#kaya mezarlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Evkaya Mezarları – Kastamonu
Siz değerli okurlarıma, başta Kastamonu olmak üzere, ülkemin ya da dünyanın gezebildiğim görebildiğim her köşesini elimden geldiğince tanıtmaya çalışıyorum.
Bu gezi notlarını almamda ki amaç, gezi rotası belirlerken ufakta olsa siz değerli okurlarıma fikir vererek kolaylık sağlaması…
Bende bir şehri gezmeye gideceksem eğer, nerede ne var, nasıl bir gezi sıralaması yapsam daha pratik olur, mutlaka nereleri gezmeliyim, en ekonomik nasıl gezebilirim gibi sorularımı yanıtlamak için yayınlanmış olan gezi notlarını mutlaka okuyup faydalanıyorum.
En temel kaynaklarımızdan biri Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi değimlidir mesela? Bu gün halen antik bir şehir ya da tarihi bir yapı hakkında internette bilgi sorguladığınızda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinden notlarla karşılaşabilirsiniz.
Atalarımızın dediği gibi çok gezen çok bilir ve bilgiyi paylaşmak iyidir.
Duyduğumuzu, gördüğümüzü ve bildiğimizi paylaşmazsak, düşünce ve fikir üretme alışkanlıklarımızı kaybeden, tıpkı Ray Bradbury’nin FAHRENHEIT 451 romanında basitçe özetlediği gibi modern yaşayan ama körü körüne cahil ve düşünmeyi unutmuş bir toplum olur çıkarız. Düşünerek hayal edemiyorsak mutluda olamayız anlamına gelir.
O yüzden çok gezmekte, çok yer görmekte, çok bilmekte iyidir.
Bu gün ki yazımda ben size Kastamonu diyince ilk akla gelen ve daha önce hiçbir yazımda anlatmadığım, muhteşem tarihi eserlerden olan EVYAKA MEZARLARINDAN bahsetmek istiyorum.
Daha önce anlatma gereği duymadım çünkü Kastamonu şehir merkezinde yer alan ve ulaşımı çok kolay olan bu yapıları, herhangi bir Kastamonu gezisinde gözden kaçırıp gezmeyen olmamıştır diye düşündüm hep.
Ama sanıyorum öyle değil. Ne yazık Evkaya Mezarlarının tarihi dokusu ve değeri sanıyorum benim yücelttiğim kadar önemsenmiyor. Buna sonra tekrar değineceğim ama öncesinde biraz bu tarihi eserler hakkında bilgi aktarmak istiyorum.
Evkaya Mezarları, Kastamonu kent merkezinin hemen güneyinde, Endüstri Meslek Lisesi altında bir ana kaya kütlesi yüzeyinde yer almaktadır. Alanda üçü anıtsal olmak üzere toplam 8 adet kaya mezarı bulunmaktadır.
Anıtsal mezarların ikisi içerisindeki mezar odalarında ikişer adet ölü sediri yer alır. Alana ismini veren Evkaya Mezarı, sütunlu ön cephesi ve alınlığındaki “Potnea Theron” – “Hayvanlar Hakimesi Tanrıça” betimlemesi ile oldukça ilgi çekmektedir. Mezarlar M.Ö. 7'nci yüzyıl başlarında Frig kültür etkisi altında, bir kaya mezarından çok açık hava kutsal tapınma alanı olarak yapılmıştır.
Kültür turizmine ilgi duyan tüm tarih severlerin mutlaka uğramak isteyeceği bir kaya mezar örneği olan Evkaya Mezarlarına, kent merkezinde dolmuş bile kullanmadan yürüyerek ulaşmanız mümkün olmakla birlikte, dolmuşla veya aracınızla çok kolay ulaşabilir ve bu tarihi eserleri görebilirsiniz.
Eserler koruma altında değil. Koruma altında değil derken herhangi bir müze- Açıkhava müzesi- bekçili koruma vs gibi bir gözetim altında değil.
2 bin 700 yıl önce inşa edilen ve türünün tek örneği olarak nitelendirilen EVKAYA MEZARLARI bakıldığında herhangi bir biriminin açık hava müzesi niteliği altına almadığından mıdır bilinmez yolun kenarında ki diğer kaya parçalarından hiçbir farkı yok gibi görünüyor ve algılanıyor.
İnanılmaz büyük bir tarihi değere sahip olmasına rağmen yeterince tanıtılmıyor, yeterince sergilenmiyor, yeterince önem gösterilmiyor.
Kastamonu il belediyesi sınırları içerisinde olan bu muhteşem eserler neden kültür turizmine kazandırılma noktasında yeterince tanıtılmıyor, yeterince sergilenmiyor, yeterince önem görmüyor bilemiyorum.
Neden sorusunu hayatımdan çıkartmayı düşünüyorum artık. Çünkü ‘neden’ diye sorguladıkça iyice sevilmeyen bir insan oluyorum bunu fark ettim.
Şaka tabiî ki, asla NEDEN diye sorgulamaktan vazgeçmem. Nedenleri sorulmadıkça sonuçların faydalı olmasını bekleyemeyiz. Nedenler sorulup sorgulandıkça sonuçlar güzelleşecek ve düzelecektir diye düşünüyorum.
EVKAYA MEZARLARININ önemi ve muhteşem güzelliğini kültür turizmi kapsamında şehri ziyaret eden herkesin görmesini önemle tavsiye ediyorum. 2 bin 700 yıl önce inşa edilmiş bu yapıda insanlığın tarihçesi hakkında bilgilerinize yenilerini eklemeniz çok mümkün.
Gelelim sonra değineceğim dediğim kısma… Geçenlerde sanıyorum 1 ay kadar önce değerli basın mensubu arkadaşlarım EVKAYA MEZARLARINI yazılarına konu ettiler.
Fakat bu yazıların amacı bu muhteşem kültürel mirası tanıtmak değildi, daha doğrusu olamadı ne yazık. Yazıların amacı, bu muhteşem kültürel mirasın içler acısı halinden bahsetmekti.
Değerli basın mensubu arkadaşlarımın çektiği fotoğraflarda ve haberin konusundan açıkça anlaşıldığı üzere, bu tarihi yapılar bakımsızlıktan dolayı pislik ile mücadele ediyor ve çok sevimsiz halde gözüküyordu.
Bu haberler beni derinden yaraladı ve haberlerin ne kadar infial uyandırdığını, yetkililerin harekete geçip geçmediğini görmek üzere, daha önce defalarca gidip gördüğüm Evkaya Mezarlarına tekrar uğradım.
Sonuç memnun edici bin şükür. Yetkililere teşekkür etmek istiyorum. Mezarların içi temizlenmiş ve kültür turizmine uygun ziyaretçilerin güven içinde gezebileceği bir hal almış diyebiliriz.
Ben kültür turizmi severlerin, tarih hayranlarının, çok gezerek, çok bilmeye çalışan sevgili okurlarımın Kastamonu kent merkezinde yer alan, 2 bin 700 yıllık ve türünün tek örneği denebilecek bu muazzam eserleri mutlaka gezip görmelerini temenni ederek yazımı sonlandırıyorum.
Tüm gezginlere iyi gezmeler dilerim.
#nefiseköylü#kastamonu#nefiseköylüyazar#kastamonukadınyazar#evkaya#evkayamezarları#kayamezarlar#evkayakastamonu#kastamonugezilecekyerler
0 notes
Text
MARDİN'DE BİR ANTİK KENT DARA
Dara antik kenti Mardin'in Turabdin Dağları'nın güney yamacında yer almaktadır. Doğu Roma İmparatorluğu'nun sınırlarını Sasanilerden korumak amacıyla bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.
Yukarı Mezopotamya'nın idari ve askeri üssü haline gelen Dara, Mezopotamya'nın Efes'i olarak biliniyor. Pers İmparatoru Darius ile Büyük İskender arasındaki savaşa tanıklık eden kent, bölgenin binlerce yıllık tarihini gözler önüne seriyor.
Antik çağlarda adı Anastasiopolis olan kentin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor. Bazı kaynaklara göre Part Kralı I. Tiridatesi (M.Ö. 246-215) bazı kaynaklara göre ise Part Kralı I. Arsakes kurmuştur. Hattâ bazı kaynaklara göre I. Tiridates ile I. Arsakes zaten aynı kişidir.
Güçlü kayalarla çevrili şehrin savunulması kolaydı. Akarsuların beslediği verimli topraklardan elde edilen ürünler kentte depolanıyordu. M.S. 363 yılında Perslerin Nusaybin'i almasıyla burası Roma İmparatorluğu'nun sınırı olmuştur. M.S. 5. yüzyılda İmparator Anastasius’un ileri sınır kapısı olarak tahkim ettirdiği kent Kuzey Mezopotamya'nın idari ve askeri merkezi haline gelmiştir.
Dara M.S. 577-591 ve 606-620 yıllarında Sasani İmparatorluğu'nun, M.S. 620-639 yıllarında Doğu Roma İmparatorluğu'nun, M.S. 7. yüzyılın sonlarına doğru Emevilerin, ardından da Abbasilerin egemenliği altındaydı. M.S. 10. yüzyılda kısa bir süre Doğu Romalıların egemenliğine giren kent M.S. 11. yüzyılın sonlarına kadar Selçuklu Devleti ile Doğu Roma İmparatorluğu arasında el değiştirmiş, M.S. 15. yüzyılda Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Günümüzde antik kentin sadece %10'u yüzeyde, %90'ı ise halen yeraltındadır. Yine de kale, köprü, su kanalları, su sarnıçları, kiliseler, arastalar, saraylar, çarşılar, zindanlar, cephanelik, kaya mezarları ve sivil yerleşim kalıntıları görülebilmektedir. Ayrıca, kentin çevresinde geç Roma döneminden kalma mağara evler de yer alıyor.
Dara Antik Kenti'nin en etkileyici yeri doğal kaya kütlesine oyulmuş mezarlık alanıdır. Bu alanda kaya mezarları, lahit tipi mezarlar ve basit sanduka mezarlar olmak üzere 3 tip mezar bulunmaktadır.
Pagan ve Mitra kültürlerinde tanrı Mitra'nın kayadan doğduğuna inanılır. Bu nedenle ölüler yeniden doğuş inancıyla kayalara gömülüyor.
Dara antik kentinde ana kayaya oyulmuş büyük bir mezarlık vardır. M.S. 591'de sürgünden dönen Doğu Romalılarca M.S. 577'deki işgalden sonra Sasanilerce öldürülen halklarının anısına inşa edilmiştir.
Binanın girişinde ölüleri dirilten peygamber Hezekiel'in dirilişi ve dirilişi canlandırılmıştır. Binanın alt katında bulunan yüzlerce insan kemiğinin Hezekiel mucizesindeki gibi diriltilecekleri düşünüldüğü için bu mezarda toplandığı düşünülüyor.
Türbenin çevresinde pek çok Müslüman mezarlığı ve 1870 Rus-Çeçen Savaşı'ndan kaçarak kente yerleşen ve daha sonra salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin mezarları da yer alıyor.
1 note
·
View note
Text
Tepside revani keser gibi kayaları keseceksin, 20 metreye, 20 metre, hassas kare şeklinde, ve 20 metre derinliğe kadar hafriyat yapacaksın, geometrisini de hiç bozmayacaksın, oyum oyum oyacaksın, yetmeyecek, oradan da içerilere oyup, koridorlar, odalar, tüneller, labirentler yapacaksın. 7000 yıl sonra Anadolu halkı diyecek ki gavurlardan kalma. Yahu senin deden o zamanlar gavur bile değilmiş. Çünkü gavurların bile peygamberi gelmemiş daha. Ne Apollon ne Poseidon onlar bile yok o tarihte. İçinde haç buldun diye hristiyan mı zannettin. Haç 12 bin yıl önce de var.. hem haç olsa ne olur olmasa ne olur kültür mirası- insanlık mirası nedir biliyor musun? Gümüşler Manastırı, Niğde ilinin Gümüşler kasabasında bulunur. Nigde'ye 9 km'dir. Büyük bir kaya kütlesinin içine bir yerleşim yeri yapılmış. Bu yerleşim yerinin ortasına da bu manastır yapılmıştır. Manastır, Hristiyan rahipler tarafından döneminde misyonerlik faaliyetleri için de kullanılmış. Bir (avlu) giriş holü karşılıyor,birbirleri ile bağlantılı yaşam alanları,ibadet bölümleri, freskler, mezarlar,gıda, zeytinyağı, şarap yapım ve saklama üniteleri ve haberleşme için açılmış küçük çaplı telefon işlevi gören delikler bulunur. Yaşam alanları ve dehlizler oldukça etkileyicidir. Manastırda cebrail ve mikail meleklerini tasvir eden freskler de yer almaktadır.. Dünya da tek olduğu iddia edilen; "Gülümseyen Meryem Ana freski" buradadır. Ne yazık ki bir zamanlar ilgisizlikten ve cehaletten fresklerin bazıları zarar görmüştür.
Böyle değerlere sahip çıkmak gerek- muhteşem
1 note
·
View note
Text
Kaya mezarlar koruma altına alındı
Kaya mezarlar koruma altına alındı
Kaya mezarlar koruma altına alındı “40 mağaralar” olarak adlandırılan bölgede, ‘Katamana’ ismindeki bir Roma şehrinin kalıntıları yer alıyor KAHRAMANMARAŞ – Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde Roma döneminde zengin ve asilzadeler için yapılan definecilerin talan ettiği 40 mağaradaki kaya mezarlar sit alanı ilan edilerek koruma altına alındı. Roma döneminde zengin ve asilzadeler için yapılan 40…
View On WordPress
0 notes
Photo
Işıl ışıldı tüm şehir. Oysa her evin ayrı bir hikayesi vardı...✨Büyüleyici bir geceden iyi geceler.. 📍Hayaller köşemizde bugün Göreme, Kapadokya’dayız���🏼🌾 📚Göreme’ye geldiğinizde gideceğiniz yerlerin en başında Göreme Açık Hava Müzesi geliyor. Kapadokya Bölgesi’nde zaten her yer açık hava müzesi gibi. Göreme Açık Hava Müzesi, 1950 yılında müze haline getirilerek ziyarete açılmış ve 1985 yılında da UNESCO tarafından dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Ülkemizin en büyük açık hava müzesi. Volkanik arazinin bize sunduğu muhteşem güzellikteki peribacaları, kaya mezarları, manastırlar, kiliseler hemen hepsini, bölgenin tüm özelliklerini bu müzede görebilirsiniz. Milli Park içerisinde, hem doğal hem de kültürel değerlerin farklı bir yaklaşımla gezilebilmesi için yürüyüş hatları belirlenmiş. 🎒Göreme’nin merkezine yaklaşık olarak iki kilometre uzaklıkta bulunan müzede Bizans’tan kalma kiliseleri de görebilirsiniz. Bu kiliselerden bazıları Karanlık Kilise, Elmalı Kilisesi, İsketeli Şapeli, Çarıklı Kilise, Aziz Basel'in Şapeli ve Tokalı Kilisesi. 📚Güvercinlik Vadisi’ne gidebilirsiniz. Göreme'de gezmenizi tavsiye ettiğimiz en güzel yerlerden biri de burası. Dört bin metre uzunluğundaki vadide, keşif yürüyüşleri yapmadan Kapadokya'dan dönmeyin. Göreme'de gezebileceğiniz diğer vadiler ise Zemi Vadisi, Göreme Kızılçukur Vadisi, Göreme Bağlıdere Aşk Vadisi ve Güllüdere Vadisi gibi yerler. 🎒Göreme civarında bulunan Çavuşin'de yer alan Kapadokya Çavuşin Kilisesi ve Avanos yolu üzerinde Kapadokya Paşabağ Rahipler Vadisi görülmeye değer yerlerden. 🎒Göreme’ye yedi kilometre uzaklıkta bulunan Ürgüp’e gidebilirsiniz. Rumlardan kalan eski evleri, eski taş binaları ve mağara evleri gezebilirsiniz. 📚Göreme civarında yine büyüleyici bir yer olan Ihlara Vadisi’ni görebilirsiniz. Hasan Dağı’ndan çıkan lavların soğumasıyla oluşan pek çok farklı şeklin arasından Melendiz Çayı’nın yolunu bularak akması bambaşka bir güzellik yaratmış beldede. Vadide göreceğiniz mezarlar, kayalara oyulmuş yapılar ise başka bir büyüleyicilikte. 📚Çanaklarıyla ünlü #Avanos’a gidebilir, çanak yapmayı deneyebilir ve bolca fotoğraf çekebilirsiniz. 📸 @mcbilal83 🙏🏻 🏡Otel önerileri kucukoteller.com’da 👐 (Göreme, Cappadocia) https://www.instagram.com/p/B-sHfx6gjg3/?igshid=dc25jrxp06pg
1 note
·
View note
Text
Samsun'da 2 bin 300 yıllık kaya mezarları ilgi görüyor
Samsun’da 2 bin 300 yıllık kaya mezarları ilgi görüyor
SAMSUN – Bafra ilçe merkezine 26 kilometre uzaklıktaki Asarkale ve kaya mezarları, kente gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Helenistik Çağ’da inşa edilen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de tadilattan geçirilerek kullanılan Asarkale ve kaya mezarları arasında en çok ilgiyi ise kayaların oyulması ile yapılan 2 bin 300 yıllık Paflagonya dönemine ait mezarlar çekiyor.
Çok…
View On WordPress
0 notes
Photo
Tepside revani keser gibi kayaları keseceksin, 20 metreye, 20 metre, hassas kare şeklinde, ve 20 metre derinliğe kadar hafriyat yapacaksın, geometrisini de hiç bozmayacaksın, oyum oyum oyacaksın, yetmeyecek, oradan da içerilere oyup koridorlar odalar tüneller labirentler yapacaksın. 7000 yıl sonra Anadolu halkı diyecek ki gavurlardan kalma. Yahu senin deden o zamanlar gavur bile değilmiş. Çünkü gavurların bile peygamberi gelmemiş daha. Ne Apollon ne Poseidon onlar bile yok o tarihte. Ne var biliyormusun ululardan ulu 3.80 santim boyunda adamlar var Anungaki. Yarı Tanrı zannediliyorlar o sıralar. Bir de senin benim dedelerimiz olan Egegi halkı. İçinde haç buldun diye hristiyan mı zannettin. Haç 12 bin yıl önce de varmış. Bir de onların bu gün bile bizlerin sahip olamadıkları ileri teknolojileri. Sormuyorsun bile kendi kendine. Bu gün ihaleye çıksa bu işi yapabilecek şirket yok Dünya da. O derece zor bu iş. Şimdi Uzaylılar mı yapmış acaba der gibisiniz... Hep aynı kolaycılık, ya Allahın işi ya Uzaylıların. Oysa problemin daha kolay bir çözümü var düşünürseniz. O da şu. Madem 7000 yıl önce bu günkü teknolojiden ileriydi ne oldu da taş devrine dönüldü? En iyi bildiğimiz şey olmasın? Atom bombaları ile savaş mesela. Elinin tersi ile niye itiyorsun kendi malını. Niğde Gümüşler manastırı (Tanıtımı çok az, siz de paylaşarak tanıtımına katkı verebilirsiniz. ) Gümüşler Manastırı, Niğde ilinin Gümüşler kasabasında bulunur. Nigde'ye 9 km'dir. Büyük bir kaya kütlesinin içine bir yerleşim yeri yapılmış. Bu yerleşim yerinin ortasına da bu manastır yapılmıştır. Manastır, Hristiyan rahipler tarafından döneminde misyonerlik faaliyetleri için kullanılmış. Bir (avlu) giriş holü karşılıyor,birbirleri ile bağlantılı yaşam alanları,ibadet bölümleri, freskler, mezarlar,gıda, zeytinyağı, şarap yapım ve saklama üniteleri ve haberleşme için açılmış küçük çaplı telefon işlevi gören delikler bulunur. Yaşam alanları ve dehlizler oldukça etkileyicidir. Manastırda cebrail ve mikail meleklerini tasvir eden freskler de yer almaktadır.. Dünya da tek olduğu iddia edilen; "Gülümseyen Meryem Ana freski" buradadır. Ne yazık ki bir zamanlar ilgisizlikten ve cehaletten fresklerin bazıları zarar görmüştür. Müze kart geçerlidir. Bu muhteşem yere keisinlikle gidiniz. /~ Oğuz Ersöz.
7 notes
·
View notes
Photo
AYIN ŞEHRİ PETRA-ÜRDÜN
Ürdün'de yer alan Petra Antik Kenti'nin geçmişi MÖ 400 yılına dayanıyor. Petra Antik Kenti, MÖ 400 ila MS 106 yılları arasında Nebatiler'in başkenti konumundaydı. Nebatiler, Fırat ırmağından Kızıldeniz'e değin uzanan ve Suriye ile Arabistan arasındaki sınır bölgesini de kapsayan halktı. Deprem ve ekonomik sıkıntılar ortaya çıkınca, Petra ışıltısını kaybedip zaman için unutuldu.
100 kilometre alana yayılan Petra Antik Kent'in ilk yapım amacı halen sırrını korumakta. Ancak son araştırmalar Petra'daki El-Hazne altında gizli bir bölüm olduğunu, burada kral mezarlarının yer aldığını kesin bir biçimde ortaya koydu.
Petra Antik Kent'teki tiyatro, tapınak, yerleşim alanı vb gibi tüm yapılar kireç taşından oymadır. Blok kaya parçalarına oyulan tapınak, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyefler Petra Antik Kenti'nin karakteristik özellikleridir.
7 Temmuz 2007 yılında açıklanan Dünyanın Yedi Harikası listesinde Petra Antik Kenti de yer aldı. Ayrıca bu listedeki bir diğer dünya harikası Peru'daki Machu Picchu ile kardeş şehirdir. Petra Antik Kenti, ayrıca 6 Aralık 1985 yılından bu yana da UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesinde koruma altında.
Hayatta zamanın durduğu noktalar ve anlar vardır. Bütün zaman kavramlarının yok olduğu bir yer. Bazı insanlar o anın ölüm anı olduğunu söyler, bazıları ise aşkın doruklarında olduğun an olduğunu iddaa eder. Ben size o anı yaşayacağınız yeri söylüyorum.
Petra Antik Kenti...
Hiç gitmeye fırsatım olmadı. Keşke bir milyarder çıkıp bana böyle bir tatili hediye etse. Hayatımda kalbimi bıraktığım bir çok yer var. Bunlardan biri yukarıda gördüğünüz Petra Antik Kenti’dir...
2 notes
·
View notes
Text
Kaunos Kral Mezarlığı
Perslerin veya Büyük İskender’in istilası üzerine yarım kaldığı tahmin edilmekte olan en büyük mezarla birlikte izleyenleri büyüleyen altılı grup Kaya Mezarları, Kaunos’taki mezar tipleri içinde şüphesiz en önemlisidir. Tapınak cepheli bu kaya mezarı tipinin yanı sıra, yine kayaya oyulmuş “güvercin yuvası” ismiyle tanınan dikdörtgen derin Oyuk Mezarlar, Nişler ve Lahitler, yerleri özel olarak…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/frig-vadisinin-buyulu-patikalari.html
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Frig Vadisi’nin güneybatı koridorlarını keşfetmek üzere Afyonkarahisar’dayım. Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan Frig Yolu, aslında tek bir vadiden ibaret değil. Afyon-Eskişehir-Kütahya ve Ankara arasında 506 kilometrelik büyülü yollar ağının toplamından söz ediyoruz. Devasa kaya bloklarına yaptıkları kabartmalar, yazıtlar ve desenlerle insanlığa çok önemli motifler armağan eden Frigler, pek çok müzik aletinin ve çengelliiğnenin mucidi. Friglerin ünlü isimlerinden biri, hayvan masallarının efsanevi babası Ezop.
Melih Uslu
Antik Kral Yolu’nda
Afyon’un meşhur kaymağının zenginleştirdiği mükellef bir kahvaltıdan sonra doğal açık hava müzesi görünümündeki tarihi Frig Vadisi yürüyüşü için hazırım. Frigya’nın kalbi Göynüş Vadisi’ne Afyonkarahisar- Eskişehir karayolunun 36’ncı kilometresinden kuzeybatıya (sola) saptıktan sonra, yaklaşık 2 kilometrelik bir yolculukla ulaşıyoruz. Sabahın erken saatleri, güneş pırıl pırıl… Antik Kral Yolu’ndan Kibele anıtlarıyla dolu dağlık iç kesimlere uzanıp Aslantaş’ta sona erecek olan yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüz eğlenceli başlıyor. Parkurun zorluk derecesi 2 (orta). Yüksek duvarlarında Friglerin kağnı arabalarından kalma derin izlerin olduğu gibi görülebildiği dar bir kaya oluğunun içinden geçip masalsı bir vahaya açılıyoruz. Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağaralar ve peribacalarıyla dolu.
Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağara ve peribacalarıyla dolu. Fotoğrafçılar için tam bir cennet.
Büyülü coğrafya fotoğrafçılar için tam bir cennet. Burada kendimi başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyorum. Frig Yolu’nda, kayaların ve ağaç gövdelerinin üzerinde periyodik aralıklarla sıralanan kırmızı-beyaz parkur işaretlerini takip ederek ilerliyorum. Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü Frig Vadisi’ni kaplayan ve yaşları yaklaşık 14 milyon yıl olan kayalara Ana Tanrıça Kibele kültüne ait çeşitli kabartmalar işlenmiş.
Emre Gölü
Onlardan biri olan Büyük Kapıkaya Anıtı, Döğer kasabası yakınlarındaki Üçlerkayası Köyü’ne uzanan engebeli arazide karşıma çıkıyor. Yekpare bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış bir yol üstü açık hava tapınağı bu. Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiş ve ön yüzde açılan bir niş içerisine Tanrıça Kibele’nin ayakta duran kabartması yapılmış. MÖ 7’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu anıtın önünde, Kibele onuruna düzenlenen törenler için yapılmış bir sahanlık var. Kare planlı nişin içine yerleştirilen Kibele kabartması, 1990’lara kadar buradaymış.
Göl kenarındaki kafeden buz gibi ayranlar.
Maalesef defineciler çalmış. Yine de görülmeye değer. Yürüyüşümüzün devamında karşımıza çıkan şaşırtıcı kayaları, insanlara ve nesnelere benzetme oyunuyla yolumuza devam ediyoruz. Yükseklikleri yer yer 10 metreye ulaşan dik kayalar eşliğinde, rotamızın üzerindeki en görkemli Frig kaya tapınağı olan Aslankaya Anıtı’na varıyoruz. İlk bakışta sıradan bir kaya parçası gibi görünen Aslankaya, biraz dikkat edildiğinde insanı şaşırtıyor. Yan yüzeydeki devasa aslan figürü, etkileyici boyutlarda. Geometrik kabartmalarla süslü ön cephesiyle dönemin taş işlemeciliğinde ulaşılan noktayı gösteriyor. ‘A.R.O.G’ filminin çekildiği tarihi kaya yerleşimini gördükten sonra, güneşin sıcak yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı öğle saatlerinde Emre Gölü kıyısında mola veriyoruz. Doğal bir film platosunu çağrıştıran bölge, aynı zamanda akşam çadır kampı kuracağımız yerin ta kendisi. Afyon’a 50 kilometre uzaklıktaki göl, Frig Vadisi’ni keşfetmeye gelen gezginler için keyifli bir dinlenme adresi. Bölgede yapılan yatırımlarla Frig Medeniyet Bahçesi’ne dönüştürülen Emre Gölü, yeni konseptiyle alternatif turizme yelken açıyor.
Balonla gezinti de var
Gölün huzurlu kıyısındaki kır kahvesi panoramik bir seyir imkânı sunarken, Frig eserleri ve motifleri temel alınarak hazırlanan ‘Kral Midas’ adlı kayık, isteyenleri gölde gezintiye çıkarıyor. Arzu edenler sıcak hava balonuyla vadinin dev bir karınca yuvasını andıran coğrafyasını kuşbakışı izleyebiliyor. Moladan sonra Kayıhan’daki Göynüş Vadisi’nin heyecan verici köşelerinden biri olan Maltaş’a yaklaşıyoruz. Yakın zaman önceye kadar küçükbaş ve büyükbaş hayvanların dinlendirildiği bir açık hava ahırı olarak kullanıldığı için yöre halkı tarafından bu isimle adlandırılan Maltaş, Frig tarzı tipik bir tapınak cephesi aslında. Artık rotamızın finaline doğru yaklaşıyoruz. Yere saplanmış balta taşlarını anımsatan dev sivri kayalarla çevrili ilginç eskiçağ yerleşiminin yolları, vadi boyunca kayalara oyulmuş onlarca Frig eserini saklıyor. Maltaş’a yaklaşık 500 metre mesafede iki önemli Frig eseri daha bizi bekliyor. Anıtsal nitelikte iki mezar odasına sahip Yılantaş bunlardan biri. Konuklarına mitolojik hikâyeler fısıldayan karmaşık bir kaya ormanının kıyısındaki anıtın doğusunda, aynı kayalıkların devamındaysa Aslantaş var. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, karşılıklı iki heybetli aslan ve ayaklarının altında birer yavru aslan kabartmaları var. Önemli bir Frig kralının mezarı olduğu düşünülen Aslantaş’ın, MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyordu. Oysa araştırmalar, bu kaya mezarının geçmişinin çok daha eskiye uzandığını ortaya çıkarmış. Güneş batarken Kral Midas’ın sırrını kuyuya fısıldayan Frigyalı berberin “Midas’ın kulakları eşek kulakları” cümlesini tekrarlayıp bu büyülü coğrafyaya veda ediyorum. Tekrar gelmeye söz vererek…
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/frig-vadisinin-buyulu-patikalari.html
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Frig Vadisi’nin güneybatı koridorlarını keşfetmek üzere Afyonkarahisar’dayım. Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan Frig Yolu, aslında tek bir vadiden ibaret değil. Afyon-Eskişehir-Kütahya ve Ankara arasında 506 kilometrelik büyülü yollar ağının toplamından söz ediyoruz. Devasa kaya bloklarına yaptıkları kabartmalar, yazıtlar ve desenlerle insanlığa çok önemli motifler armağan eden Frigler, pek çok müzik aletinin ve çengelliiğnenin mucidi. Friglerin ünlü isimlerinden biri, hayvan masallarının efsanevi babası Ezop.
Melih Uslu
Antik Kral Yolu’nda
Afyon’un meşhur kaymağının zenginleştirdiği mükellef bir kahvaltıdan sonra doğal açık hava müzesi görünümündeki tarihi Frig Vadisi yürüyüşü için hazırım. Frigya’nın kalbi Göynüş Vadisi’ne Afyonkarahisar- Eskişehir karayolunun 36’ncı kilometresinden kuzeybatıya (sola) saptıktan sonra, yaklaşık 2 kilometrelik bir yolculukla ulaşıyoruz. Sabahın erken saatleri, güneş pırıl pırıl… Antik Kral Yolu’ndan Kibele anıtlarıyla dolu dağlık iç kesimlere uzanıp Aslantaş’ta sona erecek olan yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüz eğlenceli başlıyor. Parkurun zorluk derecesi 2 (orta). Yüksek duvarlarında Friglerin kağnı arabalarından kalma derin izlerin olduğu gibi görülebildiği dar bir kaya oluğunun içinden geçip masalsı bir vahaya açılıyoruz. Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağaralar ve peribacalarıyla dolu.
Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağara ve peribacalarıyla dolu. Fotoğrafçılar için tam bir cennet.
Büyülü coğrafya fotoğrafçılar için tam bir cennet. Burada kendimi başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyorum. Frig Yolu’nda, kayaların ve ağaç gövdelerinin üzerinde periyodik aralıklarla sıralanan kırmızı-beyaz parkur işaretlerini takip ederek ilerliyorum. Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü Frig Vadisi’ni kaplayan ve yaşları yaklaşık 14 milyon yıl olan kayalara Ana Tanrıça Kibele kültüne ait çeşitli kabartmalar işlenmiş.
Emre Gölü
Onlardan biri olan Büyük Kapıkaya Anıtı, Döğer kasabası yakınlarındaki Üçlerkayası Köyü’ne uzanan engebeli arazide karşıma çıkıyor. Yekpare bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış bir yol üstü açık hava tapınağı bu. Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiş ve ön yüzde açılan bir niş içerisine Tanrıça Kibele’nin ayakta duran kabartması yapılmış. MÖ 7’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu anıtın önünde, Kibele onuruna düzenlenen törenler için yapılmış bir sahanlık var. Kare planlı nişin içine yerleştirilen Kibele kabartması, 1990’lara kadar buradaymış.
Göl kenarındaki kafeden buz gibi ayranlar.
Maalesef defineciler çalmış. Yine de görülmeye değer. Yürüyüşümüzün devamında karşımıza çıkan şaşırtıcı kayaları, insanlara ve nesnelere benzetme oyunuyla yolumuza devam ediyoruz. Yükseklikleri yer yer 10 metreye ulaşan dik kayalar eşliğinde, rotamızın üzerindeki en görkemli Frig kaya tapınağı olan Aslankaya Anıtı’na varıyoruz. İlk bakışta sıradan bir kaya parçası gibi görünen Aslankaya, biraz dikkat edildiğinde insanı şaşırtıyor. Yan yüzeydeki devasa aslan figürü, etkileyici boyutlarda. Geometrik kabartmalarla süslü ön cephesiyle dönemin taş işlemeciliğinde ulaşılan noktayı gösteriyor. ‘A.R.O.G’ filminin çekildiği tarihi kaya yerleşimini gördükten sonra, güneşin sıcak yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı öğle saatlerinde Emre Gölü kıyısında mola veriyoruz. Doğal bir film platosunu çağrıştıran bölge, aynı zamanda akşam çadır kampı kuracağımız yerin ta kendisi. Afyon’a 50 kilometre uzaklıktaki göl, Frig Vadisi’ni keşfetmeye gelen gezginler için keyifli bir dinlenme adresi. Bölgede yapılan yatırımlarla Frig Medeniyet Bahçesi’ne dönüştürülen Emre Gölü, yeni konseptiyle alternatif turizme yelken açıyor.
Balonla gezinti de var
Gölün huzurlu kıyısındaki kır kahvesi panoramik bir seyir imkânı sunarken, Frig eserleri ve motifleri temel alınarak hazırlanan ‘Kral Midas’ adlı kayık, isteyenleri gölde gezintiye çıkarıyor. Arzu edenler sıcak hava balonuyla vadinin dev bir karınca yuvasını andıran coğrafyasını kuşbakışı izleyebiliyor. Moladan sonra Kayıhan’daki Göynüş Vadisi’nin heyecan verici köşelerinden biri olan Maltaş’a yaklaşıyoruz. Yakın zaman önceye kadar küçükbaş ve büyükbaş hayvanların dinlendirildiği bir açık hava ahırı olarak kullanıldığı için yöre halkı tarafından bu isimle adlandırılan Maltaş, Frig tarzı tipik bir tapınak cephesi aslında. Artık rotamızın finaline doğru yaklaşıyoruz. Yere saplanmış balta taşlarını anımsatan dev sivri kayalarla çevrili ilginç eskiçağ yerleşiminin yolları, vadi boyunca kayalara oyulmuş onlarca Frig eserini saklıyor. Maltaş’a yaklaşık 500 metre mesafede iki önemli Frig eseri daha bizi bekliyor. Anıtsal nitelikte iki mezar odasına sahip Yılantaş bunlardan biri. Konuklarına mitolojik hikâyeler fısıldayan karmaşık bir kaya ormanının kıyısındaki anıtın doğusunda, aynı kayalıkların devamındaysa Aslantaş var. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, karşılıklı iki heybetli aslan ve ayaklarının altında birer yavru aslan kabartmaları var. Önemli bir Frig kralının mezarı olduğu düşünülen Aslantaş’ın, MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyordu. Oysa araştırmalar, bu kaya mezarının geçmişinin çok daha eskiye uzandığını ortaya çıkarmış. Güneş batarken Kral Midas’ın sırrını kuyuya fısıldayan Frigyalı berberin “Midas’ın kulakları eşek kulakları” cümlesini tekrarlayıp bu büyülü coğrafyaya veda ediyorum. Tekrar gelmeye söz vererek…
0 notes
Text
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları - Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/frig-vadisinin-buyulu-patikalari.html
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Frig Vadisi’nin güneybatı koridorlarını keşfetmek üzere Afyonkarahisar’dayım. Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan Frig Yolu, aslında tek bir vadiden ibaret değil. Afyon-Eskişehir-Kütahya ve Ankara arasında 506 kilometrelik büyülü yollar ağının toplamından söz ediyoruz. Devasa kaya bloklarına yaptıkları kabartmalar, yazıtlar ve desenlerle insanlığa çok önemli motifler armağan eden Frigler, pek çok müzik aletinin ve çengelliiğnenin mucidi. Friglerin ünlü isimlerinden biri, hayvan masallarının efsanevi babası Ezop.
Melih Uslu
Antik Kral Yolu’nda
Afyon’un meşhur kaymağının zenginleştirdiği mükellef bir kahvaltıdan sonra doğal açık hava müzesi görünümündeki tarihi Frig Vadisi yürüyüşü için hazırım. Frigya’nın kalbi Göynüş Vadisi’ne Afyonkarahisar- Eskişehir karayolunun 36’ncı kilometresinden kuzeybatıya (sola) saptıktan sonra, yaklaşık 2 kilometrelik bir yolculukla ulaşıyoruz. Sabahın erken saatleri, güneş pırıl pırıl… Antik Kral Yolu’ndan Kibele anıtlarıyla dolu dağlık iç kesimlere uzanıp Aslantaş’ta sona erecek olan yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüz eğlenceli başlıyor. Parkurun zorluk derecesi 2 (orta). Yüksek duvarlarında Friglerin kağnı arabalarından kalma derin izlerin olduğu gibi görülebildiği dar bir kaya oluğunun içinden geçip masalsı bir vahaya açılıyoruz. Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağaralar ve peribacalarıyla dolu.
Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağara ve peribacalarıyla dolu. Fotoğrafçılar için tam bir cennet.
Büyülü coğrafya fotoğrafçılar için tam bir cennet. Burada kendimi başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyorum. Frig Yolu’nda, kayaların ve ağaç gövdelerinin üzerinde periyodik aralıklarla sıralanan kırmızı-beyaz parkur işaretlerini takip ederek ilerliyorum. Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü Frig Vadisi’ni kaplayan ve yaşları yaklaşık 14 milyon yıl olan kayalara Ana Tanrıça Kibele kültüne ait çeşitli kabartmalar işlenmiş.
Emre Gölü
Onlardan biri olan Büyük Kapıkaya Anıtı, Döğer kasabası yakınlarındaki Üçlerkayası Köyü’ne uzanan engebeli arazide karşıma çıkıyor. Yekpare bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış bir yol üstü açık hava tapınağı bu. Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiş ve ön yüzde açılan bir niş içerisine Tanrıça Kibele’nin ayakta duran kabartması yapılmış. MÖ 7’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu anıtın önünde, Kibele onuruna düzenlenen törenler için yapılmış bir sahanlık var. Kare planlı nişin içine yerleştirilen Kibele kabartması, 1990’lara kadar buradaymış.
Göl kenarındaki kafeden buz gibi ayranlar.
Maalesef defineciler çalmış. Yine de görülmeye değer. Yürüyüşümüzün devamında karşımıza çıkan şaşırtıcı kayaları, insanlara ve nesnelere benzetme oyunuyla yolumuza devam ediyoruz. Yükseklikleri yer yer 10 metreye ulaşan dik kayalar eşliğinde, rotamızın üzerindeki en görkemli Frig kaya tapınağı olan Aslankaya Anıtı’na varıyoruz. İlk bakışta sıradan bir kaya parçası gibi görünen Aslankaya, biraz dikkat edildiğinde insanı şaşırtıyor. Yan yüzeydeki devasa aslan figürü, etkileyici boyutlarda. Geometrik kabartmalarla süslü ön cephesiyle dönemin taş işlemeciliğinde ulaşılan noktayı gösteriyor. ‘A.R.O.G’ filminin çekildiği tarihi kaya yerleşimini gördükten sonra, güneşin sıcak yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı öğle saatlerinde Emre Gölü kıyısında mola veriyoruz. Doğal bir film platosunu çağrıştıran bölge, aynı zamanda akşam çadır kampı kuracağımız yerin ta kendisi. Afyon’a 50 kilometre uzaklıktaki göl, Frig Vadisi’ni keşfetmeye gelen gezginler için keyifli bir dinlenme adresi. Bölgede yapılan yatırımlarla Frig Medeniyet Bahçesi’ne dönüştürülen Emre Gölü, yeni konseptiyle alternatif turizme yelken açıyor.
Balonla gezinti de var
Gölün huzurlu kıyısındaki kır kahvesi panoramik bir seyir imkânı sunarken, Frig eserleri ve motifleri temel alınarak hazırlanan ‘Kral Midas’ adlı kayık, isteyenleri gölde gezintiye çıkarıyor. Arzu edenler sıcak hava balonuyla vadinin dev bir karınca yuvasını andıran coğrafyasını kuşbakışı izleyebiliyor. Moladan sonra Kayıhan’daki Göynüş Vadisi’nin heyecan verici köşelerinden biri olan Maltaş’a yaklaşıyoruz. Yakın zaman önceye kadar küçükbaş ve büyükbaş hayvanların dinlendirildiği bir açık hava ahırı olarak kullanıldığı için yöre halkı tarafından bu isimle adlandırılan Maltaş, Frig tarzı tipik bir tapınak cephesi aslında. Artık rotamızın finaline doğru yaklaşıyoruz. Yere saplanmış balta taşlarını anımsatan dev sivri kayalarla çevrili ilginç eskiçağ yerleşiminin yolları, vadi boyunca kayalara oyulmuş onlarca Frig eserini saklıyor. Maltaş’a yaklaşık 500 metre mesafede iki önemli Frig eseri daha bizi bekliyor. Anıtsal nitelikte iki mezar odasına sahip Yılantaş bunlardan biri. Konuklarına mitolojik hikâyeler fısıldayan karmaşık bir kaya ormanının kıyısındaki anıtın doğusunda, aynı kayalıkların devamındaysa Aslantaş var. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, karşılıklı iki heybetli aslan ve ayaklarının altında birer yavru aslan kabartmaları var. Önemli bir Frig kralının mezarı olduğu düşünülen Aslantaş’ın, MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyordu. Oysa araştırmalar, bu kaya mezarının geçmişinin çok daha eskiye uzandığını ortaya çıkarmış. Güneş batarken Kral Midas’ın sırrını kuyuya fısıldayan Frigyalı berberin “Midas’ın kulakları eşek kulakları” cümlesini tekrarlayıp bu büyülü coğrafyaya veda ediyorum. Tekrar gelmeye söz vererek…
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/frig-vadisinin-buyulu-patikalari.html
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Frig Vadisi’nin güneybatı koridorlarını keşfetmek üzere Afyonkarahisar’dayım. Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan Frig Yolu, aslında tek bir vadiden ibaret değil. Afyon-Eskişehir-Kütahya ve Ankara arasında 506 kilometrelik büyülü yollar ağının toplamından söz ediyoruz. Devasa kaya bloklarına yaptıkları kabartmalar, yazıtlar ve desenlerle insanlığa çok önemli motifler armağan eden Frigler, pek çok müzik aletinin ve çengelliiğnenin mucidi. Friglerin ünlü isimlerinden biri, hayvan masallarının efsanevi babası Ezop.
Melih Uslu
Antik Kral Yolu’nda
Afyon’un meşhur kaymağının zenginleştirdiği mükellef bir kahvaltıdan sonra doğal açık hava müzesi görünümündeki tarihi Frig Vadisi yürüyüşü için hazırım. Frigya’nın kalbi Göynüş Vadisi’ne Afyonkarahisar- Eskişehir karayolunun 36’ncı kilometresinden kuzeybatıya (sola) saptıktan sonra, yaklaşık 2 kilometrelik bir yolculukla ulaşıyoruz. Sabahın erken saatleri, güneş pırıl pırıl… Antik Kral Yolu’ndan Kibele anıtlarıyla dolu dağlık iç kesimlere uzanıp Aslantaş’ta sona erecek olan yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüz eğlenceli başlıyor. Parkurun zorluk derecesi 2 (orta). Yüksek duvarlarında Friglerin kağnı arabalarından kalma derin izlerin olduğu gibi görülebildiği dar bir kaya oluğunun içinden geçip masalsı bir vahaya açılıyoruz. Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağaralar ve peribacalarıyla dolu.
Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağara ve peribacalarıyla dolu. Fotoğrafçılar için tam bir cennet.
Büyülü coğrafya fotoğrafçılar için tam bir cennet. Burada kendimi başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyorum. Frig Yolu’nda, kayaların ve ağaç gövdelerinin üzerinde periyodik aralıklarla sıralanan kırmızı-beyaz parkur işaretlerini takip ederek ilerliyorum. Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü Frig Vadisi’ni kaplayan ve yaşları yaklaşık 14 milyon yıl olan kayalara Ana Tanrıça Kibele kültüne ait çeşitli kabartmalar işlenmiş.
Emre Gölü
Onlardan biri olan Büyük Kapıkaya Anıtı, Döğer kasabası yakınlarındaki Üçlerkayası Köyü’ne uzanan engebeli arazide karşıma çıkıyor. Yekpare bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış bir yol üstü açık hava tapınağı bu. Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiş ve ön yüzde açılan bir niş içerisine Tanrıça Kibele’nin ayakta duran kabartması yapılmış. MÖ 7’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu anıtın önünde, Kibele onuruna düzenlenen törenler için yapılmış bir sahanlık var. Kare planlı nişin içine yerleştirilen Kibele kabartması, 1990’lara kadar buradaymış.
Göl kenarındaki kafeden buz gibi ayranlar.
Maalesef defineciler çalmış. Yine de görülmeye değer. Yürüyüşümüzün devamında karşımıza çıkan şaşırtıcı kayaları, insanlara ve nesnelere benzetme oyunuyla yolumuza devam ediyoruz. Yükseklikleri yer yer 10 metreye ulaşan dik kayalar eşliğinde, rotamızın üzerindeki en görkemli Frig kaya tapınağı olan Aslankaya Anıtı’na varıyoruz. İlk bakışta sıradan bir kaya parçası gibi görünen Aslankaya, biraz dikkat edildiğinde insanı şaşırtıyor. Yan yüzeydeki devasa aslan figürü, etkileyici boyutlarda. Geometrik kabartmalarla süslü ön cephesiyle dönemin taş işlemeciliğinde ulaşılan noktayı gösteriyor. ‘A.R.O.G’ filminin çekildiği tarihi kaya yerleşimini gördükten sonra, güneşin sıcak yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı öğle saatlerinde Emre Gölü kıyısında mola veriyoruz. Doğal bir film platosunu çağrıştıran bölge, aynı zamanda akşam çadır kampı kuracağımız yerin ta kendisi. Afyon’a 50 kilometre uzaklıktaki göl, Frig Vadisi’ni keşfetmeye gelen gezginler için keyifli bir dinlenme adresi. Bölgede yapılan yatırımlarla Frig Medeniyet Bahçesi’ne dönüştürülen Emre Gölü, yeni konseptiyle alternatif turizme yelken açıyor.
Balonla gezinti de var
Gölün huzurlu kıyısındaki kır kahvesi panoramik bir seyir imkânı sunarken, Frig eserleri ve motifleri temel alınarak hazırlanan ‘Kral Midas’ adlı kayık, isteyenleri gölde gezintiye çıkarıyor. Arzu edenler sıcak hava balonuyla vadinin dev bir karınca yuvasını andıran coğrafyasını kuşbakışı izleyebiliyor. Moladan sonra Kayıhan’daki Göynüş Vadisi’nin heyecan verici köşelerinden biri olan Maltaş’a yaklaşıyoruz. Yakın zaman önceye kadar küçükbaş ve büyükbaş hayvanların dinlendirildiği bir açık hava ahırı olarak kullanıldığı için yöre halkı tarafından bu isimle adlandırılan Maltaş, Frig tarzı tipik bir tapınak cephesi aslında. Artık rotamızın finaline doğru yaklaşıyoruz. Yere saplanmış balta taşlarını anımsatan dev sivri kayalarla çevrili ilginç eskiçağ yerleşiminin yolları, vadi boyunca kayalara oyulmuş onlarca Frig eserini saklıyor. Maltaş’a yaklaşık 500 metre mesafede iki önemli Frig eseri daha bizi bekliyor. Anıtsal nitelikte iki mezar odasına sahip Yılantaş bunlardan biri. Konuklarına mitolojik hikâyeler fısıldayan karmaşık bir kaya ormanının kıyısındaki anıtın doğusunda, aynı kayalıkların devamındaysa Aslantaş var. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, karşılıklı iki heybetli aslan ve ayaklarının altında birer yavru aslan kabartmaları var. Önemli bir Frig kralının mezarı olduğu düşünülen Aslantaş’ın, MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyordu. Oysa araştırmalar, bu kaya mezarının geçmişinin çok daha eskiye uzandığını ortaya çıkarmış. Güneş batarken Kral Midas’ın sırrını kuyuya fısıldayan Frigyalı berberin “Midas’ın kulakları eşek kulakları” cümlesini tekrarlayıp bu büyülü coğrafyaya veda ediyorum. Tekrar gelmeye söz vererek…
0 notes
Text
New Post has been published on Lutars Turizm
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/frig-vadisinin-buyulu-patikalari.html
Frig Vadisi’nin büyülü patikaları
UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ndeki Frig Vadisi’nin güneybatı koridorlarını keşfetmek üzere Afyonkarahisar’dayım. Türkiye’deki en gözde kültür rotalarından biri olan Frig Yolu, aslında tek bir vadiden ibaret değil. Afyon-Eskişehir-Kütahya ve Ankara arasında 506 kilometrelik büyülü yollar ağının toplamından söz ediyoruz. Devasa kaya bloklarına yaptıkları kabartmalar, yazıtlar ve desenlerle insanlığa çok önemli motifler armağan eden Frigler, pek çok müzik aletinin ve çengelliiğnenin mucidi. Friglerin ünlü isimlerinden biri, hayvan masallarının efsanevi babası Ezop.
Melih Uslu
Antik Kral Yolu’nda
Afyon’un meşhur kaymağının zenginleştirdiği mükellef bir kahvaltıdan sonra doğal açık hava müzesi görünümündeki tarihi Frig Vadisi yürüyüşü için hazırım. Frigya’nın kalbi Göynüş Vadisi’ne Afyonkarahisar- Eskişehir karayolunun 36’ncı kilometresinden kuzeybatıya (sola) saptıktan sonra, yaklaşık 2 kilometrelik bir yolculukla ulaşıyoruz. Sabahın erken saatleri, güneş pırıl pırıl… Antik Kral Yolu’ndan Kibele anıtlarıyla dolu dağlık iç kesimlere uzanıp Aslantaş’ta sona erecek olan yaklaşık 12 kilometrelik yürüyüşümüz eğlenceli başlıyor. Parkurun zorluk derecesi 2 (orta). Yüksek duvarlarında Friglerin kağnı arabalarından kalma derin izlerin olduğu gibi görülebildiği dar bir kaya oluğunun içinden geçip masalsı bir vahaya açılıyoruz. Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağaralar ve peribacalarıyla dolu.
Vadi, kol gücüyle oyulmuş yerleşim alanları, kaya kiliseleri, mezarlar, tapınaklar, irili ufaklı mağara ve peribacalarıyla dolu. Fotoğrafçılar için tam bir cennet.
Büyülü coğrafya fotoğrafçılar için tam bir cennet. Burada kendimi başka bir gezegene gelmiş gibi hissediyorum. Frig Yolu’nda, kayaların ve ağaç gövdelerinin üzerinde periyodik aralıklarla sıralanan kırmızı-beyaz parkur işaretlerini takip ederek ilerliyorum. Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülü Frig Vadisi’ni kaplayan ve yaşları yaklaşık 14 milyon yıl olan kayalara Ana Tanrıça Kibele kültüne ait çeşitli kabartmalar işlenmiş.
Emre Gölü
Onlardan biri olan Büyük Kapıkaya Anıtı, Döğer kasabası yakınlarındaki Üçlerkayası Köyü’ne uzanan engebeli arazide karşıma çıkıyor. Yekpare bir kaya parçasının batı yüzü kesilerek yapılmış bir yol üstü açık hava tapınağı bu. Kayanın yapısı gevşek olduğu için üstteki üçgen çatı bölümü erimiş ve ön yüzde açılan bir niş içerisine Tanrıça Kibele’nin ayakta duran kabartması yapılmış. MÖ 7’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu anıtın önünde, Kibele onuruna düzenlenen törenler için yapılmış bir sahanlık var. Kare planlı nişin içine yerleştirilen Kibele kabartması, 1990’lara kadar buradaymış.
Göl kenarındaki kafeden buz gibi ayranlar.
Maalesef defineciler çalmış. Yine de görülmeye değer. Yürüyüşümüzün devamında karşımıza çıkan şaşırtıcı kayaları, insanlara ve nesnelere benzetme oyunuyla yolumuza devam ediyoruz. Yükseklikleri yer yer 10 metreye ulaşan dik kayalar eşliğinde, rotamızın üzerindeki en görkemli Frig kaya tapınağı olan Aslankaya Anıtı’na varıyoruz. İlk bakışta sıradan bir kaya parçası gibi görünen Aslankaya, biraz dikkat edildiğinde insanı şaşırtıyor. Yan yüzeydeki devasa aslan figürü, etkileyici boyutlarda. Geometrik kabartmalarla süslü ön cephesiyle dönemin taş işlemeciliğinde ulaşılan noktayı gösteriyor. ‘A.R.O.G’ filminin çekildiği tarihi kaya yerleşimini gördükten sonra, güneşin sıcak yüzünü iyiden iyiye göstermeye başladığı öğle saatlerinde Emre Gölü kıyısında mola veriyoruz. Doğal bir film platosunu çağrıştıran bölge, aynı zamanda akşam çadır kampı kuracağımız yerin ta kendisi. Afyon’a 50 kilometre uzaklıktaki göl, Frig Vadisi’ni keşfetmeye gelen gezginler için keyifli bir dinlenme adresi. Bölgede yapılan yatırımlarla Frig Medeniyet Bahçesi’ne dönüştürülen Emre Gölü, yeni konseptiyle alternatif turizme yelken açıyor.
Balonla gezinti de var
Gölün huzurlu kıyısındaki kır kahvesi panoramik bir seyir imkânı sunarken, Frig eserleri ve motifleri temel alınarak hazırlanan ‘Kral Midas’ adlı kayık, isteyenleri gölde gezintiye çıkarıyor. Arzu edenler sıcak hava balonuyla vadinin dev bir karınca yuvasını andıran coğrafyasını kuşbakışı izleyebiliyor. Moladan sonra Kayıhan’daki Göynüş Vadisi’nin heyecan verici köşelerinden biri olan Maltaş’a yaklaşıyoruz. Yakın zaman önceye kadar küçükbaş ve büyükbaş hayvanların dinlendirildiği bir açık hava ahırı olarak kullanıldığı için yöre halkı tarafından bu isimle adlandırılan Maltaş, Frig tarzı tipik bir tapınak cephesi aslında. Artık rotamızın finaline doğru yaklaşıyoruz. Yere saplanmış balta taşlarını anımsatan dev sivri kayalarla çevrili ilginç eskiçağ yerleşiminin yolları, vadi boyunca kayalara oyulmuş onlarca Frig eserini saklıyor. Maltaş’a yaklaşık 500 metre mesafede iki önemli Frig eseri daha bizi bekliyor. Anıtsal nitelikte iki mezar odasına sahip Yılantaş bunlardan biri. Konuklarına mitolojik hikâyeler fısıldayan karmaşık bir kaya ormanının kıyısındaki anıtın doğusunda, aynı kayalıkların devamındaysa Aslantaş var. Kapı boşluğunun her iki yanında ayağa kalkmış, karşılıklı iki heybetli aslan ve ayaklarının altında birer yavru aslan kabartmaları var. Önemli bir Frig kralının mezarı olduğu düşünülen Aslantaş’ın, MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyordu. Oysa araştırmalar, bu kaya mezarının geçmişinin çok daha eskiye uzandığını ortaya çıkarmış. Güneş batarken Kral Midas’ın sırrını kuyuya fısıldayan Frigyalı berberin “Midas’ın kulakları eşek kulakları” cümlesini tekrarlayıp bu büyülü coğrafyaya veda ediyorum. Tekrar gelmeye söz vererek…
0 notes