#odyan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Afè Jovenel Moïse: Pastè Emmanuel Sanon odisyone nan kabinè enstriksyon
Jij ankèt ki responsab dosye asasina defen Prezidan Jovenel Moïse, Walter Wesser Voltaire te fè odisyon, vandredi 13 janvye 2023 a, Pastè Emmanuel Sanon nan kabinè enstriksyon an. Plis pase yon lane apre asasina Prezidan Jovenel Moïse la, odyans yo ap kontinye nan kad ankèt ki louvri sou dosye sa a. Pastè Emmanuel Sanon fè pati yon lis anviwon karant moun nan prizon nan penitansye nasyonal la…
View On WordPress
0 notes
Text
Tövbeler, Tövbeler Olsun Ararat'a!
Bir trajedinin orta yerinde var edilen karanlığın artık nesnelleştirildiği yerden, tam da hayatın kuşatıldığı bir güncellikten bildiriyoruz. Evet veyahut da hayırdan önce bu menzildeki ‘hayat’ meselinin üstü çizildi bir bunu görüyoruz. Hep bununla sınanırken daha da fazla kuşatılıyoruz bugün bu menzilde. Çürüme engin bir edim gibi el üstünde tutulurken; hainlik, teröristlik kafi gelmez gibi bir defada sıradanın sesinin topyekun bastırıldığı bir ‘güncelliği’ idame ediyoruz.
Yaşıyor muyuz bu bahis muallaktayken, yıkımın ortasında kalakaldığımız bir ‘hakikat’ olarak nesnelleşiyor, tanığıyız. Giriş, gelişme, sonuç değil başı da, şimdi ve şu anı da aynı yere çıkan tehdidin yine bininin bir kuruş olduğu bir vahamet sarmalı önümüzde bina ediliyor. Yaşamak, erke teslim olmadıkça anılmayan bir tevatüre eşitleniyor. Durumun, gidişatın alenen ve açıkça ülkede var edilenin aleni bir hayat görünümlü tutsaklığın ta kendisinin hakikat, istikbal olarak sunulması gerçek kılınıyor. İkrar ve ilam edilen bütün ol geçmişin karanlığını yeniden bugüne taşımaktır. Bu tanımlar sıralandı mı, büyük ve güçlü yeni ülke sanki dününü sonlandırmış gibi bildirimlerin artık nasıl da eften püften olduğu da meydana çıkmaktadır.
Trajedi tek istikamet, güncelliğin yegâne nesnelliğidir artık. Vaatler bitmiştir, sahne ışıkları ile o cilalı sözlerin sonu gelmiştir. Çürüten ve haliyle kendisi de çürüyen ülkenin bizatihi ta kendisi için bir adım daha atılmıştır. Erk, muktedir, iktidar tahayyülü bu sinsice karanlıkla işte hepimize paylaştırılandır. Sistemin dişlileri kırılmış olsa da eksilmiş olsa da bariz tehdit düzeneği zorbalık mekanizması halen işlevseldir. Dilden çıkan nefret hayatı kuşatmaya, eksiltmeye devam etmektedir açıkça.
Bir yerlerden tanıdık gelendir bu zalimlik, zor ve tahakkümün ceberut tahayyülleri hatırlanıp da anıldıkça görülen köye kılavuza hacet bırakmayandır. Hep bir noktada yıkımı, çürüme ve yok etmeyi amaç edinenlerin tezahürüdür mesele. Demokratikleşme mefhumu ne zaman dile getirilse ardının bir yıkım olarak var edildiği yerdir o tezahürü örnekten çok daha ötede ikrar ettirecek olan. Geçmiş bugünde var edilirken, yalan, inkâr ve riya ile örselenip, unutturulmak istenen her şey yeniden biçimlendirilir.
Bin sekiz yüz doksanların cerahatli ortamında düşman ya da mihrak edimi nasıl Ermeni’ye kefen olarak biçilmişse, buradan yirmi beş yıl sonra derin bir karanlığın ta kendisine dönüştürülmüşse, bugün de ol minvalde, şu memleketin rotası yine, yeniden belirlenmektedir. Artık her şey alenidir. Kilikya ile çevresi, Doğu Anadolu ve yöresi 1890 pogromu, 1894-6 felaketi, 1909 Kilikya yöresinde, başta Adana ve çevresindeki Ermeni yerleşim yerlerinin tamamındaki tehcir, kırım ve kıtal şu söylediğimizin bir yüzeyidir, onların bir tamamlayıcısı hamledir onca zaman sonra hala.
Her yerin altı üstüne getirilirken bir yaşam vaadi, reform paketleri, yaşam iyi olacak bahisleri hiç durmadan güncellenirken kör yıkım var edilir. İlk ölüm taarruzunun ardından Kızıl Sultan karşısındaki “meşrutiyet ilanı” ile İttihat ve Terakki’nin hayat vaadine inanan artakalan insanlar 1915 ve daha sonrasında bütün Anadolu coğrafyasında güvenin karşılığı olarak ölümle yollanırlar. Seçim veya sandık, anayasa, reform ve daha fazla özgürlük denilirken salt ‘ölüm’ çıkagelir.
Devletin ne ilk ne de sonuncu taarruzu amma ve lakin bu coğrafyanın belki en ağır kırımı yirmi beş yılda demokrasi, eşitlik, hürriyet ile bir hayat meseli öne sürülürken bina edilir sözün ardından kırım çıkagelir. Sözün yitimi ile ilk kez bunca bariz bir hayat yıkımı / soykırım var edilir. Geleceğin ülkesini, bir anlamda işte bu ülkenin ta kendisini bina etme tahayyülünde, gözden çıkartılan ol yurdun asli unsur (!) diye zamanında İttihatçılar tarafından öne sürülen, onlar da bizim kardeşimiz evladı Osmanlı, sadık tebaa diye aleni uzaya duran sıfatların arkasından çıkan, bir kan, kırım ve gözyaşı düzlemidir.
İradenin tanınmaması, kimliğin ve dilim ve inancın önemsenmesi bir kenara itildiğinde çorak bir düzlem, cehennemi bir platform kaçınılmaz sonu beraberinde getirir. Yüz iki yıl öncesinde o karanlık bu ülkeyi bir kez zapt etmiştir. Yüz iki koca yıl önce bu menzilin dört bir yanındaki hayat emaresinin üstü ol devletin zamanki efendilerince çizilmiştir. Üstelik yirmi beş yıl önce, çok daha dar bir kapsamda yapılan artık tamamen o kimlikten, Ermeni’den ilelebet kurtulmak adına şekillendirilir. Vaat olunan memlekete varmak için yıkım düze çıkmak için içteki insanı toptan gözden çıkartmak yeniden gerçek kılınandır.
youtube
1915’in karanlığına yollanmak istenen tek entelektüel kadın olan Zabel Yesayan’ın kaleme aldığı ‘Sürgün Ruhum’ bu bahsin ne hallerde insanı yerle yeksan ettiğini illa ki kandan bahsetmeden, içteki kırgınlığı göstererek bildiren bir tanıklıktır. Anlatılması zor olan 1909 Adana Katliamı için kaleme aldığı ‘Yıkıntılar Arasında’ kitabında denkleştirdiği sessizin / sözcüklerini zayi, aklını berhava olduğunu imlediği tanıklık ekseninde bildiren, olduğu gibi paylaşan Yesayan’ın yıkıntılar arasında kalakalmasının en son örneği o Sürgün Ruhum’da Emma karakterine sirayet eder.
Geçmişin ağrısı, sızısı buralardaki yaşama olan inancın topyekûn felç olması ve sonun çıka gelmesi mesel olunur. Satır satır işte bu menzilin kaybettiği, edebiyatla sarsılarak, mübalağasız cümlelerin arasında el etek çekilen hayat simgeleştirilerek sunulur. Yara halen ortadadır. “Resimlerim aslında ruhumun sessizlik dönemlerine tekabül ediyor. O vakitler sanki iç âlemimde dans eden tüm ruhlar geçip gitmiş ve her şey onların yokluğunda taşlaşmıştı. Öyle günlerde insan kendini bomboş hisseder ve bu boşluğu hatıralarla doldurmaya çalışır. O halde tablolarım, hatırlarken yaşadığım tecrübenin yansımaları ve sessizlik döneminin mahsulleri.”
Zabel Yesayan’ın kurgusu bütündeki hamleyi o son vuruştan sonra artakalanın içinde taşıdığı mesajın da bir özetidir. Kurtulmak bunca ağır, geriye dönüp bakmak bunca zorken bir de sözcüklere, resme sığınarak yol bulmak meselini ta göbekten, kestirmeden ve hemen hiç dolambaçsız ressam Emma ile birlikte önümüze paylaşır. Hayatta kalabilmek de bir mücadeledir. Her şeyin yitirildiği sıfır noktasında kalakalmanın hiç ama hiçbir zaman anlatılamayan yüzeyleri, can yakıcılığı kelimelerle karşılığını bulmaktadır. Budur zaten onca zaman sonra nasıl da bir menzilin çürüten olduğunu imleyen.
Belli belirsiz, eksik ya da bulanık bir mecaz olarak görülen belleğin içerisine hapsolmuş nüvelerin aslında o tek başına yıkım ile nasıl sınırlandırıldığını göstermek de tanıklıktır. Bugün yaşadığımız açık, aleni kırım / kıtal ve yağma güncesinde, demokrasi bahisleri edilirken geçmiş geleceğe taşınır ve yeniden işlenirken unutmadığımızdır ol mesel.
1915’in karanlığında ‘Sepastiya’ Gürün'den Halep'e yollanmış olan Antranik Dzarugyan’ın Çocukluğu Olmayan Adamlar anı-romanı tüm bu meselin bir başka can yakıcı örneğidir. Acıyı ol hayatının merkezinde taşırken bir de yetim kılınmanın, aileden uzakta geçirilen bir hayatın, belirsiz sorularla örtülmüş bir mazinin ve kan yine yeniden kanın sahnesinden hayata nasıl dönülebilir ki sorusunun yanıtının peşinde yollar arama / yaratma çabasıdır biraz da mesele.
Dzarugyan geçmişi olmayan, o geçmişi kaybetmiş olarak yolunu ararken, çocukluğunun nasıl örselendiğini de bildirir. Bir tanıklıktan çok dahası çok daha içe dokunanı bildirilir satırlar arasında. Bugüne gelenin, bugün de var edilen kötülük meselinin nasıl imal olunduğunun örneğidir yaşam hikâyesinden öteye ulaşan. Sessizliğin özü ona saplı kalan ağrıların, yıkımların kıyısında hepimizin geçmişinden bir kesit yıllar sonra ol Antranik Dzarugyan tarafından paylaşılır.
En başından bu yana izahat vermeye çalıştığımızın, anlatmak istediğimizin yekpare bir devletli aklına rehineliğimizin sonuçları bildirilendir. Açık bir biçimde nefes almanın sınırlandırılmasıdır karşılaşılan. Der Zor’dan Halep’e yollanmanın, Gürün’ü toptan hafızadan silmenin bugün yirmi birinci aynın içerisinde olan Sur ablukasından hiçbir farkı, oradaki tanıklıklardan hiçbirisinden ayrı olmadığı açığa çıkar. Şen şakrak kalemin sahibi olarak bilinen Yervant Odyan’ın Dzarugyan’ın da kaldığı yetimhaneye yaptığı ziyaretin detaylarında, ol güleç adamın sessizliğe gömülmüş halinin betimlenmesinde çıkagelendir işte ol geçmiş, geçmeyen geçmiş.
Yervant Odyan’ın ağzından salt “Yetimler, sizi çok seviyorum…” cümlesi çıkar. “Der Zor’dan yeni dönmüş, büyük çile çekmiş bir Ermeni yazar kendi soyundan binlerce yetime ne söyleyebilirdi? Her bahar, Fırat’ın azgın sularının ana babalarının kemiklerini parça parça kıyıya attığını gören o yetimlere…” Yervant Odyan’dan, Antranik Dzrugyan’ın çocuk zihnine yapışan, bulaşan, içine sinen bu karanlık imalinin aslında nasıl bir kötülük olduğunun belgesidir. Kelimeler birbiri ardına güncellenir gel gelelim yıkım, yok etme ve çürüyen us, beden, gelecek her zaman olduğu gibi bu coğrafyanın hemen hemen her günündedir. Sözün bir hiç kılınması sonunun yıkım, katliam ve nice acıyla sonlandırılması bir laf yahut da tevatür veya mübalağa değildir.
Yesayan ve Dzarugyan’ın meramları tam da o devrede bu sınırın dört bir yanında var edilmiş olanı bildirir / gösterir. Hayatın biçiminin artık uluorta zalimliğe rehinelik / biat olarak sunulduğu yerde cürümler yüz iki yıldır süreğendir. Sırf Ermeni’ye de değildir yok etme, tehcir, kıtal ve soykırım. Hiç yüzleşme konusunda adım dahi atılmayan yara meselinde Ermeni ile birlikte gözden çıkartılanlar Nesturi, Süryani, Rum, Pontos Rum, Kıpti, Arap Hristiyan, Marunî, Ezidi, Çingene ve dahi Alevi ve Kürd olarak sırasıyla güncellenir.
Devletli aklının eylediği tek tip ülke, tekil insan modeli / ruhu / inancı dışındaki her kesimi o zamanlardan bugüne halen hedeftir. Artık “kesmiş olsaydık hiçbiriniz hayatta kalmazdınız” değil çirkeflikle yol bulan Haşmet Babaoğlu, Hayrettin Karaman, Güneş Gazetesi Yazarı Uygur Kayahan gibi nicelerinin tehditleri, yıldırı ve tahakküm mesajları bir düşünce olarak addedilir. Yirmi bir aydır Bakur Kürdistan’ındaki yıkım sahasında sayılan, dökülen nefret, Ermeni kimliğine hakaret bunun bir öncülüdür. Geçmiş şimdide var edilendir.
Duvar yazılarından ibaret değildir açık seçik küfürlerden güvenlik araçlarından yapılan baskın anonslarındaki nefret cümlelerine, yayılan bütün propaganda kayıtlarına hep, her zaman, öteki sanılanın, o Ermeni’nin bu topraklardan kazınmasını istenir. Ermeni zaten sessizdir. 1890’dan 1915’e uzanan karanlığın dehşetinde sesi ve sözü bir daha çıkmayacak kadar boğulmuştur ol Ermeni’nin. Bir siyasi manevra gibi kıtal ve tehcir kelimeleri özellikle her resmi belgede, not ve tanıklıkta yer bulsa da asıl mesele Karaman, Babaoğlu, Kayahan gibi isimlerin imalarında, bildirimlerinde karşımıza çıkar.
Ermeni ile komple sessizleştirilen hep böyle olmasına çalışıldığı artık zikredilmekten çekinilmeyen bir karanlıktır savunulan. Cürüm ekseriyetle savunulandır. Yıkım belgelenmiş olsa da görülmeyen, onca tanıklığa rağmen işitilmekten bir özenle kaçınılandır. “Gâvur” ağızlara pelesenk edildiğinden bu yana sabit ve sabık bir utanç vesikası sahip çıkılandır. Medz Yeghern’den, Sayfo, Küçük Anadolu Kırımından karanlığın o bin bir türlü adlandırılmış evresine bu sahip çıkış can yakandır. Kim, kime “şiddet” uygulamış değildir bu raddede mesel hangi nedenler öne sürülerek “insanlar” gözden çıkartılmıştır budur hiçbir türlü sorgulattırılmayan.
Şahan Şahnur’un Sessiz Ricat’ı bu yanıtsızlık içerisine mahpus olmuş Ermeni’yi sorgular. Yüz iki koca yıldır sorgulanan ol mesele, bu sınırın içinden dışında kalana, artakalanın her gününde yer eden ol sorguyu, sessizliği yıkmayı amaç edinir. Gerçekte bir şamardır, Şahnur’un roman kahramanlarından Suren’e seslendirttiği mesele. Bugün Nisan, bugün Nisan 24, bugün Nisan 24 ve hala takvimler 1915. Bugün Nisan 24 1915 ve hala sessiz halen suskun kalmaya mahpus edilmişler / siz susun biz konuşuruz sizin yerinize diyenlerin ol cüreti her yanımızı kuşatıyor.
Sessizlik yıkımı, bunca yüzleşme ihtimalinin önünü almakta hiç gocunmayan devletlilerin dünyasında özdeki yükümüzü bildirmektedir. Yüklendiğimizi Suren seslendirsin bir kez daha. “Ricat, Ermenilerin ricatı. Kavga kutsal şeydir, muharebe de kimi zaman onun kadar faydalı olabilir. Mağlup veya muzaffer, bunlardan bir ulus doğar, fakat iki koşulda da doğar. Ama ruhların ricatı, baş döndürücü bir yokuştan aşağı sürüklenen o ricat her şeyi siler, eritir, yok eder… Ana – baba, evlat, dayı, damat ricat eder; şan, tutum, ahlak, sevgi ricat eder. Dil ricat eder, dil ricat eder, dil ricat eder. Ve bizler, sözle ve eylemle, isteyerek veya istemeden, bilerek veya bilmeden ricat ederiz. Tövbeler, tövbeler olsun Ararat'a!”
Geçmiş bugünde var edilirken, yalan, inkâr ve riya ile örselenip, unutturulmak istenen her şey yeniden biçimlendirilir. Sessiz ricat hayatımızı tırpanlarken, burada kalma cüretindekiler için sınav her gün yeniden başlamaktadır. Ermeni ve Türk’ü değil herkesi ve hepimizi kapsayandır. Yüzleşmek, anlamak, görmekten imtina ettikçe çürümek kesintisizdir. Susacak mısınız! Hala mı sessizsiniz! Suren bizim namımıza da sesleniyor hala... “- Tövbeler, tövbeler olsun, Ararat’a!”
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2017
Görseller
Armenian Genocide Survivors Art Ehibit – Katie FALKENBERG – Los Angeles Times
Surviving Witnesses – Armenian Genocide – Museum Yerevan – 2008 – Raffi YEDALIAN
Video Komitas – Chinar Es / Չինար ես / Mischa MAISKY, Orchestre National De Belgique, Arranged By Alexandr IRADYAN
Meseller
Bir 9 Bir Beş
İki Bin On Beş
#24Nisan: Hala Buradayız!
#KampArmen: Gitmeyeceğiz, Yıktırmayacağız, Tükenmeyeceğiz
Ցաւդ Տանեմ (CʿAwd Tanem)
#ցեղասպանություն#հայոց#մեծ եղեռն#1915neveragain#lost#kayıp zamanın izinde#geçmiş#aras yayıncılık#zabel yesayan#şahan şahnur#odyan#antranik dzarugyan#yüz iki yıl#hayat meseli#insan hakları#yeniülke#eski yıkım#can ağrısı#yara#tanıklık#yazılmış#yıkım#ağıt#söz hakkı
5 notes
·
View notes
Photo
jwè baskètbòl Ameriken an, doub chanpyon olenpik la, plede koupab de tout akizasyon li yo , pandan yon odyans sou pwosè li a, jedi 7 jiyè 2022. Lajistis Larisi akize li pou angaje nan "trafik dwòg", pini pou dizan prizon, li te prezante nan peyi a, ak yon vaper akonpaye pa katouch ki gen Cannabis. https://www.instagram.com/p/Cf1okqbOq3d/?igshid=NGJjMDIxMWI=
2 notes
·
View notes
Text
Using Student Speak in the Classroom (an Example)
One group of bilingual teachers teamed up with researchers to see how Haitian students performed in Haitian bilingual classrooms. While other researchers were keen to say that Haitian students were nonverbal, these teachers and researchers found that they were able to argue science in an animated and sophisticated way that mirrored Haitian culture.
Bay Odyans
Our Haitian students grow up in a culture that is extremely oral language-based. Instead of being read to at bedtime, children will participate in events with villages, neighborhoods, or extended family, where entertainment is provided by language. Haitians participate in bay odyans, a talk format similar to “chatting”, but rather than focusing on the relationships of the people doing the chatting, they focus on the words or stories being told. Complete strangers might participate in bay odyans with each other. Different formats of bay odyans might include storytelling, telling jokes, or arguing. This style of arguing includes:
A focus on the words or argument being made, rather than the relationships between the people who are arguing.
One person who generally takes on the role of the theoretician and makes a statement.
One person who takes on the role of the challenger to question the stance of the theoretician.
The challenger also excites the rest of the group, providing humor.
All points of view are supported by evidence or logic.
Bay Odyans in Action
Teacher: What is being represented by the computer?
Student 1: The sound wave.
(Offers a response, Student 1 is the original theoretician.)
Teacher: And why is it in the computer, but I can’t see it with my own eyes?
Student 1: Because it is invisible. The computer can grab it.
Student 2: It’s invisible, and what am I?
(Challenges Student 1 but also provides humor.)
(laughter)
Teacher: It is invisible, and why do they call it a wave?
(Allows for the Challenger to serve their role, but then redirects.)
Student 3: Because it looks like an ocean wave.
Teacher: Yes, it is like an ocean wave.
Bay Odyans and Scientific Speak
Many teachers would be quick to shut down the types of arguments provided by bay odyans.
But…
Teachers and researchers have actually found that it aligns with the types of discussions and arguments characteristic of “authentic scientific research”, as scientists generally work in groups and informally discuss their results and ideas.
2 notes
·
View notes
Text
Komisè Gouvèneman nan pakè Gonayiv la mèt Serrat Gasius demanti enfòmasyon kap sikile ki fè kwè Clifford Brandt benefisye gras prezidansyèl, Mèt la anonse odyans lan ap reprann madi 12 mas kap vini la a.
*02-03-19*
Ekri pa: VLADIMY JEAN
Depi kèk jou gen yon fo enfòmasyon ki ap sikile Sou Rezo sosyal yo, kita fè konprann Clifford Harry Brandt ta benefisye gras prezidansyèl kòm kwa lipral libere nan kèk jou ankò, chèf pakè Gonayiv la mèt Serrat Gasius pote yon demanti fòmèl ak fo enfomasyon sila kidonk seyon fakenews.
Nan yon entèvyou li bay *radio Antenne continentale* komisè gouvèneman nan pakè Gonayiv la mèt Serrat Gasius, fè konnen Clifford Harry Brandt pa reponn ak kritè poul ta benefisye gras prezidansyèl jan enfomasyon an ap sikile a,
mèt la te tou profite site kèk nan kondisyon pou yon moun ranpli poul ta benefisye gras sa. Premyeman fòk se nan peryòd fen lane, fòk se yon moun ki fin jije epi kondane poul ta benefisye gras la, mèt la kontinye poul di pouka Brandt lan, li pako fin jije, epi pako gen ankenn santans ki pwononse deja.
Yon lot kote mèt Serard Gasius anonse odyans pwosè Clifford Brandt ak tout lòt akolit li yo, Edner Comé, Carlo Bendel Saint-Fort Rico Pierre-Val, ap reprann madi 12 mas kap vini la a nan tribinal kriminèl Gonayiv la, pandanl tou profite denonse tout moun kap itilize rezo sosyal yo pou kondwi mas pèp la nan erè.
1 note
·
View note
Text
Turkish MP Garo Paylan Suspended from Parliament for Three Days
(HDP Party) - On January 14, Garo Paylan, an ethnically Armenian Peoples' Democratic Party (HDP) Member of Parliament (MP) for Istanbul, delivered a speech at the Parliament during the discussion on Constitutional amendments. In his speech Mr. Paylan stressed the importance of pluralism when making constitutions, citing examples from the late Ottoman period. Stating that chaos begins when pluralism at the Parliament disappears, he said: ���A period of 10 years of chaos started and during that period, between 1913-1923, we lost four peoples: Armenians, Greeks, Assyrians, and Jews. They were deported amidst large-scale massacres and genocides.” Upon this sentence, the Justice and Development Party (AKP) and Nationalist Movement Party (MHP) MPs verbally assaulted Mr. Paylan for using the word “genocide” and forced him to apologize. As the tension grew, AKP, MHP, and the Republic People’s Party (CHP) MPs voted to suspend Mr. Paylan’s right to attend plenary session for 3 days.
In order to fulfill their parliamentary mandates, MPs should have the right to express their ideas without any fear and intimidation. This suspension is in clear violation of freedom of expression that simultaneously delineates the limits of “acceptable” speech at the Turkish parliament. This antidemocratic practice also gives insight into the character of Constitutional amendments under debate and the presidential system that Erdoğan-AKP regime is so eager to establish.
Please find below parts of Mr. Paylan's speech that resulted in his suspension.
“Once we were 40 percent of the population, we are now as few as one in a thousand!”
Whenever full authority is given to one single person and all institutions are made dysfunctional, nations collapse. This is the story of many centuries. In Turkey’s history, a similar situation can be observed. Whenever institutions get stronger, our country starts to find peace. Whenever dictatorships or military coups take hold, our country gets poorer.
“When your children and grand children will call you to account, you won’t be able to look them in the eyes.”
We are passing through a historic period; we are making a big mistake. You are insisting on making this mistake. You won’t be able to account for our actions when your children call you to account: they will ask, “Dad, grandfather, did you vote for this contemptible constitutional amendment?” And you won’t be able to look at them in the eyes. Please, prevent this before it’s too late.
We must draw lessons form history. Some would praise the Ottoman period while others would curse it. There was a system of nations during the Ottoman era. [There was] a state with a pluralistic structure, in the zeitgeist of that moment… Especially during the disintegration period, the dreams of freedom from Europe wrapped up Anatolia. The remaining subjects struggled for this.
This pursuit spread the feeling that “there is need for a parliament in the Ottoman state.” And finally, the first parliament was constituted in 1876.
“In the Ottoman Parliament, 40 percent of those who wrote the constitution were Christians.”
109 people wrote the first constitution; 69 among them were Muslims and 40 were Christians. The same proportion as the Ottoman population... Today, we are as few as one in a thousand. Back in those days, there was such an impressive pluralism and representation. Krikor Odyan is one of those who wrote the constitution. A pluralistic constitution; every person could find himself/herself in it. Abdülhamit became the Sultan on the back of the claim that he would establish this parliament, but a year later he used the Ottoman-Russian war as an excuse to abolish it. 30 years of despotism followed.
“Once we were 40 percent of the population, now we are as few as one in a thousand.”
Every tyranny comes to an end. Those you value feel like they have won, but those you ignore either fall into silence or they revolt. Thus in 1908, the Second Constitutional Era came into play, a pluralist constitution was consolidated. Later, the junta led by Talat and Enven eviscerated this constitution, and as Mehmet Parsak said, the junta came to power claiming they were “establishing the Turk’s Constitution.” They disabled the parliament and plurality. A period of 10 years of chaos started and during that period, between 1913-1923, we lost four peoples: Armenians, Greeks, Assyrians and Jews. They were deported amidst large-scale massacres and genocides.
I call it genocide, you can call it whatever you want.
Once we were 40% of the population, now we are as few as one in a thousand. Doubtless, something terrible happened to us. I call it genocide, you can call it whatever you want. Let’s name it together and move on. The Armenian people know what happened to them. I know what happened to my ancestors, to my grandfather. I am one of the “leftovers of the sword” (“kılıç artığı”) as you call it, declared null and void, reduced to one in a thousand. Let’s draw lessons from the past and not develop calamities out of it. You name it and let’s confront it together.
3 notes
·
View notes
Text
Plèn di Nò/Jistis: 2 ajan sekirite kondane pou pase 10 jou nan prizon ak pou peye 10 goud amand : Ant rann jis ak abi de pouvwa !
Nan altekasyon ki te opoze 2 ajan sekirite ak konseye Prezidan an, Ossé Daniel, Tribinal depè Plèn di Nò, tranche an favè Konseye Jovenel Moise la, nan dat vandredi 17 Avril 2020 an, nan yon odyans piblik. Majistra ki te rekonet nan yon premye tan pat genyen matyè pou te kondane akize yo kite egzekite lod, direktè izin lan, Marc Olibrice te ba yo, te deside kondane 2 ajan yo pou al pase 10 jou…
View On WordPress
0 notes
Text
Ermeni Diasporası
0
Ermeni Diasporası Yervant Odyan Kor Kitap
Ermeni Diasporası, tematik olarak Diaspora Ermenilerinin yaşamını, oradan oraya sürülmelerini, memleket özlemini, ulus olarak ayakta kalabilmenin güvencesini, günceli ve geleceğini anlatan ilk roman olma özelliği taşımaktadır. Romanda, İstanbul’da yaşayan Ermeni vatandaşların gündelik yaşamı, sosyal faaliyetleri, gelenekleri, Odyan’ın Hagop Baronyan’dan devralarak geliştirdiği mizahi konuşma diliyle yer alır. Daha ilk satırlar Odyan’ın eserde izleyeceği güzergâhın işaretleriyle doludur: “Ben kararımı verdim, dükkânımdaki tüm malları satacağım, iki evimi de satacağım, ailemi alıp Ermenistan’a gideceğim. Orada nasıl olsa bir şekilde geçinir giderim, bir iş yapmasam da dert değil, elimdeki para yeter bana. Zaten şunun şurasında kaç yıllık ömrüm kaldı ki… (…) Ne işimiz var burada, yeter gayrı Daciklere ‘Eyvallah’ ettiğimiz, baş eğdiğimiz, zulüm gördüğümüz… Kararım karar, ben gideceğim… Yarından tezi yok, evleri satışa çıkaracağım. Dükkândaki malları da ay sonuna kadar satarım…”
Yazarı Sizekitap’da Ara Yazarı Twitter’da Ara Kitabı Twitter’da Ara Yazarı Facebook’ta Ara Kitabı Facebook’ta Ara devamı burada => https://sizekitap.com/edebiyat/ermeni-diasporasi/
0 notes
Text
Tweeted
#Ayiti: Kòmisè Gouvènman Gonayiv la Mèt Serad Gassius anonse dènye odyans pou mete fen nan 2è pwosè #CliffordBrandt ak akolit li yo madi 30 avril 2019 la. Avoka akize yo gen pou bay replik ak reprezantan ministè piblik nan pwosè a ki mande prizon a vi po… pic.twitter.com/CCP01ALDEW
— Le JAKO de l'île! 🇭 (@TwitJAKO) April 29, 2019
0 notes
Text
Odyans sou Plent Kont Administrasyon Trump Paske li Elimine TPS pou Ayisyen yo sou 2è Jou l
Odyans sou Plent Kont Administrasyon Trump Paske li Elimine TPS pou Ayisyen yo sou 2è Jou l
Odyans sou Plent Kont Administrasyon Trump Paske li Elimine TPS pou Ayisyen yo sou 2è Jou l
[ad_1]
Yon group militan trennen administrasyon Donald Trump la nan tribinal poutèt li te mete fen nan pwogram Estati Pwoteksyon Tanporè pou imigran ayisyen ak plizyè lòt peyi. Plizyè ekspè ankouraje ayisyen yo mete presyon sou administrasyon an pou fòse l retounen sou desizyon an k ap antre an…
View On WordPress
0 notes
Text
ANAMAH mande òganizasyon odyans espasyal pou diminye kantite moun ki nan prizon yo
Fas ak sitiyasyon prizonye yo nan divès prizon yo nan peyi a, asosyasyon nasyonal majistra ayisyen yo (ANAMAH) mande aktè ki konsène yo pou òganize de odyans espesyal pou kapab redwi nan gwo kantite moun ki anndan prizon yo. Nan yon kominike pou laprès ki pibliye jounen madi 11 oktòb 2022 an, Asosyasyon nasyonal majistra ayisyen yo denonse move kondisyon detansyon prizonye yo anndan prizon yo…
View On WordPress
0 notes
Text
Rakka’da 2 köy DAİŞ’ten temizlendi
Fırat’ın Gazabı Hamlesi Eylem Odası savaşçıları, Rakka’nın batısında bulunan Sahil El Xeşeb ve Ûweyic Odyan köylerini özgürleştirdi. http://ift.tt/2nEhcyA
0 notes
Photo
When we require one type of language or interaction in our classrooms, we tell our students that that is what we value. “We” generally being the white middle class, a group that many of our students will not belong to. Because our students come from different classes and cultures and places, they’ve all grown up using different languages and patterns of interaction.
For example, the reason that Haitians participate in bay odyans is because of the lack of technology that exists in Haiti still. Many Haitians use talk as a form of entertainment, and will sit down wherever it is comfortable for them and join in on a conversation with family or even complete strangers (Hudicourt-Barnes, 2003). In contrast, in the US, where we have tons of technology but are, as some would argue, more disconnected than we’ve ever been, we view talking as a more intimate and friendly experience, and tend to only talk meaningfully to those who we know.
We all speak and interact differently because we all come from different backgrounds. As teachers, it is our duty to make sure that our students know that we do not look down on any one of them because of how they speak and interact, and therefore, because of where they come from.
0 notes
Text
Pakè kou dapèl Gonayiv rann rekizitwa li...
Komisè gouvènnman kou dapèl Gonayiv la mèt Yves Martial remèt konklizyon li jounen Madi 9 avril la kote Kou dapèl la ekate ansyen DG PNH la GODSON ORÉLUS, Mme Sandra Thélusma,Jonas André paraison, Réginald Delva epi Ronald (Roro)Neson Kite pami moun Kite enkilpe nan dosye kagezon Zam senmak yo nan dat 8 septanm 2018 pase a,non Roro Nelson kite pami moun kite kenbe yo nan rekizitwa définitif la tapral soti aprè entèvansyon avokal yo nan odyans lan,nan moman replik yo.
Konklizyon komisè a yon lòt bò mande pou kenbe Jimy Joseph, junior Joël Joseph kise 2 frè kideja kondane pa otorite ameriken yo toujou nan kad dosye sa,epi Monplaisir Édouard, Charles Durand kòm otè epi ko otè nan zafè kontrebann,blanchiman lajan,trafik transnasyonal zam, asosyasyon malfektè elatriye.
Kidonk moun sayo ap gen Pou al juje nòmalman daprè saki soti Nan konklizyon chèf pakè kou dapèl Gonayiv la mèt Yves Martial,men tout fwa sepako desizyon jij yo nan Kou dapèl la ki kapab swa ale Nan sans konklizyon an swa pouswiv kek pami moun ki mete sou kote yo.
Sou bò pal prezidan kou dapèl la mèt Octélus Dorvilien anonse lakou a pral gen Pou rann arè li nan jou kap vini layo,el di pilwen lakou a pa lye a rekizitwa chèf pakè a kidonk se arè a kipral di si moun ki ekate yo ap gen Pou al jije oupa Nan kad dosye sila pou konnya yo bay lòd depoze pyès avan yal estatye Sou chak ka yo,byen ke Mme Sandra toujou fèmen nan prizon kòm yonn nan enkilpe yo se arè lakou a kipral konnen silap libere ak sil pral jije,menm Jan ak 5 lòt moun ki mete sou kote yo nan konklizyon komisè gouvènman Kou dapèl Gonayiv la mèt Yves Martial.
Pou konnya tout moun ap ret tann arè kou dapèl la Pou konnen finaman kisa yap gen Pou pran kòm desizyon san yopadi konbyen tan sa kapran.
0 notes
Text
Militan politik Nicholson Pierre alyas Bab lage san li pa odisyone
Militan politik Pitit Dessalines Nicholson Pierre alyas Bab lage mèkredi 5 oktòb 2022 a, san li pa menm gentan pase devan jij akòz gwo foul manifestan ki te rasanble nan lakou Pakè ki sou Lali a, yon sitiyasyon ki te lakòz li enposib pou Jij yo fè yon bon odyans. Komisè Jeanty ki te responsab dosye militan politik sa, te ankourajel lè l te di Bab, ” Ale, epi kontinye fè travay wap fè a men…
View On WordPress
0 notes