#kilim satan
Explore tagged Tumblr posts
Text
site
Başlık atınca sanki “Antik Yunan’da Site Kavramı” gibi bir giriş olacak gibi ancak bahsettiğim baya türk usulü komşulukların coştuğu “site” gerçeği. Küçükken sitede değilde şehrin orta yerinde, anayol üzerinde bir apartmanda büyüyen insanlara özenirdim aslında. Ödevleri için çıktı almaları gerekse kırtasiye diplerinde olurdu mesela, Migros’a yakın otururlardı, okulda biri beresini unutsa babasıyla akşam arabayla döner alırdı falan. Benim okula olan mesafem servisle 45 dakika idi. Liseyi hiç saymıyorum ama şu kadarını söyleyeyim. Lisede eğer servisle gidiyor olmasam 2 dolmuş, 1 otobüs ile evime ulaşacaktım. Neyse ki mini bir krallık olan bir servis dünyası vardı ki her servis yalnızca belli bir semtteki belli bir mahalleden öğrenci alıyordu. Okul biter bitmez tek sıra halinde servisler okul bahçesinden çıkış yapıyor ilk öğrenciyi evine bırakacakları noktaya kadar asla durmuyorlardı. Bir de şu güzelliği vardı, eğer çıkışta başka bir semte gitmek istiyorsan o semtin servisine biniyordun ve o servisin arka koltuk köşede oturan asosyali kim, hangi kasedin ya da cd’nin çalınacağına karar veren yırtık kızı kim bunu öğrenmiş oluyordun. Okulda kimseyi tavlayamayan, grubundaki bir sürü erkek arkadaşıyla ayılamasına geyik muhabbeti yapan ve adını pek kimselerin bilmediği ben, serviste o dönemler ticky olarak adlandırılan bir kızla kankaydım aslında ajsjhd. Çok ilginç. Bu kızımız henüz lise 1 iken Lise 3′lerden (hazırlık + 3 yıllık lisenin 3′ü bir de) basketbolcu bir çocuğu tavlamıştı falan. Hatta bir gün “tavlamak için keseceksin dik dik bak gelip bir haftaya dökülür sana” demişti başka bir arkadaşına. 14 yaşımda bunu zihnime kazımış, ertesi gün hoşlandığım çocuğa dik dik bakmaya başlamıştım ve o çocuk bir haftada bana dökülmek yerine 2 yıl boyunca bana dik dik bakmıştı akjdkjfkfj. Ayyyy öff konunun buraya geldiğine inanamıyorum ya. Yemin ediyorum şu beynimin içi bütün anıları neredeyse gün gün kaydediyor. O sebepten ben aşırı nostaji takıntısı olan bir insanım. Unutmuyorum yani o günlerin iyi ve kötü anılarını, üzerimde bıraktığı hissiyatı falan. Antik Yunan’daki site kavramından girip nasıl buraya geldim hep çalışmak istemememden oluyor bu. Bir kere çok gergin bir biçimde danışmanımdan mail bekliyordum bir yazım hakkında. Hatta Hande’de yanımdaydı ve danışmanım “Tuğçe modern sonrası dönemde gerçekleşen bir şeyi anlatmak için 15.yy’dan başlamışsın ve çok dağılmışsın...” tarzı bir mail atmıştı ve Hande ile kahkaha atmıştık. Neyse......................................................................................................................
Site diyorduk site. Şehir merkezinde okuluma yakın yaşamadım hiç üniversiteye kadar. Ancak sitemiz bir taraftan dev portakal, limon bahçelerine bir taraftan da denize komşuydu. Mahallede biraz yürüdüğünüzde Helernistik Dönem’de altın çağını yaşamış Soli Liman Kenti’nin sütunları arasında falan bulurdunuz kendinizi. Yukarıdaki görsel de ona ait. Burada doğdum, çocukluğum burada geçti, ilk gençliğim de. Ailem hala orada oturuyor ve iki ay ayrı kalsam orayı düşündüğümde gözlerim doluyor.
Sitede büyümenin şöyle bir etkisi var ki gerçekten sevgi içinde büyüyorsunuz. Yani ailenizin arkadaşları sizi çok seviyor, sürekli olarak kendinizi güvende hissediyorsunuz, bir çok ailenin dramı, mutluluğuna şahit oluyorsunuz, özel günlerde bir araya geliyorsunuz falan. Şimdi onlar kalmadı, herkes birbiriyle küs, çocuklar büyüdü, daha büyük şehirlere taşındı, siteye bayramda seyranda gelen torunlar tablete telefona düştü falan. Oysa biz iki kız arkadaşımla yaz tatillerinde sitede ve onun önündeki parkta en güzel anılarımızı yaşardık. Akşama kadar balkonda kola içer, yer yatağı üzerinde sohbet eder bazen uyur akşam güneş eğilince basketbol oynamaya ve çimlerde oturup diğer arkadaşlarımızda akşam 9′a kadar takılmaya parka koşardık, susadığımızda sahile gider oradaki çeşmeden dünyanın en güzel suyunu içerdik. Yine karşı komşum olan arkadaşımla sitenin belli bir köşesine sürekli fasulye, nohut eker ona gözümüz gibi bakardık, çamların altındaki o karanlık köşeye kilim serer saatlerce oynardık, balkonda nesquikli süt içer test çözerdik, yine sitedeki çamlar arasına keşfe çıkıp güzel dal parçaları bulur onlardan asa yapardık, sitenin düz zemini saolsun sürekli bisiklet ya da paten sürerdik, okuldan gelince her gün bir bölüm Harry Potter okur öğleden sonra sek sek oynarken birbirimize okuduğumuz bölümü anlatırdık. Ağzımızın suyu aka aka anlatırdık. Kitaplar bitmesin diye yavaş okurduk. Bayramlarda harçlıklarımızla Harry Potter sticker’ı satan bakkala yürür toblerone, milka bubbly, kola ve tabii ki bir kaç paket sticker alırdık. Dönüşte apartmanımızın kapısı rüzgarda biraz hareket etse “alohomora” büyüsünü yaptığımızı idda ederdik.
Geçen sene bir süre o siteye geri döndüm. Aynı zamanda haftada 2 gün üniversitede ders veriyordum. Akşam döndüğümde sitenin girişindeki bloğun altında 3-4 kişilik bir ekip hep oturuyor oluyordu. Beni her gördüklerinde “pişi yaptık al sıcak daha” ya da “bak yayladan geldi bu elma koy çantana”, “annene söyle 2 gündür inmiyor”, “tuğçe sen şu kitabı okudun mu? kesin beğenirsin” “bu elbise sana çok yakışmış”, “ay mimar kızımız gelmiş” şeklinde ya karnımı doyuruyorlar ya da sürekli övgülerini dile getiriyorlardı. Bir kere Gülümser teyze “ay böyle kızlar kariyer yapıyor ya bayılıyorum” demişti kıkırdayarak. Oysa ki ben kariyerimi yarım bırakıp master’a başlamış, master’ım uzayınca da haftada 2 günlük bir işle harçlığımı çıkartarak ailemin yanına dönmüştüm. Ama onların gözünde her zaman başarılıydım. Konfor oh miss.
Yine küçüklükten bir sahne var gözümün önünde. Pazar olması lazım çünkü tüm babalar orada. Sabahın köründe uyanmışız benim okula başlamadan önceki yazım. İki üç aile kumsala gidiyoruz benim gözlerim çapaklı. Öğlene kadar yüzüyoruz. Kıyıda taşlar ayağıma batıyor diye birileri beni omzuna alıyor. Bir kaç yıl sonra vefat edecek olan Nurhan teyzenin annesi başında yazmasıyla denizde gülüyor. Kıyıya çıkıyoruz, ekmek arası peynir ve karpuz yiyoruz. Yaşadığımız yerde çok az kişi yaşıyor. Yaşayanların yarısının teknesi var. O teknelerden bir kaç tanesi hala sitedeki blokların altında duruyor. Merkeze gitmek istersek sahilden koca bir otobüs geçiyor, ancak saatte bir. Otobüs beklediğimiz yerde beyaz saçları darma dağın bir amca ve manavı var. Amca sürekli mayo giyiyor.
9 notes
·
View notes
Text
Beethoven, Senfoni No.9
Beethoven’in 9. senfonisinin 7 Mayıs 1824’de gerçekleşen ilk seslendirmesinin 19. yüzyıl bestecileri üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Tarihteki ilk koral senfoni Peter Winter’in 1814 yılında seslendirilen Schlacht-Sinfonie’sidir. Ancak bu yapıt, tek bölümlü yapısı ile senfonik müziğin gelişim basamaklarının dışında tutulur. Bu sebeple ilk koral senfoni olarak değerlendirilebilecek 9. Senfoni, diğer pek çok devrimci özelliği de göz önünde bulundurulduğunda, müziğin ulaştığı doruk noktalarından biri olarak kabul edilir.
Eserin siparişi 1817 yılında Londra Filarmoni Topluluğu tarafından verilmişti. Beethoven’in 1818 kış sezonu boyunca Londra’da kalması ve bu süre zarfında iki yeni senfoni bestelemesi isteniyordu. Sanatçı böylelikle dokuz ve onuncu senfonilerini yazmak üzere çalışmaya başladı. Ancak aynı dönemde ilk gençliğinden beri hayranı olduğu Schiller’in bir şiiri üzerine bir kantat yazmayı da, ki bu fikrini çok uzun yıllardır ertelemişti, planlıyordu. Sonuçta bu üç ayrı proje, ancak 1824 yılında, tek bir yapıt olarak sonuçlandı. Eserin yazılmasına neden olan ilk siparişe sadık kalınarak bu senfoninin hakları Londra Filarmoni Topluluğuna satıldı. 9. Senfoninin kazandığı büyük başarının ardından Beethoven 10. Senfonisini yazmaktan vazgeçti. Sonunda kendisi de ikna olmuştu; 9. Senfoni onun insanlığa söylemek istediği son sözlerdi. O güne değin sanatçıya büyük şöhret kazandıran, henüz hayattayken müzik tarihinin en önde gelen bestecileri arasında yer almasına neden olan eserleri hep çalgısal müzikler olmuştu. 22 yaşında sıradan bir genç olarak geldiği Viyana’da, diğer yüzlerce yetenekli besteci arasından sıyrılmasını sağlayan, onun sonatları, senfonileri ve yaylı dörtlüleriydi. Şan müziği konusunda yaptığı en önemli girişim olan Fidelio operası ise büyük ölçüde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Peki öyleyse neden son sözleri olarak bir koral senfoni seçmişti? Bu zor soruya bir yanıt olmasa da bir ipucu bulabilmek için dönemin siyasi özelliklerine ve Beethoven’in zaman içerisinde bu özelliklere sanatıyla verdiği tepkilere bakalım.
15 ve 16. yüzyıllarda yapılanmaya başlayan kapitalist sistem 18. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da etkinliğini kesin olarak hissettirmeye başlar. Artık siyasi güç, toprak sahibi aristokratların ve toprağın gerçek sahibi Tanrının temsilcisi kilisenin değil; paralı ordularıyla dünyanın dört bir yanında kurdukları sömürgelerden elde ettikleri ucuz hammaddeyi fabrikalarda işleyip satan burjuvazinindir. Yüzyıllardır ticaret yollarına sahip olarak dünyanın hakim gücü olan Osmanlı İmparatorluğu bu yeni ekonomik sistem karşısında gerilemeye başlar. Avrupa devletlerinin dünyanın yeni üstün gücü olabilmeleri için siyasi sitemin değişmesi gerekmektedir. Öyle de olur; Fransız Devriminin ardından cumhuriyet kurulur. Artık eşit haklara sahip özgür bireyler vardır.
Bu temel siyasi değişikliklere paralel olarak sanatçının ve sanatın tanımı değişir. Artık sanatçılar kiliseye veya bir aristokrata hizmet ederek değil yapıtlarını maddi bir değer karşılığında sunarak var olmaktadırlar.
18. yüzyıla kadar bir aristokrat eğlencesi olan opera daha geniş kitlelere seslenmeye başlar. Mozart gibi büyük dehaların eserleri bir kenarda tutulursa, dramatik içerik zayıflamaya başlar. Fransız Devriminin ardından ise görselliği ön planda tutan, devrim ideallerini heyecanla yüksek perdeden haykıran bir ton benimsenir. Aydınlanma Çağının dünyevi gerçekçilikle biçimlendirilmiş insan aklını ön planda tutan felsefeleri ise daha çok çalgısal müziğe yön verir. Konser salonlarının gözde türü olan senfoni ancak akılla kavranabilen yapısı ile ön plana çıkar.
Beethoven’a Viyana’da saygın bir besteci rütbesini getiren ilk senfonileri, aydınlanma felsefesinin gözettiği akıl ile devrim heyecanını başarıyla bir araya getirebilmiştir. Ancak bu eserleri meydana getiren temel etki siyasi bir taraftarlık değil, sonsuzlukla kucaklaşma arzusundaki insanın dizginlenemez özgür iradesidir. İşte bu etki sonuçta politik güçle çatışır. 1802 yılında devrim heyecanıyla yazılmaya başlanan ve devrim kahramanı Napolyon’a adanan üçüncü senfoni, akılla kavranan müzikal biçimin sınırlarını uç noktalara taşır. Ancak bu kahramamn kendisini imparator ilan etmesinin ardından yaşanan derin hayal kırıklığıyla Napolyon’un ismi, 1805 yılındaki ilk seslendirmeden önce, eserin kapağından kazınarak silinir. Beethoven’in bu yaptığı aslında 19. yüzyıl sanatçısının kısa ve net bir tanımıdır: bağımsız ve yalnız. 1809 yılında Napolyon’un Viyana kuşatması altında yazılan 5. Piyano Konçertosunun ikinci bölümünde bu yalnızlık açık bir biçimde duyulabilir.
Sanatçının 9. Senfoniyi yazmaya başladığı tarihte Napolyon diğer Avrupa devletleri karşısında yenilmiş, devrim ve cumhuriyet idealleri tüm Avrupa’da kökleşmiş, bu ideallere inanan ancak yaşanan büyük yıkımlardan ürken aydınlar arasında ulusal sınırları aşan bir bağ oluşmuştur. Bu bağ uluslararası düzeyde insani değerleri gözeten bir anlayıştır. Ancak “tüm insanların kardeşliği” gibi bir düşünce, o dönemde ancak Johann Gottfried Herder, Goethe, Schiller ve Beethoven gibi sanatıyla sonsuzluğa dokunmuş, böylelikle insanlığın aydınlanmasının ne demek olduğunu gerçekten anlamış çok az sayıda aydın tarafından kavranabiliyordu. Zenginliğini sömürmeye dayandıran, bunu da ancak sömürdüğü kültürleri aşağılayarak aklayan siyasi erk ve onların yönettiği geniş kitleler için ise bu kavramın anlaşılabilir bir tarafı yoktu.
İşte Beethoven’in insanlığa iletmek istediği son sözlerinde müziği ve sözü bir arada kullanmasının sebeplerinden biri bu olmalı. O dönemde pek çok insana yabancı olan bu kavramı yalnızca sözlerle açıklamaya çalışmak imkansızdı. Opera gibi ifadesi belirli bir metnin dramatik yapısıyla sınırlı bir eser yetersiz kalacaktı. Yalnızca çalgısal bir eser de anlatmak istediklerini ifade edemeyecekti. Çünkü Beethoven’in kesin olarak iletmek istediği bir mesaj vardı. Başka bir deyişle söylemek istediği şeyin gücü tek başlarına hem müziği, hem de sözleri aşıyordu.
Ancak eserin en çarpıcı özelliklerinden bir diğeri çok geniş çaplı yapısıdır. Yukarıda açıklamaya çalıştığım özelliklere sahip bir 19. yüzyıl sanatçısı olan Beethoven, ilk dönemlerinden itibaren eserlerinde bölümler arası farklılıkları aşan bir yapı elde ederek bütünsel bir sanat eseri yaratmanın yollarını aramıştır. 9. Senfonide de bölümleri ayrı ayrı ele almanın bir anlamı olamaz. İlk üç bölüm hem bir sonraki bölümü hem de eserin beynini teşkil eden final bölümünü hazırlar.
Eserin oldukça dikkate değer bir girişi vardır. Örneğin bir kahramana adanmış olan üçüncü senfoni büyük bir mi bemol majör akoru ile başlar. Bu akor kararlılığı ve otoriteyi simgeler. 9. Senfoni ise bu otoriter yapıya çok uzak bir biçimde belirsiz bir dörtlü aralıkla başlar. Bu aralık tüm insanlığı kucaklayan bu dev eserin altına serilmiş bir kilim gibidir. Bu girişin ardından sonat formundaki birinci bölüm gelir. Bu bölüm re minör tonunda başlayıp re majörde biten yapısıyla aydınlığa doğru yapılan yolculuğun başlangıcı gibidir. İkinci bölüm bu yolculuğun esrik coşkusunu ve ortadaki majör orta bölümü ile bu coşkuyla ulaşılan insanlık sevincini betimler. Üçüncü bölüm ulaşılan yerin huzurunu ve dinginliğini taşıyan bir tema ve onun çeşitlemelerinden oluşmuştur. Artık gerçeğin kapısına dek gelinmiştir.
Oradan içeri girildiğinde dördüncü bölüm başlar. Ancak dördüncü bölüm başladığında huzur yerini şiddetli bir reddedişe bırakır. O ana kadar duyulan tüm temalar hatırlanır ancak hepsi reddedilir. Kabul edilen ise koral teması olur. Schiller’in şiirinin dört kıtası çalgısal olarak orkestra tarafından duyurulur. Ardından Beethoven’in yazdığı sözlerle (Dostlarım, isterseniz bu duyduklarınızı değil daha hoş ve neşeli olanları söyleyelim) bas reçitatif, Schiller’in şiirini söylemek üzere koroyu çağırır. Orkestranın seslendirdiği interlüdlerle çeşitlenen temanın ardından, ilk bölümde ilk kıtanın kullanılmayan son dörtlüğü yeni bir temayla seslendirilir: “Kucaklaşın ey milyonlar, bu öpücük tüm dünyayadır, Kardeşlerim bu ışıldayan gök kubbenin ötesinde, Bizleri seven babamız olmalı”. Daha sonra ilk koral teması ve bu yeni tema fügal bir yapıda işlenerek eserin eşsiz finaline ulaşılır.
Dr. Onur TÜRKMEN
5 notes
·
View notes
Photo
Anamın elleri. Kerpiç döküp ev kuran, kilim dokuyup satan, kayısı çekirdeğinden baklava yapan, gece ateşlendiğimde sırtına sarıp sokak sokak doktor arayan anamın 84 yıl hayattan hiç kopmamış hünerli elleri..
5 notes
·
View notes
Text
Kapadokya! Hafta Sonu için Tatil Tercihiniz
Yılın her mevsimi yerli ve yabancı turistleri ağırlayan ve dünyada benzersiz bir doğal yapıya sahip olan Kapadokya, Nevşehir’de bulunmaktadır. Ayrıca Kayseri, Niğde, Kırşehir ve Aksaray illerinin de kesiştiği noktadadır. Doğal güzelliklerin harmanlanarak ortaya çıktığı Kapadokya, yer altı ve yer üstünde farklı yapıları bir araya getirmiştir. Halen yeni yer altı şehirlerinin keşfedildiği Kapadokya’da peri bacalarının heybetli görünümüne şahit olabilirsiniz. Elbette Kapadokya tanıtım konusunda birbirinden farklı gezilecek yerlerin olduğu unutulmamalıdır.
Kapadokya’ya Nasıl Gidilir?
Havayolunu tercih etmek isteyenler Nevşehir için ucuz uçak bileti rezervasyonu yaptırabilir. En az 6 ay önceden alacağınız bilet sayesinde ekonomik uçuşlardan yararlanabilirsiniz. Aslında bu bölgeye gelmek için en mantıklı ulaşımın havayolu olduğu belirtilmektedir. Ya da Kayseri’ye uçakla gelerek daha sonra Kapadokya’ya doğru yola çıkabilirsiniz. Nevşehir’den Kapadokya’ya nasıl gidilir konusunda, yaz tarifeleri için her gün İzmir, Antalya ve İstanbul’dan Nevşehir’e uçak seferleri düzenlenmektedir. Nevşehir Havalimanına iniş yaptıktan sonra 30 km’lik bir yolculuğun ardından Nevşehir merkeze ulaşabilirsiniz. Ancak merkeze ulaşım için herhangi bir otobüs seferi bulunmamaktadır. Bu yüzden tercih edeceğiniz havayolu şirketinin servislerini kullanarak şehir merkezine ya da Kapadokya’ya ulaşabilirsiniz. Araçla Kapadokya’ya gitmek isteyenler için çok daha güzel seçenekler vardır. Çünkü yol boyunca rahat bir şekilde ilerlerken birbirinden farklı tarihi ve doğal güzellikleri ziyaret edebilirsiniz. Kayseri Nevşehir arası araçla 80 km’dir. Diğer illere olan uzaklıklar ise; - İstanbul – Nevşehir arası 725 km - İzmir – Nevşehir arası 760 km - Ankara – Nevşehir arası 295 km - Bursa – Nevşehir arası 630 km’dir. Nevşehir Kapadokya arası 30 km’dir. Aracınızla 40 dakika gibi bir sürede bölgeye ulaşabilirsiniz.
Kapadokya Gezilecek Yerler
Bölgedeki yanardağların patlaması sonucunda milyonlarca yıl önce oluşan Kapadokya’da, patlamalarla beraber ortaya çıkan yumuşak kayalar çevrede yer kaplamış. Devam eden patlamalar ise bazaltın oluşturduğu sert kayaları meydana getirmiş. Rüzgar ve yağmur nedeniyle bazalt tabakası erozyona uğramış ve yeni bir tüf tabakası ortaya çıkmış. Bu tabaka kazılmaya uygun olduğundan bölgede yaşayan Pagan halkı, kendini korumak amacıyla tabakayı oyarak yer altında yeni alanlar inşa etmiştir. Milyonlarca yıldır kendini muhafaza eden bölge için Kapadokya gezilecek yerler; - Ihlara vadisi - Göreme açık hava müzesi - ��ç Güzeller - Paşabağ - Asmalı Konak - Derinkuyu Yer Altı Şehri - Hacı Bektaş Veli Külliyesi - Güvercinlik Vadisi - Kaymaklı Yer Altı Şehri - Ortahisar Kalesi
Güvercinlik Vadisi
Nazar ağaçlarıyla ünlü olan Güvercinlik Vadisi, adını bölgede çok sayıda olan güvercinlerden almıştır. Yerel halk burada güvercinleri sürekli beslemiş ve gübrelerini topraklarda kullanmıştır. İlk Hristiyanlar ise buradaki güvercinlerin kabuk ve yumurtalarını kiliselerde kullanmıştır. Güvercinlik Vadisinde çok sayıda küçük oyuk bulunmaktadır. Doğal olarak yerli ve yabancı turistler buraya gelerek çok sayıda fotoğraf çekmektedir. Ayrıca kuru ağaçlara takılan nazar boncukları da çok güzel bir görüntü ortaya çıkarmaktadır. Vadinin uzunluğu 4 km olmakla beraber hala güvercinlerin burada yaşadığını söylemek mümkündür.
Kaymaklı Yer Altı Şehri
Sekiz katlı bir yer altı şehri olan Kaymaklı, Kapadokya’da görülmesi gereken yerler arasındadır. Tarihi, milattan önce 3000 yılına kadar uzanan bu şehrin Hitit dönemine ait olduğu bilinmektedir. Ayrıca Bizans ve Roma imparatorlukları da yer altı şehrini kullanmış ve genişletmiştir. Yer altı şehrinde mutfaklar, şarap mahzenleri, su depoları, salonlar ve çok sayıda kiler bulunmaktadır.
Hacı Bektaş Veli Külliyesi
Kapadokya gezilmesi gereken yerler arasında olan bu külliyede dönemin önemli eserlerini ziyaret edebilirsiniz. Külliyede ayrıca yemekhaneler, ilim odaları ve dergaha ait olarak kullanılan eserler bulunmaktadır. Elbette o dönemde kullanılan kıyafetler de sergilenmektedir.
Asmalı Konak
Ürgüp’te bulunan Asmalı Konak, bölgede en çok ziyaret edilen yerler arasındadır. Ünlü dizi Asmalı Konak’ın çekildiği yer olarak bilinen bu yapı müze olarak kullanılmaktadır.
Derinkuyu Yer Altı Şehri
Yer altı şehirleri bakımından ünlü olan Kapadokya görülmesi gereken yerler arasında Derinkuyu Yer Altı şehrini de mutlaka ziyaret etmelisiniz. Turistik gezilerin vazgeçilmezi olan bu alana girmek isteyen kişiler için bazı uyarılar da yapılmaktadır. Çünkü oldukça basık ve derin olan bu alan, panik atak, kalp, fıtık, bel ve boyun hastalıkları olanlar için uygun değildir. Derinkuyu olarak adlandırılan alanda vaftiz havuzu ve günah çıkartma kuyusu yer almaktadır. Ayrıca 8 katlı bir yer altı şehri olması nedeniyle, tüm ihtiyaçların karşılanmasına uygun yerler inşa edilmiştir. Bölgeye ilk yerleşenlerin ise Asurlular olduğu düşünülüyor.
Üç Güzeller
Uçurum kenarında 3 peribacasının olduğu yerdir. Çevrede buna benzer pek çok oluşum vardır ancak muhteşem bir manzaraya sahip olan Üç Güzeller, en çok dikkat çeken yapılar arasındadır. Aslında buranın turistik gezilerde ön plana çıkmasının bazı nedenleri vardır. Efsaneye göre eski dönemde bölgede yaşayan kralın güzel bir kızı vardır. Bu kız bir çobana aşık olur. Kral bu durumu fark edince karşı çıkar. Çoban ve prenses kaçmaya karar verir ve bir süre saklanırlar. Çocukları olan prenses ve çoban bu durumu krala söylemek ister. Ancak kral çok daha fazla kin besler ve ölüm emrini verir. Bunu duyan prenses Allah’a yalvarır ve kendilerini kurtarması için dua eder. Aynı anda çocuk, prenses ve çoban bir taşa dönüşür ve efsane bu şekilde son bulur.
Paşabağ
Kapadokya’daki en büyük peribacalarının olduğu Paşabağ’a giderken tozlu ve kumlu yollar arasından geçmeniz gerekiyor. Bölgeye ulaştıktan sonra birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Ancak küçük kum fırtınalarına hazırlıklı olmanız tavsiye edilir. Peribacalarının en güzel göründüğü yerlerden olan Paşabağ aynı zamanda Kapadokya tanıtım konusunda önemli bir yere sahiptir. Çünkü eski peribacaları bu bölgeden çok daha güzel görünürken oluşum aşamasında olanları da inceleme şansı sunmaktadır.
Ihlara Vadisi
Ihlara Vadisini balon turu yaparak ya da yürüyerek gezebilirsiniz. Yürüyerek çok daha yorucu olan bu vadiye inen merdivenler bulunmaktadır. Ayrıca vadiye ulaşınca görsel anlamda sizi şaşırtacak güzellikte olan evler bulunmaktadır. Ayrıca yeşillikler arasında akan suları da görebilirsiniz. Genelde uçurum kısmına giden yerli ve yabancı turistler, bölgedeki kiliseleri de görme şansına sahip olur.
Göreme Açık Hava Müzesi
Türkiye’nin en önemli açık hava müzelerinden olan Göreme Açık Hava Müzesi, Kapadokya tanıtım sürecinde rehberlerin tavsiye ettiği yerlerdendir. Burada kaya içine oyulan yerleşim yerleri ile beraber ibadethaneler bulunmaktadır. Ayrıca kiler, oturma alanları, ev ve yemekhaneleri de ziyaret edebilirsiniz. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne 1985 yılında alınan açık hava müzesinde bulunan kilisede İncil’deki olayları betimleyen ve Hz. İsa’nın hayatını anlatan çok sayıda süsleme bulunmaktadır.
Kapadokya Otelleri
Kapadokya’da konaklamak için çok sayıda otel bulunmaktadır. Her bütçeye uygun olan otel fiyatlarını elbette araştırdıktan sonra rezervasyon yapmanız daha mantıklıdır. Genelde 150 TL ile 900 TL arasında olan fiyatlar 1500 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Ancak bölgedeki 5 yıldızlı otellerle beraber apart otellerin de olduğunu unutmayın. Eğer ekonomik bir tatil istiyorsanız butik oteller ya da pansiyonları tercih edebilirsiniz.
Kapadokya Gece Hayatı
Kapadokya’ya gelen turistler için genelde turların düzenlediği Türk geceleri vardır. Batılı eğlence anlayışı ise yabancı turistlerin konakladığı otel veya gece kulüplerinde yaşatılmaktadır. Geleneksel tarzdaki eğlencelerin yapıldığı tarihi dokulu mekanların yanı sıra gece boyu eğlencelerin yaşandığını söylemek mümkün. Haliyle Kapadokya’da gece hayatı nasıl şeklinde bir araştırma yapıldığı zaman, bölgeyi disko ve barların çokça işgal etmediğini dile getirmek doğru olacaktır.
Kapadokya’da Alışveriş
Bölgeye giden turistlerin çok sayıda hediyelik eşya satan dükkan ile karşılaşacağını söyleyebiliriz. Magnetler, hediyelik balonlar, peribacası figürleri, seramik, çömlek, çanak ve çini sanatıyla yapılan ürünlerin sergilendiği Kapadokya’da alışveriş yaparken halı ve kilim dokumacılığıyla üretilen eserleri de görebilirsiniz. Ayrıca yörenin değerli taşlarından yapılan çok sayıda takı da satılmaktadır.
Kapadokya’ya Ne Zaman Gidilir?
Karasal iklimin yaşandığı Kapadokya’ya ne zaman gidilir sorusunun yanıtı, sonbahar ve ilkbahar aylarıdır. Çünkü bu dönemler havanın aşırı soğuk ya da sıcak olmadığı zamanlardır. Fakat ilkbahardaki ziyaretlerinizde buzlanmaya karşı bazı tedbirler almanızda yarar var. Son zamanlarda genelde yılbaşı tatili için tercih edilen Kapadokya, sevenlerini yılın her mevsimi ağırlamaya devam etmektedir. Bizi takip edin. GezGör Read the full article
0 notes
Text
Batı ve Doğu Medeniyetleri Içinde: Saraybosna Gezilecek Bölgeler
Saraybosna, Bosna-Hersek‘in en büyük şehri ve başkenti. Dinar Alpleri’yle çevrili bir vadi içindeki Miljacka Nehrinin etrafında kurulan şehir esas gelişmesini 1463’te bölgeye başat olan Osmanlı’ya borçlu. Türklerin Avrupa’da kurduğu en büyük şehir de burası bilgilerime göre. Bosna Hersek’te Batı ve Doğu medeniyetlerini aynı anda bünyesinde barındıran ve ülkenin başkenti olan Saraybosna, bu özelliği ile Balkanlar’da görülmesi gereken yerlerin başlangıcında geliyor. Bir kış mevsiminde 2 gün süresince cadde cadde gezdiğim şehri pek sevdim ben.
Şehirdeki bütün mühim gezilip görülecek yerlerin birçoğu birbirine adım atma mesafesinde olduğu için keşfetmesi basit bir şehir. Saraybosna’nın tarihi çekirdeği olan ‘Stari Grad‘, doğrusu Başçarşı, kentin en mühim albeni merkezi. Şehri gezmeye adım atmak için en müsait nokta olabilir. Ortada etrafını güvercinlerin mekan seçtiği çeşmesi ve sağlı sollu sıralanmış bakımlı ahşap dükkânları ile bir Anadolu köşesini çağrıştırıyor. 1. Başçarşı
Bedesten, BarçarşıSaraybosna’nın kalbi benzer biçimde olan Başçarşı (Bašcaršija), 16. yüzyılda kurulmuş mühim bir Osmanlı çarşısı. Çarşı çevresinde şehirdeki birçok mühim yapıyı yaptıran Gazi Hüsrev Bey’e ilişik camiler, hanlar ve medreseler bulunuyor. Bu yapılar içinde Saraybosna’nın simgelerinden kabul edilen Sebil, Saat Kulesi, Morica Han, Gazi Hüsrev Bey Cami, Ferhadiye Caddesi ve Bursa Bezisten gezilip görülecek bölgeler içinde içeriyor. 2. Başçarşı Sebili
Tarihi Başçarşı’nın kalbinde yer edinen zarif, ahşap şadırvan Başçarşı Sebili (Sebilj), Türkiye’den düzenlenen Balkan turlarının mühim bir ziyaret noktası. Tarihî şadırvanın nefes kesecek bir hava katmış olduğu bu meydanın üç tarafı da Başçarşı’yı meydana getiren dükkânlarla çevrili. Başçarşı’nın sembolü olan “Sebil Çeşmesi”, Vali Hacı Mehmet Paşa tarafınca 1753’te, İstanbul’daki çeşmeler model alınarak yaptırılmış. Tahta kubbeli çeşme önünde bir resim çektirmeden şehirden ayrılmayın. 3. Saat Kulesi
Saat Kulesi Başçarşı’da yer edinen bir öteki mühim yapı. Gazi Hüsrev Bey Vakfı tarafınca 17. yüzyılda yaptırılan kule ilerleyen yıllarda çıkan yangın kararı büyük hasar almış, ondan sonra 1762’de tekrar restore edilmiş. 4. Gazi Hüsrev Bey Cami
Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey’in 1531’de Mimar Sinan’a yaptırdığı cami, Saraybosna’da en mühim Osmanlı eserlerinden. Bosna Savaşı esnasında hasar alan cami ondan sonra 1996’da aslına müsait olarak restore edilmiş. Gazi Hüsrev Bey Cami’nin dış duvardaki iki metal oluklu çeşme bulunuyor. Bu olukların birisinden su içenin bu şehre tekrar geleceği, diğerinden su içenin ise bu şehirden evleneceği rivayet edilir. 5. Gazi Hüsrev Bey Medresesi
Gazi Hüsrev Bey MedresesiKurşunlu Medrese olarak da adlandırılan Gazi Hüsrev Bey Medresesi 16. yüzyılda inşa edilmiş. Osmanlı zamanında okul olarak kullanılan medrese, kurulduğu dönemde 50 bin kitap kapasiteli bir kütüphaneye sahipti. 6. Başçarşı Camii
Sebil’in derhal aşağısında, 1529’de meydana getirilen ve Durak Camii olarak da malum, Başçarşı Camii bulunuyor. Bahçesinde dev gibi bir şadırvan içeriyor. 7. Ferhadija Camii
Ferhadija Camii (Ferhad Paşa Camii), şehrin kalbinde Ferhadiye Caddesi üstünde içeriyor. 16. asır Osmanlı İslam mimarisine haiz cami, Bosna sancak beyi Ferhad Paşa tarafınca yaptırılmış. Öteki bir çok yer benzer biçimde burası da harpte ziyan olmuş. 8. Moriça Han
Moriça Han da Başçarşı’da yer edinen mühim birisi. Halk içinde Han-ı Atik olarak adlandırılan altı kapılı bedesten medresenin azca ilerisinde içeriyor. Han 1551’de yapılma, 1697’de çıkan yangından sonrasında restore edilmiş. Halen Gazi Hüsrev Bey Vakfı’nın malı olan Moriça Han’da, muhtelif kafelerin yanı sıra otantik kilim vb. eşyalar satan dükkânlar bulunuyor. İki kattan oluşan Moriça Han, ıhlamur ağacı altında, bitkinlik kahvesi içilebilecek en güzel mekânlardan birisi. 9. Bezistan
Rüstem Paşa tarafınca 1551’de yaptırılan Bursa Bezisteni, Bursa İpeği satışı için yapılma bir kapalı pazar yeri. 1992–1995 yılları arasındaki Bosna Savaşı esnasında büyük hasar alan bezisten ondan sonra restore edilmiş. Günümüzde Saraybosna Müzesi olarak da hizmet veriyor. 10. Ferhadiye Caddesi
Başçarşı’nın bittiği yerde Ferhadiye Caddesi başlıyor. Arnavut kaldırımlı taşlar yerini bu caddede parkeye bırakıyor. Burası cafe, restoranlar ile alışveriş dükkanlarının olduğu çok çağıl bir alışveriş caddesi. Civarında ise otel ve hosteller içeriyor. Caddenin ortasındaki ara sokak Jelića’da yer edinen Hostel Franz Ferdinand konaklama için tavsiyem. 11. Latin Köprüsü
Başçarşı’ya yakın bir konumda bulunan Latin Köprüsü (Latinska ćuprija), 1.Dünya Savaşı’nın çıkmasına sebep olan Avusturya Macaristan Prensi Arşidük Franz Ferdinand’ın suikaste uğramış olduğu köprü. Ulusal Kütüphane’nin karşısında bulunan köprüye göz atmadan şehirden ayrılmayın. 12. Ümit Tüneli
Ümit (Yaşam) Tüneli, Bosna Savaşı esnasında Bosnalılar için en eleştiri noktalardan birisi olmuş. Sırp kuşatmasının olmadığı tek nokta olan havaalanına yakın bir konumda bulunan tünel, cenk süresince başta ulaşım olmak suretiyle deva ve tabanca transferinde kullanılmış. Bosnalı gönüllüler tarafınca 8 saatlik mesailer ile kazılan tünel tamamlandığında 960 metre uzunluktaymış. Günümüzde tünelin yalnızca 20 metrelik bölümü ziyaretçiler tarafınca gezilebiliyor. Tünel o zamanlar evini tünel kazılması için bağışlama eden aile tarafınca ziyaretçilere aleni tutuluyor. Her gün 09.00 – 16:00 saatleri içinde müze ziyarete aleni. Saraybosna’dan düzenlenen tünel turlarına katılın yahut bir taksiciyle anlaşın. 13. İnat Evi
İnat Evi (Direnme Kuca), Saraybosna gezilecek bölgeler listesindeki en entresan yerlerden biri. 20. yüzyılda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu istimlak ile nehir kıyısındaki evleri yıkılmak istemiş. Avusturyalıların güç gösterisi için şehirdeki muhteşem ve mühim binaları giderme planı ne sevinçli ki bu evde işe yaramamış. Direnme Kuca’nın sahibi Benderija, evin öteki kıyıya taşınması şartını koşmuş. Araya giren hatırlı kişilere karşın ev sahibi evini yıktırmamış ve ev bugünkü yerine taşıtmış. Evin sahibinin direnmesi sebebiyle ev “İnat Evi” olarak anılmaya başlanmış. İnat Evi, 1997’den bu yana restoran olarak kullanılıyor. Leziz Boşnak yiyecekleri ve şarapları tadılabilir. “Bir zamanlar diğer yanda duruyordum, fakat nispet yaparcasına bu yakaya taşındım” tabelasını görün. 14. Hünkâr Cami
1457’de İsa Bey tarafınca Fatih Sultan Mehmet Han’a mükafaat olarak yapılma olan Hünkâr Cami’ni görülmesi gerekenler listesine alın. Saraybosna’da ilk meydana getirilen şehrin simge özelliğindeki yapılarından camii Hünkâr Köprüsünün karşı tarafında içeriyor. 15. Saraybosna Katedrali
Saraybosna Katedrali (İsa’nın Ulu Kalbi Katedrali, Katedrala Srca Isusova), 1889’de Paris’teki Notre Dame Katedrali’nden esinlenilerek yapılma. Saraybosna’nın değişik dinlerin tolerans içinde yaşandığının bir kanıtı katedral, şehirdeki Katoliklerin merkezi kabul ediliyor. Neo gotik mimari tarzındaki katedral, Saraybosna Savaşı sırasında zarar görse de yenileme çalışmalarıyla ayakta kalmış. Katedralin bahçesindeki mezarlar ve iç kısmındaki süsleme ve heykeller görülmeye değer. 16. Ebedi Ateş
Ferhadiye’nin başlangıcında yer edinen Ebedi Ateş (Vjecna Vatra), II. Dünya Savaşı’nda Saraybosna’nın kurtuluşu için dikilmiş bir anıt. Şehrin kurtuluşundan sonrasında 6 Nisan 1946’te oluşturulan Ebedi Ateş, II. Dünya Savaşı asker ve sivil kurbanların anısına yapılma. Marshalla Tito Caddesi’nin köşesinde bulunan anıt, 2011’de bir grubun alev ateş saldırısına uğrasa da çok fazla hasar görmeden kurtulmuş. 17. Svrzo Evi (Svrzina Kuća)
Svrzo Evi Saraybosna’da yer edinen en güzel eski Osmanlı evlerinden birisi. Saraybosna Müzesi’ne bağlı olan Svrzo Evi çağıl evlerden uzak olarak eski tip tahta mimariye haiz. Moriça Han’ın arka taraflarında Logavina Caddesi civarlarında içeriyor. 18. Vrelo Bosne (Spring of Bosna) Vrelo Bosne, Bosna nehrinin kaynağının bulunmuş olduğu ve Igman Dağı eteklerinde yer edinen bir milli park. Saraybosna’nın doğal açıdan en güzel bölgesi olarak biri olan bu park, çevresinde oluşturduğu ekolojik zenginliği, ufak şelaleleri, köpüren kaynakları, yürüyüş yolları, ufak köprüleri ve doğal güzelliğiyle etkisi altına alan bir yer. Hotel Hollywood’a 15 dak. adım atma mesafesinde. 19. Bosna Hersek Milli Kütüphanesi
Milyatska’nın kenarında, mimari özellikleri Avusturya Macaristan İmparatorluğu tarafınca oluşturulmuş ve önceleri belediye binası olarak kullanılmış muhteşem bina, 1949’da kütüphaneye dönüştürülmüş. Başçarşı’nın derhal yakınında içeriyor. Saraybosna her ne ufak bir şehir benzer biçimde görünse de gezilecek görülecek bayağı fazla yeri var. Saraybosna gezilecek bölgeler listesini fırsat buldukça genişleteceğim. Bosna Hersek vizesiz ülkeler içinde, müsait uçak bileti yakalayıp gidin. Şuracıkta! Read the full article
1 note
·
View note
Photo
🌷 İşte Beklenen Gün Geldi Sayfamızın En Tatlı En Çok Satan KİLİM NAKIŞLI MODEL FERACEMİZ YİNE STOKLARDA 🍂En Çok Sorulan modelimiz sizleri bekliyor ve son fırsat 👌 Modelimiz Kilim NAKIŞLI 🍂38 / 48 beden arası 🍂Boyu 142 cm 🍂Fiyatı Kargo Dahil 149,90 ₺ Hemde İster Nakit İster Kredi Kartı Ödeme 🍂Keyifli alışverişler dileriz 😘 . . #guzelcemoda #tesetturmodası #tesetturgiyim #tesetturabiye #tesetturmodasi #tesetturtrend #tesettürtrend #tesetturtunik #indirim #kampanya #feraceindirimi #feracemodelleri #sefamerve #oriflame #naksibendi #hijabmuslim #ghisa #misswhence #ibadet #etesettur #haznevi #cemaat #konya #mardin #diyarbakir #gaziantep #modasena #bimturkiye #islam #mahmutefendihazretleri https://www.instagram.com/p/B29lLjKFSZm/?igshid=x1n9gt3eiaq9
#guzelcemoda#tesetturmodası#tesetturgiyim#tesetturabiye#tesetturmodasi#tesetturtrend#tesettürtrend#tesetturtunik#indirim#kampanya#feraceindirimi#feracemodelleri#sefamerve#oriflame#naksibendi#hijabmuslim#ghisa#misswhence#ibadet#etesettur#haznevi#cemaat#konya#mardin#diyarbakir#gaziantep#modasena#bimturkiye#islam#mahmutefendihazretleri
0 notes
Text
Ankara Antika Eşya Alanlar 0544 560 10 10 Antikacılar
Ankara Antika Eşya Alanlar 0544 560 10 10 Ankara Antikacılar
Ankara Antika Eşya Alanlar 0544 560 10 10 Antikacılar
Ankara antika alan firmalar Ankara Antika İtalyan Altın Varak Taht Ankara Antika Fransız Kristal Globe Ankara Antika Osmanlı Sedef Kaşık Koleksiyonu Ankara Antika Bezeli Kabe Örtüsü Ankara Antika Damgalı Şamdan Ankara Antika Gümüş Armodiye Küpe Ankara Antika Gomalok Cilalı Mobilya Ankara Antika Altın varaklı Kavukluk Ankara Antika Daktilo Alan Yerler Ankara Antika Fransız Marküterli Masa Ankara Antika Pencere Üstü Fayans Pano Ankara Antika Fil Dişi Figür Gurubu Ankara Antika El Yazması Kitap Ankara Antika Pirinç Havan Şamdan Ankara Antika Plakçalar Pikap Ankara Antika Gümüş Baston Ankara Antika Fransız Bronz Mineli Saat Takımı Ankara Antika Osmanlı Gerdanlık Ankara Antika Osmanlı Tüfek Ankara Antika Gümüş Mumluklu Lambader Ankara Antika Üç Ayak Bronz Zil Ankara Antika Gece Sürahisi Alan Yerler Ankara Antika Selami Yetik İmzalı Tablo Ankara Antika Osmanlı Saltanat Arması Ankara Antika Mineli Gümüş Tabaka Ankara Antika Kehribar Ağızlık Aksesuarları Ankara Antika Yemek Odası Takımı Ankara Antika Koleksiyon Ankara Antika Osmanlı Oyuncak Asker Koleksiyonu Ankara Antika Yağcıbedir Alıcıları Ankara Antika Tavan Göbeği Alan Yerler Ankara Antika Portre Ankara Antika alan yerler Ankara Antika Osmanlı Doktor Malzemeleri Ankara Antika Tuğralı Gümüş Yatağan Ankara Antika Edirnekari Sadak Okluk Ankara Antika Floş Seccade Alan Yerler Ankara Antika Kartpostal Alan Yerler Ankara Antika Saleplik takımı Ankara Antika Osmanlı Barutluk Ankara Antika Efemera Ankara Antika Osmanlı Yapboz Oyunu Ankara Antika Ferman Alan Yerler Ankara Antika El Yazması Altın İşlemeli Kuran-ı Kerim Alan Yerler Ankara Antika Mineli Elmaslı Cep Saati Ankara Antika Bezeli Buzlu Karaf Ankara Antika Üçetek Halile Ankara Antika Teneke Oyuncak Alan Yerler Ankara Antika Figürlü Jardınıer Ankara Antika İtalyan Murano Ayna Ankara Antika Sivas Cezaevi Halısı Ankara Antika Ahşap Kabinet Ankara Antika Semaver Alan Yerler Ankara Antika Çanakkale Sekanlıcak Ankara Antika Osmanlı Şifa Tası Ankara Antika Osmanlı Tılsımlı İşlik Kumaşı Ankara Antika Hereke Halısı Alan Yerler Ankara Antika Bakır Gravür Ankara Antika Orjinal Baskı Kuranı Kerim Ankara Antika Aznavur Gümüş Fincan Takımı Ankara Antika Kayı Boyu Damgalı Zırh Ankara Antika Tuval Üzeri Yağlı Boya Tablo Ankara Antika Sedef Kakmalı Boy Aynası Ankara Antika Osmanlı Yelpaze Ankara Antika İran Halısı Ankara antika alanlar Ankara antika Ankara antika alım satım Ankara antika eşya alan yerler Ankara Antika Ankara Antika Harita Ankara Antika Kahvedan Ankara Antika Afiş Alan Yerler Ankara Antika Şam İşi Koltuk Ankara Antika Müzik Seti Alan Yerler Ankara Antika Bahü Bahü Alan Yerler Ankara Antika Osmanlı Sıkma Kehribar Tesbih Ankara Antika Osmanlı Ateş Kehribarı Tesbih Ankara Antika Altın Mineli Cep Saati Ankara Antika Bronz Mumluk Ankara Antika Osmanlı Gümüş Fes Kalıbı Ankara Antika Lovis Likör Takımı Ankara Antika Piyano Ankara Antika Rus Gümüş Kandil Ankara Antika Afiş Ankara Antika Cümbüş Alan Yerler Ankara Antika Sanat Eseri Alan Yerler Ankara Antika Sütun Gövdeli Meyvelik Ankara Antika Mangal Alan Yerler Ankara Antika Osmanlı Sırmalı Terlik Ankara Antika Nasıl Satarım Antika Eşya Satış Ankara Antika Osmanlı İşleme Bohça Ankara Antika El Dokuması Halı Ankara Antika Minyatür Müzik Enstürmanları Ankara Antika Tesvir Hümayun Ankara Antika Edirne Kari Kavukluk Ankara Antika Hadis Mecmuası Ankara Antika Osmanlı Cüz Sandığı Ankara antika eşya alıcıları Ankara Antika İşlemeli Kaftan Alan Yerler Ankara Antika Mobilya Ankara Antika Tuğralı Fezleke Ankara Antika Kartuşlu Gümüş Tepsi Ankara Antika Bizoteli Duvar Aynası Ankara Antika Hat Levha Ankara Antika Bronz Kazulet Alan Yerler Ankara Antika Fransız Kolon Dolap Ankara Antika Osmanlı Orta Sehpa Ankara Antika Sandalye Ankara Antika Osmanlı Çatma Ankara Antika Bohem Cam Karaf Ankara Antika Akik Taşlı Gümüş Broş Ankara Antika Opalin Alan Yerler Ankara Antika Antika Oyuncak Alım Satım Ankara Antika Klasik Mobilya Ankara Antika İsviçre Müzik Kutusu Ankara Antika Gümüş Tuğralı Pilaka Ankara Antika Sülüs Hat Yazı Besmele Ankara Antika Çanakkale Kase Ankara Antika Nü Tablo Alan Yerler Ankara Antika Taş Plak Alan Yerler Ankara Antika Bronz Aplik Mineli Sehpa Ankara Antika Telkari Esanslık Ankara Antika Ehlibeyt Silsilesi Ankara Antika Bronz Ampir Aslan Ayak Ankara Antika Sedef Bezeli Rahle Ankara Antika Kol Saati Ankara Antika Kabartma Bozalık Ankara Antika Kesme Cam Karaf Ankara Antika Ketebeli Hilye-i Şerife Ankara Antika Parfüm Şişesi Ankara antika eşyalar Ankara Antika Altın Cetvelli Kuranı Kerim Ankara Antika Osmanlı Gümüş Savatlı Çamçak Ankara Antika Bronz Bezeli Vazo Ankara Antika Müzik Dolabı Ankara Antika Aplikalı Bakır Kubur Ankara Antika Laterne Ankara Antika Obje Süs Eşyaları Alan Yerler Ankara Antika Gümüş Servis Ayaklı Çaydanlık Ankara Antika Sülüs Karalama Ankara Antika Oyuncak Ankara Antika Berat Ankara Antika Kehribar Tesbih Ankara Antika Karalama Ankara Antika İşlemeli Örtü Kumaş Ankara Antika Osmanlı Aşurelik Ankara Antika Padişah Fermanı Ankara Antika Mineli Gümüş Eşya Ankara Antika Kütahya Daldırma Ankara Antika Hatıra Mendili Ankara Antika Bronz Aplikeli Komidin Ankara Antika Osmanlı Damla Kebribar Tesbih Ankara Antika Karaf Ankara Antika Osmanlı Hacemat Makinası Ankara Antika İmzalı Tablo Ankara Antika Porselen Ankara Antika Oymalı Ahşap Koltuk Takımı Ankara Antika Tombak Ankara Antika Longplay Ankara Antika Asker Malzemeleri Ankara Antika Bezeli Kaşıklık Ankara Antika Dekorlu Murassa Yumurta Ankara Antika Gümüş Zemzem Tepsisi Ankara Antika Osmanlı Haritası Ankara Antika Osmanlı Muhafaza Örtüsü Ankara Antika Eczane sandığı Ankara Antika Bronz Mücevher Kutusu Ankara Antika Sofra Aksesuarları Ankara Antika Opalin Bronz Gaz Lambası Ankara Antika Kılıç Alan Yerler Ankara Antika Porselen Küp Ankara Antika Cicim Kilim Ankara Antika Tombak Sancak Alemi Ankara Antika Viyana Porselen Biblo Ankara Antika Fransız Kaşpo Ankara Antika Emaye Saat Ankara Antika Fransız Çan Alan Yerler Ankara Antika Floş Halı alan Yerler Ankara Antika Efemera Alan Yerler Ankara Antika Çatal Kaşık Takımı Ankara Antika İşleme Kama Ankara Antika Fransız Konsol Ankara Antika Kaset Cd Alan Yerler Ankara Antika Sülüs Nesih İcazet İcazetname Ankara Antika Müzik CD si Alım Satım Ankara Antika Bronz El Oyma Yazı Masası Ankara Antika Mineli Gaz Lambası Mumluk Ankara Antika İşlemeli Kumaş Alan Yerler Ankara Antika Osmanlı Asker Kıyafetleri Ankara Antika siyah Beyaz Resim Ankara Antika Ayaklı Etejer Ankara Antika Deco Bar Ankara Antika Aznavur Gümüş Ankara Antika Eski Evrak Ankara Antika Gravür Alan Yerler Ankara Antika Osmanlı Langer Ankara antikacılar Ankara Antika Çift Laledan Ankara Antika Suluboya Tablo Ankara Antika Osmanlı Suzeni Örtü Ankara Antika Masa Saati Alan Yerler Ankara Antika Bronz Duvar Saati Ankara Antika Osmanlı Gümüş Hamam Tası Ankara Antika Damgalı Çerezlik Ankara Antika Sedef Kolye Ankara Antika Antika Eşya Matbaa Malzemeleri Ankara Antika Eşya Alım Satım Yapanlar Ankara Antika Ahşap Maketi Ankara Antika Mineli Gümüş Makyaj Kutusu Ankara Antika Arabesk Büfe Ankara Antika Fransız Altın Broş Ankara Antika Koltuk Takımı Ankara Antika Rabıtalı Hokka Divit Ankara Antika Berjer Ankara Antika Osmanlı Sefertası Ankara Antika İran Gümüşü Gümüş Ankara Antika Gümüş Alan Yerler Ankara Antika Tuğralı Istaka Ankara Antika Radyo Ankara Antika Alan Satan Yerler Ankara Antika Deco Heykel Ankara Antika 45 lik Plak Alan Yerler Ankara Antika Damgalı Sahan Ankara Antika Osmanlı Madalya Ankara Antika Türkmen Takısı Ankara Antika Arapça El Yazması Kitap Alan Yerler Ankara Antika Mineli Kutu Ankara Antika Tükenmez Dolma Kalem Ankara Antika Fotoğraf Makinesi Ankara eski alanlar Ankara Antika Osmanlı Devlet Arması Pano Ankara Antika El Yazması Ankara Antika Mineli Bronz Lamba Ankara Antika Tespih Kutusu Ankara Antika Eski Halı Alıcıları Ankara Antika Bronz Aslan Ayaklı Sehpa Ankara Antika Katalin Tesbih Ankara Antika Satmak İstiyorum Ankara Antika İpek Kumaş Alan Yerler Ankara Antika Osmanlı Gümüşleri alan Yerler Ankara Antika Figürlü Lamba Ankara Antika El Yazması Kuran-ı Kerim Ankara Antika Tuğralı Berat Ankara Antika Kayseri Bünyan Halı Ankara Antika Hattat Makası Ankara Antika Dekorlu Nargile Şişesi Ankara Antika Ahşap Dekopaj Hat Levha Ankara Antika İmzalı Heykel Ankara Antika Yatak Odası Takımı Ankara Antika Bronz Dore Heykel Ankara Antika Osmanlı Çift Hamam Nalın Ankara Antika Pirinç Süleymaniye Tepsi Ankara Antika Haraçıcılı Kubur Tabanca Ankara Antika Tuğralı Gümüş Tatlı Takımı Ankara Antika İznik Vazo İznik Tabak Ankara Antika Hanedan Koleksiyonu Ankara Antika Osmanlı Tabanca Ankara Antika Bohem Bohem Alan Yerler Ankara Antika Cam Gövde Tarabzam Başı Ankara Antika Gülabdan Ankara Antika Dürbün Alan Yerler Ankara Antika Baskı Tuğralı Berat Ankara eski Ankara Antika Altın Varaklı Çerçeve Ankara Antika Hattat Sandığı Ankara Antika Dükkanları Telefon Numaraları Ankara Antika Tutya Bohem Şerbet Takımı Ankara Antika Odunluk Şömüne Takımı Körük Ankara Antika Trabzon İşi Levha Ankara Antika Yemek Masası Ankara Antika Osmanlı Altın Dekorlu Kama Ankara Antika Tablo Alan Yerler Ankara Antika Tuğralı Obje Ankara Antika Eski Avize Avize Alınır Ankara Antika Osmanlı Pulat Tepsi Ankara Antika Osmanlı Gümüş Savat Bileklik Ankara Antika Kama Alan Yerler Ankara Antika Asa Alan Yerler Ankara Antika Muhtelif Heybe Gurubu Ankara Antika El Dokuma Seccade Ankara Antika Ampir Sitili Bronz Mangal Ankara Antika Gümüş Tugralı İbrik Takımı Ankara Antika Osmanlı Gümüş Buhurdan Ankara Antika Madalyon Alan Yerler Ankara Antika Saten İpek Kaftan Ankara Antika Tekke Levha Ankara Antika Toprak Testi Ankara Antika Bohem Çift Kapaklı Kupa Ankara Antika Altın Varak Ayna Ankara Antika Hat Sanatı Ankara Antika Edirne Kari Çeyiz Sandık Ankara Antika Dival İşcilikli Bohça Ankara Antika Hilye-i Şerif Ankara Antika Motifli Sahan Tabak Ankara Antika Minyatür Eşya Ankara ikinci el eşya Ankara Antika Tuğralı Ferman Ankara Antika Uzakdoğu El Oyma Masa Ankara Antika İşlemeli Kelimei Tevhit Ankara Antika Nargile Alan Yerler Ankara Antika Hattat Kutusu Ankara Antika Silah Ankara Antika Tombak Kılıç Ankara Antika Şam İşi Telefon Ankara Antika Süleymaniye Manğal Ankara Antika Osmanlı Paşa Kılıcı Ankara Antika Murano Ankara Antika Buhurdanlık Ankara Antika Eski Oyuncak Alan Yerler Ankara Antika Rahle Ankara Antika El Oyma Paravan Ankara Antika Köşe Etajer Ankara Antika Damgalı Bomboniere Şekerlik Ankara Antika Osmanlı Damgalı Hurmalık Ankara Antika Aplike İşleme Fransız Avize Ankara Antika Fransız Piyono Alan Yerler Ankara Antika Porselen Tabak Koleksiyonu Ankara Antika Gramafon Ankara Antika Limoges Porselen Alan Yerler Ankara Antika 78 Devir Plak Alan Yerler Ankara Antika Osmanlıca El Yazması Kitap Alan Yerler Ankara Antika Liyakat Nişanı Madalyası Ankara Antika Osmanlı Dönemi Figürleri Ankara Antika Fil Dişi Figürlü Kompozisyon Ankara Antika Reşat Ketebeli Hat Levha Ankara Antika Gümüş Aplikli Piştov Ankara Antika Limoges Ankara Antika Mineli Semaver ankara
#ankara antika alanlar#ankara antikacılar#ankara antik#ankara antika eşya#antika halı#antika para#antika kilim#çankaya antikacı
0 notes
Text
ANKARA GÜMÜŞ ALANLAR 0544 560 10 10 ANKARA GÜMÜŞ ALIM SATIM
ANKARA GÜMÜŞ ALANLAR 0544 560 10 10 ANKARA GÜMÜŞ ALIM SATIM
ANKARA HURDA GÜMÜŞ ALANLAR,ANKARA ESKİ GÜMÜŞ AKSESUAR ALANLAR,ANKARA TOPTAN GÜMÜŞ EŞYA ALAN YERLER,ANKARA ESKİ GÜMÜŞ ÇATAL BIÇAK KAŞIK ALANLAR,ANKARA GÜMÜŞ TEPSİ ALANLAR,ANKARA YAKASINDA ESKİ GÜMÜŞ OBJELERİ ALAN YERLER,ANKARA ESKİ GÜMÜŞ VAZOLARI ALANLAR,ANKARA TARAFINDA GÜMÜŞCÜLER ESKİ GÜMÜŞ ÇAY SETİ ALANLAR,ANKARA TARAFINDA GÜMÜŞ ALAN DÜKKANLAR ESKİ GÜMÜŞ İBRİK ALANLAR,ANKARA ESKİ GÜMÜŞ TABAK ALAN İŞ YERLERİ,ANKARA ESKİ GÜMÜŞ HEDİYELİK EŞYALARI ALANLAR
ANKARA ANTİK 0544 560 10 10
ANKARA HER SEMTİNDEN ADRESİNİZDEN GÜMÜŞLERİNİZ NAKİT ALINIR. Gümüş Alanlar Gümüş Alan Yerler Antika Eşyalar Alımı Satımı Antika Mobilyalar Alınır Antika Konsol Alan Yerler İkinci El Antika Sehpa Al Sat 2.El Antika Masa Satılık Eski Antika Yemek Odası Satanlar ANKARA Antika Eşya Alanlar ANKARA Anadolu Yakası Antika Mobilya Alımı Antika Aksesuar Alanlar Antika Cam Eşya alan Satanlar ANKARA da Antika Eşyalar Antika Klasik Yemek Odası Alış Satış Anadolu Yakası Antika Aslan Ayak Masa Sandalye Satanlar Avrupa Yakası Eski Antik Halı Alan Firmalar Dükkanlar Antikacılar Antikacı Dükkanları Antikacıların Tel İletişim Bilgileri Antika Eşyamı Nasıl Satarım Antika El Dokuma El Halısı Alınır Antika Kilimler Alınır Satılır Antika Konsol Antika El Halıları Antika Portmanto Antika Masa Sandalye Antika Gümüşlük Antika Eşya Satmak ANKARA Eski Antika Eşya Satmak Almak Antika Eşya Alanlar Eski Antika Benzeri Mobilya Alım Satım Eski Antika Mobilya Alanlar İkinci El Antik Eşya Alan Yerler Antika Cam Eşya Alanlar ANKARAda Antikacılar Cam Çanak Antika Obje Alan Yerler Antikacılar.İkinci El El Dokuma Halı Alanlar Antika El Halısı Alan Yerler El Dokuma Kilim Alanlar ANKARA Antika El Dokuma Kilim Alınır İkinci el El Dokuma Halı Satmak ANKARA Yun Bunyen Halısı Alan Yerler El Dokuma Halı Satma Antika Tarihi El Dokuma Halı Alanlar Antika El Dokuma Halılar Bunyen Halısı Alanlar Antika Ladik Halısı Alanlar Hereke İran Halısı Al Sat Çin Halıları Alanlar Satanlar ANKARA Anadolu yakasında Antika Halı Satmak Almak İkinci El Afgan El Halısı Satmak Antika El Dokuma Halılar Alan Yerler Avrupa Yakasında Eski El Halısı Alımı Satımı İkinci El El Yapımı Halı Alanlar ANKARAda İkinci El Antika Halı Alanlar Antika Gümüş Objelerinizi Hurda Antika Gümüş Satmak İçin Bizi Arayın.
__________________________________________________________ ANKARA Eski Gümüş Alanlar Hurda Gümüş Alanlar Gümüş Suyu Gümüş Çaydanlık Alanlar ANKARA Gümüş Alanlar ANKARA Gümüş Alan Yerler Gümüş Alan Gümüşçüler __________________________________________________________ ANKARA Antika Gümüş Alanlar 900 Ayar Gümüş Alanlar 850 Ayar Gümüş Obje Alanlar 800 Ayar Hurda Gümüş Alanlar Eski Hurda Gümüş Alımı Yapan Yerler _________________________________________________________ ANKARA Gümüş Tepsi Alan Yerler 900 Ayar Gümüş Tepsi Alanlar Gümüş Alan Dükkanlar Antika Gümüş 925 Ayar Gümüş Tepsi Alan Gümüşçüler __________________________________________________________ ANKARA 900 Ayar Gümüş Yüzük Alan Yerler Gümüş Yüzük Alan Satan Dükkanlar Gümüş satan Yerler Eski Osmanlı Gümüş Alanlar Gümüş Alanlar _________________________________________________________ ANKARA Eski Osmanlı Gümüş Para Alanlar Gümüş Para Alanlar Eski Para Alanlar Gümüş Para Alanlar Gümüş Para Alan Yerler _________________________________________________________ ANKARA Antika Gümüş El Aynası Alan Gümüşçüler 900 Ayar Gümüş Satan Yerler 850 Ayar Gümüş Alan Satan Dükkanlar Eski Gümüş Ayana Alan Gümüşçüler _________________________________________________________ ANKARA Eski Antika Osmanlı Kaşık Alan Gümüşçüler Antika Gümüş Satan Yerler Hurda Gümüş Alan Satan Dükkalar Gümüş Kaşık Satan Alanlar _________________________________________________________ ANKARA Gümüş Çatal Bıçak Kaşık Takımı Satan Yerler 950 Ayar Çatal Seti Alanlar ESki Hurda Kasık Alanlar Eski Gümüş Obje Alan Gümüşçüler.Obje 2.El Gümüş Eşya Alanlar Kullanılmış Gümüş Kaşık Takımı Alanlar Spot Antika Gümüş Obje Alanlar Hurda Gümüş Alan Yerler İkinci El Eski Gümüş Heykel Alınır Satılır Kullanılmış Gümüş Obje Alanlar İkinci El Gümüş Tabak Takımı Alanlar ANKARA da 2.El 800 Ayar Gümüş Alan Satan Dükkanlar Firmalar ANKARA İkinci el 900 Gümüş Alımı Satımı Eski 925 Ayar Gümüş Takım Alanlar Satanlar ANKARA İkinci El Gümüş Hurda Satmak Almak ANKARA 2.El Gümüş Objeleri Satmak Almak ANKARA İkinci El Gümüş Tepsi Alan Satan Yerler İkinci El Alman Gümüşü Alımı Satımı. Spot Fransız Gümüş Obje Alanlar Spot İran Gümüşü Alımı Satımı Spot İtalyan Gümüş Alan Yerler Spot Yeni Gümüş Alanlar Satanlar İkinci El Gümüş Parça Alınır Satılır.
0 notes
Photo
http://bianet.org/bianet/azinliklar/146085-soykirim-anadolu-ya-ne-kaybettirdi?fbclid=IwAR0X7OHoqHONP6yOG4aRl0f3GoIgNqkio-u_PRh-FMgEyeNomD1gOUcr5po
ERMENİ SOYKIRIMININ 98. YILI Soykırım Anadolu’ya Ne Kaybettirdi? Yayıncı Osman Köker’le soykırım öncesi Anadolu’da Ermenilerin sosyal, kültürel ve ekonomik hayattaki rollerini ve soykırım sonrası Anadolu’nun kaybettiklerini konuştuk.
--
* Bugün Elazığ şehir merkezi olan Mezre'de Fransız Koleji'nin Ermeni öğrencilerden oluşan orkestrası
Birzamanlar Yayıncılık’ın kurucusu ve yayın yönetmeni Osman Köker’le “Tarihe Yolculuk: Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu’ndan Kartpostallar ve Objelerle 20. Yüzyıl Başında Ermeniler” sergisinin ardından soykırım öncesi Anadolu’da Ermenilerin sosyal kültürel ve ekonomik hayattaki rollerini konuştuk.
Ermenilerin 1910’ların başlarında günlük hayattaki rollerine dikkat çeken Köker, Diyarbakır, Sivas ve daha pek çok yerleşim merkezinde sosyal ve ekonomik hayatın 1910’ların başlarında 1970’lere göre daha iyi seviyede olmasına vurgu yapıyor ve Erzurum mebusu Hoca Raif Efendi’nin anılarına gönderme yapıyor:
“Ermeniler gittikten sonra şehirde çeşmelerin musluğunu tamir edecek tek bir usta kalmamıştı.”
"Muğla ve Kırklareli dışında her yerde Ermeniler vardı"
24 Nisan 1915 öncesi Ermenilerin Anadolu’daki nüfusu ve genel nüfusa oranı nasıldı? Bugün kaç Ermeni kaldı?
Savaş öncesi son Osmanlı resmi nüfus verileri 1914 yılına ait. Tam bir nüfus sayımı değildi bu, 1906-1907 sayımının güncellenmesi niteliğindeydi. Ama savaş öncesi son durumu vermesi ve kaza bazına kadar inen verilerinin yayınlanmış olması açısından en işe yarar kaynak olduğunu söyleyebiliriz. Osmanlıda nüfus, millet sistemine uygun olarak sayılırdı. “Ermeni” olarak adlandırılan, ana Ermeni kilisesine yani Apostolik ya da Gregoryan kilisesine bağlı Ermeniler 1 milyon 161 bin 169 kişi görünüyor. Ermeni Katolikler 67 bin 838, çok büyük kısmının Ermeni olduğunu bildiğimiz Protestanlar ise 65 bin 844.
Toplam olarak 1 milyon 300 bine yakın bir rakam ediyor. Talat Paşa bir yerde “Bizde Ermeni nüfusu yüzde 10 eksik sayılmıştır” der. Bunu da dikkate alırsak bir buçuk milyona yaklaşır ki, bu rakam toplam nüfusun yüzde 10’undan azdır.
Eski Ermeni patriklerinden Mağakya Ormanyan’ın 1911’de yayınladığı Ermeni kilisesi kayıtlarına göre ise 1 milyon 700 bin kadar Apostolik, 76 bin kadar Ermeni Katolik, 42 bin Protestan vardı.
1965’ten beri nüfus sayımlarında nüfusun etnik ve dinsel bileşimini anlamamızı sağlayacak soruların sorulması ya da yayınlanması yasak olduğu için bugün kaç Ermeni kaldığını resmi nüfus verilerine göre vermemiz mümkün değil. Çeşitli araştırmacılar ve Ermeni çevreleri 60 bin gibi bir rakam vermekte. Halbuki, geçmişteki oran muhafaza edilmiş olsaydı 7 milyon kadar Ermeni yaşıyor olacaktı. Rakamları yuvarlayarak söylersek Ermeni nüfusu yüzde 9’dan on binde 9’a düşmüş durumda.
Nüfusun yayılışı nasıldı? Bugün Türkiye olarak adlandırılan toprakların tamamında Ermeni topluluklarının varlığından söz edebilir miyiz?
Bu nüfus Türkiye’nin hemen her tarafına yayılmış durumdaydı. Sadece Muğla çevresinde ve Kırklareli’nde pek Ermeni’ye rastlanmaz. Trakya’nın diğer şehir ve kasabalarında, Ege sahillerinde, İç Ege’de, Orta Anadolu’daki hemen bütün kasabalarda Ermeni halkının varlığından söz edebiliriz. Karadeniz kıyılarında Samsun’dan Rize’ye kadar olan hat üzerindeki şehir ve kasabalarda Ermeni kilisesi ve okulunun olmadığı hiçbir kasaba yoktu.
Doğu’da yer yer nüfusun tamamını Ermenilerin oluşturduğu kasaba ve köyler vardı. Silifke’den başlayarak Hakkari’ye kadar uzanan bütün güney ve güneydoğuda da önemli Ermeni cemaatleri vardı. Batıda Ermenilerin şaşılacak şekilde yoğun olduğu bir bölge de Güney Marmara havzasıydı, özellikle Bursa-İzmit arası. Ermeniler burada sadece şehir ve kasabalarda yaşamıyordu, bölgede 50 kadar da Ermeni köyü bulunuyordu.
* Merzifon’da Anadolu Ermeni Spor Kulübünün beyzbol ve futbol takımlarını gösteren bir kartpostal.
“Bazı merkezler 1970’lere oranla daha ileriydi”
Ermenilerin sosyal-kültürel ve ekonomik hayattaki yerleri neydi? Ermenilerin soykırıma uğraması Anadolu’ya ne kaybettirdi?
Birçok yerde belli sektörler bu insanların ellerinde. Mesela İzmir’de halı ve kilim dokumanın yanı sıra kumaş dokuma işi de Ermenilerin elinde. Batı Anadolu’daki Ermeni topluluklarının büyük kısmının kökeni İran. Gelirken halı, kilim dokuma sanatını da getirmişler. İzmir’deki Ermenilerin yurtdışıyla da ilişkileri var. Mesela Manchester’daki dokumacılar da Ermeni. Orada dokunuyor, burada basma basılıyor, burada dokunuyor orada satılıyor. Böyle bir girift ilişki var. Osmanlı’nın dışa açılmasında, ithalat ve ihracatta Ermenilerin ciddi payları var.
İzmir’de kuru incir ve kuru üzüm önemli sektörlerden biri. Eskişehir’de lületaşı, Bursa’da ipekçilik önemli. Bunların hepsinde Ermeniler etkin.
Bursa-Yalova arasında Çengiler diye bir köy var, şimdiki adı Sugören. 5 bini aşkın bir nüfusu var köyün. Zeytincilik başlıca tarımsal faaliyet ama demircilik, dericilik, bakırcılık, kalaycılık, kuyumculuk gibi zanaat dallarının yanı sıra ipekçilik de çok gelişkin. Yüzlerce kişinin çalıştığı dokuma tezgâhları var.
Köyde kurulmuş olan kooperatifin Lyon’da da şubesi vardı. Kooperatif aracılığıyla Marsilya, Lyon, Milano ve Londra’ya ipek ihraç ediyorlardı. Bu sadece bir köy. Özellikle İznik gölünün kuzey tarafında bu şekilde dokuma işiyle uğraşan yedi sekiz tane Ermeni köyü vardı. Şimdi Orhangazi denen kasabaya bağlı olan köyler bunlar. Kasabanın eski adı Pazarköy’dü, ondan önce de Ermeni Pazarı olarak anılırdı. Bizans’tan beri Ermenilerin var olduğu bir bölge burası.
Ankara keçisinin kıllarından elde edilen tiftik işi de Ermenilerin elindeydi. Tiftiği dokuyarak “sof” adı verilen bir kumaş elde ederlerdi ve bu da Osmanlının önemli ihraç mallarındandı. Bu işin de merkezi Ankara yakınlarındaki Istanoz kasabasıydı, 4 bin nüfuslu bir Ermeni kasabası.
Harput ve bugün Elazığ dediğimiz Mezre’nin nüfusunun yarısı Ermeni’ydi. Ancak ticaret ve sanayinin hemen hemen tamamı Ermenilerin elindeydi.
Maraş’ın kuzeyindeki dağlık bölgede 10 bin nüfuslu Zeytun diye bir Ermeni kasabası vardı. Dağlardaki demir madeni Ermeniler tarafından işletiliyor, kasabada sadece nal, bıçak, tarım aletleri değil silah üreten atölyeler de vardı, Zeytun çeliğinden namlular ünlüydü. Kuru üzüm, zeytin, bal, deri, yün, alkollü içkiler Zeytun’un dışarıya ihraç ettiği mallar arasındaydı.
Erzurum, Van, Diyarbakır, Sivas, Trabzon’da Ermeniler nüfus olarak oldukça yoğundu. Buralar ekonomik olarak da sosyal olarak da 1950’lere hatta 1970’lere göre oldukça ileriydi. Buralarda okullaşma oranı, kız çocukların okula gitme oranı oldukça yüksekti. Sinema tiyatro ve benzeri kültür yerleri kurulmuştu. Klasik batı müziği yapan orkestralar, bando takımları vardı. Günlük, haftalık Ermenice gazeteler, dergiler yayımlanıyordu.
19. yüzyıl sonlarında Sivas, Hüdavendigâr (Bursa) ve Diyarbakır valiliklerinin resmi gazeteleri Osmanlıcanın yanı sıra Ermenice ya da Ermeni harfleriyle Türkçe olarak da yayınlanıyordu.
“Katliamların arkasında ‘ekonomi’ ve ‘güvenlik’ vardı”
Ermeniler ekonomi, kültür, sanat ve sosyal hayat açısından önemli bir yere sahipler. Üstelik bu sadece Ermenilere değil, Anadolu’ya da kazandırıyor. Durum böyleyken Müslüman Türkler bir milleti yok ederek kendilerine de zarar veriyorlar. Neden?
Klasik Osmanlı döneminde en önemli sektörler Müslümanların elindeydi: Tarım, devlet yönetimi ve askerlik. Getirdiği itibar ve gelir bakımından en önemli sektörler bunlardı. Çok kesin sınırlar olmamakla birlikte zanaat işleri, ticaret gibi teferruat işler de başta Ermeniler olmak üzere gayrimüslimlere terk edilmiş durumda. Kapitalizm geliştikçe bu önemsiz sektörler önem kazanıyor. Abdülhamid döneminden itibaren Müslüman bir ticaret sınıfı oluşturma Hayriye tüccarları yaratma girişimi var ama bunlar birtakım kararlar alınarak uygulanabilecek bir şeyler değil, bir türlü yapı değişmiyor. Kuşaktan kuşağa aktarılmış iş alışkanlıkları, yetenekler, ilişkiler söz konusu.
1915’te yaşanan sürecin arka planında tüm bu ekonomik yapıyı Türk-Müslüman kesimin lehine değiştirme arzusu da var. Bir de tabii güvenlik konusu var. Balkan savaşları sonrası devletin elinde neredeyse sadece Anadolu kalmış, oradaki nüfusun Türk-Müslüman unsurlardan oluşturulması, devletin devamı bakımından da önem kazanıyor. Ben gayrimüslimlerin sürülme ve katledilmelerinin arkasında ekonomi ve güvenlikle ilgili nedenlerin olduğunu düşünüyorum.
Ocak 1914 ile mesela Ocak 1920’yi kıyaslayacak olursak, Ermenilerin sürgün edilmesi, katledilmesiyle birlikte günlük hayatta neler değişti?
1920’lerin başında üretim tamamen gerilemiş durumdaydı. Üretim yapılsa bile bunu ihraç edecek, dışarıyla bağ kurabilecek bir sınıf yoktu.
Erzurum mebusu Hoca Raif Efendi anılarında şehirde çeşmelerin musluğunu tamir edecek tek bir usta kalmadığını yazar.
Mesela Harput şehri tamamen yok oldu. Halbuki nüfusunun yarısı Müslümanlardan oluşuyordu. Ermenilerin sürülmesi, katledilmesiyle ekonomi çöktü ve Müslümanlar da göç etmek zorunda kaldı. Istanos kasabasında hayat söndü, 1950’lere gelirken haritadan tamamen silindi. Üç dört yıl önce “Ergenekon örgütünün silahları Zir vadisindeki Ermeni mezarlığında gömülü bulundu” diye haberler okuyorduk ya, Istanoz işte orasıydı. Zeytun gibi bir çok kasaba bu nedenle haritadan silindi.
Diyarbakır’da ipekçiliğin bitmesiyle ekonomi büyük ölçüde durdu.
Müslümanlar bu sektörleri devam ettiremedi mi?
Aslında şöyle bakmak lazım. Şehirler kasabalar hep farklı unsurlardan insanlardan oluşuyor. Diyelim bir kasabada Müslümanlar tarım yapıyor. Ticaretle Rumlar uğraşıyor, sanayiye yönelik üretim daha çok Ermenilerin elinde. Burada herhangi bir unsuru çıkardığınızda diğer unsurlar yaşasa bile çıkarılanın yetenek ve tecrübesine kısa sürede kavuşamadığı için ekonomi çöküyor.
Mesela Ege’deki incir Müslümanların köylerinde yetişiyordu. Onlar sadece inciri yetiştiriyordu. Ermeniler, Rumlar bunu onlardan alıp işliyor, ihraç ediyordu. Sen inciri kurutan, satan kesimi ortadan kaldırdığında incir dalında çürür.
Diğer bir örnek taş işçiliği. Ermeniler ortadan kaybolduğunda konakların tamiri, yenilerinin yapılması imkansız hale geldi ve mimari de çöktü.
Ermeniler en iyisiydi, Müslümanlar işe yaramazdı demiyorum ben. Aradan Müslümanları çekseniz yine üretim çarkı bozulurdu.
* Ankara'da tiftik ticaretiyle uğraşanlar.
“Ben yapmadım devlet yaptı demek biraz sorunlu”
24 Nisan öncesi ve sonrası Ermeni halkıyla Müslümanlar arasında ilişkiler nasıldı?
Osmanlının son dönemindeki katliamlardan ve Cumhuriyet dönemindeki Türkleştirme politikalarından eleştirel bir şekilde bahsederken Osmanlı toplumunun halklar açısından ideal bir yapı arz ettiği gibi yanlış bir algı oluşuyor. Oysa Osmanlı döneminde de gayrimüslimlere karşı pek çok eşitsizlik vardı.
Halklar arasındaki ilişkileri de çok idealize etmemek gerekir, özellikle 19. yüzyıl sonunda milliyetçiliğin gelişmesiyle… 1909 Adana olayları birden bire ortaya çıkmadı. Sonunda hem İttihatçılar hem de Ermeni ileri gelenleri, eski rejimin adamlarının provokasyonu sonucu çıktığı noktasında uzlaştılar ama halklar arasında bir gerginlik olmasaydı herhalde bu olaylar sırasında en azından halk seferberliği sağlanamazdı. Milliyetçiliğin gelişmesiyle ülkenin her yerinde yerel düzeyde de bir rekabet oluşturduğunu, bunun da bir gerginlik yarattığını düşünüyorum.
Devlet tarafından Müslümanlaştırma politikası uygulandığını söyleyebilir miyiz? 1915’e giden yolun taşları nasıl döşendi?
1915 öncesinde özellikle doğuda yaşanan 1894-96 yıllarındaki katliamlardan söz etmek gerekir. Tanzimat döneminden beri yapılan reformlar, Ermenileri “normal vatandaş” durumuna getirdi. Özellikle doğuda Kürt beylerinin altında iş gören unsurlarken belli haklar elde ettiler. Eski feodal Kürt beyleri ile yeni gelişen Ermeni toplumu arasında sorunlar çıktı. Onlar Ermenilerden hala haraç gibi vergi almayı düşünüyorlardı.
Abdülhamid’in politikası da Ermenileri Kürtler vasıtasıyla dizginleme şeklinde gelişti. Hamidiye Alayları denilen Kürtlerden oluşan askeri birlikler kuruldu ve doğuda pek çok katliam yaşandı. Yani 1915’e adım adım giderken pek çok olay yaşandı.
1908 devrimiyle Abdülhamid’in mutlakiyet rejimi yıkıldı. Devrimin temel sloganları, Fransız devrimindeki gibi, “hürriyet, eşitlik, kardeşlik”ti. Ama burada bize özgü olan şey eşitlik ve kardeşliğin “anasır-ı milliye” yani Osmanlıyı oluşturan milletlerin eşitliği ve birliği anlamında kullanılmasıydı. Ermeniler arasında müthiş bir ümit doğdu. Adana katliamı bile eski rejimin kalıntıları üzerine yıkıldığı için bu ümidi söndürmedi. Ama haklar çok kolay gelmedi ve özellikle doğu vilayetlerinde reform sözleri tutulmadı.
Bütün bu süreç boyunca gerginliğin arttığını görüyoruz. Savaşın kendisi de milliyetçiliği körükleyen bir olay. Yani hiçbir gerginlik yoktu, Müslüman unsurlar arasında Ermeni karşıtlığı hiç yoktu, bir gün devlet gelip onları alıp götürdü gibi bir tablo çizmek yanlış geliyor bana. İttihatçı şeflerin ve devletin rolü yadsınamaz ama en azından taşrada şehrin ileri gelen Türk Müslüman ailelerin İttihat ve Terakki Partisi’nin yerel temsilcileri olduğunu unutmayalım. Yani “ben yapmadım devlet yaptı” izahı biraz sorunlu.
“1915’te sadece Ermeniler zarar görmedi”
24 Nisan diğer gayrimüslim toplumları nasıl etkiledi?
Her şeyi tam 24 Nisan’da başlatmamak lazım. Bazı yerlerde sürgün daha önce başladı. Zeytun Ermenilerinin bir kısmının Konya-Ereğli arasındaki sazlık-bataklık bölgeye sürülmeleri Nisan başıdır. Yine Dörtyol Ermenileri de aynı tarihte Konya’ya sürülmüştür. Van’da baskılar sonucu isyan çıkması ve şehrin Ermeni mahallelerinin top atışına tutulması da 24 Nisan öncesidir. Birçok yerde sürgünün başlangıcı yaz başlarına sarkmıştır.
Tehcire benzer bir uygulama Balkan Savaşı sırasında Rumlara karşı yapılmıştı. Ege sahillerindeki Rumlar iç bölgelere sürülürken bir kısmı da ülke dışına kaçmaya zorlanmıştı.
1915’te de sadece Ermenilerin zarar görmediğini teslim etmek gerekir. Özellikle güneydoğuda Süryaniler, Nasturiler, Keldaniler de katledildi. Dahiliye Nazırı Talat Paşanın Diyarbakır valisi Doktor Reşid’e yolladığı 12 Temmuz 1915 tarihli telgraf çok ilginçtir. Talat burada “Bila tefrik-i mezheb Hıristiyanlar”ın, Ermeni, Süryani vb mezhep ayrımı yarımı yapılmaksızın bütün Hıristiyanların 700’er kişilik gruplar halinde şehrin dışına çıkarılıp boğazlandığına haberlerin geldiğini belirtir. Bunun her tarafa yayılmasından endişe duyduğunu dile getirerek sona erdirilmesini ve soruşturulmasını ister. Ama maalesef bu katliamlar Mardin’le sınırlı kalmamış, mesela Hakkari bölgesinde Nasturilere de uygulanmıştır.
“Cumhuriyet, Müslüman ve Türklerin cumhuriyeti”
Geri gelenler de oldu. Anadolu’da kalanlar da oldu. Anadolu’da Ermeniler Cumhuriyet’i nasıl yaşadı?
Sürülme her yerde eşit olarak uygulanmadı. Bazı yerlerde tüm nüfus sürülüyor. Bazen yüzde 5 gibi bir oran bırakılmaya çalışılıyor. Bazı yerlerde kilit durumdaki zanaatkârlar, inşaat ustaları vb. bırakılıyor. Bazıları kendilerini Müslüman gösteriyor. Bazı yerlerde yöneticiler, örneğin Kütahya mutasarrıfı, Konya ve Ankara valileri oldukça koruyucu davranıyorlar. Her yerde az çok farklı uygulamalar oluyor.
1918’den itibaren Ermenilerin eski yerlerine dönmeleri yönünde kararlar çıkıyor. Bu kararlar akabinde bazıları memleketlerine dönüyor. Ancak bu sefer başka sorunlar yaşanıyor. Üç dört yıl çok kısa bir süre değil. Ermeni malları çoktan yağmalanmış durumda. Toprağı geri almak bir sorun, onun üzerindeki hasatın kime ait olduğu ayrı bir sorun. Sadece mal mülk de değil, tehcir sırasında Ermeni kadınlarının kızlarının bir kısmına da el konmuş durumda. Bunlar Müslümanlarla evlendirilmiş, çoluk çocuğa karışmış. Ermeniler geri döndüğünde kadınlarını, kızlarını geri almak istiyor. Hadi, kadınları aldın, bunların çocukları ne olacak? Anne Ermeni, baba Türk Müslüman. Çocuk kimde kalacak?
Yaptığım araştırmalarda özellikle Maraş’ta bunun büyük bir sorun olarak ortaya çıktığını gördüm. Bunların hepsi yeni savaş tohumlarını ortaya atan şeyler. Bu tohumlar hayatın her alanında yeni düşmanlıklar olarak filizleniyor
Maraş, Urfa, Adana, Antep oldukça sorunlu bir bölge. Mondros sonrasında önce İngiliz sonra Fransız birlikleri geliyor ve geri dönen Ermeniler bunların desteğiyle yeni bir yapı oluşturuyor. Zaten Kurtuluş Savaşı olarak adlandırılan savaş da bu yapılara karşı başlıyor.
İzmir’de Yunan’ı denize döktük diye bir söylem vardır. Aslında denize dökülen sadece Yunan ordusu ya da Rum halkı değil. 1922 Eylül’ünde İzmir’de rıhtımda toplanan halkın arasında Batı Anadolu’nun Ermeni ahalisi de var. Kütahya’da Ermenilerin mutasarrıfın onurlu tutumu sayesinde kurtulduğunu söyleriz. Kurtulmuş da ne olmuştur bu insanlar, hâlâ orada mı yaşıyorlar? Keza Karadeniz’deki milliyetçi çeteler Rum ahaliyle birlikte Ermenilere de saldırıyor.
Cumhuriyet’le birlikte başlarda bir değişiklik yaşanıyor mu?
Cumhuriyet Müslüman ve Türklerin cumhuriyeti olarak kuruluyor. Zaman zaman ve bazı bölgelerde devlet eliyle zorla göndermeler cumhuriyet döneminde de yaşanıyor. Ama daha dolaylı baskılar her yerde var.
Taşradaki Ermeni okullarının kapatılması 1924’te Tevhit-i Tedrisat kanunu uygulanırken tamamlanıyor. 1930’lardan itibaren Ermenilerin yaşadıkları birçok köydeki kiliselerin yıkıldığını görüyoruz. Sadece köylerde değil şehirlerde de aynı süreç yaşanıyor. Ordu’da Ermeni kilisesinin yıkılma tarihi 1936. Bu sırada şehirde 130 kadar Ermeni ailesi yaşıyor, kiliselerinde ibadet ediyor, papazları bile var. Bir de Balkan muhacirleri olayı var. Cumhuriyet Türkiyesi sürekli olarak göç alıyor ve gelenlerin bir kısmı Ermeni köylerine yerleştirilip köyün arazisi bunlara veriliyor. Okulunu kapat, kilisesini yık, toprağını başkasına ver. Yeni bir hayat kurma umuduyla İstanbul’a veya yurtdışına göçmenin dışında bir yol kalmıyor Ermenilere.
Cumhuriyet döneminde gayrimüslimlere yapılan baskı konusunda üç dört olaydan bahsedilir. “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları, “20 kura askerlik”, “Varlık Vergisi”, “6/7 Eylül olayları”. Bunlar önemli elbet ama günlük hayattaki baskılar çok daha önemli.
Üzerinde durulmayan bir konu da Kıbrıs olaylarıdır. Kıbrıs’ta ne zaman gerilim başlamıştır, taşradaki Ermeni, Süryani ve Keldanilere bu yansımıştır. Kıbrıs olaylarından sonra taşradaki Hıristiyanlık da sona ermiştir.
“Bunların hepi gavur”
Kıbrıs döneminde Rumlara yapılanları biliyoruz ama Ermeniler ne gibi sıkıntılarla karşılaştı?
1964’te bütün yurt sathında ilkokul talebelerinden liselere kadar tam katılımlı “Kıbrıs Türktür Türk Kalacaktır” yürüyüşleri düzenlenerek halk mobilize edildi. Rumun olmadığı yerde bu halk Ermeni’ye, Keldani’ye, Süryani’ye saldırdı. Diyarbakır’da her yürüyüş sonrasında Makarios’un kuklakları yakılıp kiliselere atılıyormuş. Diyarbakır’daki Ermeni’nin, Keldani’nin, Midyat’taki Süryani’nin Kıbrıs’taki Rum’la ne alakası var? Ama genel bakış açısına göre “Bunların hepsi gavur”.
İşin ilginç tarafı bu baksıyı uygulayanlar sadece Türkler değildi, Kürtler ve Araplar da aynı şeyi yaptılar. “Kıbrıs Türktür Türk Kalacaktır” diye onlar da yürütüldü ve din kardeşliği üzerinden Türk milliyetçileriyle birlikte hareket ettiler.
* Bursa’da Minasyanların elmas kesim atölyesi.
“Ermenilerin hesabını soran mı var?”
2. Dünya Savaşı döneminde soykırımlara bakacak olursak Ermeni soykırımının rol model olduğunu söyleyebilir miyiz?
Hitler’in Yahudi soykırımını yaparken “Ermenilerin hesabını soran mı var” dediği ileri sürülür. Doğru mudur bilmiyorum ama o lafın cuk diye oturduğu bir ortam olduğu kesin.
Ermeni katliamları konusunda Alman ordusu çok bilgiliydi. Doğrudan iştirakleri olmamış olabilir ama yaşananların hepsi Alman subaylarının gözleri önünde oldu. Osmanlı Genelkurmay Başkanı Almandı, Türkiye’nin her yerinde Alman birlikleri vardı. İşin ilginç tarafı bu birlikler genellikle Ermeni mekânlarına yerleştirilmişti. Bu da çok doğal. Ermeniler yollanınca ortada bir boşluk doğuyor. Almanlar geldiğinde Ermeni kiliseleri ve zengin Ermeni evleri bunlara tahsis ediliyor. Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi Alman karargahı haline geldi. Surp Sarkis kilisesi ise Avusturya Macaristan motorize birliğine tahsis edildi. Mardin’deki Alman karargahı Ermeni zenginlerinden İskender Atamyan’ın konağıydı. Bu evlerin kiliselerin eski sahiplerini hiç mi merak etmediler. Bir çok şey Almanların gözü önünde oldu ve tanık oldukları bir katliamın hesabının sorulmamış olması Nazilere daha rahat davranma şansı tanıdı.
Ermeni soykırımının Türkiye devlet geleneğine yansıması nasıl oldu?
Ermenilerin yok edilmesi bizde kötü bir gelenek bıraktı. Birincisi yağma düzeni hakim oldu. Hak etmediğin, sana ait olmayan bir şeye el koymak normalmiş gibi algılandı. Devlet birinin malını öbürüne vererek onu zengin etmeyi gelenek haline getirdi. Ayrıca gayrimüslimlerin ekonomideki yerini doldurabilmek için ciddi teşvikler verildi. Bu teşviklerin de hepsi çöpe gitti. Cumhuriyet tarihi bu teşviklerin yeteneksiz ellerde harcanması tarihidir.
Bir diğeri şiddet geleneği. Ermeni halkına uygulanan şiddetin hesabının sorulmaması yeni katliamların daha kolay işlenmesini sağladı. Zaten kadro olarak da bir devamlılık var. Ermeni tehcirinin başındaki unsurlar, Cumhuriyet döneminin de kadroları oldular. Benzer politikaları devam ettirdiler. (EKN)
* Fotoğraflar: Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu
0 notes
Text
Gider Pusulası Stopaj Oranı Hesaplama Nasıl Yapılır?
Tanım olarak bakıldığında gider pusulası vergi mükellefi olarak geçmeyen kişilerden yapılan mal ve hizmet alımları karşılığında verilir. Aynı zamanda satılan malların iadesi halinde de düzenlenen bir belge olan gider pusulası Vergi Usul Kanunu’nda yer alan 234. Maddeye göre fatura yerine geçmektedir.
Gider pusulasını kullanacak kişiler kanunda açıkça ifade edilmiştir. Buna göre birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, vergi muafiyeti bulunan esnaf, kazancı basit usule göre vergilendirilip defter tutma zorunluluğu olan çiftçiler ile serbest meslek erbabı kişilerin bu belgeyi kullanmaları gerekir.
İki nüsha şeklinde düzenlenen gider pusulasının biri düzenleyende kalır, diğeri ise karşı tarafa verilir. Bunlar düzenlenirken belirli bir sıra ve seri numarası takip edilir.
Gider Pusulası Nasıl Düzenlenir?
Kanunda yer alan usul ve şekil şartlarına göre düzenlenen gider pusulasının işin cinsi, mahiyeti, adedi, ilgili kişilerin adı soyadı, tevkif edilen vergi oranı ile net tutar, tarafların adresi, var ise hesap numarası ve vergi dairesi, sıra ve seri numarası, düzenlenme tarihi gibi bilgileri içermesi gerekir.
Düzenlenen ilk nüsha işi yapan kişiye ya da malı satana verilir. Diğer nüsha ise pusulayı düzenleyende kalır. Bu pusulaların anlaşmalı matbaalara basılması zorunlu olup aksi durumun yaşanması cezai yaptırımla sonuçlanacaktır.
Gider Pusulası Stopaj Oranları Nelerdir?
Gider pusulası stopaj işlemi Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. Maddesine göre yapılır. Bu oran bazı dönemlerde güncellenmektedir. Geçerli olan oranlar şu şekildedir;
– Hurda alımları için %2
– Esnaf muafiyetinden yararlanmayan ve vergi mükellefiyeti olmayan, kapı kapı dolaşıp ürün satan gerçek ya da tüzel kişiler prim ve komisyon ödemelerinden %20 oranında
– Diğer mal alımları için %5
– Her türlü nakış işleri, havlu, kilim, dokuma ürünleri, çarşaf, çorap, yapma çiçek, örgü, dantel, sepet, her türlü turistik eşya, yapma çiçek, fırça ve buna benzer malların kendi bedelleri ile üretimi için ödenen tutarlar üzerinden %2 stopaj kesintisi yapılır.
– Sayılanların dışında kalan diğer hizmet alımları için ise uygulanan stopaj oranı %10 şeklindedir.
Gider Pusulasında Vergi Hesabı Nasıl Yapılır?
Kanunda sayılanlar arasında yer alan kişiler gider pusulasında vergi hesabı yapmak için anlaşmanın içeriğini ve gerçekleştiren kişinin özelliğini dikkate almalıdır. Hesaplamalar brüt tutar hesabı ve net tutar hesabı olmak üzere iki farklı şekilde yapılabilir.
Brüt tutar hesabı yapılırken örneğin işi yapan kişi ile 2000 TL brüt tutar üzerinden anlaşma yapıldıysa ve stopaj oranı %20 ise bu durumda vergi hesaplaması 2000x( %100 – %20) = 2000 x 0,8 = 1600 TL olacaktır.
Net tutar hesaplaması yaparken ise aynı tutar ve oranlar dikkate alındığında işlem şu şekilde yapılacaktır. 2000 / ( %100 – %20) = 2000 / 0,8 = 2500 TL
Gider Pusulasında Hangi Bilgilerin Olması Zorunludur?
Bazı bilgilerin kullanımı gider pusulası için zorunlu tutulmuştur. Buna göre ödenen net tutar, belgeyi düzenleyen tarafın vergi dairesi ve numarası ile ticaret unvanı adresi, toplam kesinti tutarı, KDV oranı ile KDV tutarı, bakanlığın il kodu ile logosu, ödenen net tutar, ödemeyi alan kişinin bunu aldığını gösterir adı soyadı ve imzası, gelir vergisi oranı ile stopaj tutarı, satın alınan mala ilişkin fiyat, miktar, tanım ve toplam tutar, gider pusulası ibaresi ile belgenin düzenlendiği tarih, sıra ve seri numaraları yer almalıdır. Seri ve sıra numarası ile tarih bilgisi pusulanın sağ üst kısmında bulunur. Bakanlık logosu üst ortada, vergi numarası ile dairesi ile adres bilgileri ise sol üst köşede yazılıdır.
Kaynak: https://dolarkactl.org/genel/gider-pusulasi-stopaj-orani-hesaplama/
#Gider Pusulası#Gider Pusulası Stopaj Oranı#Gider Pusulası Stopaj Oranı Hesaplama#Gider Pusulası Stopaj Oranı Hesaplama Nasıl Yapılır
0 notes
Photo
BORNOVA BİRLİK MAHALLESİ 865 SOKAK DA SPOTÇU 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİ 907 NOLU SOKAK DA İKİNCİ EL KOLTUK TAKIMI ALAN 0554 551 57 14.BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE 855 SOKAK DA ÇAMASIR MAKİNESİ ALAN SATAN 0554 551 57 14.#ERZENE MAHALLESİNDE SPOTÇU. BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE 2.EL ÇAMAŞIR MAKİNESİ ALAN 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİ 864 SOKAK DA KOMPLE EV EŞYASI ALAN 0554 551 57 14 .BORNOVA SPOTÇULAR SOKAĞI TELEFON 0554 551 57 14.LETGO BORNOVA BİRLİK MAHALLESİN DE SPOTÇU 866 SOKAKDA EV EŞYASI ALAN YER 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE 2.EL KOLTUK TAKIMLARI DEĞERINDE YERİNDEN NAKİT ALINIR. 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİN DE SPOTÇU, 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL BUZDOLABI ALAN 0554 551 57 14 ,BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE KULLANILMIŞ ÇAMAŞIR MAKİNESİ ALAN 0554 551 57 14,BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE KOLTUL GRUBU ALAN AKŞİT SPOT TELEFON 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL SİMENS ÇAMAŞIR MAKİNESİ ALAN YER 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE KOMPLE EV EŞYASI ALAN YER 0554 551 57 14 ,BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE SPOT 0554 551 57 14,BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE LCD TV ALAN 0554 551 57 14 ,BORNOVA BİRLİK MAHALLESİN DE BULAŞIK MAKİNESİ DEĞERINDE YERİNDEN NAKİT ALINIR BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL BİSİKLET ALAN 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE KULLANILMIŞ GENÇ ODASI GARDROBU SATIN ALAN 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE GOOGLE DA İLK SIRADA ÇIKAN SPOT 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL FIRIN ALAN 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE FACEBOOK SPOT 0554 551 57 14 AKŞİT SPOT ,BEYAZ EŞYA ALAN 0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE HALI VE KİLİM ALAN 0554 551 57 14.BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL KLİMA ALAN ,0554 551 57 14 BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL GARDROP ALAN 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE BİT PAZARI TELEFON NUMARASI 0554 551 57 14 .BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL LED TV ALAN 0554 551 57 14.BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE İKİNCİ EL GENÇ ODASI KARYOLASI ALAN 0554 551 57 14.BORNOVA BİRLİK MAHALLESİNDE KULLANILMIŞ KOLTUK GRUBU ALAN AKŞİT SPOT 0554 551 57 14.BORNOVA BİRL https://www.instagram.com/p/B7VUYgClXKa/?igshid=2q08quetk1kc
0 notes
Text
Milli Kültürümüz Konulu Maket Çalışması
Milli Kültürümüz Konulu Maket Çalışması
Öğretmeni kızımıza Milli Türk kültürü konulu maket çalışması ödevi verince soluğu Kemeraltı’nda aldık. Kemeraltı’nın Kızlarağası Hanı ve arka sokaklarındaki hediyelik eşya dükkanlarında Türk kültürünü yansıtabilecek objeler aramaya koyulduk. Kumaş satan bir mağazadan yapacağımız kutuyu kaplamak için kilim desenli kumaştan bir parça kestirdik. Kahve satan bir dükkana uğrayıp biraz çekilmemiş…
View On WordPress
0 notes
Text
Ev hanımlarına emeklilik müjdesi verildi! Peki şartlar neler?
https://haberoldu.com/ev-hanimlarina-emeklilik-mujdesi-verildi-peki-sartlar-neler
Ev hanımlarına emeklilik müjdesi verildi! Peki şartlar neler?
Evinde çalışan, üreten, ekonomiye katkıda bulunan ev kadınları, bunun karşılığında emekli olabilme şansına sahipler. Kanun tasarısına göre; öngörülen şartları sağlayan başkasının yanında çalışmayan ev kadınları, düşük primlerle isteğe bağlı sigorta yaptırarak emeklilik hakkı elde edebiliyor. Herhangi bir iş yerinde çalışmak istemeyen veya çeşitli sebeplerden ötürü iş yerlerinde çalışamayan ev hanımları artık oturdukları yerden emekli olabiliyorlar. İsteğe bağlı sigorta sayesinde ev hanımları özellikle evde el sanatları ile uğraşan kadınlar da belirlenen şartları yerine getirdikleri takdirde emekliliği hak edebiliyorlar. Peki, ev hanımları nasıl emekli olur? Ne kadar prim ödemeleri gerekir? Ev hanımları için emeklilik şartları ve merak edilenler haberimizde…
EV HANIMLARININ SİGORTALI OLABİLMELERİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR
Ev hanımlarının istekleri doğrultusunda emekli olabilmeleri için aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir. İşte bu şartlar;
– 18 yaşından büyük olmaları ve başka bir yerde çalışmamaları.
– Havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, örgü, dantel, nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, gibi el sanatlarını evde kendi imkanlarıyla çalışıp üreterek satışını yapmaları gerekiyor.
BAĞ-KUR’A KAYIT OLARAK BAŞLAYABİLİRSİNİZ!
Ev hanımları için ‘vergi muaflığı’ sistemi ile emeklilik imkanı oluşturuluyor. Vergi Kanunu’nda geçen vergi muaflığı ile evlerde işçi almamak şartıyla üretip satan ev hanımları, vergi ödeme şartı olmadan esnaf olarak Bağ-Kur’a kayıt olabiliyor. Alacakları belge ile vergiden muaf olarak esnaflık belgesi alan ev hanımları bu sayede sadece primlerini ödeyerek sigortalı olarak değerlendirilebiliyor.
MUAFİYET BELGESİ 3 YILDA BİR YENİLENMELİ
Muafiyet belgesi olan ev hanımları diledikleri takdirde sigortalı olarak primlerini ödeyebiliyor. Muafiyet belgesini alan ev hanımlarının bu belgeyi 3 yılda bir yenilemesi gerekiyor. Öte yandan prime esas olan kazancın alt sınırının 15 katı üzerinden başlayan sistemde her yıl için bir puan artış oluyor ve 30 katının geçmemek şartıyla malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla genel sağlık sigortası primi ödemelerini yaparak emekli olma imkanı oluşuyor.
Ayrıca kadınlar sigortalı süreleri boyunca doğum yaptıkları dönemleri borçlandırıp gün kazanabiliyor. Kadınlar 3 çocuğa kadar borçlanma imkanından yararlanabiliyor. Her çocuk için de 2 yıl süre kazanılıyor. Bununla birlikte örneğin 3 çocuk borçlanması yapan bir ev hanımı 6 yıl yani 2 bin 160 gün erken emekli olabiliyor. Diğer şartlara bakıldığında ise ev hanımlarının emekliliğe hak kazanmasını sağlayan muafiyet belgesini alabilmesi için 18 yaşından büyük olmaları, zorunlu sigorta gerektiren işlerde çalışmamaları, sahip oldukları sigorta nedeniyle aylık almıyor olmaları gerekiyor
BAĞKUR ÜZERİNDEN EMEKLİLİK
Ev kadınlarının isteğe bağlı sigortalılık kapsamında yatıracakları primler Bağkur kapsamında değerlendiriliyor. Yani normal esnaf Bağkur için ayda 613 lira prim öderken, ev kadınları 158 lira daha az prim ödeyerek Bağkurlu olabiliyor.
BAŞVURU İÇİN NELER GEREKİYOR?
Ev hanımlarının isteğe bağlı sigorta başvurusunda ilk adım Gelir Vergisi mükellefi olmadığına dair yazının alınması. Sonrasında ‘İsteğe Bağlı Sigorta Giriş Bildirgesi’ dolduruluyor ve kimlik fotokopisi ile başvuru gerçekleştiriliyor. Başvurusunu tamamlayan vatandaşın sigorta başlangıç tarihi, başvuru tarihini takip eden gün başlıyor. İsteğe bağlı sigortalı, ödediği primlerin karşılığı olarak sağlık hizmetlerinden yararlanır. İsteğe bağlı sigortalı, 5 yıl prim ödemiş ise geride kalanlara ölüm aylığı da bağlanır.
EV HANIMLARI NE ZAMAN EMEKLİ OLUR?
Emeklilik için kadın sigortalılar Bağkur kapsamında 9000 gün prim ödemek zorundalar. Bunun yanında emekli olmadan önceki son 3.5 yılda bir işyerinde işçi olarak çalışmış olan kadınlar 9000 gün değil de 7200 gün üzerinden emekli olabiliyor. Ayrıca ev hanımlarının da emekli olabilmek için 58 yaşını doldurmuş olmaları gerekiyor.
NE KADAR PRİM ÖDENECEK?
Ev hanımları isteğe bağlı sigortalılık primleri belirlenirken; Vergiden muaf olarak evde el işi yapan kadınların, kendileri tarafından belirlenecek kazancın yüzde 32’si oranında prim ödenecek. Prim ödemesinin yüzde 20’si malullük, yaşlılık (emeklilik) ve ölüm sigortası, yüzde 12’si ise Genel sağlık Sigortası’ndan oluşmaktadır. 1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında yatırılacak en düşük prim tutarı ‘541,20 TL’ olarak belirlendi.
Kaynak: HABER7.COM
0 notes
Text
Atakent 2.El Çocuk Odası Alanlar 0539 695 90 92
Atakent ikinci el eşya alanlar 0539 695 90 92 Atakent 2 el malzemeler, ikinci el mobilya eşya alanlar Atakent antika kilim, 0539 695 90 92 ,ikinci el eşya alan yerler, 2.el koltuk alınır Atakent 2 el mobilya fiyatları, ikinci el eşya alım satım Atakent ipek halı alanlar, 2.el çocuk odası alanlar Atakent spot ürün satan mağazalar, Atakent ikinci el beyaz eşya alanlar Atakent eski mobilya, ikinci el plazma tv alan yerler Atakent ikinci el otomobil, ikinci el ofis mobilyası alan yerler Atakent eski mobilya alım satım, ikinci el yatak odası alanlar. Atakent ikinci el eşya siteleri 0539 695 90 92 Atakent ambalajında ev eşyası alınır satılır, ikinci el beyaz eşya alan yerler, http://ikincielesyaalanlaruskudar.xyz Atakent 11 inch notebook fiyatları, ikinci el çocuk odası alanlar Atakent ikinci el elektronik eşya alım satım ikinci el komple eşya alanlar Atakent hd plazma tv fiyatları ikinci el beyaz eşya Atakent ikinci el ev esyasi ikinci el ev eşyaları Atakent ev eşyaları satan mağazalar eski eşya alanlar Atakent ikinci el eşya almak istiyorum 2 el eşya alım satım Atakent ikinci el mobilya satışı ikinci el yemek odası takımı. Atakent spot mobilya 0539 695 90 92 Atakent 2 el eşya fiyatları ikinci el baza fiyatları Atakent 2 ci el mobilya ikinci el baza fiyatları, http://ikincielesyaalanlareyup.xyz Atakent ikinci el alanlar ikinci el televizyon alım satım Atakent 2 el televizyon ikinci el ofis malzemeleri Atakent 2.el ps4 alınır satılır, ikinci el satılık eşyalar Atakent en ucuz toshiba laptop, koltuk takımı sahibinden Atakent kullanılmış mobilya, ikinci el koltuk alınır satılır Atakent spor aletleri alan yerler, kullanılmış çalışma masası alan yerler. Atakent ikinci el plazma tv alanlar 0539 695 90 92 Atakent ikinci el plazma tv, küçük plazma fiyatları Atakent spot cafe mobilyası alan yerler, ikinci el televizyon satışı Atakent ikinci el elektronik eşya, küçük laptoplar ve fiyatları, http://ikincielesyaalanlarbahcelievler.xyz/ Atakent ikinci el koltuk takımı, spot ikinci el televizyon alanlar Atakent 2 el masaustu bılgısayar, ikinci el 5k tv alan yerler Atakent dizüstü bilgisayar 2 el, 2 el mutfak köşe takımları Atakent ikinci el elektronik, sahibinden koltuk Atakent lg 106 ekran plazma fiyatları. Atakent ikinci el koltuk 0539 695 90 92, 2 el çekyat fiyatları Atakent ikinci el koltuk takımı alan yerler, 2 el pc monitör fiyatları Atakent spot oturma grupları, antika alanlar Atakent 2 el pazarı, spot laptop alınır satılır Atakent satılık ikinci el tablet, ikinci el ofis mobilyası alanlar, http://avcilarikincielesya.xyz Atakent 2 ci el tablet, l koltuk alan yerler Atakent 2 el alim satim, spot 2.el lokanta malzemeleri alan yerler Atakent spot ikinci el lg telefon alınır satılır, 2 el buzdolabi fiyatlari Atakent 2 ci el yatak odası takımı. Atakent ikinci el çamaşır makinesi 0539 695 90 92, 2 el esya alim Atakent satılık beyaz eşya, ikinci el beyaz eşya alan yerler, 2 el çamaşır makinesi fiyatları, ikinci el eşya satan siteler, ikinci el mobilya eşya alanlar, http://ikincielesyaalanlaryerler.com/, ikinci el ofis malzemeleri, ikinci el çocuk odası alanlar, eski eşyalar. Atakent ikinci el gardrop 0539 695 90 92, antika eşya alım satım, ikinci el beyaz eşya fiyatları, ikinci el ev Atakent ikinci el koltuk alanlar Atakent küçük laptop fiyatları Atakent spot ikinci el cafe mobilyası alınır satılır, http://ikincielesyaalanlarbeylikduzu.xyz/ Atakent 2 el laptop parçaları Atakent ikinci el arabalı yatak takımı. Atakent ikinci el eşya fiyatları 0539 695 90 92 Atakent 2 el eşya ilanları Atakent 2.el laptop alan yerler Atakent ikinci el mobilya Atakent ikinci el acer alan yerler Atakent sıfır defolu beyaz eşya
0 notes
Text
Noter Satışı İle Alınan İkinci El Araçlarda Belge Düzeni
Uygulamada ikinci el araç ticareti yapan kişiler bazı araçları noter satış senedi almalarına rağmen bu alımlara ilişkin herhangi bir belge düzenlememektedirler. Söz konusu belge düzenlenmemesinin nedeni ise uygulamada yaşanan tereddütlerdir. Bazı mükellefler noter satış senedi ile aldığı araçlara Gider Pusulası düzenlerken bazı mükellefler ise herhangi bir belge düzenlememektedirler.
Gider pusulası, VUK’ un 234. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; gider pusulası “birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider faturası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya içinde tanzim edilir” şeklinde açıklanmıştır.
Maliye Bakanlığı VUK’ un 227. maddesinin dördüncü fıkrasının kendisine verdiği yetkiye dayanarak yayınladığı 225 Sıra No.lu VUKGT ile gider pusulasında yer alması gereken bilgileri belirtmiştir.
Buna göre;
“Gider pusulasında işin mahiyeti, cinsi, adedi, fiyatı, tutarı, toplamı, tevkif edilen vergi oranı ve net tutarı; işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını ( tüzel kişilerde unvanlarını ) adresleri, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, seri ve müteselsil sıra numarası ve düzenlenme tarihine ilişkin bilgilere yer verilecektir.”
Mükelleflerin Maliye Bakanlığı’nın belirlediği bu şekil şartlarına uymamaları halinde karşılaşacakları müeyyide ise VUK’ un 227. maddesinin üçüncü fıkrası ve 225 Seri No.lu VUK Tebliği’nde belirtilmiştir.
Bu tebliğe göre;
“Gider pusulası en az iki örnek olarak düzenlenecektir. En az iki örnek olarak düzenlenmeyen ve yukarıdaki bilgileri eksik olan gider pusulası hiç düzenlenmemiş sayılacaktır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yasal düzenlemeler ışığında gider pusulası vergiden muaf esnafa yaptırılan veya alınan emtia için düzenleneceği belirtilmiştir. Ancak Gider Pusulasının hangi hallerde düzenleneceği Genel Tebliğlerle uygulamayla genişletilmiştir. 221 ve 224 no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde GVK 18. maddesine göre serbest meslek faaliyetinde bulunanlar ile arızi olarak serbest meslek faaliyetinde bulunanların kendilerine yapılan ödemelerin Gider Pusulası ile tevsik edilmesi uygun görülmüştür. Yine 230 no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde ise “215 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde “Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kullandıkları sabit kıymetleri gider yazamayacakları ve amortismana tabi tutamayacakları belirtilmiştir. 72 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde ise; basit usule tabi mükelleflerin amortismana tabi iktisadi kıymetlere ait fatura ve benzeri belgelerde gösterilen katma değer vergisini indirim konusu yapamayacakları ve bu kıymetlerin teslimlerinin katma değer vergisine tabi bulunmadığı açıklanmıştır.”
Bu sebeple; basit usulde vergilendirilen mükelleflerin taşıt ve diğer sabit kıymetlerini satmaları dolayısıyla fatura düzenleme yükümlülükleri de bulunmamaktadır. Öte yandan, bu mükelleflerce yapılan taşıt satışının noter satış sözleşmesi ile diğer sabit kıymet satışlarının ise gider pusulası düzenlenerek tevsik edilmesi mümkün bulunmaktadır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Yine Genel Tebliğlerde yapılan düzenlemelere ek olarak özelgelerle de Gider Pusulası düzenlenmesi uygulaması genişletilmiştir. Özelgeler de gayrimenkul alımı ve araç alım satımı yapan mükelleflerin de alımlarında Gider Pusulası düzenlemesi gerektiği görüşü bildirilmiştir.
13.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.16.02-KDV. ÖZG.2010-74-209 sayılı Özelge de, “Bu hükümlere göre, esnaf muaflığından yararlananlardan yapılan diğer mal alımlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmekte olup, esnaf muaflığı kapsamında olmayan ve vergi mükellefiyeti bulunmayan kişilerden diğer mal alımı yapmanız durumunda, gider pusulası düzenlemeniz gerekmekte, ancak ödeyeceğiniz bedel için düzenleyeceğiniz gider pusulasında gelir vergisi tevkifatı yapmanıza gerek bulunmamaktadır.” şeklinde görüş beyan etmiştir.
Yine 15.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.33.15.01-2010-701-59-33 sayılı Özelge de, “Bu açıklamalara göre noter satış senedinin Vergi Usul Kanunu’nda yer alan vesikalardan biri olmaması nedeniyle vergi mükellefiyeti olmayan kişilerden noter satış senedi ile satın alacağınız taşıtlar için gider pusulası düzenlemeniz gerekmekte olup; esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefiyeti olmayan şahıslardan gider pusulası düzenleyerek alacağınız otomobiller için yaptığınız ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.” şeklinde görüş beyan etmiştir.
İkinci El Araç Alımında Düzenlenen Gider Pusulasında Gelir (Stopaj) Vergisi Hesaplanacak Mı?
Yukarıda belirttiğimiz üzere ikinci el araç ticareti yapan kimi mükellefler nihai tüketiciden satın aldıkları araba için gider pusulası düzenleneceğini bilmekte ancak bazı mükellefler gider pusulasında Gelir Vergisi tevkifatı yaparken, bazı mükellefler ise gelir vergisi tevkifatı yapmamaktadırlar. Oysa GVK’nın 94/13. maddesinde;
13. Esnaf muaflığındanyararlananlara mal ve hizmet alımları karşılığında yapılan ödemelerden, a-) Havlu, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve her nevi turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek ve benzeri emtia bedelleri veya bu emtianın imalinde ödenen hizmet bedelleri üzerinden %2,
b) Değerli kâğıt ve damga pulu satışlarında komisyon bedelleri üzerinden %20,
c) Diğer mal alımları için %5,
d) Diğer hizmet alımları (“a”, “b” ve “c” alt bentleri hariç olmak üzere mal ve hizmet bedelinin ayrılamaması hali de bu kapsamdadır) için %10 vergi tevkifatı yapılır.
Hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle gelir vergisi kanununa göre gelir vergisi tevkifatı yapılabilmesi için esnaf muaflığından yararlanan mükelleflere 94/13. madde deki emtia ve hizmet alımı yapılması gerekmektedir. Bu nedenle hiçbir mükellefiyeti olmayan kişiden alınan araba için gider pusulası düzenlenmesine rağmen gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
13.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.07.16.02-KDV.ÖZG.2010-74-209 sayılı yukarıda belirtilen özelge de “Bu hükümlere göre, esnaf muaflığından yararlananlardan yapılan diğer mal alımlarında gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmekte olup, esnaf muaflığı kapsamında olmayan ve vergi mükellefiyeti bulunmayan kişilerden diğer mal alımı yapmanız durumunda, gider pusulası düzenlemeniz gerekmekte, ancak ödeyeceğiniz bedel için düzenleyeceğiniz gider pusulasında gelir vergisi tevkifatı yapmanıza gerek bulunmamaktadır.” şeklinde görüş bildirmiştir.
Yukarıda yazılan 15.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.33.15.01-2010-701-59-33 sayılı Özelge’de ise “Bu açıklamalara göre, noter satış senedinin Vergi Usul Kanununda yer alan vesikalardan biri olmaması nedeniyle, vergi mükellefiyeti olmayan kişilerden noter satış senedi ile satın alacağınız taşıtlar için gider pusulası düzenlemeniz gerekmekte olup, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefiyeti olmayan şahıslardan gider pusulası düzenleyerek alacağınız otomobiller için yaptığınız ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.” şeklinde görüş bildirmiştir.
Kaynak : http://www.nevzaterdag.com/noter-satisi-ile-alinan-ikinci-el-araclarda-belge-duzeni/
#İkinci El Araçta Belge Düzeni#Araç Satışında Belge Düzeni#Noterden Araç Satışında Belge#araç satışında usül#İkinci El Araç Satışında Vergi
0 notes
Text
This slideshow requires JavaScript.
Gezilecek yerleri
Kruvaziyer ve Yat Limanları Kruvaziyer ve Yat Limanları Aydın’ın deniz kapısı Kuşadası Limanı olup, turist gemilerinin yanaştığı iki adet iskele ve ayrıca 650 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır.
KalelerKüçük Ada Kalesi: Kuşadası ilçesi, Güvercin Adası’ndadır. Çok eski bir yapı olup, 19. yüzyılda meydana gelen Mora ayaklanması sırasında, adalardan saldırılara karşı ileri karakol olarak Osmanlılar tarafından kullanılmıştır.
Arpaz Kalesi: Nazilli ilçesinde bulunan kale, 18. yüzyıl Osmanlı dönemi yapıtıdır.
Körteke Kalesi: Bozdoğan ilçesine bağlı Körteke köyü ile Örencik köyü arasında doğal tepenin üzerindedir.
Cin Cin Kalesi: Koçarlı ilçesinin aynı adı taşıyan köyündedir. 18. yüzyılda Cin Bey tarafından yaptırılmıştır.
CamilerBey Camii: İstasyon binası yakınında bulunan ve Süleyman Bey Camii olarak da bilinen bu büyük yapı, 1683 yılında Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve kesme taştan inşa edilmiş olan cami, 16 kenarlı kasnağında 16 pencere bulunan bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe içi, kalem işleri ile süslenmiştir. Kesme taştan yapılmış mihrabı sade olup, mermerden yapılmış minberin merdiven altı işlemelidir. Tek şerefeli minaresinin gövdesi çok kenarlıdır.
Ramazan Paşa Camii: Üveys Paşa’nın kardeşi Ramazan Paşa tarafından 1595 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup, kesme taştan yapılmıştır. Ahşap giriş kapısı, oyma işleri ile bezenmiştir. Yapının üzeri büyük bir kubbe ile örtülmüştür. İçerisini 10 uzun pencere ve su damlacığı şeklindeki küçük pencereler aydınlatmaktadır. Alçı kabartmalar, renkli cam işçiliği ve ağaç oymacılığı bakımından süslemeleri önemlidir.
Üveys Paşa Camii: Mısır Beylerbeyi Üveys Paşa tarafından 1568 yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olan yapıyı yüksek kasnak üzerindeki kubbe örtmektedir. Mermer giriş kapısı üzerinde bir yapım yazıtı bulunmaktadır. Mihrabı ve minberi az süslemelidir.
İlyas Bey Camii: Menteşoğullarından İlyas Bey tarafından 1404 yıllarında yaptırılmıştır. Cami önünde, avluyu çevreleyen, medrese ve imaret odaları mezarlık içindedir.Han Menteşoğullarından kalmıştır. Dörtgen şekilli bina ortada bir avlu, etrafında tonoz çatı, örtülü, ahır ve odalardan meydana gelmiştir ve iki katlıdır.
Plajlar
Turistlerin turizm çekiciliği açısından rağbet ettikleri plajlar; Pigale Plajı (Kuşadası), Kadınlar Denizi Plajı (Kuşadası), Güvercinada Plajı (Kuşadası), Yavansu ve Aslanburnu Plajı (Kuşadası), Güzelçamlı Plajı (Kuşadası), Altınkum Plajı (Didim), Tavşanburnu Plajı (Didim), Gevrek ve Akbük (Didim) plajlarıdır.
Yaylalar
İlin önemli yaylaları Paşa Yaylası, Kahvederesi Yaylası, Necippazar Yaylası, Bulgurlu, Sarıcaova, Ömür, Madran, Korumaz yaylası, Kavşit Yaylasıdır.
Nasıl Gidilir
Karayolu: Aydın ili konumu nedeniyle ilk çağlardan beri önemli yolların geçtiği bir yöre olmuştur. Günümüzde de E-24 Aydın-Denizli ve Aydın-İzmir karayolu, yük ve yolcu trafiğinin yoğun olduğu yollardır. Yapımı tamamlanan Aydın-İzmir otoyolu, üçer şeritleri, viyadükleri ve 3000 metre uzunluğundaki tünelleri ile kara ulaşımında daha kısa, daha güvenli ve hızlı akısı sağlayacak, örnek bir bayındırlık hizmeti sunmaktadır. Otoyol, başta turizm ve ulaştırma olmak üzere, yöre ekonomisi her alanda büyük katkılar sağlamaktadır. Aydın ilinin en önemli turizm potansiyeline sahip olan Kuşadası ilçesini çevredeki il ve ilçelere bağlayan yapımı ve bakımı karayollarının sorumluluğuna giren üç anayol vardır. Bu yollar Kuşadası-Selçuk, Kuşadası-Söke, Kuşadası-Söke ayrımı-Davutlar yollarıdır. Otogar Tel: 0 256 212 50 50
Demiryolu: Aydın ilini batı-doğu doğrultusunda kat eden demiryolu üzerinde Söke, Germencik, İncirliova, Aydın Merkez, Köşk, Sultanhisar, Nazilli, Kuyucak ve Buharkent ilçeleri bulunmaktadır. Aydın il hudutları dâhilinde toplam demiryolu uzunluğu Söke-Buharkent arası 134,6 km’dir. Bunun 169 adedi serbest hemzemin geçit, kalan 9 adedi bekçili/bariyerli hemzemin geçittir. İl dâhilinde sadece Kuyucak-Horsundu istasyonları arasında 34.20 uzunluğunda bir adet tünel vardır. İzmir-Aydın-Denizli arasında tamamlanan hızlı tren projesi ile demiryolu işletmeciliği daha modern hale gelmiştir. İstasyon Tel: 0 256 225 18 24
Denizyolu: Kuşadası Limanı’ndan denizyolu ulaşımı sağlanmaktadır. Güvercin ada mendireğinin yapılmasıyla korunaklı hale gelmiştir. Limanın rıhtım uzunluğu 971 metre, su derinliği ise 15 metredir. Limanın gemi kabul kapasitesi 6’dir. Kuşadası limanı Türkiye’de denizyolu ile en fazla giriş-çıkış yapılan limandır. Kuşadası ilçesinde ayrıca bir yat limanı mevcut olup, 630 adet yat kapasitesi ile yerli ve yabancı turistlere hizmet vermektedir. Diğer yat limanı ise 580 deniz, 600 kara kapasiteli olarak Didim ilçesinde bulunmaktadır ve 2009 yılında hizmete açılmıştır. Ege adalarında turistik ring yaparak Efes turu için günü birlik yabancı turist getiren yolcu gemileri, yatlar ve motorların yanı sıra, feribotlarla da Kuşadası-Sisam seferleri devamlı yapılmaktadır. Kuşadası Liman Tel: 0 256 612 15 13 – Kuşadası Marina: 0 256 618 14 60 – Didim Marina: 0 256 813 80 81
Havayolu: Aydın İl Merkez Tepecik Beldesinde, daha önce Çıldır isimli, küçük çapta uçak, helikopter iniş ve kalkış işlemleri ile paraşüt eğitimlerinde kullanılan bir Havalimanı bulunmaktadır. Aydın – Çıldır (Stool tipi) Havaalanı 1990-1993 arasında tamamlanmıştır. Çıldır Havalimanı 2006 yılından itibaren, Askeri bir havalimanı olarak faaliyet göstermektedir. Havaalanı pistinin uzunluğu 1,435 metre olup, bu haliyle yalnızca pervane tipi uçakların iniş -kalkış yapabilmesine müsaittir. İzmir havalimanı 130 km. uzaklıktadır. İle gelen turistler İzmir Adnan Menderes Havaalanından ve küçük çaplı da olsa Selçuk (Stool tipi) Havaalanından yararlanmaktadırlar. Çıldır Hava Limanı Tel: 0 256 225 86 78
Yüzölçümü: 8.007 km² Nüfus: 950.757 (2000) İl Trafik No: 09 Binlerce yıl önce B.Menderes Irmağının suladığı bereketli ovalar üzerine kurulmuş Aydın doğanın kültürle kucaklaştığı ve Türkiye’de turizmin başladığı ilk illerden biridir. Aydın, eşsiz nitelikteki antik çağın kent ve tapınakları ile muhteşem doğal güzelliklere sahiptir. Kent coğrafi konumundan ötürü çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır. Antik çağın Afrodisias, Milet, Alinda, Didyma, Nysa, Priene, Magnesia gibi önde gelen kentlerinde doğa filozofları Thales, Anaksimender ve Anaksimenes’i, tarihçi ve coğrafyacı Hekatais’u, şehir plancısı ve mimar Hippodamos ile İsidoros’u yetiştirmiş olan Aydın; Kuşadası ve Didim gibi sahil ilçeleriyle turizm açısından Türkiye’nin önde gelen kentlerinden biridir.
Günümüzde yüz binlerce turist ilimizi ziyaret etmekte, antik çağ kentlerinde geçmişin izleriyle buluşmakta, eşsiz flora ve faunasıyla doğayı olabildiğince gözlemlemektedir.
Yapmadan Dönme
Aphrodisias antik kenti ile Didim Apollon tapınağını ziyaret etmeden,
Ege yöresine özgün zeytinyağlı yemeklerinden, nefis incirlerinden, şaheser üzümlerinden ve narenciye ürünlerinden tatmadan,
Turunç reçeli almadan,
Başta çipura, kefal, mercan ve barbunya olmak üzere enfes balık türlerini denemeden,
Halı, kilim, deri giysiler, mücevherat vb. hatıra eşyaları satan zarif butiklere uğramadan,
Deve güreşi izlemeden,
Sucuk ekmek yemeden,
Paşayaylası’nı gezmeden,
Tandırını yemeden,
Didim’de denize girmeden,
Dönmeyin…
AYDIN İLÇELERİ ARASINDAKİ MESAFE
Aydın ↔ Bozdoğan 46.0 km.
Aydın ↔ Buharkent 79.9 km.
Aydın ↔ Çine 33.3 km.
Aydın ↔ Didim 73.7 km.
Aydın ↔ Efeler 1.7 km.
Aydın ↔ Germencik 21.1 km.
Aydın ↔ İncirliova 10.7 km.
Aydın ↔ Karacasu 68.6 km.
Aydın ↔ Karpuzlu 33.0 km.
Aydın ↔ Koçarlı 16.0 km.
Aydın ↔ Köşk 18.4 km.
Aydın ↔ Kuşadası 50.7 km.
Aydın ↔ Kuyucak 54.7 km.
Aydın ↔ Nazilli 42.4 km.
Aydın ↔ Söke 40.0 km.
Aydın ↔ Sultanhisar 27.6 km.
Aydın ↔ Yenipazar 31.2 km.
Tarihçe
İskana uygun iklim koşulları ve bereketli toprakları ile “Uygarlıklar Vadisi” olarak adlandırdığımız Büyük Menderes Havzası tarihin her döneminde iskan edilmiş, yoğun bir kültür gelişimine sahne olmuştur. Havzanın kültür tarihini Peschlow tarafından Beşparmak Dağları’nda keşfedilen kaya resimleriyle günümüzden onbin yıl geriye götürmek mümkün olmuştur. Bu kültürel süreç içerisinde Aydın’ın önemli bir yeri vardır. İzmir – Denizli – Muğla yolları kavşağında olması onun bu önemini daha da arttırmaktadır.
Prehistorik Devirlerde Aydın’da bir çok höyük ve yerleşim yeri tesbit edilmiştir. Bunlardan en önemlisi bugün Belediye sınırları içerisinde kalan Deştepe diğer adıyla Dedekuyusu höyüğüdür. Bu höyükten elde edilen seramik buluntularına göre yerleşimin tarihi M.Ö. 4500 yıllarına kadar gitmektedir. Araştırmacıların Ege ve Orta Anadolu’da yaptıkları incelemelerde, Aydın’ın ilk tarihi bilgilerine Hitit kaynaklarında rastladığı açıklanmaktadır. Hitit kaynaklarına göre, batıda “Seha” adında bir ırmaktan ve onun suladığı bir vadiden söz edilmektedir. Bu, hiç kuşkusuz Büyük Menderes’tir. Seha’nın kuzeyindeki topraklara ise “Lukka” ülkesi diyordu. Hitit kaynaklarına dayanarak Apasa’nın Efes, Milavanda’nın Milet, Pariyana’nın Priene, İlyalanda’nın Alinda ve Waliwanda’nın Alabanda olduğunu biliniyor. Daha sonraları Ege kıyalarına gerek deniz yoluyla, gerekse doğudan ve kuzeyden gelen kavimlerin bu yöreyi istila etmesi sonucu yörede değişik uygarlıklar gelişir.
Tralleis bu günkü Aydın, Antik Çağ Yazarlarından Strabon’a göre Argoslu ve Trakyalı Kavimlerce kurulmuştur. İ.Ö. 8. ve 7.yüzyıllarda Batı Anadolu’ya Trakya’dan göç eden Kuzey kavimleri, iç Batı Anadolu ve Menderes Vadisine kadar yayılır. Nysa ve Magnesia gibi kentlerin bu kavimler tarafından kuruldukları ve daha önceki adı Atria olan Aydın’ı da onardıkları bilinmektedir. M.Ö. 400’de Spartalılar Aydın ve çevresini Perslerden almaya çalıştılar fakat başaramazlar. Tarihte ilk defa Spartalı General Thipron’un M.Ö. 400 yıllarında Perslere karşı giriştiği bağımsızlık savaşı sırasında anılan kent, M.Ö. 344’de Büyük İskender tarafından Pers egemenliğinden kurtarılan daha sonra Hellenistik Krallıklar arasında sık sık el değiştiren, Roma İmparatoru Neron döneminin sonuna kadar “Ceasarec” adıyla anılan Aydın, M.S. 1.yüzyılda “Tralleis” adıyla anılmaya başladı. Tralleis M.Ö. 260’da Magnesia Savaşlarından sonra da Bergama Krallarının eline geçer.
M.Ö. 129’da Roma İmparatorluğu’nun Asya Eyaletine bağlanan Tralleis, Pantus Kralı Mithridates Eupatoria’nın Roma Egemenliğine başkaldırmasıyla M.Ö. 88’den itibaren 4 yıl süreçle Pontusluların yönetiminde kaldı. M.Ö. 84’de tekrar Roma’ya bağlanan kent, M.Ö. 26’da şiddetli bir depremden hasar gördü. İmparator Augustus’un yardımıyla onarıldı. İsmi Caesarea olarak değiştirildi. Bölgede başta Tralleis olmak üzere, Aphrodisias, Miletos, Alinda, Alabanda, Nysa, Magnesia, Amyzon, Panionion, Neopolis, Mastaura, Antiokya, Gerga, Akharaka, Harpasa, Piginda, Orthosia, Phygela gibi önemli Antik Kentler kurulmuştur. Bizans egemenliğindeyken piskoposluk merkezi olan kent 12.yüzyılda Türk’lerin eline geçti.
Aydın Kenti 1282’de Menteşe Bey tarafından alınarak Menteşeoğulları topraklarına katılmıştır. Türkler, Ch. Texier’in belirttiği gibi mevkiinin korunaklı ve güzel olması nedeniyle şehrin adını Güzelhisar olarak değiştirmişler ancak Tralleis’de oturmayıp kentin güney eteğindeki Nekropol üzerinde yeni bir şehir kurmuşlardır. Güzelhisar daha sonra Aydınoğulları idaresine geçmiş ve 1426’da II.Murat tarafından Osmanlı topraklarına katılan kent Anadolu eyaletine bağlı bir sancak olur. Batı Anadolu’nun önemli bir kültür merkezi olan Aydın 16.yüzyıl sonlarında bir çok ayaklanmalara sahne olur. II.Mahmut döneminde Müşirlik, Tanzimat’tan sonra eyalet, 1867’de ise vilayet olur. Anadolu’nun ilk demiryolu Aydın-İzmir arasında yapılıp işletmeye açılır. 27 Mayıs 1919’ta Yunanlılar tarafından işgal edilir, 30 Haziran 1919’da geriye alınan kent tekrar işgal edilir. Kent 7 Eylül 1922 yılında işgalcilerden kurtarılır.
Güzelhisar adı XVII. yüzyıla kadar kullanılmış, ancak Anadolu Eyaletinde diğeri Menemen’in kuzeyinde olmak üzere aynı isimli iki şehrin bulunması ve herhangi bir karışıklığa meydan verilmemesi için Aydın Sancağında, Aydın Sancağındaki anlamında “Aydın – Güzelhisarı” veya “Güzelhisarı – Aydın” denilmiştir. Bu isim XIX. yüzyılın sonlarına kadar kullanılmış, giderek Güzelhisar düşmüş Aydın revaç bulmuştur. Aydınlılar altı yüzyıllık “Güzelhisar” ismini bir vefa örneği olarak Aydın’ın bir mahallesinin adında yaşatmaktadırlar. Güzelhisarı Aydın 1811’de sancak, 1826’da da yeni yapılanan Aydın Eyaletinin merkezi olmuştur.
Aydın bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin 9. ili, modern bir kent, kültür ve tabiat varlıklarıyla bir açık hava müzesi görünümüyle yine tarihsel işlevini sürdürmektedir.
Coğrafya
Coğrafi konumu nedeniyle ilk çağlardan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Aydın’ın kuzeyinde İzmir ve Manisa, doğusunda Denizli, Güneyinde Muğla yer alır. Batı sınırları ise Ege Denizi kıyıları çizer. İlin denizden yüksekliği 40 metredir.Akdeniz ikliminin etkisindedir. Bu iklim şartları ve topografik yapı Aydın ve çevresinde iki ayrı bitki topluluğunun (maki ve orman) gelişmesine neden olmuştur. Bunun yanında zeytin, incir, turunçgiller, kestane vb. kırsal kesimde ise çam ve benzeri türler mevcuttur.
En yağışlı mevsim kıştır. Yaz mevsiminde yok denecek kadar az yağış almaktadır. Kar yağışı ender görünür. Aydın, özellikle batıdan gelen hava akınlarına açıktır. Rüzgar yönü daha çok doğu – güneydoğusudur. Bunu güneybatı (lodos) ve batı rüzgarları izler.
AYDIN GOOGLE HARİTASI
Aydın Hakkında Genel Bilgiler Gezilecek yerleri Kruvaziyer ve Yat Limanları Kruvaziyer ve Yat Limanları Aydın'ın deniz kapısı Kuşadası Limanı olup, turist gemilerinin yanaştığı iki adet iskele ve ayrıca 650 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır.
#AYDIN İLÇELERİ ARASINDAKİ MESAFE#aydın#Aydın Genel Bilgi#Aydın İlçeleri#Aydın Nasıl Gidilir#Aydın Nerede#Aydın Türkiyenin Neresinde#Gezen Türkiye#turkiye tatil sitesi
0 notes