#kayalıoğlu
Explore tagged Tumblr posts
Text
0 notes
Text
Manisa'da yağış ve sis kazaları beraberinde getirdi! Sürücüler uyarıldı!
https://pazaryerigundem.com/haber/193356/manisada-yagis-ve-sis-kazalari-beraberinde-getirdi-suruculer-uyarildi/
Manisa'da yağış ve sis kazaları beraberinde getirdi! Sürücüler uyarıldı!
Manisa’da etkili olan yağışlı ve sisli hava, birçok kazaya neden oldu. Dün sabah saatlerinden itibaren, il genelinde yaşanan 14 trafik kazasında 6 kişi yaralandı. Kazalara müdahale eden Manisa itfaiyesi, araç sürücülerine “Dikkat!” çağrısı yaptı.
MANİSA (İGFA) – Manisa’da etkili olan yağışlı ve sisli hava, beraberinde trafik kazalarını da getirdi.
Görüş mesafesinin yer yer 20 metreye kadar düştüğü kentte, sürücülerin dikkatsizliği kazaların artmasına neden oldu. Önceki gün ardı ardına meydana gelen 14 trafik kazasında 6 kişi yaralandı. Yaşanan kazalar nedeniyle gün boyu yoğun mesai harcayan Manisa İtfaiyesi, sürücüleri dikkatli olmaya ve hava koşullarına göre araçlarını kontrol etmeye çağırdı.
Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Gürhan İnal, hava koşullarının neden olabileceği trafik kazalarına karşı sürücüleri uyardı. İnal, “Kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte, hava koşullarının değişkenliği nedeniyle trafik kazaları artış gösteriyor. Dün sabah saatlerinde Akhisar içesimize bağlı Kapaklı ve Kayalıoğlu mahalleleri arasında, 6 farklı noktada peş peşe trafik kazaları meydana geldi. Günün ilerleyen saatlerinde diğer ilçelerimizde de kazalar gerçekleşti ve 14 kazaya müdahale ettik. Bu kazalarda 6 vatandaşımız yaralı olarak kurtuldu. Can kaybının yaşanmaması sevindirici oldu. Yağışlı ve sisli havalarda sürücülerin daha dikkatli olması gerekiyor.” dedi. YAĞIŞLI VE SİSLİ HAVALARDA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Yağış ve sisli havalarda sürücülerin can ve mal güvenliği adına alması gereken tedbirleri sıralayan Gürhan İnal; “Araç sürücüleri, yağışlı ve sisli havalarda, yolların normalden daha kaygan olacağı unutulmamalı. Rutin olarak araç bakımlarının yapılması gerekiyor. Mevsime uygun lastik kullanılması ve lastik hava basınçlarının kontrol edilmesi önemli önlemlerden biri. Cam silecekleri ve benzeri genel bakımlar mutlaka yapılmalı. Şiddetli sağanak bekleniyorsa yağış ve sis bitene kadar mecburi olmadıkça yolculuktan kaçınılması gerekiyor. Yola çıkış esnasında sis farları mutlaka açılmalıdır. Görüş mesafesi azaldıkça hızın azaltılması gerekiyor.‘’ dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
TARİH : YUNAN İZMİR'İ İŞGAL ETTİĞİNDE NELER OLDU ???
BİR ASKER EMEKLİSİ OLARAK BU YAZIYI SONUNA KADAR OKUMAYANA HAKKIMI DA, ARKADAŞLIĞIMI DA HELAL ETMİYORUM… Tarih 1919… Anadolu’nun herhangi bir yerinde mesela Manisa’nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz… Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var… Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz… Yaşamınızı rençberlikle…
View On WordPress
0 notes
Link
Kayalıoğlu - Kayalıoğlu Kurtarıcı Kayalıoğlu Çekici ekonomik çekici hizmeti ve deneyimli araç çekici hizmetlerinin türkiye'de lider firma olarak hizmet sunmaktadır. Profesyonel Çekici Ekibi ile hizmetinizdeyiz. Kayalıoğlu bölgesinde otobanda çekici hizmeti almak için şimdi arayın. Kayalıoğlu içinde size en hızlı güvenilir çekici hizmetini vermektedir. En hesaplı oto çekici hizmetini arıyorsunuz. O halde doğru yeribuldunuz! Kayalıoğlu Çekici hizmeti almak için hemen bize ulaşın. Çekici hizmeti gerektiğinde Yoldacekici.com profesyonel araç Filosu işiniz kolaylaştırıyor, Kayalıoğlu bölgesinde nerede olursanız en hesaplı çekici. Siz neredeyseniz Kayalıoğlu Çekici orada! Kayalıoğlu Oto Çekici Hizmetleri Kayalıoğlu Oto Kurtarma en hızlı ve güvenli oto kurtarma hizmeti sunmak başlıca görevlerinin başında gelir. Kayalıoğlu bölgesinde güvenilir oto kurtarma denilince bölgede bilinen firma olmak bizim için çok önemli. Kayalıoğlu Oto Çekici Bulunduğunuz konuma çekici hizmetini çabucak alabilirsiniz. Kayalıoğlu civarında En Yakın Çekici için hemen bizi arayın. 7 gün 24 saat her yere oto çekici hizmeti veriyoruz. Siz de yolda kaldıysanız Kayalıoğlu çekici hizmeti bizim işimiz. Kayalıoğlu Sıfır Araç Taşıma Kayalıoğlu bölgesinde Profesyonel araç çekici sıfır araç taşıma tecrübeli firmayız. Kişiye Özel Çözümler sunmaktayız. Kayalıoğlu Çoklu Araç Taşıma Kayalıoğlu bölgesinde çoklu araç taşıma hizmetine mi ihtiyacınız var? En uygun fiyatlı çoklu araç taşıma Hizmetimiz bulunmaktadır. Hemen şimdi arayın. Size özel fiyat verelim. Kayalıoğlu Çekici Hizmet Bölgeleri Kayalıoğlu Çekici Kayalıoğlu Oto Kurtarma Kayalıoğlu Oto Cekici Kayalıoğlu Kurtarıcı KayalıoğluSize en uygun fiyatlı ve Profesyonel hizmet vermek için 7 gün 24 saat aralıksız çalışmaktayız Oto Kurtarma ve Oto Çekici Hizmeti Almak için yoldacekici.com 0501 244 66 00 hemen arayınız whatsapp destek hattımıza bağlanarak 7/24 acil bildirimde bulunabilirsiniz çağrı merkezimiz 7/24 çalışmaktadır https://yoldacekici.com/manisa/akhisar/kayalioglu-cekici/.html?feed_id=31101&_unique_id=63e17d8b3d209
0 notes
Text
INSTAGRAM ANNELERİ
İnternette dolanırken muhakkak bir yerlerde karşınıza bir sosyal medya annesi çıkmıştır. Çocuk eğitimiyle alakalı okuduğu düşük seviyeli kitaplardan öğrendikleriyle kendilerini çocuk ve ergen psikoloğu olarak gören, sosyal medya hesaplarında çocuk gelişimi ile ilgili ipe sapa gelmez bilgileri bilimsel verilermiş gibi sunan, alışveriş merkezlerinde gündüz kuşağında seminerler veren ve baştan ayağa garip bir kibre bulanmış anneler.
Instagram annelerinin en belirgin ve iç acıtan özelliği, çocuklarının her hallerini fotoğraflayıp onların mahremiyetlerini hiçe sayarak bu fotoğrafları tüm internet kullanıcılarına servis etmeleridir. İlk bakışta masum bir hareket olarak görünse de sabah uyandığı andan itibaren fotoğraflanmaya başlanan ve gece yatağına yine flashlar eşliğinde dönen çocuk, duygusal olarak çeşitli zorlanmalar yaşayacaktır. Şimdilerde tam olarak ne olduğunun farkında olamayan çocuk, ilerleyen yıllarda tüm internet âlemine yayılmış fotoğraflarından belki de rahatsızlık duyacak, belki de okul ve iş arkadaşlarının alaylı sözlerine maruz kalacak ve çeşitli ruhsal problemler yaşayacak. Bununla beraber emniyetten öğrendiğimize göre pedofililer en çok Instagram annelerinin hesaplarında dolaşıp bu fotoğrafları bilgisayarlarında arşivliyor. Sadece biraz daha fazla like almak için çocuklarınızı istismar etmeye ve bedenlerini istismara sunmaya hakkınız var mı?
Unutmayın ki bir çocuğu dünyaya getirmek onun üzerinde her türlü tasarrufu uygulayabileceğiniz anlamına gelmez.
Instagram annelerinin bir diğer özelliği de çocuklarını bir reklam mankeni olarak kullanıp onların üzerinden para kazanmalarıdır. Çeşitli firmalardan gelen ürünleri çocuklarına giydirerek onları fotoğraflayıp firmalara teşekkür etiketiyle paylaşan anneler, en doğru ve en sağlıklı anneliği kendilerinin yaptığı düşüncesinden de asla vazgeçmezler. Sıradan anneler çocuklarına taze çorba yapmak için uğraşırken, üstün yeteneklere sahip Instagram anneleri o çorbayı falanca marka mikserle, filanca marka kâseyle ve hangi Instagram filtresiyle fotoğraflayıp paylaşacağını düşünür. Gün boyunca Instagram hikâyesi paylaşan, gelen mesajlara DM’lere cevap vermek için saatlerini harcayan örnek anneler tabii ki de her anını çocuklarıyla geçiren asosyal annelerden farklı olacaktır!
Geçtiğimiz aylarda Türk yargısı emsal niteliğinde bir karar aldı. Nihan Kayalıoğlu isimli ünlü Instagram annesi çocuklarının fotoğraflarını sürekli Instagram’da paylaştığı için eşinin açtığı velayet davasını kaybediyor ve Instagram’ındaki çocuklarına ait tüm fotoğrafların silinmesi ve yeni fotoğrafların eklenmemesi kararı veriliyor. Çocukların babası ise: ‘’Çocuklarımızı reklam malzemesi yapıp para kazanıyor, istismara davetiye çıkartıyor’’ diyerek olayı özetliyor. Bahsedilen Instagram annesinin paylaştığı fotoğraflar hakikaten de çocukları bir istismar malzemesi olarak internet âlemine sunuyor. Henüz küçücük kızını genç kız gibi giydirip eline ruj veren anne, kızının bu ruju sürmesini kayda alıp takipçileriyle paylaşıyor.
Yine birkaç gün önce Türkiye’nin medya devlerinden Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı’nın bekârlığa veda partisinde çocukları Melisa’nın birkaç görüntüsü düştü sosyal medyaya. Şeyma Subaşı’nın paylaştığı gönderide bir hanım elindeki şampanya şişesini patlatmaya hazırlanırken küçük Melisa kulaklarını tıkamış korku dolu gözlerle daha önce belki de sayısız kere şahit olduğu bu duygusal ve fiziksel istismarın bir an önce başlayıp bitmesini bekliyor. Yine aynı partiden paylaşılan bir videoda küçük kız kalabalık bir ortamda ellerinde şampanya kadehleri olan insanların arasından annesine giderek ‘anne çok ses yapıyorsunuz’ diye yalvarıyor fakat o süper Instagram annesi çocuğuna doğru bir bakış atıp ‘çok ses annecim’ diyor ve elindeki şampanya kadehini yanındaki dostlarıyla tokuşturup öpücük dağıtmaya devam ediyor. Minik bir kız çocuğu hem duygusal hem de fiziksel olarak gözler önünde istismar ediliyor ve bu aileye sadece çok zengin oldukları için hiç kimse ses çıkartamıyor. Yazık.
Annelerin, kendilerinden ve hayatlarından memnun olmaması, duygusal yalnızlık çekmesi, direkt olarak çocuğa yansır. Dikkat edin Instagram annelerinin mutlu hayatlarında baba figürü yoktur ya da silik bir şekilde yer alır, çünkü anne evliliğinden sağlayamadığı doyumu çocuklarında arar. Bu duygular içerisindeki anne çocuğa karşı aşırı bir ilgi göstererek; çocuklarının hastalanacağı, öleceği ya da kötü arkadaşlar edineceği korkusunu sürekli yaşar. Onları yetiştirirken ya da sevgi gösterisinde bulunurken sürekli aşırıya kaçar, dünyanın merkezine çocuklarını koyarak adeta dünyadan bir intikam almaya çalışırlar. Toplumumuzda evli kadınların çocuk sahibi olduktan sonra (sözde) kademe atladıkları düşüncesini de göz önünde bulundurursak, bazı annelerin çocuklarına olan bu anormal bağları iyice anlam kazanır. Anne elinde kaşıkla ne kadar çok çocuğunun peşinden koşuyorsa, ne kadar çok onu göz hapsinde tutuyorsa, ne kadar çok çocuğun çözmesi gereken problemleri kendi çözüyorsa, ne kadar çok çocuğuyla kendisini aynı potada eritip ortak bir ben dili kullanıyorsa (bugün okula gittik, hasta olduk, acıktık, huysuzlandık vb.) o derece iyi, sevilesi, başarılı bir insan olduğunu düşünüyor.
Instagram annelerinin ve munchausen by proxy/internet sendromu yaşayan kişilerin en temel ve sarsılmaz ortak noktası ikisinin de çocukları üzerinden bir ilgi devşirerek aslında iyi ve başarılı insanlar olduklarını kanıtlama çabasıdır. Her iki durumda da çevreden gelen yorumlar, olumlu pekiştireçler (çok başarılı ve ilgili bir anne maşallah, çocuğu için her şeyi yapıyor, örnek alınacak bir insan vb.) anneye bu patolojiyi sürdürmesi için gerekli motivasyonu ve ruhsal tatminini sağlıyor. Çevrenin onayını alan anne yıkılmış ruh duvarlarını onarana kadar bu davranışını sürdürüyor fakat çocukken yıkılmış ruh duvarlarının tamiri en iyi ihtimalle bir ömür sürer.
Bu iki patolojinin bir diğer ortak noktası da annelerin çocuklarını kullanarak yaşadıkları ruhsal doyumda, çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik olarak tedavisi mümkün olmayan yaralar alması. Doğumdan itibaren tüm gelişimi kayıt altına alınıp dünya ile paylaşılmış, tüm mahrem alanları ifşa edilmiş çocuğun ilerleyen yıllarda kuracağı sosyal hayat ve yaşayacağı ilişkilerde ön planda olma ve sürekli görünme arzusu ona zarar verecektir. Sadece ‘sürekli görünme’ değil ‘sürekli iyi ve sahte görünme’ arzusu ile yaşamını sürdürecektir. Çünkü güzel kıyafetler içinde, lüks mekânlarda, sahte gülümseyişler ve pozlar ile objektiflerin esiri olmuş çocuk bu patolojik parodiyi normalleştirerek hayatına bu şekilde devam edecektir. Her an; mutluluğu, hazzı, güzelliği, lüksü, takdiri ve beğeniyi kovalayan fakat gerçek hayatta bunun gerçekleşmeyeceğini fark eden çocuk ya gerçeklikten kaçarak ‘mış gibi yaşamaya’ devam edecek ya da ruhsal bir çöküntüye girip varoluşunun anlamsızlığı içerisinde boğulacak. Her yıl giderek katlanan depresyon ve intihar oranları bize mevcut durumumuz ile ilgili bir şeyler söylüyor olmalı.
Bu iki patolojinin bir diğer ortak noktası da annelerin çocuklarını kullanarak yaşadıkları ruhsal doyumda, çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik olarak tedavisi mümkün olmayan yaralar alması. Doğumdan itibaren tüm gelişimi kayıt altına alınıp dünya ile paylaşılmış, tüm mahrem alanları ifşa edilmiş çocuğun ilerleyen yıllarda kuracağı sosyal hayat ve yaşayacağı ilişkilerde ön planda olma ve sürekli görünme arzusu ona zarar verecektir. Sadece ‘sürekli görünme’ değil ‘sürekli iyi ve sahte görünme’ arzusu ile yaşamını sürdürecektir. Çünkü güzel kıyafetler içinde, lüks mekânlarda, sahte gülümseyişler ve pozlar ile objektiflerin esiri olmuş çocuk bu patolojik parodiyi normalleştirerek hayatına bu şekilde devam edecektir. Her an; mutluluğu, hazzı, güzelliği, lüksü, takdiri ve beğeniyi kovalayan fakat gerçek hayatta bunun gerçekleşmeyeceğini fark eden çocuk ya gerçeklikten kaçarak ‘mış gibi yaşamaya’ devam edecek ya da ruhsal bir çöküntüye girip varoluşunun anlamsızlığı içerisinde boğulacak. Her yıl giderek katlanan depresyon ve intihar oranları bize mevcut durumumuz ile ilgili bir şeyler söylüyor olmalı.
Telefonları, iPadleri, bol takipçili sosyal medya hesaplarını, çeşitli firmalardan aldığınız üç beş kuruş reklam gelirlerini, sahte alkış korosunu bir kenara bırakın ve kayıt altına almadan çocuğunuza bugün sımsıkı sarılın, yarın çok geç ve karanlık olabilir.
| Gökhan Ergür
82 notes
·
View notes
Quote
İsa'dan önce Anka adı verilen lanet, saçma bir kuş vardı. Her birkaç yüzyılda bir, bir odun yığını kurup kendisini yakardı. İnsanın ilk kuzeni o olmalı. Fakat her kendini yakışında, küllerden fışkırarak tekrar doğardı. Görünüşe göre sanki biz de defalarca aynı şeyi yapıyoruz, fakat, bizim, Anka'nın hiç yapmadığı lanet bir şeyimiz daha var. Yaptığımız bu kahrolası saçmalığı biliyoruz. Binlerce yıldır yapmakta olduğumuz kahrolası lanet şeyleri biliyoruz. Bunları bildiğimiz için ve hep görebileceğimiz yerlerde oldukları için, bir gün belki lanet ölüm ateşlerini yakarak kendimizi onun içine fırlatmaktan vazgeçeriz. Her nesilden birkaç kişiyi daha hatırlamaları için seçeriz.
Fahrenheit 451, Ray Bradbury, çev., Zerrin Kayalıoğlu, Korkut Kayalıoğlu, (İstanbul, İthaki Yayınları, 2016), sayfa: 235-236.
0 notes
Text
Manisa’da bir sokak karantinaya alındı
Manisa’da bir sokak karantinaya alındı
Manisa’nın Akhisar ilçesine bağlı Kayalıoğlu Mahallesi’ndeki bir sokakta 25 kişinin korona virüs testinin pozitif çıkması sonucu İlçe Hıfzıssıhha Kurulu kararı gereği 10 gün karantina altına alındı. Manisa’nın Akhisar ilçesine bağlı Kayalıoğlu Mahallesi’nde bulunan bir sokakta 25 kişinin korona virüs testi pozitif çıktı. Bu durum üzerine harekete geçen Akhisar Kaymakamlığı Hıfzıssıhha Kurulu,…
View On WordPress
0 notes
Text
Türkiye bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün büyüklüğü 150 milyar lirayı aştı
TÜBİSAD “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü 2019 Yılı Pazar Verileri”ni açıkladı. Bu verilere göre sektör, TL bazında bir önceki yıla oranla yüzde 14’lük büyüme ile 152,7 milyar TL’lik hacme ulaştı. İstihdamını 143 bin kişiye çıkaran sektörün ihracatı da 6,5 milyar TL olarak gerçekleşti. Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), 2019 yılı “Bilgi ve İletişim Teknoloji Sektörü Pazar Verileri”ni dijital ortamda düzenlenen bir toplantıda açıkladı. Açılış konuşmasını TÜBİSAD Başkanı Kübra Erman Karaca’nın yaptığı toplantıda, TÜBİSAD Bilgi Merkezi Komisyonu Başkanı Levent Kızıltan ve Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl, rapor hakkında açıklamalarda bulundu. Etkinlikte “Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü 2020 Değerlendirmesi” başlıklı bir panel de düzenlendi. TÜBİSAD Bilgi Merkezi Komisyonu Başkanı Levent Kızıltan’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, CONTEXT Türkiye Ülke Müdürü Erol Kuseyri ile TÜBİSAD Yönetim Kurulu Üyeleri Atilla Kayalıoğlu, Mehmet Ali Akarca, Burak Aydın ve Aslı Derbent, sektörün 2019 performansı ve geleceği hakkında görüşlerini paylaştılar. Bilişim sektörüne destek yeni normale adapte olmak için gerekli TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kübra Erman Karaca, şu ifadeleri kullandı: “Ekonomimizin büyüme hızında bir süredir gözlemlenen yavaşlamaya ve konjonktürel açıdan belirsizliklerin egemen olduğu bir döneme rağmen, Türkiye’de bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü Türk Lirası bazında 2019 yılında da büyümesini sürdürdü. Bununla birlikte, COVID-19 salgınının bir sonucu olarak, 2019 yılı verilerini de hem dünyanın hem de sektörün karşı karşıya olduğu ‘yeniden başlangıç’ koşullarına göre değerlendirmenin daha sağlıklı olacağı düşüncesindeyim. Küresel ekonomide daralma beklentileri ve bilgi ve iletişim teknoloji sektörünün ‘yeni normal’ dönemine yapacağı potansiyel katkılar ışığında, sektörümüze yönelik yatırımların hızlı ve verimli bir şekilde artmasının, ülke ekonomimizin sürdürülebilir büyümesi ve kalkınmasına her zamankinden daha yüksek bir katkı sunacağını öngörebiliyoruz. Sektörümüzün Türk Lirasında göstermiş olduğu büyüme performansını ne yazık ki dolar bazında göremiyoruz. 2017 yılından bu yana devam eden bir daralma trendi, içinde bulunduğumuz dönemde özellikle üzerinde durmamız gereken bir konudur. Türk Lirası bazında sektörümüzün göstermiş olduğu büyüme performansına rağmen yüzde 11,8 olarak gerçekleşen yıllık enflasyon oranını ve sektörümüzün mevcut potansiyelini göz önünde bulundurduğumuzda çok daha yüksek büyüme oranlarına ulaşmamız gerektiğini de ifade etmeliyiz. Bilgi ve iletişim teknolojileri sektörünün ekonomik büyümenin lokomotifi olduğu gerçeği, rakamlar göz önünde bulundurulduğunda bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu lokomotifi akılcı yatırımlarla ve girişimciliğin önünü açan politikalarla desteklediğimizde ülkemizin büyüme hızına ve küresel rekabet gücüne sağlanacak katkının da artacağı aşikârdır. Elbette COVID-19 salgını bu durumu daha net bir şekilde ortaya koydu. Günümüzün getirdiği olağanüstü çalışma koşulları açısından baktığımızda telekomünikasyon sektörü uzaktan bağlanma ve bireysel kesime olan hakimiyeti ile gelişme potansiyeline sahipken, bilgi teknolojileri sektörü ise yatırımların azalması ve hizmet ihtiyacının da yavaşlaması nedeni ile süreçten olumsuz etkilenebilir. Olumsuz etkilerin yaşanmaması adına tüm sektörlerde yükselen dijital dönüşüm farkındalığının yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca, yazılım ve bilişim sektörünün de ülkemizin olumsuz etkilenen diğer sektörlere uygulayacağı tüm desteklerden yararlandırılması yaşamsal önem taşıyor.”
Dolar bazındaki küçülme ülkemizin teknolojiye daha az yatırım yaptığına işaret ediyor TÜBİSAD Bilgi Merkezi Komisyonu Başkanı Levent Kızıltan raporun bulgularıyla ilgili şu görüşleri paylaştı: “Teknokentlerimizin kaydettiği büyüme oldukça sevindirici. Gerek şirket sayısı gerekse çalışan sayıları açısından sektörümüzün yüksek potansiyelini sergiliyorlar. Finans sektörü yazılımlarının en fazla ilgi çeken bileşenler olduğunu görüyoruz. Burada banka teknoloji birimlerinin şirketleşerek Ar-Ge Merkezi değerlendirmeleri içinde yer almaları farkı yaratan unsur oluyor. Teknoloji donanımı üretimimiz ve teknoloji altyapı yazılımları (veri tabanları-işletim sistemleri-analitik araçlar, orta katman yazılımları vb.) üretim becerimiz halihazırda sınırlı olduğu için söz konusu ürünler yerel üretim gibi görünen yazılım ve hizmetlerin büyük bir bölümünün içinde yer almaya devam ediyorlar. Bu nedenle de pazarın Amerikan Doları bazında küçülmesi aslında ülkemizin teknolojide geçmişe kıyasla 2018’den bu yana daha az yatırım yaptığına işaret ediyor.” Deloitte Türkiye Ortağı Hakan Göl şunları ekledi: “5 trilyon dolara yaklaşan Küresel Bilgi ve İletişim Pazarı’nda ülkemiz için büyük fırsatlar olduğunu düşünüyoruz. Özellikle istihdam ve katma değerin yüksek olduğu yazılım ve hizmet alanlarında insan kaynağımızı rekabetçi hale getirip, özellikle Amerika gibi büyük pazarlarda varlık gösterebiliriz. Uluslararası pazarlara yönelirken unutulmaması gereken bir konu da sürdürülebilir bir ihracat başarısı için dinamik bir iç pazar olması gerektiğidir.” 2019 Bilgi ve İletişim Sektörü Pazar Büyüklüğü TÜBİSAD raporuna göre, Türkiye bilişim sektörünün 2019 yılı büyüklükleri şu şekilde sıralandı: Bilgi ve İletişim Teknolojileri toplam sektör büyüklüğü Türk Lirası bazında yüzde 14’lük büyüme ile 2019 yılında 152,7 milyar TL’lik hacme ulaştı. ABD doları bazında değerlendirildiğinde ise sektör büyüklüğü bir önceki yıla kıyasla yüzde 3 oranında daralarak 26,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Toplam sektör büyüklüğünü oluşturan iki ana unsurdan birisi olan bilgi teknolojileri Türk Lirası bazında yüzde 22’lik büyüme ile 2019 yılında 56,1 milyar TL’ye, İletişim Teknolojileri ise yüzde 11’lik büyüme ile 96,6 milyar TL’ye ulaştı. Bilgi Teknolojileri : 2019 y��lında 56,1 milyar TL’lik büyüklüğe ulaşan Bilgi Teknolojileri sektörünün alt kategorilerindeki büyüklükler şöyle oldu: Bilgi Teknolojileri Donanım: 20,4 milyar TL Bilgi Teknolojileri Yazılım: 23,4 milyar TL Bilgi Teknolojileri Hizmet: 12,2 milyar TL İletişim Teknolojileri: İletişim Teknolojileri sektörü 2019 yılında 96,6 milyar TL büyüklüğe sahip oldu. Alt kategorilerin dağılımı ise şöyle oldu: İletişim Teknolojileri Donanım: 29,9 milyar TL İletişim Teknolojileri Elektronik Haberleşme: 66,6 milyar TL Ürün ve Hizmetlerin Menşei: Bilgi Teknolojileri sektöründe üretilen hizmetlerin yüzde 81’i ile üretilen yazılımların yüzde 69’u yerli menşeili olurken, bilgi teknolojileri donanımlarının yüzde 83’ü ile iletişim teknoloji donanımlarının yüzde 84’ü ithal menşeili oldu. İstihdam 2019 yılında sektörün toplam istihdamı 143 bin kişiye çıktı. Toplam istihdamda yüzde 4’lük bir artış kaydedildi. Sektörün toplam istihdamının yüzde 77'si Bilgi Teknolojileri kategorisinde bulunuyor. Teknokentler Teknokentlerde büyüme sürdü, 2019 yılında teknokentlerde yaratılan ciro bir önceki yıla göre yüzde 43 oranında artarak 22,9 milyar TL’ye ulaştı. 2019 yılında toplam sektör hacminin yüzde 14’ü teknokentlerde yaratıldı. İhracat Sektörün ihracat performansı TL bazında yüzde 27’lik büyüme ile 6,5 milyar TL olarak gerçekleşirken, 2019 yılında ABD Doları bazında bir önceki yıla kıyasla yüzde 8’lik artışla toplam 1,1 milyar dolar seviyesinde ihracat gerçekleşti. Toplam ihracatın yüzde 75’i Avrupa Birliği ülkelerine yapıldı. İhracat performansını artırılması için teknoloji firmalarının kurumsal kapasitelerinin artırılmasına ek olarak pazar çeşitliliği faaliyetlerinin de desteklenmesi gerekiyor. Önümüzdeki beş yılda en fazla etkiye sahip olacak sektörler TÜBİSAD’ın “Bilgi ve İletişim Teknoloji Sektörü 2019 Yılı Pazar Verileri” Raporu’nda BİT şirketlerinin beklenti ve öngörülerine de yer verildi. Rapora göre, şirket temsilcileri önümüzdeki beş yılda sektörün üzerinde etkili olacak teknolojik alanları şöyle sıraladı: Bulut Teknolojisi, Yapay Zeka, Dijital Dönüşüm, Analitik/Büyük Veri, Siber Güvenlik, Eski Sistemlerin Modernizasyonu, Blockchain, Gelişen Teknolojiler (3D yazıcılar, sanal gerçeklik, vs). Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Read the full article
0 notes
Photo
Tarih 1919... Anadolunun herhangi bir yerinde mesela Manisa'nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz... Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var... Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz... Yaşamınızı rençberlikle kazanıyorsunuz... Osmanlı tebaasındansınız, askerliğinizi yapmış, düzenli vergilerini veren ve gücünüz elverdiği ölçüde ibadetlerinizi yerine getiren Müslüman bir Türk Evladı'sınız... Arada yaşadığınız sıkıntılara rağmen hayatınızdan memnunsunuz... Ta ki 15 Mayıs 1919'da İzmir yunan gavurunca işgal edilene kadar... Kulağınıza hiç de hoş olmayan söylentiler geliyor... Soykırım, tecavüz, toplu katliam, açlık, sefalet...v.s Kondurmak istemiyorsunuz ama ya doğruysa? Derken 25 Mayıs 1919'da Manisa işgal ediliyor... Kurşuna dizilenler, feryatları size kadar ulaşan kadınların sesleri, evlerinden kovulanlar, sefalet içinde yollarda ölenler... Artık tehlike yanı başınızda... Eşinize ve evlatlarınıza bakıyorsunuz... Kötü düşünmemeye çalışıyorsunuz ama... Evinizi terketmeme düşüncesindesiniz... Derken silah ve top sesleri duyuluyor... Yunan katilleri evinizin yakınına geliyor... Evlatlarınızı, eşinizi ve annenizi kilere saklayarak tüfeği elinize alıp bekliyorsunuz... Evinizin penceresinden size doğru gelen yunan askerlerini görüyorsunuz... Ve ilk kurşun... Yunan askerinin biri olduğu yerde yere yığılıyor... Derken iki, üç, dört... Tam yarım saat süren çatışma... Ve kurşununuz bitiyor... Sayısı yaklaşık 50 kişi olan yunan askeri evinize giriyor ve sizi yakalıyor.... Önce sizi tekme tokat dövüyorlar... Sonra evi aramaya başlıyorlar... Ve kilerde ailenizi buluyorlar... Siz perişan hâlde ailenizin yunan askerleri arasındaki korkmuş hâllerini izliyorsunuz... Derken üç yunan askeri komutanlarına "komutanım biz bu kadını sorgulayalım" diye pis pis gülerek eşinizi kolundan tutarak yatak odasına götürüyorlar... Başka üç yunan askeri de 14 yaşınızdaki kızınızın kolundan tutarak "komutanım biz de buna başka silah var mı diye soracağız" diyerek ahıra götürüyorlar... Dört yunan askeri iki erkek evladınızın kulaklarından tutarak komutana "komutanım bu p.çleri öldürelim yoksa büyüyünce onlar bi (Selimpaşa, Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CAXO7rBnysLfGexqj5Z4Pz8ZGx1sQAHMZzWseA0/?igshid=1w0bhovxapwtf
0 notes
Text
Tarih 1919...
Anadolunun herhangi bir yerinde mesela Manisa'nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz...
Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var...
Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz...
Yaşamınızı rençberlikle kazanıyorsunuz...
Osmanlı tebaasındansınız, askerliğinizi yapmış, düzenli vergilerini veren ve gücünüz elverdiği ölçüde ibadetlerinizi yerine getiren Müslüman bir Türk Evladı'sınız...
Arada yaşadığınız sıkıntılara rağmen hayatınızdan memnunsunuz...
Ta ki 15 Mayıs 1919'da İzmir yunan gavurunca işgal edilene kadar...
Kulağınıza hiç de hoş olmayan söylentiler geliyor...
Soykırım, tecavüz, toplu katliam, açlık, sefalet...v.s
Kondurmak istemiyorsunuz ama ya doğruysa?
Derken 25 Mayıs 1919'da Manisa işgal ediliyor...
Kurşuna dizilenler, feryatları size kadar ulaşan kadınların sesleri, evlerinden kovulanlar, sefalet içinde yollarda ölenler...
Artık tehlike yanı başınızda...
Eşinize ve evlatlarınıza bakıyorsunuz...
Kötü düşünmemeye çalışıyorsunuz ama...
Evinizi terketmeme düşüncesindesiniz...
Derken silah ve top sesleri duyuluyor...
Yunan katilleri evinizin yakınına geliyor...
Evlatlarınızı, eşinizi ve annenizi kilere saklayarak tüfeği elinize alıp bekliyorsunuz...
Evinizin penceresinden size doğru gelen yunan askerlerini görüyorsunuz...
Ve ilk kurşun...
Yunan askerinin biri olduğu yerde yere yığılıyor...
Derken iki, üç, dört...
Tam yarım saat süren çatışma...
Ve kurşununuz bitiyor...
Sayısı yaklaşık 50 kişi olan yunan askeri evinize giriyor ve sizi yakalıyor....
Önce sizi tekme tokat dövüyorlar...
Sonra evi aramaya başlıyorlar...
Ve kilerde ailenizi buluyorlar...
Siz perişan hâlde ailenizin yunan askerleri arasındaki korkmuş hâllerini izliyorsunuz...
Derken üç yunan askeri komutanlarına "komutanım biz bu kadını sorgulayalım" diye pis pis gülerek eşinizi kolundan tutarak yatak odasına götürüyorlar...
Başka üç yunan askeri de 14 yaşınızdaki kızınızın kolundan tutarak "komutanım biz de buna başka silah var mı diye soracağız" diyerek ahıra götürüyorlar...
Dört yunan askeri iki erkek evladınızın kulaklarından tutarak komutana "komutanım bu p.çleri öldürelim yoksa büyüyünce onlar bizi öldürürler" diyorlar.
Komutanda "tamam ama burayı pisletmeyin dışarıda görün işinizi" diyor ve askerler erkek çocuklarınıza kıymak için dışarı çıkıyorlar...
Üç yunan gavuru da annenizi çırılçıplak soyup çarmıha germek için dışarı çıkıyorlar...
...
Şimdi gözlerinizi kapatın...
Yaradan böyle bir acıyı düşmanıma yaşatmasın....
Fakat biliyoruz ki bu ve buna benzer şerefsizlikler oldu...
...
Şimdi kaldığımız yerden devam...
...
Perişansınız...
Eşinize ve kızınıza tecavüz edilmek üzere, iki erkek evladınız ve anneniz katledilmek üzere, sizin ise elleriniz ve ayaklarınız bağlı başınızda 30 yunan askeri çaresizsiniz...
Tam bu sırada...
Tam bu sırada başında kalpak 30 Türk evinizin önüne sizi ve ailenizi kurtarmak için geliyor...
Üçü eşinizi kurtarmaya,
Beşi kızınızı kurtarmaya,
Dördü annenizi kurtarmaya,
Dokuzu erkek evlatlarınızı,
Dokuzu da sizi kurtarmaya geliyor...
Ve hepiniz kurtuluyorsunuz...
İşte sorularımız bundan sonra başlıyor...
Bütün bunları yaşayan ve büyük bir felaketten kurtulan siz...
Eşinizi kurtaran üç askerin dinini sorar mıydınız?
Kızınızı kurtaran beş askere içki içip içmediğini sorar mıydınız?
Annenizi kurtaran dört askerin annesine iftira eder miydiniz?
Erkek evlatlarınızı kurtaran dokuz askere çok çapkın olup olmadığını sorar mıydınız?
Sizi kurtaran o dokuz askerden nefret eder miydiniz?
Eğer cevabınız; HAYIR, bu sorularla işim olmaz sadece bu yiğitlere -kim olursa olsun- ömür boyu minnettar kalırdım ise siz tam bir TÜRK EVLADI'sınız, Yaradan sayılarınızı arttırsın...
Yok eğer cevabınız, EVET ise siz tam bir ONUN BUNUN EVLADI'sınız, Allah belanızı versin!
İnsan olan, Türk olan, Müslüman olan,
Namusunu, şerefini ve hürriyetini kurtaranlara minnet duyar nefret değil!
Bugün bu milleti kurtaranlara iftira atanlar hangi sınıfa giriyor sizlerin takdirine ve nefretine bırakıyorum...
Selam ve saygılarımla....
Şükrü Üntan
0 notes
Photo
@senol_erdogan_ Instagram hesabından: "Underground Poetix Yayımlanmamışlar arşivi: BİLGE KARASU 'Londra, 1963, o günlerde Londra’da olan bir arkadaşımla Piccadilly Circus’ta yürüyoruz. Neye kızmış olduğumuzu hatırlamıyorum, ama galiba biraz yüksek sesle sövüyorduk. Arkamızdan bir ses, Oha, dedi. Döndük, Bilge o muzip gülümsemesiyle bize bakıyor, Ulan, dedi. Daha bugün geldim. Koca Londra’da karşıma ilk çıkan Türklerin küfrettiğini duydum, baktım ve onlar da siz çıktınız. Tabii sarmaş dolaş olduk. Rockefeller bursuyla bazı ülkeleri geziyordu, Londra’da bir ay kadar kaldı. Hiç unutmam, bir gün Kadıköy’de bizim evde müzik konusunda sohbet ediyorduk. Bak, demişti bana, Müziği gerçekten seven biri er geç Bach’ın enginliğine ve Mozart’ın büyüsüne ulaşır. Elimdeki külüstür fotoğraf makinesiyle Londra’da çektiğim resimlerinin birkaçını sizlerle paylaşmak istedim.' -Ümit Kayalıoğlu". https://www.instagram.com/p/B13UAmlgTQUhPkrX9c8_3kGIG08GwM4v_wDOEg0/?igshid=gh2x5ro1wj2r
0 notes
Text
Manisa Akhisar'da Başkan Zeyrek muhtarlarla buluştu
https://pazaryerigundem.com/haber/184123/manisa-akhisarda-baskan-zeyrek-muhtarlarla-bulustu/
Manisa Akhisar'da Başkan Zeyrek muhtarlarla buluştu
Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu ile birlikte ilçedeki mahalle muhtarlarıyla bir araya geldi. Başkan Zeyrek, geride kalan görev süresinde hayata geçirdiği proje ve hizmetler hakkında muhtarları bilgilendirdi.
MANİSA (İGFA) – Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Ferdi Zeyrek, yapmış olduğu ilçe ziyaretleri kapsamında Akhisar ilçesini ziyaret etti.
İlçede görev yapan mahalle muhtarlarıyla bir araya gelen Başkan Ferdi Zeyrek’e, Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu ve Salihli Belediye Başkanı Mazlum Nurlu da eşlik etti.
Akhisar Kayalıoğlu Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen toplantıya, CHP İlçe Başkanı Hayriye Hacet, CHP ilçe örgütü, ilgili birimlerin müdürleri ve mahalle muhtarları ile yurttaşlar katıldı. Toplantının açılışında CHP Akhisar İlçe Başkanı Hayriye Hacet, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in muhtarlarla bir araya geldiği toplantıların devam edeceğini söyledi. Muhtarlar Derneği Başkanı İhsan Gümüş de konuşmasında, sürekli olarak Belediye Başkanlığı ile istişare halinde olduklarını belirterek, sorunların çözümü konusunda şanslı olduklarını söyledi.
Başkan Zeyrek, muhtarlara yönelik konuşmasında, geride kalan görev süresinde yaptığı projeler ve çalışmalar hakkında bilgilendirmede bulundu. Başkan Zeyrek, “Seçim vaatlerimiz arasında yer alan 2 ton su 1 lira projesini hayata geçirdik. Su faturalarını ödemiş vatandaşlarımla karşılaşıyorum. Şunu söylüyorlar, geçen ay ile bu arasında 300 lira fatura farkı var. Ben bu 300 lira ile çocuğuma hediye alacağım. Ferdi amcandan sana bu hediye diyeceğim diyor. Bu benim en büyük mutluluğumdur. Su, ucuz diye bahçemizde, bağımızda içme suyumuzu kullanıyorsak bu yarınlara ihanettir. Sular çok ucuzladı diye bahçesini, bağını sulamak isteyen vatandaşlarımız maalesef var. Biz bu su indirimini insani su kullanım hakkı olarak vermiştik. Bahçe, domates, biber yetiştirmek için vermemiştik. Bunu da asla unutmamak gerekiyor. Çünkü yeraltı sularımız gün geçtikçe çekiliyor. İklim değişikliği malum, her geçen gün sıcaklıklar artıyor ve suyumuz azalıyor. Biz bu suyu israf edersek, suyumuzu koruyamazsak maalesef yarınlara bırakacak suyumuz kalmayacak. Hepimizin çoluğu çocuğu, torunu buradaki suya muhtaç ve bu suyla yaşayacak. Bunun bilincinde olmamız gerekiyor. 400 metre derinlikten çektiğimiz içme suyunu kullanıyoruz. Artık sular, bor madeni ve ağır metallerle birlikte yeryüzüne çıkmaya başladı. Bunları ayrıştırmak, arıtmak ve içme suyu haline döndürebilmek için gerçekten çok büyük bütçeler, çok büyük paralar harcıyoruz. O yüzden su disiplinini sağlamak, suyumuzu yarınlarımıza aktarmak ve suyu bilinçli bir şekilde kullanmak adına bağlı bulunduğunuz mahallelerde ve köylerdeki vatandaşlarımızı lütfen tekrar tekrar uyarmanızı istiyorum. Bu bireysel bir durum değildir, tüm Manisa’nın ortak sorunudur. Yarınlara bırakmamız gereken bir su kaynağı olmak zorundadır” diye konuştu.
BAŞKAN ZEYREK YANGINLARA DİKKAT ÇEKTİ
Son zamanlarda yaşanan iklim değişikliğine değinen Başkan Zeyrek, tüm vatandaşları yangınlara karşı dikkatli olmaya davet etti.
Başkan Zeyrek, “İklim değişikliğinden dolayı hepimizin gündeminde olan yangınlar maalesef Manisa’nın peşini bırakmıyor. Çevre illerde de aynı şekilde var. Manisa’mızda her geçen gün artarak devam ediyor. Geçen yıl Haziran ayına kadar 609 olan yangın sayımız bu yıl 1730’ları buldu. Neredeyse 2,5 katı arttı. Bunlara sebebiyet genelde anız ve ot yangınları daha sonra sigara izmariti, cam kırıkları maalesef. Hepsi bizim tedbirini alabileceğimiz, bizim kontrolümüzde olan şeyler. Özellikle anız ve ot yangınları konusunda bağlı bulunduğunuz mahallelerdeki vatandaşlarımızı uyarmanızı istiyorum. Çünkü ciğerlerimiz yanıyor. Yarınlara bırakmamız gereken sular olduğu kadar ormanlarımız, yeşillik alanlarımız da var. Bunlar bizim kaynağımızdır, ormanların ne kadar değerli olduğunu biliyorsunuz. Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekipleri gerçekten gecesini gündüzüne katarak çalışıyorlar. İtfaiyede çalışan arkadaşlarımıza ben yerde teşekkür ediyorum. Mesai gözetmeden hazır kıta olarak devamlı yangına ulaşmak için kendi araçlarını bile kullanarak yangına gidiyorlar. Burada Manisa Büyükşehir Belediyesi, müdahalede yetersiz kalıyor. Toplum olarak tek vücut, tek bir yürek olmamız gerekiyor. Çünkü suyun olduğu kadar ağaçlarımız da bizim yarınlarımızdır” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
Mustafa Kemal ATATÜRK e hakaretler dizildiği şu günlerde, bu yazının bir anlam ifade edeceğini düşünüyorum. Tarih 1919... Anadolunun herhangi bir yerinde mesela Manisa'nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz... Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var... Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz... Yaşamınızı rençberlikle kazanıyorsunuz... Osmanlı tebaasındansınız, askerliğinizi yapmış, düzenli vergilerini veren ve gücünüz elverdiği ölçüde ibadetlerinizi yerine getiren Müslüman bir Türk Evladı'sınız... Arada yaşadığınız sıkıntılara rağmen hayatınızdan memnunsunuz... Ta ki 15 Mayıs 1919'da İzmir yunan gavurunca işgal edilene kadar... Kulağınıza hiç de hoş olmayan söylentiler geliyor... Soykırım, tecavüz, toplu katliam, açlık, sefalet...v.s Kondurmak istemiyorsunuz ama ya doğruysa? Derken 25 Mayıs 1919'da Manisa işgal ediliyor... Kurşuna dizilenler, feryatları size kadar ulaşan kadınların sesleri, evlerinden kovulanlar, sefalet içinde yollarda ölenler... Artık tehlike yanı başınızda... Eşinize ve evlatlarınıza bakıyorsunuz... Kötü düşünmemeye çalışıyorsunuz ama... Evinizi terketmeme düşüncesindesiniz... Derken silah ve top sesleri duyuluyor... Yunan katilleri evinizin yakınına geliyor... Evlatlarınızı, eşinizi ve annenizi kilere saklayarak tüfeği elinize alıp bekliyorsunuz... Evinizin penceresinden size doğru gelen yunan askerlerini görüyorsunuz... Ve ilk kurşun... Yunan askerinin biri olduğu yerde yere yığılıyor... Derken iki, üç, dört... Tam yarım saat süren çatışma... Ve kurşununuz bitiyor... Sayısı yaklaşık 50 kişi olan yunan askeri evinize giriyor ve sizi yakalıyor.... Önce sizi tekme tokat dövüyorlar... Sonra evi aramaya başlıyorlar... Ve kilerde ailenizi buluyorlar... Siz perişan hâlde ailenizin yunan askerleri arasındaki korkmuş hâllerini izliyorsunuz... Derken üç yunan askeri komutanlarına "komutanım biz bu kadını sorgulayalım" diye pis pis gülerek eşinizi kolundan tutarak yatak odasına götürüyorlar... Başka üç yunan askeri de 14 yaşınızdaki kızınızın kolundan tutarak "komutanım biz de buna başka silah var mı diye soracağız" diyerek ahıra götürüyorlar... Dört yunan askeri iki erkek evladınızın kulaklarından tutarak komutana "komutanım bu p.çleri öldürelim yoksa büyüyünce onlar bizi öldürürler" diyorlar. Komutanda "tamam ama burayı pisletmeyin dışarıda görün işinizi" diyor ve askerler erkek çocuklarınıza kıymak için dışarı çıkıyorlar... Üç yunan gavuru da annenizi çırılçıplak soyup çarmıha germek için dışarı çıkıyorlar... ... Şimdi gözlerinizi kapatın... Yaradan böyle bir acıyı düşmanıma yaşatmasin.... Fakat biliyoruz ki bu ve buna benzer şerefsizlikler oldu... ... Şimdi kaldığımız yerden devam... ... Perişansınız... Eşinize ve kızınıza tecavüz edilmek üzere, iki erkek evladınız ve anneniz katledilmek üzere, sizin ise elleriniz ve ayaklarınız bağlı başınızda 30 yunan askeri çaresizsiniz... Tam bu sırada... Tam bu sırada başında kalpak 30 Türk evinizin önüne sizi ve ailenizi kurtarmak için geliyor... Üçü eşinizi kurtarmaya, Beşi kızınızı kurtarmaya, Dördü annenizi kurtarmaya, Dokuzu erkek evlatlarınızı, Dokuzu da sizi kurtarmaya geliyor... Ve hepiniz kurtuluyorsunuz... İşte sorularımız bundan sonra başlıyor... Bütün bunları yaşayan ve büyük bir felaketten kurtulan siz... Eşinizi kurtaran üç askerin dinini sorar mıydınız? Kızınızı kurtaran beş askere içki içip içmediğini sorar mıydınız? Annenizi kurtaran dört askerin annesine iftira eder miydiniz? Erkek evlatlarınızı kurtaran dokuz askere çok çapkın olup olmadığını sorar mıydınız? Sizi kurtaran o dokuz askerden nefret eder miydiniz? Eğer cevabınız; HAYIR, bu sorularla işim olmaz sadece bu yiğitlere -kim olursa olsun- ömür boyu minnettar kalırdım ise siz tam bir TÜRK EVLADI'sınız, Yaradan sayılarınızı arttırsın... Yok eğer cevabınız, EVET ise siz tam bir ONUN BUNUN EVLADI'sınız, Allah belanızı versin! İnsan olan, Türk olan, Müslüman olan, Namusunu, şerefini ve hürriyetini kurtaranlara minnet duyar nefret değil! Bugün bu milleti kurtaranlara iftira atanlar hangi sınıfa giriyor sizlerin takdirine bırakıyorum... Saygıyla.....
3 notes
·
View notes
Text
İndeks Bilgisayar 2018 yılında 122 milyon TL net kâr etti
İndeks Bilgisayar 2018 yılında 122 milyon TL net kâr etti
30 yıla yakın bir süredir Türk bilişim sektöründe “Geleceğin teknoloji dağıtım grubu” vizyonuyla hareket eden ve hâlen 200’den fazla dünya teknoloji devinin distribütörlüğünü yapan İndeks Bilgisayar, 2018 mali sonuçlarını ve 2019 yılı hedeflerini açıkladı. İndeks Bilgisayar, 2018 yılını 122 milyon TL net kâr ile geride bıraktı.
Index Grup, 2018 mali sonuçlarını ve 2019 yılı hedeflerini açıkladı.…
View On WordPress
#Atilla Kayalıoğlu#Banu Sürek#Datagate Bilgisayar#Despec Bilgisayar#Erol Bilecik#İndeks Bilgisayar#Index Grup Şirketleri#Neteks Teknoloji#Salih Baş#Teklos Lojistik
0 notes
Text
Jandarmadan düzmece alkol imalatına baskın
https://osmaniyemhaber.com/?p=17919 Jandarmadan düzmece alkol imalatına baskın https://osmaniyemhaber.com/?p=17919 Öğrenilen bilgiye gör, Kayalıoğlu Mahallesi’nde T.H. (42) adlı şahsın düzmece alkol imalatı ...
0 notes
Text
BİR ASKER EMEKLİSİ OLARAK BU YAZIYI SONUNA KADAR OKUMAYANA OKUYUP PAYLAŞMAYANA HAKKIMI DA, ARKADAŞLIĞIMI DA HELAL ETMİYORUM...
Tarih 1919...
Anadolunun herhangi bir yerinde mesela Manisa'nın Akhisar ilçesinin Kayalıoğlu kasabasında yaşayan bir çiftçisiniz...
Çok sevdiğiniz bir eşiniz, 14 yaşında bir kızınız, 10 ve 7 yaşlarında da iki oğlunuz var...
Yaşlı anneniz ve ailenizle beraber yaşıyorsunuz...
Yaşamınızı rençberlikle kazanıyorsunuz...
Osmanlı tebaasındansınız, askerliğinizi yapmış, düzenli vergilerini veren ve gücünüz elverdiği ölçüde ibadetlerinizi yerine getiren Müslüman bir Türk Evladı'sınız...
Arada yaşadığınız sıkıntılara rağmen hayatınızdan memnunsunuz...
Ta ki 15 Mayıs 1919'da İzmir yunan gavurunca işgal edilene kadar...
Kulağınıza hiç de hoş olmayan söylentiler geliyor...
Soykırım, tecavüz, toplu katliam, açlık, sefalet...v.s
Kondurmak istemiyorsunuz ama ya doğruysa?
Derken 25 Mayıs 1919'da Manisa işgal ediliyor...
Kurşuna dizilenler, feryatları size kadar ulaşan kadınların sesleri, evlerinden kovulanlar, sefalet içinde yollarda ölenler...
Artık tehlike yanı başınızda...
Eşinize ve evlatlarınıza bakıyorsunuz...
Kötü düşünmemeye çalışıyorsunuz ama...
Evinizi terketmeme düşüncesindesiniz...
Derken silah ve top sesleri duyuluyor...
Yunan katilleri evinizin yakınına geliyor...
Evlatlarınızı, eşinizi ve annenizi kilere saklayarak tüfeği elinize alıp bekliyorsunuz...
Evinizin penceresinden size doğru gelen yunan askerlerini görüyorsunuz...
Ve ilk kurşun...
Yunan askerinin biri olduğu yerde yere yığılıyor...
Derken iki, üç, dört...
Tam yarım saat süren çatışma...
Ve kurşununuz bitiyor...
Sayısı yaklaşık 50 kişi olan yunan askeri evinize giriyor ve sizi yakalıyor....
Önce sizi tekme tokat dövüyorlar...
Sonra evi aramaya başlıyorlar...
Ve kilerde ailenizi buluyorlar...
Siz perişan hâlde ailenizin yunan askerleri arasındaki korkmuş hâllerini izliyorsunuz...
Derken üç yunan askeri komutanlarına "komutanım biz bu kadını sorgulayalım" diye pis pis gülerek eşinizi kolundan tutarak yatak odasına götürüyorlar...
Başka üç yunan askeri de 14 yaşınızdaki kızınızın kolundan tutarak "komutanım biz de buna başka silah var mı diye soracağız" diyerek ahıra götürüyorlar...
Dört yunan askeri iki erkek evladınızın kulaklarından tutarak komutana "komutanım bu p.çleri öldürelim yoksa büyüyünce onlar bizi öldürürler" diyorlar.
Komutanda "tamam ama burayı pisletmeyin dışarıda görün işinizi" diyor ve askerler erkek çocuklarınıza kıymak için dışarı çıkıyorlar...
Üç yunan gavuru da annenizi çırılçıplak soyup çarmıha germek için dışarı çıkıyorlar...
...
Şimdi gözlerinizi kapatın...
Yaradan böyle bir acıyı düşmanıma yaşatmasın....
Fakat biliyoruz ki bu ve buna benzer şerefsizlikler oldu...
...
Şimdi kaldığımız yerden devam...
...
Perişansınız...
Eşinize ve kızınıza tecavüz edilmek üzere, iki erkek evladınız ve anneniz katledilmek üzere, sizin ise elleriniz ve ayaklarınız bağlı başınızda 30 yunan askeri çaresizsiniz...
Tam bu sırada...
Tam bu sırada başında kalpak 30 Türk evinizin önüne sizi ve ailenizi kurtarmak için geliyor...
Üçü eşinizi kurtarmaya,
Beşi kızınızı kurtarmaya,
Dördü annenizi kurtarmaya,
Dokuzu erkek evlatlarınızı,
Dokuzu da sizi kurtarmaya geliyor...
Ve hepiniz kurtuluyorsunuz...
İşte sorularımız bundan sonra başlıyor...
Bütün bunları yaşayan ve büyük bir felaketten kurtulan siz...
Eşinizi kurtaran üç askerin dinini sorar mıydınız?
Kızınızı kurtaran beş askere içki içip içmediğini sorar mıydınız?
Annenizi kurtaran dört askerin annesine iftira eder miydiniz?
Erkek evlatlarınızı kurtaran dokuz askere çok çapkın olup olmadığını sorar mıydınız?
Sizi kurtaran o dokuz askerden nefret eder miydiniz?
Eğer cevabınız; HAYIR, bu sorularla işim olmaz sadece bu yiğitlere -kim olursa olsun- ömür boyu minnettar kalırdım ise siz tam bir TÜRK EVLADI'sınız, Yaradan sayılarınızı arttırsın...
Yok eğer cevabınız, EVET ise siz tam bir ONUN BUNUN EVLADI'sınız, Allah belanızı versin!
İnsan olan, Türk olan, Müslüman olan,
Namusunu, şerefini ve hürriyetini kurtaranlara minnet duyar nefret değil!
Bugün bu milleti kurtaranlara iftira atanlar hangi sınıfa giriyor sizlerin takdirine ve nefretine bırakıyorum...
Selam ve saygılarımla....
(Alıntıdır)
0 notes