#merak sofra
Explore tagged Tumblr posts
Text
😁👊🤣👊😱👊😄
Helal olsun sana tam benim kafa.
Dengimsin 👋✌️👍
Değerli takipçilerim 😂
Sofra hazır buyurun ben çorba servis.
Yapıyorum 🤣✌️
Buyurun hep beraber afiyet olsun 😁
Bereketli iftarlar 🥰🙃
Elime saglik ben bana🤭😏
Kurban olduğum 😁🤪
Sert kız adıyla tadıyla bitane 🤭😏
Mutfak hamarati sert kız 😁🤪
😏🪻😏🪻😏🪻😏
Aklımda iken sizle paylaşım dediydim...Canlar benim yayınimi bir arkadaş rb yapmış kim diye sayfasına girdim
Bu Arkadaş engelledim bir bayın yayini de rb yapmış
Bu şahıs bende engelli
Merak ettim hele dediydim bunun takipçilerine bir bakım dediydim waoooov ne kadar abaza it bit pornocu varsa
Bu bayın sayfasında
İyi ki ben bunu engellemişim
Demekki bu da aynı bokmuş
Pisliğin önde gideni.
İki yıla yakin konuştum vardı.
Sana sen gibi lazım oğlum.
Vede sana gülüyorum 😁
İsminin bir harfi (A)🤭
Soy ad bir harf ( A) 🤪
8/9 senedir sanal alemde.
Kimin ne gevşek it karateksiz olduğunu çok iyi biliyorum.
Sert kız diyor 😁😏🤣
✌️👌🤘👍
189 notes
·
View notes
Text
Öğrencilik Döneminde İlk Seks Deneyimim
İsmim Ferhat. şu an 48 yaşındayım. 25 yaşındayken yaşadığım gerçek bir seks maceramı paylaşmak isterim. O zamana kadar karşı cinsle hiç cinsel münasebetim olmamıştı. Kız arkadaşlarımla en fazla biraz flört edebiliyorduk. Biraz çekingen yapım nedeniyle cinsellikten uzak kalmıştım. Tabuydu birçok şey. Ta ki Muhterem ablayı tanıyana kadar. 35-36 yaşında, benden yaklaşık 10 yaş büyük, kilolu bir hanımdı. O zamana kadar kilolu hanımları hiç cazip bulmazdım. Muhterem abla tüm bu ön yargımı değiştirdi.
O aralar İzmir'de üni. son sınıftaydım. 2-3 sene uzatmıştım okulu. Ama artık son seneydi. Evde kalıyordum. Ev arkadaşlarımın hepsi (4 kişiydik). Şubat tatilinde hepsi memleketlerine gittiler. Ben gitmedim. Bizimkilere de evde kalıp ders çalışacağımı söyledim. Ki gerçekten çalışacaktım. Fazla uzamıştı okul, kalan dersleri temizleyip diplomamı almak istiyordum. Ailem de haklı buldu tabi, onlar da sıkıldı okulu uzatmamdan.
Bu arada ev tipik öğrenci evi olduğu için darmadağınıktı. Hazır bizim çocuklar da yokken enikonu bir temizliğe ihtiyacı vardı. Bizim temizlememizle olacak gibi değildi. Karşı komşumuz Ayfer ablaya sordum, var mı bildiğiniz bir ev işlerine yardımcı bir kadın. Sadece bir gün sürecek tam temizlik. Kendisine gelen bir kadın olduğunu fakat öyle tek günlük yerlere gitmediğini, kendisiyle birlikte düzenli gittiği yerler olduğunu söyledi. Ama araştıracağını da söyledi.
Ertesi gün kapı çaldı, Ayfer abla gelmişti. Bana birini bulduğunu söyledi. Akşam üstü onunla birlikte kapıdan uğrayıp tanıştırcakmış. Yan sokakta oturuyomuş, yeni boşanmış, düzenli iş bulana kadar böyle günlük işler yapabilirmiş vs. Akşam 5 gibi ikisi de geldiler, kapı önü soğuk hemen içeri aldım. Baktım, bayağı kilolu, öyle böyle değil, içimden "kendini kaldıramaz, hadi ben de yardım edicem, bir günde nasıl halledecek temizliği" diye hayıflandım. Neyse dedim zaten 1 gün gelecek. Ne istersiniz dedim şu ücret dedi, tamam. Zaten çok isteseydi bile kabul edecektim. Önceden de bizim çocukları da aradım, şu fiyata evi temizletiyorum, haberiniz olsun diye.
Ayfer abla benim düşünceli olduğumu farketti, "merak etme Muhterem temiz kızdır, halleder bir günde" diyip beni rahatlatmaya çalıştı. Ertesi güne anlaştık. Sabahtan geldi. Arkada üstünü değişti. Bir baktım, koca bir göt. Aynı büyüklükte göbek memeler kalın bacaklar. Sanki ana tanrıça kibele gibi bir vücut. Bu nasıl temizleyecek derken hiç beklemediğim şekilde atik hareketlerle temizliğe başladı. Merdiveni çekip camları temizlemeye başladık. Kah ben çıkıyorum o bez veriyor, kah o çıkıyor ben bez veriyorum. O çıkınca da aman düşmesin diye merdiveni tutuyorum. Bu arada bacaklarının görüntüsü ve vücut kokusu pipimde hafif kıpraşmalara neden olmaya başladı. İçimden "napıyon kendine gel" demeye başladım.
Öğlene kadar böyle bayağı bir odayı, salonu, camları temizledik. Sadece mutfak banyo tuvalet antre falan kaldı. Öğle yemeği yedik, bir şeyler hazırladım, kilosu nedeniyle iyi bir sofra çıkarttım, dışarıdan da bişeyler getirdim aşağı inip (O zamanlar öyle telefonla sipariş çok yaygın değildi, cep telefonu bile herkeste yoktu). Yerken sohbet ettik. Kocası başka kadına gitmiş bunu iki çocukla bir başına bırakmış. Anlatırken sanırım üzüldüm biraz karnım ağrımaya başladı. Genelde öyle olur sıkılır üzülürsem. Ben biraz yatayım sen temizliğe devam et, bulaşığı sonra yıkarız dedim. Sana nane limon kaynatayım mı dedi. Şu yediklerimi biraz sindireyim olabilir dedim. Gidip salondaki kanepeye uzandım. Ama ağrı azalmadı. Sanki tahmin etmiş gibi biraz sonra elinde nane limonla geldi.
Ben teşekkür edip bardağı elinden alıp içerken "biraz ovayım mı karnını?" dedi. Şaşırdım utandım falan, ne diyeceğimi bilemedim, "merak etme ablan sayılırım, ovalayınca geçer belki" dedi. Ben yarım ağız eh meh derken kanepenin yanına diz çöktü, o etli kocaman elleriyle ovmaya başladı. Arada ovarken gayri ihtiyari serçe parmağı kasıklarıma doğru kayıyor. Bu da pipimde uyarıcı etki yapıyordu. İşin ilginci ovaladıkça ağrım hafifliyor ama pipi de dikelmeye başlıyordu. Pantolon kalındı ona güveniyordum ama artık önümde şişkinliği başlamıştı. O da fark etti bunu. Yüzü kızardı. O an ben hiç beklenmedik bir şey yaptım. Sağ elimi onun ovan elinin üstüne koydum. Onunla birlikte ovmaya başladım.
İşte fitilin ateşlendiği an o andı. Pantolonun sıkıyor onu açayım biraz daha rahatlasın dedi. Hiç bişey demedim. Yavaşça düğmeyi açtı. Açtıktan sonra eli daha aşağı doğru inmeye başladı. Benim heyecanlanıp utandığımı gördükçe daha aşağı indi. Biraz daha rahatlasın diye fermuarı mı da yavaş yavaş aşağı indirdi. Tabi sade donum tutunca pipim daha net yükseldi. Bunu görünce dayanamadım cesaretlenip sağ elimi çekip sol elimi onun elinin üzerine koydum, sağ elimle de diz çökmüş eteğinin altından kalçalarına dokunmaya parmaklarımı bacaklarında gezdirmeye başladım. O da bundan cesaret almış kı bir hamleyle iki eliyle birden donumun önünü aşağı indirdi! Pipim özgürlüğüne kavuşmuş dimdik önünde duruyordu artık. "Ayyyhh sikin fırladı!" dedi gülerek. "Çok canım çekti Muhterem abla, kusura bakma dayanamadım" dedim utanarak "Ayy hiç kusur olur mu, onun da canı çekmiş işte, hem bak senin elin de nerelerimde, hadi sen de dokun amcığıma" demez mi! O elimle eteğinin altından külodunu sıyırıp parmaklarımla vajinasına ulaştım, sırılsıklam olmuştu. Kulağıma eğilip "Muhterem ablan seni doyurur besler sütüyle hiç merak etme" deyip bir eliyle koca memesini çıkarıp ağzıma tıktı! "Em bebeğim, Muhterem'in sütü sana helal olsun" diye fısıldadı.
Artık hem memesini emiyor, bir elimin parmaklarıyla da ıslanmış amcığına girip çıkıyordum. O da eliyle pipime 31 çektiriyodu. "Ne kadar da büyükmüş, damarlıymış bu aslanım" derken taşaklarımı da avuçlayıp onları da dışarı çıkardı! "Ohhh maşallah koca koca tüylü toplar, Muhterem ablası yesin onları" deyip avucuyla sıkmaya başlayınca zevkten kendimden geçmeye başladı. "Böyle olacağını bilseydim kıllarımı alırdım ablacım" dedim utanarak. Hem kış günü hem de tembellikten uzun süre almamıştım kıllarımı, resmen orman gibiydi. "Muhterem ablan jiletle temizler pampak yapar onları meraklanma, hem kıllısı da güzel" derken parmaklarını kasıklarımdaki, pipiminin üstündeki, taşaklarımdaki uzun kıllarda gezdiriyordu. "Senin de kıllar hafif uzamış abla" dedim, Tabi onunkiler daha kısaydı en fazla bir haftalık. "Ben de bilseydim senin için kaymak gibi hazırladım onu, hiç aklımda yoktu" dedi. "Olsun dedim ablacım, kıllısı da güzel" dedim ben de.
O bu sırada hızlı hızlı sikimi çekmeye başladı. Ben de onun amcığını aynı şekilde parmaklıyordum. Birkaç dakikaya sular seller gibi fışkırmaya başladım, onun ellerine hatta açıktaki memesine, yüzüne spermlerim bulaşmıştı. "Oh maşşallah suladın beni güzelim!" deyince iyice utandım. "Olsun ablası kurban, senin döllerin bal kaymak benim için" deyip ellerindeki memelerindeki yüzündeki döllerimi yalamaya başladı. Henüz dikliğini koruyan pipimi memesine sürmeye başladı. "Ben de senin am sularını emmek istiyorum" deyince hemen eteğini külodunu çıkardı. Ben de pantolonu mu donumu çıkardım. Üstümüzde benim bir kazak kaldı. O da üstündeki elbise üstünü çıkardı, sadece bir memesini çıkardığı sütyeni kaldı. "öbür memenin suçu ne o da özgürlüğüne kavuşsun ablacımm" diyince sütyenini bir eliyle çekip fırlattı.
Artık önümde koca memeleri kalçaları büyük göbeği sallanan, biraz pörsümüş kısa kıllı amcığı ıslak ıslak pipimi arzulayan bir kadın vardı. Normal de hiç cazip gelmeyecek bu görüntü bende öyle iştah ve arzu uyandırmıştı ki pipim yeniden kalkmaya başladı hafif hafif. "Oyyy maşallah doyamamış mı bu tatlı sik Muhterem ablacığına" diyip bir eliyle memelerini sallamaya başlayınca kendimden geçtim. "Ablacım bu benim ilk deneyimim, doya doya yaşayalım bunu, hiçbişey düşünmeyelim." dedim. "Yerim seni" deyip tekrar önüme diz çöktü. Artık koltukta oturur vaziyetteydim. Bacaklarımı aralayıp ağzı dili dişleri dudakları ile pipimi taşaklarımı öpmeye emmeye yalamaya hafifçe ısırmaya başladı. Zevkten uçuyordum. Kıllarımdan hiç tiksinmeden, çekinmeden dilini kasıklarımın dibinde gezdiriyor, emiyordu her noktasını. Ben de bir elimle memelerini sıkıyor, diğer elimle kıvırcık saçlı başını sikime bastırıyordum.
Tam bir zevk yumağına dönüşmek için ben de yere indim, halıya uzandım. Kazağımı da çıkardım. Artık ikimizde çırılçıplaktık. Ve ben de onun tombul bacaklarını aralayıp göbeğini öperek, yavaş yavaş amcığına inerek yalamaya emmeye başladım. Kıllı amcığı iyice ballanmış, zevk sularını daha da akıtmaya başlamıştı. İştahla onu yalar emerken iki elimle de kalçalarını sıkıyor parçalarcasına bastırıyordum. Ben altta o üstte 69 pozisyonunda zevk dalgalarına bırakmıştık kendimizi. Odada sadece "şlopp şlopp şap şap" diye dil damak dudak şaplatma sesleri duyuluyordu. Arada da "Ohhh hanimiş de aslanımın siki, demir gibi ohhh, nasıl da yalarmış emermiş muhterem ablasının amcığını" diye fısıldıyordu ağzından sikimi taşaklarımı çıkardığında. Ben ise "oohhh muhteremim ohhhh ahhh ballı amcığını yerim muhterem ablacımm" diye inliyordum. İnlemeler ohlamalar arasında ikinci postayı da ağzına attım Muhterem'in. Yalana yalana hepsini yuttu döllerimi, bir yandan da "Şifa bu şifa Ferhat'ımın balları" diye yalanıyordu.
O gün gün öğleden sonra iş miş kalmadı tabi. Akşama kadar uzun uzun postalar attık. Sikim küçüldüğünde hanimiş hanimiş deyip ağzıyla emerek dikeltti. En çok domalmayı seviyordu. Uzun uzun dakikalarca domalttım. Taşaklarım kalçalarına ve amına çarptıkça salonu "şap şap çap çap" sesleri ve inlemelerimiz doldurdu. Memelerini doya doya emdim, ısırdım. Bacak omza yaptık, üstüme oturdu, ki kilolu olduğu için fazla da yüklenmedi. Her tarafımız döl, am suyu, ter olmuştu. Banyoya geçip birbirimizi yıkadık, tabi birer posta daha atarak. Artık boşalamıyordum, sikim hissizleşmişti. O da bitip tükenmişti, amcığı iyice gevşemişti.
Ertesine güne kalan iş 4 günde bitti. Her gelişinde temizlik yerine sikişmeye başlamıştık. Sadece birbirimizin traş bıçağıyla sik amcık kıllarını temizleme işini yapmıştık. Çocuklar dönene kadar Muhterem'le alt alta üst üsteydik. Hayatımın en mutlu günleriydi. Çocuklar gelince artık yapamadık. Muhterem de sanırım başka kadına giden kocasının acısını, intikamını böyle çıkarmak istedi. Ben ise cinselliği ilk kez yaşamanın heyecanıyla onu da kendimi de iyice doyurmuştum.
Meğer iş başka yöne gitmiş sonradan haberim oldu. Karşı komşu Ayfer abla kuşkulanmış. Malum Muhterem'i o bulmuştu. Onun hallerindeki değişimi fark etmiş. Ertesi gün evi dinlemiş bizim zevk seslerimizi duymuş. Muhterem'i biraz sıkıştırıp tehdit edince o da itiraf etmiş. "Söyle Ferhat'a bu işin buraya varacağını bilmiyordum, böyle olmaz, izin vermem. Eğer aranıza beni de alırsanız affederim" demiş Muhterem'e. Muhterem utanarak söyledi bunu ama benim söyleyecek sözüm yoktu. Evin kirası biz öğrenciler için çok uygundu. Daha iyisini bulamazdık. Ayfer bunu ev sahibine söylerse kesin çıkartırdı. Kabul ettim. Hem Ayfer abla 47 yaşında vücudu gayet düzgün hoş bir kadındı. Yaşça büyük kocası vardı, varlığıyla yokluğu birdi. Kocası memlekete gittiğinde artık o da Muhterem'le bize damlıyordu. Onun vücudu çok daha güzel ve bakımlıydı. Dahası çocuklar memleketlerinden dönünce onlar da bu durumu öğrenip bize katıldılar. Aynı anda 6 kişi, 20li yaşlarda 4 genç erkeğin penisi, 47'lik Ayfer ve 36'lık Muhterem ablaları zevkten zevke uçurmaya başladı. İkisi de resmen çıldırdı kudurdu. Tabi 4'ümüzü de mezun olana kadar doyurdular. Mezun olduktan sonra da her ikisiyle de ara ara buluştuk.
Muhterem ve Ayfer ablalarla yaşadığımız o toplu seks anılarımızı da başka bir hikayede anlatacağım.
Gizliliğe ve güvene önem veren tüm olgun hanımlar sanal seks yapmak için [email protected] adresine yazabilirler.
24 notes
·
View notes
Text
Kediler, adamları evcilleştirir.
Bir şarkı dolanıyor kulağımda fakat yok, bir mırıldanma eşliğinde yatakta uzanmanın tadını biliyorum. Melodiler şimdi, her ne kadar ruhu olsa bile, tatsız geliyor bana. Kediler evcilleştirir insanı, doğayla olan bağlantısını arttırır, bir sabah evine girip bitki çayı yapmış gibi, kokusunu bilirsin yaşamanın. Ve biraz da insana benzersin böylelikle. Gücünü ayarlayamayan nasırlı ellerin, eklem yerlerinden koparcasına sıkmaz kediyi. Narince, alt patilerine destek vererek, karnından kaldırır. Çünkü bilirsin, kedi de olsa avucundaki, bir güven duygusu vermelisin. Bu sebeptendir ki Kont, seni kucağıma aldığımda alt patilerin hep avuç içimde kızım. Başlıca hayat standartların değişir, tıraş sonrası yalamaya başlar kafatasını tüylü olan, temizliğin gereğini buradan anlarsın. Bir haftadır su değmemiş yüzünü yıkarsın. Ansızın bir gece, camdan bakarken yakalarsın tekiri, bayağı da dikkatlidir tabii, doğası gereği. İzlersin aynı odakla ve merakla, belki biraz kuş, belki bi' yaprak hışırtısı, yerlerde sürünen dallar. Hangisinin onu tetiklediğini merak ederek başladığın bu dışarıyı izleme eylemi, sokakta oyun oynayan çocuklarla devam eder, çocuğunu eve çağıran, elinde sofra bezi olan annenin "yemek yaptım" adlı gururlu bakışlarını takip eder, yaşlı amcanın rüzgarda gazete kovalama sahnesine şahitlik eder ve en sonunda kapanış, bir sigarayla günü bitirirsin. Eline bir sopa alırsın, en ağaca benzerinden, sallarsın iki üç kere ve kedi delirir, nasıl sevindiğini anlarsın. Onu yorarsın, kendi kafanı rahatlatır ve girersin yatağa. Eğer, düşüyorsa aşağı yaşlar, çekiyorsan bir de burnunu, utanma, erkeksin, olur. İşte o vakit, kediler tuzu sever. Yalayacaktır yüzünü, yanağını. Ve sen de bilirsin Rüzgar, bilirsin ki tuz zararlı böbreklerine, sonlandırırsın ağlamayı. Böyle böyle, yaşamayı öğrenirsin ufak bir kediyle. Zorunda olmadan, boğulmadan, yavaş yavaş evcilleştirir seni, insana benzetir. Her neyse, bu kadar bocalama yeter. Kediler güzeldir, kedileri sevin.
07.16
2 notes
·
View notes
Text
Gel gitme kadın, ruhumu hicranına yakma İnlet beni, öldür beni, ağyare bırakma Karşında esirim, bana düşman gibi bakma...
Yıl 1934... Çankaya Köşkü'nde bir akşam... Atatürk’ün sofrasının müdavimi konuklar... Masanın önündeki saz heyeti, Atatürk'ün sevdiği şarkıları söylemektedir. Sabiha Gökçen, o sıralar 20 yaşlarında ve her zamanki gibi, “Paşa Baba” sının yanı başında, sofradadır. Atatürk'ün yakın arkadaşı Kılıç Ali ve Başyaver Salih Bozok da sofranın müdavimidir. Sohbet derin, memleket meseleleri tartışılıyor... Atatürk ise çok neşeliydi. O sırada, saz heyeti Selahattin Pınar’ın “Gel Gitme Kadın” şarkısını çalıp söylemeye başlar. Atatürk birden durgunlaşır ve susup şarkıyı dinler... Paşanın ani hüznünü fark eden masadaki konuklar, kadehlerini, çatallarını usulca bırakıp, susar. Atatürk başını tabağa eğer, gözlerinden yaşlar süzülür ve göğsüne doğru akarak, gömleğini ıslatır. Bu onun, konukları yanında ilk ve son ağlayışıdır. Salih Bozok, saz heyetine “kesin” anlamında işaret verir... Kılıç Ali de konuklara aynı işareti yapar... Gökçen, gözleri dolu dolu, Atatürk'ün ağlayışını izlemektedir. Az sonra, saz susar ve çekilir, masadakiler sessizce kalkıp gider, Atatürk tek başına kalır. Bir sigara yakıp bahçeye çıkar, saatlerce yürür. O gece, gözünü bile kırpmayan Gökçen, Atatürk'ün niçin ağladığını ve “Gel Gitme Kadın” şarkısının onu, neden bu kadar duygulandırdığını çok merak eder. “Yoksa bu büyük insan, kalp hazinesinde çok geride kalmış, yılların küllendiremediği bir aşk masalını mı saklamaktadır...” Gökçen ertesi sabah Atatürk'ün odasına gider ve çekinerek konuyu açar: - Paşam, dün gece “Gel Gitme Kadın” şarkısı çalınırken çok müteessir oldunuz... 'Hatta yanılmıyorsam, ağladınız da...' diyecek olur. Atatürk, ondan bir sigara ister ve susar. Sonra Gökçen'i ve yaverlerini alarak, araba gezintisine çıkar... Saatler sonra ve ansızın, Gökçen'e dönerek, sabahki sorusunun cevabını, sırrını kendine saklayarak manevi kızına verir: - Unutma ki, Mustafa Kemaller de insandır! Onlar da bazen ağlamak ister!
🖋️ Kahraman Yusufoğlu / Hatıralarda Atatürk Sofra Sırları 📖
Şarkının ikinci anısı üstat Selahattin Pınar’dan alıntıdır: “Son derece hassastı. Bir gece yine ‘Gel Gitme Kadın’ şarkısını okurken, ‘Karşında esirim bana düşman gibi bakma’ yerine gelince, ağlayarak masayı terk edip uzaklaştığını görmüştüm.”
2 notes
·
View notes
Text
İbrahim Hakkı Hazretleri; sofrasında her gün misafir ağırlamayı çok seven, rızkını yoksullarla paylaşan bir Hakk yolu yolcusudur.
Yine her zamanki gibi, akşam yemeğinde, "Acaba bugün Allah rızası için kimi doyursam" diye düşünürken, kapısı hızlı hızlı çalınır..
Kapıyı açtığında, açlıktan bayılmak üzere olan bir adamı görür ve "Yarabbi sana şükür, yine rızkımı yolunda paylaşacağım biri daha geldi" diye dua eder.
Sofra hazırlanır ve yemeğe geçilir. İbrahim Hakkı Hz. ellerini açıp, Hakk'ın verdiği rızk için dua ederken, göz ucuyla misafire bakar ve dua etmediğini görür. Duası bitince de merak ederek, neden "Amin" demediğini sorar. Misafir, biraz mahçup bir şekilde, " Ben müslüman değilim" diye cevap verir. İbrahim Hakkı Hz. sinirlenir ve "Benim soframa kafir oturamaz, çabuk burayı terket" der. Bunun üzerine bir nida duyulur:
"Ya İbrahim! Ben; bu kulumu, beni inkar etmesine rağmen bunca sene rızıklandırıyorum da, sen bir akşam mı rızıklandıramadın?"
Sevgiyi incelediğimizde; sonsuz bucaksız bir derya ile karşılaşıyoruz. Ve bakıyoruz ki; Sevgi; Allah'ın alemleri yaratmasının temelidir.
Sevginin temeli ve kabul göreni, karşılık beklemeden olanıdır. Sevginin en makbulu, Allah için, Allah rızası için olandır.
1 note
·
View note
Text
Epsom Tuzu Nedir? Faydaları Nelerdir? Son zamanlarda İngiliz karbonatı olarak da bilinen epsom tuzunun ne olduğu çok merak edilmektedir. Epsom tuzu nedir faydaları nelerdir gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Özellikle de kilo vermek isteyenler de epsom tuzunu kullanmaktadır. Epsom tuzu normal sofra tuzundan farklı olarak acı bir tada sahiptir. Epsom tuzunun faydaları, zararları, nasıl ve neler için kullanılacağı ve yan etk... https://www.begonya.com/epsom-tuzu-nedir/?feed_id=190186&_unique_id=66320a39dbca4
1 note
·
View note
Text
Mynet✔Simpsonlarda kehanet çok da bir beni tahmin edemediler😂Ayyy ben de inanmaya başladım bu söylentilere meselâ Maraş depremine de gönderme yapmışlar😨Neyse anam 2 gündür neden sizlerden uzaktaydım bugün niye çoştum açıklama yapayım farkındayım Putinin açıklamalarından çok benim beyânatımı merak ediyor dünya😉Ürem yükseldi bir hararet bastı soğuk su içtim sıcakta zaten tansiyonum düşüyor 9/5 olmuş soğuk ayran içtim üşüttüm iç organlarım ağrıdı dinlendim ıhlamur/nane-limon /sıcak süt falan ayak altıma sıcak su torbası koydum iyice terledim ağrı kesici antibiyotik aldım(tabiki de doktor verdi öyle kafadan ilaç kullanmam) çok şükür geçti ertesi gün emekli ikramiyesi ve maaşı çekeyim dedim emekliler iyi bilirler o kadar astronomik ödeme yapılıyor ki bize💰para çekmeye valizle gidiyoruz 😤😠😈alış veriş merkezlerinde her bankanın para çekme makinesi var Ziraat bankasının yok eeeee demirörene-yandaşa-yalakaya karşılıksız veya düşük faizle kredi verirsen tabiii bankamatik açacak ödeneğin kalmaz😑atm paranın 10/4'ünü ödüyor sonra Ziraat hazretleri paraya bloke koyduğundan 3 günde paranın tamamını çekebiliyorsun gecelik işletip faiz kazanıp bizim paramızı sağa sola kredi olarak dağıtıyorlar yedirmem arkadaş yukarki semte gitmem gerek banka için,İstanbul şoförlerini de bilirsiniz arşidüklüğe terfi ettiklerinden kısa mesafeye gitmezler ne yaptım o semtte hastane var şoföre beni acile götür dedim hastanede indim banka yakın yürüyerek gittim gelirken taxiler durmadılar neymiş şoför değişim saatiymiş yürüyerek eve döndüm onların kısa mesafe dedikleri yürüyerek yakın değil eve girer girmez kendimi yatağa attım uyku sorum var öyle mi heeyyy bir sofra kurmaya kalktım aralıklı hep uyudum ama iyi oldu bedenim dinlendi çıkamadım palmiye altına oturamadım ponçik ve pamukla oynayamadım insanlara öfkelenemedim abdest suyu gibi klüp çayından içemedim yazacak şey bulamadım bugün canlandım gine,kiiiiimmm vallahi yerimi kapmıyorlar artık redenfur şovalyeleri(Rahmi Turan yaratımı Kara Muratın redenfurlu bakire macerasında vardır bu şovalyeler)yer bana kalıyor artık yazıp sizi şereflendirdim birtanelerim gözümün nurları kurban olduklarım😆İşte böyle!İyi Geceler yarın görüşmek üzere😊
0 notes
Text
Bim Tuz Fiyatları
Bim Tuz Fiyatı merak eden kullanıcılar, Bim Tuz Fiyatları veya Bim Tuz Fiyat araştırması yapmaktadır. Bu araştırmanız doğrultusunda Fiyat Araştırması sitemize ulaştıysanız doğru adrestesiniz. Sizler için Güncel Bim Tuz Fiyatı, Zamlı Bim Tuz Fiyatı gibi araştırmalarımızı sağlayıp ilgili kurumlardan güncel bilgileri alarak bu yazımızda toparladık. Güncel ve detaylı Bim Tuz Fiyatı araştırması için yazımızın devamını takip edebilirsiniz. Bim Tuz Fiyatı Neye Göre Değişmektedir? Bim Tuz Fiyat bilgisi, güncel ekonomi durumu, zamlar ve mağazaya göre farklılık göstermektedir. Güncel Bim Tuz Fiyatı yazımızın devamında yer almaktadır. Yazımızı takip ederek Bim Tuz Fiyatı bilgisine ulaşabilirsiniz.
Bim Tuz Fiyatları
Ülkemizde fiyatı en çok araştırılan Bim Tuz Fiyatı da son zamlardan etkilendi. Güncel ve zamlı Bim Tuz Fiyatı ne kadar olacak? Bu Yazımızda güncek Bim Tuz Fiyatı yer almaktadır. Peki, bu zam durumu Bim Tuz fiyatına nasıl yansıdı? Güncel Bim Tuz Fiyatı ne kadar? Zamlı Bim Tuz fiyatı gibi sorularınızın hepsini bu yazımızda cevaplamaya çalıştık.
bim limon tuzu fiyatı Bim TuzFiyatlarıRafine sofra tuzu (750 gram) Fiyatı2,75 TLihan iri salamura tuz (3000 gram/ 3 KG) Fiyatı4,95 TL Paylaştığımız Bim Tuz Fiyat listesinde eksik veya hatalı bir durum söz konusu ise bizlere iletişim sayfamızdan veya bu yazımızın yorumlar kısmından bildire bilir, değişmesini veya güncellenmesini sağlayabilirsiniz. Benzer İçerik: Güncel Bim Ayran Fiyatı Bim Tuz Fiyatları Hakkında Detaylı olarak paylaştığımız fiyat listemizde, sizlere doğru ve en uygun fiyatları sunmaktayız. Bim Tuz Fiyat Bilgisi güncel olarak kurumlardan, Çağrı Merkezlerinden veya ilgili mağazalarından öğrenilmektedir. Paylaştığımız Fiyat Listeleri haftalık veya aylık olarak yenilenerek Güncel Fiyat Listesi olarak belirlenmektedir. Daha erken güncellenmesini istediğiniz fiyatları yorum kısmından bizlere iletebilirsiniz. Ayrıca eklenmesini istediğiniz Fiyat listelerini de bizlere ulaştırabilirsiniz.
tuz fiyatı bim Bim Tuz Fiyatı listesini sizler için hazırladık ve paylaştık. Sitemizi takip ederek güncel ve detaylı fiyat listelerinden haberdar olabilirsiniz. Takdir edersiniz ki Ekonomideki olumsuz şartlar doğrultusunda Bim Tuz Fiyatı gibi ihtiyaç olan hizmet veya ürün fiyatları artarak tüketicilerin satın almadan önce fiyat karşılaştırması yapmasını gerektiriyor. Fiyat karşılaştırması ve araştırması neticesinde tüketiciler Bim Tuz Fiyatı gibi ihtiyaçlarda veya hizmetlerde uygun fiyatları tercih etmektedir. Uygun Bim Tuz fiyatı? Güncel Bim Tuz fiyatı ve ucuz Bim Tuz Fiyat bilgisi gibi konularda araştırma yaparak uygun fiyatı sitemizden öğrenebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=puoxUARLv80 Bim Tuz Fiyatları Bim Tuz Hakkında Sık Sorulan Sorular? - Bim Tuz Fiyat Bilgisi Güncel midir? Evet, Paylaştığımız Bim Tuz fiyat bilgisi günceldir ve haftalık olarak güncellenmektedir. - Bim Tuz Fiyat bilgisi Nasıl Temin Edilmektedir? Paylaştığımız Bim Tuz hakkındaki fiyat bilgisi ilgili kurumlar, resmî web sitesi, mağazalar ve çağrı merkezlerinden temin edilmektedir. Read the full article
0 notes
Text
merbA. bugun guzeldi. yani suan biraz durgunum izledigim film gotumden bicakladi ama iyiyim uani🤸🏻♀️ dun sahurdan sonra yatmistim sabah dokuzda kalkcaktim bi kalktim saat on bir aq nevrim dondu sena bi suru aramis kari kapida kaldi sandim. meger daha evden cikmamis🤩 neuse iste sena gelene kadar annemlerin mukabeleyi okudum iyi ki bi hizli okuyoz bi haftadir cagirip duruyolar kardws kendi hatmimde daha ucteyim ben aq neuse. sena bize geldi ciktik dolmus duragina kadar yuruduk dolmusa bindik etlige gectik bayramliklara bakcaktik bi gomlegin sekiz yuz lira oldugunu gorunce bakmadik. mal mal dolandik. anahtarlik inceledik. kupe kolue baktik her seyle dalga gectik. bizim max aktivite valla. neyse iste sonra sikildik cunku yapcak bisi yok?? otobus bejledik senosgile gittik. babannesi bana senayi kotuledi bi tur ama kadin hakli bu enayi ota boka uzuluyo (anime karakterlerinin olumlerine aylarca agliyorum) senaya zorla harry potter izlettim bu yavsak izlerken sikildigi icin bir yirmi beste izledik anca yarisina kadar dayandi. sonea pilav yaptik sofra kurduk oruc axtik. terasa oturduk sigara ictik sena efkar yapti. ben rshat efkarlansin diye sezen falan actim ama kendim efkarlanamiyom. sonea selena gomez actim aci cektirmiyon amina kodugum dedi kalkti misir patlatti cay demledi pisti oynayarak yedik😋 sonea annemler aldi geldim eve. nar yediiim. uzun zamandie merak ettigim bi film vardi better days diye. izledim anam agladi. ve zorba oldugum icin kotu hissettim. yani cidden. cok kotu hissettim😔 artik zorbalik yapmicam. sakasina bazi kisilere yapabilrm ama ayseye falan bilerek yapmixam elimi ayagimi cekiyom o islerden. bizren gecmisti zaten. film cidden asiri etkiledi. kore yapimi diye actiydim cincancon filmi cikti. neyse irkcilik uapmadim senaya da zorla izlettirdim. yani mesaj attim izle diye izledi o da. baya begenmis. yarin misafir gelcekmis sabah denemeye gidecegim icin ablam bi suru is kitledi simdi kalkip onlari yapicam. yarini ders acisindan verimli gecirmek istiyom baybau.
1 note
·
View note
Text
Millet İttifakı İl Başkanları toplandı
Millet İttifakının Denizli İl Başkanları Şiir Otel’de bir araya geldiler. Deprem felaketi nedeniyle yapılan çalışmalar ve iktidar yolunda izlenecek ortak yol haritasının ele alındığı toplantıda ‘Halil İbrahim Soframızı büyüteceğiz” mesajı çıktı. Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Ali Osman Horzum, Deva Partisi İl Başkanı Bekir Kırar, Demokrat Parti İl Başkanı Salih Zeki Yanaşık, Gelecek Partisi İl Başkanı Aykut Yıldırım ve Saadet Partisi İl Başkanı Mehmet Fatih Aktaş’ın hazır bulunduğu toplantıya, İyi Parti İl Başkanı Özer Tunçtürk, mazereti nedeniyle telekonferans yöntemiyle katıldı. Toplantıda, ortak seçim çalışmaları kapsamında koordinasyon merkezi kurulması, sandık ve seçim güvenliğinin sağlanması, hep birlikte programlı bir şekilde çalışılması, tüm seçim bölgelerinin ve seçmenlerin ziyaret edilerek, ülkenin geldiği nokta, yaşanan sorunlar ve çözüm yollarının seçmenlere anlatılması konusunda yapılması gereken çalışmalar ele alındı. Millet İttifakının İl Başkanları toplantıdan sonra yaptıkları açıklamada, “Milletimizi en geniş yelpazede temsil eden 6 siyasi parti olarak Cumhuriyet tarihinin en derin yönetim ve ekonomik krizini aşmak amacıyla büyük bir kararlılıkla yürüttüğümüz ortak çalışmalar sonucunda hukuk, kamu yönetimi, yolsuzlukla mücadele, şeffaflık, denetim, ekonomi, finans ve istihdam, bilim, Ar-Ge, yenilikçilik, girişimcilik ve dijital dönüşüm, sektörel politikalar, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, savunma, güvenlik ve göç olmak üzere 2 bin 300’den fazla somut hedef, politika ve projeleri ortaya koyduk” denildi. Açıklamada; Millet İttifakı iktidarında, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceğine vurgu yapılarak, "Soframız, Halil İbrahim sofrasıdır. Bu sofra Hakkın, hukukun, adaletin öne çıktığı, barışın ve kardeşliğin sofrasıdır. Amacımız Türkiye'yi neşeli, huzurlu ve bereketli günlere taşımaktır. Türkiye'yi istişare ve uzlaşıyla yöneteceğiz. Kapımız herkese sonuna kadar açıktır. Hiç kimse merak etmesi ahlakın ve adaletin iktidarını hep birlikte kuracağız. Yolumuz açık olsun" ifadelerine yer verildi. Toplantıya katılan İl Başkanları ayrıca tüm kadınların 8 Mart Kadınlar Gününü de kutlayarak, “Millet İttifakı olarak, kadın cinayetlerini önleyerek, kadınlarımızın daha iyi şartlarda yaşamaları için gerekli düzenlemeleri yapacağımızın sözünü veriyoruz” denildi. Read the full article
0 notes
Text
BU YAZIYI UMARIM OKURSUNUZ..!!
Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu:
"-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!.."
Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce:
"-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!.." dedi.
Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra:
"-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!" dedi.
Evin gelini:
"-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer." dedi. Yaşlı kadın:
"-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır."
Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı:
"-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!.." dedi.
Yaşlı kadın söze başladı:
"-Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli oturmayı öğrenirdik. Evde babamız, annemiz varken ayağımız uzatıp oturmaz, büyüklerimiz konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dâhil olmazdık. Büyüklerimiz odaya girdiğinde hemen toparlanır, kalkıp onlara oturmaları için yer verirdik. Aslâ babamız sofraya oturmadan sofraya el uzatmazdık.
Babamız gelir, «Besmele» çeker, «Haydi buyurun.» derdi. Huzurla hepimiz başlardık yemeğe... Sonunda da sofra duâsını kardeşlerimiz aramızda sıra ile okurduk. Hiç âilece yenen yemek kadar lezzetli yemek olur mu? Bu sofranın edebidir, yavrum!.."
Torunu:
"-Bu kadar baskı karşısında depresyona girmez miydiniz babaanneciğim!" dedi.
"-Hayır, yavrum bizim zamanımızda saygı olduğu için sevgi hep bâkî kalırdı. Sevgi var oldukça da hiç depresyona giren olmazdı. Yemekler lezzetli, uykular dinlendiriciydi. Biliyor musun? Ben depresyon kelimesini ilk defa burada duydum, hattâ köyümüzde bir tane akıldan mahrum birisi vardı, «Deli İbram» derlerdi.
Vallahi, o bile o kadar mutluydu ki, anlatamam. Akşama kadar sokakta çocuklarla oynar, acıkınca bir kapıyı tıklatır; «Aba acıktım, aba su ver!» derdi. Hangi kapıyı çalsa, boş çevrilmezdi. Berber saçları uzadıkça tıraş eder, hamamcı arada yıkardı.
Cumaları esnaf elinden tutar, namaza bile götürürlerdi. Yani hiç kimse onu dışlamazdı..
Şimdi hiçbir şeye saygı kalmadı. Bak evlere bile saygı yok bu şehirde! Herkes akşam olduğu hâlde perdelerini örtmemiş, bütün evlerin içi görünüyor, ama kimse utanmıyor. Biz daha hava kararmaya başlamadan kalın perdelerimizi çeker, ondan sonra evin ışıklarını yakardık. Hattâ perde kapalıyken üzerimizi değiştirmeye edep eder; ışığı söndürür, yere çömelir öyle üzerimizi değiştirirdik. Gölgemizin bile dışarıdan görünebileceğini düşününce yüzümüz kızarırdı."
Bu sırada gelini, oturduğu yerden kalktı, mahcup bir edâ ile salonun perdelerini çekti.
"-«Evin edebi, önce perdesinin çekilip çekilmediğinden belli olur.» derdi büyüklerimiz...
Evler, kocaman duvarlarla çevrilmiş avluların içinde olduğu hâlde hiç kimse iç çamaşırlarını ulu orta asmazdı, ev ahâlisinden bile edep ederlerdi. Ben daha küçükken giydiğim şalvarı en ön ipe asmışım, hemen anam gelip; «Kız, baban bugün avluya çıktı, senin şalvarın asılı idi, utancımdan yerin dibine girdim. Bir daha öyle ortaya asma, çamaşırların en arkasındaki ipe as!.. Üstüne uzun bir tülbent ört, sonra mandalla...
Altında ne olduğu görünmesin!.. İffetimiz, edebimiz bir giderse, ortada îmanımız kalmaz!..» dedi. Tabiî ben 12 yaşlarındaydım, annem bunları bana söylerken ben yerin dibine girdim. Şimdi öyle mi? Geçende bir nefes alayım diye balkona çıktım, karşı komşu, bütün çamaşırları asmış uluorta, ben utancımdan hemen içeri girdim.
Bugün yemekler dışarıda yeniyor, «göz hakkı» oluyor, kimse umursamıyor. Çarşı pazardan alınanlar şeffaf poşetlerde eve geliyor; alan var, alamayan var. Göz hakkı, kıskançlık oluyor bu yenenlerde...
Hiç şifâ olur mu yavrum? Bizim Peygamberimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem, «Yemeğinizin kokusu ile komşunuza eza etmeyiniz.» buyuruyor. Bugün kokuyla, gösterişle çevredekilere hep ezâ veriliyor. Tabiî ki yenilenler içinize sıkıntı veriyor. Sonra da «depresyon» diye diye doktorlara gidiliyor.
Evin bir edebi daha vardır ki, en önemlisi de budur herhalde... Evin içinde yaşananlar, aslâ dışarıda anlatılmaz; yenenler, içilenler, muhabbetleşmeler, kavgalar... Bu da evin iffetinden sayılır ve hiç kimseye anlatılmazdı.
Bu yüzden problemler ev içinde kolaylıkla çözülürdü. Zaten Peygamberimiz de özellikle karı-koca arasında olanların etrafa yayılmasının ne büyük bir günah olduğunu hep hadislerinde anlatıyor, değil mi Leylâcım!.." dedi gelinine... Leylâ mahcup bir şekilde:
"-Evet anneciğim." diyebildi.
Torunu:
"-Babaanneciğim, şimdi facebook diye bir şey var; insanlar gittikleri lokantalarda yedileri şeylerin fotoğrafını çekip binlerce kişiye gösteriyorlar!.."
"-Aayy ne ayıp... İnsan hiç yediğini söyler mi?"
"-Âh anneciğim, her hâllerinin fotoğrafları var. Gezdikleri yerlerin, yedikleri yiyecek-içeceklerin, aldıkları eşyâ ve kıyâfetlerin, hattâ beylerinin aldığı çiçekleri üzerinde yazdıkları notlarla paylaşıyor insanlar..."
"-Yavruuum, sen neler diyorsun? Kıyamet koptu kopacak desene... Evler çırılçıplak kaldı desene..." dedi gözyaşları içinde anlatmaya devam etti:
"-Biz beylerimizle yan yana yürümeye ar edinirdik; dul kalanlar var, evlenemeyenler var. Onların gönül yaralarına tuz basmayalım diye, beylerimizin bir adım gerisinden yürürdük... Şimdi kavgalar ortada, sevmeler ortada...
Tabiî ki, hiç mahremiyet kalmayınca samimiyet de kalmıyor. Evin bereketi, büyüklere saygıdadır. Evin iffeti, örtülen perdedir. Sevginin iffeti, gizliliktedir. Gözün iffeti, göz kapaklarındadır. Bedenin iffeti, tesettürdedir. Utanma, hayâ, îmandan bir şûbedir. Bakın size, benim annemin anlattığı bir hikâyeyi anlatayım.
Hikâye dedimse, adı hikâye... Aslında bir hadîs, hadîs-i kudsî hem de... Yani mânâsını Allâh'ın Peygamber Efendimize haber verdiği, sözlerini ise Peygamberimizin kendi sözleriyle ifade ettiği bir hadis...
Bu hadîs-i kudsîye göre:
"Allah Teâlâ, Âdem aleyhisselâm'ı yarattığı vakit Cebrâil aleyhisselâm ona üç hediye getirdi: İlim, hayâ, akıl. Ona dedi ki: «Ya Âdem!.. Bunlardan dilediğini seç!..»
Âdem aleyhisselâm aklı tercih etti. Cibrîl aleyhisselâm hayâ ve ilme, makamlarına dönmelerini emretti. Hayâ ve ilim dediler ki:
"-Biz, âlem-i ervâhta (ruhlar âleminde) hep beraber idik. Birbirimizden aslâ ayrılmayız. Ruhlar cesetlere girdikten sonra da aynı şekildedir. Ve akıl nerede olursa, biz ona tâbî oluruz.
Cibrîl aleyhisselâm da öyle ise yerlerinize yerleşin!.." diye emretmekle akıl dimağda, ilim kalpte, hayâ da gözde yerleşti."
İşte bu hadîs-i kudsîde de anlatıldığı gibi, hayânın makamı gözdür. Bu yüzden hem gözümüzü korumak önemlidir, hem de göze hitâp eden şeyleri kontrol altında tutmak..."
Gelini:
"-Haklısın anneciğim, biz iffetimizi kaybettikçe buhranlarımız arttı." dedi.
Torunu kaşığı sessizce bırakıp:
"-Ben babam gelince yemeğe başlayacağım, anneciğim!" dedi.
Babaanne de söylediklerinin evlatları üzerindeki tesirini görünce sessiz bir şekilde Allâh'a hamd etti.
okuduysanız beğenin lütfen mutlaka arkadaşlarınızda görsün..!
12 notes
·
View notes
Text
Evimiz iki oda bir salondu. Salonun kırmızı kadife kumaşlı koltuklu olduğu günler, odamızın olmadığı oturma odasında uyuduğumuz günlerdi. O koltuklu odaya sadece misafir geldiğinde girilirdi. Sonra salon 3 katlı ranzalı bir çocuk odası olmuştu. En altta ben yatıyordum.. Neyse :)
Oturma odasında uyuduğumuz günlerde annem ve babam sahura kalktıklarında yemeği de o odada yerlerdi. Mutfağımız küçüktü. Kız kardeşim ve ben tam o yemek vakti uyanırdık ama kalkıp da o sahur sofrasına oturmazdık annemler bizi çağırmadan. Şimdi düşününce şaşırıyorum yani kalk işte, çağrılmaya gerek var mı? Çocukluk işte. Neyse biz sağa sola dönerdik yatağın içinde bizi farkedip kaldırsınlar diye. Babam "hanım kaldır çocukları sahur yapsınlar" derdi. Annem de "okula gidecekler uykusuz kalmasınlar bırak uyusunlar" derdi. Ayyy Allah'ım nasıl nasıl üzülürdük. Ahhh anne niye öyle diyon kaldır işte diye konuşurduk içimizden. O sahur sofrası kraliyet sofrası gibiydi bizim için. Nasıl merak ederdik ne yeniyor diye :)
Seneler sonra annemlere anlattığımızda annem "e kızım kalksaydınız, sofra bizim sofra, çağırmaya ne hacet. Ben küçüksünüz oruç tutamıyorsunuz uykusuz kalmayın diye kaldırmıyordum sizi" diyordu.
Ben anne olunca benimkiler de aynı şeyi yaparlar diye her sahur sesleniyordum onlara :) sahur yemekleri hep baldan tatlıdır
24 notes
·
View notes
Note
İnsanlar çok ilginç tesettürlü müslüman bir ailenin çocuğuna namazı anlatmak suç sanki çocuk ölümden korkuyor ölümün korkunç bir şey olmadığını söylüyorsun cenneti anlatmaya çalışıyorsun çocuk lunaparkta var mı diyor var deyince annesine lunapark varmış camdan atlayalım cennete gidelim demiş anlatmamamız mı gerekiyor
Evet kardeşim sıkıntı var. Rabbim bizlere İslam şuuru versin...
Bir kaç sofi kardeşimizle kendi aramızda sohbet ederken konu gençliğin durumu, yeni nesil vb şeylere gelince bir sofi abimiz çok güzel bir tespitte bulundu. “Genç kardeşlerimizle ciddi bir konuyu konuşamaz olduk” dedi. Hakikaten böyle oldu. Namaz gibi, ahiret gibi, ölüm gibi çok önemli konulardan bahsederken bile konuyu bir şekilde tiye alarak, espiri konusu yaparak konunun bütün ciddiyetini ve önemini kaybediyorlar. Böylece her şey oyun gibi geliyor onlara maalesef. Tabi bunun sebebi Tik Tok vb sosyal ağlarda, Komedi Programlarında, Komedi Dizilerinde, Komedi filmlerinde dini konuları alaya alarak, tiye alarak, espiri konusu yaparak bütün anlam, ciddiyet ve önemini gençlerin kafalarında bitirmeleri. Ne yazık ki en çok gülünen, en çok izlenen de dini konuların tiye alındığı videolar, sahneler oluyor. Allah bizi affetsin. Akidevi tarafı ise çok daha önemli ve tehlikeli, gülerken imanını alıyorlar gençlerin, müslümanların.
Tek suçlu çocuk mu; Aslında suçun büyük kısmı anne ve babadadır.
Sen evde açar izlersen, gülersen, akaidden, küfür sözlerinden, küfre sebebiyet verecek durumlar bir haber isen çocuğuna islam şuuru nasıl vereceksin.
Evde kuran okumazsan, kuran dinlemezsen, kuranı anlatmazsan, kuranı yaşamazsan çocuğun, kuran okumaz ancak şarkı sözlerini ezbere bilir.
Onların önünde kuran okumalıyız, namaz kılmalıyız, sofra duasını onlara yaptırmalıyız, sofrada besmeleyi onlara çektirmeliyiz, kuran okumayı öğrendiklerinde, namaza başladıklarında gerekirse bir aylık maaşımızı harcayıp en sevdiği şeyleri hediye olarak almalıyız, mübah helal olan dairede gezmeye götürmeliyiz...
Yani çocuklarımıza kulluk nasıl yapılır öğretmeliyiz, öğretirken de teşvik etmek lazım, sevdirmek lazım. Takdir etmeliyiz ve asla başka çocuklarla da kıyaslama yapmamalıyız .
Rabbim çocuklarımızı rızası doğrultusunda yetiştirebilmeyi bizlere nasip eylesin bunun için bizlere yardım eylesin yoksa biz başaramayız!
....
Neyse nasıl anlatılmalı ya da anlatılmalı mı diye sormuşsunuz. Yaş ortalamasına göre çocuğun seviyesi dikkate alınarak gayet ciddi ve önemine vurgu yaparak tabi ki anlatılmalıdır. Ama yetişkine anlatıldığı gibi de anlatılmamalıdır. Hocalarımız namazın çocuklara nasıl anlatılması gerektiği hakkında şöyle yol gösteriyor ve tavsiyede bulunuyorlar bize:
Anne-babalar ve aile büyükleri çocuk eğitirken ve çocukların sorularına cevap verirken farkında olmadan konuya yetişkin gözüyle bakarlar. Özellikle iki konuda, cinsiyet ve din eğitiminde çocuklara bir şey anlatırken veya sorularına cevap verirken olaya yetişkin gözüyle yaklaştığımızda çocukta kafa karışıklığına yol açabiliriz. Resul-ü Ekrem Efendimiz (a.s.m.) bir hadisinde, “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın” buyuruyor. Bunun bir psikolog için anlamı empatidir. Efendimiz, bu hadisinde, çocuğa bir şey anlatırken veya sorusuna cevap verirken kendimizi onun yerine koymamızı, onun anlayacağı basit bir dil kullanmamızı tavsiye ediyor. Çocuğumuzun bizi namaz kılarken gördüğünü, gelip bizimle birlikte namaz kıldığını ve namazdan sonra niçin namaz kıldığımızı merak edip şöyle bir soru sorduğunu varsayalım:
“Baba (anne/dede/büyükanne), neden namaz kılıyoruz?” Olaya yetişkin gözüyle yaklaşan bir anne, baba veya bir aile büyüğü –büyük ihtimalle- “Allah emrettiği için” veya “Her Müslüman’ın üzerine farz olduğu için” cevabını verecektir. Cevap doğru mu? Doğru. Üstad Bediüzzaman, “Her söylediğin doğru olsun, ama her doğru her yerde söylenmez” der. Konuya çocuk gözüyle baktığımızda, çocuğa namaz farz olmadığı için yetişkinler için doğru olan o cevaplar çocuk için doğru değildir. Çocuğun seviyesine inen bir anne-baba veya aile büyüğü, diyalog tarzında basit ama doğru olan şöyle bir cevap verebilir:
- Birisi sana bir çikolata verse veya bir oyuncak hediye etse, ne yaparsın?
- Teşekkür ederim. Sevinirim.
- Evet. Birisi bize bir yardımda veya bir iyilikte bulunduğunda ona teşekkür ederiz. Allah bizi en üstün varlık olarak, insan olarak yaratmış.
Görmemiz için göz, duymamız için kulak, yürümemiz için ayak, başkasına muhtaç olmadan kendi işimizi görmemiz için el vermiş.
Bütün bu verdikleri için O’na teşekkür etmemiz gerekmez mi?
- Gerekir.
- Yemeğe başlarken Allah’ın adıyla başlıyoruz, yemekten sonra da verdiği nimetler için teşekkür ediyoruz, değil mi?
- Evet.
- İşte, namaz da Allah’ın bize verdiği bütün nimetler için bir dua ve teşekkürdür.
20 notes
·
View notes
Text
⭐ ⭐ ⭐ ⭐ ⭐
Kuşlar ve kuşluk vakti, gönlümde perșembe günü demek sanki. Hani diğer Bahar Șahin hesabımda pandemi dōndemine Koza dönemi diye bahsetmiștim ordan hatarlayanlarınız olabilir.....
Koza döneminde, her vaktin kıymeti ayrı katmerlendi bende. Bununla beraber, hep sevdiğim kuşluk vakti de ayrı sevimli geldi.
Çocukluğumdan bu yana, bu 'sabah ile öğle arası' vakit, benim için daha çok 'annem' demektir.
Bu vakitlerde kahvaltı yapılır şen şakrak, bu vakitlerde kahvaltı sona erdiyse sofra toplanır ama keyif çayları daha dakikalarca yudumlanır, bu vakitlerde Yaradanın rızası için bi' kuşluk namazı kılınır...
Çok hoşuma gider, "kuşluk" ismi.
Küçükken merak da etmiş, sormuştum büyüklerime ama hiç hatırlamıyorum verdikleri cevap neydi...
Ben de kendime sordum bugün.
"Neden 'kuşluk' acaba adı?" diye.
Fark ettim ki, zaten sabah güneşinin ilk müjdecisi kuşlar, gün doğmaya başladığı ândan itibaren neşeli sesleriyle ortamdalar.
Kuşluk vaktinde ise sabahın o ıssız sessizliği ile öğlenin tatlı telaşı arasında bir dengede. Dünya uyanmış, şen kuş sesleri varmış, her şey yolundaymış.
Bir vakte 'kuşluk' demeye yetiyor bence.
Duha diye de anılan bu vakit, duayı hatırlatıyor bana.
Duha' da dua var, bir harf farkla.
Bu vakitlerde dua etmek de ondan tatlı geliyor belki de bana.
Seviyorum ya kelimelerin içinde başka kelimelere çıkan yollar keşfetmeyi... Sonra bir söz hatırlıyorum,
"Duam belli, duyan belli" diyen.
Doğru, diyorum. Duam var, duyan var. Yeter ki O olsun, istenen...
Bir kuşluk vaktinin huzuru sarıyor beni. Çocukluğumun güzel günlerini hatırlıyorum ve hâlâ hayata duasını ve neşesini şükürle katan annemi.
Etraftan gelen tatlı sesler artıyor, kimi kahvaltı hazırlıyor kimi evini temizliyor. Farkında olduğum tüm güzelliklere teşekkür ediyorum.
Bir kuşluk vakti, içimde yine o 'mutlu perșembe' dediğim günlerimden biri yaşanıyor. Perșembeleri ayrı seviyorum, mutlu Perșembeler oldu ekseriyetle diyorum.
Bir kuşluk vakti, gönlümde günün ve zamanın şükrünü demliyorum...♥️🎈
Hepimize afiyet olsun....
Huzurlu günler.... 🌺
________________°🌺💞🌸°_________________
🎀
15 notes
·
View notes
Text
Epsom Tuzu Nedir? Faydaları Nelerdir? Son zamanlarda İngiliz karbonatı olarak da bilinen epsom tuzunun ne olduğu çok merak edilmektedir. Epsom tuzu nedir faydaları nelerdir gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Özellikle de kilo vermek isteyenler de epsom tuzunu kullanmaktadır. Epsom tuzu normal sofra tuzundan farklı olarak acı bir tada sahiptir. Epsom tuzunun faydaları, zararları, nasıl ve neler için kullanılacağı ve yan etk... https://www.begonya.com/epsom-tuzu-nedir/?feed_id=131303&_unique_id=64383d7daac9b
0 notes
Text
“Masalları yaratanların ev işleri ve yemek pişirme kısmını neden masalların dışında bıraktığını hep merak etmişimdir. Bütün büyük savaşlar, cenkler bu yüzden, gün sonunda aile bir sofra etrafında toplansın da huzur içinde bir-iki lokma yesin diye yapılmıyor mu? Masalda Manva Beyleri’nin sürgünde, Sul eteklerindeki kamplarda nasıl avlandığı, nasıl kök topladığı, nasıl pişirdiği anlatılır ama düşman tarafından harabeye çevrilmiş, perişan edilmiş şehirlerinde eşleri ve çocukları ne yer, ne içer hiç anlatılmaz. Onlar da bir şekilde yiyecek bir şeyler buluyordu, evi temizleyip tanrılara ibadet ediyordu; tıpkı bizim kuşatma yıllarında Aldlar’ın zulmü altında yaptığımız gibi. Kahramanlar dağdan indiğinde büyük bir şölenle karşılanmıştı. Ben bu şölendeki yiyeceklerin neler olduğunu ve kadınların bunları nasıl bulabildiğini bilmek isterdim.”
— Ursula K. Le Guin, Sesler (2006)
46 notes
·
View notes