#merkez sağ
Explore tagged Tumblr posts
Text
ÖLDÜKTEN SONRA BİLE SENİ SEVİYORUM!
Viyana Merkez Mezarlığı, Avusturya
Heykel, Avusturyalı besteci Hugo Wolf'un mezarının bir parçası
Mezar taşının sağ altında "Edmund Hellmer fecit 1904 yazıyor. "Fecit" Latince'de "yapılmış" demek.
Edmund Ritter von Hellmer (1850, Viyana – 1935, Viyana), Tarihçilik ve Sanat Nouveau stillerinde çalışan Avusturyalı heykeltıraş.
Alıntı
20 notes
·
View notes
Text
Bu sabah her şey normaldi. Kalktım kahve yaptım, kahvaltı yaptım. Sonra pikniğe gideceğimiz için börek ve kek yaptım. Arkadaşlar da gelmişti, her şey hazırdı. Lenslerimi takıp çıkacaktım. Lens, göz kapağımın içine kaçtı. Yani böyle bir şey nasıl olabilir hâlâ aklım almıyor ama bir şekilde çıkardım. Bu kez de gözümden çıkmadı. Gözüm kıpkırmızı oldu, ağrıyor, iyice kısılmaya başladı. Arkadaşlarla acil servise gittim, sistem yok hem burada çıkaramayız dediler. Merkeze yola koyulduk, özel hastane de burada bir şey yapamayız dediler. Şehir hastanesinin acil cerrahi servisine yönlendirdiler. Orada ilgilendiler sağ olsunlar, sonrasında bir sıkıntı kalmadı. Gözlüğümü takıp yolumuza devam ettik. Pikniğimizi yaptık. Yine her şey normal devam ederken bu kez de ayağımı burkuldu, düştüm. Yerimden kalkamadım. Şimdi idare ediyorum, yarın tekrar kontrole gideceğim.
Bugünü başıma başka bir şey gelmeden sağ salim bitirebilmek istiyorum şu an. L��tfen başıma başka kötü bir şey gelmesin, amin.
27 notes
·
View notes
Text
FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA MÜCADELE!
Türkiye’de 22 yıldır iktidarda olan siyasal İslamcı AKP, 2018’den bu yana MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı aracılığıyla ülkede faşizmin bayrağını dalgalandırırken buna karşı Cumhuriyetçi merkez partilerin ve sol kanadın izlediği stratejilerin de sorgulanması gerek.
En yakın seçimlere bakarsak, 2018 genel seçimlerinde partilerin ittifak yapması için seçim kanunu değiştirildikten sonra kurulan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, bir yanlışlar silsilesi yaratarak bugün içinde bulunduğumuz sonucu doğurdu.
AKP hukuk devletini çiğneyerek Türkiye’de rejim değişikliği yaptı ve zaman içinde ittifaka Büyük Birlik Partisi ile Yeniden Refah Partisi’ni katıp HÜDA PAR’ın dışarıdan desteğini alırken; CHP ise Millet İttifakı’nı korumak ve sağdan oy almak stratejisine saplandığından parti Kılıçdaroğlu yönetiminde, tam üç yıl önce bu köşede yazdığım gibi, ortanın sağına çekildi.
Ve muhalefet 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde de halkın karşısına seçenek olarak CHP ile birlikte sağ partilerden oluşan Millet İttifakı’nı çıkardı; ittifakta toplumda karşılığı olmayan tarikat savunucusu dinci partiler ile AKP’den kopan siyasal İslamcıların liderliğindeki ufak partiler de yer aldı. Sonuçta taklit aslını güçlendirdi ve haksız, hukuksuz, hileli seçimler sonucunda yine Cumhur İttifakı kazandı.
HDP’nin girişimiyle kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı, sol ve sosyalist oyları HDP güdümüne alma çabasına dönüşünce, bu ittifak dışında kalan sol partiler Sosyalist Güç Birliği’ni kurdu ancak gereken ivme yaratılamadığından etkili olamadı.
Bu hataları hatırlarsak Fransa’da faşizme karşı üç haftada sağlanan birlikteliğin nasıl sonuç verdiğini görebiliriz.
Türkiye için ÖNCELİKLİ SEÇİM HEDEFİ bellidir: O da LAİK CUMHURİYET ile sorunu olanlarla değil, LAİK CUMHURİYET’i ve HUKUK DEVLETİ’ni yaşatmak için gerçek bir mücadele verenlerle birlikte, ASIL TEHLİKE olan emperyalizm destekli siyasal İslamın yani faşizmin iktidarını engellemektir.
“Faşizme karşı omuz omuza!” sloganının gereğini yapmak için bu aşamada akılcı strateji budur!
12 notes
·
View notes
Text
Tam 30 gün önce yazmışım. Hâlâ varlığına, olduğuna inanamadığım onlarca şeyin içindeyim. Hayal ettiğim şeylerin tam da içindeyim. Hayatım boyunca ilk defa yazarken bu kadar tıkanıyorum. Senelerdir yazan biriyim hem de aralıksız ama ilk defa PROY'u yazarken tıkanıyorum. Sürekli yazıp yazıp silmek zorunda kalıyorum. Annem geliyor aklıma. 13 Mayıs'ta annemi görüntülü arayıp anne ben başardım demiştim. Bana hep sabrın sonu selamet, Allah'a dua et diyordun ya o gün geldi kazandım demiştim. Ama ben kazancımın sadece o an bir şeylerin bitişi olarak yorumluyordum. PROY'la çok sonradan karşılacaktım ama onu tanıdığım hafta 13 Mayıs'ın mucizesi olduğunu anladım. Size oturup onun güzelliğini, çekiciliğini, merhametini, hayata bakış açısını, başarılarının ona kattığı aurayı, kriz yönetimini nasıl pürüzsüz yaptığını, bakışlarındaki ve ruhundaki derin anlamları saatlerce anlatsam yine yetmez. İnsanların bize mükemmel bakması, hatta çoğu kişinin imrenmesi benim hayalim olan bir şeydi. Birilerinin hep masumca bakması benim hayalimdi. Pürüzsüz ilişkiler zordur hatta bazı yerlerde imkansızdır ama insanların bu şekilde bakması fazlasıyla hoşuma gidiyor. Hep böyle kalalım PROY'💙
Dün izinliydik, saat 13 gibi uyandık Umut ve Buketle birlikte oturup kahvaltı yaptık. 17:40 servisine binecektik ve daha çok zamanımız vardı. Buket işe gittikten sonra Umut ve PROY'la birlikte saatlerce muhabbet ettik. Arkadaşlarımla oturtup muhabbet etmesini çok seviyorum. Arkadaşlarımın yanında da rahat olmasını, onlara olan o içten sarılmayı çok seviyorum.
Her şey kötüydü, en kötü kabustan bile çok daha kötüydü. Ben daha da kendime gelmem diye düşünüyordum. Ama sabrın sonu selamet. Hiçbir şekilde yalana, sahteye, hissizliğe, samimiyetsizliğe dahil olmadan bazı şeylerin geçmesini beklemeli insan. İşte tam olarak orada Allah yardım eder. En büyük dayanağım oydu. Kafamı çokça vurdum duvarlara, çok aç kaldım, çok ağladım, evden haftalarca hiç çıkmadığım süreçler oldu ama hiçbir zaman bırakmadım kendimi. Hep dua ettim, SEN DE ÖYLE YAP. YAP Kİ KAZAN. :)
Hayatımın en özel, en güzel sürecini yaşıyorum. Dün PROY'un bir hayalini gerçekleştirdik. Kokteyl içmek istiyordu hep. Dün aniden Merkeze inip önce bir restouranta gidip yemek yiyip iki de bira patlatıp ordan hiç vakit kaybetmeden bara gittik. Önce Gin Tonic sonra Sex on the beach içtik. İlk defa kokteyl içti ve ikisini de çok beğendi. Tabii bunun devamı gelicek. Hayallerimin çoğunu gerçekleştirebildiğim bir ilişkinin içindeyim.
O kadar açık ve pürüzsüz ki, hayata olan bakış açısı, bulunduğu dalların hepsinde başarılı oluşu, o durduk yere kafasını sallayıp ne oldu bakışı, bir şey söyledikten sonra SAĞ OL diyip kafasını sağ omzuna götürüşü, her şeyin pürüzsüz bebeğim. Seni çok seviyorum ve beni sevme şeklini çok seviyorum. 💙
Uzakdoğu restourantı Red Dragon'a gitmiştik. En büyük hayallerimden biri partnerimin hiç bilmediği bir mutfak üzerine ona bilgiler verip ona göre yiyip içirmek. Ama tabii en büyüğü KIRMIZI ŞARAP... Teşekkür ediyorum sevgilim. Seni çok seviyorum 💙❤️
PROY'❤️💙
#REDVİBESSS❤️🍷❤️🔥❤️🩹🫀
17 notes
·
View notes
Text
prospektüsünü okumadım ama iyi bir ağrı kesiciye benziyordu gözlerin.
üçüncü sınıf bir şairim,
okuma yazma bilirim.
bohem triplerde de yerim var.
fakat sevgilim o yazarın son öyküsü şaire hiç uğramadı deyip ağlayabilirim.
bunun ontolojiyle ilgisini bilmem,
kültür strabuckslarla haşrolundu.
burada, buralarda hisse senedi gibi yaşanırken aşklar.
sermayesi din olan,
bürokratlar hep haklı,
ve müteahhitler,
ve politikacılar.
emeklilikte varoluşa takılanlar,
ve proleterler asla!
-buraya bir smith wesson-
modern kölelikle kravatın bir ilişkisi olmalı.
yoksulluğun postmodern bir ambiyansı;
sosyal sınıf, merkez sağ ve liberalizm.
hiç olmak bazen, nihilist olmaktan da güzeldir, anladım.
bir şeyleri anlamanın hiçbir şeye yaramadığını anladım.
bunu anlamak da hiçbir şeye yaramadı.
ama sen;
kolaysa anla!
hiç olmakla hiç olmamak arasında bir fark yoktu oysa..
o yüzden sevgilim;
- yaşıyor musun?
- hem de ölesiye...
-buraya ikinci defa smith wesson-
88 notes
·
View notes
Text
Ben bunun doğru olabileceğini düşünüyorum. bana ihtiyaç olduğunu anlarsam tekrardan siyasete girerim demiş.ancak yaşıda 78 oldu. ne kadar doğru bilmiyorum, galiba geçen yıl kurulan bir parti varmış, (bu ülkede bir kaç şeyi kurmak çok kolay cemiyetler, tarikatlar, vakıflar ve siyasi partiler) adı merkez sağ parti imiş.o partinin başına geçmiş diyorlar ama ben bunun Erdoğan varken doğru olabileceğine pek intimam vermiyorum. eğer Çiller dönerse, Erdoğan isterse bi amaç için döner diye düşünüyorum.burada bir fikir jimnastiği yaparak, birazda işin fantazisine kaçarak devam edelim, bir merkez sağ parti kendini gösterirse, inanılmaz bir ivmede yakalarsa ve o x parti de bir oy potansiyeliyle iktidar umudu doğarsa, belki o zaman bu x partinin direnci kırılması için böyle bir yol izlenebilir diye düşünüyorum. Ama faraziye konuşuyoruz tabii.o vakit Çiller ne kadar etkili olur o da ? Çiller' vaatleri ve söylemleri doksanlı yıllarda hem ilginç hem de komikti. herkese 2 anahtar vaadi gibi yada Karadeniz'i Akdeniz'in incisi yapacağım gibi yada Allah'ı size emanet ediyorum gibi, birşey daha var ama onu yazmamayım orda biraz yanındaki adamın kurbanı olmuş kadıncağız ama yaptığı iyi birşeyide hakkını vererek teslim edelim. "o asker gidecek o bayrak inecek" yoksa tersini mi söylemişti bir ikileme düştüm şimdi!? Yunanistan ve Türkiye arasında; Kardak kayalıkları krizi çıkmıştı. orası bizim mi yoksa onların mı aslında hâlâ muallak bir konu.? adamlar şimdi burnumuzun dibine geldiler.kendi denizimizde balıkçı kovalıyorlar."nerdenn nereyeee" neyse asıl konudan uzaklaşmadan, emri verdi askere, asker sessizce, habersizce, Yunan askerinin ruhu bile duymadan,Yunan bayrağını indirdi, al bayrağımızı göndere çekti ki daha sonra bir filmde de bu konu işlendi.işte bu hareket tüm Türk insanının gururunu okşadı.onun haricinde gösterdiği bir başarısı da yok diye düşünüyorum.eğer olsaydı hâlâ var olurdu yada başkaları olmazdı.yani öyle işte. 😊
Mutlu akşamlar herkese.
sevgi saygı ve muhabbetle.
en güzeline Allah'a emanet olunuz.
kalın sağlıcakla.
Eyvallah 🙏
6 notes
·
View notes
Text
KEMALİZM..(2 Haziran 2021 de yazmışım)
-KEMALİST ANLAYIŞ VE İDEOLOJİ...
Kemalizm, adını 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkesi sonrasında, Anadolu'nun işgal edilmesine karşı verilen milli direnişin önderi Mustafa Kemal'den almıştır... "Kemalist" sözcüğü ingilizlerin o devirlerde asağılama amaçlı kullandığı bir terimdi, simdi de Kemalizm bu kalıba sokulmaya calışılmakta. fikir özgürlüğünün yılmaz savunucuları da nedense Kemalizm denince duraksıyor afallıyor, istemezük tavırlara bürünüyorlar. her seyi tartışalım, her fikre yer verelim diyenler şeriat hilafet yeni osmanlıcılık 2. cumhuriyet maşallah ne varsa akıllarda yer edinsin alışılsın diye orada burada tartışırken kemalizmden neden bu kadar korkar oldular acaba? Kemalizm - demokratik ve sürekli çağdaşlaşmaya yönelik ideolojiler bütünüdür. Türkiye'de Mustafa Kemal ve Kemalizm odaklı bölünmenin sınırları artık çok net.Ben bu sınırları üç ana başlıkta tanımlıyorum.Türk siyasi haritasını, bu üç başlık üzerinden değerlendiriyorum. 1.Başlık; Mustafa Kemal'e sevgi ve saygı duyan ama Kemalizm'e mesafeli duran kesim. - Atatürk'ü memleketin kurtarıcısı olarak görüyorlar ama Kemalizm ilkelerine karşılar. -Cumhuriyet ile ilgili tavır sahibi değiller ama demokrasinin tanımında dahi takılıyorlar. -Ulusçuluğa karşı değiller ama kendi anladıkları daha katı milliyetçi ve yayılmacı anlayışa sahip bir ulusçuluk fikirleri var. 2.Başlık; Hem Mustafa Kemal'e hem de Kemalizm'e karşı olanlar. -Halifelik ve padişahlığı kaldırdığı için sevgi ve saygı duyabilmeleri söz konusu bile değil. -Sekülerizm, onlar için İslam'a savaş aşmış Jakoben ordusunun fikriyatı. -Ümmetçilik fikri dururken Ulusalcılığı savunmak şöyle dursun, dikkate almaları bile olanaksız. 3.Başlık; Hem Mustafa Kemal'e hem Kemalizm'e sahip çıkanlar. -Büyük ölçüde Türk devrim ve ideolojisini yekpare sayarlar. -Yaşadıkları topluma en uygun siyasal, sosyal ve ekonomik yaklaşımın, Kemalizm olduğunu savunurlar ama bu savunuşun doz'u ikinci bir fikri dinlemek konusunda onlara dezavantaj sağlar. -Bir kısmı Mustafa Kemal'i ve Kemalizm'i olduğu gibi, bir kısmı olması gerektiğini düşündüğü gibi, bir kısmı olmasını istediği gibi, bir kısmı olmadığı hali ile algılar, anlatır ve savunur. -Çok büyük kısmı, Mustafa Kemal'i (benim gibi) eleştiremez. devrin hal ve şartlarını iyi analiz etmelk gereklidir Türkiye'nin son kırk yılını, yüzeysel olarak bile incelerseniz karşınıza merkez sağ parti ve bu partilerin iktidarları çıkacaktır. Türkiye çok uzun süre, yazının 1.Başlığında özetlediğim bakış açısına sahip iktidarlar tarafından yönetildi. Fakat sağ, sol'un imha edilmesinden sonra ilginç bir reaksiyon gösterdi. Sivrilmesi ve keskinleşmesi için gerekli koşullar ve taraflar olmamasına rağmen, sağ tekrar sağ sapma gösterdi.Bu sapma tabii ki doğal bir yöneliş değildi. Türkiye'de 68 kuşağının sosyalist fikrini inceleyin ve günümüze bakın. Göreceksiniz ki sol bile sağ sapmış!****DAHADA SAPACAK**** demedi demeyin
Merkez sağ'ın hızla tekrardan sağ sapması, merkezden uzaklaşması ve yazının 2. başlığında özetlediğim yaklaşıma oturması gerekiyordu.
Bu ikamet değişikliğinin olması için ne gerekiyorsa yapıldı ve başarı sağlandı. Fakat dikkatinizi çekerim, Türkiyede ki siyasi konjonktür her ne olursa olsun Mustafa Kemal ve Kemalizm tarafında, kısmen tarafında veya karşısında saf tutuyor!
Sağ, yeni bir kulvar veya ideolojik yaklaşımı sağlayacak entelektüel birikimden oldukça yoksun. Dönüp dolaşıp varlıklarını, kimliklerini, duruşlarını, ifadelerini yine Mustafa Kemal ve Kemalizm karşıtlığı üzerinden izah etme yoluna gitmek zorunda kalıyorlar.Bu noktada hayati bir tezat mevcut. O da şu; Kendilerine ait pozisyonu, tarihten silmek istedikleri Mustafa Kemal ve Kemalizm üzerinden belirliyorlar.
Bakın Türkiyede sol, bu kadar aciz değildi!Sol, kimliğini kendi argümanları ile ama eksik ama yanlış tanımlama başarısı göstermiştir. '' Peki Kemalizm nedir? '' üç yazıdan oluşacak olan bilgisel serisi ile izah edeceğim.
Fakat başka bir soru ile başlayalım.
Kemalizm ideoloji midir? İdeolojiler, toplumsal gereklilikleri bir çeşit öğreti ile karşılama yoluna giden, kişi ve kurumların davranışlarına yön verebilen, kendi içlerinde tutarlı düşünce sistemleridir. Kemalizm, bu anlamda geri kalmışlıktan kurtulma istemi ile '' çağdaş '' bir toplum özlemine yanıt vermeyi amaçlayan ilerici bir ideolojidir. Kemalizm '' ilerici '' bir ideolojidir!Değişen koşulları dikkate alarak, sürekli ve rasyonel bir yenilenmeyi ve bu yenilenmenin ilkelerini içerir.
Türkiyede ki Kemalist'ler acaba değişen koşulları yeteri kadar iyi analiz edebiliyorlar mı? Ben hala '' Köy enstitüleri açılmalı. '' söyleminde bulunan bir sürü Kemalist ile karşılaşıyorum.
Köy enstitüleri dönemin koşullarına göre bence çok başarılı bir modeldi.
Türkiyede her başarının bir cezası olduğu gibi bu başarıyı da cezalandırdılar ve bitti. İki nedenden dolayı bence Atatürkçülük yerine Kemalizm terimi kullanılmadır;
1-)Atatürkçülük artık şemsiye olamayacak kadar çok yıpratıldığı için.
2-)Kemalizm uluslararası dile girdiği için. Kemalizm ideolojisinin temeli, Mustafa Kemal daha genç bir subayken kafasında oluşmaya başlamıştı.
Erzurum kongresi öncesinde, 8 Temmuz sabaha karşı Mahsar Müfit Kansu'ya aldırdığı notları biliyoruz;“Zaferden sonra şekli hükumet cumhuriyet olacaktır. Bu bir...İki, Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icabeden muamele yapılacaktır.Üç, fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.” Kalem, Kansu’nun elinden düşmüştü. Şaşkın “Darılma, ama paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var” dediğinde de, Mustafa Kemal gülmüştü: “Bunu zaman tayin eder, sen yaz...Beş,Latin harfleri kabul edilecek.”
Olayın gerisini Mazhar Müfit Kansu anılarında şöyle anlatıyor: “Paşam kafi, dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile ‘Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım, üst tarafı yeter’ diyerek defterimi kapattım.”
7 notes
·
View notes
Note
Sinan Oğan KK'yi desteklese milliyetçi mi olacaktı ki RTE'yi destekleyince milliyetçiliğine laf ediliyor ben tam anlamadım. Neden bu desteğe karşı çıkılıyor?
Yooo hiçbir zaman milliyetçi olmadığını söylüyorum. Sağcıların ülkücülerin hiçbir zaman milliyetçiliği olmaz sadece çıkarları olur :)
Sinan Oğan’a gelince de Azerbaycan yakınlığını bilmeyen yoktur. Oradan ona ne söylenirse onu yapabilecek biri. Hiçbir zaman da Zafer Partisi ya da İyi Partiyle hareket etmek istemedi.
En büyük hayallerinden biri de zaten bunu bilmeyen yoktur merkez sağ kesimde bir lider olabilmek MHP’nin başına geçebilmek.
10 notes
·
View notes
Text
Bölüm 55: Her şey hazır, tek gereken doğudan esecek rüzgar
Baihe yemek kutularını araca iletti, "Ekselansları."
Nangong Shunu yemek kutularını masaya yerleştirdi. Dört tabak karışık hamur işi çıkardı, ardından birini seçip Nangong Jingnu'nun dudaklarına götürürken, "Yol sırasında gelecek yiyeceklere alışamazsın diye korktuğum için bunları senin için getirmiştim. Biraz denesene, malikanemin aşçısının yemek pişirme yetenekleri nasılmış?" diye sordu.
Nangong Jingnu hamur işini yedi, gözleri sevinçle yumulmuştu, "Leziz."
"Beğendiysen biraz daha al. Dışarıdaki fırınlarda pişirilen ilkel yemeklerin tadı pek güzel olmaz. Şimdilik bu olasılığa karşı açlığını yatıştırmak için biraz hamur işi ye."
"Er-jie de yemeli."
Nangong Shunu, "Ben kendi aracımda yemiştim," dese de şu ana kadar bir damla su bile içmemişti. Hiç iştahı yoktu.
Nangong Jingnu bir tabağı Qi Yan'a doğru ittirdi, "Sen de dene biraz."
"Ekselanslarına teşekkürler." Qi Yan bir parça hamur işini alıp yedi, övgüsünü de esirgememişti, "Çok lezzetli."
Sonrasında tıpkı Nangong Shunu'nun tahmin ettiği gibi oldu: bir saat sonra bir tabak mantou ve kızarmış yağlı tavşan servis edildi fakat Nangong Jingnu daha önce hiç böylesi ilkel yemekler yememişti, bu yüzden de bir hizmetçiye aşağı, Chuntao ile Qiuju'nun kendi yemeklerinin yanında alması için götürmesini söyledi.
"Er-jie, Qi Yan yanında satranç takımı getirmiş. Bir maç yapmaya ne dersin? Ben kenardan izleyeceğim."
Bu, Nangong Shunu'nun isteklerine uyuyordu. Yalnızca Nangong Jingnu'nun aracında yatmak ve oradan çıkmamak istiyordu, fakat Qi Yan da oradaydı. Etik kurallarına göre orada fazla kalmamalıydı.
"Elbette benim için uygun ama eniştem ne düşünüyor?"
"Er-jie'nin dediğine uyarım."
Son derece sevinen Nangong Jingnu, küçük masanın altından satranç tahtasını ve iki kutu taşı çıkardı. Düzgünce dizdi, ardından Nangong Shunu'nun koluna sarılıp şımarık bir tavırla, "Er-jie, acıma ona! Bana hep zorbalık ediyor, benim intikamımı al!" dedi.
Nangong Shunu kıkırdadı, kız kardeşinin satranç oynayışı başkalarının zorbalığına yer bırakmazdı.
Nangong Shunu cömert bir tavırla beyaz taşları Qi Yan'a doğru ittirdi, "Eniştem ilk başlasın."
Fakat, Qi Yan kutuyu açıp bir avuç taş aldı, "Yine de tahmin ederek belirlesek daha iyi."
"Çift sayı."
Qi Yan elini açtı. Avucunda toplam beş tane taş vardı, bu yüzden beyaz taşlarıyla ilk önce Qi Yan başladı.
İnce parmaklarıyla bir taşı tutan Qi Yan bakışlarını yukarı kaldırıp Nangong Jingnu'ya baktı, ardından taşını sol üç-dörtteki 'küçük göz' noktasına koydu.
Nangong Shunu bir siyah taş alıp beş-beş noktasına yerleştirdi. Bu hamleyi gören Qi Yan bir kaşını kaldırdı.
Nangong Jingnu kenardan incelediğinden dolayı Qi Yan ilk hamlesini bilerek 'küçük göz' noktasına yapmıştı. Bunu yapmasının sebebi Nangong Jingnu'nun ilk otuz hamlesinin güzel olmasına rağmen fazla katı olmasıydı.
İlk taşını her zamanki yıldız noktasına koymamıştı, böylelikle Nangong Jingnu'nun satranç tahtasının sonsuz seçenek barındırdığını anlamasını sağlayacak ve belli kurallara bağlı kalmamasını hatırlatacaktı.
Küçük göz, hem 'üç-üç' noktasının hem de 'yıldız noktasının' güçlerine sahipti. Tahtanın düzeni düşünüldüğünde bölgeyi ele geçirmek için üç farklı yol, avantaj elde etmek için de dört yol barındırıyordu.
Fakat Nangong Shunu'nun 'beş-beş' hamlesi Qi Yan'ın beklediğinden biraz farklıydı.
İlk kez birbirleriyle oynamaların rağmen taşını beş-beş noktasına koymaya cesaret edebilmişti, bu da en baştan itibaren beş yolu da izleyebilecek gibi tam bir öz güveni olduğunu gösteriyordu.
Qi Yan bunu bir süre düşündükten sonra ikinci taşını bir yıldız noktasına yerleştirdi. Öte yandan Nangong Shunu'nun başka bir 'beş-beş' noktası düşünmesine gerek yoktu.
Nangong Jingnu kalbinden yükselen soruları susturup Qi Yan'a doğru baktı.
Sağ elinde bir beyaz taşı tutan Qi Yan, elinin üstünü dudaklarına bastırarak kısa bir süre düşündü, ardından üçüncü hamlesini tahtanın en ortasındaki merkez noktasına yaptı.
Nangong Jingnu artık yerinde oturamıyordu, "Altın köşeler, gümüş kenarlar ve çim göbeğe ne oldu? Neden bu şekilde oynuyorsunuz?"
Nangong Shunu sessizce cevapladı, "San-mei, satranç izleyicileri sessizliği korumalıdır."
Fakat, Nangong Shunu hâlâ yapacağı hamleyi düşünürken Qi Yan yumuşak bir tonda cevapladı, "Satranç oynamanın sayısız yolu vardır. Sabırla izleyin Ekselansları."
... ...
Taş koyma sesleri giderek hız kazandı. İkisi sözsüz bir anlaşma yapmış gibilerdi, biri taş koyduğu gibi öteki de hamlesini yapıyordu. Tahtanın yarısı dolduğunda yavaşlamaya başlamışlardı.
Nangong Jingnu'nun gözleri onların taş koymalarına yetişemiyordu, fakat belirsiz bir şekilde beyaz ve siyah taşların tahtanın birer yarısını ele geçirdiğini ve büyük bir savaşın kapıda olduğunu hissedebiliyordu.
Yutkunmasına engel olamamıştı, gerginlik içinde tahtaya odaklandı.
Gerçekten de, yaklaşık sekiz dakikalık düşünme sürecinin ardından Nangong Shunu beyaz taşlara saldırı başlattı.
Qi Yan ise meydan okumayı zevkle kabul etti, ardından ikili bir hücum ve karşı saldırılar dizisinin içine daldı. İkisi de bir adımı bile boş bırakmıyordu, sürekli taş alıp kendi taşlarını kaybediyorlardı.
Belli bir nokta için on hamleden fazla savaşmışlardı...
Sonunda, üstünlük kurmayı başaran Nangong Shunu oldu. Beyaz taşlardan oluşan büyük ejderhaya karşı hızlı saldırılar başlatmıştı!
Qi Yan'ın tarafındaki sol köşede beyaz ve siyah taşlar sonuna kadar şiddetle savaşıyordu.
Qi Yan tehlikeyi savmak için peş peşe akıllıca hamleler yapıyordu, fakat Nangong Shunu'nun satranç oynama şekli sert ve vahşiydi. Tüm oyun boyunca şiddetli bir şekilde peşinden gidiyordu.
Qi Yan'ın onlarca taştan oluşan ejderi yalnızca kalan dişleriyle hayatta kalmayı başarabilmişti.
Tam Nangong Jingnu bu maçın galibiyetinin çoktan belli olduğunu düşündüğü sırada, Qi Yan büyük ejderhasını tahtanın ortasına sürdü!
"Ah!" Nangong Jingnu nefesinin kesilmesine engel olamadı.
Keskin beyaz bir taş tahtanın merkezinde duruyordu, Qi Yan'ın ejderinin 'nefes açma' taktiğine mükemmel bir şekilde olanak sağlamıştı. Ejder şimdi hayata dönmüştü!
Siyah bir taşı parmaklarının arasında tutan Nangong Shunu afallayıp kalmıştı. Uzunca bir süre satranç tahtasına baktı, ardından elindeki taşı kutuya attı, "Yenildim."
Nangong Jingnu'nun kafası karışmıştı, ablasının koluna sarılarak, "Neden? Hâlâ oldukça fazla boş nokta var, er-jie neden taşını atıp yenilgiyi kabul ediyor?" diye sordu.
Nangong Shunu'nun yüzünde büyük saygı duyduğunu belli eden bir ifade belirdi ve Qi Yan'a, "Eniştemin satranç yetenekleri gerçekten muhteşem, hayran kaldım doğrusu. Umarım eniştemle ileride yine dostça bir maç yapabiliriz. Er-mei'nin sorusuna ise benim yerime eniştem cevap versin," dedi.
Qi Yan ellerini birleştirip Nangong Shunu'nun önünde eğildi, "Er-jie'nin övgüsü fazla kaçıyor, beyaz taşların bu satranç tahtası üzerinde kazanması gerçek bir şanstı. Er-jie'nin satranç oynama şekli esaslı, güçlü, dayanıklı ve vahşi; bunun üstüne bir de tedbirli. Qi Yan hayranlık duydu."
Qi Yan bunları kalbinden gelerek söylemişti: beyaz taşlardan oluşan ejderin hayatta kalması, tamamıyla merkezdeki o taşın kaçabilmesine bağlıydı. Taşını oraya koymuştu çünkü Nangong Shunu maçın başında iki devam hamlesini 'beş-beş' noktası üzerine kurmuştu.
Bu iki taşın hareket menzili oldukça genişti. Yalnızca alttaki iki köşeye saldırabilecek konumda olmakla kalmıyordu, aynı zamanda merkez bölgesi için de bir tehdit unsuruydu.
Qi Yan'ın siyah taşlar güç kazandığında merkezi bölge için durdurulamaz bir tehlike haline gelmesini önlemek için oraya bir taş yerleştirmekten başka şansı yoktu.
Bu beyaz taşın, şans eseri Nangong Shunu'nun şiddetle kabaran saldırısının önünü kesecek bir 'denizi yaran asa' işlevi göreceğini beklemiyordu.
Eğer Nangong Shunu'nun açılış hamleleri daha klasik olsaydı, Qi Yan'ın kazanamayabileceği açıktı.
Nangong Shunu; Qi Yan'ın övgüsünü kayıtsız bir tavırla, sessizce başını sallayarak kabul etti.
Qi Yan bakışlarını satranç tahtasından kaldırdı. Derin bir nefes verdi, ardından Nangong Jingnu'ya açıklamaya başladı, "Er-jie'nin yenilgiyi kabul etmesinin sebebi tahtada yeterli göz kalmamasıydı."
Ç/N: 目mu, göz - weiqi tahtasında çizgilerin kesiştiği nokta
"Yeterince kalmaması mı?"
"Oyunun bu noktasında, beyaz taşlar beş puan öndedir. Tahtada hâlâ boş yerler olsa da o beş puanı elde etmek artık imkansızdır. Oyunu sonuna kadar götürmek yalnızca ölü alanların doldurulmasına yarar. Er-jie de bunu hesaplamış ve daha fazla vakit harcamaya gerek görmemiş olmalı."
Nangong Shunu, Nangong Jingnu'nun koluna hafifçe vurup yumuşak bir tonda, "Bundan sonra benden satranç öğrenerek dibindeki fırsatı görmezden gelip uzaklarda aramana gerek yok," dedi.
Ufak sırrı ortaya çıkan Nangong Jingnu kıpkırmızı bir yüzle karşılık verdi, "Er-jie'nin satranç yetenekleri de kötü değil ki. Qi Yan başka bir tur oynansa kaybedebilir."
Qi Yan da bu fikri destekledi, "Ekselansları haklı, bu maçı kazanmam tamamıyla şans eseriydi. Ekselanslarının satrançta böylesine gelişmesine şaşmamalı, demek arkanızda yönerge veren yetenekli bir insan vardı."
Nangong Jingnu onları izledikten sonra kendisi de oynamak için can atıyordu, bu yüzden de gönüllü olarak Nangong Shunu'yu onunla bir tur oynamaya davet etti. O ise memnuniyetle kabul etti.
Qi Yan o ikisi için taşları toparladı, ardından kendi oturduğu yeri Nangong Jingnu'ya verdi. Maçı izlemek için yanına oturdu.
Az önceki azılı vahşiliğine kıyasla, Nangong Shunu bu maçta bariz şekilde daha nazik oynuyordu. Pratikte öğretici bir turdu.
Böyle olmasına rağmen, Nangong Jingnu bunun karşısında güçsüz kalıyordu. Elinde bir taşı tutup nereye koyacağını bilemezken yüzü kızarmıştı.
Tahtanın yarısı dolduğunda Nangong Jingnu, Qi Yan'a doğru sıkıntılı bir bakış attı. Fakat o bir şey demeyip nazik bir biçimde gülümsemekle yetindi.
Nangong Jingnu paniklemeye başladığında taşları düşünmeden yerleştirmeye başladı. On hamleden de kısa bir sürede maçın sonucu belli olmuştu.
Bu iki satranç maçı sayesinde, dışarıda hava tamamen kararmıştı.
Nangong Shunu üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi derin bir nefes verdi. Bu sayede bu araçta kalmaya devam etmek için bir bahanesi olmuştu.
Yüz ifadesindeki hafif değişim Qi Yan'ın gözünden kaçmamıştı, görünüşe göre Nangong Shunu ve Lu Zhongxing arasında bir problem vardı.
Bundan sonra, Nangong Shunu her gün satranç oynamak için Nangong Jingnu'nun aracına gelecekti.
Qi Yan ile Nangong Shunu, galibiyet ve yenilgi sayıları eşit olan onlarca maç yapmıştı.
Herkes uzun mesafe yolculuğunun verdiği yorgunluğu hissetmeye başladığı sıralarda, Yong vilayeti sonunda göründü.
İmparatorluk aracı Yongzhou şehrinin dışındaki geçici saraya vardı. Nangong Rang'ın emriyle Kraliyet Ailesi Bakanlığı ve Ayin Bakanlığı yetkilileri, hazırlıkları yapmak için yola devam edip ataların mezarlığına gidecekti. Kalan herkes beş günlüğüne geçici sarayda kalarak dinlenip toparlanacak, ataları anma seremonisine hazırlık için tütsü yakıp banyo yapacaklardı.
Bu seferki geçici saray oldukça genişti, herkes kendi odasında kalacaktı.
Ataları anma seremonisi çok yaklaştığından dolayı bir karı-kocanın bile ayrı odalarda kalması gerekiyordu.
Büyük yangının nasıl da intikamına giden yolu aydınlatacağını hayal ettiğinde, Qi Yan o kadar heyecanlanmıştı ki gece uyuyamıyordu.
O gece, kendi yatak odasındaki yatağa uzandı. Bedeni zaman zaman heyecanla titriyor, yüzünde ise sessiz bir gülümseme beliriyordu.
Nangong Jingnu'nun başka bir odada yatıyor olması büyük şanstı. Yoksa, Qi Yan içindeki bu manyakça sayılabilecek sevinci baskılayabilir miydi emin değildi.
Nangong Wang Qi Yan'ın önerisini ilk kez duyduğunda, biraz düşünmek için kendi malikanesine dönmüştü.
Her ne kadar Qi Yan'ın öne sürdüğü planın dahice olduğunu kabul etmek zorunda olsa da, içinde Qi Yan'a dair şüphelerin ve endişelerin oluşmasına sebep olmuştu.
Bir Fuma olarak Qi Yan'ın hayatı Zhenzhen Prenses malikanesine bağlıydı. İhtişamı da yıkımı da ona bağlıydı. Onu desteklemek için gerçekten de evinin ve eşyalarının yarısını yakar mıydı?
Nangong Jingnu malikanedeyken 'kibirli ve buyurgansa' bile, ikisinin karı-koca olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Nangong Wang'ın hiç şüphesiz Qi Yan'ın zekasına ihtiyacı vardı, fakat onun neredeyse çürümüş kalbi endişelenmesine de sebep oluyordu. Eğer bu insanı karşısına alacağı bir gün gelirse bununla başa çıkabilecek miydi?
Nangong Wang bunu Xie An ile tartıştı. O ise sonuç olarak Qi Yan'ın planını kullanmaya karar vermişti.
Xie An şöyle tavsiye etmişti: Eğer Qi Yan böyle kötücül bir plan öne sürebiliyorsa, Ekselanslarının şüphelenmesine sebep olacağını tahmin edecek kadar da zeki demektir. Bu da onun sadakatini kanıtlamaz mı? Ekselanslarını bir krizden kurtarmak için böyle bir riski göze alıyorsa içten bir şekilde bağlılığını belirtiyor demektir.
Weiyang Sarayı'nı yakma işini açıklamak da zor değil. Eğer siz Ekselansları bir gün tahta çıkarsanız, ona ne tür ihtişam ve zenginlikler ihsan etmezsiniz ki? Yalnız bir Weiyang Sarayı sözü edilmeye değer mi?
Nangong Wang, Xie An'ı dinledikten sonra biraz ikna olmuştu. Lakin yine de Qi Yan'ın tehlikeli biri olduğunu seziyordu. İşler halledildiğinde onun da ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Qi Yan planını söylemeden önce böyle bir sonucu da hesaba katmıştı. Bunu yapmaya cesaret edebilmesinin sebebi, Nangong Wang'ın tahta çıkmasına kesinlikle izin veremeyecek oluşuydu.
Wei Krallığı'nın meclisi onun elleriyle yıkıma uğramalıydı, asla başarılı olmamalılardı.
Nangong Wang'ın güvenine ihtiyacı yoktu. Yalnızca, tacı ele geçirmeye giden yolda Nangong Wang için zaruri bir etmen olması gerekiyordu.
Ardından Nangong Wang'ı adım adım kardeşler arası anlaşmazlığa sebep olması için yönlendirebilirdi. Bu kardeşlere, birbirlerinin ölümüne sebep oldurtacaktı.
Kraliyet ailesi sayıca azaldığında, ağı çekme zamanı da gelecekti.
Nangong Wang tahta çıktığında Qi Yan'dan kurtulmaya karar vermişti, fakat onun çoktan kendi hayatını hedefe yerleştirdiğinden habersizdi.
Qi Yan göze çarpmayan bir köşeye sinmiş zehirli bir yılan gibi, herkesin dikkati başka yerdeyken Wei Krallığı'nın güçlerini çepeçevre sarıyordu.
Soğukkanlı gözlerini açıp dilini çıkardığında zehir, gökyüzünden yağmur gibi yağacaktı. Bir dokunuş sayısız ölüme sebep olacak, kimse bundan kaçamayacaktı.
0 notes
Text
Bugün anneme binanın yanındaki müstakildeki kadın nereye gidiyorsunuz diyince merkeze gideceğiz demiş. Ondan önce de iyi geziyorsunuz kızınızla demişlerdi. Bu sözden sonra bugün üç defa kaza atlattık. Birincisi tam merkeze giderken benim gelişimi gördüğü halde yola atladı. Kendi arabasının kaportası kırıldı. Biz de elhamdülillah bir şey yok.. Siyah boya var sağ arka tekerin orasında. Başka da bir şey yok. Sonra gece ana yolda biri lambasını söndürmüş son an da farkettim sola kırdım direksiyonu devam ettim.. En son evin orda arabanın biri sollayayım ayağına bize çarpıyordu. Nazar haktır. Gerçektir yemin ederim. Evden ayetel kürsi okuyarak çıktım arabaya bindim araba duası yaptım. Sürerken bile okudum. Çok ucuz yırttık.
21 notes
·
View notes
Text
Selam!
Cuma gününe kavuşturan ve bugünü de atlatmama yardımcı olan Allah'ıma hamd olsun. O kadar zorlandığım bir hafta oldu ki bir an hiç bitmeyecek sandım. Normalde böyle şeyleri okulda hiç belli etmem ama hafta ortasında, psikolojik ve fizyolojik olarak çok zorlandığım bir anda, "Ben de cuma gününün gelmesini istiyorum ama o zamana kadar birbirimize güzel davranalım." dedim çocuklara. Bazen çocuklar hafta sonunun gelmesini hiç istemiyor. Bugün içlerinden biri "Öğretmenim, iki gün tatil olmasa keşke, sizi çok özlüyoruz." dedi. O sırada diğer öğrencim, "Ama öğretmen de cuma gününün gelmesini istiyordu." dedi. O an içim cız etti. Kötü bir şey söylememişim gibi düşünmüştüm ama onlar benden ayrılmak istemezken benim cuma gününü bekliyor olmam birkaçını incitmiş sanırım. Bunu duyunca o an neden böyle söylediğimi açıkladım çocuklara. Aramızdaki minik bir buzu eritmiş olduk böylece. Hafta sonuna bana dargın girseydi daha çok üzülürdüm.
Bugün arabasız beşinci günümdü sjhsd. Birkaç gün daha böyle geçecek, biraz zorlanıyorum. Şehir merkezinde olsaydım bu kadar aramazdım ama ilçede yaşayınca merkeze ulaşmakta da evime geri dönmekte de epey zorlandım. Servis saatleri, trafik yoğunluğu, soğuk hava, tek başınalık sürekli stres seviyemi arttırdı. Her gün aynısını, benzerini hatta daha fazlasını yaşayan insanlar için dualar ettim. Farkında değiliz ya da çabuk unutuyoruz. Bu da nankörlük sanırım. :(
İlçe servisini kullanırken yeni insanlarla tanıştım. Tanıştığım teyzelerden biri beni evine davet etti sjhd, ben de tanıştığım bir öğretmeni okuluma davet ettim dkjs. Bakalım ikisiyle de tekrar ne zaman görüşeceğiz. Sosyal bir kelebek de değilim aslında ama oldu bir şeyler.
Bir hafta önce diyete başlamıştım, üzücü bir sürecin içindeyken bile bozmamaya gayret gösterdim. Bu kez istikrarlı bir şekilde devam edeceğim sanırım. Bugün kontrolde de güzel şeyler duydum, yağ oranında azalma olması beni rahatlattı. Dünya tatlısı bir diyetisyenim var keşke arkadaş olabilsek. Bir sonraki görüşmemizde teklif ederim belki ahhsjhsa.
Günlük rutinime artık egzersiz de eklemem lazım. Başlangıçta biraz zorlanacağım ama bunu da başarırım umarım. Kaslarımın zayıf olmasından yorgunluğum hiç bitmiyor, daha sağlıklı yaşamak istiyorum. Bazen hayatta olmaktan çok yoruluyorum ama yine de her şeyin içinden sağ çıktığıma seviniyorum. Bir zamanlar ot gibi yaşamaktan şikayetçiyken artık yaşadığımı hissediyorum.
Yaşasın yaşamak!
7 notes
·
View notes
Text
Yavuz Ağıralioğlu'nun kuracağı partinin ilk şarkısı 'Haydi Türkiye Haydi' adıyla duyuruldu, yeni partinin ismi ne?
https://pazaryerigundem.com/haber/189792/yavuz-agiralioglunun-kuracagi-partinin-ilk-sarkisi-haydi-turkiye-haydi-adiyla-duyuruldu-yeni-partinin-ismi-ne/
Yavuz Ağıralioğlu'nun kuracağı partinin ilk şarkısı 'Haydi Türkiye Haydi' adıyla duyuruldu, yeni partinin ismi ne?
28 Ekim Pazartesi günü yeni partisini ilan edecek olan Yavuz Ağıralioğlu’nun partisinin ilk şarkısı, ‘Haydi Türkiye Haydi’ adıyla kamuoyuna duyuruldu.
Reyhan ÖZBAKIR / HERKES DUYSUN
BURSA (İGFA) – Geçtiğimiz günlerde, uzun zamandır parti kurması beklenen Yavuz Ağıralioğlu’nun, yeni partiyi 28 Ekim salı günü ilan edeceği duyurulmuştu. Partinin ilan edilmesinden önce, Ağıralioğlu’nun partisinin ilk şarkısı, ‘Haydi Türkiye Haydi’ adıyla kamuoyuna duyuruldu.
“İKTİDAR HEDEFLİYORUZ”
Herkes Duysun’un, partiye yakın bir kaynaktan edindiği bilgilere göre parti, merkez sağ olmayı hedefliyor ve tüm toplumu kuşatıcı, kucaklayıcı bir dille keskin siyaset dilini sonlandırmayı amaçlıyor.
Partiye yakın bir kaynak, Herkes Duysun muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Ekim’den sonra Türkiye’deki tüm siyasi dengelerin değişeceğini söyledi. Öncelikle iyi bir muhalefet sergileyeceklerini belirten kaynak, “Türk siyasetinde dengeleri bozacağız. 28 Ekim’den sonra Türk siyasetinde birçok şey eskisi gibi olmayacak. Liderlere sert, topluma yumuşak olacağız. Hedefimiz terörün, ekonomik ve psikolojik buhranların yaşanmadığı bir Türkiye inşa etmek. Buna dair de çok büyük bir teveccüh görüyoruz uzun zamandır.” dedi.
YENİ PARTİNİN İSMİ NE?
Parti isminin henüz açıklanmamasına ilişkin de yorum yapan kaynak, “Bu kurucu kadronun ortak kararıdır. Parti ismi 28 Ekim’de, parti başvurusu yapılacağı zaman büyük bir kalabalık eşliğinde açıklanacak. O zamana kadar gizli tutuluyor.” ifadelerini kullandı.
Yavuz Ağıralioğlu’nun 28 Ekim’de kuracağı partisinin ilk şarkı çalışması “Haydi Türkiye Haydi” adıyla paylaşıldı. pic.twitter.com/ZHh4TeXpAG
— Medya Vuzuh (@medyavuzuh) October 24, 2024
“ŞARKI PARTİNİN VİZYONUNU ORTAYA KOYUYOR”
Yavuz Ağıralioğlu’nun kuracağı partinin, kamuoyuna duyurulan ilk şarkısı ‘Haydi Türkiye Haydi’ hakkında da yorum yapan kaynak, “Şarkının sözlerinden de anlaşılacağı üzere siyaseti tarihi bağlamda değerlendiriyoruz ve tarihin ders mahiyetinde olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla hataların tekerrür etmemesi için sayın Yavuz Ağıralioğlu’nun liderliğinde, kendisinin ‘Liyakatli Şöhretsizler’ ismini verdiği bir kadro oluşturduk. Aslında kamuoyuna duyurulan şarkı, partinin vizyonunu ortaya koyuyor. Kimsenin ötekileştirilmediği, terörün olmadığı, insanlarının müreffeh bir hayat sürdüğü bir Türkiye hayal ediyoruz. Bu kapsamda şu veya bu, şöyle veya böyle düşünüyor demeden memleketini sevmeyi ve vatanı için çalışmayı boynunun borcu bilen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bayrağı ile sorunu olmayan herkese kapımız açık.” şeklinde konuştu.
Öte yandan siyaset bilimciler ve anket firmaları da Yavuz Ağıralioğlu’nun kuracağı parti için toplumun her kesimden önemli bir tecevvüh olduğunu, yapılan anket çalışmalarında Yavuz Ağıralioğlu isminin ön plana çıktığını kaydediyor.
Yavuz Ağıralioğlu’nun partisi, 28 Ekim 2024 tarihin’de Ankara ATO Congresium’da saat 13.00’da başlayacak olan programla ilan edilecek. Programa 81 ilden binlerce kişinin katılım sağlaması bekleniyor.
İşte Yavuz Ağıralioğu’nun kuracağı partinin ilk şarkısı ‘Haydi Türkiye Haydi’ isimli şarkının sözleri:
HAYDİ TÜRKİYE HAYDİ SÖZLERİ
Varlık birlikle yaşar, Bilge Kağan duyurdu
Mümin yurdu sevendir şanlı nebi buyurdu
Selahaddin Eyyübi, birlikle kudüs buldu
Mazlumu sevdiğinde, Kanuni hünkar oldu
Varlık birlikle yaşar, Bilge Kağan duyurdu
Mümin yurdu sevendir şanlı nebi buyurdu
Selahaddin Eyyübi, birlikle kudüs buldu
Mazlumu sevdiğinde, Kanuni hünkar oldu
İşte ana kucağı, işte devleti âli
Bu namustur oğullar, haydi Türkiye haydi
İşte ana kucağı, işte devleti âli
Bu mirastır kızlarım, haydi Türkiye haydi
……………………., zalimle hasım oldu
Yine dünya şenlensin, haydi Türkiye haydi
Altaylar’dan Tuna’ya, tekrar vatan olmaya
Yorulmadan koşmaya, haydi Türkiye haydi
Namus bildik vatanı, kutsal saydık insanı
Yükselsin Türk’ün şanı, haydi Türkiye haydi
Yunus Emre diliyle, hep insana sevgiyle
Tapduk, Hünkar Veliyle, haydi Türkiye haydi
Namus bildik vatanı, kutsal saydık insanı
Yükselsin Türk’ün şanı, haydi Türkiye haydi
Yunus Emre diliyle, hep insana sevgiyle
Tapduk, Hünkar Veliyle, haydi Türkiye haydi
İşte ana kucağı, işte devleti âli
Bu namustur oğullar, haydi Türkiye haydi
İşte ana kucağı, işte devleti âli
Bu mirastır kızlarım, haydi Türkiye haydi
Buluştuk hürriyetle, coötuk cumhuriyetle
Doğrulduk Atatürkle, haydi türkiye haydi
Kuruldu cumhuriyet, yeniden doğdu devlet
Atamızdan emanet, haydi Türkiye haydi
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Portekiz, Gençlere Vergi İndirimi ile Beyin Göçünü Engellemeye Çalışıyor
Portekiz, gençlere ilk çalışma yıllarında hiçbir şey ödemeyecekleri on yıllık kademeli vergi indirimi sunarak ülkenin beyin göçünü durdurmaya çalışacak. Hükümet, muhalefetteki Sosyalistlerle yapılan görüşmelerin ardından bütçeye dahil edilen öneri ile 400 bin kişinin faydalanması öngörülüyor. Luís Montenegro’nun merkez sağ azınlık hükümeti, 18-35 yaş arası kişiler için önerilen yüzde 15’lik gelir…
0 notes
Text
Berlin: Savaş karşıtları meydanları bırakmıyor - Gürsel Köksal
Almanya’nın birlik gününde Berlin’de gerçekleştirilen barış yürüyüşü ve mitingine, sosyal demokrat-yeşil-liberal koalisyon hükümetinin, merkez sağ ana muhalefet partilerinin ve ana akım medyanın tüm karşı çıkışlarına, “Putin destekçiliği” gibi suçlamalara rağmen binlerce kişi katıldı. Almanya’nın Ukrayna ve İsrail’e askeri yardımlarının durdurulması, Almanya’ya Rusya’yı hedefleyen Amerikan…
0 notes
Text
holosko artı bir miktar yara.
rejisörler senden yana, mevsimler ve uçan halılar. son sahne sarhoşuyuz belki de hâlâ, o filmin sonunda ağlayacaktık galiba. gözümüze dünya kaçtı, beyazıtta, ne meydandı ama. elektrik kokuyor her yanımız, insan hakları mı diyorduk? beş heceli başka bir şey mi yoksa. anne bir on iki eylül yarasıdır, merkez sağ bahsini çokça söylemiştik. gözlerinden geçiyoruz. guantanamo'nun kapısı açık kalmış yine. emperyalizm de kahrolmadı. bir sigaran var mı? çünkü bir sigara serbestledikçe beş vakit piyasa, holosko artı bir miktar para. dünya değiştirilebilir biraz sıkı tutunca. mezar geceleri, dört kollular iyi bilecek olanlar asla. eksik pansumanlara razıdır ikna odalarında, son kez yüksek sesle batının ilmini mutlaka.
sigarayı yakınca otobüsün gelmesi, ontolojik bir sorun değildir ayrıca.
holosko artı bir miktar yara, statükoya armağan olacaktır varlığım, bakışları kapital, iyi halden marksist, kerbela görüce zülfikarı susan gönüllere deva. her şeyi devletten beklemek uzunca bir kış gibi, yakacak içimizi tevhid-i tedrisatın ateşi. söz, kıymetli bir mayındır, meclisten içeridedir. şubatlar çok sert geçer, senetler ve de aşklar merhem olunuyorsa ve salyangoza sürekli zam yapılıyorsa, mahallemiz işgal altındaysa, burada yabancıları sevmezler. evet evet tam olarak burada. ceo olmak istemiyorum diye uyanılan kabuslarda. hangi sosyolojik yaraya varılır bilmem, uçan halılarda yerimiz yok, anladık. ve babaannesi baş örtülü adamlar memleket meselesidir hala. tab edilmemiş yaslardan geçiyoruz kaç zamandır. adettir çünkü yazıldığı gibi ölünür burada. ışık şiirden yükselirse, yanık kokuları yusufiye'dir. doğudan gelenlerin hepsi bize hatıra. bir ölünün ardından bakakalmak gibiyiz. bazı ikindiler hep böyledir, sen bize aldırma, adımızı tahtaya yazıyorlar, pek konuşmuyoruz oysa. yine de çok yakışıyoruz tahtaya. bazı ikindiler hep böyledir yazıldığı gibi ölünür, sen bize bakma. gösterdiğin yolda hiç durmadan yürüyeceğime, holosko artı bir miktar para. yaralı serçeleri manşete taşımıyor dünya. dünya bunu hep yapıyor, çirkin kurbağalar öpmekten yorgunuz sanma. misafirliğin zekatı ayakta beklemek. dünyaya tabiyiz her gün. bekleme odaları kadar gergin, karateciler nedense hep yeşil kuşak. seksen sonrasıyız dedik ya en fazla nakarata eşlik ederiz, burada konuyu değiştirmek isterdim aslında. yağmurda bazen mecaz da ıslanır. iyi ki bir metin yüksel'iniz var lan diyenlerden geçtim. geçtim dünya üzerinden, lapa pilava da risotto diyorlar ısrarla. tamam lan siz haklısınız, şiir rönesanstan büyüktür.
şiir ve rönesans aynı cümlelerde hep biraz eksik.
son teklifimdir dünyaya, uslu çocuklar çarmıha.
holosko artı bir miktar yara. çirkin kurbağalar öpmekten yorgunuz sanma. romancılara bayılan baş örtülü kızların, hayır hayır, bu şarkı bizim değildir. bu kemancılar ve bu beşinci sınıf artistlik acılar. nükleer silahlarla şiir de yazılmaz. tek kişilik acılarla kaplıdır çünkü uçurtmalarımız. jilet bağlanmıştır telaşımıza henüz erkenden. çocukluk denmez ya buna, olsa olsa kundaklama. şimdi ölebiliriz aslında bir proleter gibi dikeriz gözlerimizi belki hayata. uhud'un okçularından rol çalıyor nasılsa dünya;
o filmin sonunda ağlayacaktık galiba.
33 notes
·
View notes