Tumgik
#laktikasit
mcavusoglu · 1 year
Text
Sıcaklar, tatil aktiviteleri; deniz, kum güneş… Çocukların bağışıklık sistemi ve gelişimi yaz aylarında da desteklenmesi gerekebilir. Çocuklar için özel olarak tasarlanmış Kids Vitamin Mineral Plus ve Kids Omega-3; temel vitaminler, çinko, probiyotik ve omega-3 yağ asitlerinin sağlanmasına yardımcı olur. Ürün kodu: 308133
*D vitamini, çocuklarda bağışıklık sisteminin normal işlevine katkıda bulunur (20.04.2023/ 32169 gıda ve takviye edici gıdalarda sağlık beyanları kullanımı hakkında yönetmelik).
**Yasal mevzuat uyarınca koruyucu içermez.
amway.com.tr/tr/login/register/customer/abo/7956751 Bu linke tıklayarak kayıtlı müşteri olup tüm ürünleri indirimli alabilirsiniz #amway #nutriway #besindestek #gıdatakviyesi #cvitamini #bağışıklık #zindelik #dvitamini #çinko #sağlıklıyaşam #laktikasit #probiyotik #omega3 #balıkyağı #Kids #çoçuklariçin
0 notes
peelingmarket-blog · 2 years
Photo
Tumblr media
LaktikAsit https://www.dogaleczane.com.tr/laktik-asit/
0 notes
hayrulvarisin · 3 years
Photo
Tumblr media
Glialar nöronları destekleyen beyin hücreleri olarak bilinirler. Ancak son çalışmalar bilgi prosesi dahil çok daha kompleks fonksiyonları olduğunu gösteriyor. Nöronlar hızlı ve güvenilir bir şekilde elektriği iletebilmelerinden dolayı bilginin temel işlem merkezi olarak görülür. Nöronlardaki iyon kanalları aksiyon potansiyelinin üretilmesini sağlarlar. Glialarda ise bu kanallardan çok az olması elektrik iletiminde onları geride bırakarak, bilim dünyasının nöronlara daha fazla yoğunlaşmasını sağladı. Enerji, nöronlara kan damarlarından glial hücreleri olan astrocyte lar aracılığıyla lactate ya da laktik asit formunda geçer.  Bu proseste nöronun ihtiyacı olan tüm enerji damardan nöronlara geçmek zorunda. Bilim insanı Chakravarthy'nin takımı burada astrocyte-kan damarları ve nöron-astrocyte arasındaki iletişimde bir öğrenmenin gerçekleşmesi gerektiğini söylüyor. "Damarlar çok yüksek miktarda enerji taşıyor. Nöronlar ise bu miktarı depolayamazlar. Bu yüzden her bir aşamada çeşitli tampon görevi görecek akıllı yapılar gerekiyor." Bilgisayarda modellenen yapay nöron ağına glial hücresi olan astrocytelar düzenleyici birimler olarak katıldığında glia hücreleri nörona gelen input ağırlığını, output sinyalini ya da ikisini birden değiştirebiliyordu. Bu veriler glia hücrelerinin beynin kompleks yapısında, plastisite yeteneğinde ve bilinç gibi fonksiyonların ortaya çıkışında önemli bir rolü olabileceğini düşündürtüyor. #beyin #brain #nöron #plastisite #gliahücreleri #glia #astrocyte #lactate #laktikasit #iyonkanalları https://indiabioscience.org/columns/general-science/the-journey-of-glia-from-mind-to-machine https://www.instagram.com/p/CSwbA_1DdmJ/?utm_medium=tumblr
0 notes
foodywood · 4 years
Text
Şekerden Ekmek Mayası
Tumblr media
Pandemi döneminde ekmek yapmayı denemeyen yoktur sanırım. Ekmeğin en temel malzemeleri #un, #su, #tuz ve #maya dır. Peki, ekmeğinizi kabartan mayanın şekerden üretildiğini biliyor muydunuz?
Gıda fabrikalarında, işleme sonucu büyük miktarlarda gıda atıkları oluşmakta ve bunların bir çoğu anında imha edilmekte veya daha düşük teknolojiler kullanılarak ekonomik değeri az olan ürünlere (hayvan yemi, gübre, vb.) dönüştürülmektedir (1).
Şeker fabrikalarında, #şeker üretimi sırasında kristalleşmeyen şuruplardan oluşan #Melas, şeker fabrikalarının en önemli atıklarından biridir.
Atık olarak kalan melas; #etanol, #ekmekmayası üretiminde, tek hücre proteini ve #laktikasit üretiminde kullanılabilir. Melas kristalize olmaz, ucuzdur, her zaman bulunabilir ve endüstriyel etil alkol üretimi için de uygundur(2).
Ekmek mayası üretiminde hammadde olarak en çok melas, ayrıca tahıllar ve nişasta şurupları kullanılmaktadır. Bu hammaddeler tamamen ülke koşulları ile ilgili olup, ülkemizde şeker pancarı melası kullanılmaktadır.
Ekmek Mayasının Üretim Aşamaları;
Melasın hazırlanması, Ana mayanın elde edilmesi, Mayanın elde edilmesi ve Mayanın ayrılması, paketlenmesi, depolanması şeklindedir.
Melas, ekmek mayası üretiminde doğrudan kullanılamaz. Dolayısıyla, öncelikle Melasın hazırlanması aşaması vardır. Daha sonra diğer adımlar takip edilir.
İlk olarak, fermantasyon yeteneği yüksek ve açık renkli maya elde etmek için, aynı zamanda mayanın muhafazasını kolaylaştırmak amacıyla, özellikle melastaki renk maddelerinin ve diğer yabancı maddelerin uzaklaştırılması gerekir.
Ekmek Mayası Üretiminde Kullanılan Mikroorganizmalar
Ekmek Mayası Üretiminde Saccharomyces cerevisiae türüne ait suşlar kullanılır. Bu maya suşları;
-Isıya dayanıklı olmalı
-Çabuk çoğalabilmeli
-Enzimatik etkinliklerini uzun süre koruyabilmeli
Ayrıca;
-Hamuru fazla kabartma özelliğinde olmalı
-Ekmeğe yabancı tat ve koku vermemelidir(3).
Saccharomyces cerevisiae, tomurcuklanan bir maya türüdür. Eski çağlardan beri #bira, #şarap ve #ekmek yapımında kullanılmasından dolayı en önemli maya türü olduğu söylenebilir (4).  
Saccharomyces cerevisiae mayaları aynı zamanda alkol ürettiğinden ortamın havalandırılmasıyla mayaların fermantasyona yönelmeleri engellenecektir. Bu nedenle, bu maya melastan etil alkol üretiminde çok yaygın olarak kullanılmaktadır (2).  
#Etanol genellikle ekmek mayası olarak da bilinen Saccharomyces cerevisiae tarafından fermentasyon ortamında kullanılması sonucu elde edilir. Şeker sanayi atığı olan melas gibi yüksek oranda glikoz ihtiva eden kaynaklardır ve hiç bir ön işlem yapmaya gerek duymaksızın fermantasyon ortamına eklenebilir (5).
Kaynaklar
1. Yağcı, S., Altan, A., Göğüş, F., Maskan, M., 2006, Gıda Atıklarının Alternatif Kullanım Alanları, Türkiye 9. Gıda Kongresi, Gaziantep Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Müh. Bölümü, GAZİANTEP
2. Şener, A., Ünal, M.Ü., 2008, Gıda Sanayii Atıklarının Biyoteknolojik Yöntemlerle Değerlendirilmesi, Türkiye 10. Gıda Kongresi, Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Gıda Müh. Bölümü, ADANA
3. Özçelik, F., Ekmek Mayasi Üretimi, Ankara Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Gıda Müh. Bölümü, ANKARA
4. https://tr.wikipedia.org/wiki/Saccharomyces_cerevisiae
5. Meral, R., Kanberoğlu Saydan, G., 2012, Tahıllardan Etanol Üretimi, Iğdır Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Der. / Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 2(3): 61-68, IĞDIR.
1 note · View note
antik-storee · 5 years
Video
#medikalmasaj #boyunmasajı #boyun #boyunfıtığı #başağrısı #boyunağrısı #migren #migrentedavisi #depresyon #depresion #fibromiyslji #fibro #fibromyalgia #derindokumasajı #medikalmasaj #laktikasit #stress #fibroz #stretching #sinirsıkışması #spormasajı #guasha #guashamasajı KUANTA TERAPİ Kuanta Terapi Yaşam Ekolü Ümit Suat Tuncel Tıbbı Masör ve Masaj Terapisti 0532.437 81 47 (İzmir, Turkey) https://www.instagram.com/p/B08f7FPHbM6/?igshid=h92fpww74owy
0 notes
mertkayhan · 8 years
Text
Yorgunluk
Orta şiddetten maksimal şiddete doğru artan egzersizlerde Hidrojen iyonları (H+) artmaya başlar ve kas içi PH seviyesini düşürerek kas performansını etkiler. Anaerobik glikoliz (yüksek yoğunluklu egzersizlerde kullanılan) baskın enerji sistemi olarak kullanıldığında yüksek miktarda laktik asit ve H+ üretilir ve böylelikle kas içi PH düşüş gösterir. PH’ın bu düşüşü kassal yorgunluğun sebebi olarak gösterilmektedir (Culbertson ve ark., 2010). 
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler                                                                                                  
1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır.
Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler.
Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır.
Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir. Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar. Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur. Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır. Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır. Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür. Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur. Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür. Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir. Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında 1-) Gökçek İksiri 2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür. Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir. 2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir'i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir.Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, fakat karpuz da tatlıdır ve bu da mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içer Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
peelingmarket-blog · 5 years
Link
Laktik Asit, Lactic Acid Resmi satış sitesi https://www.peelingmarket.net/laktik-asit/
Tumblr media
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler 1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır. Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler. Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır.  Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha ��ok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir.  Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar.  Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur.  Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır.  Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır.  Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür.  Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur.  Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür.  Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir.  Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında  1-) Gökçek İksiri  2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür.  Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir.  2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Bazı Firmalar sahte ürünler üreterek insan sağlığını tehdit ediyor
Ben İbrahim GÖKÇEK, 32 yıl boyunca alternatif tıp ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra, bilgi ve birikimlerimi 3 ciltlik bir kitapta topladım. Bunun yanında İksir, Tonik, Jel, Tentür, Ozon yağı ve Bitki Çayları gibi bitkisel yan etkisiz ürünler ürettim. Bugünlerde de en son geliştirmiş olduğum ürünlerden, düşük tansiyon problemi olanlar için Cemre İksir ve Cemre Tonik ürünlerinin, çalışmalarımdan daha önce haberi olan eski bir çalışanım tarafından, Kibirli firmasına servis edilip, bu ürünün, sözde iki doktorun icat ettiği söylenerek piyasaya sürülmeye başlanmıştır. Cemre ürünleri formulasyon ve geliştirme olarak tamamiyle bana aittir. Sahtekârlık, kalpazanlık ve sahte ürün üretmekte çok yetenekli olan Kibirli firması benim çalışmalarımı taklit ederek insanları sömürmeye çalışmaktadır. Ayrıca bu insanlar ne yaptığını bilmeden üstünkörü çaldıkları bilgilerle bu ürünleri çıkararak insan sağlığıyla oynamaktadırlar. Örneğin; Cemre İksir ‘inin bileşimindeki bitkilerden bir tanesinin eksik olması ya da oranlarının yanlış olması durumunda şiddetli baş ağrısı yapar, farklı bitkilerin karıştırılması ise çözülen iltihabın böbreklerden atılamamasına sebep olur bu da insanda kronik böbrek yetmezliğini tetikleyebilir. Biz ürünlerimizde böbrek yetmezliğini önlerken, taklitci insanların yapmış olduğu ürünlerle, sağlıklı böbrekleriniz bile iflas ettirebilir. Sonuçta bu firma ve emrinde ki bu zavallı iki doktor (gerçek doktorları tenzih ederim) önce babaları gibi Azerbaycan'a gidip oradaki üniversitelerden ücret karşılığı Prof. lük diplomalarını satın alsınlar. Bu kişiler ABD'de FDA tarafından iç kanamalara sebep olduğu gerekçesiyle yasaklanan "Reishi Mantarı"ndan ürünler yapıp satıyorlar. Yani insan sağlığını hiçbir şekilde önemsemeyen, araştırmadan yoksun gözünü para hırsı bürümüş bu insanlara kanmayınız, itibar etmeyiniz, kanarsanız hem sağlığınız bozulur hem de paranızdan olursunuz. Bu sahtekarların üretmiş olduğu ürünleri kullanırsanız faydası olmaz, çünkü Bizim ürettiğimiz Cemre iksirde sarımsak ve zencefil konsantre halde iken bu taklitçilerin ürününde sarımsak bulunmamaktadır. Yani Gökçek Tentürü kopyalamak istemişlerdir ve çok özel bazı bitkileri de içinde barındırmamaktadır. Örneğin Türkiye’de 90 çeşit alıç, 52 çeşit kekik, 83 çeşit ada çayı, 40 çeşit papatya yetişir. Bu bitkilerin bir kısmını özel olarak Uludağ, Keşiş Dağı, Kaz dağları veya Beydağlarından özel izinle toplatmaktayım. Örneğin: Adaçayları içinde sadece bir tür şifa maksadıyla kullanılır. Peki, bunlar hangi adaçayı şifalı hangisi değil biliyorlar mı? Hayır, bilemezler çünkü kalpazanın ilimle ilgisi olamaz. Sözde doktor, gerçekte kalpazan olan bu kişiler ne anlar iksir, tonik, tentür, diyet ve aloe vera jel, ozon yağı ve diğer ürünlerden ve bu ürünlerin formasyonundan. Burada 3 ciltlik “Şifalı bitkiler ve Alternatif Tıp” isimli kitabı yazan (bu kitap; bu alanda son 1000 yılın ilk ve tek ilmi kitabıdır, Çünkü bu kitapta 1000’den fazla klinik araştırmaya yer verilmiştir.) Ayrıca kendi çekmiş olduğum 7000 şifalı bitki fotoğrafını yandaki linkte www.dogaltedavi.net görebilirsiniz .En önemlisi de yakalandığım hastalıklardan kurtulmak için binlerce bitkiyi kendi üzerimde denedikten sonra bu ürünleri geliştiren tek kişiyim. Romatizmaya karşı 4 yıl ve alerjiye karşı 17 yıl araştırma yaptıktan sonra bir buluş yaptım. Örneğin Aloe vera kaynatılmaz, haşlanmaz ve ekstresi yapılmazsa ancak o zaman % 100 doğal olur ve dünyada ilk ve tek doğal aloeverajeli ben ürettim ve 19 yılımı aldı. Dünyanın en büyük firmaları dahi aloevera jeli doğal üretemedi. Nemrut öldü, Hz. İbrahim Rahmana kavuştu, fakat Nemrudun varisleri ile Hz. İbrahim’ in varisleri arasında ki mücadele kıyamette kadar devam edecektir.
Cemre Tonik: Cemre Tonik Gökçek Tonik ten farklı olarak tuzsuzdur.Yüksek Tansiyon problemi, kronik böbrek yetmezliği veya tuz alerjisi olanlar için üretik ve diğer özelikleri aynıdır.Bu bildiğimiz lahana suyu değildir, birleşiminde aryıca bazı şifalı bitkiler: lahana suyu, sirke, maydanoz, yara otu, tarçın, zeytin yaprağı, kekik, altın başak otu, atkuyruğu otu, zerdeçal, zencefil vs içerir.Bu nedenle sadece lahana suyu olarak anlaşıldığı için Gökçek Tonik olarak isim değişikliği yapmak zorunda kaldık. Metilmetioninsulfoniumbromit ve sütasidi bakterileri içerir.Normal olarak B12-Vitamini sadece hayvansal besinlerde bulunur. Cemre Tonik ilaç değildir. Allerjinin oluş sebebi gastrite sebep olan halicobaker pylori ve bağırsak mantarlarıdır. Bu bakteri ve mantarlar toksik maddeler üretirler ve bunlardan en önemliside zehirli gazlar (etan, metan, propan, heksan), zehirli alkoller (etanol, metanol, propanol, butenol vs..) ve biyojen aminler üretirki bunlardan en önmliside histamindir. Histamin damarları ve bronşları büzer, hücre memranını sertleştirir. Böylece hücreler alerjenlere karşı aşırı tepki gösterir ve allerji ortaya çıkar. Histamini dengelemek için sürekli kortizon vermek çare değildir. Ayrıca vücudun kendi üretiği kortizonla suni dışarıdan alınan kortizon farklıdır. Kimyasal olarak aynı olabilir. Ama vücudun üretiği kortizonun hiçbir yantesiri olmazken kimyasal ilaç olarak alınan kortizon büyük tahribatlar yapar ve bunların başında; depresyon, kemik erimesi, derinin incelmesi, yüz şişmesi, kaserimesi vb.., yan tesirleri vardır. Kaşıntının sebebide bağırsak mantarlarının üretiği toksik maddeler (mikotoksinler) olup, tedavisi ancak ve ancak bağırsakalrı bu mantarlardan tenizlemekle olur. Örneğin kasık, makat, ense, dizboynu, dirsekboynu ve ayak mantar ve kaşıntısını sayabiliriz. Sütasidi bakterileri (Laktik asit bakterileri (LAB)): Sütasidi bakterilerinin bir çok alt grubu vardır ve bunlardan ikisi grubu çok önemlidir ve bunlardan bazı laktobaziller: l. acidophilus, l. casei, l. plantarum., l. reuteri, l. rhamnosus, l. gasseri, l. johnsonii, l. paracasei, l. bulgaricus, l. alactus, l. fermentum ve l. helveticus ince bağırsaklarda ve bifidobacteriumun alt grubundakiler: b. animalis, b. bifidum, b. breve, b. infantis ve b. longum kalın bağırsaklarda bulunur. Bu bakterilerin özeliği laktozu (sütşekeri), sütasidine (laktik asit) dönüştürmesidir. Sütasidi bakterileri en önemli probiotiklerdendir. Sütasidi bakterileri bağışıklık sistemini güçlendirir, allerjiyi önler, laktoz?un sindirilmesini sağlar. Sütasidi bakterileri içeren yiyecek ve içecekler günümüzde moda haline gelmiştir. Sütasidi bakterileri aldığınızda bağışıklık sistemini kat kat yükseltiği görülmüştür. Eskiden turşu, kefir ve ekşi süt?te bu sütasidi bakterilerinin fermentesyonu (mayalamsı ile bakterilerin bozulması veya yok olması önlenmiştir, yani bir çeşit dondurulmuştur. Lahana içince sütasidi bakterileri harekete geçerler ve en etkili antibiyotikten daha etkili olup hiçbir yantesiride yoktur. Günümüzde vitamin, mineral vs hapları özeliklede çok tehlikeli atibiyotikler kulanılıyor ve bu antibiyotikler bağırsaklara atılan mini atom bombası gibi milyarlarca faydalı bakteride yokedilmektedir ve insanlar sürekli hastalanmaktadır. Bağırsaklarda 1-10 katrilyon faydalı bakteri vardır ve bu bakteriler bizim için vitaminler üretirler, yağasitlerini parçalarlar. Arı kendisi için bal yapar, ama balın belki % 1’ini kendi yer diğerini insanlar. Bağırsak florasının (faydalı bakterilerin) üretiği vitaminlerinde çok büyük bir kısmı insanın sağlığı için kulanılır. Sütasidi bakterileri üzerine 20. yüzyılın başında Paris?te Pastör-Enstitüsünden Ukranya asıllı immunolog ve mikrobiyolog Metchnikoff Kafkaslar ve Bulgaristan?da yaşayan köylüler üzerinde yaptığı araştırmalarda burada yaşıyan insanların ekşi süt ve lahana turşusu kulandıkları ve bu nedenle çok uzun ömürlü oldukları tesbitedilmiştir. Sütasidi bakterilerinin üretiği bakterizitler (payolojik bakterileri öldürücü maddeler: Laktocin, Acidolin, Nisin, diasetil-2,3-butandiol) hatalığa sebep olan bakterileri bu maddeler yokeder. Böylece faydalı bakteriler çoğalırken zararlı bakteriler azalır. Japonyalı mikrobiyolog Shirota 1930-40 yılları arasında yaptığı araştırmalarda endüstrileşme ile birlikte insanlarda bir çok hastalık ortaya çıktığını bunun önlenmesinin ancak ve ancak bağırsak florasını rehabilite etmekle mümkün olduğunu tesbitetmiştir. Türklerin binlerce yıl önce geliştirdiği turşu ile bağırsaklardaki faydalı bakteriler artarken zararlı bakterilerin azaldığını görmüştür. Bu yöntemi geliştirmişler ve günümüzde bir çok besin maddesinde artık laktobaziller bulunmaktadır. Hatta lactobazillus acidophilus LA-5 ve Bifidobakterium lactis BB-12 probiyotik olarak ilaçları yapılmaktadır. (Antibiyotik canlıya karşı ve probiyotik canlı için anlamına gelir). Sütasidi bakterilerinin en önemli iki alt grubu Laktobazillus ve bifidobakterium türleri besinleri bozulmadan korur ve diğer zararlı bakterilere yaşam ortamı tanımaz. Laktobaziller hem oksijenli (areob) ve oksijensiz (anaroeb) ortamda yaşayabilmektedir. Bu bakteri kişinin ağıziçi, ince ve kalın bağırsak ve deride vede vajinada bulunur. Laktobaziller çubuk şeklinde iken, bifidobakteriıum ise Y şeklindedir. Bifidobakterileri ise genelikle kalın bağırsakta yaşamaktadır. Sütasidi bakterilerin etki şekli nasıldır? Sütasidi bakterileri mide ve bağırsakalardaki yerleşik olan patalojik bakterileri vede besinlerle alınan patolojik (hastalık yapıcı bakterileri yokeder. Laktobaziller: 1. ) Patolojik bakterilere karşı küçük molekülü karbonikasit (formikasit, asetikasit, laktikasit, propionikasit sütasidi (laktikasit)) üretir. Bu asitler bağırsak içinde asit konsentresini artırır ve patolojik bakterilerin ölümüne sebep olur.  2. ) Uygun şartlarda sütasidi bakterileri hidrojenperoksit üretir, bu hidrojenperoksid patolojik bakterileri yokeder.  3. ) Sütasidi bakterileri bakterizitler (laktocin, nisin, acidolin ve diasetil-2,3-butandiol) üretir ve bu bakteriozitler patolojik bakterileri öldürür. 4. ) Sütasidi bakterileri (laktobaziller ve bifidobakteriler) immün sistemini güçlendirir. 5. ) Laktobaziller bağırsak mukazası üzerinde bir biofilm oluşturur ve böylece allerjiyi önlemede önemli rol oynar, çünkü allerjiye sebep olan antijenler muhazaya etki yapamaz. 6. ) Laktobaziller sütşekerini (laktoz) porçalayan laktaz anzimi üretir. Laktaz laktozu (disakkarid) oluşturan glukoz ve galaktoz?a ayırır. Laktoz ince bağırsaklarda laktaz tarafından parçalanmazsa kalın bağırsakalardaki diğer bakteriler tarafından normal olan glukoz ve galaktoza ayrılmayıp, metan, karbondioksit ve hidrojen gazı gibi gazlar üretilir. Buda kişinin karnın sürekli şiş olmasına neden olur.  7. ) Bağırsaklardaki bazı bakterilerin üretiği anzimler (beta-Glucuronidaz, azoreduktaz, nitratreduktaz) kanserojen olabilecek özeliklerdedir. Laktobaziller bu kanserojen özelikteki anzimleri azaltır. 8. ) Sütasidi bakterileri (latobaziller ve bifidobakteriler) makrofajı aktifleştirir, yani patolojik bakteriler karşı hem hüceler arasında hemde sıvılı alanda daha etkin olur. 9. ) Sütasidi bakterileri immunglobulin A oranı artırır, igA mesane, bağırsaklar ve sütün içinde bulunur ve bakterilere karşı bir bariye oluşturan antikordur. Laktoz nasıl daha iyi hazmedir? Laktozintoleranz (laktoz hazmısızlığı süt emen insan veya hayvanda emmeyi bıraktıktan sonra laktozintoleranz rahatsızlığı ortaya çıkar. Laktoz yani sütşekeri bir disakkarid olup glukoz ve galaktoz moleküllerinden oluşur. Bu molekülü laktaz enzimi önce glukoz ve galaktoza vede sonra sütasidine dönüştürür. Bu enzim ince bağırsak mukazasında bulunur. Yaş ilerledikce veya sütasidi bakterileri azalınca laktaz enzimi azalır ve laktoz moleküllere ayrılmadan kalın bağırsağa geçer. Kulanılan kimyasal ilaçlar, özeliklede antibiyotikler, kola, fanta gibi aşırı katkı maddeli içeçekler, hamburger, chesburger gibi lifsiz besinler bağırsakalrdaki faydalı bakterilerin azalmasına ve onun yerine patolojik (hastalık yapıcı bakterilerin çoğalmasına neden olur. Peynir kanın asitlnemesine ve uzun vadede iltihaplı hastalıklara, siyah çay bağırsakları kurutarak vitamin ve mineral alınmasını önler vede et ve et mamüleri aşırı ve sürekli alındığında asidoza sebep olur ki sonu romatizmalı ve ağrılı hastalıklardır. Kalın bağırsakalardaki patolojik bakteriler laktozu metan, karbondioksit ve hidojen gazına dönüştürür. Metan gazı kişide yorğunluk, halsizlik ve dermansızlığa sebep olur. Bu gazlarda karında şişkinliğe sebep olur. Kalın bağırsakalardaki faydalı bakterilerin azalması ile onun yerine yerleşen bakteri ve mantarlar toksik maddeler üretirler ve kişide allerji, immün zafiyeti, kabızlık, ishal, hormon anormalikler ve hatta depresyona sebep olurlar. Bağırsaklardaki patolojik bakteriler ve mantarlar proteinı aminoasitlere dönüştüreceklerine biyojen aminlare dönüştürürler. Örneğin aşırı oranda histamin ortaya çıkar ve buda kişide allerjiye sebep olur. Hastalıkların % 99'u bağırsak florasının bozulması nedeniyle olur.Bu iki ürün bağırsak florasını yeniden sağlıklı ortama dönüştürür. ................................................... Kibarlı Doğal SağlıkÜrünleri Dr. Mustafa Eraslan'dan inciler: Bugün 07.10.2011 saat 19.00 gibi akşam Tempo Tv yiizlerken Mustafa ERASLAN'IN programı ile karşılaştım, ne diyor diye birazdinlemek istedim çok komik şeyler söyledi ve beni güldürdü.Efendim dostlarımlaotelde idim oradan boylu boslu bir karı koca geldiler ve ortalarında 4-5yaşalarında bir çocuk vardı çocuğu sarıp sarmalamışlardı.Geldiler ve banateşekkür ettiler ''Hocam Panax kullandık çocuğumuz oldu sağolun dediler''demişler.Lafa bak.Panax dediğin ürün kaç yıldır piyasada 2 yıldır.Peki bu çocuk4-5 yaşındaysa anne ve babası nasıl oluyorda panax kullanarak çocuk sahibioluyor.Çok komik değil mi? Ben çok güldüm ama bu durmumdan haberdar olmayanlargülebildimi? İSTEYENLER benimle ilgisi olmayan bir site var oraya bakarakbunlar hakkında daha geniş bilgi sahibi olabilirler.http://www.sikayetvar.com/arama/?typex=1&q=kibarlı&x=0&x=24&y=14 Size bir hikaye anlatayım Mustafa bey: Benim küçüklüğüm13 yaşına kadar köyde geçti.Köyümüzde çok güzel bir köy odası vardı.Sonbahar,kış ve ilkbahar aylarında takriben heryıl bu köy odasında 7-8 ay sohbetlerolurdu.Rahmetli amcam Hz. Aliden, Battalı Gaziden ve Eba Müslimden hikayelerokur veya dini sohbetler oldurdu ve hergün toplantıya 25-40 kişi katılırdı vehemen hepsi yaşlı insandı çocuk olarak sadece ben katılırdım, çünkü busohbetleri severdim.Karlı soğuk bir kış günü yine güzel sohbet sırasında anidenDursun ağa koşarak içeri girdi ve ''Köyü bir kurt sürüsü bastı en az 50 kurtvar'' dedi.Rahmetli Babam Mehmet Ağaya göz kırptı Mehmet Ağa kurt sürüsünübende gördüm ama o kadar yoktu, olsa olsa 20 adet vardı dedi.Babam bu sefer.AliAğaya baktı, Ali Ağa ''Kurt sürüsünü bende gördüm ama o kadar yoktu olsa olsa3-4 tane'' dedi.Dursun ağa sizde beni yalancı çıkaracaksınız ayıp oluyor amadedi ve bu sırada babam söze karışan babam evet bende gördüm o bir tilkiyidibizim kümesi basmış ve tavukları öldümüş'' dedi.Dursun ağa canım benim gözümiyi görmüyor zaten olabilir kardan dolayı seçememiş olabilirim dedi ve bütünköylü gülmekten öldü. Mustafa bey böyle bir hikayeyide Almanyada yineyaşadım.Ben birgün Antalyaya gidiyorum bir arsa alacağım dedim, sözümütamamlamadan Tekin söze girdi ve evet benim Antalyada çok büyük bir çifliğimvar ve çifliği ibrahim abiye satacağım onun için Antalyaya gidiyor dedi.Benbaka kaldım.İşte Antalyada ki binlerce dönümlük çifliğinden bahsetti veballandıra ballandıra anlattı.Tekini iyi tanıyanalar güldü, tanımayanlar banabaktı.Böyle büyük bir çifliği nasıl alacaksın dediler.Bende ne söylüyeceğimişaşırdım kaldım, ama Allahtan Tekin beyimiz bana söz bırakmadı konuştudakonuştu.Tekini insanlar tanıdıkca sadece gülmek için onun yanına gidipbirşeyler sorarak onu konuştutup bol bol gülüyorlardılar.Evet herkesin birliktegüleceği o vakit yavaş yavaş geliyor.Yalancının mumu yastıya kadar deratalarımız.Bunu hem Dursun'da hemde Tekin'de gördüm.Darısı..................................... ............. ................. Varan 1.
CLAVİS PANAX UYARISI!
xprodoksit gönderdi. | 19.07.2011
TEB' den 'clavis panax' uyarısı Türk Eczacıları Birliği, kalp-damar hastalarının kullanması gerektiği iddiasıyla internet üzerinden satışa sunulan 'Clavis Panax' adlı ürünün, halk sağlığı için açık bir tehdit olduğu uyarısında bulundu.
BİTKİSEL ÜRÜNLER İÇİN “GIDA TAKVİYESİ ÜRÜN” ONAYI ALIP İLAÇ GİBİ SATIYORLAR HALKIMIZ AÇIKÇA KANDIRILIYOR!
Son zamanlarda bitkisel içerikli ürünlerin kullanımında yoğun bir talep yaşanmaya başlandı. Talebin artmasında, bu tür ürünlerin içeriğinin bitkisel olması nedeniyle sanki “hiçbir zararı yokmuş” gibi bir algı oluşmasının ve kitle iletişim araçlarının insanları yanlış bilgilendirmesinin etkisi çok büyük. Bununla birlikte, bazı sorumsuz şahsiyetlerin, bilim insanı kisvesi altında halkın iyi niyetini kendi menfaatleri doğrultusunda hiç çekinmeden kullanmakta olduğu da acı bir gerçek. Bu gibi kişilerin tanıtımını yaptığı ürünlere, “gıda takviyesi ürün” olarak onay alınmakta, daha sonra bu ürünler “çeşitli hastalıklara iyi geliyor” ibaresi ile pazarlaması yapılmaktadır. “İlaç” gibi özellikler sergilediği ifade edilen ürünler, hiçbir sağlık profesyonelinin yönlendirmesi olmadan halkımıza tanıtılarak satılmaktadırlar. Bu durum halkımızın hastalıklar ile ilgili olarak yanlış ve tehlikeli bir biçimde yönlendirilmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, ortaya çıkması muhtemel çok ciddi sağlık sorunları ve hatta ölümle sonuçlanan vakaların olması, sürece bir an önce müdahale edilmesini gerektirmektedir. “Gıda takviyesi ürün” olduğu iddiasıyla sadece internet üzerinden satışı gerçekleştirilen ürünlerden biri de “Clavis Panax”dır. Bu ürünün, “kalp ve damar rahatsızlığı ile buna bağlı hastalıkları bulunanların mutlaka kullanması gerektiği” ibaresiyle hem internet sitesinden hem de çeşitli televizyon kanallarından reklamı yapılmaktadır. Ürünle ilgili olarak bilgisine başvurduğumuz TEB Eczacılık Akademisi Başkanı ve Farmakognozi Profesörü Sayın Kemal Hüsnü Can Başer’in değerlendirmelerine göre; tamamen bitkisel olduğu iddia edilen bu ürünün içerisinde Tribulus terrestris (Demirdikeni), Avena sativa (Yulaf) ve Panax ginseng (Ginseng) bitkilerinin “hangi kısımlarının” ve “bunların ne miktarda” olduğu belli değildir. Prof. Başer’e göre internet dışından temini mümkün olmayan bu ve benzeri ürünlerin, Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almaksızın, ister ilaç isterse gıda takviyesi adı altında pazarlanması halk sağlığı için açık bir tehdittir. Bu nedenle, yasaklanması ve adli takibi gerekmektedir. Ayrıca, “Clavis Panax” isimli ürünü pazarlayan doktor olduğunu iddia eden kişi, yaptığı bu etik dışı davranış sebebiyle kendi meslek kuruluşu tarafından takibe alınmalıdır. İÇİNDE İLAÇ HAMMADDESİ OLABİLİR Prof Dr. Başer’e göre; kalp ve damar rahatsızlığı ile buna bağlı hastalıkları olan kişilerin bu ürünü kullanabilmesi için, geleneksel Çin ilaçlarında sıkça rastlanan bir tağşiş (katıştırma) şekli olan “bitkisel karışıma bilinen bir ilaç hammaddesinin katılması durumu” bu üründe söz konusu olabilir. Zira Sağlık Bakanlığından ruhsatı olmadığı anlaşılan bu ürünün içerisinde, bahsedilen drogların bulunup bulunmadığı bile belli değildir. Tüm bu nedenlerle tamamen bitkisel bir gıda takviyesi olarak lanse edilerek bu şekilde satışının gerçekleştirmesi ile halkımız en düzgün ifade ile kandırılmaktadır. Bütün bu değerlendirmeler ışığında, biz eczacılar ilkesel olarak tüm ilaç ve ilaç etkisi gösteren ürünlerin tamamının yalnızca Sağlık Bakanlığı onayı ile halka ulaştırılması gerektiğine inandığımız tekrarlamak istiyoruz. Mevzuattaki boşluklardan faydalanarak, karlarına kar katmak amacıyla toplumun sağlığıyla oynamaktan çekinmeyen bahsi geçen ürünleri üreten ve pazarlayan kişileri “vicdanlı” davranmaya davet ediyor, bu ürünlerin satışı ve kullanımı konusunda tüm toplumu bir kere daha uyarıyoruz. Bu vesile ile doktor tavsiyesi ve eczacı danışmanlığı olmadan hiçbir ürünün kullanılmaması ve bu tür ürünlerin tanıtımını yapan kişilerin de bilimsellik kisvesini kullanmalarına itibar edilmemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz. TÜRK ECZACILARI BİRLİĞİ -MERKEZ HEYETİ * PANAX Hakkında SUÇ DUYURUSU 12.11.2011
Varan 2.
PANAX HAKKINDA SUÇ DUYURUSU CLAVİS PANAX UYARISI! - Haber - www.XprodoksiT.com xprodoksit gönderdi. | 12.11.2011 Özgürce reklamı yapılan ve satılan, bitkisel olduğu için birçok kişi tarafından ‘masum’ kabul edilen ilaçların ciddi sorunlara, hatta ölümlere yol açabildiği malum. Çoğunluğu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı onaylı söz konusu ürünlerle ilgili somut bir adım henüz atılmış değil. Türk Kardiyoloji Derneği bitkisel ilaçlar yapan, yalan yanlış vaatlerle satan üç doktorla bir eczacı hakkındaAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu... Avukat Hasan Tiftik (46) geçen Şubat’a kalp krizi geçirdi, müdahaleyle tıkalı damarı stentle açıldı. Bir damarında daha yüzde 60 tıkanıklık vardı. Doktorları iki ay sonra bir kontrol anjiyosu istedi. Tiftik, reçete edilen ilaçları kullanmaya başladı. Ama bazı televizyonlarda sık sık boy gösteren Dr. Mustafa Eraslan’ın ürünlerinden Panax Clavis’i de içmeye başladı. Dr. Eraslan’ın anlattıklarından etkilendi, kestirme yoldan iyileşmek istedi. Dr. Eraslan, ilaçlarının altı ay boyunca kesintisiz kullanılmasını söylediği için anjiyosunu geciktirdi. Anjiyoya giderken “Bütün damarlarım kesin iyileşmiştir” diye düşünüyordu. Fakat yüzde 60 oranında tıkalı damarın, altı ayda yüzde 90 oranında tıkandığı fark edildi. Doktoru “Ne yaptın böyle, bu damar nasıl bu kadar kısa sürede, bu kadar tıkandı?” diye sorunca kullandığı bitkisel ilacı anlattı. Tiftik, “Belki anjiyoyu biraz daha geciktirseydim bir kriz daha geçirebilirdim. Doktorlar derhal by-pass’a aldı. Beş damarım değişti” diyor. RTÜK’E DE BAŞVURDULAR Türk Kardioloji Derneği derhal bir dava açtı. Dava dilekçesinde, Dr. Mehmet Eraslan ve birlikte çalıştığı eczacı Mustafa Ekin ve Dr. Ömer Coşkun’un “nitelikli, organize ve örgütlü dolandırıcılıkla kişilerin hayatını, sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapıp sattıkları” öne sürüldü. Ayrıca söz konusu ürünlerin reklam ve ilanlarının yasaklanması, piyasadan toplatılması, radyo ve televizyon reklamlarının durdurması ve satış hizmeti veren internet sitelerine ulaşımın engellenmesi talep edildi. Dernek, Dr. Eraslan, Ekin ve Dr. Coşkun ile yapılan televizyon ve radyo yayınları ve ürünlerin reklamlarının durdurulması için ikinci kez RTÜK’e de başvurdu. MUCİZEVİ VAATLER Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene, bitkisel destek olarak satılan ürünlerin, kalp ve damar sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylüyor: “Tanıtımı yapılan bitkisel ürünlerle çok büyük vaatlerde bulunuluyor. Toplumda en sık ve yaygın görülen kronik hastalıkları tamamen iyileştirdiklerini iddia ediyorlar. Bir ilaç nasıl olur da hem damar tıkanıklıklarını açar hem de görme bozukluğunu düzeltir, MS, Parkinson, Alzheimer’e iyi gelir, cinsel sorunları çözer, kısırlığı tedavi eder, safra kesesi taşlarını çözebilir, romatizma-eklem hastalıklarını ve tüm kanserleri iyileştirir, diyabetlilerin kan şekerini düzenler? Böyle bir ilaç, tıp devrimi demek. Çağımızın tüm kronik hastalıklarını birkaç ay içinde tamamen iyileştirdiklerini söylerken, modern tıbbın insanları ömür boyu ilaç kullanmaya mahkum ettiğini söyleyerek gerçek tedaviden uzaklaştırıyorlar. Ortalama bir vatandaş, televizyon yayınlarını izlediğinde, internet sitelerindeki bilgileri okuduğunda bunları başlı başına bitkisel bir ilaç olarak görüyor” diyor. HAYATI RİSKE GİRENLER VAR Televizyonlardan bu ilaçların tanıtımları izleyen birçok hasta tıbbi tedavilerini terk ediyor. Kimi de reçeteli ilaçlarla birlikte kullanıyor. Prof. Dr. Ergene, “Modern tıp tedavisini bırakan hastaların hastalığı ağırlaşıyor. Bitkisel ürünlerin, modern ilaçlarla etkileşimlerini bilmiyoruz. Bu bitkisel ürünler nedeniyle hayati tehlike atlatan hastalar var.” ÖLÜMDEN DÖNDÜ 61 yaşındaki Sırma Özcimbit de ‘mucizevi’ ilaçlar satan Dr. Ömer Coşkun’un ürünlerinden mağdur olan, hatta ölümden dönen hastalardan. Felç geçiren ve romatizmal kalp kapağı hastalığı bulunan Özcimbit televizyonda izlediği Coşkun’un vaatlerinden etkildi. Oğlundan kendisini ona götürmesini istedi. Dr. Coşkun hastayı muayene bile etmeden, yaklaşık 15 kutu omega 3, amber çiçeği, ginkgo biloba, turmeriç, böğürtlen kökü, kırkkilit otu, ebegümecili bitki çayı, çörek otu, vitaminler ve biberiye içeren ilaçları verdi. Tümüne yaklaşık bin lira ödeyen Özcimbit, reçeteli ilaçları bir kenara koyup bunları içmeye başladı. Özcimbit, “Televizyonda güzel güzel anlatıyordu. Umutlandım. İyileşeceğimi düşünerek aldım” diyor. Ancak geçen Temmuz’da ölümcül bir ritim bozukluğu geçirdi. Yoğun bakıma alındı, solunum cihazına bağlandı. Hastaneye zamanında ulaştığı için kurtarıldı. Doktoru Doç. Dr. Hüseyin Sürücü, “Böyle bitkisel ilaçlara koşulsuz inanan hasta çok maalesef. İnsanların sağlığını ilgilendiren bu ürünlerin Tarım Hayvancılık ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması son derece yanlış. Bu Sağlık Bakanlığı’nın işi olmalı” diyor.
Varan 3. [QUOTE=a_sarikaya;18491]Ben Ahmet Sarıkaya istanbulda borsada çalışırken çok stresli iş ortamından dolayı tansiyonum 15-16 dan aşağı düşmüyordu, kolesterolum, trigliseridim yüksek, karaciğerimde yağlanma, bağırsaklarımda hazımsızlık ve şişkinlik vardı.Sonunda baktım olmuyor ya para sağlık ve işimi bırakarak Saroza yerleştim.Hocam ben sizi yıllardır tanırım ürünlerinizinde faydasını gördüm.Fakat reklamlara kandım ve 6 ay kibarlının panax isimli kapını kullandım bir faydasını görmedim, sonrada safra kesemde oluşan taş içinde onlardan sarı bir toz aldım safra tozu diye bana bir etkisi olmadı artı ��ok ama çok fahiş paralar ödedim, keşke size gelseyim.Adamları arıyorsun cahil çocuklar çıkıyor bir cevap verebilecek bir Allahın kulluda yok hep işleri alavere dalavere.Allah bunları islah etsin.Sonunda sizin ürünleri yeniden kullanmaya karar verdim. Yarın inşallah Çanakkaleden istanbula sizi görmek için geleceğim Allah nasip ederse ordayım.[/QUOTE] Evet sizi çok iyi tanıyorum bizim eski ofise de gelmiştiniz bundan 5-6 yıl önce, bizim ürünleri çok az kullandınız ve çok kısa sürede iyileşmiş ve tedaviyi yarıda bırakmıştınız.Ben siz en az 3-4 ay kullanmanız gerekir dememe rağmen siz sadece 6 hafta kullanmış ve başkada kullanmadınız.Bizim ürünler 6 hafta kullandız tansiyon, kolersterol, trigliserid düşmüş, mide ve bağırsaklarınız iyileşmiş ve 4-5 sene rahat ettiniz.Keşke 4 ay kullanabilseydiniz., şimdi bu rahatsızlıklar olmazdı.Kibarlı'nın ürünlerini 6 ay kullanmışsınız ve faydasını görmemişsiniz. Varan 4 http://www.dogaltedavi.net/f259/kibarli_dogal_saglik_urunleri_urun_etkinligini_gostermedi-6250.html#post18794 [QUOTE=e_yilmaz;18673]Sayın Hocam annemde ileri derecede kemik erimesi mevcut malum piyasada herkesin kandırıldığı mustafa beyin güya tedavisi ilaç kullandık ancak erimeye hiç faydası olmadı, artı aylarca kullandığımız ilaçlar için bir milyara yakın para verdik. Hocam ne tavsiye ederseniz yönlendirmelerinize uyacağız artık birşeyler yapıp sonuç alamamaktan da bıktık size güveniyoruz yardım edin...[/QUOTE] Doğrusu bende çok şaşırdım bizi arayan bir çok hasta onara ulaşamadıklarından beni arıyorlar bazıları bunların üretiği panax hapının kiminde allerjik reasiyonları tetiklediği kimi kabızlığa sebep olduğundan bahsediyorlar ve hatta reishi mantarı hapı ve k1 haplarını iç kanamalara sebep olduğu bir hasta şimdi şuanda hastanede yatıyor.Hastaneden yatan Ali Duman bey lenf kanseri çok ağır bir hasta adamcağınızın üzerinde iyileşeceksiniz diye önce panax sonra k1 denmişler ve bu haplar iç kanamalara sebep olmuştur.Valla ne diyeyim Allah akıl fikir versin.Dünyanın hiç bir ülkesinde narkabuığu şimdiye kadar tıbbi maksatla kullanmamıştı bunlar kullanıyor, sanki buluş yapmışlar gibi.Reishi mantar 2002 yılından beri ABD' de FDA tarafında toksik madde oluğu yönünde ki raporlarla yasakalndı ama bunlar halla üretiyor ve satıyorlar.Benim aklım izanım almıyor. Varan 5 http://www.dogaltedavi.net/f259/kibarli_dogal_saglik_urunleri_urun_etkinligini_gostermedi-6250.html#post18794 [QUOTE=matbacier;18770]Ben engin 6-7 ay iksir, tonik, aloevera jel, damar çayı ve enfeksiyon çayı kullandım.Tansiyon ve kolesterolum 6 hafta içerisinde normale döndü, fakat trigliseridim 750 lerden aşağı düşmüyordu çok şükür bu 4. ayın sonunda trigliseridimde normale döndü.İksir kişinin cinsel performasınıda artırıyor, ama sarımsak kokusundan dolayı iksiri bırakıp tv lerde çok sıkca reklamını gördüğümüz panax hapını kullanmaya başladım.Panax 4 ay kullandım bir faydasını görmedim, satıcı ve üretici firmayı aradım kimse ilgilenmedi.Bende ibrahim gökçeki iyi tanıdığımdan belki yardımcı olur diye onu aradım.ibrahim bey panax'ın böyle bir özeliği yokdedi ve bir çok şey anlatı ama anladığım içinde ne damar açıcı ne cinsel güçü artırıcı bir bitki olamadığı, yani paramız ve zamanımız boşa gitti artı ben bu panax dan sonra kabız oldum ve kaşıntı başladı.İbrahim beyin ürünlerini kullanmadığıma çok çok pişmanım.[/QUOTE] Engin bey bana getirdiğiniz panax kutusunun üzerinde yulaf, ginseng ve çakırdiken ekstrelerini gördüm, fakat Mustafa Eraslan beyin tv lerde içinde olduğunu ideea ettiği epimedium (azgınteke otu) ekstresini görmedim.Oysa Mustafa Eraslan birleşiminde epimedim ekstraktı var diyor ve bugün tesadüfen baktım ve dikkat ettim epimedium dan bahsediyor.Fakat kutunun üzerinde epimedium yazmıyor, yani içerisinde yok demektir, yoksa nasıl etki ediyor.Olmayan bir bitki ekstraktı nasıl etki ederki bunu bilen biri varsa bana açıklasın.Bizde Epimedium Macunu üretiyoruz ve bu macunun içinde epimedium var ve bu bitki ekstraktının kilogramı Çinde 3300 USD yani çok çok pahalıdır.Engin bey allerji ve kabızlığın tedavisi biraz zaman alacak demektir, yani bozulan bağırsak floranız 3-4 ayda yeniden düzelir inş. Varan 6 http://www.dogaltedavi.net/f259/kibarli_dogal_saglik_urunleri_urun_etkinligini_gostermedi-6250.html#post18794 [QUOTE=a.duman;18381]''Ben Ali Duman Rize'den Gırtlak kanseri nedeniyle bir kaç defa tedavi oldum, kemo terapi gödüm, 1,5 yıl önce amaliyat oldum. Sonra olarak kırtlağımda bir kist oluştu bu kitleye ye karşı 8 ay Kibarlının Reishi Mantarı hapını kullandım kitlede bir milim küçülme olmadı ve kanama başlayınca korkudan Kibralı’nın REİSHİ MANTARI HAPINI BIRAKTIM.Doktorum amaliyat edemeyiz çok metazdaz oluşmuş bütün boğazı sarmış dedi.Ben ibrahim Gökçek'i aradım ve bana mayıs 2011'’de iksir, jel, kist çayı ve damar çayı gönderdi.Bu ürünleri 4 ay kullandıktan sonra 29.09.2011 Trabzon’da hastaneye gittim ve en büyüğü 10 cm olan kist 4 cm'e kadar küçüldü.Bu arada başka bir firma bana CLEVİS K1 diye hap gönderdi kansere karşı diye onuda kullanmaya başladım.Ne olduysa bu CLEVİS K1 'i kullandıktan sonra oldu ve benim boğazımda kanama başladı.İbrahim beyi aradım ne oluyor diye bana RESHİ MANTARI kullananlarda iç kanamalar oluyor bu nedenle ABD'de yasaklandı dedi.Ben Reshi Mantarı kullanmıyorum dedim, ibrahim beyde ısrarla içinde Reshi Mantarı olan bir ürün kullanıyorsunuz iyi bakın dedi.Bende ona Dr. Mustafa Eraslan'ın CLEVİS K1 hapını kullanıyorum dedim.İbrahim bey bana çok kızdı ve bu K1 ne içeriyor biliyormusun dedi.Ben hayır bilmiyorum dedim oda bu CLEVİS K1’ın içerisinde propolis var.Propolis bir zamanlar Sovyetlerde moda idi, faka propolisin siroza, yani karaciğeri iflasına sebep olduğu için yasaklandı, sen yaşadığına dua et dedi.Allah ibrahim beyden razı olsun.Az kasın iç kanamadan ölecektim, doktorlar kanamayı durduramıyor ve şimdi hastanede yatıyorum.Bana bir şey olursa bu Mustafa Eraslanın yakasına yapışın hocam Alla rızası için.Hocam iyi ki varsınız bundan kendi doktorlarımla ve bitki uzmanı olarakta sadece sizinle irtibata geçeceğim.Hoca size teşekkür etmek için istanbula geldim, ama aniden kötüleştiğimden yanınıza gelemedim hastaneye yatmak zorunda kaldım, hastaneden çıkar çıkmaz, yanınıza geleceğim.Allaha emanet olun, sağlıcakla kalın.Bunları yazması için yegenime ben rica ettim, isteyen bana ulaşabilir.'' [/QUOTE] Ali Duman beyin dostu iki doktor bugün buraya gelerek Ali beyin durumu hakkında bana bilgi verdiler.Bende Reishi Mantarını iç kanamalara sebep olduğunun bilindiğini ve ABD 'de FDA tarafından üretimin ABD de yasaklandığını söyledim ve Türkiye'de Prof.Dr. İsmail Çelik kendisi onkolog Hacettepe Üniversitesinde ve bunun toksik madde olduğuna dair raporu var, fakat bazı insanlar para kazanmak için buna rağmen bu ürünü üretmekteler, ben bunu anlamış değilim.Allahtan ki geç kalmadan Ali beyin durumuna doktorların dostlarının yardımı ile önlem alındı ve CLAVİS K1'in kullanımı yasaklandı. CLAVİS K1'in içerdiği propolis Rusya’da binlerce insanda siroza sebep olduğunda dahili olarak kullanımı yasaklanmıştır, bu nedenle propolis sadece harici olarak kremi yapılır.Dünyada ki olup bitenlerden bi haber olmak maalesef çok tehlikeli olabiliyor. CLAVİS K1'in içinde yine hiç klinik araştırmasına dayanamıyan Nar kabuğu ektresinin ne işe yaradığıbilinmemektedir, neden bu veya benzeri maddeleri karıştırp karıştırp insanlarıperişan ediyorlar.Ali bey kanama takriben 3-4 günde yok olur, fazla stres yapmayın tedavi ederiz inşallah.Çok şükür sizin durumunuzu geç olmadan farkettik, bazılarına maalesef yetişemiyoruz ve Allah korusun çok geç kalınıyor. Varan 7. http://www.dogaltedavi.net/f221/ulseratifkolit_ulseratif_kolit_ulseratif_kolitis_bir_kalin_barsak_hastaligi-3782-2.html#post19323 [QUOTE=d.aslan;19315]Ben Dilek Aslan Konya'dan bende yıllardır ülseratif kolit var ve Kibarlı reklamlarından dolayı Cemre Ab-ı Hayat Suyu aldım kullandım tam 10 gün sonra kanama başladı.Kibarlıyı aradım bende kanama yoktu ishal oluyordum ne oldu da kanama başladı dedim geçer geçer dediler.Fakat kanamalar 15 gün geçmesine rağmen makattan gelen kanama durmadı.Kibarlıyı yine aradım geçer geçer dediler baktım onlar ben ölsemde bunların umurlarında değil.İnternetten tekrar araştırma yaptım ki Cemre ab-ı hayat dedikleri lahana suyu ve ve zencefilli limon suyunun Gökçek Tentür ve Gökçek Tonik'in çakma versiyonu olduğunu öğrendim.Kibarlıyı yine aradım siz sahtekarsınız sahte ürünler üretip insan sağlığı ile oynuyorsunuz dedim.Bana ağır küfürler ederek telfonu yüzüme kapattılar ve istediğin yere şikayet et dediler.Doğrusu bunlar bu cesareti nereden alıyorlar anlamadım, adamlar açıkca beni tehdit ettiler.İbrahim beyi aradım iyi ki bıraktınız iç kanamadan ölebilirdiniz asla kıbarlı ürünleri kullanmayın çünkü bunlar içeriğinde ne olduğunu bilmedikleri ürünlerin benzerlerini üretmeye çalışıyorlar dedi ve bana iksir, tonik, kolit çayı ve ishal çayı gönderdi.Ben ibrahim beyin gönderdiği ürünleri kullanmaya başladıktan tam 8 gün sonra kanamalarım durdu çok şükür şimdi kendimi daha iyi hissediyorum.İbrahim beyi aradım teşekkür ettim o da bana siz bir yazı yazarsanız bir çok insanı uyarmış olursunuz ve bizde size % 20 indirim yaparız çünkü tedavi süreci ülseratif kolit de 4-5 ay sürebilir dedi.İbrahim bey size müsade ederseniz ibrahim abi demek istiyorum abi siz olmasanız benim hayatım kararacaktı ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN NE MURADINIZ VARSA VERSİN.Size hayatım boyunca dua edeceğim, dualarım sizinle sizin çok çok başarılı olmanızı diliyorum.[/QUOTE] Dilek hanım evet malesef birçok şikayet geliyor, inanın hergün en az 4-5 kişi bizi arayarak kibarlı ürünlerini kullandık şöyle oldu böyle oldu diyorlar, biz bundan bir yıl öncesine kadar kibarlıya ürün veriyorduk fakat nerdeyse bir yılı geçti ürün vermiyoruz.Bu firmanın bizimle ilgisi yok desem de yine aranıyoruz.Muhtemelen televizyonlardaki programları seyredenler telefon numarasını yazarken yanlış yazıyorlar.Dilek hanım yine sizden yarım saat önce bizi arayan vatandaş kibarlı sizin bayinizdi onlarla mı çalışıyorsunuz ben eskiden sizde ürün almıştım çok iyi gelmişti, şimdide kardeşim için panax aldık hiçbir faydasını görmedik dedi.Ben ona biz kibarlıyala bir yıldır çalışmıyoruz verdiğim bayilik sözleşmesini iptal ettik ama halla bizi onlarla birlikte zannedenler var demekten artık bende usandım, fakat insaların çaresizliğini hastalığını suistimal etme kullanmanın sonu felakettir.Allah islahettin, islah olmayanların Alllah bildiği gibi yapsın, biz çakma ürün üretenleri mahkemeye verdik, yapacak başka bir şey yok sadece çok çok dikkat edilmeli rasgele bir yerlerden ürün alınmamalı. http://www.dogaltedavi.net/f259/kibarli_dogal_saglik_urunleri_urun_etkinligini_gostermedi-6250.html#post18794 Varan 8. http://forum.donanimhaber.com/m_51460993/tm.htm, Panax ve reishı mantarını şubat ayından temmuz ayına kadar aksatmadan kullanıp toplamda 1300 tl para vermiş biri olarak; İlk kullanmaya başladığımda tansiyonda bariz bir azalma oldu.Oratalama 13,8-14 den 12-12,5 seviyelerine düştü. Kan yağlarım ilaç kullanmama rağmen en düşük 235 seviyelerini görmüştü ilaçla birlikte 175-185 seviyelerine indi. Şeker seviyelerimde üç aylık ortalamada çok bir değişme meydana gelmedi. En kötüsü ilaç kullanmayı bırakınca ortaya çıktı olarak düşünüyorum.İlacı bıraktıktan 2 hafta sonra yaptırdığım tahlil sonuçlarına göre Kan yağlarım 465 seviyesine çıktı.Hiç 285 in üzerine çıkmamıştı.Kollestrol değerlerim hep normal sınırlar içinde gezerdi.O 230 seviyesine çıkmış.Tansiyonum 14,2-14,5 seviyelerine çıkmaya başladı. Tlf ile arayıp konuyu ilettiğimde bizim ilaçların öle bir etkisi yoktur deyip salladılar.Bende bir daha almadım.İşin kötü yanı gerçekten olumsuz etkisi var ise başkalarına olumlu olarak aracı olmamdır. Bu bana göre sağlık bakanlığının aslında bir işe yaramadığının göstergesidir.İnt ve TV yoluyla adamlar sağlık konusuna girmişler bangır bangır reklam yapıp ürün satıyorlar.Bakanlık sadece seyirci.Sanki olumsuz bir durum ortaya çıktığında o hastaların tedavisi ile ilgilenmeyecekmiş gibi.Alın ürün numuneleri tahlil edin inceleyin ve devlet ciddiyeti içinde gereğini yapın.Faydalı ise sattırın.Faydası yok ise halkı söyüşletmeyin. Halkı suçlayabilirler.Çaresiz olanlar en küçük çare ihtimaline bile sarılırlar.Atalarımızın denize düşen yılana sarılır sözünü unutmayalım.Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir.Bu devletin içinde bir şekilde kendine iş bulanlar,makam edinenler bunu akıllarından çıkarmasınlar.Halkı heralanda korumak onların görevidir._____________________________Allah hepimizi insan gibi insanlarla karşılaştırsın. Kim bu Dr. Mustafa Eraslan? Clavis Panax ve Reishi Mantarı hakkındaki olumlu yorumları genelikle sayıları 100 den fazla olan KİBARLI DOĞAL SAĞLIK ÜRÜNLERİ firmasının bayilerinde çalışan binlerce kişi tarafından yapıldığından olumlu yorumların % 99'u doğruyu yansıtmamaktadır. Alıntı: Kullanıcı Yorumların dan 1. halil özgen 23 Ekim 2011, 11:12 Aldığım günden 3 hafta sonra ilaç yüzünden yüksek tansiyona yakalandım. Kalp ritmim bozuldu ve kendimi oldukça yorgun hissediyorum. Ritm bozukluğundan tedavi olacağım. Eskiden 3 km koşan biriydim. Şimdi 2. kata çıkamıyorum. Beynim patlayacak gibi oluyor. İlaç bende ters etki yaptı. Aradığım kimse bana bir şey demiyor. Muhattap bulamıyorum. Doktora sordum. Hemen bırak dedi. İlacı kullandığım için çok pişmanım. Mustafa Eraslanı kimse bulamıyor. Bu doktor nerede???? http://www.kullanici-yorumlari.net/clavis-panax-kullananlari-kullanici-yorumlari.html 2. gonavy clavis panaks kullanıcı yorumları, clavis panaks kullananlar | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 23 Ekim 2011, 20:56 Bu panax ı kısa süreli kullandım son derece zararlı yan etkileri var sakın doktora danışmadan kullanayım demeyin tamamen bitlisel deniyor fakat çok zararlı sonuçlar doğurabilir….Panax kullanıp araç kullanayım demeyin , aynı firma reishi mantarını da satıyor bunun da son derece zararlı olduğu belirtiliyor yıllar önce amerikada FDA tarafından iç kanamalara sebep olduğu için yasaklanmış ama bizde çikletmiş gibi satılıyor.Tarım bakanlığındaki memurlar ne anlarsa izni onlardan alıyorlar. ARTIK ŞİFACILARI SIKI TAKİBE ALMAK GEREKİYOR SAĞLIK BAKANLIĞI NEYİ BEKLİYOR BU İŞİ BEN Mİ YAPACAĞIM. 3.m.orhan clavis panaks kullanıcı yorumları, clavis panaks kullananlar | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 23 Temmuz 2011, 10:47 damar açıcı panax nasıl üretiliyor faydalıysa niçin bukadar insan bıçak altında ülkedeki paralar yurtdışına ilaç hammade parası olarak gidiyor ülkedeki bu kadar tıp adamı demekki boşu boşuna tedavi öneriyor benim yüksek kolestrolum var 8-10 yıldır kolestrol düşürücü ilaç kullanıyorum ilaca devletin ödediği para boşunaysa devlet niçin bu konuda uğraşanlara destek olmuyor bu konuda uğraşanlar şarlatansa devlet niçin cezai müeyyide uygulamıyor nerde devlet, nerde başbakan, nerde sağlık bakanı, nerede tıp otoriteleri bu kadar vurdum duymazlık olmaz clavis panaxın faydası varsa açıklansın zararı varsa sağlık bakanı çıksın açıklasın ve müeyyide uygulansın. Bu konuda ülkemizde boşluk var fırsatçılara gün doğdu rakının ve paranın sahtesinin yapıldığı ülkemizde kimsenin bilmediği reishing mantarı ve diğerlerini kapsül içine koyup 100-200 tl.ye satanlar belkide kalpazanlardan daha tehlikeli yazıktır günahtır ayıptır herkesi göreve davet ediyorum. işin doğrusunu sağlık bakanlığı araştırsın tahlillerinin neticesi ile sertefikalandırsın ve yararı varsa açıklasın insanlarda gönül rahatlığıyla bunları kullansın teşekkürler 4.eyüp clavis panaks kullanıcı yorumları, clavis panaks kullananlar | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 29 Temmuz 2011, 16:45 bende clavis panax aldım kullanıyorum ama yazdıklarınız çok doğru kesinlikle katılıyorum ..özellikle şu kısma “” bu konuda uğraşanlar şarlatansa devlet niçin cezai müeyyide uygulamıyor nerde devlet, nerde başbakan, nerde sağlık bakanı, nerede tıp otoriteleri bu kadar vurdum duymazlık olmaz clavis panaxın faydası varsa açıklansın zararı varsa sağlık bakanı çıksın açıklasın”"” 5.erdal clavis panaks kullanıcı yorumları, clavis panaks kullananlar | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 27 Mayıs 2011, 06:57 Bu ürünü aldık kullanım bilgisi ile ilgili herhangi bir reçete ve bilgi yok yazan telefon numarasını da aradım kimse cevap vermedi sipariş alırken 126 tl gibi bir rakam yazıyordu. Bize geldi 200 tl içinde 90 kapsül varmışş. zoraki almış olduk kimse sakın almasın ve kanmasın böyle şeylere Dolandırıldık gibi hissettim kendimi. Peki ya 200 tl olmasaydı üzerimde tekrar söylüyorum bu ürünü kimse almasın. 6.cemal uzunkaya clavis panax şikayetleri | clavis panax | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 25 Eylül 2011, 08:10 clavis panax ı kullanıyorum ve çevremdeki bütün arkadaşlarıma hatta doktorlara bile tavsiye ettim ve bunun vesilesiyle onlarda siparişle getirtip kullanıyorlar ama bursada geçen haftalarda tarım fuarında kutusu 75 liraydı biz ise 124 liraya getirtiyoruz yazık değilmi bizlere nerdeyse yarı yarıya satılan bu ürünü bundan sonra ne alırım nede kimseye tavsiye ederim. Bu yazımı özellikle dr.mustafa eraslan okusun 7. sağlık clavis panax şikayetleri | clavis panax | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 09 Eylül 2011, 08:10 Bacak damar tıkanıklığımda vardı. 2 kutu bitirmeme ragmen hiç bir faydasını görmedim. 8. yasar karacan clavis panax şikayetleri | clavis panax | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 11 Ağustos 2011, 13:46 3 kutu panax aldım üçüncü kutu bitmek üzere hiç bir faydasını göremedim.Günde 2 kapsül kullanıyorum.Kayıtlarınıza bakarsanız ne zaman alındıgını görürsünüz.Tv reklamlarınıza bakılırsa Maşallah bütün kanalları işgal etmişiniz.Gayeniz milletin sırtından para kazanmakmı yoksa dertlere derman aramakmı.Bir üç kutu daha clavis panax almam mı gerekiyor bilgi vermenizi rica ederim. Yasar Karacan/Akdagmadeni-YOZGAT 9. abdullah panax kullanıcı yorumları, panax yorumları, panax şikayet | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 21 Temmuz 2011, 10:42 panax adlı damar açıcı olduğu iddia edilen ilacı by pass ameliyatı olan babam için aldık (dört kutu). Şu an yaklaşık beşinci ayını kullanmakta. Fakat şimdiye kadar herhangi bir faydasını gördüğünü söyleyemeyiz.Satan kişiye sorunca en az altı ay kullanmanız lazım diyorlar(O da dört kutu=400TL) Bakalım, altıncı ayın bitmesini bekliyoruz. 10. cemali clavis panax kullananların kullanıcı yorumları şikayetleri, clavis panax kullananları kullanıcı yorumları yan etkileri | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı10/11/2011, 09:31 ben cemali mustafa eraslanın damar açıcı ilacından dört kutuyu beş ayda içtim ama hiç faydasını görmedim elimde üç adet anjio filmi mevcuttur öncesi ve sonrası 04 /11/2011 tarihinde tarsus medikalda stent taktırdım mustafa bey hala idda ediyorsa ben burdaym devlet babada ilgilenirse her zaman yardımcı olurumm yani kısaca bunlarla kim ilgilenirse yardımcı olurum kimse insan sağlıyla oynamasın saygılarımla 11. mustafa clavis panaks kullanıcı yorumları, clavis panaks kullananlar | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı yorumları 14/11/2011, 10:47 arkadaşlar bende aldım bu ürünü 1 aydır kullanıyorum hiç bir faydasını daha görmedim / clavis panaks 12. saglık clavis panax kullananların kullanıcı yorumları şikayetleri, clavis panax kullananları kullanıcı yorumları yan etkileri | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı 15/11/2011, 05:54 Halit şahin bey, doğru söylüyorsunuz. Damarların açılıp açılmadığını ispat etmek o kadar zor değil. Ama neden bunu ispat etmiyorlar. bu ispat belgelerle olur. Demekki bir aldatmaca söz konusu. ben 3 kutu bitirdim. fakat hiç bir faydasını görmedim. 13. hasan clavis panax kullananların kullanıcı yorumları şikayetleri, clavis panax kullananları kullanıcı yorumları yan etkileri | Kullanıcı Yorumları - Gerçek Ürün Yorumları, Tüketici Yorumları, kullanıcıların yorumları, yorumları, yorumlar, orjinal kullanıcı 28/11/2011, 09:09 Ben 3 kutu kullandim hic bir faydasini görmedim daha Tansiyonum yükseldi bu da yüzlerce ilac gibi çinden ithal edilen ne oldugu bilinmeyen bir sey… Alıntı: Şikayetimvar.com dan 1.muco56yazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Özel Karışım Dediler2000 TL Aldılar! Yeğenimin hastalığı için kibarlı sağlık ürünleriniaradık. C** Ş** adlı kendisini doktor olarak tanıtan kişi yeğeniminrahatsızlığın tedavi edilebileceğini fakat ilacın özel olarak karışımhazırlanacağını ve fiyatınında 2000 TL olduğunu söyledi. Bizde M** E**'a inandığımız için 2000 TL kredikartına 12 taksitle M** Ş** adına çektirdik. ilaç geldi fakat şok olduk.Gönderilen ilaçlar şunlardır: 10 adet clavis panax, 10 adet reishı mantarışimdi size soruyorum. Bu yapılan doğrumu hepsini parasını bir seferdealıyorsunuz? Bize anlatsaydınız ilaçlar bittikçe alırdık. Bu ne insanlığa ne de ticaret anlayışına yakışır.Resmen hayal kırıklığına uğradık. Özel karışım dediniz tablet geldi. Ayrıcayavaş yavaş alacağımız ilaçları sadece kendi menfaatiniz için bir seferdesattınız. Ve bunu ilaç alan herkese anlatacağım. Resmen duygumuz rencide edildimağduriyetimin giderilmesini rica ediyorum cevabınızı mail adresime bekliyorum. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...00+TL+Aldilar! 2. genclikisteyazdı KİBARLI SİGARA BIRAKMA Ürünlerin Faydası Yok! Kibarlı ürünlerinden sigara bıraktırma ürünüolarak aldığım sarı kantoron'lu bitki tableti ile zingeber doğal ürünleri günde1 paket sigara içen biri olarak bırakmak üzere aldım. Büyük ümitlerle aldığımbu ürünlerin hiç bir faydasının olmadığını gördüm. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...n+Faydasi+Yok! 3.KARANYILDIZyazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Forza Man İlacı İşeYaramıyor! Yaklaşık 3 ay önce Kibarlı Sağlık Ürünleri'ndenFORZA MAN isimli ilacı aldım. Ancak hiçbir fayda göremedim. Bu konuyuönemsemedim ama dün bana doktorun asistanı olduğunu söyleyen biri ( ismi vetelefonu bende mevcut ) reklamlarda ki fayda iddialarının doğru olmadığını" Forza Man in işe yaramaması sebebiyle Doktor bey yepyeni bir ürünhazırladı ve bunu size ücret karşılığı hemen göndermek istiyoruz " diyerekbeni aradı. Sıkı durun aynı; metodu bana tam 20 gün önce" Ben Ö*** Coşkun'un asistanıyım . For man isimli ilaç işe yaramıyor; amasize yeni formülümüzü ücret karşılığı hemen göndermek istiyoruz " diyerekarayan bir bayanda uyguladı. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...Ise+Yaramiyor! 4.smaliariyazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Fiyatları SürekliYükseltiyorlar! Kibarlı Sağlık Ürünlerini kullanan bizlerden paraalmak için ellerinden geleni yapıyorlar.Nasıl mı ? Ürünün kullanıması için enaz altı ay kullanılması gerektiğini söyleyerek insanları alım yapma konusundateşvik ediyorlar. İlk iki aylık kullanım için 4 kutu ödemesi olan 350.00 TLcivarında benden ödeme aldılar. Sonraki iki aylık kullanım için 4 kutu + başka birürün ilavesini yoğun etki göstermesi için teşvik ederek telefonda aldırıyorlarve benden 450.00 TL daha alıyorlar. Son iki ay için 6 kutuya 580.00 TL ödemeistiyorlar. Son kullanım olduğunu bile bile ve belirli aralıklarla ürünün bitipbitmediğini aldırmak için telefonla sürekli arıyorlar. Bizler parayı sokaktabulmuyoruz. Alnımızın teriyle kazanıyoruz. Ama Kibarlı Sağlık Ürünleri'ninbaşındaki insanlar nasıl olsa eninde sonunda alacak mecbur düşüncesiyle fiyatımaksimum söyleyerek ve sözde inidirim yaparak hiç taviz ve anlayışgöstermeyerek 580.00 TL istiyorlar. Halbuki ilk defa almak ve kullanmak için kaç taklaatarak bizi ikna emeye çalışıp ve %40 - %50 gibi indirimler yaparak almayateşvik ediyorlar. Sonrasında da malum para almak için ellerinden geleniyapıyorlar. Bu insanlar bizlerin hastalıklarına yardımcıolacaklarına, fiyat konusunda yardımcı olacaklarına bizleri mağdur ediyorlar. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...;kseltiyorlar! 5. reyyan-asudeyazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Ürün İadesiniYapmadı! Birkaç gün önce Kibarlı doğal sağlık ürünlerinden1 adet reishi mantarı aldım. İnanın 1 adet kapsül kullandım. Her zaman 10'a 6civarında normalde seyreden tansiyonum 14'e 10, kalp atışım 100'ün üzerineçıktı. Kendilerine başta sormuştum benim tansiyonum bu şekilde, bunun zararıolur mu diye, bana tansiyonu dengeleyeceğini söylediler. O kadar rahatsız oldumki kendimden ümidi kestim. Sonra bu firmaya 2 defa mesaj gönderdim. Bu ürünüiade etmek istediğimi söylememe rağmen hiç ses çıkmadı. Satarken durmadanarayanlardan bir daha ses çıkmadı. Bende kendilerini şikayet edeceğimisöylememe rağmen yine ses yok. 99 TL ödeme yaptım. Hakkımı istiyorum. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...esini+Yapmadi! 6. ebrarazrayazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ İade Almadılar! Kibarlı'dan 2 çeşit ürün aldım dün geldi eşimlemüzakere yapınca kullanmaktan vazgeçtim. Hemen aradım açılmamış olan ürünleriniadesini talep ettim fakat gelen cevap oldukça ilginç. Kişisel bakım ürünü olduğu için iadesininolmadığını söylediler. 7gün içinde ambalajı açılmamış ürünü iade hakkımolduğunu söyledim kabul etmediler. Bu insanlardaki iş ahlakını anlayabilmemmümkün değil. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...ade+Almadilar! 7. gdemirbilekyazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Ürünü İade EtmemeRağmen Ödeme Yapmıyorlar! Kibarlı Sağlık Ürünleri (Kargo poşetinde iseBotanik Bahçesi yazıyor) firması tarafından nisan ayı içerisinde babama 2kutudan oluşan ve kalbe bilumum olumlu etkileri olduğu ifade edilen 200.00TL'ye 2 kutu ürün satılmış. Babam ürünü teslim aldığının ertesi günü kalpdoktoruna danıştığında ise bu ilacı asla kullanamazsınız cevabını almasıüzerine ilgili firmayı 212-553*** nolu telefondan aramış, kendisine "ürünügeri alamayız" cevabı verilmiş, daha sonra ben görüştüm iadealabileceklerini söylediler. 24 Mayıs 2011'de ürünü kendilerine kargo ilegönderdim, 25 Mayıs 2011'de ise teslim aldıklarını teyit ettim, aradan geçenyaklaşık 1 aylık süreçte en az 20 kez her bir personeli ile görüştüm. Hesapbloke oldu, arkadaş atlamış, yaaa hala yatırmamışlar mı vb oyalayıcıkonuşmaları, iade edilen ürünün parasını yatırmıyorlar. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...e+Yapmiyorlar! 8. DOGU75yazdı KİBARLI SAĞLIK HİZMETLERİ Ürünümü İade Etmekİstiyorum! 02 Ağustos 2011 tarihinde Kibarlı.com sitesindesipariş ettiğim clavis reis mantarı 99 TL kredi kartımdan 12 taksitle tahsiledilmiştir.04 Ağustos 2011 tarihinde elime ulasan ürün clavis panax olarak U**kargo ile teslimat edilmiş ve yanlış ürün yollandığından ve faturasız olduğu,herhangi bir kullanım kılavuzu olmadığından ve yanlış ürün gönderdiklerindentekrar kargo ile iadesinin ödenmesi için aynı gün iade ettim . 15 Ağustos 2011 tarihine kadar iadem gerçekleşmedi1 hafta içinde gerçekleşeceğini söylediler şu anda telefonla aradığım haldeKibarlı yani Botanik Bitkisel Pazarlama Ticaret Ltd. şirketine ulaşamıyorumşuan nasıl iademi alabilirim.Bu konu hakkında yardımcı olmanızı rica ederim. http://www.dogaltedavi.net/newthread...ewthread&f=259 9. askin.81yazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Yanlış Ürün Yollandı! www.kibarli.net adresindenPanax damar açıcı bitkisel tedavi ürünü ile beraber toplam 4 adet ürün aldım. Ödemeyi kapıda kredi kartı ile yaptım. 4 Adetürüne 440 TL ödedim. Panax yerine farklı bir ürün gönderildi ve 10 gündürherhangi bir sonuç alamıyorum. Gelen ürün üzerinde yazılı numarayı arıyorum.Siparişiniz kargoya veriliyor dendi hala bir gönderi almadım. Bayram sebebiyle biraz da bekledim düzelir diyeancak nafile. Bir hattan başka bir hatta bağlanıp bekletiliyorum sonra da hatdüşüyor. Telefon numaram alınıyor 1 saat sonra döneceğiz deniyor ve dönülmüyor. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...Urun+Yollandi! 10. ganzayazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ 2000 TL'yiTaksitlendirilmeden Kartımdan Direk Çekildi! Benim MS hastası kardeşim var, tıpta çaresiolmayan bir hastalık, bizde son çare bitkisel ilaçlara yöneldik, Kibarlı SağlıkÜrünleri Doktor M*** E*** aradık bize ilaçlar tavsiye etti aldık kullandık 1ay, 7 ay kullanmanız gerektiğini söylediler. Şimdi 2000 TL'lik ilaç siparişiverdim ve kredi kartına 12 taksit yapacaklardı ilaçla geç de olsa geldi kredikartı ekstrem geldi 2000 TL'yi taksit yapmamışlar, tek çekim yapmışlar. Ben askari ücretle çalışan biriyim, arıyorum banailaçları pazarlayan C*** beyi telefonuma cevap vermiyor, danışma hattındanarıyorum yok toplantıda yok burada değil yok biz sizi arayacağız bankaylagörüştük halletik taksitlendirdik diyorlar, bankayı arıyorum yok öyle bir şeydiyorlar. Benim ve ailemin bu ilaçlardan bir umudu kalmadı. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...Ccedil;ekildi! 11. atd32yazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Siparişim EksikGeldi! D1-E1-Panax siparişi verdim yanında hediye olaraksigara bıraktırma seti verileceğini söylediler. Fakat kargo geldiğinde eksikolduğunu açmadan F** beye ilettim, içinde var teslim al dedi. Açtığımda eksikolduğunu bir ürün daha olması gerektiğini söyledim, hakarete varan sözlersöyleyerek iade et kardeşim dedi. Kendisini şikayet edeceğimi söyledim ve telefondaalmazsan alma dedi ve yüzüme kapadı. İnanmasam ürün dahi almak istemem amakullanmak istiyorum çünkü M** E** beye inanıyorum F** bey yakışmıyor burayauyarın kendisini. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...m+Eksik+Geldi! 12. talartyazdı KİBARLI ŞİFA İade Almıyorlar! Bu firmanın milyonlarca sattığı ilaca rağmenticaret anlayışında geri iadenin olmaması çok şaşırtıcı bir durum. Medyayoluyla 21 milyon insana ilaç sattıklarını anlatıyorlar. Üstelik her lafları hayırlı olsun, selamünaleyk��m, allaha emenet ol gibi kendinden mesajlı cilalı laflar ama 1.5 ay oldubelkide 30 kere inadına aramama rağmen daha sonuç alamadım. http://www.sikayetvar.com/sikayet/no...de+Almiyorlar! 13. Şikayet No:1001516 Tüm Şikayet Konuları İade ve değişim şikâyetleri Ürün teslimat sorunları Ürün şikayetleri Müşteri hizmetleri şikâyetleri Diğer Önceki ŞikayetSonraki Şikayet
16 Kasım 2011, 13:20:57 tunsele yazdı KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Ürün İşe Yaramadı! İki kutu olarak kullandığım reishi mantarı takviyesi hiç işe yaramadığı gibi firmaya attığım maile cevap alamadım. Trigiseridim daha da yükseldi. Firmanın sadece satışta ilgisi şikayet konusunda yardımcı olmaması, şikayetimi size bildirmeme yol açtı. İlginize şimdiden teşekkür ederim. Gereğini yapmanızı rica ederim. ŞikayetVar / Şikayet Oku / KİBARLI SAĞLIK ÜRÜNLERİ Ürün İşe Yaramadı!
Raporlar aşağıda ki linktedir. Raporlar Bazı Firmalar sahte ürünler üreterek insan sağlığını tehdit ediyor Ben İbrahim GÖKÇEK, 32 yıl boyunca alternatiftıp ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra, bilgi ve birikimlerimi 3 ciltlik birkitapta topladım. Bunun yanında İksir, Tonik, Jel, Tentür, Ozon yağı ve BitkiÇayları gibi bitkisel yan etkisiz ürünler ürettim. Bugünlerde de en songeliştirmiş olduğum ürünlerden, düşük tansiyon problemi olanlar için Cemreİksir ve Cemre Tonik ürünlerinin, çalışmalarımdan daha önce haberi olan eskibir çalışanım tarafından, Kibirli firmasına servis edilip, bu ürünün, sözde ikidoktorun icat ettiği söylenerek piyasaya sürülmeye başlanmıştır. Cemre ürünleriformulasyon ve geliştirme olarak tamamiyle bana aittir. Sahtekârlık,kalpazanlık ve sahte ürün üretmekte çok yetenekli olan Kibirli firması benimçalışmalarımı taklit ederek insanları sömürmeye çalışmaktadır. Ayrıca bu insanlar ne yaptığını bilmeden üstünkörüçaldıkları bilgilerle bu ürünleri çıkararak insan sağlığıyla oynamaktadırlar.Örneğin; Cemre İksir ‘inin bileşimindeki bitkilerden bir tanesinin eksik olmasıya da oranlarının yanlış olması durumunda şiddetli baş ağrısı yapar, farklıbitkilerin karıştırılması ise çözülen iltihabın böbreklerden atılamamasınasebep olur bu da insanda kronik böbrek yetmezliğini tetikleyebilir. Bizürünlerimizde böbrek yetmezliğini önlerken, taklitci insanların yapmış olduğuürünlerle, sağlıklı böbrekleriniz bile iflas ettirebilir. Sonuçta bu firma ve emrinde ki bu zavallı ikidoktor (gerçek doktorları tenzih ederim) önce babaları gibi Azerbaycan'a gidiporadaki üniversitelerden ücret karşılığı Prof. lük diplomalarını satınalsınlar. Bu kişiler ABD'de FDA tarafından iç kanamalara sebep olduğugerekçesiyle yasaklanan "Reishi Mantarı"ndan ürünler yapıpsatıyorlar. Yani insan sağlığını hiçbir şekilde önemsemeyen, araştırmadanyoksun gözünü para hırsı bürümüş bu insanlara kanmayınız, itibar etmeyiniz,kanarsanız hem sağlığınız bozulur hem de paranızdan olursunuz. Bu sahtekarların üretmiş olduğu ürünlerikullanırsanız faydası olmaz, çünkü Bizim ürettiğimiz Cemre iksirde sarımsak vezencefil konsantre halde iken bu taklitçilerin ürününde sarımsakbulunmamaktadır. Yani Gökçek Tentürü kopyalamak istemişlerdir ve çok özel bazıbitkileri de içinde barındırmamaktadır. Örneğin Türkiye’de 90 çeşit alıç, 52çeşit kekik, 83 çeşit ada çayı, 40 çeşit papatya yetişir. Bu bitkilerin birkısmını özel olarak Uludağ, Keşiş Dağı, Kaz dağları veya Beydağlarından özelizinle toplatmaktayım. Örneğin: Adaçayları içinde sadece bir tür şifamaksadıyla kullanılır. Peki, bunlar hangi adaçayı şifalı hangisi değilbiliyorlar mı? Hayır, bilemezler çünkü kalpazanın ilimle ilgisi olamaz. Sözdedoktor, gerçekte kalpazan olan bu kişiler ne anlar iksir, tonik, tentür, diyetve aloe vera jel, ozon yağı ve diğer ürünlerden ve bu ürünlerin formasyonundan.Burada 3 ciltlik “Şifalı bitkiler ve Alternatif Tıp” isimli kitabı yazan (bukitap; bu alanda son 1000 yılın ilk ve tek ilmi kitabıdır, Çünkü bu kitapta1000’den fazla klinik araştırmaya yer verilmiştir.) Ayrıca kendi çekmiş olduğum7000 şifalı bitki fotoğrafını yandaki linktewww.dogaltedavi.net görebilirsiniz.En önemlisi de yakalandığım hastalıklardan kurtulmak için binlerce bitkiyikendi üzerimde denedikten sonra bu ürünleri geliştiren tek kişiyim. Romatizmayakarşı 4 yıl ve alerjiye karşı 17 yıl araştırma yaptıktan sonra bir buluşyaptım. Örneğin Aloe vera kaynatılmaz, haşlanmaz ve ekstresi yapılmazsa ancak ozaman % 100 doğal olur ve dünyada ilk ve tek doğal aloeverajeli ben ürettim ve19 yılımı aldı. Dünyanın en büyük firmaları dahi aloevera jeli doğal üretemedi.Nemrut öldü, Hz. İbrahim Rahmana kavuştu, fakat Nemrudun varisleri ile Hz.İbrahim’ in varisleri arasında ki mücadele kıyamette kadar devam edecektir. Yeni bir oyun: http://www.kibarlidogalsaglik.com/rehbersayfalar.php?rehbersayfa=sahtesite Bu şu demektri: 1. Panax hakkında çıkan bir çok olumsuz yazı ve yorumlardan kurtulmak için bu zaten bizim değil demek için bir taktik, çünkü açılan tazminat davaları çok 2. Panax ın sahtesi yapılıyorsa orjinalı hakkında zaten yüzlerce şikayet vardı, şimdide sahteleri üretiliyorsa binlerce insanın sağlığı tehdit ve tehlike altındadır. Bu sitede aşağıdaki linklerde sahte panax satıldığı iddea ediliyor bu linklerin çoğu kibarlı sağlık ürünleri satan bayilerin siteleri.Bu ne demektir kendi elemanları sahte ürünler üretiyorlar, orjinalı hakkında şikayetler varken sahteleri de varsa bu insaların hayatı tehdit ve tehlike altında demektir.Bazıları para için herşeyi yapabilmektedir.Bana kalırsa hayali sahte ürünler olduğunu üretmek ve ürün vermek istemediği firmaların sahte panax üretiğini ideea ederek kendini temize çıkarma ve açılan tazminat davalarından kurtulmak için yarğıyı yanıltma olabilir.Binlerce şikayet ve binlerce insanın sağlığını bozulduğunu düşünürsek, bu onlar için bir çözüm gibi gözükmektedir.Birkaç sitede değişik kutularda değişik panax türleri satıldığını iddeaa etmek güzel bir oyun.Böylece kendilerinin temiz olduklarını bu şikayetlerin kendileri ile bir ilgisi olmadığını iddeaa edecekler.Uyanıklar kendilerini akılı milleti aptal yerine koyacaklar. <<< SATHE ÜRÜN SATAN SITELER LİSTESİ >>> clavispanax.gen.tr panaxsatis.gen.tr orjinalpanax.gen.tr orjinalpanaxclavis.gen.tr kibarliurunleri.gen.tr kibarlisaglikurunleri.gen.tr sifabitki.gen.tr clavis.gen.tr clavispanaxburada.com guvendevamerkezi.com vega-mar.com sifakapinda.com sanalpazar.com panaxsatisi.com alisverisdeyiz.com makdis.com tiklasepette.com clavispanaxorjinal.com eskula.com clavis-panax.org yenidenal.com yasammarketim.com kirmizireishimantari.gen.tr megasayfa.com sifaeli.net nebbu.com corvaspanax.com ekoal.com panax.siparisiver.net alternatifecza.com gelburaya.com saglikdestek.de elfkozmetik.com kibarliclavispanax.net panaxturkiye.net telesiparis.com x-sir.com orjinshop.com clavis-panax.info mutluyasa.com bitkiselkarisim.com kampanyaliclavispanax.com kibarliclavispanax.net kibarli.gen.tr kibarlipanax.org panaxsiparis.com bitkiselkozmetikcim.com clavispanaxsiparis.com netvitrinim.com botanikecza.com devasepeti.com clavispanax-tr.com alternatifecza.com panax.tk guvendeva.com guzellikvesaglik.com vitrinalisveris.com akildakal.com orjinalclavise1.com bitkice.com medista.com.tr clavispanaxorjinal.com panax-plus.com saglampazarlama.com clavis-reishimantari.com bitkioutlet.com WebYeni.com drclavis.com indirimci.com clavis-romaflex.com istanbul.olx.com.tr panaxsiparis.net clavise1.com sifamerkezi.com orjinal-clavis-panax.com [QUOTE=abdullah. ankara]Hocam ben sizin ürünlerinizi Doğal Ecza'da sipariş verdim ve geldi, fakat bana etiketsiz şişelerde bazı ürünler geldi ve bu ürünler aynı su gibi hiçbir etkisi yok, Hocam ben sizin telefon numaranızı unutugumdan onlardan sipariş vermişti.Sizin ürünlerin etkisini biliyorum lütfen bu tür dolandırıcılarla bizi muhatap etirmeyin ve sağlığımızla oynamasınlar.[/QUOTE] Evet malesef bu tür şikayetler bize de geliyor, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya'da nerede nasıl yapıldığı bilinmeyen ürünler yapanlar var.Ulaşabildiklerimizi önlüyoruz. Kibarlı Sağlık Ürünleri pazarlama şirketine artık ürün vermiyoruz.Gökçek İksir, Gökçek Tonik, Gökçek Diyet, Gökçek Tentür, Gökçek Masaj Yağı ve çeşitli çay karışımlarını biz üretip biz satıyoruz.Sahte ürülerden kaçınmak için mutlaka bizden almalısınız.Bir dönem bu firmaya bayilik verdik ve şimdi vermiyoruz, fakat buna rağmen fahiş fiyata ürün aldıklarını iddaa edenler var şayet bu durumda olanlar varsa maduriyetlerini gidermek için hasta ve hasta yakınlarına uygun ürün vermeyi biz bir borç adediyoruz.Çok üzgünüz bizim dışımızda bizden habersiz gelişen durumlar için Bazı bayilerin insanları dolandırdıklarını farkettik ve bayiliklerine son verdik, bazı paragözler bizden 6 şiş tonik bir şişe iksir ve iki kavanoz çay alıyor ve bunu 180 tl ye satması gerekirken, bizim satış sitemiz Bitkisel Tedavi da olduğu gibi, fakat bu paragöz bazı kişiler 6 şişe tonik yerine hastaya 1 şişe tonik, iksir ve iki kavanoz çay gönderiyor ve 180 tl talep ediyor.Bu tür insanlarla çalışmamız mümkün değildir ve bu paragöz bayilerden 12 sinin bayiliğini iptal ettik.Bizim için önce insan ve insan sağlığıdır, ilkemize ters düşenler bize milyon dolarda kazandıracak olsa bile bir önemi yoktur.Nitekim milyon dolarlık bayilik sözleşmesini çöpe attım ve atarım da, tazminat ödeme pahasına da olsa Bazı hastalar ve hasta yakınları sürekli indirim yaparmısınız lütfen 10-20 size dokunmaz diyerek kendi durumlarını anlatıp, bizden yardımcı olmamızı istiyorlar dışarıdan biz çok para kazanıyormuş gibi gözüküyoruz.Fakat kimse bizim durmumuzu bilmiyor bilmeside gerekmez.Fakat sürekli indirim talebi beni rahatsız ediyor.Benim birlikte çalıştığım bir bayi bize ödemelerini zamanında yapmadı, verdiği çekler ve senetler karşılıksız çıktı.Ben çeklerim yazılmasın diye Arabamı, satım, 5 defa kredi aldım, evimi satım ve arsamı satım, ama çok şükür borçlarımızı ödedik.Nemrut ve çetesi işbirliği yaptığı firmaları ele geçirir, geçiremezse üretiği ürünleri üretebilmek için firmayı iflasa zorlar.Dios...firmasından Mehmet beyde bu şebekeye ürün vermiş.Mehmet bey beni aradı ve siz paranızı alabiliyormusunuz ibrahim bey biz paramızı alamıyoruz dedi.Mehmet beyin 400 bin liralık çek ve senetleri karşılıksız çıkmış, bana danızşan Mehmet beye vallahi yardımcı olmak isterdim ama onları biliyorsunuz işte sağlam anlaşma yapacaktınız, güvendiğiniz için şimdi birşey yapamıyorsunuz dedim.Bir kaç ay sonra Mehmet beyin oğlu Ejder bey beni aradı ve babam vefat etti, üzüntüden kalp kirizi geçirmiş.Matbacı E.. beyinde parasını vermemişler adamcağız bir çek kullanınca bir ton dayak yemiş.Nemrut ve çetesinin karşısında bu sefer ben varım.Ben kimim? Ben Hz. İbrahimin varisiyim. Evet bundan 4 hafta önce ürünlerimizi üreten sahtekarlar hakkında yazı yazdım ve bu yazıdan bir hafta sonra yani 04.11.2011 saat 18 40 gibi saldırıya ugradım.Ofisimden çıkıp evime giderken 1-0-15 metre sonra bana aniden 3 kişi saldırdı ve 3 kişide geriden takip ediyordu.Olayda yere düştüm ve tekmeler sonucu alnımın sol köşesinde bir damar yırtıldı ve oluk gibi kan kaybetmeme rağmen onlar Alman Nazileri gibi beni tepiklemeye devam ettiler.Olaya komşu esnafların yetişmesi ile canımı kurtararabilim.Haseki hastanesinde beyin kanaması olup olmadığını tesbiti için rötgen çektirdik ve sonra Şehremini Karakoluna şikayette bulunduk.Fındıkzade ilköğretim okulunun kamarasından saldırganların kim olduğunu tesbit ettim, fakat muhtemelen olayın saldırganları başka bir semtten geldiklerinden Polisin olayı çözmesi zaman alacak gibi.Adamlarda ki yüzsüzlüğe bakın hem Cemre İksir ve Cemre Tonik'in sahtesini yapıyorlar hemde bana gözdağı vermek için saldırganları gönderiyorlar.Türkiye bir hukuk devletimi değilmi bir çok faile meçhul olaylara karışan Nemrut ve çetesi hakkında neden herhangi bir işlem yapılmıyor.Bunlar derin devlette de mi derinler bunu anlıyamadım. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
HAŞHAŞ Bir Yıllık | 0,5-1,5m | 5-8 Aylar | Na,Ho | Afyonu, Tohumu, Yağı | Çok Zehirli Haşhaş, Schlafmohn, Paoaver somniferum Afyon Çiçeği Uykucu Haşhaş Familyası: Gelincikgillerden, Mohngewächse, Papareraceae Drugları: Afyon: Opium Haşhaş başı: Papaveris immaturi fructus  Haşhaşın olgunlaşmamış meyvesinin (Başı) üzerinin çizilmesi ile süt gibi bir sıvı olarak ve bu sıvı bir gün sonra sertleşerek esmer yapışkan bir madde meydana gelir işte buna Afyon (Opium) denir. Afyon veya Afyon birleşimindeki alkaloitler tıpta kullanılır, fakat zehirli ve de bağımlılık yapıcı olması nedeni ile mecbur kalınmadıkça kullanılmamalıdır.  Giriş: Bugün bilinen 30 çeşit Haşhaş türü mevcuttur, bunların en tesirlisi uyutucu Haşhaş olarak da bilinen bu tür, bu diğerleri pek kullanılmaz ve de yetiştirilmez. Haşhaşın M.Ö. 2000 yılından beri (Hithitler) insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Afyon (Opium) kullananların zaman¬la düşünemez ve çalışamaz duruma gelmeleri ve hatta bunalıma girip intihar etmeleri nedeni ile yetiştirilmesi ve kullanılması yasaklanmıştır. Haşhaş üretimi 1933`de Devlet denetimine alınması, 1954`de 35 ilde, 1970`de ise sadece 7 ilde üretimine müsaade edilmiş ve 1972`de Afyon elde edilmesi yasaklanarak sadece Haşhaş ve Tohumu üretimine müsa¬ade edilmiştir. Türkiye’de yetiştirilen Haşhaş ve tohumları Balvadinde 1983`de kurulmuş olan Afyon Alkaloitler fabrikasında işlenir. Alman¬ya’da müsaade almak şartı ile her sade tohumlarından istifade etmek için 10m²lik bir alana Haşhaş ekebilir ve ayrıca süs bitkisi olarak yetiş¬tirilmesine kimse karışamaz. Bu nedenle Almanya’da afyon tohumları oldukça çok çeşitli Pasta, Tatlı ve Sandviç yapımında kullanılır. Türki¬ye’de ise Afyon tohumlarından elde edilen Pasta ve Tatlı çeşitleri hemen unutulmuştur.  Botanik: Vatanın Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri olduğu tahmin edilmek-tedir. Yaprakları yumurta şeklinde uca doğru sivri tabanı ise kalp şeklinde ve gövdeyi sarmıştır ve kenarları derin dişli, mavimsi yeşil veya grimsi yeşil renktedir. Yetiştiği yöreye göre boyu 1,5 metreye bulabilir ve yukarıya doğru çatallaşır ve uzun bir sap üzerinde çiçek acınca doğru bir hal alır. Çiçeklerinin mavimsi yeşil tabana doğru kırmızımsı iki adet kupa yarağı bulunur ve çiçek acınca bu yapraklar dökülür, taç yaprakları dört adet beyaz, pembe, eflatun veya kan kırmızısı olabilir ve ortada bir göbek ve de etrafında döllenme tozlukları bulunur. Çiçeklerinin solup dökülmesinden sonra ortadaki göbek büyüyerek küre veya fıçı şeklinde alır. Kapsüllerin beyaz süt gibi bitki özü akar ve sıvı bir gün sonra esmerimsi yapışkan bir madde haline gelir. İşte buna Afyon (Opium) denir. Bir Kapsülün 20-50mg. Afyon elde edilebilir ve 1 kg Afyon elde etmek için 20 000 Kapsül gerekir. Kapsüllerin içi dilim dilim ve oldukça küçük böbrek seklinde esmer veya mor tohumları doludur.  Birleşimi: Afyonun birleşimindeki maddelerin %10-25ini Alkaloitler içerir ve ayrıca Proteinler, zamk, sabit yağlar ve enzimler içerir. Afyonun birleşimindeki Alkaloitleri iki grupta inceleyebiliriz; a) Morfinan grubu (Fenantrengrubu) bunun en önemli alt türevi Morfin olup %7-23 arasında bulunur ve onu %0,3-3 ile Kodein, %0,3-1 Tebain ve az miktarda Porphyroxinden meydana gelir. b) Benzilizohinolin (Benzylisochinolin) grubuna %0,8-1,5 Papaverin, %2-12 Narkotin (Noseapin), %0,1-0,2 Narcein ve az miktarda Narcotolin ile Gnoscopin içerir. Afyon alkaloitleri serbest olarak değil genellikle organik veya anorganik asitlerle ve tuzlarla birleşik olular. Mesela Meconasit, Chelidonasit, Furmarasit veya Laktikasit gibi. Tesir şekli: Ağrı kesici, sancıları dindirici, ishali önleyici, uyutucu, uyuş-turucu, öksürük kesici ve bağımlılık yapıcı özeliklere sahiptir. Kullanılması: İki türlü kullanma şekli mevcuttur; 1) Afyonun Tentür veya toz şeklinde b) Afyonun birleşimindeki alkaloit-lerinden çeşitli şekillerde ilaçlar yapılarak kullanılır. A-1) Afyon Tentürü; Alman İlac kitabında (Deutsche Arzneilbuch 10 = DAB10) göre birleşiminde en az %10 Morfin %2 Kodein (Codein) ve en fazla %3 Tebain (Thebain) olan Afyondan bir kısım (50g) ve %70'lik Etanol'dan 10 kısım (500ml) iyice çalkalanır ve böylece afyon tentürü hazırlanmış olur. Afyon basta ishal, kanlı ishal, bağırsakların yapışması sonucu kabızlık, Hischsprang Hastalığı (Kalın bağırsağın şişmesi nedeni ile kabızlık), uyuyamama, iç kanama ve korkuya karşı kullanılır. Fakat mecbur kalınmadıkça kullanılmamalıdır zira kişide bağımlılık yapar ve tedavi edici dozajla zehirleyici dozaj birbirine çok yakın olduğundan Doktor gözetim ve denetimi şarttır. Bu Tentürden 10 damla alınır, fakat küçük çocuklar ve de özelikle Bebekler için 2-3 damla dahi öldürücüdür.  2) Afyon Tozunun 0,02-0,05g ağrı kesici, 0,05-0,08gr ise uyuşturucu ve 0,08-01 g ise öldürücü etkiye sahiptir. B-1) Morfin (Morphin); Morfin Beyinin Ağrı-Nefes-ve-Öksürük mer-kez¬¬lerine etki eder. Morfinin 10mg ağrı kesici, 50-100 miligramı uyuş-turucu özeliğe sahiptir. Morfin vurulduğunda Mide dolu ise kolay boşalmaz, bağırsaklar çalışmayarak kabızlığa neden olur ve mesane dolu ise idrar dışarı atılmaz. Şayet 4 yaşının altındaki çocuklara mor¬fin verilir ise ölüme sebep olabilir. Morfin 0,05-0,2gramı zehir¬leyicidir ve bu dozaj beyinin solunum merkezini uyuşturarak nefes-alıp vermeyi yavaşlatır ve hatta durdurarak ölüme sebep olur. Şayet CO2 dışarı atılmaz ise vücudun ısısı düşer, göz bebekleri küçülür ve deri soğur morfin zehirlemesi olmuş demektir. Bu gibi hallerde hemen Naloxan (0,4mg). Morfin zehir¬lenmesine karşı; Naloxan 0,4mg (Schwabeluramed) iğnesi veya Narcanti® (Du Pont Pharm) iğnesi yapılır.  3) Kodein; Etkisi: Kodein Morfine oranla solunum merkezine daha çok tesir ederken, ağrı merkezine tesiri ise oldukça azdır ve bu nedenle uyuşturucu özelliğimorfine göre oldukça azdır.  Kullanılması: Kodeinin bir diğer ismi ise Metilmorfinesterdir, yani Morfinin bir alt türevidir. Öksürüğü önleyici olması nedeni ile genel¬likle Kodeinden öksürük ilaçlarlarının yapımında kullanılır. Ağrı kesici özelliği morfine göre oldukça azdır. A. Itır, Limon, ZYE, Sinirli ot, Güneş gülü preparatları veya Gökçek İksiri nefes yolları rahat¬sızlıklarına karşı daha da etkilidir. 1) Thebain (Tepsin); Dimetilmorfinester uyuşturucu ve ağrı kesici özelliği yoktur. Aksine uyarıcı etkiye sahiptir ve bu nedenle morfinin tam tersi yönde etki eder. 2) Papaverin; beyne tesir etmez. Sadece düz kasların çalışmasına ve damarlara etki eder. Bu nedenle mide-karaciğer-safra-böbrek ve mesane kaslarındaki kramplara karşı kullanılır. Sentetik olarak elde edilen papaverin üzerindeki araştırmalar devam etmektedir. 3) Moxaverin papaverinden elde edilen yeni bir madde olup birçok özelliklere sahiptir. Sertürner firması tarafından maksaverinden Certonal adında bir ilaç (draje) elde edilmiştir. Yapılan birçok deney sonucu bu maddenin başta beyin ve kalp damarlarını genişlettiği, kan dolaşımını artırarak beyin ve kalbin beslenmesini sağladığı birçok deneyle tespit edilmiştir. (NHP.7.95.1036) Ayrıca birçok baş ağrısı, baş dönmesi, çabuk yorulma, bacak damarları ve gözler-kulaklardaki kan dolaşımı yetersizliğine karşı kullanılır. 4) Narkotin (Noskapin); Larcotinde Codein gibi öksürük kesici özelliğe sahiptir fakat daha az etkilidir ve yan tesiri nedeniyle pek kul-lanılmaz.  Yan tesirleri: Afyon ve morfin oldukça çok tehlikelidir. Bu nedenle kişi-lerin rasgele kullanması ölümle sonuçlanabilir. Şayet afyon veya morfin kullanılacak ise bu sadece doktorların gözetiminde yapılmalıdır. Bitkinin tohumları ve tohum yağının yan tesiri olmadığından kullanılmasına müsaade edilirde Türk mutfağına zenginlik katar.  B) Türk Haşhaşı, Türkische Mohn, Papaverin orientale  Doğu Haşhaşı Yaprakları kanat seklinde, Kenarlar derin dişli, Koyu renkli ve oldukça büyüktür. Çiçeklerinin taç yaprakları koyu kırmızı, döllenme tozluklarının baş kısmı siyah ve ortada bir göbeğe sahiptir. Birleşimindeki yüksek oranda Papaverin olduğu iddia edilmektedir. Şayet öyle ise Moxaverini daha ucuz elde etmek mümkün olabilir.  C) Kaliforniya Haşhaşı, Kalifornische, Goldmohn Escholtzia californica Bu Haşhaş Türk Haşhaşına benzer, fakat daha küçük ve narindir. Çiçekleri ise kan kırmızı veya acık kırmızı renktedir. Basta; Depresyon, Nevralji, Dengesizlik, Uyuyamama gibi sinirsel rahatsızlıklara karşı kullanılır. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler 1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır. Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler. Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır.  Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir.  Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar.  Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur.  Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır.  Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır.  Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür.  Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur.  Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür.  Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir.  Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında  1-) Gökçek İksiri  2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür.  Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir.  2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Bu bildiğimiz lahana suyu değildir, birleşiminde aryıca bazı şifalı bitkiler: Sirke, maydanoz, lahana suyu, yara otu, tarçın, zeytin yaprağı, kekik, altın başak otu, atkuyruğu otu, zerdeçal, zencefil vs içerir.Bu nedenle sadece lahana suyu olarak anlaşıldığı için Gökçek Tonik olarak isim değişikliği yapmak zorunda kaldık. Mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı iyi gelir fakat ilaç değildir, sadece gidermeyi destekleyicidir. Morbus Krohn hastalığı genellikle bağırsakaların tamamında görülsede daha çok ince bağırsakta ve tabii kalın bağırsaktada görüldüğünden bu iki hastalığı bir birinden ayrımak zor olmaktadır. Aşırı yemek yemek ihtiyacı mide ve bağırsakaların besinleri hazmedememesi nedeniyle ortaya çıkan vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glukoz vb.., besleyici madde yetersizliğini karşılama içindir. Hücreler ihtiyaçları olan besleyici maddeyi alamayınca uyarı doymamışlık hissini uyarmak için beyne siyanler gönderir ve kişide haliyle aşırı yemek yemek zorunda kalır. Mide ve bağırsakalardaki rahatzılıklar giderilince besleyici madde absorsiyonu normale döner. Ve kişide az besinle doyar hale gelir. Tabii her lokmayı 20-25 defa çiğnedikten sonra yutmakta çok önemlidir. Böylece sindirim organlarının zorlanması engelenir. Allerjinin oluş sebebi gastrite sebep olan halicobaker pylori ve bağırsak mantarlarıdır. Bu bakteri ve mantarlar toksik maddeler üretirler ve bunlardan en önemliside zehirli gazlar (etan, metan, propan, heksan), zehirli alkoller (etanol, metanol, propanol, butenol vs..) ve biyojen aminler üretirki bunlardan en önmliside histamindir. Histamin damarları ve bronşları büzer, hücre memranını sertleştirir. Böylece hücreler alerjenlere karşı aşırı tepki gösterir ve allerji ortaya çıkar. Histamini dengelemek için sürekli kortizon vermek çare değildir. Ayrıca vücudun kendi üretiği kortizonla suni dışarıdan alınan kortizon farklıdır. Kimyasal olarak aynı olabilir. Ama vücudun üretiği kortizonun hiçbir yantesiri olmazken kimyasal ilaç olarak alınan kortizon büyük tahribatlar yapar ve bunların başında; depresyon, kemik erimesi, derinin incelmesi, yüz şişmesi, kaserimesi vb.., yan tesirleri vardır. Kaşıntının sebebide bağırsak mantarlarının üretiği toksik maddeler (mikotoksinler) olup, gidermesi ancak ve ancak bağırsakalrı bu mantarlardan tenizlemekle olur. Örneğin kasık, makat, ense, dizboynu, dirsekboynu ve ayak mantar ve kaşıntısını sayabiliriz. Gökçek Tonik’in yanetkisi varmı? Evet normal olarak Guvatırlı hastaların lahan suyu veya lahana turşu suyu içmemeleri gerekir. Sağlıklı kişiler 3 ay her gün 1 litre lahan suyu içerse problem olur. Ben İbrahim Gökçek lahana suyunun içindeki Rhodanidlerin tiroid bezesine zarar vererek guvatıra sebep olmasını önleyecek bir şifalı bitki, gaz oluşmasını önleyici bir şifalı bitki vede artı bozulmasını önleyici bir şifalı bitki ilave ettim. Yani Gökçek Tonik sadece lahana suyu değildir. Sağlıklı bir kişi öyle litrelerce lahana suyu içebilir, fakat yinede guvatırının ne durumda olduğunu bilmediğinden belki problem olabilir. Fakat Gökçek Tonik’te böyle bir şüpheye yer bırakmadık, bu nedenle hamdolsun Gökçek Tonik çok çok farklıdır.Tiroid bezesinde problem olanların Gökçek İksir kualanmaları uygun olur. Sütasidi bakterileri (Laktik asit bakterileri (LAB)): Sütasidi bakterilerinin bir çok alt grubu vardır ve bunlardan ikisi grubu çok önemlidir ve bunlardan bazı laktobaziller: l. acidophilus, l. casei, l. plantarum., l. reuteri, l. rhamnosus, l. gasseri, l. johnsonii, l. paracasei, l. bulgaricus, l. alactus, l. fermentum ve l. helveticus ince bağırsaklarda ve bifidobacteriumun alt grubundakiler: b. animalis, b. bifidum, b. breve, b. infantis ve b. longum kalın bağırsaklarda bulunur. Bu bakterilerin özeliği laktozu (sütşekeri), sütasidine (laktik asit) dönüştürmesidir. Sütasidi bakterileri en önemli probiotiklerdendir. Sütasidi bakterileri bağışıklık sistemini güçlendirir, allerjiyi önler, laktoz’un sindirilmesini sağlar. Sütasidi bakterileri içeren yiyecek ve içecekler günümüzde moda haline gelmiştir. Sütasidi bakterileri aldığınızda bağışıklık sistemini kat kat yükseltiği görülmüştür. Eskiden turşu, kefir ve ekşi süt’te bu sütasidi bakterilerinin fermentesyonu (mayalamsı) ile bakterilerin bozulması veya yok olması önlenmiştir, yani bir çeşit dondurulmuştur. Gökçek Tonik içince sütasidi bakterileri harekete geçerler ve en etkili antibiyotikten daha etkili olup hiçbir yantesiride yoktur. Günümüzde vitamin, mineral vs hapları özeliklede çok tehlikeli atibiyotikler kulanılıyor ve bu antibiyotikler bağırsaklara atılan mini atom bombası gibi milyarlarca faydalı bakteride yokedilmektedir ve insanlar sürekli hastalanmaktadır. Bağırsaklarda 1-10 katrilyon faydalı bakteri vardır ve bu bakteriler bizim için vitaminler üretirler, yağasitlerini parçalarlar. Arı kendisi için bal yapar, ama balın belki % 1’ini kendi yer diğerini insanlar. Bağırsak florasının (faydalı bakterilerin) üretiği vitaminlerinde çok büyük bir kısmı insanın sağlığı için kulanılır. Sütasidi bakterileri üzerine 20. yüzyılın başında Paris’te Pastör-Enstitüsünden Ukranya asıllı immunolog ve mikrobiyolog Metchnikoff Kafkaslar ve Bulgaristan’da yaşayan köylüler üzerinde yaptığı araştırmalarda burada yaşıyan insanların ekşi süt ve lahana turşusu kulandıkları ve bu nedenle çok uzun ömürlü oldukları tesbitedilmiştir. Sütasidi bakterilerinin üretiği bakterizitler (payolojik bakterileri öldürücü maddeler: Laktocin, Acidolin, Nisin, diasetil-2,3-butandiol) hatalığa sebep olan bakterileri bu maddeler yokeder. Böylece faydalı bakteriler çoğalırken zararlı bakteriler azalır. Japonyalı mikrobiyolog Shirota 1930-40 yılları arasında yaptığı araştırmalarda endüstrileşme ile birlikte insanlarda bir çok hastalık ortaya çıktığını bunun önlenmesinin ancak ve ancak bağırsak florasını rehabilite etmekle mümkün olduğunu tesbitetmiştir. Türklerin binlerce yıl önce geliştirdiği turşu ile bağırsaklardaki faydalı bakteriler artarken zararlı bakterilerin azaldığını görmüştür. Bu yöntemi geliştirmişler ve günümüzde bir çok besin maddesinde artık laktobaziller bulunmaktadır. Hatta lactobazillus acidophilus LA-5 ve Bifidobakterium lactis BB-12 probiyotik olarak ilaçları yapılmaktadır. (Antibiyotik canlıya karşı ve probiyotik canlı için anlamına gelir). Sütasidi bakterilerinin en önemli iki alt grubu Laktobazillus ve bifidobakterium türleri besinleri bozulmadan korur ve diğer zararlı bakterilere yaşam ortamı tanımaz. Laktobaziller hem oksijenli (areob) ve oksijensiz (anaroeb) ortamda yaşayabilmektedir. Bu bakteri kişinin ağıziçi, ince ve kalın bağırsak ve deride vede vajinada bulunur. Laktobaziller çubuk şeklinde iken, bifidobakteriıum ise Y şeklindedir. Bifidobakterileri ise genelikle kalın bağırsakta yaşamaktadır. Sütasidi bakterilerin etki şekli nasıldır? Sütasidi bakterileri mide ve bağırsakalardaki yerleşik olan patalojik bakterileri vede besinlerle alınan patolojik (hastalık yapıcı) bakterileri yokeder. Laktobaziller: 1. ) Patolojik bakterilere karşı küçük molekülü karbonikasit (formikasit, asetikasit, laktikasit, propionikasit sütasidi (laktikasit)) üretir. Bu asitler bağırsak içinde asit konsentresini artırır ve patolojik bakterilerin ölümüne sebep olur. 2. ) Uygun şartlarda sütasidi bakterileri hidrojenperoksit üretir, bu hidrojenperoksid patolojik bakterileri yokeder. 3. ) Sütasidi bakterileri bakterizitler (laktocin, nisin, acidolin ve diasetil-2,3-butandiol) üretir ve bu bakteriozitler patolojik bakterileri öldürür. 4. ) Sütasidi bakterileri (laktobaziller ve bifidobakteriler) immün sistemini güçlendirir. 5. ) Laktobaziller bağırsak mukazası üzerinde bir biofilm oluşturur ve böylece allerjiyi önlemede önemli rol oynar, çünkü allerjiye sebep olan antijenler muhazaya etki yapamaz. 6. ) Laktobaziller sütşekerini (laktoz) porçalayan laktaz anzimi üretir. Laktaz laktozu (disakkarid) oluşturan glukoz ve galaktoz’a ayırır. Laktoz ince bağırsaklarda laktaz tarafından parçalanmazsa kalın bağırsakalardaki diğer bakteriler tarafından normal olan glukoz ve galaktoza ayrılmayıp, metan, karbondioksit ve hidrojen gazı gibi gazlar üretilir. Buda kişinin karnın sürekli şiş olmasına neden olur. 7. ) Bağırsaklardaki bazı bakterilerin üretiği anzimler (beta-Glucuronidaz, azoreduktaz, nitratreduktaz) kanserojen olabilecek özeliklerdedir. Laktobaziller bu kanserojen özelikteki anzimleri azaltır. 8. ) Sütasidi bakterileri (latobaziller ve bifidobakteriler) makrofajı aktifleştirir, yani patolojik bakteriler karşı hem hüceler arasında hemde sıvılı alanda daha etkin olur. 9. ) Sütasidi bakterileri immunglobulin A oranı artırır, igA mesane, bağırsaklar ve sütün içinde bulunur ve bakterilere karşı bir bariye oluşturan antikordur. Laktoz nasıl daha iyi hazmedir? Laktozintoleranz (laktoz hazmısızlığı süt emen insan veya hayvanda emmeyi bıraktıktan sonra laktozintoleranz rahatsızlığı ortaya çıkar. Laktoz yani sütşekeri bir disakkarid olup glukoz ve galaktoz moleküllerinden oluşur. Bu molekülü laktaz enzimi önce glukoz ve galaktoza vede sonra sütasidine dönüştürür. Bu enzim ince bağırsak mukazasında bulunur. Yaş ilerledikce veya sütasidi bakterileri azalınca laktaz enzimi azalır ve laktoz moleküllere ayrılmadan kalın bağırsağa geçer. Kulanılan kimyasal ilaçlar, özeliklede antibiyotikler, kola, fanta gibi aşırı katkı maddeli içeçekler, hamburger, chesburger gibi lifsiz besinler bağırsakalrdaki faydalı bakterilerin azalmasına ve onun yerine patolojik (hastalık yapıcı bakterilerin çoğalmasına neden olur. Peynir kanın asitlnemesine ve uzun vadede iltihaplı hastalıklara, siyah çay bağırsakları kurutarak vitamin ve mineral alınmasını önler vede et ve et mamüleri aşırı ve sürekli alındığında asidoza sebep olur ki sonu romatizmalı ve ağrılı hastalıklardır. Kalın bağırsakalardaki patolojik bakteriler laktozu metan, karbondioksit ve hidojen gazına dönüştürür. Metan gazı kişide yorğunluk, halsizlik ve dermansızlığa sebep olur. Bu gazlarda karında şişkinliğe sebep olur. Kalın bağırsakalardaki faydalı bakterilerin azalması ile onun yerine yerleşen bakteri ve mantarlar toksik maddeler üretirler ve kişide allerji, immün zafiyeti, kabızlık, ishal, hormon anormalikler ve hatta depresyona sebep olurlar. Bağırsaklardaki patolojik bakteriler ve mantarlar proteinı aminoasitlere dönüştüreceklerine biyojen aminlare dönüştürürler. Örneğin aşırı oranda histamin ortaya çıkar ve buda kişide allerjiye sebep olur. Hastalıkların % 99′u bağırsak florasının bozulması nedeniyle olur ……………………………………………………………………………………………….. Bağırsak florası: Bağırsaklar alan olarak 300-400 m² büyüklüğünde, yani bir top sahasının yarısından biraz daha büyüktür. Bağırsak florasında bilinen 500 tür bakteri mevcuttur ve bunlar 1-10 katrilyon arasında yekün tutar ve bunlar genelikle kalınbağırsaktadır. Sağlıklı bir insanda bağırsak florasındaki bakterilerin % 98’i faydali olup yediğimiz besinlerdeki proteinleri aminoasitlere, karbonhidratları disakkaritlere ve yağları yağasitlrine dönüştürürler. Örneğin proteinlar 30 000-300 000 molekülden oluşur ve bunu amino asitlere (tek moleküle) enzimler veya bakteriler araciliği ile dönüşürler. Faydalı bakteriler bir taraftan besinleri parçalıyarak moleküllere ayırırken diğer taraftandan BC (Folikasit), B2, B6, B12 ve K-Vitamini üretirler. Bağırsak florası bağırsak muhazasındaki artık maddeleri parçalıyarak bağırsakaları temizler. Bağırsak florası bağırsak mukazasındaki hücreleri uyarır ve hücrelerin bölünüp çoğalmasını sağlar. Bağırsak mukazasına massaj yaparak peristaliği (bağırsak hareketlerini sağlar) uyarır. Aşırı et, peynir, yumurt ve mamüleri yiyen kişilerin sindirim organları zamanla yeterince ve kaliteli enzim salgılıyamazlar ve bakterileride görevlerini yapamayınca sindirim problemleri başlar. Faydalı bakterilerin oranının azalmasi ile onların yerine patojen (hastalik yapan) bakteriler, viruslar, mantarlar ve parazitler yerleşir ve dengeler bozulur. Kişide immunzafiyeti (bağışık sistemi), allerji, enfeksiyona karşı dayanıksızlık, iltihapli hastalıklar vb. rahatsızlıklar ortaya çıkar. Kalın bağırsaklarda 500 tür ve miktar olarak 1-10 katirilyon civarında vede ağırlık olarak takriben 1-1,5 kg bakteri bulunur. Bakterilerin bir kısmı fecesle (dışkı) ile dışarı atılır ve bu yolla dışarı atılan bakteri oranı bir yılda 70 kg’ı bulur. Bakteriler protein artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (bakteroides, proteus, E. coli, ve clostrium gibi) ve karbonhidrat artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (bifidobakterium, laktobacillus ve streptokokku faecalis gibi) arasında bir denge vardır. Atibiyotik ilaçlar, konserveli besinler, hazır yiyecekler (hamburger , cheesburger vb.,) asitli içecekler (kola, fanta vb.,), aşırı hayvansal besin, siyah çay ve kahve faydalı bakterilerin azalıp zararlı bakterilerin çoğalmasına neden olur. Böylece zamanla E. coli, enterokokken ve clostridin gibi bakterilerin oranı aşırı artar. Buda başata allerji olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Manchester mikrobiyolojik araştımalar merkezinden Dr. M. Moradi 10 allerjik rahatsızlıkları olan ve 10 allerjik rahatsızlıkları olmaya bir yaşındaki bebekler üzerinde araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda allerjik rahatsızlıkları olanlarının kalınbağırsaklarında yüksek oranda clostridium difficile tesbitedilmiş ve bu bakterininde igG oranını yükseltiği görülmüştür. Berlin Postam’dan Dr. Habil Jurgen Schulz bağırsak florasının bebeklerin doğduktan sonra annesütü, ineksütü veya mama ile beslenmelerine göre şekillendiğini tesbitetmiştir. Buna göre anne sütü ile beslenen çocukların bağırsak içeriğinin pH-Değeri 3,5-5 arasında ve mama ile beslenelerde ise pH-Değerinin 7 veya hafif üzerinde olduğunu tesbitetmistir. Sindirim organları günde ortalama 7-8 litre salğı (enzimler, hormonlar, vitaminler, asitler ve alkalik maddeler) üretir. En ideal enzim pH-Değerinin 4,5-6,5 arasında olması halinde salğılanır. PH-Değerinin nötüre, yani 7’ye yakın olması halinde enzimin kalitesi %70’lere vara oranda düşer. Buda kişinin yediklerini sindirmeden çıkarması demekttir, yani besinlerdeki vitaminler, mineraller, aminoasitler, yağasitleri ve glukozlardan yeterince istifade edemez. Bağırsaklardaki pH-Değerini nötürlü bir ortamda seyri halinde proteiler aminoasit yerine biyojen aminlere dönüşürler ve bunlardan özeliklede histamin allerjiye sebep olur. İkinci olarak Amonyum (NH4+) yerine Amonyak (NH3) oluşur. Amonyak nötür olduğundan kolayca kana karışır, bu ise hücreler icin bir zehirdir. Ücüncü olarak faydalı bakterilerin yeterince B-Vitaminleri üretememesi nedeniyle Homocystein elimine edilemez, bu ise oldukca tehlikeli maddedir. Homocystein LDL-Kolesterolunu oksitler ve yabancılaşan kolesterolu makrofaj yiyerek süngersi artık maddele oluşur ve buda damarların icyüzeyine yığılarak damarsertliğine sebep olur. Buda ilerleyen sürec içinde başta beyinkanamasi ve kalpenfaktürüsüne sebep olur (OMZ 3.03.4). dördüncü olarak bağırsaklarda faydalı bakterilerin antibiyotik ilaçlar nedeniyle azalmasından dolayı onun yerine tehlikeli mantarlar çoğalır ve artan mantarlar zehirli gazlar ve zehirli alkoller üretirler ve bunların karaciğer tarafindan arıtılması sindirim organlarını yorar ve asli görevini yapamayan sindirim organları yıpranır. Besinci olarak bağırsak florasının bozulması zamanla pankreas, karaciğer, mide ve bağırsakların ürettiği enzimin kalitesinin düşmesi nedeniye kişide yağ-, protein- ve karbonhazimsizliği nedeniyelle kişide yağlanma , şişmanlık, damarsertliği ve allerji gibi hastalıklar ortaya çıkar. Ayrıca bağırsak florasının bozulmasına dişeti iltihaplanması, lefbezelerinin iltihaplanması, alkol, sigara, aşırı kahve ve aşırı siyah çay içmede sebep olur. Akut pankreatitte bağırsaklar 30.000 Daltona varan orandaki büyük mokekülerin dehi geçmesi için kanallarını büyütür. Enzimlerin kalitesi düştüğünden besinleri tam sindirilmez ve bu nedenle bağısaklar geçişleri kolaylaştırmak için kanalları (vilüsler) genişletir. Böylece tam sindirilmemiş besinmaddeleri absorbeedilir ve bu allerjiye sebep olur. Şayet kana sadece besin maddeleri geçmez aynı zamanda candida albicans isimli maya mantarıda kana geçerse ve bu kandolaşımının iflası ve yani ölüm demektir. Altıncı olarak Bir diğer önemli faktör ise Midenin aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.) ve soft içecekler (kola, fanta vb.) nedeniyle tahrip olur. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mideiltihaplanması, midemukazasıiltihaplanması) oluşur. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılızamaz. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin nekadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineralyetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) ………………………………………………………………………………………….. Lahana, Kohl, Brassica oleracea var.capitata L. Baş Lahana Beyaz Lahana Başlı Lahana Familyası: Turpgillerden, Kreuzblütengewâchse, Brassicaceae Drugları: Lahana yaprakaları; Brassica oleraceae folium Lahana yapraklarından yemek yapılır, suyu çıkarılarak içilir ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Giriş: Lahananın M.Ö 600 yıllarından beri başta Doğu Akdeniz ülkeleri tarafından kültür bitkisi olarak yetiştirildiği, yemeğinin yapıldığı tarihi kayıtlarda geçmektedir. Önceleri yabani olarak yetişen Lahananın kültür bitkisi olarak yetiştirilmeye başlanması ile birlikte zamanla çok çeşitli türler ortaya çıkmıştır ve bugün 130 civarında Lahana türü bulunmaktadır. Bunlardan en önemlileri; Baş Lahana; B.O.var.capitata f.alba, Kırmızı Lahana; B.O. var. Capitata ruber, Gül Lahanası; B.O. var. Gemmifera Dc., Milano Lahanası; B.O. var sabauda L., ve Kara Lahana; B.O. var. Acephola’yı sayabiliriz. Bunlardan Baş Lahana en çok yemeği yapılan ve şifa maksadı ile natürel ilacı veya sarğrısı yapılan türdür ve onu kırmızı Lahana takip eder. Botanik: Lahana iki yıllık bir bitkidir. İlk yıl yaprakları ortaya çıkar ve ikinci yıl çiçek açar. Lahananın yaprakları iç içe kıvrım kıvrım mavimsi yeşil. Açık veya koyu yeşil renkte olup açıldığında dış yaprakları 30-50 cm eninde, uzunluğunda ve küre şeklinde olup iç yaprakları ona göre biraz küçükçedir. Yerden 10-30 cm yukarıda bilek kalınlığındaki bir sap üzerinde, 20-30 cm çapında bir kafa şeklindedir. Lahana ikinci yıl çiçek açar ve boyu 2 metreye kadar yükselebilir ve çiçekleri sarı renkli, küçük taç yapraklardan meydana gelir ve dört çiçekleri topluca bir arada bulunur. Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde yetişir ve yetiştirilmesinde problem olmaz. Hasat zamanı: Sonbaharda Lahana kafaları kesilerek toplanır ve bozulmaması için uygun depolarda muhafaza edilir veya taze olarak suyu çıkarılır veyahutta natürel ilcı yapılır. Birleşimi: Birleşimindeki en önemli maddeler sırasıyla şöyledir; Proteinlerin alt grubu, Aminoasitlerin bir alt türü olan Metilmetioninsulfoniumbromit içerir. Bunu ilk keşfeden Amerikalı bilim adamı Cheney keşfetmiş ve mide-bağırsak ülserini iyileştirdiğinden Antiulkus faktörü ismini takmış ve de aynı zamanda bu maddeyi yanlışlıkla U-vitamini diye adlandırmıştır. Oysa bu U-vitamini değil bir Aminoasit türüdür. Glukosinolatlar %0,05-0,15 oranında olup en önemlileri; Glucobrassicin, 4-Metoxyglucobrassicin, Neoglucobrassicin, Siniyrin ve Glucoiberverin içerir. Vitaminlerden; C,E,K,B1,B3,B6,B12-Vitaminleri ve Provitamin A (Carotin). 100 gr Lahana 50-150 mg C-Vitamini içerir. Minerallerden; Potasyum, Kalsiyum, Magnezyum, Fosfor, Demir, Çinko, Iyot ve Mangan. Ayrıca; Nişasta, Şeker, Organik asitler ve selülozlar içerir. Özellikleri: Serin, hafif tatlımsı, tuzlu ve kurutucudur. Tesir şekli: Antibakteriyel, Antiflagostik (iltihapları önleyici), cerahatleri kendine çekici, ülseri iyileştirici, sindirim sistemini kuvvetlendirici, uzun süre kullanıldığında şişkinlik yapıcıdır. Araştırmalar: Kaliforniya’nın Standford Üniversitesi’nde Cheney ve ekibi 1950-52 yılları arasında Lahana suyu ile üç büyk giderme denemesi yapmıştır ve bunu 1956’da Wasler ile Miller’in giderme denemeleri takip etmiştir. Hastalar mide, onikiparmak bağırsağı ve ince bağırsak ülseri olanlardan seçilmiştir ve de 1-4 hafta süre ile günde 1 lt Lahana suyu verilmiştir. Lahana suyunun gün boyu yudum yudum içilmesi gerekir. Gökçek Tonik daha etkilidir. Cheney tarafından 1950’de yapılan 13 hasta üzerinde deneye yapılmıştır ve bunların altısında mide, yedisinde onikiparmak bağırsağı ülseri olduğu röntgenle tespit edilmiştir. Tamamı Lahana suyu ile normal giderme süresinden önce iyileşmişlerdir.(Age). Ekim 1984’de iç hastalıkları doktoruna (internist) gittim ve midemde yara (ülser) olduğunu söyledi. Bunun üzerine Civanperçemiotu, Kazotu, Kimyon ve Meyan kökü karışımından oluşan çay harmanı içtim ve iyileştim. Ocak 2000’den itibaren de kahve içince mide ağrısı ve siyah çay içince de karnım davul gibi şişiyordu. Bunun üzerine 15/02/2000’den 06/03/2000’ye kadar her gün 500-700 ml Lahana suyu içtim ve bundan sonra kahve ve çay içince rahatsız olmadım. Cheney ve ekibi 1950’de 65 mide, onikiparmak bağırsağı ve ince bağırsak ülseri olan hastalar seçilmiş olup hastalar 8-24 gün içinde Lahana suyu ile iyileşmişlerdir. (Age) Cheney ve ekibi 1952’de aynı şekilde rahatsız olan 95 hasta üzerinde Lahana suyu ile giderme denemesi yapmıştır. Birinci haftanın sonunda %81’i İkinci haftanın sonunda %95’inin ağrılarından kurtulduğu tespit edilmiştir. (Nh.5.97.262, NH.8.96.480, HHB IV.555, NH.2.96.104) Kendi tecrübem; Sürekli, karın ağrılarından rahatsız olan ve bazen karaciğer, bazen safra, bazen de pankreasından rahatsız olduğunu söyleyen bir tanıdığa doktoru onikiparmak ülseri olduğunu ve ameliyat olması gerektiğini söyler. Ben ona 1 ay süreyle her gün 1 lt Lahana suyu içmesini söyledim. Bu şahıs 1 ay Lahana suyu içti ve rahatsızlıklarından kurtuldu.(22/05/1999). Kullanılması: Araştırmalara göre; Lahana suyu ile dahilen mide, onikiparmak ve ince bağırsak ülseri ve de iltihaplanmalarını (enterit ve gastrit) giderme eder. Gökçek Tonik daha etkilidir. Açıklama: Bu özelliği yapılan araştırmalarla ilmi olarak tespit edilmiş ve de ispatlanmıştır. Tabiî ki günde 1 litre (bir defada değil bütün gün yudum yudum) 3-6 hafta süreyle taze ve çiğ Lahana suyu içmek şartı ile bu mümkündür. Şayet ısıtılır veya pişmiş Lahana yenirse, başta Antiulkus-faktör olmak üzere vitaminler bozulur ve etkisini kaybeder. Gökçek Tonik daha etkilidir. Haricen: Lahana yaprakları hafif haşlanır veya ütü ile ısıtılır, ana damarları kesilerek çıkarılır ve de oklava ile iyice ezdikten sonra göğüs, karın, bel, sırt, omuz ve baldıra sarılır ve sarğı 4-10 saat kalabilir. Bu genellikle bronşit, karın ağrısı, romatizma, siyatik, bel ağrısı, boyun ağrısı, ekzema, açık veya iltihaplı yaralar ve çıbanda uygulanan bir metottur. Eğer rahim ve yumurtalıkları iltihaplanan bayanlar, karınlarına Lahana yaprağı sararlarsa iltihap ve cerahatlara sebep olan bakteriler Lahana yaprağındaki kükürtlü Proteinlere hücum ederler. Böylece gevşeyen iltihap ve cerahatlar Beyaz kan hücreleri (Fagositler, T-hücreleri, B-hücreleri vb.) harekete geçerek iltihapları ve cerahatları yok ederler. Bu bronşit, romatizma, ekzema ve diğer iltihaplı rahatsızlıklar içinde geçerlidir. Yan tesirleri: Tarife uyularak kullanıldığında binen bir yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda ve uzun süre (4 hafta’dan fazla her gün 1 litre içilirse) mide ve bağırsaklarda şişkinlik yapabilir. Şişkinliğe karşı kimyon, rezene, kişniş veya kakule çayı içilirse iyi gelir. Bazı hastalarda Kalkan bezine zarar verebilir. Lahananın birleşimindeki Rhodanidler Kalkan bezinin iyot oranını düşürür. Bu da Kalkan bezinin şişmesine neden olabilir. Bu durum 4 hafta’dan fazla günde 1 litre Lahana suyu içenlerde görülebilir. Milano Lahanası daha çok Rhodanidler içerdiğinden çok yenmesi daha mahzurludur. Rhodanidler’e Thiocyanat da denir ve bu Rhodanidler iyotla rekabet ederek onun Kalkan bezine girişini engeller. Lahana’nın yantesirini bazı şifalı bitkilerle önledim, etkisini artırdım ve uzun süre bozulmadan kalabilecek hale getirdim. Bu ürünün ismi Gökçek Tonik’tir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler 1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır. Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler. Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır.  Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir.  Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar.  Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur.  Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır.  Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır.  Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür.  Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur.  Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür.  Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. ��rikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir.  Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında  1-) Gökçek İksiri  2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür.  Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir.  2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler 1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır. Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler. Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır. Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir. Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar. Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur. Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır. Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır. Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür. Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur. Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür. Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir. Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında 1-) Gökçek İksiri 2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür. Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir. 2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
alternatif-tip · 8 years
Link
Asidoza karşı etkili doğal ürünler 1. Tedavisi Gökçek İksiri ve Gökçek Tonikle ve doğru beslenmekle mümkündür. (Gökçek Diyet) 2. Bazik Tuz veya Karbonat iyi gelir fakat etkileri geçicidir. Akut hallerde kulanılır. Asidoz:Helicobacter pylori isimli bakteri asidoz nedeniyle zayıflayan mide ve onikiparmak bağırsağına daha kolay yerleşir. Candida albicans isimli maya mantaları ise bütün sindirim organlarının mukazasında bunsada daha çok bağırsaklarda, özeliklede kalın bağırsağa yerleşir. Her ikiside asitlenmeye sebep olur ve toksik maddeler özeliklede zehirli gazlar, zehirli alkoller ve biyojen aminler (örneğin allerjiye sebep olan histamin) üretirler. Bir çözeltide varlığı ile bir asit veya bir alkalinin eklenmesinden oluşan pH değişmelerini azaltan kimyevi maddelere tampon adı verilir. Vücudun kimyevi tamponları içinde 4 ana tampon sisteminden söz edilebilir: Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi, protein tampon sistemi, fosfat tampon sistemi ve bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi. İnsan bünyesinde, kanın pH'sı bir ömür boyu belirli bir denğede tutulmakta olup ortalama pH:7,4'dır. İnsan ömrü boyunca, yaz ve kış, gece ve gündüz demeden kanın pH'sı sabit tutulmaya çalışılmaktadır. pH'da çok az bir oynamanın (asit veya baz (alkali) 02 oranında dahi kayma olunca hayati tehlike olur. Yani pH'sı 7,35'in altı veya 7,45'in üstü olursa hayati tehlike olur. pH'nın korunmasında vücudun tampon sistemleri ve bu arada akciğer ve böbreğin büyük rolü vardır. Akciğer ve böbreklerde asit iyonların dışarı atılır. Bikarbonat-karbonik asit tampon sistemi tampon sistemler içinde adından en fazla bahsedilen bir sistemdir. Bikarbonat-karbonik asit sistemi, zayıf bir asit ve bunun kuvvetli bir bazla meydana getirdiği tuzun karışımından ibaret bir sistem olup, diğer bütün tampon sistemlerin tabi olduğu kanunlar uyarınca çalışır. Vücudumuzda 100 trilyon hücredeki metabolik değişimler yani hücrede enerji oluşumu sırasında karbonikasit (H2CO3) çıkar ve ayrıca bazı besinler (et, peynir ve mamüleri) ve içecekler (siyah çay, kahve ve kola) vücudun asit oranını aşırı yükselir. Eritrosit-Hemoglobin tampon sistemi ve sodyumbikarbonat (NaHCO3) karbonikasidi tampon sistemi ile vücudun aist-baz denğesi korunur. Karbonikasit ve laktikasit (sütasidi) su ve karbondiokside dönüşür ve buda böbrekler ve akciğer tarafından dışarı atılır. Dışarı atılamayan asitler mineraller tarafından tuza (asidik tuzlar, bazik tuzlar veya halojenik tuzlar, yemek tuzu değil) dönüştürülür, sonra bağdokularına CURUF şekline yerleşir (depolanır) ileride atılmak için. Bu sürekli depolama hücre ve dokuların beslenmesini engeller. HCO3 + X (metal, ametal helogen, örneğin sodyum, klor, flor, kalsiyum, magnesiyum vb.)------>HCO2X oluşur. Ve bu CURUFTUR ve bu curufa ileride bakteri virüs ve mantarlar yerlaşerek zehirli gazlar, zehirli alkoller ve hormona benzer biyojen aminler üretirler. Vede sayısız hastalıkların merkezi oluşur. Kanda ve hücreler arası sıvıda karbonik asit, asetik asit, fosforik asit, sülfirik asit ve sütasidi (laktik asit) yoğunlaşması kalp kaslarına zarar verir ve kalp krizi ortaya çıkar. Ayrıca beyin kanaması, kandolaşımı anormalikleri ve müzmin iyileşmeyen yaralar görülür. Hemoglobin ve sodyumbikarbonat asidin bir kısmını tampon sistemi ile baza çevirir ve asitlenmeyi önler. Tabii vücutta yeterince mineral varsa, yoksa depoluyarak CURUF oluşturur. Bu nedenle derin nesfes alınca daha çok karbondioksit dışarı atılır ve buda vücuttaki asidin azalması demektir. Mide tarafından tuz ve karbonikasidin sodyumbikarbonat ve tuzasidine çevrilmesi ile ortaya çıkar. ( NaCl + H2CO3 ----> NaCO3 + HCl ) Mide derisi bir kaç tabakadan oluşur iç tabakalar bu görevi görür. Tuz asidi midenin içine verilirken sodyumbikarbonat Pankreasa gönderilir. Kanın pH-Değeri 7,4?dır, yani hafifi bazik olup bu değer 7,35-7,45 arasında hafif değişebilir. Vücüdumuzdaki bir çok metabolizma hareketleri sonucu (proteinler parçalanınca fosforik asit, sülfirik asit, yağlar ve karbonhidratlar parçalanınca asetik asit va karbonik asit oluşur.) asit oranı yükselir ve bunun beli bir zaman sonra yeniden normal seviyeye gelmesi gerekir. Bazik olan minereallerle (potasyum, sodyum, kalsiyum, magnesyum) gibi) kanın asit-baz denğesini sağlamada önemli rol oynar. Bilindiği gibi tuzun yapısı sodyum ve klorid isimli iki elementten oluşur. Şayet kişi aşırı et, peynir ve mamülleri, tatlılar yer ve siyah çay, sigara ve alhol içerse kandaki pH-değerinin asitlesmesine sebep olur, çünkü bu besinler asitleşmeye neden olurlar. Bağırsaklarda pH-Değeri 5-7 arası olması gerkir, yani hafif asidik bir ortam olması gerekir. Bağısakflorasının en önemli faydalı bakterisi olan laktikasitbakterileri (sütasidibakterileri) ancak bu ortamda yaşayabilirler. Bagirsakflorasini oluşturan bakteriler lifli besinleri parcaliyarak yağasitlerine dönüştürürler, bu insan sağliği için cok önemlidir. Bağirsakforasi ayni zamanda B12 ve K2-Vitamini gibi önemli vitaminleride yaparlar. Bu ne demek, bu kişi şayet lifli besinler (sebzeler, meyveler ve kepekli un mamüleri) yemezse avitaminoza (vitaminyetersizliği) ortaya cikar. Bağırsakalrdaki zehirli gaz dışarı atılmazsa sindirim salğılarına karışır ve zehirlenmeye neden olur. Kalp kaslarının pH'sı 6,9 yani çok hafif asitli ortamdadır, fakat 6,5'in altına düşerse kalp krizi olur. Asitleri lenf bezi asidik tuz çevirirken şişer. Asidoz nedeniyle mantarlar özeliklede bağırsak mantarları çoğalır. Asidozla birlikte amoniak, aflotoksin ve aldehidler çoğalır ve bunlaer başta karaçiğer ve beyine zarar verirler. Asidoz nedeniyle küçük kandolaşımı anormalikleri ortaya çıkar ve basur oluşur. Tatlı besinler metabolik değişimler sonucu aside dönüşür. Bu asidi atmaya çalışır aramazsa curufa dönüştürerek depolar. Fazla yağlar (et ve peynir) asetikaside buda asetik tuzuna dönüşür. Bu nedenle Et mamülerindeki protein ürük aside dönüşür, buda ürikasit tuzuna dönüşerek curuf şeklinde depolanır. Asitler asidik tuza dönüşürken aşırı oranda sodyum, potasyum ve kalsiyum gibi mineraller harçanır. Asitleri nötürleştirmekte veya hücre yapımında kulanılması gereken mineraller azalır. Hücre asitlenmesi ve curuflanması nedeniyle hücreler sertleşir. Örneğin Eritrozitler sertleşince oksijeni ve besleyici maddeleri hücrelere kadar taşıyamaz çünkü esnekliğini kaybeder. Asidoz nedeniyle nefes darlığı ortaya çıkar çünkü eritrozitler oksijen taşımakta ve ve kılcal damarları çemkete zorlanır. Asidozla birlikte kanda proteinde varsa kanın akışı yavaşlar çünkü koyulaşır. Curuf için harçanan mineraller saç, kemik ve kemikten alındığından, kemiklerin yoğunluğu azalır, tırnaklar kırılır ve saçlar dökülür. Curufun sertleşmesi deride şişli,klere yani selülite sebep olur. Asidoz nedeniyle iğne şekilinde asit kristalleri oluşur ve bu kristaller kıkırtakları tahripeder ve neticede disklerde beslenemez ve disk fıtığı görülür ve eklemler deforme olur. Asit kristalleri sinir hücrelerine batar ve sinirsel ağrılar görülür. Asitlenme kolesterolada sebep olur. Asit kandaki kalsiyumu kendine bağlar, kanda kalsiyum bulamazsa damarların iç duvarındaki kalsiyumu alır ve buradada bulamazsa kemiklerden kalsiyum alır. Alınan kalsiyum yerine kolesterol görev alır. Şayet sürekli azalan kalsiyum yerine kolesterol eklenirse damarlar sertleşir. Bu sertleşen damarlar mesela tansiyonun yükselmesi ile birlikte damarın iç duvarında çentikler (küçük yırtılmalar) görülür. Bu yırtıklarda kolesterolla yamanır ve sürekli damarlar sertleşir. Kemiklerde bir miktar kalsiyumun eksilmesi büyük bir problem olmayabilir ama kanın çok hafif asitlenmesi ölüm demektir. Kemo terapi gören ağır hastalarda aşırı hücre ölümü görülür, hücre ölümleri kandaki ürikasidi artırır. Bu nedenle eksilen kalsiyumu açil olarak damardan takviyeetmek gerekir. Fosforasitli içecekler (limonata) kandaki ve kemikteki kalsiyumu dışlar ve onun yerine geçer. Böylece kemik erimesi görülür. Romatizma bir asidoz hastalığıdır. Et ve peynir yiyenlerde aşırı oranda ürikasit görülür. Bunu asidik tuza çevirmek için aşırı oranda X-Elementleri (sodyum, potasyum, kalsiyum, flor, klor, magnesiyum vb..) gerekir. Ürikasiti Ürikasit kristallerine dönüştürerek depolanır. Böbrekler beli miktarda ürükasiti dışarı atar. Şayet protein alımı devam ederse veya çürük diş varsa (buda sürekli protein parçalanmasına neden olur) böbrekler bu kristalleri dışarı atamazsa, ürikasit tuzuna çevirerek depolar ve bu kristallerde dokuya batarak ağrı verir. Midenin zayıflaması veya iltihaplanması nedeniyle kaliteli veya yeterince sodyumbikarbonat üretemez. Buda vücutta asitlenmeyi önleyen en önemli faktör olan sodyumbikarbon yetersizliğine vede neticede asidoza sebep olur. Asidoz sonucu: Kalp ve kandolaşımı rahatsızlıkları, kabızlık, romatizma, gut hastalığı, şeker, yağ hazımsızlığı, kanser ve diğer iltihaplı bir çok hastalık ortaya çıkar. Et-, peynir ve etmamüleri vücudumuzdaki H+ (hidrojen) ve C+ (karbon) iyonlarının yükselmesine neden olur. Bunu nötüleştirmek için O2- (oksijen) iyonları gerekir ve O2- iyonlari ile birlikte H2CO3 (karbonikasit) ortaya çıkar. Buda H2O (su) idraryoları ile CO2 (karbondioksit) nefesyolları ile dışarı atılır. Aşırı et-, peynir ve etmamülleri ise H2CO3?nin aşırı yükselmesine sebep, buda kanın asitlenmesi demekdir ve bu büyük tehlikedir. Asitlenmeyi durdurmak için küçük beyin akçiğere O2- alımını yavaşlatmayı emreder, O2-alımının yavaşlaması ile birlikte beslenemeyen hücreler nedeniyle kişi hemen yorulur. Uyumakla yorğunluk geçmez, bu nedenle en fazla haftada iki gun et yenmelidir ve asla peynir yenmemelidir. Pankreas zafiyeti: Bir diğer faktör ise bilindiği gibi mide asidi olup onu pankreasın salğıladığı sodyumhidrojenkarbonat?la nöturleştirir. Şayet pankreas zafiyeti söz konusu ise o zamanda kandaki asit ? baz dengesi bozulabilir. Asit-baz denğesinin bozulmasi bir çok hastalığın ortaya çıkmasına sebeb olabilir. Bu hastalıkların başında hertürlü allerji, hertü iltahaplı (enfeksiyon) rahatsızlıkları, kronik yorğunluk, belfıtığı, kas ve eklem rahatsızlıkları, mide-bağırsak rahatsızlıkları ve yüksek tansiyona sebeb olabilir. Bu nedenle bazik ağırlıklı besinlerle beslenmek gerekir ve bunlarin basında sebze ve kepekli ekmek gelir. Yanlış beslenme sonucu bağırsaklarda pH-7 civarına (nötür) veya hafif üstüne çikarsa, buda besinmaddelerinin sindirimi sırasında ortaya çıkan amonyumu (NH4+) amonyaka (NH3) dönüşmesi demektir. Amonyak nötür, yani positif veya negatif yüklü olmadığından kolaylıkla hücrelere sızar ve buradan kana karışır. Kandaki amonyak biyojen aminler ve mikropların salğıladığı zehirli gazlar ve zehirli alkoller'de karaçiğer tarafından arıtılır. Bu ise karaciğeri aşırı yorar vede asli görevini yapamaz, yanıi enzimler salğılıyamaz hale gelir. Bu durumun uzun sürmesi bağırsakflorasının bozulmasına vede daha çok artık madde ortaya çıkması demektir ve bu şeytan üçğeni bozulmaz ise bir çok hastalığa neden olur. Amonyak hücreler için tehlikeli bir zehirdir, amonyum ise bağırsakmukazasını temizleyici özeliklere sahiptir. Mide-Bağırsak zafiyeti: Bir diğer önemli faktör ise mide aşırı katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çikolata, keks vb.), soft içecekler (kola, fanta vb.), özeliklede dikkatsizce kulanılan kimyasal ilaçlar ve bunlarında en tehlikelisi olan ve bağırsak florasını ve mide mukazasını tahrip eden antibiyotiklerdir. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide iltihaplanması, midemukazası iltihaplanması ve bağırsak florasının bozulması ve iltihaplanması tabi azalan faydalı bakterilerin yerine MANTARLARIN yerleşmesi. Bunedenle Mide yeterince intrinsic fakrorü (sialinasitli glukoprotein) salğılıyamaz ve bağırsakalrdaki mantarlarda sürekli mikotoksinler (mantar zehirleri) üretir. Intrinsic faktorü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasılki diabet hastaları için insulin ne kadar önemli ise besinlerin sindirilmesi içinde İntrinsic faktorüde o kadar önemlidir. İntrinsic faktorünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede bir çok hastalık ortaya çıkar ve bunlardan bazıları: Allerji, derihastalıkları, sindirim organlarindaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Doğalilaçlarla asidoz, yani kanın asitlenmesi tedavi edilebilir. Bunların başında 1-) Gökçek İksiri 2-) Gökçek Tonik 3-) Bazik Tuz gelir, fakat bu kalıcı bir tedavi değildir, sadece geçici olarak asidi düşürür. Kalıcı tedavi sadece Gökçek İksiri ve Gökçek Tonik ile mümkündür. Su alırken asitli su veya içecek (cola, fanta, gasoz) vede özelikle siyah çay asla içilmemelidir. Özelikle içme sularına karbonikasit (gazlı içeceklerin hepisinde mevcuttur.) katılmaktadır, bu ise sağlıklı değildir. Bunedenle naturel su içilmeli vede birleşiminde hidrojenkarbonat olanlar tercihedilmelidir. 2-) Asit-baz dengesini en iyi ZYE preparatları veya Gökçek İksiri dengelemede yardımcı olabilir. Bu asidoz?a doğru yönelen pH-değerini normala çevirir vede hertürlü mikrobu (bakteri, mantar, virus ve parazitler,) zararsız halle getirir. Ayrıca aradoku ve muhazadaki (sümüksü iç deri; mide mukazası, bağırsak mukazası gibi) artık maddelerin dışarı atılmasını sağlar ve lenf bezelerini çalıştırır (nezleye bak). Ayrıca stres, aşırı çalışma temposuda vücudun asitlenmesine neden olur ve bu nedenle psikolojik rahatlama (izin yaprak veya meditasyonla) gereklidir. 3-) Pankreas zafiyeti nedeniyle Pankreasın yeterince bikarbont (H CO3-) salğılayaması sonucu ortaya çıkan asidoza karşı karbonat hapı (sodyumhidrojenkarbonat = Na HCO3) alınır, fakat bu kalıcı bir tedavi metodu değildir. Mutlak suretle mide ve bağırsakaların regenerasyonu gerekir. Buda anacak ve ancak Gökçek İksiri ile mümkündür. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes