#keçileri ölen
Explore tagged Tumblr posts
Text
DEPREM ENKAZINDA 11 GÜN KALAN BİRCAN İSİMLİ İNEK SONUNDA KURTARILDI
Merhaba,’Haberin Sosyal Medyası’ Haber Aktüel’e hoş geldin! Türkiye’de dijital haberciliğin benzersiz örneği olan Haber Aktüel’in Youtube kanalındasın. Bu kanalda gündem ile ilgili özel içerikler ve röportajlar bulabilirsin. Tarihten siyasete, bilimden sanata her alanda içerik bulabileceğiniz kanalımıza abone olmayı ve bizi diğer sosyal mecralarda takip etmeyi unutma! Her gün 1 yeni video…
View On WordPress
#11 gün enkazda kalan &039;Bircan&039; isimli inek kurtarıldı#11 gün sonra kurtarıldı#adıyaman#bircan inek#deprem#deprem anı#deprem canlı#deprem son dakika#enkaz#Hayvancılık Genel Müdürü#inek kurtarma#Jandarma#keçileri ölen#Tuncay#Tuncay&039;ın &039;Bircan&039; ismini verdiği inek#Veteriner Hekim Salih Çelik
0 notes
Text
Bilirsin , birileri ölür . Sırf sen yaşa diye . Ya da ben . Ne fark eder ? Bilirsin , birileri ölür ve biz görmezden geliriz . Çoğu zaman . Görürüz , ancak hissedemeyiz , zaman zaman . Ve ben buradayım . Ya sen ? Bulutların üzerinde üzerine yağmur yağsın diye daha ne kadar bekleyeceksin ? Ey , gölgesi tutsak . Kasette Zeki Müren çalıyor , kendimi yazıya veremiyorum . Ve bir bardak su daha dolduruyorum . Vazgeçemediğin anıların mı var yoksa an’larda mı yaşıyorsun ? Yaşatılıyorsun geceler boyunca ve bazen ağlar insan . Bilirsin . Bugün Afrika’da bilmem kaç insan açlıktan öldü . Bilmem kaç . Bilmem , kaç ? Kaç bakalım vicdanından . Bunun için ağlamaz insan . Ve biliriz biz hepimiz , senin çok derdin var . Ey yüce yürekli kadın . Ey yüce yürekli adam . Vicdan gösterilerine devam ediyor musun , sahi . En son ne zaman vicdanını susturamadığın bir gece oldu ? Ve günah keçileri cirit atıyor odanda , kanepende , vitrinde . Vitrinde bir kadın var , dünya ile barışık . Memelerine küs . Sen kendini ne zannediyorsun ki , ben sana akıl vermeye kalkıyorum ? Bu gece de ölecek misin ? Biri, birileri , ve kendin için . Ama en çok , en çok Afrika’da açlıktan ölen insanlar için ağlamalı insan . Değil mi ? Yoksa , siktir et bunları . Çikolata sever misin ? Ben de .
147 notes
·
View notes
Text
youtube
Cümleten merhaba
Unutmadan buraya okkalı bi başlangıç noktası koyuyorum
Ki daha sonra dönüp baktığımızda evin yolunu bulabilelim
Başkasını bilmem ama ben nerde olursam olayım
Oradan uzakları severim
Kaybolmaya meyilliyim
Hemen her yere gidebilir ve hiç bir yere dönmeyebilirim
Zaten ucu a��ık bi boşluktaki
Beş yüz milyar galaksiden yalnızca birinde yer alan
Alelade bi sisteme bağlı yörüngesinde dönüp dururken
Son süratle yaşlanan bu gezegende
Ben kimim?
Biz neyiz?
Nası bi dümenin içindeyiz?
Ihtimaller okyanusunda
Çok bilinmeyenli denklemleriz
Bişeye inananlar
Başka bişeye inananlar
Birilerini bunlara inandıranlar
Ve bunların hiçbirine inanmayanlar
Tarihte en çok satan kitaplar
Giymesen de kokan çoraplar
Hepimiz her an tehlikedeyiz
Başkalarının mutsuzluğuyla beslenen canavarların
Nesli tükenene kadar tekinsiz zamanlar
Zaman bile insan icadı
Vakit nakit karta taksit
Kim bilir bugün kimlerin hedef kitlesindeyiz
Dijital saatler vaatler saatli bombalar
Başı sıkışınca bütün mahalleyi kundaklar
Yangından ilk kurtarılacak adamlar
Tabii her satıcının var bir alıcısı
Kapitalizmin de payı büyük ama
Müjdemi isterim arkadaşlar
Kölelik evvela kafada başlar
Nerde kalmıştık?
Hepimiz bal gibi biliyoruz ki
Aslında para o kadar da önemli bişey değildir
Yine de sıralamada kıl payı farkla da olsa nefes almaktan sonra gelir
Dile kolay vicdana zor
Kulağa da hoş gelmeyebilir ama
Doğan her yeni bebek gibi ölen de ekonomiye can verir
Zaten doğuştan hakkımız olduğu halde
Kapısından bile zor girilen
Adına özgürlük denen bu müzayededeki mafiş parçaları
Fahiş fiyatlara satın alabilme hakkına erişebilmek için
Çalış baba çalış her gün
Sürün anam sürün her an
Boğul ruhum boğul
Bir kaşık suya düşmeyi
Borç içinde öğrendik yüzmeyi
Hayatlarımıza kara sular indi
Sabah sekiz akşam beş
Hayallerinle helalleş
Ağlamak sadece çocukken işe yarayabilirdi
Yetti batır gemileri kaçır keçileri
Sen yazmazsan
Ben yazmazsam
Değişmez kader keyfekeder
Yalnız ölü balıklar akıntıyı takip eder
Bu gece yattığında alarm kurma
12 notes
·
View notes
Text
Bilirsin , birileri ölür . Sırf sen yaşa diye . Ya da ben . Ne fark eder ? Bilirsin , birileri ölür ve biz görmezden geliriz . Çoğu zaman . Görürüz , ancak hissedemeyiz , zaman zaman . Ve ben buradayım . Ya sen ? Bulutların üzerinde üzerine yağmur yağsın diye daha ne kadar bekleyeceksin ? Ey , gölgesi tutsak . Kasette Zeki Müren çalıyor , kendimi yazıya veremiyorum . Ve bir bardak su daha dolduruyorum . Vazgeçemediğin anıların mı var yoksa an’larda mı yaşıyorsun ? Yaşatılıyorsun geceler boyunca ve bazen ağlar insan . Bilirsin . Bugün Afrika’da bilmem kaç insan açlıktan öldü . Bilmem kaç . Bilmem , kaç ? Kaç bakalım vicdanından . Bunun için ağlamaz insan . Ve biliriz biz hepimiz , senin çok derdin var . Ey yüce yürekli kadın . Ey yüce yürekli adam . Vicdan gösterilerine devam ediyor musun , sahi . En son ne zaman vicdanını susturamadığın bir gece oldu ? Ve günah keçileri cirit atıyor odanda , kanepende , vitrinde . Vitrinde bir kadın var , dünya ile barışık . Memelerine küs . Sen kendini ne zannediyorsun ki , ben sana akıl vermeye kalkıyorum ? Bu gece de ölecek misin ? Biri, birileri , ve kendin için . Ama en çok , en çok Afrika’da açlıktan ölen insanlar için ağlamalı insan . Değil mi ? Yoksa , siktir et bunları . Çikolata sever misin ? Ben de .
2 notes
·
View notes
Text
Cümleten merhaba
Unutmadan buraya okkalı bi başlangıç noktası koyuyorum
Ki daha sonra dönüp baktığımızda evin yolunu bulabilelim
Başkasını bilmem ama ben nerde olursam olayım
Oradan uzakları severim
Kaybolmaya meyilliyim
Hemen her yere gidebilir ve hiçbir yere dönmeyebilirim
Zaten ucu açık bi boşluktaki
Beş yüz milyar galaksiden yalnızca birinde yer alan
Alelade bi sisteme bağlı yörüngesinde dönüp dururken
Son süratle yaşlanan bu gezegende
Ben kimim?
Biz neyiz?
Nası bi dümenin içindeyiz?
İhtimaller okyanusunda
Çok bilinmeyenli denklemleriz
Bi şeye inananlar
Başka bi şeye inananlar
Birilerini bunlara inandıranlar
Ve bunların hiçbirine inanmayanlar
Tarihte en çok satan kitaplar
Giymesen de kokan çoraplar
Hepimiz her an tehlikedeyiz
Başkalarının mutsuzluğuyla beslenen canavarların nesli tükenene kadar
Tekinsiz zamanlar
Zaman bile insan icadı
Vakit nakit
Karta taksit
Kim bilir bugün kimlerin hedef kitlesindeyiz
Dijital saatler
Vaatler
Saatli bombalar
Başı sıkışınca bütün mahalleyi kundaklar
Yangından ilk kurtarılacak adamlar
Tabii her satıcının var bi alıcısı
Kapitalizmin de payı büyük ama
Müjdemi isterim arkadaşlar
Kölelik evvela kafada başlar
Nerde kalmıştık?
Hepimiz bal gibi biliyoruz ki
Aslında para o kadar da önemli bi şey değildir
Yine de sıralamada kıl payı farkla da olsa nefes almaktan sonra gelir
Dile kolay vicdana zor
Kulağa da hoş gelmeyebilir ama
Doğan her yeni bebek gibi ölen de ekonomiye can verir
Zaten doğuştan hakkımız olduğu halde
Kapısından bile zor girilen
Adına özgürlük denen bu müzayededeki mafiş parçaları
Fahiş fiyatlara satın alabilme hakkına erişebilmek için
Çalış baba çalış her gün
Sürün anam sürün her an
Boğul ruhum boğul
Bir kaşık suya düşmeyi
Borç içinde öğrendik yüzmeyi
Hayatlarımıza kara sular indi
Sabah sekiz akşam beş
Hayallerinle helalleş
Ağlamak sadece çocukken işe yarayabilirdi
Yetti batır gemileri kaçır keçileri
Sen yazmazsan
Ben yazmazsam
Değişmez kader keyfekeder
Yalnız ölü balıklar akıntıyı takip eder
Bu gece yattığında alarm kurma
0 notes
Text
Cümleten merhaba.
Unutmadan buraya okkalı bi başlangıç noktası koyuyorum
Ki daha sonra dönüp baktığımızda evin yolunu bulabilelim.
Başkasını bilmem ama ben nerde olursam olayım;
Oradan uzakları severim.
Kaybolmaya meyilliyim.
Hemen her yere gidebilir ve hiç bir yere dönmeyebilirim.
Zaten ucu açık bi boşluktaki,
Beş yüz milyar galaksiden yalnızca birinde yer alan alelade bi sisteme bağlı yörüngesinde dönüp dururken,
Son süratle yaşlanan bu gezegende...
Ben kimim?
Biz neyiz?
Nası bi dümenin içindeyiz?
İhtimaller okyanusunda,
Çok bilinmeyenli denklemleriz.
Bi şeye inananlar,
Başka bi şeye inananlar,
Birilerini bunlara inandıranlar,
Ve bunların hiçbirine inanmayanlar.
Tarihte en çok satan kitaplar,
Giymesen de kokan çoraplar...
Hepimiz her an tehlikedeyiz.
Başkalarının mutsuzluğuyla beslenen canavarların,
Nesli tükenene kadar tekinsiz zamanlar
Zaman bile insan icadı.
Vakit nakit karta taksit
Kim bilir bugün kimlerin hedef kitlesindeyiz?
Dijital saatler vaatler saatli bombalar.
Başı sıkışınca bütün mahalleyi kundaklar,
Yangından ilk kurtarılacak adamlar.
Tabii her satıcının var bir alıcısı.
Kapitalizmin de payı büyük ama,
Müjdemi isterim arkadaşlar;
Kölelik evvela kafada başlar.
Nerde kalmıştık!
Hepimiz bal gibi biliyoruz ki;
Aslında para o kadar da önemli bi şey değildir.
Yine de sıralamada kıl payı farkla da olsa nefes almaktan sonra gelir.
Dile kolay vicdana zor
Kulağa da hoş gelmeyebilir ama,
Doğan her yeni bebek gibi ölen de ekonomiye can verir.
Zaten doğuştan hakkımız olduğu halde
Kapısından bile zor girilen,
Adına özgürlük denen bu müzayededeki mafiş parçaları
Fahiş fiyatlara satın alabilme hakkına erişebilmek için.
Çalış baba çalış her gün!
Sürün anam sürün her an!
Boğul ruhum boğul!
Bir kaşık suya düşmeyi,
Borç içinde öğrendik yüzmeyi.
Hayatlarımıza kara sular indi.
Sabah sekiz akşam beş,
Hayallerinle helalleş...
Ağlamak sadece çocukken işe yarayabilirdi.
Yetti batır gemileri kaçır keçileri.
Sen yazmazsan,
Ben yazmazsam,
Değişmez kader keyfekeder,
Yalnız ölü balıklar akıntıyı takip eder.
Bu gece yattığında alarm kurma!
Bu gece yattığında alarm kurma!
Bu gece yattığında alarm kurma!
Bu gece yattığında alarm kurma!
Lalalar - Yalnız Ölü Balıklar Akıntıyı Takip Eder (2019)
youtube
1 note
·
View note
Text
Semenderlerle Savaş [Karel Capek]
İnsana en büyük zararı her zaman insanın kendisi vermiştir. Bireysel mutluluğu öngören sistemleri tümevarımcı sistemler olarak adlandırırsak eğer şimdiye kadar başarılı görünseler dahi büyük hüsranlara sebebiyet vermişlerdir. Bireyin refahı arttıkça insanın temel özelliklerinden birisi olan doyumsuzluk devreye girer ve diğer bireylerin acı çekmesi bahasına kendisine artık daha az mutluluk verecek olmasına rağmen hep daha fazlasını ister. Kapitalizm bunun en güzel örneğidir. Bireyi serbest bırakırsınız ve diğerlerini ezme-yok etme karşılığında da olsa doyumsuz nefsinin yangınına odun atar. Benim anlamadığım bir nokta dünyadaki ultra-multi-milyarder insanların varlığıdır. Bir insanın milyarlarca dolarının olması o insana ne gibi faydalar sağlar ki "o la la çok mutluyum milyar dolarım var" şarkısını söylemesi dışında. Neticede yiyecek miktarı da sınırlıdır giyecek de gezecek de. Diğer tarafta başka insanların aç kalıyor olmalarının sebeplerinden biri de bu zengin-fakir eşitsizliğinin sürekli olarak zenginin lehinde artmasıdır. İnsan doyumsuzluğu insanlığın sonunu getiriyor. Bir gün insanlık o son günü görecek, ne yazık ki çok uzak görünmüyor.
Karel Capek Tümevarım demişken, tümdengelim ne olabilir diye bir soru sorabileceklere cevap vereyim. Bence tümevarımcı sistem bireyi özgür bırakıp serbest bırakan sistem, tümdengelimci ise toplumun refah ve mutluluğunu düşünerek bireyin alanının genişliğini sınırlandıran sistemdir. Tümdengelimci sistemde açlıktan ölen sayısı daha az olacaktır çünkü hedef tüm insanların refahıdır. Tümevarımcı sistemdeki gibi bırakın insanlar kendi rasyonel kararlarını verip toplumsal refaha ulaşsın derseniz dünyanın sonunu da hazırlamış olursunuz. Karel Capek'in kitabı insanların vahşi kazanma, savaşma, yekdiğerinden üstün olma savaşını eleştiren bir kitap. Almanları eleştirmek için yazdığı söylense de aslında durum pek öyle değil. Yazar insanlığı eleştiriyor kitabında. Daha fazla kazanmak uğruna sonunu düşünmeden her şeyi satan insanlar ve devletler. Sonlarını getireceğini bile bile düşmanına silah ve patlayıcı madde satanlar. Doymak bilmeyen insan arzuları ve kaçınılmaz son. Bilimkurgu tarzında yazılmış eser. İnsanların eğitip köleleştirdiği bir kertenkele ırkı ile savaşı. Her zamanki gibi kitabın ayrıntılarına girip büyüsünü kaçırmak istemiyorum. Kitap Çek yazar Karel Capek'in. 1936 yılında meş'um dünya savaşından üç yıl önce yayınlamış ve insanlığın sonunu getirecek adımlardan birisi olan ikinci dünya savaşını da görmeden hayata gözlerini yummuş. Yazar adına sevindiğim noktalardan birisi olanları görmemiş olması zira eminim ki görmüş olsaydı bu savaşı kendisi de "ölseydim de görmeseydim" derdi. Benim elimdeki baskıyı Sabri Gürses Türkçeye çevirmiş ve Everest Yayınları tarafından basılmış. 271 sayfalık bu eser dünyanın 1936'dan bugüne ne kadar az değiştiğini ve Capek'in kehanetlerinin ne kadar çabuk gerçekleştiğini gösteriyor. O yüzden asıl soru şu: insanın mutluluğa yeteneği oldu mu hiç? Bireyler, evet, her canlıda olduğu gibi; ama insanlık hiçbir zaman olmadı. İnsanın bütün talihsizliği, insan olmak zorunda kalmasından ya da çok geç bir zamanda, zaten akıllanması imkânsız bir şekilde uluslar, ırklar, inançlar, sınıflar, mezhepler, zengin, yoksul, eğitimli, eğitimsiz, efendi ve köle diye ayrıldığı zaman insan olmuş olmasından kaynaklanıyor. Eğer atları, kurtları, koyunları, kedileri, tilkileri, geyikleri, ayı ve keçileri alıp bir ağıla koyar, Toplum Kuralları denen bu anlamsız karışımda yaşamaya zorlar, onlara bu kuralları dayatırsanız, o zaman mutsuzluk, hoşnutsuzluk ve ölüm, Tanrı'nın bile kendi evinde hissedemediği bir toplum elde edersiniz. . Read the full article
0 notes
Text
ŞİLELİ SABRİ KAYACIK' IN
ŞİLE KADINI… Yün eğirir, halı, kilim, pala, şile bezi dokur. Şapka, kazak, hırka, eldiven, çorap örer. Evine perde, evdekilere gömlek, iç çamaşırı, mintan, yeldirme, pantolon, yatak çarşafı diker. Yırtık, sökük, eskileri onarır. Küfeler dolusu ekmek yapar. Suyu, çeşmeden, pınardan, dereden taşır. Kuyudan çeker. İki çocuğu peşinde, biri elinde, diğeri karnında, en küçüğü sırtında yeldirmeye sarılı, orak biçmeye, mısır çapalamağa gider. Koyunları, keçileri, inekleri sağar, Peynir, yoğurt, teryağ, höşmelim, kaygana, çökelek, lor, kesmik yapar. Bağ bahçe işleri ondan sorulur. Tarhanayı o yapar. (Yine mi tarhana diye burun kıvırırız.) Kışlık, turşu, ayva kakı, elma kakı, buruş, üzüm pekmezi, kuru üzüm, pestil, dut kurusu, yapar. Kış armutlarını saman altında saklar. Kestaneleri kavşaklayıp, cevizleri çuvallar. Makarnayı, erişteyi, yufkayı kendi yapar. Bulguru kaynatır, dibek döğer. 50 Kilo çamaşırı, köy fırınından aldığı küllerle külleyip Çavalyeye basar, el sabunu ile yıkar. Yıkadıkları Sakız gibi bem beyaz olur. Elbiseler naftalin, çamaşırlar mis gibi sabun kokar. Bir eşek yükü pala kilimini, Tek başına Elbiz’e götürür. Orada yıkar, kurutur, getirip serer. Bir çırpıda, on tepsi bulgurlu börek açar. Bir tencere ayran çırpar. Kimse aç kalmaz ama daha yok mu diye de bakarlar…! Öyle bir Boncuk helvası (Bilik) yapar ki hayretler içinde kalırsınız. Çayıra-bayıra gittiğinde asla eli eteği boş dönmez. Mevsimine göre ne varsa, Muşmula, Kestane, Ceviz, Kocayemiş, Mantar, Efelik, Kazayak, Ebegümeci, Su mancarı, Kara mancar, Hodan ne varsa getirir, pişirir 20 kişiyi doyurur. Kıran’dan topladığı çırpıları sırtlar, eve getirir, soba tutuşturur. Kocasının tanrı misafiri diye getirdiği (ki, asla bitmez) misafirleri büyük hürmet ve nezaketle ağırlar. Kusur etmemek için azami dikkat gösterir. Gece yarılarına kadar süren bitmek tükenmek bilmez sohbetlerine mecburen katlanır. El pençe kapı dibinde ayakta bekler. Ne isterlerse hemen getirir. Sobayı sürekli canlı tutar. Bazen işler (sanki suç onunmuş gibi) ters gittiğinde, hakaretlere katlanır, dayağı kanıksar. Gece el ayak çekildiğinde sessizce ağlar. Kimseye duyurmaz. Bunu… kocasısın, kayınpederinin, kayınçosunun, kaynanasının yaptığını kimseye söylemez, söyleyemez, susar… Evin yaşlılarının abdest almaları için, günde beş vakit su ısıtır, ılıtır. İbrik-leğen-yüz havlusu-ayak havlusu elinden düşmez. Gaz lambasının titrek ışığı altında keten eğirir. O kadar yorgundur ki öreke başında uyuyakalır. Gözlerinin nuru gidene kadar Şile bezi işler ev geçindirir. Büyük kurtarıcı Mustafa Kemâl, kadınları yüceliğini şöyle tanımlar… "Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez…!” * * …Ve ulusal şairimiz Nazım HİKMET’in içimizi acıtan o mısraları… Anamız, avradımız, yârimiz. Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen, Ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen. Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki… Ve karasabana koşulan. Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız Bizim olan kadınlar. Bizim kadınlarımız… 05 Mart 2011 Sabri KAYACIK Read the full article
0 notes
Text
Seksenyedi Puan Ölümün mavi bikinisi olduğunu bilmezdim Ölüm esmer hatta kavruk bir kadın bedeniydi de Ölümün gözleri inanırmısınız güzeldi .. Zarif değildi ,anlayışlı hiç değildi Ölümle bir çay içip konuşamadık hep tersledi Arsızlığı Çetin ve kendinden emindi Ona balkonumdaki ıhlamurları koklattım Sevdi fakat belli etmedi Sevindi göz bebekleri büyüdü Belliydi Ölümler sırasıyla gelmeliydi Bir sabah vakti kahvaltıdan sonra Bir akşam vakti uykudan önce Bir isim mi vermeliydi bir lakapla mı seslenmeli Kaç ay beklemeli mezar taşı için Kaç kez delirmemeli esmer ölen kadınlar için Ökkeş dedemin gözlükleri bir hayli dudak iziydi Gözleri sulu nemli gözlükleri sulu nemli Ökkeş dede sigara içmeyi bilmezdi Ona sigara içmeyi öğrettiler Ökkeş dedenin keçileri bağırmayı severdi Seçtiği o uzunca yoldan koltuk değneksiz yürümek isterdi Toprağı koklayarak burnuyla yürümek Dünya yuvarlak mı , essah mı ? Dediydi Aynı gökyüzü altında Yoncalıkta zordur Koparılmadan Ökkeş dede ile yürüyebilmekte.. ..
0 notes
Photo
KentDenizli.com sizler için yeni bir haber hazırladı: https://www.kentdenizli.com/hayvanlar-bu-halde-bulundu.html
Hayvanlar bu halde bulundu
Denizli Çardak ilçesinde bir çiftlikte bakılmadığı gerekçesiyle 150 keçi telef oldu. Telef olan keçilerin yakılmaya çalışıldığı iddia edildi.
İlginç olay, Bozkurt ilçesi Sazköy mahallesinde bir çiftlikte yaşandı. İddiaya göre Zehra Ari isimli bir vatandaş aracıyla Sazköy’e doğru seyir halindeyken orada bulunan çiftliğin önünden geçtiği sırada çiftlikte hareketsiz olarak yatan keçileri fark etti. Aracını yolun kenarına çeken Ari, hayvanların şişmiş bir şekilde görünce gözlerine inanamadı. Keçilerin bakımsızlıktan ve çiftlikte yemin ve suyun olmadığı için öldüğü iddia edildi. Başka bir iddia ise telef olan keçilerin çiftliğin kenarında yakıldığı ortaya atıldı. Ari, durumu hemen Jandarma ve Çardak İlçe Tarım Müdürlüğü’ne bildirdi. Müdürlükten gelen ekipler inceleme sonucu çiftlik sahibine ceza kesti. Yetkiler ölmeyen hayvanlar çiftlikten alınırken ölen hayvanlar ise ilaçlandıktan sonra açılan çukura gömülere imha edildi.
0 notes
Text
Peygamberimizin ailesinin örnek davranışları
İslâm peygamberi Hz. Muhammed, Müslümanlar için bir örnektir. Bununla ilgili Kur’anıkerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” Hz. Muhammed, ailesi içerisindeki davranışlarıyla, tüm aile bireylerine örnek olmuştur. Onun ailesine karşı davranışları, bize de aile hayatımızda nasıl davranacağımız konusunda örnek oluşturmaktadır. Peygamberimiz, aile bireylerini çok severdi. Örneğin, o kendisi küçükken ölmüş olan annesini hiçbir zaman unutmamış ve sürekli mezarını ziyaret etmiştir. Peygamberimiz, amcalarını, özellikle de Ebu Talip’i çok severdi. Onu kıracak bir davranış yapmaz, ona devamlı yardımcı olmaya çalışırdı. Peygamberimiz, ilk eşi Hz. Hatice’yi çok severdi. Kendisine ilk vahiy geldiğinde heyecan içinde eşi Hz. Hatice’nin yanına koşmuştu. Hz. Hatice, ona moral ve destek vermiş ve ilk Müslüman olmuştu. Onlar, 25 yıl evli kaldılar ve çocukları oldu. Mutlu bir aile hayatı sürdürdüler. Hz. Hatice’nin ölümünden sonra da peygamberimiz, onu daima iyilikle anmıştır. Aile, sevgi üzerine kurulur. Sevgi olmadan, mutluluk olmaz. Peygamberimiz, aile bireyleriyle kavga etmemiş veya onlarla tartışmamıştır. Çünkü o, aile bireylerini sever ve onlara değer verirdi. O, çok iyi bir aile reisi, şefkatli ve hoşgörülü bir babaydı. Hz. Peygamber, aile bireyleri ile her zaman uyumlu olmuş, onların düşüncelerine önem vermiştir. Sık sık, hanımlara ve çocuklara nazik davranmak gerektiğini söylemiştir. Peygamberimiz, çocuklarıyla da yakından ilgilenir, onlara olan sevgisini her fırsatta gösterirdi. Oğlu İbrahim, Medine’nin kenar semtinde oturan bir süt annenin yanında kalırdı. Peygamberimiz onun yanına gider, onu kucaklar, öper, koklar ve geri dönerdi. En küçük çocuğu Fatma’ydı. Fatma’yı gördüğü zaman onu sevgiyle karşılar ve alnından öperdi. Sonra da ellerinden tutup yanına oturturdu. Torunları Hasan ve Hüseyin’i de çok severdi. Torunları, onun sırtına çıkarak binek oyunu oynarlardı. Peygamberimiz, onları omuzlarına alarak gezdirirdi. Bir gün Sevgili Peygamberimiz, namaz kılarken secdeye yatmış ve torunlarından biri gelip sırtına binmişti. Torunu sırtından kalkana kadar peygamberimiz secdeden kalkmamıştı. Bu örnekler, bize peygamberimizin, aile bireylerine sonsuz sevgi, ilgi ve şefkat gösterdiğini açıklamaktadır. Bir aile içerisinde, bireyler birbirlerine yardımcı olurlar. Örnek bir insan olarak Hz. Peygamber de ev işlerine yardımcı olmaktan hoşlanırdı. Ev halkı ve arkadaşları onun bütün işlerini yapmaya hazır olduğu hâlde, peygamberimiz bunu istemezdi. Bir gün birisi, Hz. Ayşe’ye, peygamberimizin işlerinde neler yaptığını sordu. Hz. Ayşe, onun bizzat ev işleriyle meşgul olduğunu söyledi. Peygamberimiz, elbiselerini yamar, evi süpürür, keçileri sağar, çarşıdan alışveriş yapar, ayakkabılarını ve delik su kaplarını tamir ederdi. Develeri bağlar, onların yemlerini verirdi. Ev işlerine yardım ederdi. Arkadaşlarının da bu konuda kendisini örnek almalarını isterdi. Peygamberimiz, tüm insanlar gibi ara sıra şaka yapardı. Ancak o, şakalarında aşırıya kaçmazdı. Çevresindeki insanların gönlünü hoş edici şakalar yapardı. Sık sık etrafındaki insanlarla şakalaşır ve gülerdi. Arkadaşlarından Abdullah bin Haris, Peygamberimizden daha hoş ve güler yüzlü bir kimseyi görmediğini söylemiştir. Peygamberimiz, şaka yapmayı seven ve neşeli bir kişi olmakla birlikte, şakalarında yalan ve yanlış söz bulunmamasına özen gösterirdi. Şakalarında başkalarını kırmamaya, doğru sözler kullanmaya dikkat ederdi. Peygamberimizin kibar şakalarıyla ilgili bir çok örnek vardır. Bir defasında yaşlı bir hanım, Peygamberimizden cennete girmesi için dua etmesini istemişti. Peygamberimizin, “Hiçbir yaşlı kadın cennete gidemeyecektir.” demesi üzerine kadın üzülerek ağlamaya başlamıştır. Peygamberimiz gülümseyerek “Cennete girecek herkesin otuz yaşında ” olacağını söylemişlerdir. Anne babanın çocukları arasında ayrım yapması, aile mutluluğunu azaltır. Peygamberimiz de bir baba olarak, aile bireylerine eşit davranmış, aralarında ayrım yapmamıştır. O, herkese hak ettiği değeri verirdi. Aile içinde kimseyi ayıplamaz, küçük düşürmezdi. Yanlış davranışları bile güzellikle çözerdi. O dönemde, kız çocukları, erkek çocuklarından ayrı tutulurdu. O, erkek çocukların üstün görülme anlayışını yıkmıştır. Peygamberimizin kız ve erkek ayrımı konusunda getirdiği en büyük yenilik, kadınların da mirasçı olmalarıdır. Çünkü, o dönemde ölen kişilerin varlıklar sadece erkeklere kalıyordu. Peygamberimiz, aile bireylerinin eğitimine önem vermiştir. Kız erkek demeden tüm çocuklara iyi eğitim vermenin önemi üzerinde durmuştur. Peygamberimiz, sonradan evlatlık edindiği, Zeyd’i kendi çocuklarından hiç ayrı tutmamıştır. Zeyd’e kendi yediklerinden yedirmiş, giydiğinden giydirmiştir. Hz. Peygamber, ailede çocuklar arasında ayrım yapmayı kesinlikle uygun görmemiştir. O, şöyle buyurur: “Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletli davranın.” Bu konu üzerinde o kadar durmuştur ki, bir defasında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah, çocuklarınız arasında öpücüklerinizde de eşit davranmanızı sever.” Peygamberimizin aile bireyleri arasındaki davranışlarına şu olay çok güzel bir örnektir. Hz. Ali şöyle anlatır: “Hz. Peygamber, bizi ziyaret etmişti. Yanımızda geceledi. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan, su istedi. Derhâl kalkan Hz. Peygamber, su kabından su aldı. Çocuğa vermek için getirmişti ki, o sırada uyanmış olan Hüseyin, hemen bardağı alıp su içmek istedi. Hz. Peygamber, ona vermeyip önce Hasan’a verdi. Bunun üzerine, Fatma dayanamayarak, Hasan’ı Hüseyin’den çok seviyorsun, deyince, hayır ilk defa o istedi, cevabını verdi.” Peygamberimizin çocuklarına, torunlarına, hanımlarına karşı güzel davranışları bizlere de örnek olmalıdır. Haziran 2003, Sivas Doç, Dr. Mehmet Zeki AYDIN HZ. MUHAMMED’İN AİLESİ İÇİNDEKİ ÖRNEK DAVRANIŞLARI (2) İslâm peygamberi Hz. Muhammed, Müslümanlar için bir örnektir. Bununla ilgili Kur’anıkerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” Hz. Peygamber, diğer insanlarla olduğu gibi akrabaları ile de iyi ilişkiler kurmuştur. Çünkü Kur’anıkerim akraba ile iyi ilişkilerin önemine dikkat çekiyordu. Bu nedenle akraba ziyaretini düzenli hâle getirmiş, bu yöndeki toplumsal sorumluluğa vurgu yapmıştır. O, akrabalık bağlarını güçlendirmeğe gayret etmiş ve akraba ilişkilerine yönelik tavsiyelerde bulunmuştur. Peygamberimiz, akrabalarla ilişkilerin, her ne olursa olsun, devam ettirilmesini öğütlemiştir. Onlara karşı hep iyilikte bulunulmasını, kaba davranılmamasını söylemiştir. Akrabaları ile ilişkileri güzel olanların Yüce Allah tarafından sevildiğini de belirtmiştir. Peygamberimize bir gün bir adam gelir.: “Ben akrabalarımı ziyaret ediyorum ama onlar beni ziyaret etmiyorlardır”. Bunun üzerine Peygamberimiz, « Olsun, sen onları ziyaret etmeye devam ettiğin sürece Allah, seninledir » cevabını verir. Peygamberimiz, akrabalarını sık sık ziyaret ederdi. Onlara iyilik ve ikramda bulunurdu. Gençlik döneminde ticaretle uğraşırken, yola çıkmadan ��nce akrabalarını ziyaret eder, dönüşte hediyeler getirirdi. Akrabalar arasında meydana gelen kırgınlıklarda arabuluculuk yapardı. Küs olanlar varsa onları barıştırırdı. Hz. Peygamber’in aile bireyleri diğer toplum bireylerinden farklı değildi. Ancak, onun aile hayatında iyilik ve güzellikler konusunda daha seçkin özellikler de vardı. Peygamberimiz’in ailesinin seçkin özelliklerinden birisi, ailesinde sevinçlerin ve sıkıntıların paylaşılmasıdır. Hz . Peygamber, peygamber olmasına rağmen bizim gibi bir insandı. Bir insan olarak o da diğer insanlar gibi hayatı boyunca birçok sıkıntı ve güçlükle karşılaşmıştır. Kimi zaman üzülmüş, kimi zaman sevinmiştir. İşte bütün bu durumlarda duygularını eşi ve çocuklarıyla paylaşmıştır. Örneğin, çocukları dünyaya gelince sevinmiştir. Yedi çocuğundan altısının kendisinden önce ölmesine çok üzülmüştür. Her bir ölüm olayına aile bireyleri hep birlikte üzülmüşlerdir. Aile bireylerinden hastalanan olduğunda el birliği ile yardımcı olmuşlardır. Tedavisi için bütün aile çaba sarfetmiştir. O dönemlerde bazı yıllarda kuraklık nedeniyle kıtlıklar olmuştu. Gıda maddeleri ve hayvan yiyecekleri bulunamayan bu yıllarda sıkıntılar peygamber ailesince paylaşılmıştı. Bu kuraklık anlarında, şikayet edilmemiş, sıkıntılara el birliği ile karşı konulmuştur. Peygamberimizin çocukları birbirlerini çok severlerdi. Vakitlerini birlikte geçirirler, kendi aralarında oyunlar oynarlardı. Peygamberimiz, ailesinde sevinç ve neşenin hâkim olmasını isterdi. Bunun için aileyi neşelendirecek, onların hoşuna gidecek işler yapardı. Kızlarının evliliklerinde hep birlikte sevinmişler, mutlu olmuşlardır. Konukseverlik, bir çeşit sevgi, saygı ve fedakârlık göstergesidir. Bunu en açık biçimde Peygamberimizin yaşantısında görmemiz mümkündür. Peygamberimiz, çok misafirperver bir insandı. Ona her taraftan çok sayıda insanlar gelirdi. Gelen misafirlere bizzat kendisi hizmet ederdi. Hz. Peygamber’in ailesine gelen misafirler hiçbir zaman yük olarak görülmemiştir. Gelen misafirlerden kimse rahatsızlık duymamıştır. Peygamberimiz misafir konusunda hiç ayrım yapmamıştır. Onun ailesinde, gelen misafir hangi din ve ırktan olursa olsun kendilerine ikramda bulunulmuştur. Aynı şekilde zengin, yoksul, dul, öksüz ve yetim tüm gelenler misafir edilmişlerdir. O, sık sık kimsesiz ve yoksulları evine davet eder yemek yedirirdi. Aynı şekilde evde yapılan yemeklerden muhtaçlara göndermiştir. Peygamberimiz, her zaman yardımlar davranmış ve bunu tüm Müslümanlara tavsiye etmiştir. Kendisinden nakledilen bir hadisşöyledir: “Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafirlerine ikram etsin.” Bir gün, peygamberimizin kapısına bir ihtiyaç sahibi geldi. O anda evde ona verecek bir şey yoktu. Komşularından yarım ölçek buğday ödünç aldı ve ihtiyaç sahibine verdi. Bir defasında bir alacaklı, alacağını istemeye gelince, peygamberimiz eşine şöyle dedi: “Ona bir ölçek buğday veriniz. Yarısı borcumuz için, diğer yarısı ise bizim ikramımız olsun.” Peygamberimiz insanların en cömerdiydi. Kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmemiştir. Bir gün peygamberimize, bir parça kumaş hediye edilmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanına oturanlardan biri “Bu ne iyi kumaş” deyince, peygamberimiz, kumaşı ona bıraktı. Peygamberimiz’in ailesinde israf yapmamaya özen gösterilirdi. Çünkü israf gereksiz yere harcamak, saçıp savurmaktır, bu nedenle Allah tarafından yasaklanmıştır. Allah’ın verdiği nimetlerden ihtiyacı kadar faydalanmak gerekir. Peygamberimize göre, hangi konu olursa olsun, sınırı aşmak, ölçüsüz hareket etmek israftır. Yüce Allah da “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz.” buyurarak israfı yasaklamıştır. Peygamberimiz çok sade bir hayat sürdürmüştür. O gençliğinde ve Hz. Hatice ile evlendikten sonra, ticaret yapmış ve varlıklı bir aile hâline gelmiştir. Buna rağmen o hiçbir zaman sade yaşantısını terk etmemiştir. Onun kıyafetleri, sade ve gösterişten uzaktı. Ev eşyaları konusunda da israftan sakınırdı. Onun evine, ihtiyaç olmayacak eşyalar satın alınmaz, ihtiyaç olan eşyalar kullanılırdı. Yiyecekler konusunda da israftan sakınılırdı. Evdeki ekmek artıkları atılmaz, mutlaka değerlendirilirdi. Yemekler israf edilmez, sofrada fazla çeşit bulundurulmazdı. Kızı Fatma’nın düğünü çok sade olmuş, lüks ve israftan kaçınılmıştır. Bir gün Peygamberimiz, sahabîlerden birinin abdest alırken suyu israf ettiğini görür. “Bu israf nedir?” diye sorar. Bunun üzerine sahabî, “Abdestte israf olur mu” diye karşılık verir. Peygamberimiz: “Evet, akan bir nehrin kenarında bile olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur.” buyurur. Aile ve akrabamızdan sonra bize en yakın olanlar komşularımızdır. Peygamberimiz’in ailesinde komşuluk ilişkilerine önem verilirdi. Onlar, komşularına karşı nazik ve kibar davranmışlardır. Komşularla ilişkilerde daima saygılı olmuşlar, karşılaştıklarında hâl ve hatırlarını sormuşlardır. Evde yaptıkları yemeklerden komşulara da göndermişlerdir. İnsanlara yardım etmede önceliği komşulara vermişlerdir. Peygamberimiz, komşu hakları ile ilgili olarak şu uyarıda bulunmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” Komşuya eziyet etmemek yeterli değildir, iyilik etmek de önemlidir. Peygamberimiz, “Allah’a ve ahiret gününe inanan, komşusuna iyilik etsin.” buyurmuştur. Komşularımıza karşı görevlerimiz; iyilik yapmak, onları incitmemek veya zarar vermemektir. Komşuların birbirlerine karşı ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini soranlara Peygamberimiz, “Hastalanınca geçmiş olsun ziyareti yap, ölüsü olunca cenazesine git, borç isterse ver, ihtiyaç içindeyse gider, mutluluklarını paylaş, acılarında teselli et, izni olmadan binanı onunkinden fazla yükseltme, onu rahatsız etme, bir meyve aldığında ona da ver. Vermiyorsan onu gizli al ve özendirmemek için çocuklarının onu açığa çıkarmasına izin verme.” tavsiyelerinde bulunmuştur. Bir defasında, eşi Hz. Ayşe, peygamberimize gelerek, “İki komşum ve bir hediyem var. Hediyeyi hangisine vereyim?” diye sordu. Peygamberimiz, “Kapısı daha yakın olana ver.” buyurdu. Öksüzler ve yoksullar korunmaya, gözetilmeye muhtaç insanlardır. Peygamberimiz, her zaman etrafındaki yoksul insanlarla, yetim çocuklarla ilgilenmiş, onlara yardım etmiş ve onları koruyup gözetmeyi tavsiye etmiştir. Öksüzlerin yalnız kendilerini değil, onlara ait malları da korumak gerekir. Bununla ilgili Kur’anıkerim’de şöyle buyrulur: “Ergenlik çağına erişinceye kadar yetimin malına yaklaşmayınız.” Peygamberimiz, nerede bir öksüz görse, yanına gider, saçlarını okşar ve onu severdi. Hatta bir gün, ağlayan bir öksüz çocuğa rastlamış ve onu evine götürerek yemek yedirmiş ve üstünü temizlemiştir. Daha sonra da bu çocuğu evlat edinmiştir. Hz. Peygamber’in ailesinde öksüz ve yoksullar en iyi şekilde karşılanırdı. Zekat ve sadaka verirken bunların onurlarını kırmamaya özen gösterilmiştir. Evlerine konuk çağırdıklarında, aralarında mutlaka yoksullar bulunmuştur. Bu konuda o şöyle buyurmuştur: “Müslümanların evleri arasında en iyi ev, içinde kendisine iyi davranılan öksüz bulunan evdir. En kötüsü de içinde öksüz bulunup da kendisine kötü davranılan evdir.” Peygamberimizin, öksüzlere karşı davranışının en güzel örneğini, ünlü sahabi Enes bin Malik’e karşı davranışlarında görüyoruz. Küçük Enes, on yaşındayken peygamberimizin evinde kalmaya başladı ve vefatına kadar ona hizmet etti. Peygamberimiz, Enes’e her zaman çok iyi davranmıştır. Aynı şekilde diğer aile bireylerinin de ona iyi davranmalarını istedi. Bir defasında, bir hatasından dolayı Enes’i uyarmak isteyen eşine, “Bırakın çocuğu.” diyerek müdahale etmiştir. TRT Radyolarında Yapılan Konuşma Metni Doç. Dr. Mehmet Zeki AYDIN Sivas CÜ İlâhiyat Fakültesi Haziran 2003, Sivas DİPNOTLAR Ahzab suresi, 21. Afzalur Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), çev.: Yusuf Balcı, İstanbul 1996, c.2, s.262. Afzalur Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), c.1, s.63. Asım Köksal, İslâm Tarihi, c.1, s.417. Afzalur Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), c.1, s.83. Lütfi Şentürk ve Seyfettin Yazıcı, Diyanet İslâm İlmihâli, Ankara 1998, s.554. İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s.176-177. Ahzab suresi, 21. Nevevî, Riyazus Salihîn, çev.:H.Hüsnü Erdem, c.1, s.351. Buharî, Edep, s. 31. Afzalur Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), c.3, s.257. Diyanet İslâm İlmihâli, s.540. Araf suresi, 31. ayet. Diyanet, İslâm İlmihâli, s.484. Diyanet, İslâm İlmihâli, s.485. Afzalur Rahman, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem (Sîret Ansiklopedisi), c.3, s.242. Buharî, Edep, s.32. En’am suresi, 152. ayet. Peygamberimiz Çocuklarla, D.İ.B. Yayınları, s.5-11. İbn Mâce, Sünen, c.1, s.251. Buharî, Sahihî Buharî ve Tercümesi, c.3, s.195. Hz. Peygamber (s.a.v)in Aile ve Akrabaları ile İlişkileri عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: كُلُّكُمْ رَاعٍ، وَكُلُّكُمْ مَسْؤُلٌ عَنْ رَعِيَّـتِهِ، وَالْأَمِيرُ رَاعٍ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلٰى أَهْلِ بَيْـتِهِ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلٰى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ، وَكُلُّكُمْ مَسْؤُلٌ عَنْ رَعِيّـَتِهِ. İbn-i Ömer (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ?öyle buyurdu: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz raiyetinden (güttü?ünden) sorumlusunuz. Âmir (memurlarının) çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da kocasının evinin ve çocu?unun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Cum`a 11) Aile, toplumun temeli ve çekirde?idir. Aile, belirli ba?larla birbirine ba?lı olan, kar?ılıklı hak ve ödevlere sahip bireylerin olu?turdu?u bir kurumdur. E?ler için huzur, payla?ım ve iffet mekânı; çocuklar için terbiye, sevgi ve ?efkat oca?ı olan ailenin son derece önemli oldu?u inkâr edilemeyecek bir gerçektir ki, ilk insan ve ilk peygamber de hayata e?iyle ve ailesiyle ba?lamı?tır. Öyle ise; “aile hayatı nasıl ya?anmalı? Aile içi ve akrabalarla olan ili?kiler nasıl olmalı? İyi bir toplum olu?turabilmek için aile topluma nasıl hazırlanmalı? Allah’ın emrini yerine getirmede ailenin rolü ne olmalı?” soruları ve buna verilecek cevaplar çok önemlidir. Bizim her alandaki örne?imiz ve önderimiz, güzellik ve özellikleriyle Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’dir. Örnek alınması, izlenilmesi gereken en büyük insandır. Çocuklar, gençler, ya?lılar, kadınlar, erkekler, fakirler, zenginler, yönetenler, yönetilenler, davetçiler, önderler, kısaca herkes onu iyi tanımalı ve ondaki güzelliklerden nasiplenmeye çalı?malıdır. Yüce Allah, onu bize ‘en güzel örnek, en güzel model’ olarak tanıtmı?tır. “Andolsun, Allah’ın Rasûlü’nde sizin için; Allah’a ve âhiret gününe kavu?mayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (el-Ahzâb, 33/21) Aile yuvalarının sa?lam temeller üzerinde huzurlu bir ?ekilde devam edebilmesi, gelecek nesillerin ve toplumun sa?lıklı olu?abilmesi ve her zaman dert yandı?ımız kötü hâl ve hareketlerin bertaraf edilmesi, ancak Allah ve Rasûlü’nün bu konudaki emir ve istekleri do?rultusunda aileler olu?turmakla mümkün olacaktır. İ?te bu yazımızda Hz. Peygamber (s.a.v)’in aile hayatındaki örnekli?inden hareketle, onun (s.a.v) akrabalarıyla münasebetlerine ve İslâm toplumunun temellerinin nasıl ?ekillendi?ine dair örnekler sunmaya çalı?aca?ız. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ilk emirler do?rultusunda öncelikle akrabalarına İslâm’ı anlatmakla i?e ba?laması, akrabalarla ili?kilerin önemini ortaya koymaktadır. “Önce en yakın akrabanı uyar. Sana uyan mü’minlere merhamet kanadını indir.” (e?-Şuarâ, 26/214-215) âyeti inince, Efendimiz (s.a.v) yemek hazırlatıp akrabalarını davet etmi?, kalabalık bir akraba grubunu yedirip içirdikten sonra Allah’a hamd edip O’ndan yardım dilemi? ve İslâm’ı onlara anlatmı?tır. (Taberî, Tefsîr, c.XIX, c.121-122) Yine Safâ Tepesi’ne çıkarak, akrabalarını ça?ırıp onları tek tek Allah’ın varlı?ına ve birli?ine davet etmi? ve onlara hitaben: “Ey Kurey?! Ey Falan O?ulları! Ey Peygamber’in amcası Abbas! Ey Peygamber’in Halası Safiye! Ey Peygamber’in kızı Fâtıma! Kendinizi Allah’tan satın alınız. Siz benim malımdan diledi?inizi isteyin. Ama ben sizi, Allah’ın azabından kurtarabilecek hiçbir ?eye malik de?ilim.” (Taberî, Tefsîr, c.XIX, s.118-123) buyurmu?, amcası Ebû Tâlib ba?ta olmak üzere yakınlarının Müslüman olması için ümidini yitirmeyerek sonuna kadar u?ra?mı?tır. Kendisine ilk vahiy geldi?inde, gördü?ü manzara kar?ısında endi?elenip korkuya kapılan Peygamber Efendimiz’e de; “Sen rahat ol, üzülme. Allah’a yemin ederim ki, Allah seni asla utandırmayacak, ele güne mahcup etmeyecektir. Çünkü sen, akrabalık ba?larını gözetirsin. Hep do?ru söylersin. Emanete hıyanet etmezsin. Sıkıntılara katlanmasını bilirsin, güçsüzlerin elinden tutarsın. Misafir a?ırlamayı seversin. Zor durumda kalan ma?durların hakkını korumak için onlara yardım edersin.” (İbn-i Hi?âm, es-Sîratü’n-Nebeviyye, c.I, s.253) diyerek ilk sahip çıkan fedakâr e?i Hz. Hatice (r.anhâ) olmu?tur. Yine İslâm’ı anlatmak için Peygamberli?inin onuncu yılında dayılarının bulundu?u Tâif’e giderek on gün kalmı? ve ev ev dola?arak onlara do?ruları anlatmı?tır. Onlar İslâm’ı kabul etmemi?ler, Efendimiz (s.a.v) ile alay etmi?ler ve ayaklarından kan akıncaya kadar ta?lamı?lardır. Ancak o, bu durum kar?ısında onlara beddua etmemi?, hidayetleri için niyazda bulunmu?tur. Hz. Peygamber (s.a.v), do?madan önce babasını ve çok küçük ya?ta annesini kaybetmi? olmasına ra?men anne babasını ve yeti?mesine katkısı olan di?er yakınlarını hiçbir zaman unutmamı?, onları hep hayırla yâd etmi?tir. “Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında, bunlardan birine yahut ikisine yeti?ip de, bunlara gereken hürmet ve hizmette bulunarak Cennet’i hak edemeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün!” (Müslim, Birr 8) buyurarak ana-baba hakkını yerine getirme, onlara saygılı olmamızı, ayrıca sütannesini, sütkarde?ini, baba dostunu sevip onların gönüllerini almayı da emretmi?tir. Kendisi bir aile reisi olunca da e?lerine, çocuklarına, torunlarına ve onların yakınlarına kar?ı sergiledi?i tutumuyla en güzel aile reisli?i örne?i vermi?tir. O, bu konudaki sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmi? ve ümmetine de bu konuda çok önemli tavsiyelerde bulunmu?tur: “Hepiniz çobansınız. Hepiniz raiyetinden (güttü?ünden) sorumlusunuz. Âmir (memurlarının) çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da kocasının evinin ve çocu?unun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idare ettiklerinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Cum’a 11) Bu hadîs-i ?erif ile yüce dinimiz İslâm, aile bireylerinin hepsine sorumluluklar yüklemi? ve mutlu bir yuvanın kurulmasında her bireyin üzerine dü?en vazifeyi en güzel bir ?ekilde ifa etmesini emretmi?tir ki, dünya ve âhiret saadeti için dinî tekamül en önemli hususu kapsamaktadır. Yüce Mevlâ’mız Tahrîm sûresinde: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve ta?lar olan ate?ten koruyun…!” buyurmu?tur. Medine’de dayılarını ziyaret ettikten sonra Mekke’ye dönerken Ebvâ denilen yerde kaybetti?i annesi Âmine’nin kabrini Hudeybiye yolculu?unda Ebvâ köyüne u?rayarak ziyaret etmi?, kabrini eliyle düzeltip a?lamı?tır. Niçin a?ladı?ını soranlara da: “Merhamet duygusu beni duygulandırdı da onun için a?ladım.” (Dimyâtî, es-Sîratü’n-Nebeviyye, Suriye, 1996, s.37) diye cevap vermi?tir. Sava?a katılmak için kendisinden izin isteyen Muâviye b. Cahime’ye, “Annen sa? mı?” diye sorarak ?öyle demi?tir: “Sözlerime dikkat et! Annenin aya?ı dibinde otur. Çünkü Cennet oradadır. Annenin yanından ayrılma, çünkü Cennet onun ayakları altındadır.” (İbn-i Abdilberr, el-İstiâb, c.III, 1413) Do?umunda kendisini ilk olarak emziren Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe’yi hiç unutmamı?, Mekke’de iken onu ziyaret etmi? ve ona ikramlarda bulunmu?tur. Hicret edince Medine’den ona giyecekler göndermi?tir. Mekke Fethi’nde onun o?lunun durumunu sorup ara?tırmı?, onun da annesinden önce vefat etti?ini ö?renmi?tir. (Âi?e A. Bint-i Şâtî, Rasûlullah’ın Annesi ve Hanımları, I/165) Sütannesi Halime’yi gördükçe; “Benim annem, benim annem!” diyerek, kendisine içten sevgi ve saygı gösterip, omuz atkısını serip üzerine oturtmu?, istek ve arzularını hemen yerine getirmi?tir. Hz. Hatice ile evlendi?inde, Halime Mekke’ye gelmi?, Peygamberimiz onu a?ırlayıp kırk koyun ve bir deve hediye etmi?tir. (A. Köksal, İslâm Tarihi, II/167) Mekke Fethi’nde Halime’nin kız karde?ini görüp sütannesini sormu?, vefat etti?ini ö?renince de a?lamı?tır. Süt teyzesine izzet ikramda bulunarak ona 200 dirhem miktarında para vermi? ve “Sen küçükken de büyük iken de ne güzel kefil olunan, bakılansın!” (A. Köksal, İslâm Tarihi, II/46-47) sözleriyle ona iltifat etmi?tir. Huneyn Sava?ı’nda esir dü?en sütkarde?i Hz. Şeyma’yı elbisesinin üzerine oturtmu? ve ‘ho? geldin’ buyurmu?, gözleri dolu dolu olmu?, ona sütanne ve sütbabasını sormu?, onların ölmü? olduklarını ö?renmi?, sonra Şeyma’ya ?unları önermi?tir: “İstersen sevgi ve saygıyla yanımda otur, istersen yararlanaca?ın mallar verip seni kavmine döndüreyim.” Şeyma ikinci teklifi kabul etmi? ve Müslüman olarak kavmine dönmü?tür. (A. Köksal, age. c.XV, s.431-432) Onun bu davranı?ında, 60 yıl kadar sonra bile devam eden vefakarlı?ını görüyoruz. “Sizin en hayırlınız, ailesine kar?ı iyi davrananınızdır. Ben aileme kar?ı en iyi davrananınızım.” “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli ahlakî bakımdan en güzel olan ve ailesine ?efkat ve mülâyemetle davranandır.” (Tirmizî, İman 6) buyuran Hz. Peygamber (s.a.v), bu konuda en güzel örnekli?i kendisi sunmu?tur. O, Yüce Allah’ın “E?lerinizle en güzel bir biçimde geçinin!” (en-Nisâ, 4/19) emrini en güzel bir biçimde uygulamı?tır. O, e?leriyle en güzel bir ?ekilde geçinmi?, onlara her konuda yardımcı olmu?, ev i?lerinde onlara ortak olmu?, onlara asla bir fiske dahi vurmamı?tır. Onları hayatlarında ve vefatlarında her zaman hayırla anmı?tır. O, “Ey Âi?e, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?” (Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, c.II, s.1256) diyerek nafile ibadet için e?lerinden izin isteyecek kadar ince bir ruha sahiptir. Kadınların çokça dayak yedi?i günümüz dünyasında, haklı haksız kadını dövmeyi dinî bir gereklilikmi? gibi görenler, Hz. Peygamber’in bu örnekli?ini göz önüne getirmek zorundadırlar. İlk e?i Hz. Hatice hakkında ?öyle buyurmu?tur: “Hatice, dünyadaki kadınların en hayırlısıdır. Onun cennette altından evi vardır. Ben onun üstünlü?ünü kesinlikle biliyorum.”, “Bana onun sevgisi bah?edildi. Ben Hatice’nin sevdiklerini severim.” Bir koyun kesti?inde bir kısmını Hz. Hatice’nin yakınlarına gönderirdi. Hz. Âi?e hakkında; “Halkın en sevimlisi kadınlardan Âi?e, erkeklerden Ebû Bekir’dir.” (Buhârî, Megâzî 63) diyerek Hz. Âi?e’ye ve babasına iltifat etmi?tir. Nadro?ulları’yla yapılan Hayber Sava?ı’nda babası ve kocası öldürülerek esir dü?en, daha sonra da Hz. Peygamber’le evlenen Hz. Safiye, babası ve kocasının sava?ta öldürülmesine ra?men Allah’ın Rasûlü’nün onu ho?nut etti?inden bahseder ve onun güzelliklerini anlatırdı. Nitekim Peygamberimiz iki dizini birle?tirerek durur ve e?i Hz. Safiye onun dizlerine basarak devesine binerdi. Hz. Peygamber, genel olarak çocukları sever, onlara selam verir, onlarla ilgilenir, onlara de?er verir, onlara dua eder, onları öper-koklar, onlarla ?akala?ır ve onlarla oynardı. O?lu İbrahim’in ölümüne a?lamı? ve bunun sebebini ?öyle açıklamı?tır: “Bu bir merhamet göstergesidir. Gözümüz ya?arır, gönlümüz mahzun olur. Ama asla Rabbimiz’i razı etmeyecek söz söylemeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılı?ın gerçekten bizleri mahzun etti.” (Buhârî, Cenâiz 44) Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında ?öyle buyurmu?tur: “Allah’ım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev.” (Buhârî, Libâs 60), “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmi?, onlara kin tutan bana kin tutmu? olur.” (Ahmed, II/288), “Onlar benim dünyada öpüp kokladı?ım iki reyhanımdır.” (Tirmizî, Menâkıb 30) “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (el-Ahzâb, 33/33) âyeti inince Peygamberimiz Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i elbisesiyle bürüyüp ?öyle buyurmu?tur: “Allah’ım, bunlar benim ehl-i beytimdir. Bunlardan günah kirini gider ve bunları tertemiz yap.” (Taberî, Tefsîr, XXII) Bunu gören e?i Hz. Ümmü Seleme; “Ben ve kızım ne olaca?ız?” deyince Peygamberimiz “Sen de kızın da ehl-i beyttensiniz.” (Âi?e A. Bint Şâtî, a.g.e., s.II, c.139) buyurarak e?ine ve üvey kızına iltifat etmi?tir. Hz. Osman ve Rukıyye’den olan torunu Abdullah’ı altı ya?ında horoz gagalamı?tı. Çocuk hastalanıp vefat edincenamazını Peygamberimiz kıldırmı?, mezar ta?ını dikmi? ve sonra ?öyle buyurmu?tu: “Yüce Allah, kullarından merhametli ve yufka yürekli olanlara rahmet eder.” (A. Köksal, a.g.e., c.XI, s.133) Çocuklarına ve torunlarına atalarının isimlerini (Abdullah, İbrahim, Fâtıma…) koymu?, onları en güzel ?ekilde yeti?tirmi?, onlarla her zaman özel ilgilenmi?, onlara bol bol dua etmi?tir. Hz. Fâtıma gelin olduktan sonra da altı ay kadar evine u?rayarak onları namaza kaldırmı?tır. (Bkz. Taberî, Tefsîr, c.XXII, s.6) Yıllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Malik, “Ben ev halkına Hz. Peygamber’den daha ?efkatli olan birini görmedim.” der. (Müslim, IV, 1808) Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmı?, bu yüzden namazı biraz uzatmı?tı. (Nesâî, İftitâh 83) Bir defasında namazını kısa tutmu? ve sebebinin soranlara; “Bir çocuk a?laması duydum ve annesi üzülmesin diye namazı kısa tuttum.” (Nesâî, Kıble 35) cevabını vermi?tir. O, her zaman çocukları kuca?ına almı?, öpüp ok?amı?tır. On tane çocu?u oldu?u halde hiç birisini alıp öpmedi?ini söyleyen bir arabiye; “Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almı?sa ben ne yapabilirim!” (Buhârî, Edeb 22) buyurmu?tur. Dadısı Ümmü Eymen’i sık sık ziyaret ederek kendisine “anne” diye hitap etmi?tir. Yine onun için; “Anamdan sonra annem, benim ev halkımdan geride sa? kalan kimsedir.” diyerek iltifat etmi?tir. (A. Köksal, a.g.e., c.II, s.54) Ebû Talib’in e?i Fâtıma bint-i Esed’in, Peygamberimiz’in yanında büyük bir mevkii ve itibarı vardı. Zira o, Hz. Peygamber’le küçüklü?ünde ilgilenmi?ti. O, ilk yıllarda Müslüman olmu? ve Medine’ye hicret etmi?ti. Peygamberimiz zaman zaman onu ziyaret ederek evinde ku?luk uykusu uyurdu. O mübarek kadın vefat edince; “Bugün annem vefat etti!” buyurdu, gözya?ları içine damlayarak a?ladı. Gömle?ini çıkarıp ona kefen yaptı. “Ebû Talib’den sonra bu kadın kadar bana iyili?i dokunan bir kimse olmamı?tır.” buyurdu ve ona dua etti. Yine onun hakkında ?unları söylemi?tir: “O benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken önce beni doyururdu. Kendi çocukları dururken önce benim saçımı ba?ımı yıkar, tarar ve gül ya?larıyla ya?lardı.” (İbn-i Sa’d, c.VIII, s.222) Mute Sava?ı’nda amcao?lu Cafer ?ehit olunca evine giderek, onun o?ullarını ba?rına basmı?, öpmü?, koklamı? ve a?lamı?tır. Sonra ev halkı için yemek hazırlatıp onlara ikram etmi? ve iki o?lunun bakımını üstlenmi?tir. (A. Köksal, a.g.e., c.XV, s.74-76) Sonuç olarak diyebiliriz ki; çok yönlü bir insan olan Sevgili Peygamberimiz, Yüce Allah’ın Kur’ân’da belirledi?i ölçüleri hayatında en güzel bir ?ekilde uygulamı?, akraba ili?kilerinde de en güzel örnekleri sunmu?tur. Onun gerek peygamberlik öncesi, gerek sonrası hayatı, dün oldu?u gibi bugün de ve kıyamete dek, insanlı?ı aydınlatacak güzelliklerle doludur. Rabbimiz, gönlümüzü Sevgililer Sevgilisi’nden mahrum etmesin! Rehber Peygamberimiz ailede sevgi ve saygıyı, merhameti, adaleti ve hoşgörüyü daima ön planda tutmuştur. Peygamberimizin ailesi de ona büyük bir sevgiyle bağlıydı. Peygamberimize yıllarca hizmet eden Enes bin Malik şöyle demiştir: “Ben Peygamberimiz kadar ailesine ve çocuklarına merhametli olan başka hiç kimse görmedim.” Peygamberimiz aile halkından hiç kimseyi dözmez, azarlamaz, kötü söz söylemezdi. Onlarla sohbet eder, zaman zaman şakalaşırdı. Peygamberimizin aile halkı da onu küçük düşürecek davranışlarda bulunmaz, iyilikseverlik, hoşgörü, yardımlaşma konularında çevresindekilere örnek olurlardı. Onlar, Peygamberimizin en yakınlarıydı. Peygamberimize ilk vahiy geldiğinde, onu eşi Hz. Hatice anlayışla karşılamış, ona: “Endişe etmene gerek yok… Üzülme, Allah senin gibi bir kulunu utandırmaz. Çünkü sen, doğruyu söyler, emanetleri korursun; yoksula yardım eder, misafire ikramda bulunursun; başı darda kalana yardıma koşarsın..” diyerek sakinleştirmiştir. Hz. Hatice aynı zamanda çocuklarna karşı da çok şefkatliydi. Zengin bir kadın olmasına rağmen, son derece alçakgönüllü biriydi. Peygamberimizle birlikte İslam’ı yaymak uğruna pekçok sıkıntıya katlanmıştır. Hz. Aişe, bilgi öğrenme sevgisiyle bütün Müslüman kadınlara örnek olmuştur. Peygamberimizin damadı Hz. Ali, kızı Hz. Fatıma, bu ikisinden dünyaya gelen Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, iyilikleri ve güzel davranışlarıyla insanların takdirlerini kazanmışlardır. Peygamberimiz ve onun ailesi hiçbir zaman, insanların onlara olan sevgi ve ilgilerini kötüye kullanmamış, onları kendilerine hizmet ettirmemiş, peygamberliği bir üstünlük aracı olarak kullanarak insanlara üstünlük taslamamışlardır. Ne Peygamberimiz ne de onun aile halkından biri, çok büyük toprakların hakimi oldukları dönemlerde bile, saraylar içinde yaşamamış, insanları kendilerine kul etmemişlerdir. Anlatım: Dr. Ali Kuzudişli
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes