hesabıma 5000 TL seks sonrası elime verecek .
Okul çıkışı kuaföre gittim saçımı yaptırdım bankaya gidip hesabı kontrol ettim 7500 gelmişti. Bana verdiği adrese gittim dediği gibi anahtar saksının altındaydı kapıyı açtım girdim 5 dakika sonra biri zile bastı gidip Açtım karşımda ingilizce öğretmenim Zeki bey vardı utandım içeri girdi kucağına aldı öperek yatak odasına götürdü yatağa yatırdı hem soyunuyor hem beni emerek tüm elbiselerimi çıkarıyordu ben tuhaf duygular içinde zevk çığlıkları atıyordum artık bende karşılık veriyordum siki kocaman olmuş ağzıma verdi zor bela emmeye başladım Zeki hoca amımı emdikçe emiyor bırakmıyordu bende o zamanlar bilmiyorum meğerse orgazm oluyormuşum bir den bire beni kucaklayıp bacaklarımı omzuna aldı birden yüklendi hepsini soktu kan gelmiş bekliyordu. Komidinin üzerinde duran ıslak mendili aldı kanları sildi tekrar soktu hızlı hızlı girip çıkmaya başladı Zeki hoca hızlandıkça bende zevk çığlıkları atıyordum ikimizde aynı anda boşalmaya başladık yanıma uzandı öpüşmeye başladık ben artık rahattım hem İngilizceden geçmiştim hemde parayı bulmuştum. Zeki hoca ile 7 yıl canımız nerede isterse orada seks yaptık. şimdilerde zeki öldümü kaldımı bilmiyorum. Evlendim 2 kız 3 erkek çocuk var. Kocam aslında çok iyi bir sikici ama Zeki kadar iyi bir sikici arıyorum
32 notes · View notes
sonaysurucukursu · 4 months ago
Text
Tumblr media
Sonay Sürücü Kursu, Ankara’da sürücü adaylarına sunduğu kaliteli eğitimlerle adından sıkça söz ettiriyor.A nkara sürücü kursu seçenekleri arasında öne çıkan bu kurs, deneyimli eğitmenleri ve modern eğitim yöntemleriyle dikkat çekiyor. Peki, Sonay Sürücü Kursu’nu diğerlerinden ayıran özellikler neler? Gelin birlikte keşfedelim. Neden Sonay Sürücü Kursu?
Deneyimli Eğitmen Kadrosu Sonay Sürücü Kursu, yılların tecrübesine sahip eğitmenleriyle güvenli sürüş tekniklerini öğretir. Eğitmenler, adayların ihtiyaçlarına göre özel programlar hazırlar.
Modern Araç Filosu Kursun araç filosu, son model araçlardan oluşur. Bu sayede adaylar, en güncel teknolojilere sahip araçlarda eğitim alır.
Esnek Ders Saatleri Öğrencilerin iş ve okul saatlerine uygun esnek ders programları sunulur. Böylece herkes kendi programına uygun saatlerde ders alabilir.
Yüksek Başarı Oranı Sonay Sürücü Kursu, öğrencilerini sınavlara en iyi şekilde hazırlar. Kursun başarı oranı oldukça yüksektir. Kursun Sunmuş Olduğu Faydalar Güvenli Sürüş Eğitimi: Trafikte güvenliği sağlamak adına verilen eğitimlerle, öğrenciler pratik ve teorik bilgi sahibi olur. Psikoteknik Testler: Adayların sürüş yeteneklerini değerlendirmek için çeşitli testler uygulanır. Trafik Kuralları Eğitimi: Güncel trafik kurallarını içeren kapsamlı teorik dersler verilir. Kursun Fark Yaratan Yönleri Çubuk sürücü kursu arayışında olanlar için ideal bir seçenek olan Sonay Sürücü Kursu, lokasyon avantajıyla da dikkat çekiyor. Akyurt sürücü kursu seçenekleri arasında da öne çıkmasının sebepleri arasında ulaşım kolaylığı ve kaliteli eğitimi sayabiliriz. Başarı Hikayeleri Sonay Sürücü Kursu’ndan mezun olan birçok öğrenci, sürüş konusunda kendine güven kazanarak trafikte yerini aldı. Öğrenciler, kurs sonrası aldıkları eğitimlerle trafikte daha bilinçli hareket ettiklerini belirtiyor. Sonuç Sonay Sürücü Kursu, Ankara’daki en iyi sürücü kursları arasında yer alıyor. İster yeni başlayan bir aday olun, ister deneyimlerinizi geliştirmek isteyin; Sonay Sürücü Kursu, ihtiyaçlarınıza uygun çözümler sunar. SSS
Sonay Sürücü Kursu'nda eğitim süresi ne kadar? Eğitim süresi, kursiyerin ihtiyaçlarına göre değişiklik gösterebilir. Genellikle temel eğitimler birkaç hafta sürmektedir.
Kurs ücretleri nasıl belirleniyor? Ücretler, alınacak ders saatine ve kursun kapsamına göre farklılık gösterebilir. Detaylı bilgi için kursla iletişime geçebilirsiniz.
Ehliyet sınavı için nasıl hazırlanmalıyım? Kurs tarafından verilen teorik ve pratik derslere düzenli katılım, sınav başarınızı artıracaktır.
Kendi aracımla eğitim alabilir miyim? Evet, kendi aracınızla eğitim almak isterseniz kurs bunu organize edebilir.
Hafta sonu ders alabilir miyim? Elbette, Sonay Sürücü Kursu hafta sonu ders seçenekleri de sunmaktadır.
47 notes · View notes
layezalll · 2 years ago
Text
Tumblr media
Dirhem dirhem düştü hercailer ömrümden
Gülüp geçerdim her türlü pisliğine hayatın
Ömrümde ki lekeleri Ayşe teyze temizleyecek diye beklerdim hep.
Umutla koşardım yalınayak sokaklarda Rugan ayakkabılarımı silerken temizlerdim hayallerimi Adımlarımı sert atardım sokakta
Dik durulurdu kavgada ve ben hep en önde
Kırık bir burun işte o günlerden hediye 
Kulak arkası nasihatler zihnimde.
Sonra birde kar yağdımı,kar topuna sarılırdı gülümseyişlerim
Boynumda cevşenim,ıslığımda cesur akşamüstü türküleri
Dilimde her şeye inat ''BİSMİLLAH'' Sonra kar altı zulasında ince bir cigara yakardım dumanına hayallerimi ortak ederek
Bide yağmur yakışırdı İstanbul'un göğsüne
Arap kızını beklerdim salkım saçak pencerelerde Entarisi rengini katybetmiş önce ip sonra umut atlayan kız çocukları vardı mahallede
Gözleri bir oyuncak bebek arefesinde
Birde kalp içinden ok geçirilir okul duvarına boyayla
Baş harfler kazınırdı  okun başına ve sonuna Ahmed arif okurdum ben,kendimce özenirdim de
Necip fazıl olurdum bazen düşerdim satırlara Olmayacak düşler kurardım hayalhanemde
Daha tanımadığım seni,kolumda kadıköyde görürdüm Kar altında,elin elimde
Soğuktan ağzımızdan çıkan dumana aşkı heceletirdik Yani yıllar önceden mühürlenmiş ömrüm ay tenine  Sonra kesilmez oldu suyumuz
Vuruldu gülüşlerimize asma kilit
Kaybettik tebessüm çilingirlerini Kömür sobalarına haciz indirdi doğal olmayan gazlar Kestane kebap yemesi sevap sayılmadı
Ne otlu bir beyaz kahvaltıda
Ne de rugan ayakkabılar olmadı delikanlılıklar da bir daha
Erken kaybettik Kemal Sunalı yani gülüşümüzün saflığını Yılmaz güneyle anlamlı bakışmaları
Yasaklandı sonra ağlamalar Gök kuşağı sonrası umutlu hissiyatlar
Bir muamma yaşanılası hayata
Birde sevda erken bindi omuzlarımıza
Sen deyip sustuğum kadar anlatabildim derdimi Hayırlısı deyip geçtiğim kadar yaşadım hayatı 
Maziye bıraktım parkamı,gümüş tabakamı,tespihimi Kayboldu insanlığın şefkati
Şimdi ela bir yaşamak üşüyen ellerime
Biraz hasret biraz vuslat ömrüme
Tut elimi yaslan göğsüme Mübarekliğini kaybetmiş dualar arasında Bir umut olsun sevdamız geleceğe Kavuşunca da aşk olduğunu görsün sevdalılar Utansın Leylalar ve Mecnunlar Sobamız olsun bütün doğallığına inat sahte ısınmaların
Hadi sobanın üzerine çayı koy
Bende biraz kestane kaparım köşe başından Avucumdan öp,bir hoş geldin sen diyen yüreğe 
Tut elimi tut da düşmeyeyim hayatın sahteliğine
Bide kapama gözlerini üşürüm,bakışını örteyim üstüme Hadi bütün kaybolan saflıklar adına
Tozlu sandıklardan çıkarılan eski bir resim gibi düşelim hayatın ortasına Kurban olduğum
hayatım prangalanmış hayatına Çok konuştum yine can deyip susmakta sıra
129 notes · View notes
pinhanmai · 6 months ago
Text
Lavinia, ölüm çiçeğidir. Diğer bir anlamıysa "hayalimdeki muhteşem sevgili"dir. Özdemir Asaf Lavinia'yı okul yıllarında platonik aşık olduğu Mevhibe Meziyet Beyat için yazar. Asaf, yazdığı şiiri bir yarışmaya gönderir ve Lavinia birinciliği kazanır. Bundan sonrası için bir rivayet vardır. Sonuçlar açıklandığında Asaf'tan kürsüye çıkıp şiiri okuması istenir. Asaf şiirini okuduğu sırada nam-ı diğer Lavinia da salondakiler arasındadır. Ve salonu terk eder. Velhasıl-ı kelam, Asaf Lavinia'yı şiirine duygularını ise kalbine hapseder.
Not: Özdemir Asaf 'r' harfini telaffuz edemez. Bu yönüyle vaktiyle bir hocasının dalga geçmesi sonucu hayli incinmiştir. Lavinia'nın son dizelerinde hiç 'r' harfi kullanmaması da dikkat çekicidir.
Tumblr media Tumblr media
Sana gitme demeyeceğim, Ama gitme, Lavinia. Adını gizleyeceğim, Sen de bilme, Lavinia.
8 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 1 year ago
Text
Tumblr media
BU GİDİŞATIMIZ GİDİŞAT DEĞİL
müslümanca bir özeleştiri
🤔👇👇👇
Esrar, eroin, alkol ve madde bağımlısı Müslümanları AMATEM’e götürüp tedavi ettirdik diyelim.
Peki ya bizim ;
... mala,
... makama,
...mevkiye,
...koltuğa,
...lüks ve gösterişe,
... dünyaya,
... yani maddenin bizzat kendisine bağlanmış Müslümanları kim tedavi edecek?
Köşklerde “Baby Shower” mevlitlere oluk oluk para akıtan,
... düğün sonrası “After Party’leri” ihmal etmeyen,
... ezanla karışık müzikler çalarken gelinle damadın muhakkak bir merdivenden aşağı indiği,
...İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen,
... lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamaya alışan,
...gösteriş düşkünü, dünya ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Marka başörtüleri,
... siyah gözlükleri,
...yüksek topukları,
... ve lüks jipleriyle gecelere akan,
... bir konser biletine milyarlar saçan,
...hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan,
... pahalı telefonlarıyla tik-tok videosu çeken,
tüm özel hayatlarını Instagram’a açan,
... kınadığımız ne varsa başına İslâmi ibaresini koyarak yapan,
... kadının kocasına bir dilim kek,
... bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek,
... feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan,
... marka ve lüks bağımlısı tesettürlü Müslüman kızlarımızı kim tedavi edecek?
VİP umreden aşağı kabul etmeyen,
... Zemzem Towers’dan aşağı konaklamayan,
... rezidansların ve özel güvenlikli sitelerin dışında yaşayamayan,
... yurtdışı tatillerini ihmal etmeyen,
...sadece zenginlerle oturup kalkan,
... ve bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan,
... konfor ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Hazreti Peygamber (s.a.v) ;
...“Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar,
... kişinin mal ve şeref (makam, mevki, itibar) hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir” ,
...hadis'inde uyardığı gibi,
... oturduğu makamı korumak,
... veya daha üst bir makama gelebilmek için ;
... sürüye dalan bir kurt gibi etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan,
...dişinin geçmediği hiçbir makam,
... dilinin değmediği hiçbir dünyalık bırakmak istemeyen,
... koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Makam arabasız,
... sekretersiz,
...özel kalemsiz,
... korumasız yaşayamayan,
... koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçiren,
... küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan,
... şeref ve itibarı malda, makamda ve parada gören,
...bunları kaybedince de itibarını kaybettiğini zanneden,
...yeniden bir makama gelebilmek için gerekirse ahlakını,
... adaletini,
...merhametini,
... ve değerlerini bile gözden çıkarabilen,
... makam bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Asıl işi bu sorunlara çare üretmek olması gerekirken ;
...devlet destekli projeleri kovalamaktan,
... protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan,
... vekillerle,
... bürokratlarla,
... yapılan üst düzey,
... ve çok önemli toplantılardan vakit bulamayan,
... İslâmi çalışmaların sadece para ve güçle yapılabileceğine iman etmiş,
... adı sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek?
Hazreti Peygamber'in (s.a.v) ;
... açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanabilen,
... İslâm’ın ana prensiplerini,
... ve hatta kaderi bile inkâr edebilecek cesarette olmasına rağmen,
... haramlarla,
...faizle,
...haksızlıklarla,
... adaletsizliklerle ilgili gıkını bile çıkaramayan,
... statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek adına kendini bile kaybeden,
... bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek?
Ve en kötüsü de bir asgari ücretle on nüfus geçindirmeye çalışan,
... çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayan,
...parasızlıktan evlenemeyen,
... borç batağında inim inim inleyen garip Müslümanların,
...tüm bu olup bitene,
... lükse,
... israfa,
...gösterişe,
...umarsızlığa,
... pervasızlığa bakarak din ve dindarlıkla ilgili yaptıkları sorgulamalarına kim cevap verecek?
Hiç kimse kusura bakmasın!
Bu gidişatımız gidişat değil.
Bu dünya sevgisi,
...bu madde bağımlılığı,
... bu vehn krizleri hepimizi mahvetti.
Hazreti Peygamber (s.a.v) ;
“Sizden öncekileri mal sevgisi helak etti.
Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti.
Kestiler.
Cimriliği emretti.
Cimrileştiler.
Günahı emretti.
Girdiler.
Zulmü emretti.
Yaptılar.
En sonunda da helak oldular”
... uyarısına muhatap olmadan derlenip toparlanalım.
Prof. Dr. Sıddık Ünalan
.........
THIS CURRENT OUR STAGE IS NOT THE STUDY
a Muslim self-criticism
🤔👇👇👇
Let's say we took Muslims addicted to marijuana, heroin, alcohol and substances to AMATEM and got them treated.
What about us?
... trowel,
... to the office,
...to the location,
...to the seat,
...luxury and ostentation,
... to the Earth,
... that is, who will treat Muslims who are attached to the substance itself?
Spending huge amounts of money on "Baby Shower" mawlids in mansions,
... who does not neglect the "After Parties" after the wedding,
... the bride and the groom were definitely going down a staircase while music mixed with the call to prayer was playing,
...aspiring to weddings that surpass even the British royal ball,
... accustomed to celebrating birthday parties in white dresses on luxury yachts,
...who will treat the ostentatious, worldly and drug addicted Muslims?
Brand headscarves,
... black glasses,
...high heels,
... and flowing into the nights with their luxury jeeps,
... who spends billions on a concert ticket,
...who never misses a hijab fashion show,
... who shoots tik-tok videos with their expensive phones,
Opening all their private lives to Instagram,
... who does whatever we condemn by putting the word "Islamic" in front of it,
... a slice of cake for the woman's husband,
... even objecting to him giving her a cup of tea,
... that amazed even the founders of feminism,
... who will treat our veiled Muslim girls who are addicted to brands and luxury?
VIP does not accept anything lower than Umrah,
... Accommodating no lower than Zamzam Towers,
... who cannot live outside residences and private gated communities,
... who does not neglect his holidays abroad,
...who only sits with the rich,
...and trying to turn this world into a little paradise,
... who will treat comfort and substance addicted Muslims?
Prophet Muhammad (pbuh);
...“The damage caused by two hungry wolves released into a herd,
... is not more than the damage a person does to religion with his ambition for wealth and honor (position, position, reputation)",
...as he warns in his hadith,
...to protect his position,
... or to reach a higher position;
...like a wolf plunging into a herd, who strangles and tears apart everyone around him,
...there is no position where his teeth cannot pass,
... who does not want to leave anything in the world untouched by his tongue,
... who will treat couch-addicted Muslims?
Without an official car,
...without a secretary,
...without special pen,
... who cannot live without protection,
... went through crisis after crisis when his seat was taken away from him,
... leaving no stone unturned, even for a small directorate,
... who sees honor and reputation in property, position and money,
...who thinks that when he loses these, he loses his reputation,
...his morals, if necessary, in order to reach a new position,
...your justice,
...your mercy,
...and can even sacrifice their values,
... who will treat position-addicted Muslims?
While its main job should be to find solutions to these problems;
...pursuing state-supported projects,
... struggling to get into the protocol photos,
... with proxies,
... with bureaucrats,
... high level made,
... and cannot find time for very important meetings,
... He believed that Islamic studies could only be done with money and power,
... who will treat some of our NGOs whose names are civilian?
Prophet Muhammad (pbuh);
... can earn money even while telling that he has a stone tied to his stomach because of hunger,
... the main principles of Islam,
...and even though he had the courage to deny fate,
... with harams,
...with interest,
...with injustice,
... who can't even say a word about injustice,
...who even loses himself in order to maintain the status quo and not lose his gains,
... who will treat some of our teachers?
And worst of all, trying to support ten people with one minimum wage,
... can't even afford their child's school fees,
...who can't get married because of lack of money,
... of strange Muslims who are groaning in the mire of debt,
...with all this going on,
...to luxury,
...to waste,
...to show off,
...to despair,
... who will answer their questions about religion and piety based on recklessness?
No one should be sorry!
This is not the way we are going.
This world's love
...this substance addiction,
... these vehn crises have devastated us all.
Prophet Muhammad (pbuh);
“The love of wealth destroyed those before you.
This love ordered them to cut off relations with their relatives and friends.
They cut it.
He commanded stinginess.
They became stingy.
He commanded sin.
They entered.
He ordered cruelty.
They did.
"And in the end they perished."
Let's get together and regroup without being subjected to the warning.
26 notes · View notes
oguzatayinruhu · 20 hours ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
11.627; karla başlayıp güneş açan günü tekrar karla devam ettirip acaba tatil mi lan modunu açtık. Okul sonrası çok keyifli bir öğretmenler günü programı yaptık. Hediyelerimle kupa çeyizini genişlettik. Sonra bi uyumuşuz dinlendik be yavrum. Ödev yapma çabamız tetiklenmeyle son buldu. Bakalım acıyla baş etme yöntemini halledebilecek misin
6 notes · View notes
musfika-hanim · 9 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
yirmi dört senelik annelik serüvenimde üç kız evlat sahibi olarak, okul öncesi ve okul sonrası, sosyal hayatta vs'de herhangi bir sorunla, tembellik dahil yaramazlık, taşkınlık olumsuz her şeyi içeren bir cümle duymamak, onlarla ilgili hep tatlı güzel olumlu cümleler işitmek benim şu dünyada anne olarak bu zamana kadar görüp göreceğim en güzel olay. bunun için önce Allah'a sonra da onların böyle olmalarına en büyük etken olan can'ıma teşekkür ediyorum. kız evlat nimettir erkek evlat da öyledir sanırım :) ama kız evlat başka bir şey ❤️ iyi ki varlar yoksa ben nolurdum..
14 notes · View notes
tamamsenkazandn · 2 years ago
Text
Çeşitli vesileler ile son 5 yılın içerisinde yarı zamandan fazlası köyde geçti. Pek tanımam insanları, büyükler adıyla bilinir tanışırdım kim olduğumu soranlar ile. Dışarıda vakit geçirmekten ziyade eğer kafa dengi biri yok ise ya bahçede ya evde olurdum. En çok etkileyen şeylerden biri ölümler olurdu. Yoldan geçerken tebessüm ile selamlaştığım birinin 1 saat sonrasında ölüm haberini aldığım olurdu. Köyün en uzak noktası başlangıç ve bitiş olarak adlandırsak arabayla 5 dk ancadır. Hasta ziyaretleri sonrası eve giremeden vefat haberi aldığımız olurdu. Arkadaşlardan konu açılırken dedem vefat eden arkadaşlarını tek tek sayarken, bir X kaldı bir ben bu yaşlarda sözünün bitimine o diğer kalan X arkadaşının selasını dinlediğimiz oldu. Mezarlık, köylerde sık kullanılan yolların kenarında, hayatın en koşuşturmalı anında bile istemeseniz de gözünüzün iliştiği olur. İnsan bi kendine '' ne bu stres, koşturmaca ? '' dedirtir sakinleştirirdi. ''Hiç sela okunmadığı gün var mıydı ? ''deseniz çok az ve sayılıdır. Civar köylerin selaları da okunur ki muhakkak tanıyan, arkadaş olan, okul ya da asker arkadaşı vs vs çeşitli sebebler ile canciğer olmuş kişiler vardır illa ki. Bazen mezarlık kenarından geçerken içeriye girip biraz baş önde dolanırken yeni açılmış mezar denk gelirdi. İçine bakınca insanın içi nasılda ürperiyor. Bir büyüğüm demişti, '' insan ölümü düşünürken bile mezara tepeden bakar. Mezarın içinden yukarıda eş dostları seyredercesine ölümü düşünen pek azdır '' diye. Hep gelir öyle anlarda aklıma, bakarım uzun uzun. Sorular sorarım kendime bol bool bolll. Birilerinin en sevdiği, vazgeçilmezi belki günlerce yıllarca dilinde tat kalmayacak kadar kıymetli birilerini yine insanlar getirecek alelacele üstlerine sanki ardında kovalayan var gibi birbirleriyle üzerine toprak atma yarışına girecek ve sonrasında arkalarına bakmadan gidecekleri, bırakacakları yer. Uzatmayayım, insan alışma üzerine yaratılmış olmasının nimeti hatrıma geldi. Bursa'dayım, sanırım 5-6 ay olmuştur. Sela ilişince kulağıma bi garipsedim. ' Kim acaba, ne oldu vs vs vs . ' Hayatın bir parçası haline gelmiş olaylara öyle bir yabancıymış gibi tepki verişime anlık bir şaşırdım. Hatrıma düştü geçmiş. Nereye ne kadar hızlı gittiğimi, gideceğimi, gitmem gerektiğini bilmiyorum. Ama bigün muhakkak duracağım onu biliyorum. İnsan için iki nimet, unutmak ve hatırlamak.
35 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 8 months ago
Text
Nişanlımı Erasmusta Aldattım! (Aleyna 23 Y., İzmir)
Herkese selam. İsmim Aleyna, 23 yaşında üniversite öğrencisiyim. 4 yıldır Hakan isimli bir çocukla çıkıyordum. Ciddi düşündüğümüz için de nişanlandık ve bekaretimi Hakan'a verdim. Ama ilişkimizin ikinci yılında kendisini aldatmış bulunmaktayım. Şöyle ki, o zamanlar ikimiz de üniversite 2. sınıftayken Erasmus için başvuru yapmıştık. Ben Erasmusa gitmeyi çok istiyordum, Hakan ise benim ısrarlarım sonucu kabul etmişti. Neyse sonuçlar açıklanmış ve bana Polonya, ona Çekya gelmişti. İkimiz aynı yere gidemiyorduk. Bu durum sonrası çok üzülmüştüm ve bunu fark eden Hakan da, "Sen git çok istiyorsan!" dedi. Ben de, "Bir dönem ayrı kalacağız ama!" deyince, "Olsun, insanın hayatında kaç kez yurt dışında yaşama fırsatı gelir ki, sen git, eğlen, ben sana ve aşkımıza güveniyorum!" dedi. Ben de ona sarılıp teşekkür ettim.
Başvuru sonrası okul onayı, vize süreçleri gibi şeyleri tamamladım ve güz dönemi için Polonya'nın başkenti Varşova'ya gitmek için hazırdım. Hakan'la havalimanında vedalaşıp, uçakla Varşova'ya vardım. Havalimanında beni okuldan gönderdikleri bir mentör karşıladı ve kalacağım yurda beni yerleştirdi. Yurtların erkek-kız karışık olduğunu biliyordum, ama aynı koridorda, hatta yanyana odalarda kalacağımızı tahmin etmiyordum. Neyse ki oda arkadaşım kız idi. İlk haftam okula belge teslimi, şehiri biraz gezme ve yeni arkadaşlar edinmeyle geçmişti. Haftasonu gelip çatmıştı. Cumartesiydi ve herkes diskotek tarzı gece klüplerine gitmek için hazırlanıyordu. Yurtta tanıştığım, adı Ece olan kız da beni davet etti. Önceleri yok mok dediysem de, "Çok eğleneceğiz, Türkiye'deki klüplerden farklı, ortam çok iyi!" diyerek beni ikna etmişti. Ayrı da olsak, Hakan'la hergün telefonla görüşüyorduk. Hakan'ı aradım, "Ben yatıyorum!" diyerek yalan söyledim. Ece ve birkaç arkadaşıyla bir klübe gittik.
İçeri girer girmez gerçekten farklı bir yer olduğu belliydi. Ortada kocaman bir pist ve herkes disko müziği eşliğinde çift olarak dans ediyordu. Şöyle anlatayım, ortada kızlar tek dans ederken, erkekler ellerini uzatarak dans teklifinde bulunuyor ve birlikte dans etmeye başlıyorlardı. Pistte eşli olmayan çok az kişi vardı, çoğu da erkekti, onlar da sanırım danslarını kabul eden bir kız bulamamışlardı. Neyse, ben elime içki alıp dans edenleri izlemeye başladım. Ece de direkt piste atlayıp dans ederken, bir Polak erkek tarafından kapılmıştı. Sözde dans ediyorlardı, ama çocuğun eli Ece'nin götünde duruyor, Ece ona kucak dansı yapıyor gibi, arada ona götünü dönüp sürtünüyordu ve bunun adına dans diyorlardı!
Ağzım açık şekilde olanları izlerken, çocuk Ece'yi öpmeye başlayınca, "Yuh artık!" dedim. Elimdeki içkiyi diktim kafama ve 'Sigara odası' denilen aynı zamanda herkesin orturup sohbet edip sosyalleşmeye çalıştığı bir bölüme geçtim. Bir süre sonra Ece yanıma geldi ve oturup bir sigara yaktı. Bana, "Nasıl, beğendin mi ortamı?" diye sordu. Ben, "Güzel de, herşeyin bu kadar ortada ve hızlı olduğunu düşünmemiştim, az önce tanımadığın bir çocukla öpüştün. Sahi nerede o çocuk?" deyince, "Bilmem, gidip başkasına salça olmuştur!" deyince bir şok daha yaşadım. Yüzümden okumuş olmalı ki, bana, "Alışırsın merak etme, kim nereden bilecek, burada olan burada kalır, hem Polak erkekler yatakta çok iyi, sana tavsiye ederim!" dedi. Bu sözleri beni azdırmıştı, ama Hakan'a ihanet etmek istemiyordum.
Yanımıza Ece'nin bir arkadaşı geldi ve 'Kamikaze' isimli bir içkiyi bize ikram etti. Bir tür Vodka-Tekila kokteyli idi ve 4 shottan oluşuyordu, tadı da çok güzeldi. Kaç shot içtim hatırlamıyorum, ama kafam çok güzel olmuş ve Ece'nin anlattıklarının gazıyla da kendimi pistte bulmuştum. Müziğin ritmine kapılmış dans ederken birden bir elin belime sarıldığını fark ettim. Çocuk beni itice kendine çekti. Sırtım dönük şekilde, arkamdan bana yapışmış, elini göbeğimin üstüne koyup iyice kendine yapıştırıyordu beni. Sanki tek vücut olmuştuk. Ben daha çocuğun yüzünü bile görmüyordum, ama sesimi çıkarmamış ve kendimi onun kollarına bırkamıştım. Birden boynumu öpmeye başlayınca hafiften kendime geldim ve hemen kollarından ayrılıp kenara çekildim.
O zaman yüzünü görebilmiştim. Çocuk çok uzun boylu ve çok yakışıklıydı. Sarışın ve mavi gözleriyle Polak olduğu da kesindi. Ben hareketsiz durunca bana iyice yaklaştı ve kolumdan tutup tekrar kendine çekip benimle dans etmeye başladı. Aynı o çocuğun Ece'ye yaptığı gibi ellerini götüme atmış ve yüzüme doğru yaklaşmıştı. İşte o an kontrolümü kaybetmiştim. Kalbim bana (Git uzaklaş!) diyordu, ama beynim (Hakan'ın nereden haberi olacak, keyfini çıkar!) diyordu ki, tam o sırada çocuk dudaklarıma yapıştı ve beni öpmeye başladı. Ben de beynimin kararına uymuş ve öpücüklerine karşılık veriyordum. Çocuk ellerini memelerime götürüp okşamaya başlayınca kendimi kaybettim ve elimi çocuğun önüne atıp sikini okşamaya başlayınca, çocuk elimden tuttuğu gibi beni pistten aldı ve klübün dışarısına çıkardı.
Gittiğimiz klüp büyük bir parkın içindeydi, heryerde ağaçlar vardı, sanki ormanın içindeymişiz gibiydi. Çocuk halen elimden tutmuş, beni arkalara doğru götürüyordu. Heryer çok karanlıktı ve arkalara yaklaştıkça ağaçlara yaslanmış ve sevişen insanları az da olsa görebiliyordum. Çok azmıştım ve çocuğun da aynısını bana yapmak için getirdiğini anlamıştım. Hemen beni boş gördüğü bir ağaça yasladı ve dudaklarıma yapıştı. Bir yandan beni öperken, bir yandan da üstümü çıkarıyordu. Artık sadece sütyenimle kalmıştım ve ben de onun üstünü çıkarttım. Elini arkama atıp sütyenimin kancasını da açınca, ben de kollarımı yukarı kaldırıp sütyenimi çıkarmasına yardımcı oldum. Memelerimi öpüp yalamaya başlayınca resmen çıldırdım ve hemen elimi kemerine atıp çözmeye başladım. Kendime inanamıyordum, daha ilk haftadan, tanımadığım, ismini dahi bilmediğim yabancı bir çocukla öpüşmüştüm ve ona sakso çekmek için kemerini çözüyordum!
Kemerini çözüp pantolonunu ve boxerını biraz indirdikten sonra yere çömeldim. Sünnetsiz ve kalın siki karşımdaydı. Hemen ağzıma alıp sakso çekmeye başladım. O da elini memelerime götürüp avuçlamaya başladı. Hava da biraz soğuktu, ama ben aldığım zevk ve adrenalinden ateş gibiydim. Çok sürmeden beni kaldırdı ve kotumun düğmesini açıp, kotumu ve külodumu dizlerime kadar indirdi, cüzdanından kondom çıkartı. Kondomu açmaya çalışıyordu, aldım elinden, dişimle yırtıp açtım ve sikine geçirdim. O da hemen beni yüzüm ağaça dönük şekilde çevirdi. Ellerimi ağaça yaslayıp biraz eğildim. Sikini arkadan amıma sürtmeye başlayınca ben inlemeye başladım bile. Birkaç kez sürttü sonra sikini amıma soktuğu gibi pompalamaya başladı. Benim de zevk inlemelerim arttı. Çığlıklarım yüksek çıkmaya başlayınca elini ağzıma koydu.
Beni bir 5 dakika öyle siktikten sonra boşaldı, ama ben halen orgazm olamamıştım. Kondomu sikinden çıkarıp bir köşeye attı, kotunu da yukarı çekti ve yerdeki tişörtünü de alıp hiçbir şey demeden gitti. Resmen 15-20 dakikada beni pistte kaptı, öptü, sonra da buraya getirip sikip bıraktı. Ben de hemen üstümü giyip klübe geri döndüm. Kendime bir Kamikaze daha alıp sigara içme bölümüne geçtim, masada oturup içmeye başladım. Ece beni görüp yanıma geldi, yanında adlarının Murat ve Selman olduğunu öğrendiğim iki Türk genci vardı. İkisi de çok yakışıklıydı. Onlar da öğrenciydi, ama bizim gibi Erasmus değil de Full-Time eğitim alıyorlardı.
Ece bana, "Hadi kalk gidelim!" deyince, "Nereye?" diye sordum. "Arkadaşlar bizi evlerine davet etti!" dedi. Anlamıştım, çocuklar bizi eve atıp sikeceklerdi ve ben az önce yaşadığım olayın etkisindeydim ve halen azgınlığım geçmemişti. Ama aklıma Hakan geldi. Yurda dönmek istediğimi söyleyince, Ece, "Dönemezsin, çünkü yurt görevlilerine geç geleceğini bildirmediğin için bu saatte seni kabul etmezler!" dedi. Böyle de bir saçmalık varmış, yani saat 24:00'ü geçince yurtlar kapanıyormuş. Yapacak birşey yoktu. Taksiye bindik. Yolda Selman benim, Murat ta Ece'nin dudaklarına yapıştı, öpüşerek çocukların evinin yolunu tuttuk.
Ev küçük, 1+1, sıradan öğrenci eviydi. Selman beni odasına götürdü. Yatağa uzanıp bir yandan soyunup bir yandan da öpüşmeye başladık. Bana sürekli, "Çok güzelsin, aşkım, bebeğim!" diyordu. İkimiz de çıplak olunca Selman sikine kondom takıp direk amıma girdi ve beni misyoner pozisyonunda sikmeye başladı. Artık ben de ona, "Sik beni aşkım, durma!" diyordum. Yan odadan da Ece'nin de inleme sesleri geliyordu. İkimiz de inleye inleye sikiliyorduk. Selman bacaklarımı omzuna alıp beni sikmeye devam etti. Ben artık aldığım zevkten dayanamayıp orgazm olmuştum. Bir süre beni o şekil siktikten sonra domaltıp, arkadan tekrardan amıma girdi. Yaklaşık 20 dakika sikiş sonrası Selman da boşaldı. İkimiz de yatağa uzandık. Yan odadan da sesler kesilmişti. Birkaç dakika sonra Selman'la Murat yer değiştirdiler. Murat bana geldi, Selman da Ece'ye gitti. Murat gelir gelmez inik olan yarağını ağzıma verdi. Ben de yalayarak tekrar kaldırdım ve direk domalıp içime aldım. Murat ta beni pozisyondan pozisyona sokarak bir yarım saat sikti ve ikimiz de neredeyse aynı anda boşaldık. Yorgunluktan uyuya kalmışım
Sabah uyandığımda Murat'ın kollarında, ona sarılmış halde buldum kendimi. Dün gece aldığım zevki düşündükçe, Hakan'a olan sadakatim gittikçe azalmıştı. O gün akşama kadar, Murat ve Selman benle Ece'yi sikerek resmen seks partisi yaptık. Ben arada Hakan'la görüşmek için dışarı çıkıyor, görüntülü konuşup, tekrar eve giriyor kendimi Selman'ın kollarına atıyordum.
Erasmus boyunca kaç erkekle birlikte oldum anlatamam. Ece ile her haftasonu farklı klüplere gidiyorduk. Kendimi değişik ülkelerden erkeklere ve arada yine Murat'la Selman'a siktiriyordum. Erkek yada kız olsun, Erasmusa gidip te sevgilisini yada nişanlısını aldatmayan yalan söylüyordur. Ben aldattım ve pişman değilim, aksine hayatımın en güzel zamanlarıydı!
[Aleyna]
144 notes · View notes
keemlenyekun · 1 year ago
Text
Tumblr hikayem
Bakanlık parayı bir ay önceden yatırdı ve beni şok etti. Vakıfbanktan gelen bir para şıngırtısı ve şok.
İki günde robot süpürge, yazıcı ve telefonla paranın yarısını harcadık. O kadar zaman olmuş ki para sıkıntısı çekmeyeli. Para nasıl harcanır unutmuşum.
Dedim geleyim yazayım. Sonra düşündüm neden yazayım?
Şimdi sayın defterciğim, eski nüshaların yanmasaydı da şahit olarak gösterseydim keşke sana.
Yatılı lisede okuyunca bize burs da verirdi devlet. Çok cüzi tutarda para, bazı yıl kırtasiye, bazı yıl takım elbise, hatta bir yıl beyaz banyo sabunu. İşte 9. Sınıfta iken bize kırtasiye malzemesi verdiler. Ciltli harika defterler. Ama çok kaliteli. İnsan yazmaya kıyamıyor. Delgeç, zımba (ne alaka!), kalem silgi vesair eşya. Hala o zımbaları kullanırım. Ciltli defterlerden o kadar çok verdiler ki. Tüm lise hayatım boyunca başka defter almadım. İşte o defterlerin verildiği yıl Çalıkuşunu okumuştum. Jurnal. Ah feride vah feride. Ladikte allahın dağında ıssız bir yerde kalan serco günlük tutmayacak da kim tutacak. İnternet yok. Oyun alışkanlığım yok. Atari salonundan nefret ettim, çocukken bile. Tv izlemem. Ki izlemek istesem kantinde tv izlemek imkansız. 12 tane ergen liseliyle aynı koğuştayım. Canımız da sıkılmış demek ki.
Günlük tuttum. Okuduğum kitapları özet geçip önemli olay olursa onları yazıyordum. Aşık da değilim ki aşkımızı yazalım feride gibi. Okul turnuvasında kavga çıkmıştı misal her ayrıntısıyla anlattım. Edebiyat hocam deli bir polisiye hayranı. Kütüphane gibi kadındı. Piyasadaki bütün macera polisiye romanları hocamızda bulunurdu. Derya gibiydi maşallah. Elimden kitap düşmüyor o zamanlar. İşte o kitapların özetlerini falan yazıyordum. Wilbur smith alev kıyıları misal. Courtney serisi. (Cezaevinde bile kütüphanede o serinin son kitabı bana rasgelmişti.) Bunları yazardım. Allahın dağında öyle pek fazla olay olmazdı haliyle. Nasıl olsun. Sabah yedide kalktık, kahvaltı, sekizde ders, akşam iki buçuk saat zorunlu etüt. Ders kitap ders muhabbet. Mükemmel ortam. Mükemmel. Yatılı erkek lisesi. O zamanlar tabi. Şimdi olsa herkes telefonda instada kız peşinde koşardı. Bu zamanda lise öğrencisi ergen olmak çok zor.
Böyle başladı işte. Böyle. Sonra o defterler bitti. Çeşit çeşit kalemler ve defterler eklendi. Durmadan çoğaldı. Sonra hepsi yandı bitti kül oldu.
2011 yılında mezun olup, anayasa mahkemesi raportör yardımcılığı sınavına kimliğim olmaması sebebiyle alınmayınca sokarım böyle işe diyerek kendime bir yıl mola verdim. Hukuk yok, ders yok, iş yok. Eski evimizin çatı katında sobamla karadeniz karşısında harika bir nekahet dönemi. Film kitap dizi ve sobam.
O zamanlar blog falan okuyorum tabi. Ne bloglar vardı. O aramalarda tumblrda olan bir blog çıktı karşıma. Aktifliğini yıllar yıllar önce bıraksa da bloğu hala burada. Acı tatlı bir blog. Tumblra üye de değilim. Böyle tanıdım burayı.
İki üç yıl burası sadece blog okumak içindi. Ki o zamanlar ve sonrası iki üç yıl tumblr için altın yıllardı. Muhteşemdi. Kaliteydi her içerik.
Sonra üye oldum. Çok az yazdım. Defterde dolma kalemle yazılmış yazının yerini hiç bir şey tutamazdı zira.
Sonra tüm defterler kül olduğunda burası da benim defterim oldu.
Neden önemli peki? Sadece defter olması mı? Hayır. Ben ve sevgili eşim ailelerimizden utanıp saklasak da burada tanıştık. Ne yani ayıp mı? Ahahaha.
Sonuçta tanıştık sadece. Gerçi o beni tanırmış tanışmadan evvelden de ben başka dünyalarda olduğum için dikkat bile etmemişim. Kızdırmayalım hatunu, kafaya yeriz odunu. Ahahahah.
Velhasılı burası benim kapalı kutum, aklım, uzun bir süre kalbim, şu aralar pek arkadaşım olmadığını da göz önüne alırsak, dertleşeceğim tek mecra.
Yanisi şu ki tumblr önemli.
Beşik sallarken deftere de yazdık yine.
Yahu hanım benden erken kalkıyor diye ben geceler boyunca beşik başında oğlanı sallamak zorunda mıyım? Ahahah. Çocuk uyurken bile -baba - ninni diyor. Bir de yeni adetimiz çıktı. Beyimiz masaj yaptırıyor. Lan var ya yaşlanınca altımı almazsan bunları hep anlatacağım oğluuummm. Seviyoruz yaramazımızı.
Böyle işte.
Param yattı. Bir güzel yedik. Allah daha bereketlisini nasip etsin. He karşılığı da değil silivri soğuğunda uykusuz gecelerin bir anının bile. Ama napalım azıcık da mutlu olalım. Bi de biz mutlu olalım.
Değil mi sayın defter?
Vesselam.
8 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year ago
Text
AZ GİTTİK UZ GİTTİK Bu kitabımın başına gelenler çok ilginçtir. İlk basımı 1959’da (6 bin), ikinci basımı 1971’de (10 bin), üçüncü basımı 1974’te (10 bin), dördüncü basımı 1976’da (10 bin), beşinci basımı 1982’de (10 bin) yapılan “Az Gittik Uz Gittik” adlı kitabımın beşinci basımı daha satışa bile çıkmadan savcılığın istemiyle toplatıldı. On bin kitap, yayınevinin deposundan Sultanahmet’teki Adliye Sarayının mahzenine resmî araçla taşındı. Arkadan Ağır Ceza Mahkemesine verildim. AZİZ NESİN ... İlk basımının üstünden 33 yıl geçmiş bir kitabın beşinci basımı niçin toplanır ve böyle bir kitap neden mahkemeye verilir? En saçma işlemlerin bile niçininin ve nedeninin sorulamadığı bir dönemdi 12 Eylül 1980 darbesi sonrası… Eğer şimdiye kadar Aziz Nesin'i tanımıyor ve biraz da merak ediyorsanız 114.sayfada geçen "Tanışma" başlığı altındaki düşüncelerini özetleyim. Yazar, Öncü adlı bir dergide köşe yazmaya başlamış ve nasıl bir yazar olduğunu ifade etmiş: "Ulusal gelirimizin yüzde otuzsekizi, yurttaşlarımızın yalnızca yüzde ikisi arasında dağıtılmaktadır. Bundan daha göze batan sömürülme olmaz… Biz, işte bu bozuk düzene karşıyız. Karşı olmayanlar da, ya bu bozuk gidişten çıkarı olanlar ya da bu gerçekten habersiz aldatılmış olanlardır… Yazarlıktaki tutumuma gelince, kısaca söyleyeyim. En kolay kaytarılabilen iş, gazete yazarlığıdır. Bir yazar kendisi için tehlikeli gördüğü günün konularını yazmayıverir, başka konuları ele alır. Çünkü hiç kimse bir yazarı, ille şu konuda yazacaksın, diye zorlamamaktadır. Yazar böylece yan çizince, okurların çoğu yazarın kaytardığını anlamaz. Günün en önemli konularından yan çizip, okurları eğlendirici yazılar yazmak da yazarın elindedir. Oysa bu tutum, düpedüz sahteciliktir. Bir satıcının mostralık mal gösterip, başka bozuk malları sürmesi nasıl dolandırıcılıksa, bir yazarın da, korkusu yüzünden, en önemli konuları bırakıp sudan konular üstüne yazması, yazı dolandırıcılığıdır. Sizi hiçbigün dolandıracak değilim.” * Okuyunca şaşıyor insan, tee o günlerde/yıllarda yaşanan aksaklık, eksiklik, yolsuzluk, haksızlık,,, ne kadar da günümüze benziyor. Dili ve anlatımı kendisini zevkle, merakla okutuyor. * Bu kitaptan kazandığım en özellikli şey “LULUMBA” hakkında edindiğim bilgilerdir. Kongo devrimcisi Lulumba’nın karısına yazdığı mektubu okuduğumda çok etkilendim. Lulumba’yı anlatan belgeseli hemen o gün izledim… Size de kesinlikle tavsiye ederim. * Bu kitapta, yazarlığı hakkındaki tutumunu da net bir dille ifade ediyor. Okuduğum birkaç kitabında da bunu gördüm. * Emperyalizme karşı. Savını açıklıyor. Yalama/yalaka/yandaş köşe yazarları gibi değil. Bilgisine, aklına, tezine göre fikir ortaya koyuyor. Emperyalizm karşıtlığından olsa gerekecek herhalde, sosyalizmi savunuyor. Ama sosyalizm hakkında pek bir şey bilmediğim için bu yönden bir şey diyemeyeceğim. Kitabın kendi öyküsü bile bana göre komik yukarıda yazmıştım…
Bundan sonrasını okumanıza pek de gerek yok aslında. Hoşuma giden alıntıları ve kendim için "hatırlataç"lar koydum. (Bu sözcüğü daha önce ne duydum ne okudum. Umarım ilk ben kullanıyorumdur :)
"Oysa şu saatlerce konuştuklarından bir kıpılık bilgileri olsaydı, ağızlarını açabilirler miydi?" (sayfa:69) *Balo Gazetesi İçin Yazı *** "Öğrenci yavrularımızın durumu nedir, biliyor musunuz? Okullarda başarı yüzde 3-5 diye yine her yılki gibi gürültüler kopar. Herkes birbirine suçu yükler. Başarı oranı düştükçe, her eğitim bakanı, çocuklara sınıf geçmeleri için yeni kolaylıklar çıkarır. (sayfa:86) *Ha Yavrum Ha... *** “Biz, eskiye bakarak bugün ilerledik sanıyoruz. Geçen yıl 100 okul var da bu yıl 103 okul olmuşsa, buna ilerlemek diyoruz. Bu ilerlemek değil, kendimizi kandırmaktır. İlerleme geçen yıllara göre ölçülmez, artan nüfus oranına göre ölçülür. Okul sayısı yüzde bir artıp, nüfus yüzde üç artmışsa, artan okul sayısı, artan nüfus sayısını karşılamıyorsa ilerleme yoktur, gerileme vardır. Bu, her alanda böyle; eğitimde, endüstride, tarımda...” (sayfa:105) *Üçbin Çıplak *** “ “Din ve Dünya İşleri ayrılacak!” denilmişti. Bu, dünkü sözdür. Bugün yeni bir söz var: -Bilim ve dünya işleri ayrılacak! Hoş bunu açık açık söylemiyorlar. Dillerini döndüre döndüre, üstü kapalı söylemek istedikleri budur: -Canım efendim, bilim başka bir iş… Sen profesörsen profesörlüğünü bil! Otur kürsünde dersini ver. Memleket işlerine ne diye burnunu sokarsın… Yaşam başka, kitap başka. Sen kitabını yaz oku, bu dalgalara karışma! ” (sayfa:142) *Horoz Şekeri *** -Aaaa… diyorlar, o adam çok namusludur. Şimdiye dek eline ne fırsatlar geçti de, yine çalmadı. Şu namus anlayışına şaşmaz mısınız? Sanırsınız, esas olan çalmaktır. Çalmayınca namuslu olur kişi. (sayfa:146) *Aaa… Çalmadı *** Başkaları sevişir öpüşürse, inanın bizim ahlakımızdan bir gram bile eksilmez. Öpüşen öpüşsün, bizi öpmüyor, bizden birini öpmüyor, biz de onu öpmüyoruz. E peki, bize ne oluyor? Öpüşmenin bir, ama bitek ayıp olanı var: El etek öpmek. (sayfa:158) *Öpüşüyorlardı Komiser Bey
7 notes · View notes
tarkankurdu · 2 years ago
Text
Bende 2007 den sonrası yok. 2007 den sonrası her geçen gün bok çukuruna doğru indim. Keşke 2007 de tekrar başa alsaydık herşeyi. Ben internet cafeden aldığım internetsiz bilgisayarımda Fifa 2007 ve Gta Vice City oynadığım, arkadaşlarla okul bahçesinde 2.5 litre kolasına maç yaptığım günleri özledim..
9 notes · View notes
dilsel · 2 years ago
Text
Lise yıllarından beri çok tesadüfi olarak okul numaram olan sonrası bir şekilde hep aklımın köşesinde duran dört basamaklı bir sayı var nedense onun hayatımda bir yeri olduğuna inanıyorum saçma bir şekilde ve o sayı tam önümde duruyor önceden burada öyle bir sayı yoktu, gerçekten bir şeyler olacak en azından ben buna inanmak istiyorum belki bu şekilde motive olurum
9 notes · View notes