#kamulaştırma nedir
Explore tagged Tumblr posts
Text
Haksız İşgal Davası
Haksız işgal davası, bir mal veya hakın haksız ve kötü niyetli bir şekilde kullanılması durumunu ifade eder. Bu, taşınır veya taşınmaz bir malın kullanılması, haksız bir şekilde bir şeyin kullanılmasını içerir. Örneğin, paylaşılabilir mülklerde ortakların haklarına tecavüz edilmesi, kiralanan bir mülkün terkedilmemesi gibi durumlar haksız işgal davasına örnek olabilir. Bu tür davalar, genellikle mal sahibinin kullanım hakkını korumak ve haksız işgali önlemek için başvurulan hukuki yollar arasında yer alır.
Haksız İşgale Örnek Teşkil Edebilecek Durumlar Nelerdir?
Haksız işgale örnek teşkil edebilecek durumlar şunlardır:
Paylaşılan bir mülkte bir ortağın haklarına tecavüz etmek,
Komşu mülklerde sınırların aşılması,
İnşaat sözleşmesinde anlaşmaya aykırı davranmak,
Devlet tarafından kamulaştırma olmadan yapı yapılması gibi.
Bu örnekler, haksız işgalin çeşitli formlarını temsil eder ve günlük yaşamda karşılaşılabilecek durumları kapsar.
Taşınmazlarda Haksız İşgalin Kaldırılmasında İdari Başvuru Yolu
Haksız işgal davalarında, taşınmaz mala yapılan tecavüzün önlenmesi için idari başvuru yapılabilir. Bu, taşınmazın zilyetinin veya zilyetlerinden birinin yetkili makamlara başvurması gerektiği anlamına gelir. Yetkililer, tecavüzün yapıldığını öğrendiklerinde belirli bir süre içinde idari makamlara başvurmalıdır. Ancak, bu süre taşınmaz kamu malı ise veya genel kamu yararına aitse aranmaz.
İdari makamların aldığı kararlar, idari yargı yolu açık olmak üzere kesindir. Ancak, kararda hata bulunması durumunda düzeltilmesi için başvurulabilir. Ayrıca, taşınmaz üzerinde hak iddia edenler için adli yargı yolu da açıktır ve bu husus idari kararlarda belirtilmelidir.
Haksız işgal davalarında, idari başvurunun yanı sıra adli yargı yoluna da başvurulabilir. Bu, tecavüzün önlenmesi ve zararın giderilmesi için bir dava açılmasını içerir.
Müdahalenin Men’i Davası Nedir?
Müdahalenin men’i davası, mülkiyet hakkına haksız müdahalenin sonlandırılması için açılan bir davadır. Burada, dava konusu hak, taşınır veya taşınmaz bir mal, bir hak veya herhangi bir şey olabilir. Müdahalenin men’i davası, haksız işgali önlemek ve mülkiyet hakkının korunmasını sağlamak amacıyla başvurulan hukuki bir yoldur.
Haksız işgal davası, ecrimisil davası ve müdahalenin meni davası gibi konularda çok daha fazla içerik sunduğumuz makalemize https://www.pilc.law/tr/haksiz-isgal-davasi-ecrimisil-davasi/ adresinden ulaşabilirsiniz.
2 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/b85171f7160b1178dd3a03a736d9ae07/7abf80365ce97b60-4e/s540x810/ed678c32f6c720483ad77ac7566f5e60ef8866fc.jpg)
🗣️ Felaketlerin Kaynağı Özel Mülkiyet
Toprağa, taşınmaz mülklere tapu dağıtmak uygarlığın ve çağdaş olmanın değil özel mülkiyet ve dolayısıyla miras yoluyla vahşi sömürgeye kaynak aktarmanın bir aracı olarak felaketlerin yaşanmasının başlangıç noktasıdır.
Çok yakın zamanda Kahramanmaraş ve civar on bir ilde çok yıkıcı bir deprem bize özel mülkiyet ile insanların üzerine yıkılanın bina olmadığını asıl insanların altında kalarak yaşamını yitirdiği gerçeğin ihmal, sömürü, hile, hırsızlık, rant, tefecilik ve doyumsuzluk olduğunu ortaya çıkardı.
Hırs doyumsuzdur. Hırsı artıran her yöntem ahlaksızlaştırır insanı.
İtibar görmenin ve saygınlığın maddi zenginlikten geçtiği inancı insanlığın en büyük utancı olmalıdır.
Dünyada geçici olanların kalıcıymış gibi tapu vb araçlarla toprak ve mülk sahipliği doğru olmadığı gibi ahlaklı bir tutum da değildir. İnsanları birbirlerine karşı güç savaşına sokacağı için böyle bir toplumda ve ailelerde huzur ve mutluluğun yaşama şansı yoktur.
Bize kalmayacak dünya için bizden sonrakilere kalacak günahlar biriktiriyoruz.
Özel mülkiyet ve mirasın sömürgeye çıkar sağlamak amacıyla üretilmiş bir dayatma olduğunu insanlar arasında bu tür bir mülk sahibi ve zengin olma yarışı bu sömürgeyi ayakta tutan araç olduğunu son yıllarda konuşmaya başladık.
Toprak reformu ile bütün toprakların ve gayrimenkullerin halkın adına devletin kullanım hakkının eşit ve adil bir şekilde halkın olması gerektiği kaçınılmaz bir durumdur. Aksi takdirde dünyada yaşam insan yüzünden son bulacaktır.
Biz görmesek bile bir gün bu gerçekleşecek.
Atatürk'ün ömrü yetmedi eğer yetseydi toprak reformu ile bu aşılabilseydi toprak ağalığı ortadan kalmadan yanına bu yolla para ağalığı eklenemezdi.
Bizim yarım kalan bu devrimi toprak ve mülkiyet reformu ile tamamlamak gibi bir görevimiz var.
İlk işimizde toprak reformu ile toprak ağalığına, özel mülkiyet ve mirasa son vermek, kamulaştırma ile para ağalığına son vermek olmalıdır.
Toprak ağalığına son vermemek özel mülk sahibi olma iştahını canlı tutarak sömürgeci ve tefeci bankalara kaynak aktarmak demektir. Para ağalığının halka ve devlete karşı tehdide dönüşme sebebi budur.
Sosyal devlet halkını bu tür soygunlara karşı koruyan devlettir.
Bu fikir, bu soygundan nemalananların işine gelmediği için bugün rağbet görmüyor olabilir.
Doğru fikirler hiçbir zaman ölmez.
Bakın bir asır önce söylenmiş bir fikir bir asır sonra sahip bulabiliyor. Yarın bunu gerçekleştirecek birinin çıkmayacağı anlamına gelmiyor.
Bazen insanlığı kendi yararına bir adım atmak, cesurca herkesi ilk başta korkutan bir fikri ortaya koymak, tartışmaya açmak kurtarabilir.
John Fire Lame Deer bir sözünde diyor ki;
✓ Özel mülkiyete çok büyük önem verecek kadar uygarlaşmamıştık. Para nedir bilmiyorduk. Bu yüzden bir insanın değeri serveti ile ölçülmezdi. Yazılı hiçbir yasamız, dolayısıyla avukatlarımız ve politikacılarımız da yoktu. Bu yüzden birbirimizi aldatmak ve kazıklamak durumunda kalmazdık.
John Fire Lame Deer sadece özel mülkiyet, yasalar, hukuk ve politikacılardan şikayetçi değildi.
✓ Beyaz kardeşlerimiz bizi uygarlaştırmak için gelmeden önce, hiç hapishanemiz yoktu. Bu yüzden aramızdan serseri de çıkmazdı.
Hapishane yoksa serseri de yoktur. Kapılarımızın kilidi de olmazdı bu yüzden, hırsızlar da bulunmazdı.
Bilmem ki, sömürgeci beyaz adamın uygar bir toplum için son derece gerekli olduğunu söylediği bu temel şeyler olmadan binlerce yıl hayatta kalmayı biz nasıl başarabildik?
Bugün şu şekilde bir soru sormak gerekir; vahşi sömürgenin bu acımasız tutumuna biz bugüne kadar nasıl dayanabildik?
Bugün ki hukuk ve adalet anlayışı sömürgecilerin çıkarını sömürülenlere karşı devlet ve yasalar aracılığıyla korumak üzerine tasarlanmış bir düzenektir.
Burada bir asır sonra olsa bile Jean Jacques Rousseaau'ya kulak vermekte yarar var.
Bir sözünde diyor ki;
✓ Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip burası benimdir diyen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara; sakın dinlemeyin bu sahtekarı, meyveler herkesindir, toprak hiç kimsenin değildir bunu unutursanız mahvolursunuz diye haykırsaydı işte o adam insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan nice cinayetlerden kurtaracaktı.
Jean Jacques Rousseaau'ya bir konuda katılmam mümkün değil. Özel mülkiyet uygarlığın başlangıç noktası değil vahşi sömürgenin yöntem değiştirme çabasıdır.
Bundan otuz yıl önce ülkemizde hazine arazileri üzerine ev yapan insanlara gidip bize oy verir bizi iktidar yaparsanız bu evlerin tapusunu size vereceğiz diye insanları aldatanlar ülkemizde iktidar olmakla kalmadı.
İmara uygun olmayan yapılara imar barışı yasası ile para toplayıp tapu karşılığı oy alıp insanların depremde o yapıların altında can vermelerine sebep olanlar bugün hala ülkeyi yönetmeye devam ediyorlar.
Aynı yöntemler ile inşaat yapacaklarının sözünü vererek yeniden destek isteyip destek görmüş olmalarını izah edebilmek bu yazının konusu değil.
Demografik yapı değişikliğinin yapılmasına yönelik niyetin bir aracı olarak yabancıya mülk satışı yasası devreye alındı.
Oysa topraklar, mülkler, maden ruhsatları halk yararına devletin olması gerekir. Hiç bir kimsenin özel mülkü olmamalıdır. Mülkler herkesin eşit ve adil bir şekilde kullanımına verilmelidir.
Bu yolla yabancıya toprak, mülk maden ruhsatları ve yurttaşlık satışı son bulacak.
Tefeci bankalar özel mülk satışını finanse etmek aracılığıyla kendilerine kaynak aktarmaktan mahrum kalacak ve halk yaşam boyu bankalara borç ödemek zorunda kalmayacak.
Sömürge her gittiği yere demokrasi, özgürlük, hak ve hukuk vaadi ile gitti. Gittiği her yerde de insanlık bunca tecrübeye rağmen onlara kandı/kanmaya da devam ediyor.
Tefeciden temiz para buldum diyen birini Cumhurbaşkanı adayı yaptılar!
Ülkemiz sandık ile yeni bir tezgaha daha düşürülmek üzereyken yazıldı bu yazı.
Ülkeyi yönetmeye talip hiçbir siyasi partinin gündeminde kamulaştırmalar, toprak, mülk, maden ruhsatları ve yurttaşlık satışı yasası iptali ve reformu yok. Çünkü tüm siyasi partiler vahşi sömürgenin şövalyelerine teslim edilmiş medya ile halk onlara güç vermeleri konusunda hipnoz ediliyor.
] Önder KARAÇAY [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#özel mülkiyet#kamulaştırma#toprak ve mülk reformu
3 notes
·
View notes
Text
İmar Hakkı Aktarımı nedir? Bakanlık yanıtladı
https://pazaryerigundem.com/haber/195224/imar-hakki-aktarimi-nedir-bakanlik-yanitladi/
İmar Hakkı Aktarımı nedir? Bakanlık yanıtladı
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/2675d8e167b3bd4cc6f65f557539b22b/ae3af4ef723a0e0a-a6/s640x960/0e0465dca045189c7edec3fd5cc2ed8a37297945.jpg)
Parsellerinin tamamı ya da bir kısmı kamu hizmet alanı içinde kalan vatandaşların mağduriyetini giderecek, imar hakkını kazanmasını sağlayacak “İmar Hakkı Aktarımı” ne getiriyor? İşte yanıtı…
ANKARA (İGFA) – Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, merak edilen soruları yanıtladı. İmar Hakkı aktarımı nedir, hangi arsaları kapsar?
HANGİ ARSALARI KAPSAYACAK?
İmar planları içinde 2019 yılı öncesinde (okul, hastane, belediye hizmet alanı, resmi kurum alanı gibi) kamu hizmet alanlarına ayrılan ancak uzun yıllar vatandaş mülkiyetlerindeki kamulaştırılamamış parselleri kapsar.
İMAR HAKKI AKTARIMI İLE VATANDAŞ NE KAZANACAK?
Vatandaşlara parsellerinin tamamının ya da bir kısmının kamu hizmet alanları içinde kalması sebebiyle, yapılaşma hakkının verilememesinden kaynaklanan hukuki anlaşmazlıkları giderilecek, mağduriyetlerinin önüne geçilecek.
VATANDAŞIN MÜLKİYETİ İSTEMEDEN EL Mİ DEĞİŞTİRECEK?
Vatandaşın mülkiyetine el konması söz konusu değil aksine imar hakkı aktarımı ile vatandaşların kullanamadığı parseline/ hissesine karşılık gelen imar haklarının imar planı kararı ile belirlenen başka bir alanda kullanılması sağlanacak. Böylece bir taraftan vatandaş imar hakkına kavuşurken bir taraftan da kamuya yeni hizmet alanları kazandırılacak. Yapılacak tüm işlemler kamu ve toplum yararına yürütülecek.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/2675d8e167b3bd4cc6f65f557539b22b/ae3af4ef723a0e0a-a6/s640x960/0e0465dca045189c7edec3fd5cc2ed8a37297945.jpg)
DEVLET VE VATANDAŞA UZLAŞMA YOLU SUNULACAK
Kamu kurumları ve yerel yönetimler ile vatandaşların arasındaki hukuki anlaşmazlıklar bu sayede her iki tarafa da mali yük getirmeden çözülebilecek.
HAK AKTARIMI NASIL YAPILACAK?
Vatandaşların verilemeyen imar haklarının değeri tespit edilecek, bu değere karşılık gelen hakları, imar planı kararıyla belirlenen alanlara aktarılacak.
BEDEL TESPİTİ NASIL OLACAK?
Tüm işlemler Kamulaştırma Kanunu göre Sermaye Piyasası Kurulunca lisans almış bağımsız değerleme kuruluşlarınca gayrimenkul değerleme esasları doğrultusunda tesis edilecek. Vatandaş asla mağdur edilmeyecek.
SÜREÇ DEVLET GÜVENCESİNDE OLACAK
İmar Hakkı Aktarımı iş ve işlem süreçleri yetki alanları dahilinde imar planı onaylamaya yetkili Bakanlık ve Yerel Yönetimler tarafından yürütülecek.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/e561fca42772f0087194d3ee4e3f705e/ae3af4ef723a0e0a-20/s540x810/1c8f120bdb93ea962fe16f98cbe3b6c39a98d9a2.webp)
0 notes
Text
ELAZIĞ BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI SİZE SORUYORUZ..
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/afdc0b1c3cdc5db22730693f2390b496/7a7d86298cf9578f-a5/s540x810/f4733475da21a5101ca3dd5b4168c814df294ffa.jpg)
24 Ocak depreminin üzerinden 4 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen çözüm bekleyen sorunlara ilişkin önerileri nelerdir? - Depremden zarar gören konutların durumu nedir? Ne zaman tamamlanacak? - Depremden etkilenen işletmeler için neler yapılacak? - Kentsel dönüşüm kapsamında hangi çalışmalar yapılacak? - Depremden sonra yapılan yeni binaların depreme dayanıklılığı nasıl kontrol edilecek? Şehrin doğu mahallelerinde nasıl bir yerinde dönüşüm yapacaklar? - Yerinde dönüşüm mü yoksa taşınma mı olacak? - Mağduriyetlerin önlenmesi için neler yapılacak? - Kamulaştırma çalışmaları nasıl yapılacak? - Yeni konutların fiyatları ne olacak? Şehrin depreme hazırlanması için ne gibi tedbirler alacaklar? - Binaların depreme dayanıklılığı nasıl kontrol edilecek? - Deprem anında ve sonrasında yapılması gerekenler için halk nasıl bilgilendirilecek? - Acil durum planları güncellenecek mi? Elazığ Belediyesi’nin borcunu biliyorlar mı? Borçlu bir belediye devraldıklarında nasıl bir yönetim uygulayacaklar, nasıl hizmet edecekler? - Borcu nasıl ödeyecekler? - Harcamalarda tasarruf yapılacak mı? - Hangi hizmetlerde kısıntıya gidilecek? Elazığ Belediyesi geçen 5 yıllık süreçte ne kadar arsa sattı, bu satışlardan ne kadar gelir elde edildi, bu gelirler nereye harcandı bilgileri var mı? - Bu satışlar şeffaf bir şekilde yapıldı mı? - Elde edilen gelirler denetlenebilir mi? Alt yapı ihalesinde yağmur suyu şebekesi döşeme işi oldukça sınırlı iken bu şehrin yağmur suyu sorununu nasıl çözecekler? - Yağmur suyu hatları tüm şehre yayılacak mı? - Sel riski nasıl önlenecek? Elazığ’ın beş yıldır sürekli yaşadığı içme suyu sorununu nasıl çözecekler? - Yeni su kaynakları bulunacak mı? - Mevcut su kaynakları nasıl korunacak? - Su şebekesi nasıl iyileştirilecek? - EBUAŞ’ın her geçen gün artan borç yükünü nasıl çözecekler? - EBUAŞ’ın mali yapısı nasıl iyileştirilecek? - Borçlar nasıl ödenecek? - Su ve elektrik tarifeleri artacak mı? Elazığ Belediyesi tarafından yapımına başlanan villaların yapımına devam edecekler mi? Zemin sorunu olduğu iddia edile bu alanla ilgili sorumluluğu alacaklar mı? - Villaların yapımına devam edilmesi halinde zemin sorunu nasıl çözülecek? - Villaların fiyatları ne olacak? - Villalar kimlere satılacak? Elazığ’da insanların nefes alması ve dinlenmesi için ne gibi çalışmalar yapacaklar? - Yeni parklar ve yeşil alanlar yapılacak mı? - Mevcut parklar ve yeşil alanlar nasıl iyileştirilecek? - Hava kirliliği ile nasıl mücadele edilecek? Geçmişte idari veya diğer nedenlerle yapılan ihale hatalarıyla kamunun zarara uğratılmasına ilişkin ne gibi uygulamalar yapacaklar? - Hatalı ihaleler iptal edilecek mi? - Zarara uğratılan kamu tazminat davası açacak mı? - Sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacak mı? Elazığlılar adına bu sorulara net ve tatmin edici cevaplar bekliyoruz. Ayrıca, adayların projelerini ve vaatlerini detaylı bir şekilde kamuoyuna açıklamalarını da talep ediyoruz. Elazığ'ın geleceği için en doğru kararı vermemiz için adayların şehre dair vizyonlarını ve planlarını bilmemiz gerekiyor. Seçim günü sandığa gidecek ve şehrimiz için en iyisini yapacağına inandığımız adayı seçeceğiz. Elazığ'ın geleceği bizim elimizde! Read the full article
0 notes
Text
Mezarlıkları ne zaman imara açacaksınız?
Fikret Başkaya
“Modernlik, insanların geçim araçlarına sistematik olarak yabancılaşmasından ve hayatın bekasını sağlayan doğal ortamlar ile ekosistemlerin ortadan kaldırılmasından ayrılamaz”. Jonathan Crary
Kapitalizm, ücretli emek sömürüsü, karşılığı ödenmeyen kadın emeği ve doğa yağma ve talanıyla yol alan bir sistemdir. Sınırsız büyüme-genişleme-yayılma eğilimine ve dinamiğine sahiptir… Varlığını büyümeye borçludur. Aslında söz konusu olan da sermayenin büyümesidir… Büyüme veya yok olma ikilemiyle malûldür… Balıklar nasıl su olmadan yaşayamazsa, kapitalizm de büyümeden var olamaz…
Gerçi kapitalizm sınırsız büyüme-genişleme-yayılma dinamiğine sahiptir ama bu dünyanın kayrakları sınırlı, sonlu… Bir zaman geliyor, şimdilerde olduğu gibi sınırsız büyüme, kaynakların sınırına dayanıyor… Sermayenin büyümesi, eş zamanlı olarak sosyal kötülükleri (işsizlik, yoksulluk, sefalet, aşağılanma, etik yozlaşma…) büyütmeden, ekolojik (doğa) tahribatı derinleştirmeden mümkün olmuyor…
Neoliberal çağda kapitalizm (sermaye) büyümekte zorlandıkça, değerlenme sıkıntısı çektikçe, kamuya ait kaynakları ve müşterekleri gasp etti, ki, ona özelleştirme diyorlar… Burjuva iktisatçıları, burjuva politikaları ve bir kısım sendikacı (ki, bizde küçük bir istisna dışında kalan sendikalar, işçi sınıfının, ezilen ve sömürülen sınıfların değil, devletin ve sermayenin örgütleridir…), özelleştirmenin verimliliği artırdığını söylüyorlar… Oysa asıl amaç, büyüme sıkıntısı çeken sermayeye yeni değerlenme alanları açmaktı… Özelleştirme, vergilerle oluşturulmuş (Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT) denilen kurumların sermayeye satılmasıyla (peşkeş çekilmesiyle densin) başladı ve şimdilerde hava ve sokaklar dışında özelleştirilmemiş, metalaşmamış, kâr aracına dönüştürülmemiş, soysuzlaşmamış hiç bir şey kalmadı… Aslında bu yazının başlığı ‘sokakları ne zaman özelleştireceksiniz’ de olabilirdi…
Oysa, tüm yaşam kaynaklarının ve araçlarının özelleştirilip, kâr aracına dönüştürüldüğü bir toplumsal yaşam sürdürülebilir değildir… Müştereklerin, herkesin kullanımına sunulan, sunulması gereken, yaşam araçlarının, alanlarının ve kaynaklarının özel mülkiyet konusu olduğu, sermaye tarafından gasp edildiği bir toplum, insanları bir arada tutan, birlikte yaşamın temelini oluşturan tutkaldan, temelden yoksun demektir…
Velhasıl insan ve toplum yaşamının tüm veçheleri utanmazca yağmalandı, talan edildi, bir kâr aracına dönüştürüldü… Su parayla satılıyor ve bir de vergi alınıyor… Doğrusu, suyun parayla satılmasını sorun etmeyen, kabullenen, sineye çeken toplumun da sorun edilmesi gerekmiyor mu? … Eğitim, sağlık, güvenlik dahil her şey özelleştirildi… Sağlığın bir kâr aracına dönüştürülmesinin mantığı nedir? Hastanelerin birer şirkete dönüştürülmesi utanılacak bir şey değil mi? Parası olanın sağlık hizmetine ulaşabildiği bir toplum ne demektir? Eğer insanlar soru sorma yeteneklerini kaybetmişse olacağı budur…
Artık yollar, köprüler, tüneller, yaylalar, meralar, deniz sahilleri… özelleştirilmiş durumda… Sahillerin özelleştirilmesi demek aslında denizlerin de özelleştirilmesi demektir… Artık özelleştirilmemiş, meta kategorisine indirgenmemiş, yağmalanmamış, talan edilmemiş hiçbir şey yok…
Gerçi Türkiye’de siyaset oldum-olası bütçenin, hazineni ve müştereklerin(herkesin olan, olması gereken ortak yaşam kaynaklarının ve alanlarının) yağmalanmasıyla yol alıyor ama dinci AKP tüm rekorları kırdı… AKP iktidarında müştereklerin yağmalanması insan havsalasını zorlayacak boyutlara ulaştı… Artık bir şey ‘ihtiyaç’ olduğu için yapılmıyor… Ne yaparsam kâr ederim, bütçeyi, hazineyi yağmalarım, talan ederim sorusunun cevabı olarak yapılıyor…
Ne zaman ‘imara açıldı’, ‘turizme açıldı’, ‘ÇED raporu gerekli değildir’, ‘acele kamulaştırma kararı alındı’ dendiğini duysam için cız ediyor… İmar, umrân’dantüremedir. Şenlendirme, bayındır hale getirme demektir… Şimdilerdeyse tam bir yıkım ve yok etme aracı… Güzelim topraklar turizm için betonlaştırılıyor, asvaltlanıyor… Turizm amacıyla verimli toprakları telef etmenin, zengin turizmi için ülkenin geleceğini yok etmenin mantığı nedir? Eğer ekolojik yıkım, atmosferin ısınması bu hızla devam eder, vakitlice durdurulamazsa, o beş yıldızlı otellerinizin birer çöp yığını olacağından kuşkunuz olmasın… Korona virüs günlerinde turizme bel bağlamanın ne demeye geldiği anlaşılmadı mı?
Adı ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği’ olan bir bakanlık var. Öyle bir bakanlığın ne yapması gerekir? Ekolojik dengeleri gözetmesi gerekmez mi? Bizde yıkımın ve yok etmenin hizmetinde… Yangına körükle gidiliyor… Yağma ve talanı meşrulaştırıyor. Acele kamulaştırma doğa yağmasının önündeki sınırlı engelleri de ortadan kaldırıyor… Aslında ‘kamulaştırma’, tanımı gereği kamu yararı amacıyla yapılana deniyor ama bizde tam tersi söz konusu… Özel çıkar için kamu kaynaklarını, müşterekleri yağmalamanın gasp etmenin hizmetinde… İnsanlar evlerini, bahçelerini, tarlalarını gözü kararmış şirketler hesabına yıkmak özere gelen ‘iş makinalarının’ gürültüsüyle uyanıyor… Yıkıma itiraz etmeleri kanunlarla yasaklanmış durumda… Aslında Orta Çağın sonlarında, kapitalizmin şafağında, Avrupa’da kamusal alanların, müştereklerin (tarlaların, otlakların, ormanların, suyun…) yeni yetme kapitalistler ve soylular tarafından gasp edilmesine çitleme deniyordu… İnsanlar ortak yaşam alanlarından kovuluyor, çitlerle çevriliyordu… Şimdilerde bizde yapılan onun XXI’inci yüzyıldaki tekrarı gibi…
Karl Polanyi, Büyük Dönüşüm adlı ünlü eserinde, toprakların, meraların, otlakların, bir bütün olarak ortak yaşam alanlarının yağmalanmasından söz ederken şöyle diyordu: “Toprak çevrimlerine haklı olarak, zenginlerin yoksullara karşı gerçekleştirdikleri bir devrim denilmiştir. Soyular bazen şiddete başvurarak, sık sık da baskı ve yıldırma yoluyla, eski düzeni bozuyor, eski yasa ve gelenekleri ortadan kaldırıyorlardı. Yoksulların ortak arazideki paylarını alenen ellerinden alıyor, onları eskiden geleneğin yıkılmaz gücüne dayanarak kendilerinin ve mirasçılarının bildikleri meskenleri yerle bir ediliyordu. Toplumsal doku parçalanıyordu. Terk edilmiş köyler ve yıkılmış evler, ülkenin savunma mekanizmalarını tehdit eden, şehirleri yerle bir eden, nüfusunu azaltan, toprağını yıpratıp toza çeviren, insanlarını bizar eden, onları namuslu çiftçilerden dilenci ve haydut çetelerine dönüştüren devrimin acımasızlığına tanıklık ediyorlardı”.
İnsanların aklını başına alıp, bu sefil sürece dur demek için daha ne kadar beklemeleri gerekiyor? Ayaklarının altındaki zemin hızla çökerken bu atalet niye?..
0 notes
Text
Kamulaştırma Nedir
https://aylingostericiler.av.tr/kamulastirma-nedir
Kamulaştırma Nedir
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/c6c4d12f3a2eab822275e449e336375a/tumblr_inline_plxp01Z8zv1vl7e9t_540.jpg)
Kamulaştırma, özel mülk dahilinde olan taşınmaza, devlete ait kurum veya kuruluşların kamu yararı nedeniyle koyması işlemine denir. Şahsın mülkiyet hakkı anayasa ile düzenleme altına alınmış. Ama bazı durumlarda bu mülkiyet hakkı kamu iradesi tarafından sınırlanabiliyor. Ancak bu durumlarda devletin kamulaştırılan gayrimenkulün bedelini mal sahibi kişiye ödemesi gerekiyor.
Kaynak ; https://aylingostericiler.av.tr/
0 notes
Text
İstimlak Nedir ? İstimlak Bedeli Nasıl Hesaplanır ?
https://www.voorgo.com/haber/gayrimenkul-rehberi/istimlak-nedir-istimlak-bedeli-nasil-hesaplanir.html
İstimlak Nedir ? İstimlak Bedeli Nasıl Hesaplanır ?
Kamu yararı söz konusu olduğunda gayrimenkullerin devlet veya kamu tüzel kişiliğine geçmesini sağlayan kanuni işleme kamulaştırma veya istimlak denir. İdare tarafından istimlak kararı alınabilmesi için öncelikli olarak kamu yararının gözetilmesi gerekir. İstimlak kararını, idare, belediyeler, üniversiteler veya köy tüzel kişileri alabilir. İstimlak Nedir ve Ne İşe Yarar ? İstimlak, kamu yararı söz konusu olduğu zaman […] Devamını Oku…
0 notes
Text
kamulaştırma
kamulaştırma ne demek!
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/8a873b33a9be94b9473865f42742d90b/335a17bc219f59cd-a9/s540x810/7168796296c1a2f3a9768f7c9bea73ec4989c976.jpg)
⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬
kamulaştırma ne demek!
kamulaştırma anlamı nedir? Kelime Bulmaca
0 notes
Text
İzmir Gayrimenkul Avukatı
gayrimenkul avukatı, gayrimenkul davası avukatı, tapu iptal davası avukatı, izmir tapu iptal davası avukatı, kamulaştırma davası avukatı, kira davası avukatı, izmir ortaklığın giderilmesi avukatı, izmir izaleyi şuyu avukatı.
Gayrimenkul davaları hangi konuları kapsar türleri nelerdir? İzmir gayrimenkul avukatı seçimi yaparken nelere dikkat edilmelidir? konusunda sorun yaşıyorsanız, İzmir gayrimenkul davası açarken bu alanda uzman bir avukat yardımı almalısınız. Gayrimenkul hukuku nedir sorusu sıklıkla vatandaşın özellikle üzerlerine kayıtlı olan ya da harici seçenekler ile hak sahibi oldukları ya da olacakları konularda gündeme gelir. Kişi gayrimenkul davaları türleri içerisinde hangi Gayrimenkul hukuku hemen hemen toplumun neredeyse tamamını ilgilendiren bir alandır. Gayrimenkul davaları kapsamında açılan dosyalarda gayrimenkulün tutarı ya da büyüklüğü açısından bir fark yoktur. Kişiler gayrimenkul alımı ya da satışı hususunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü konusunda hak arama yoluna giderler. Ancak İzmir gayrimenkul davası açan kişiler için dava süreci oldukça zorlu ve karmaşık olabilmektedir. Gayrimenkul davası açmak, bunun takibinin sağlanması ve sonuca bağlanması belirli aşamaları beraberinde getirir. İzmir gayrimenkul davası açıldığında; dosya masraflarının takibi, ödenmesi, dilekçelerin sunulması ve en uygun şekilde hak arama işleminin usulünce yapılması gerekmektedir. Ancak kişi, haklı olsa dahi profesyonel bir destek almadığı için yasak prosedüre uygun şekilde itirazlarını sunmadığından ya da yeterli derecede bilgi sahibi olmadığından dolayı davayı kaybedebilir. Tabi gayrimenkul davaları diğer davalardan farklı olarak; kişilerin yaşam alanları olması hasebi ile aile birliği açısından büyük öneme sahiptir. Dava sahibi eğer dava boyunca gerekli evrakları ya da doğru zamanlarda itiraz dilekçelerini doğru şekilde mahkemeye sunmazsa büyük kayıplar yaşanabilir. İzmir gayrimenkul avukatı seçimi yukarıda saydığımız tüm gerekçeler yönü ile dikkatlice yapılmalıdır. Gayrimenkul davaları kapsamında profesyonel bir hukukçu desteği almak elbette kişiyi dava sürecinde bir adım ileri taşıyacaktır. Gayrimenkul davaları işlem güvenilirliği açısından gayrimenkul hukuku uzmanı ile çalışmak kesinlikle önemlidir. Çünkü gayrimenkul hukuku davaları aşamaları hakkında bilgi vererek en doğru şekilde sizi yönlendirecek kişi İzmir gayrimenkul avukatı olacaktır. GAYRİMENKUL HUKUKU NEDİR? Gayrimenkul hukuku, kişiler ya da kişi ile kurumlar arasındaki eşya ile taşınmaz malvarlığı konusunda Medeni Kanuna’na bağlı olarak karşımıza çıkan hukuk ana dallarından birisidir. GAYRİMENKUL DAVALARI TÜRLERİ NELERDİR? Gayrimenkul hukuku davaları konusunda işlem yapabilmek için öncelikle hangi gayrimenkul dava türleri arasında yer aldığını bilmek gereklidir. Bu kapsamda İzmir gayrimenkul Avukatı ile dava açmak isteyen ya da İzmir gayrimenkul avukatı arayan kişilerin detaylı bilgi sahibi olması şarttır. Gayrimenkul davaları türleri şu başlıklarda sıralanabilmektedir: 1- TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 2- KAMULAŞTIRMA DAVALARI – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 3- KİRA DAVALARI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 4- İZALE-İ ŞUYU DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 5- ECRİMİSİL DAVALARI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 6- AYIPLI GAYRİMENKUL DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 7- EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI 1- TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI Tapu İptal ve Tescil davası, kanunen aykırı, usulsüz ve yolsuz düzenlenen tapu kayıtlarının hukuka uygun bir şekilde düzenlemesi için açılır. Mülkiyet hakkına ilişkin olması sebebiyle mahkeme bitmeden icra edilmez. Gayrimenkul hukuku davaları arasındaki tapu iptal davaları, taşınmaz mülkiyeti içeren ve taraflar arasında büyük ekonomik anlaşmazlıklara sebep olan gayrimenkul davası çeşidi olmasından ötürü mutlaka bir gayrimenkul avukatı aracılığıyla takip edilmelidir. Bu çerçevede İzmir Gayrimenkul Davası ve İzmir Gayrimenkul Avukatı bu konuda hizmet vermektedir. TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI ZAMANAŞIMI Bu dava ayrı bir hakka dayandığı için tapu iptal ve tescil davası zamanaşımına tabi değildir. Tescil yolsuz, usulsüz olsa bile iyi niyetli olan tapu sahibi için var olan zamanaşımı süresi 10 yılın geçmesiyle birlikte artık tapu geçerli bir hâle gelir. Yine 6098 sayılı TBK 39.maddesine göre “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır.” Bundan dolayı 1 yıl süre içinde dava açılmazsa tescil geçerli duruma gelir. HUKUKİ EHLİYETSİZLİK NEDENİYLE TAPU İPTAL DAVASI VE TESCİL DAVASI ZAMANAŞIMI Hukuki ehliyetsizlik, kişinin temyiz gücüne veya iş ehliyetine sahip olmadığı durumları bize belirtir. Hukuki fiil ehliyeti, kişinin eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayıp, değerlendirip ayırt edebilmesini sağlar. Tapuda taşınmazın devri işlemini yapan her bireyin devir anında temyiz gücüne ve fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Hukuki Ehliyetsizlik Nedeniyle ve Tapu İptal Davası ve Tescil davasında zaman aşımı, bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre yoktur. Ehliyetsizlik yapılan işlemin yok hükmünde kabul edilmesini gerektirir. “Aralıksız olarak 10 yıl süre ile ve iyi niyetle sürdürür ise onun bu yolla kazanmış olduğu mülkiyet hakkına itiraz edilmez.” Hükmünü içermektedir. GAYRİMENKUL HUKUKU DAVALARI TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ Tapu İptal Ve Tescil Davası Dilekçe Örneği: … Asliye Hukuk Mahkemesi’ne DAVACI: VEKİLİ: İzmir Gayrimenkul Avukatı Ali Berkin Denizaslanı Ad ve soyad: Adres: DAVALI: KONUSU: DAVA DEĞERİ: 20.000 TL AÇIKLAMALAR İHTIYAT VE TEDBİR TALEBİMİZ HUKUKİ NEDENLER: HUKUKİ DELİLLER: SONUÇ VE İSTEM EKLER: - Tapu kaydı - Bir adet onaylı vekâletname örneği TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI EMSAL KARARLAR | GAYRİMENKUL DAVALARI TÜRLERİ Tapu iptal ve tescil davası emsal kararlar ispat çok önemlidir. İspat olmadığı müddetçe davacı davasındaki iddiaları kanıtlayamayacağından davanın reddi yönünden karar verilmesi olağandır. Bu nedenle tapuya ilişkin yapılan tescil kararının yolsuz olduğu iddia ediliyorsa, tescilin yolsuz olduğuna dair iddiasını davacının ispatlaması gerekir. GAYRİMENKUL HUKUKU DAVALARI İÇERİSİNDE KARDEŞLER ARASINDA TAPU İPTAL DAVASI YERİ Miras bırakan anne veya babanın, bir malını diğer çocuklarının miras hakkı zedelenecek şekilde bir çocuğun üzerine devrettiği iddiasıyla bu dava açılabilir. Bu davada mirastan mal kaçırmak için uygunsuz ve hileli koşullara başvurmak iddiasıyla mahkemeye başvurulur. Tarafların delilleri ve tapu kayıtları incelenir. Bilirkişi araştırması yapılır ve karar verilir. KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI VE ZİLYETLİK NEDENİYLE TAPU TESCİL DAVASI Tapuda kayıtlı olan gayrimenkulün veya payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle tapu tescil davasında mülk edilmesi kural olarak mümkün değildir. Sadece tapu kaydından taşınmazın mülk sahibinin kim olduğu bilinmiyorsa veya 20 yıl önce hakkında gaiplik kararı verilen birine ait ise taşınmazın elde edilmesi mümkündür. ZİLYETLİĞE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI ZAMANAŞIMI Tapu kütüğüne kayıtlı olmayan bir gayrimenkulü davasız ve sürekli olarak 20 yıl içerisinde malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, gayrimenkulü ait mülkiyet hakkını kendi adına tapu kütüğüne tesciline karar verilmesi isteyebilir. Yani malik sıfatıyla zilyet için zilyetliğin başladığı süreden itibaren 20 yıllık bir kazandırıcı zaman aşımı vardır. İZMİR GAYRİMENKUL HUKUKU DAVALARI NOKTASINDA TAPU İPTAL DAVASI KAZANANLAR Gayrimenkul Davaları Türleri arasında yer alan tapu davalarında, muris muvazaası davası yani miras mahkemeleri için belirlenen hedef süre 730 gündür. Ancak her mahkemede bu süre değişiklik gösterir. Deliller ve gerekli bilirkişi raporu varsa mahkemeyi kazanma şansınız da yüksektir. 2- KAMULAŞTIRMA DAVALARI – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI KAMULAŞTIRMA DAVALARI KAPSAMINDA; KAMULAŞTIRMAYI YAPACAK KURUM ÖNCE TAŞINMAZIN SAHİBİ İLE ANLAŞMAYA ÇALIŞIR. BUNA SATIN ALMA USULÜ DENİR. EĞER TARAFLAR ARASINDA ANLAŞMAYA VARILAMAZSA KAMULAŞTIRMA DAVASI AÇILIR. Kamulaştırma davaları kamulaştırmayı yapmak isteyen kurum tarafından açılır. Bu dava türünün konusu kamulaştırma bedelinin belirlenmesidir. Hukukta kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası olarak geçer. KAMULAŞTIRMA DAVALARI NE KADAR SÜMEKTEDİR? Eğer taşınmaz birden fazla kişi üzerine kayıtlı değilse ve mahkemenin gönderdiği tebligatlara müteveccih işlemler zamanında yapılmış ise dava 1 yıl içinde sonuçlanır. Taşınmazın maliki kamulaştırmanın iptali davası açarsa o da ortalama 1 ay sürer ve dava totalde 13 ayda sonlanır. Kamulaştırma Davaları Yargılama Usulü ne göre, kamulaştırma davaları basit yargılama usulüne tabidir. KAMULAŞTIRMA BEDELİ Gayrimenkul Davaları Türleri arasında yer alan kamulaştırma işlemine göre; devlet ya da tüzel kişilerin taşınmazın bir kısmını veya tamamını tarafına geçirmek için taşınmazın malikine ödediği bedeldir. KAMULAŞTIRMA KANUNU Kamulaştırmanın nasıl yapılacağı, nelere dikkat edileceği, bedelin neye göre nasıl belirleneceği bu kanunlar üzerinden tespit edilir. Kamulaştırma bedeli ise tarafların mahkemede anlaşması sonucu peşin ve nakit olarak hak sahibi adına idare tarafından hak sahibinin banka hesabına yatırılır. ACELE KAMULAŞTIRMA VE GAYRİMENKUL HUKUKU Taşınmazın malikine karşı acele el koyma davası açılır. Amaç kamu yararını geciktirmemektir. Bu işlemin hemen sonrasında kamulaştırmayı yapacak kurum satın alma usulünü dener. Eğer olumsuz sonuçlanırsa kamulaştırma davası olarak bilinen kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açılır. KISMİ KAMULAŞTIRMA VE İZMİR GAYRİMENKUL DAVASI Gayrimenkul Davaları Türleri kapsamında; kamulaştırılması yapılacak taşınmazın bazen tamamı değil bir kısmı kamulaştırılır. Eğer kamulaştırılmayan kısmın değeri düşerse malikin sahibine kamulaştırma bedeline eklenerek ödenir. Eğer tam tersi olursa da kamulaştırma bedelinden düşülür. Bununla birlikte Malik 30 gün içinde kalan kısmın da kamulaştırılmasını talep edebilir. Talebi karşılıksız kalırsa kalan kısmın kamulaştırılması için dava açabilir. TRAMPA YOLU İLE KAMULAŞTIRMA VE GAYRİMENKUL HUKUKU Taşınmazın malikinin rızası alınarak söz konusu taşınmazın kamulaştırmayı yapacak kurumun taşınmazı ile takas edilir. 3- KİRA DAVALARI – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI Gayrimenkul Davaları Türleri arasında yer alan kira davaları hem kiracıları hem de mülk sahiplerini yakından ilgilendiren konulardandır. Türk Borçlar Kanununda kiracıyı ve mülk sahibini korumak için kira hukuku ile ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Kira tespit davaları, kira alacak davaları gibi konularda mahkemeye başvurulabilinir. İzmir Gayrimenkul davası, İzmir Gayrimenkul Avukatı ile kira davalarınızda gerekli hukuki danışmanlık hizmetini alabilirsiniz. İZMİR KİRA ALACAĞI DAVASI Kiracı kiraladığı yerin kira bedelini ödemek zorundadır. Kira alacağını talep etme hakkı mülk sahibine aittir. Mal sahibi eğer kira alacağını alamıyorsa kiracı için icra takibi başlatabilir ve tahliyesini talep edebilir. KİRA TESPİT DAVASI İHTAR ŞARTI VE GAYRİMENKUL HUKUKU İzmir Kira tespit davası için yeni kira döneminin başlangıcından en az 30 gün önceden açılmış olması gerekmektedir. Yoksa mahkeme bir sonraki kira dönemi yılı için karar verebilir. KİRACININ AÇTIĞI KİRA TESPİT DAVASI VE GAYRİMENKUL HUKUKU Kira tespit davasını kiralayan veya mülk sahibi her zaman açabilirler. Ancak bu davanın kiracıyı bağlayabilmesi için yeni kira döneminin başlangıcından en az otuz gün önce açılması gerekir. Ve kiracıya bedelin artacağını yazılı bildirimle bildirmiş olması gerekir. Sözleşmede kira bedelinin artacağına dair hüküm mevcutsa, yeni kira döneminin sonuna kadar açılabilecek olan davada mahkeme tarafından belirlenen bedel geçerli olur. BİRİKMİŞ KİRA ALACAĞI VE TAHLİYE Birikmiş kira sebebiyle açılan tahliye davasında kira sözleşmesi şartı aranmamaktadır. Mülk sahibi kiracının borcunu süresinde ödememesi üzerine icra müdürlüğüne başvurabilir. İcra müdürlüğünden ihtarlı ödeme emri gönderir ve kira bedelinin 30 gün içerisinde ödenmesi için süre verir. Kiracı ise ödeme emrine 7 gün içerisinde itiraz edebilir. İtiraz edilmemesi durumunda borç kabul edilmiş sayılır.30 günlük süre içerisinde ödeme yapılmamış ise mülk sahibi ödeme süresinin bitiminden itibaren 6 ay içinde kiracının tahliyesini isteyebilir. Kira alacağının tahsil için borçlu kiracının mallarının üzerinde haciz işlemi gerçekleşebilir. İzmir Gayrimenkul Avukatı ile kira davalarınızda gerekli hukuki danışmanlık hizmetini alabilirsiniz. GERİYE DÖNÜK KİRA TESPİT DAVASI VE GAYRİMENKUL HUKUKU Kira bedelinin talebi taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinde ileriki dönemler için talep edilebilmektedir. Geriye dönük kira bedelinin düzenlenmesi talebi bulunmamaktadır. İZMİR KİRA TESPİT DAVASI NE KADAR SÜRER İzmir Kira tespit davasının ne kadar süreceğine dair kesin bir süre verilmemektedir. Ancak ortalama olarak yaklaşık 1-1,5 yıl kadar mahkeme süreci sürebilmektedir. GERİYE DÖNÜK KİRA KAÇ YIL İSTENEBİLİR Ecrimisil davaları ile geriye dönük kira bedeli talep edilebilir. Geriye dönük en fazla 5 yıllık ecrimisil talep edilebilir. Ayrıntılı bilgi almak için İzmir Gayrimenkul davası, İzmir Gayrimenkul Avukatı ile kira davalarınızda gerekli hukuki danışmanlığa başvurabilirsiniz. 4- İZALE-İ ŞUYU DAVASI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI İzale-i Şuyu davaları; paylı ya da el birliği mülkiyetine konu olmuş taşınmaz olarak nitelendirilen bir malda, ortaklığa son vererek kişisel mülkiyete geçiş sağlayan iki taraflı bir dava türüdür. Paydaşlığın yani İzmir ortaklığın giderilmesi davasında dava açma hakkı tüm paydaşlara aittir. Türk Medeni Kanunu’nun 698/I maddesine göre taşınmaz bir malın paylaşılmasını talep eden kişilerin, bu malın paydaşlarından biri olması gerekecektir. İZALE-İ ŞUYU DAVASI İZMİR NE KADAR SÜRER? İzale-i şuyu davaları süre bakımından farklılık gösterebilir. Eğer taşınmazın satılıp nakde çevrilmesi kararı alınmışsa, bu durumda taşınmazın yeniden incelenmesi gerekir. İnceleme işlemi en az bir ay sürerken, satış kararı verilir. Tüm bu durumlar göz önünde bulundurulduğunda davanın en az 7-8 ay süreceği söylenebilir. İZALE-İ ŞUYU DAVASINDA AÇIK ARTTIRMA VE GAYRİMENKUL HUKUKU Paylı malın bölünmesinin mümkün olmadığı durumlarda, tüm paydaşların rızası ile taşınmazın açık arttırmaya çıkarılması mümkündür. Açık arttırma yapılması durumunda, satışta davaya konu olan malda herkes alıcı olabilecektir. İZMİR İZALE-İ ŞUYU DAVASINDA ÖNALIM HAKKI VE GAYRİMENKUL HUKUKU İzmir İzale-i Şuyu davasında ön alım hakkı taşınmazın mülkiyetinde pay sahibi olan bir kişinin, payını 3. kişiye satmak istemesi halinde devreye girer. Bu durumda diğer paydaşlara öncelik verilir. İZALE-İ ŞUYU DAVASI İZMİR NE KADAR ZAMANDA SONUÇLANIR? İzale-i Şuyu davalarının süresi, dosya niteliği ve paydaş sayısına bağlı olarak değişir. Genellikle 10-12 aylık bir süreç içerisinde sonuçlanması mümkündür. İZALE-İ ŞUYU İZMİR SATIŞ PROSEDÜRÜ VE GAYRİMENKUL HUKUKU İzmir İzale-i Şuyu davaları ortaklığın sonlandırılması ve satışın gerçekleştirilmesi için, hükmün kesinleşmiş olması gereklidir. Yani mahkeme tarafından verilen hükme karşılık, davada taraf olan tüm paydaşlara usulüne uygun olacak şekilde tebligat gönderilmiş olmalıdır. Bunun yanı sıra tebligat sonrasında yasal süre içerisinde, itiraz edilmiş ya da istinaf yoluna gidilmişse hüküm henüz kesinleşmemiş sayılır. İZMİR İZALE-İ ŞUYU DAVASI AVUKATLIK ÜCRETİ İzale-i Şuyu davası İzmir avukatlık ücreti, avukat ve müvekkil arasında belirlenmektedir. Avukatlık vekalet ücreti, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirtilen miktarlar üzerinden hükmedilmektedir. Vekalet ücreti davayı kazanan taraf lehine hükmedilmektedir. İZMİR İZALE-İ ŞUYU DAVASI MASRAFLARI VE GAYRİMENKUL HUKUKU İzale-i Şuyu davası İzmir masrafları, dava açarken mahkemeye yatırılması gereken harçlar ve giderlerden oluşmaktadır. Davacı, dava açarken harç ve gideri mahkemeye yatırmak zorundadır. Ortaklığın giderilmesi davası, maktu harca tabi tutulur. Dava açıldığı tarihte belirlenen ücret neyse o ödenmelidir. Dava sonunda ise mahkeme giderleri ve avukatlık ücretleri paydaşlara eşit bir şekilde yükletilecektir. 5- ECRİMİSİL DAVALARI İZMİR – İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI İzmir Ecrimisil davaları nasıl açılır, kimlere açılır, ne kadar sürer pek çok merak edilen sorular arasındadır. Haksız yere veya kötü amaçlı kullanılan malın zarar görmesine ecrimisil olarak hiçbir hakkı bulunmayan kişiden tazmin olunur. ECRİMİSİL DAVASI İZMİR NEDİR? İzmir Ecrimisil davası halk arasında haksız işgal tazminatı olarak da bilinir. Taşınmazı kullanma hak ve yetkisine sahip olmayan kişi tarafından, taşınmaz sahibinin gönül rızası veyahut taşınmaz idari yönetime ait ise herhangi bir idari izin dışında herhangi bir idari izin dışında haksız ve kötü amaçlı kullanılması ve malı sahip olan kişilere vermemesi sonucunda oluşan tazminat türüdür. ECRİMİSİL DAVASI İZMİR YARGITAY KARARLARI VE GAYRİMENKUL HUKUKU İzmir Ecrimisil Davası Yargıtay Kararları, Özel hukuk ve kamu hukuku tarafından ilgilenilen bir konudur. Yargıtay tazminat isteminin haksız işe dayandığını savunsa bile bu görüşüne göre çelişkili olarak beş senelik zaman aşımına uygulamasına devam eder. Ecrimisil bir kira alacağı mevzusu değildir. Yargıtay bu mevzuya benzetip zaman aşımına ilişkin kararı burada da uygulamak ister. Bu uygulama çoğu hukukçular tarafından eleştirilir. Yargıtay ayrıca haksız zilyetlikte iade hükümlerini de uygulamaktadır. Bu nedenle tam bir karma yaklaşım benimsenir. MİRASÇILAR ARASINDA ECRİMİSİL DAVASI İZMİR VE GAYRİMENKUL HUKUKU Yargıtay birlikte ve paylı mülkiyet rejimine karşı taşınmazlara ilişkin intifadan men koşulu arar. İntifadan men, menfaati zarara uğrayanın taşınmaz üzerinde haksız ve kötü amaçlı paydaştan ya da ortaktan kendi sınırlarını geçerek uyguladığı kullanımlarını durdurmasını istemesidir. Mirasçılar arasında bir ortak yol bulma, ortaklaşma olur ise mülkiyet söz konusu olduğundan ötürü intifadan men mirasçılar arasında gerçekleşebilir. Mirasçılar arasında İzmir ecrimisil davasında intifadan men aranmayan koşullar: - Taşınmazın kamu olarak değerlendirilmesi - Bağ, bahçe, doğal ürün üretilen yerlerden olması - Hukuksal gelir elde edilen yer olması kiraya verilerek örneğin, iş yeri ECRİMİSİL DAVASI İZMİR NASIL AÇILIR? Taşınmazı işgal edip ihbarname ile herhangi bir sonuç alamayan bireylerin işgalciye karşı dava açmak zorunda kalırlar. Read the full article
#AYIPLIGAYRİMENKULDAVASIİZMİR#ECRİMİSİLDAVALARIİZMİR#ELATMANINÖNLENMESİDAVASIİZMİR#gayrimenkulavukatı#gayrimenkuldavasıavukatı#İZALE-İŞUYUDAVASIİZMİR#izmirizaleyişuyuavukatı#izmirortaklığıngiderilmesiavukatı#izmirtapuiptaldavasıavukatı#KAMULAŞTIRMADAVALARI#kamulaştırmadavasıavukatı#KİRADAVALARIİZMİR#kiradavasıavukatı#tapuiptaldavasıavukatı#TAPUİPTALVETESCİLDAVASIİZMİR
0 notes
Text
Türkiye'yi Rantla Yemiş Şirketleri Kamulaştırmak
Şayet tahkimi Londra’da olan, hazine garantili köprü projelerini alanlardan söz ediliyorsa o işin hukuki boyutu çocuk oyuncağı gibi görünmemektedir.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/581edeff6d57b6f6cc6e03690d629510/b9b183a0a6b0e913-e8/s540x810/da442ccc4a7577c57a759f8460638ee8c26cadc0.jpg)
Öncelikle kurtulunması gereken bir kavram karmaşası vardır: kamulaştırma ve devletleştirme aynı şey değildir.
1) Kamulaştırma için özel mülkiyet söz konusu olmalıdır. 2) Kamulaştırmada kamulaştırılan malın bedeli ödenmelidir.
Bundan mütevellit, köprüler ve otoyollar gibi yapıların kamulaştırılması kamu yararına hizmet edeceğinden ötürü kulağa hoş gelse de anlamlı bir öneri değildir. Bunlar nasıl yapılmıştır? Yıllarca üzerinden araba geçse de geçmese de devletten teminat alınarak yapılmıştır. Covid-19 etkisi gibi nedenlerle bu şirketlerin geliri iyice düşmüş, devletin üzerindeki finansal yük de buna bağlı olarak artmıştır.
Devletleştirmenin farkı nedir?
1) Mevzubahis kuruluş özel teşebbüs olmalıdır. 2) Devletleştirmede devletleştirilen malın bedeli ödenmez.
Kamulaştırma olamayacağı için devletleştirmeden söz edilecek olsa yine ciddi bir problem ortaya çıkmaktadır: Özel teşebbüs problemi. Devlet denetiminde olan işletmeler özel teşebbüs değil kamu teşebbüsü olarak klasifiye edilir. Köprüler özel bir girişimciye ait değildir. Projelerin devlet adına yapılmış projeler olmaları hukuki anlamda engel çıkarabilir.
Üçüncü bir olasılık olarak, anlaşmanın feshi yoluna gidilebilir. Bu senaryoda karşılaşılacak olan güçlük Londra'daki tahkime olan bağlılık olacaktır. Minareyi çalan kılıfını da hazırlar. Bu sorunun Londra mahkemelerinde çözümlenmesi kolay işleyecek bir süreç olmayacaktır.
Gelelim işin liberalizm boyutuna:
Ekonomik liberalizmin temel taşı özel mülkiyettir. Mevcut yasal düzenlemelere göre ise köprüler ve otoyollar özel mülkiyet değildir. Bunun olmasını savunan liberaller vardır lakin fikirleri köprüler ve otoyalların doğal monopoller yaratacağı gerekçesi ile eleştirilmektedir. Gelgelelim devletçilik, günümüzde şirketlerin devletlerle anlaşarak halkı sömürmelerine engel olmamaktadır. Bunu en iyi anlatan kitap da Perkins'in Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları adlı eseridir.
Perkins'in eserinden bir pasaj paylaşmak gerekirse:
"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi "asla" o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje‘ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havaalanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbirşey kazanmaz.
Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; "bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, birleşmiş millletler de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın..." sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir."
Kısacası bu mevzulara salt liberalizm ve devletçilik dikotomisinde bakmak, bunlar üzerinden liberalizm veya devletçilik eleştirmek ilk etapta cezbedici gelse de özünde göründüğü kadar mantıklı olmayabilir.
Burada sorulması gereken bir diğer önemli soru da iktidar değiştiği takdirde yozlaşmış yargı mekanizmasının, kolluk kuvvetlerinin, kilit önem taşıyan bürokratların işlevselliğini nasıl geri kazanacağı, yargılayanları kimin yargılayacağıdır.
Bazen ortaya atılmış bir fikir her ne kadar kamu yararına olsa da, fikrin pratiğe geçirilmesinin ne kadar kolay olacağının ölçütü ne yazık ki onun kamuya ne kadar yarayacağı değildir. Kamu tercihi teorisyenlerinin de anlatmaya çalıştığı şey özünde budur. Türkiye gibi ülkelerde yozlaşma istisnai bir durum değil, kurgulanmış sistemin sorunu olarak ele alınmalıdır.
0 notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/158185ca3918dbe0192bd85867abefca/58191513f78b1fc0-fd/s540x810/4704dac340385de07b89f52bec0e5d4560426137.jpg)
🎯 Kefenli Siyaset 🎯
Bir kefen giyme siyasetidir gidiyor.
Adama sorarlar;
Bop eşbaşkanı olduğunuz zaman nasıl bir kefen giymiştiniz?
Özelleştirme yapmadan önce gömlek değiştirerek Türk ulusunun bir asırlık birikimlerini bop projesinin arkasında ki şirk kurumlarına satarken giydiğiniz aynı kefen mi?
Bu şirk son yirmi yılda bu ülkeden özelleştirme ile sizin sayenizde kazandıkları ile insanlığa silah doğrulttu.
Eğer bu terör örgütüne karşı bir yaptırım yapmak istiyorsanız bunun çaresi devrim ile kamulaştırma yapmak ve devlet olarak kabul görme ayıbını ortadan kaldırmak değil mi? Neden bu terör örgütünü devlet olarak tanıyorsunuz? Kamulaştırma kararları alın ve bu terör örgütünü devlet olarak tanımama kararı alın o zaman ne kadar samimi bir geri dönüş yaptığınız belki inandırıcı olabilir.
Bugün iki bin iki yüz yıllık bir tarihi geçmişi olan bir ulusun devamıyız derken bir anda yeni bir gömlek giydiğinize şahit olduk.
Bu dönüş neyin alameti?
Bu arada Karabağ Rusya kendi güvenliğini sağlamak için bize destek olmasa mümkün değildi. İnsanlara doğru bilgi verelim.
Ermenistan batı çetesinin oraya yerleşmesine izin verirse tamamen yok olmayı da göze almış olur siyaseti gözdağı vermeli. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Cumhuriyet Halk Partisi konusunda haklısınız sizi bugüne kadar çok başarılı bir şekilde iktidarda tuttuğu için.
Bugünde sizin eseriniz sürdürülebilir sömürge düzenini sermaye yararına devam ettirmek adına aynı amaca uygun yine uyum içinde çalışıyorsunuz.
Klavye kahramanlığı konusuna gelince bu da sizin ayıbınız olmalı sesimiz burada bile çıkmıyor. Kitle imha silahı medya kapalı, meydanlarda toma bekliyor kapalı, mahkemede hak alamıyoruz sermayeye dava açmak hak alma hakkı kapalı, yurttaş olarak insanlık adına yasalara uygun itiraz hakkımızı kullanıyoruz toplasan kaç kişiye ulaştık bu sizi neden rahatsız ediyor?
Saray yaparak adalet dağıtılamıyor. Müdahale edilemeyen bir adalet anlayışını içine koymadıktan sonra dünyanın en büyük adalet sarayını yapmış olmak adaleti sağlamaya yetmiyor.
Ayrıca adalet sarayı da insaat rantına kaynak aktarma planının bir parçasıydı. Halkın gözünde büyüklüğü abartılı kaldı bu gerçek bununla gizlendi.
Yurttaş bu ülkenin gerçek sahibidir. Biz asil siz vekilsiniz. Biz kalıcı siz geçicisiniz. Geçici olanların kalıcı sorunlar üretmesi ne derece doğru? Sizin yanlışlarınızı alkışlamadığımız için bu ülkenin duyarlı ve sorumluluk içinde hareket eden insanlarına bu şekilde davranıyorsunuz.
Sizi halife olarak görmesini beklediğiniz müslüman ülkelerin sırt çevirdiğini görünce biraz kendinize gelmiş gördük sizi.
Oysa biz yıllarca Katar bu ülkeye ne katar gün gelir sizi satar demiştik. Çünkü sizi bop eşbaşkanı yapan zihniyet ile katar'ın arkasında ki zihniyet aynı.
Araplar birinci dünya harbi zamanında da aynı düşman ile işbirliği içinde bizi sırtımızdan vurmadı mı?
Bu düşman ile Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşama vedası sonrası dost olan yine siz şikayet eden yine siz.
Nedir bizim asırlardır bu işbirlikçi anlayıştan çektiğimiz?
Bunu bildiğiniz halde bize karşı bildiğinizi okudunuz.
Ülkemiz yıllardır bir kuşatma altında olduğunu biz dışarıdan yurttaş olarak gördük siz tüm yetki sizde olduğu halde görmediniz ya da görmek istemediniz.
Bugün savaş kapıya dayanınca mı iki bin iki yüz yıllık Türk tarihini hatırlamak zorunda kaldınız?
Dinci ve muhafazakar siyasetçiler söz konusu kendilerini kurtarmak adına bir savaş ve vergi olunca çok çabuk Türk oluyorlar
Biz ne için ve kiminle neden savaşıyoruz?
Önce bu soruya yanıt istiyoruz?
Tüm yetkinin olduğu size sormayıp kime soralım?
Biz bu noktaya neden geldik?
Suriye'nin iç işlerine neden karıştınız?
Suriye'nin kuzeyinde ki teröristler üllemiz topraklarını kullanarak o bölgeye geçti? Bunu ne çabuk unuttunuz?
Sizin batmış Suriye siyasetinizin bedelini neden Türk askeri canıyla ödüyor?
Kime ve hangi projeye hizmet ediyordunuz o günlerde?
Bunun hesabını sormayacak mıyız?
Bu sicil ile hizmet ettiğiniz bir yere karşı nasıl savaş vermeyi düşünüyorsunuz?
Bu savaştan bir kahraman olarak çıkmak gibi bir niyetiniz varsa tarihe bu şekilde yazıldınız. Bunu hiçbir savaş aklamaz. Bir savaş eksikti zaten.
Söz konusu vatan ise gerisi teferruat der biz yine savaşır kimseye toprak veremeyiz.
Yalnız buradan siz kahraman olarak çıkamazsınız. Niyetiniz buysa eğer.
Düşman armegeddon adı altında bizim bölgeye savaşı yayıyor bunu yıllar önce siz bop eşbaşkanı olduğunuz dönemden bugüne uyarıyoruz.
Kürecik hala bu düşmanı koruyor mu?
İncirlik üssü hala neden açık?
Amerikan üsleri neden kapatılmıyor?
Nato gazetelere yazılar yazdırarak adeta herşeye biz karar veriyoruz diye tehdit ediyor.
Hamaset dışında bir irade göremiyoruz. Neden göremiyoruz?
Bizden neyi saklıyorsunuz?
Dinci ve muhafazakar siyaset anlayışı kendilerini kurtarmak adına bir kahramanlığa ihtiyaç duydukları zaman hemen bir savaş üretiyor ve o zamana kadar orduya kumpas ve özelleştirme talanı ile Türk düşmanlığı yapıldığı günleri unutturarak Türk olmak akıllarına geliyor!
Önder Karaçay
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#kefenli siyaset
0 notes
Text
Tapu İptal Davası - Muris Muvazaası
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/6e15c807d65910a2cbe34ad31093df7e/26ebf4d2084ed2d9-06/s540x810/43e696f7874d132e077078db7422e5c85f3b02a0.jpg)
Bir mülkün miras ya da ticari akit yoluyla el değiştirmesi devredilen tapunun yetkili makamlar tarafından tescil edilmesine bağlıdır. (Tescil şartı) Yapılan tescil tapuyu devralanın o taşınmazın resmi sahibi olduğunu gösterse bile bazı istisnai durumlarda yapılan tescil işlemine itiraz edilebilir. Örneğin; vekaletin kötüye kullanılması, mirastan mal kaçırma, devir teslim sırasında yapılan hesap hataları tapu iptal davası açılabilecek hallerdendir.
Hangi Sebeplerle Açılabilir?
-Hukuki ehliyetsizlik nedeniyle
-Taşınmazda davalının bir ilgisi olmaması nedeniyle
-İptali istenen taşınmaz tapu kaydı usulsüz olarak yapılmış olmalı (gerekli mercilerden izin alınması gerekirken alınmaması durumu gibi)
-Davacı sayılan hallerden biriyle taşınmaza sahipse: Kamulaştırma, mahkeme kararıyla taşınmaza malik olmalı, cebri icra yoluyla, miras yoluyla.
-İmar uygulamasından kaynaklıysa
-Kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik nedeniyle
-Muris muvazaası (mirastan mal kaçırma) nedeniyle
-Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle, tapu iptal ve tescil davası açılabilir.
Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma)
Muris muvazaası, genellikle ailelerin tek bir çocuğa ya da sadece erkek çocuklarına miras bırakmak istemeleri nedeniyle uygulanan yöntemdir. Miras bırakan tapuda satış işlemi yapar fakat aslında taşınmazını bağışlamaktadır. Bu gibi durumlarda sözleşmelerin geçerlilik şartları arasında yer alan muvazaalı işlem olmama şartı yerine getirilmediği için geçersiz olacaktır. Bu muvazaalı işlem sonucunda yapılan işlemden zarar gören mirasçılar öncelikle tenkis davası* açabilirler. Tenkis davasından sonra tapu iptal ve tescil davası açabilirler veya tenkis davasıyla aynı anda birlikte de açabilirler.
Tenkis Davası Nedir? Tenkis davası, saklı pay sahiplerine miras bırakanın yaptığı tecavüzü ortadan kaldırarak tasarruf edilebilir kısmın kanuni hudutlarına dahil edilmesine imkan verir. Tenkis davası yenilik doğuran bir dava türüdür. Yazının devamını “Tapu İptal Davası” makalesinden okuyabilir, detaylı bilgi için “Avukata Sor” sayfasına başvurabilirsiniz.
0 notes
Text
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu, “Devlet Zarar Ediyor” Algısına Net Cevap Verdi!
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/8bf5053697f01ad80b8e09b30a26bb6f/8badec6dd452af9a-35/s540x810/cf139054422b31ae52bd4ae1aa31d15308ce719b.jpg)
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, CHP'nin başını çektiği "Köprüler, otoyollar yapıldı geçen yok! pahalı, devlet zarar ediyor" gibi asılsız iddiaları rakamlarla çürüttü. Bakan Uraloğlu, “Hesaba girecek olursak çok basit. İstanbul-İzmir Otoyolu için köprü maliyeti 1,4 milyar dolar. Beraberindeki otoyolun maliyeti 4,6 milyar dolar. Toplam 6 milyar dolarlık yatırım. Devletimizin karı burada 3 milyar dolar. Firma 19 yıl işletecek. Finasman giderleri, işletme giderleri var. Süre sonunda da köprü ve otoyolumuzda hiçbir bakım ihtiyacı olmaksızın yapıp devletimize teslim edilecek. Ayrıca vatandaşımızın zaman ve yakıttan sağladığı elde ettiği karda diğer kazanımlar” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Derneği’nin Anadolu Sohbetleri programına katıldı. Bakan Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Derneği Genel Başkanı Sinan Burhan, Dernek Genel Başkan Yardımcısı iskender Yılmaz, Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Akif Bülbül, Habertürk Ankara Temsilci Fevzi Çakır, Ülke TV Ankara Temsilcisi Mustafa Pala, TV 100 Ankara Temsilcisi Deniz Gürel, Haber Global Ankara Temsilcisi Işınsu Tezkan, KanalD Ankara Temsilcisi Zafer Şahin, Türk Medya Grup Temsilcisi Melik Yiğitel, Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı, TV100 Yazarı Hacı Yakışıklı, Hürriyet Gazetesi TBMM Haber Müdürü Turan Yılmaz ve Kanal Fırat Televizyonu Genel Müdürü Zeki Akbıyık’ın gündeme dair sorularını cevaplayarak, açıklamalarda bulundu. Son günlerde sıkça eleştiri konusu haline maksatlı olarak getirilen otoyollar ve köprülere ödemelere ilişkin cevap veren Bakan Uraloğlu, Kamu-Özel iş birliği tüm bu yatırımların sadece yüzde 20��sini oluşturduğunu söyledi. Bakan Uraloğlu, burada devletin zarara değil, aksine karı olduğunu ifade etti. Bakan Uraloğlu iddialara ilişkin net konuşarak, rakamları açıkladı. “Toplam Da 6 Milyarlık Hizmet Yapılmış” Uraloğlu, “İşi yapmadan önce Yap-İşlet-Devret mi yoksa Kamu-Özel İş Birliği olarak mı? Bunun birçok yöntemi var. Kamu-Özel İş Birliği bunlardan bir tanesi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın sadece yüzde 20’si Kamu Özel İş Birliği’nin olduğunun altını çizmek istiyorum. Yüzde 80’i milli bütçeden yapılıyor. Doğru fiyatlandırma ve doğru hesap yapıp hizmete açılmasıyla ilgili süreç başlatıyoruz. Yapım sürecinde devletin kasasından hiç para çıkmadan 3 ya da 5 yıl yönetiyoruz, yürütüyoruz. Hesaba girecek olursak, devletin karı, zararı nedir ortaya koyarız. Mesela İzmir-İstanbul otoyolu hesabını çok kabaca yapabiliriz. Toplamda köprü 1,4 milyar dolar, devamında otoyol 4,6 milyar dolar. Toplam da 6 milyarlık hizmet yapılmış. Bunun finansman gideri var, bakım işletme giderleri var. Bunu üst üstte koyuyorsunuz. Firma bunu 19 yıl işletecek ve sonunda da hiçbir bakımı olmaksızın, bütün bakımlarını yaparak size vermiş olacak. Sizde bunu kullanmaya devam edeceksiniz. Buradaki devletin karı yaklaşık 3 milyar dolardır. Vatandaşımızın burada zamandan, yakıttan elde ettiği tasarruflarda cabası. Karbon emisyon salınımda yılda 21 milyon ton tasarruf etmiş olacağız” Devletin Karı 3 Milyar Dolar Bakan Uraloğlu, İstanbul-İzmir Otoyol ve köprünün işletme bakın ve onarım maliyetlerinin devlete yükü hesaplanmadan eleştirilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını ifade ederek, “ Şimdi 2035 yılında devralacağız oradaki bütün otoyolu, adam o zamana kadar her şeyiyle işletecek, her şeyiyle. Bakım, onarım, aydınlatma, havalandırma ve en sonunda bütün üst yapısını, asfaltını yenileyerek bize teslim edecek, ağır bakımı da dahil yenileyerek bize teslim edecek. Yaklaşık 165 milyon dolar da kamulaştırma bedeli şirkete ödettik yine aynı şekilde. Buradaki aşağı-yukarı 19-20 yıllık yatırım, yapım, finansman ve işletme maliyetleri yaklaşık 13 milyar lira, aşağı-yukarı hani kaba bir hesap yapıyoruz. Burada garanti edilen rakam da 10,5 milyar lira, yani bunu hesaplamak çok kolay. Bizim hesaplarımız herkese açık, aynı zamanda sayış denetimine tabidir, raporlar da açıktır. Alıp incelenebilir, buyursun herkese bu hesabı verebiliriz. Yani devletin burada yaklaşık 2,5-3 milyar dolara yakın bir kazancı söz konusu, hesabı böyle yapmak lazım” dedi. Read the full article
0 notes
Text
Kahramanmaraş Havalimanı Yeni Terminal Binası inşaatı tüm hızıyla devam ediyor. http://ift.tt/2oMZ8AS
Kahramanmaraş Havalimanı Yeni Terminal Binası inşaatı tüm hızıyla devam ediyor. Bir Sürpriz var.
Temmuz 2016´da ihalesi yapılan ve 17. Aralık 2016´da temel atma töreni ile Inşaatına resmen start verilen Kahramanmaraş Havalimanı 21.520 m2 büyüklüğünde yeni modern bir terminal binası, teknik blok ve kule, apron, bağlantı taksiyolu, ısı güç merkezi, açık otopark ve bağlantı yolları ile giriş nizamiye binasına Mart 2019´da kavuşacaktır.
Sürpriz gelişme nedir?
Yıllardır Pist başında tehlike arz eden petrol istasyonu kaldırılıyor.
Başbakan Yrd. Sn. Veysi Kaynak ve Kahramanmaraş Milletvekilerinin girişimi ile Petrol istasyonu sahibi ile arazi takas anlaşması imzalandı ve arazi Pist´in uzatılması için ilerki günlerde ihaleye çıkacak. Bu gelişme ile birlikte uzun yıllardır uçuş güvenliğini tehlikeye arz eden unsurlar ortadan kalkmış olacaktır. Pist çalışmaların hızla başlamasını istiyoruz.
Bilgi: Mevcut Pist (2300m) eşik kaymasıyla 1900m´ye düşüyor ve Pilotlarımızı tehlikeli inişe sürüklüyor. Resmi Gazete’de yayınlanan acele kamulaştırma kararıyla tehlike teşkil eden binalar istimlak edilmiş durumda. Ancak petrol istasyonu sorunu çözülebilmiş değildi.
Son olarak Kahramanmaraşlıların Havayolu şirketlerinden bir isteği var…
Kahramanmaraşlılar özelikle bu yaz döneminde Türk Hava Yolları (SunExpress) veya özel Havayolu şirektlerinden haftada en az 1 sefer olmak üzere Izmir-Kahramanmaraş ve Antalya- Kahramanmaraş seferlerini talep etmektedir umarım bir gelişme olur.
Bilgiler:
TERMİNAL BİNASIYLA BİRLİKTE NELER YAPILACAK?
• 240x120m Apron • 200x24m Taksiyolu • Isı ve Güç Merkezi (2.235 m2) • Verici İstasyon Binası ve Anten Kulesi • Giriş Nizamiye Binası • Açık Otopark ve Bağlantı Yolları (430 araç 15.000 m2) • Su Deposu • Tesisat Galerisi
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2oN8aOt via IFTTT
0 notes
Text
Kanal İstanbul için yıkılıp tekrar yapılacak kanalizasyon ve arıtmaya 1,1 milyar dolar ödenecek
YENİ HABER https://millisura.com/kanal-istanbul-icin-yikilip-tekrar-yapilacak-kanalizasyon-ve-aritmaya-11-milyar-dolar-odenecek-3357/
Kanal İstanbul için yıkılıp tekrar yapılacak kanalizasyon ve arıtmaya 1,1 milyar dolar ödenecek
Artıgerçek Yazarı Pelin Cengiz’in Bugün Köşesinde Yazdığı İddialara Göre, Kanal İstanbul Projesi için Yıkılacak Kanalizasyon ve Arıtma projelerinin yeniden yapılması için 1.1 Milyar Dolar ödeneceğini Köşesine taşıdı.
Artıgerçek Yazarı Pelin Cengiz
İddialara Konu Olan Pekin Cengiz’in Yazısı.
Kanal İstanbul güzergahı boyunca DSİ ve İSKİ sorumluluğunda olan su kaynakları, tesisler, içme suyu ve atıksu hatları ile kesişimler söz konusu.
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi “Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Yapı Alanları” teknik inceleme raporunun ikinci sayısını geçtiğimiz günlerde yayınladı.
Bu raporda İstanbul’un kuzeyindeki projeler bir bütün olarak ele alınırken, kamu özel işbirliği projelerinin aralarındaki ilişkiler ayrıntılı olarak değerlendirildi.
23 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliğinde belirtilen, “Yüksek nitelikli nüfusun Yenişehir’e çekilmesi için nitelikli konut ve sosyal çevre olanaklarının oluşturulması” tanımı, bölgede bir su yolu projesi yapmaktan öte, Kanal İstanbul ile gayrimenkul geliştirirken aynı zamanda sınıfsal bir değişimin de yaratılmasına ön açıldığını gösteriyor.
Her ne kadar Kanal İstanbul projesinin yapılma amacı, “İstanbul Boğazı’nın trafik yükünün azaltılması, seyir güvenliğinin sağlanması” ve “Montrö Anlaşması’nda kaybedilen egemenlik haklarının yeniden kazanılması” şeklinde ifade edilse de, gerçek niyet burada apaçık söyleniyor…
Zaten, bölgedeki arsa rayiç bedellerindeki artışın Kanal İstanbul projesinin açıklanmasından çok önce başladığı ve proje gündeme geldikçe bu bedellerin giderek yükseldiği biliniyor. 2004 yılında üçüncü köprünün, mevcut köprülerin kuzeyinden yapılacağının belirtilmesi, köprü ve bağlantı yollarının güzergâhının, Çatalca yarımadası olduğunu gösteriyordu.
Bu nedenle Eyüp ilçesi kuzeyinde, Arnavutköy, Başakşehir ilçelerinde arsa rayiç bedellerinde 2006-2010 yılları arasında yüzde 200 ile yüzde 2.670 oranında artışlar görüldü. Üçüncü köprü aynı zamanda bölgedeki diğer projelerinde habercisiydi.
Kanal İstanbul projesinin açıklanmasından sonrada bölgede arsaların el değiştirmesi hareketliliği devam etti.
Çevre Mühendisleri Odası’nın raporuna göre, 2006-2020 yılları arasında arsa rayiç bedellerindeki artışın yüzde 482 ile yüzde 16.593 arasında değişti, ortalamada ise yüzde 2.800 oranında artış yaşandığı tespit edildi.
Bu yıllar arasında yatırım aracı dolar olarak düşünüldüğünde yüzde 483’lük bir artış gösterdi.
Bölgenin yapılaşmaya açılacağı konusunda henüz bir açıklama yapılmamışken, bölgedeki araziler dolardan yaklaşık 5,8 kat daha fazla kazanç sağlayan yatırım aracı olarak ortaya çıktı.
Daha önce Kanal İstanbul projesinin inşaat ağalarını beslemek ve yeni rant alanları yaratmak için nasıl araçsallaştırıldığından şu yazıda bahsetmiştik.
Hatırlanacağı üzere, iktidar coronavirus pandemisi günlerinde bile Kanal İstanbul projesini gündemde tutmayı başardı.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 2 Haziran 2020 günü yaptığı açıklamada, Kanal İstanbul’da ihale sürecini hızlandırmak için düğmeye bastıklarını, kanalın iki yakasında kurulacak şehirler için de Arnavutköy ve Başakşehir belediyeleriyle yapılan görüşmelerde son aşamaya gelindiğini söyledi.
Gördüğünüz gibi, küresel hastalık günlerinde bile inşaat sağlıktan önce geldi. O sebeple bu projenin tek amacı ranttır, iktidar için taviz verilmeyen tek konu inşaattır.
Üstelik, Kanal İstanbul ile ilgili sadece TMMOB ve bağlı odaların açmış olduğu ve halihazırda süreçleri devam eden dört dava bulunuyor.
Yukarıda bölgedeki arazi rantından ve sadece spekülasyonla yaratılan kazançtan bahsettik.
Raporda yer alan başka bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.
Kanal İstanbul projesinin maliyeti ÇED raporunda 75 milyar TL olarak ifade edildi. Bunun 15 milyar TL’lik kısmının mevcut yapıların deplase edilmesine, 60 milyar TL’lik kısmının ise yapım işine ayrıldığı belirtiliyor. Maliyet kalemlerinin tamamen dövize bağlı olduğu düşünüldüğünde bunun mümkün olmayacağı açıkça ortada.
Projenin yapım aşamasında, bölgede bulunan önemli yapıların bir kısmı kaldırılacak, bir kısmı da deplase edilecek. Bu yapıların yer değiştirme ve yeniden yapım bedeli dediğimiz gibi ÇED raporunda 15 milyar TL (2,63 milyar dolar) olarak belirtiliyor.
Mevcut tesislerin deplase edilmesi bedeli toplam proje bedelinin yüzde 20’si civarında. Rapora göre, ÇED raporunun açıklandığı tarihlerde deplase bedeli 15 milyar TL iken, aradan geçen dört ayda döviz kurlarındaki değişimle maliyette yüzde 24 oranında artış görülüyor.
Şimdi deplase işler nedir biraz onları ayrıntılandıralım.
Kanal İstanbul güzergahı boyunca Devlet Su İşleri (DSİ) ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) sorumluluğunda olan su kaynakları, tesisler, içme suyu ve atıksu hatları ile kesişimler söz konusu.
Daha önce Devlet Su İşleri’nin yaptığı uyarılarla ilgili gelişmelere şu yazıda anlatmıştık.
Bölgede mevcut 93 kilometrelik atıksu kanalizasyon sistemi değiştirilerek, 338 kilometrelik yeni atıksu kanalizasyon sistemi planlanıyor.
Ayrıca bölgede bulunan 500 m3/gün Dursunköy Atıksu Pompa İstasyonu devreden çıkarılıp, iptal edilecek.
Bölgede atıksu kanalizasyon sistemleri dışında hizmet veren atıksu arıtma sistemleri devre dışı kalacak.
Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptığı maliyet analizlerine göre, bölgede bulunan mevcut atıksu kanalizasyon ve atıksu arıtma tesisleri yatırım bedeli 391 milyon 623 bin TL (67 milyon 990 bin 103 dolar), planlanan atıksu kanalizasyon ve atıksu arıtma tesisleri yatırım bedeli ise 5 milyar 865 milyon 300 bin TL yani yaklaşık 1 milyar dolar…
Bu durumda sadece Kanal İstanbul’un atıksu kanalizasyon ve atıksu arıtma tesisleri maliyeti toplamda 6 milyar 256 milyon 923 bin TL yani 1,1 milyar dolar olacak.
Bu bedele 668 milyon 643 bin 112 TL’lik (119 milyon 400 bin dolar) kamulaştırma maliyeti de ayrıca eklenecek.
Bu sadece atıksu, kanalizasyon ve arıtma için harcanacak miktar. Rapora göre, yazının daha fazla uzamaması için yer veremediğim, isale hatları, su şebekeleri için ve bölgedeki kamulaştırma maliyetleri için buna ilave olarak, enerji hatları ve enerji santralleri deplasmanı için milyonlarca dolar harcanacak.
Çevre Mühendisleri Odası’nın raporunda konuyla ilgili bölümde şu değerlendirmelere yer veriliyor:
“Kanal İstanbul projesi kapsamında dört adet tip atıksu arıtma tesisi, bir adet 350 bin m3/gün kapasiteli ön arıtma tesisi ve bir adet 400 bin m3/gün kapasiteli ileri biyolojik arıtma tesisi alanı devre dışı kalmaktadır. Kanal İstanbul projesi, Arnavutköy, Taşoluk, Bolluca, Boğazköy ve Haraçcı bölgelerinin atık sularını ileten tünel+kolektör sistemini akamete uğratmakta olup bu bölgelerin sularının gideceği arıtma tesisi kalmamaktadır. Kanal projesi kuzeyde Tayakadın, Yeniköy ve Karaburun bölgelerine ait kanal kolektör hattı ve arıtmalarını da devre dışı bırakmaktadır.
Bölgede bir taraftan yaşam devam ederken bir taraftan da su yolu inşaatı devam edecek, bu sürede oluşan atık suların ise bölgedeki en yakın su kaynaklarına deşarj edileceği anlaşılmaktadır.
Uzun yıllar Marmara Denizi ve Boğaz’a deşarj edilen İstanbul’un atık suyu, yerel seçimlerde “İstanbul atık suyunu yüzde 99 arıtıyoruz” şeklinde seçim malzemesi olarak kullanılsa da, 2020 yılında kent atık sularının yaklaşık yüzde 40’ı biyolojik arıtma sistemlerinde arıtma işlemi sonrası deşarj edilmektedir.
Yüzde 60’lık (9 milyon kişi) büyük kısım ise biyolojik arıtma işlemine tabi tutulmadan denize deşarj edilmektedir.
Kanal İstanbul projesi kapsamında yapımı planlanan atıksu arıtma tesisleri için ayrılacak bütçenin yaklaşık yarısıyla kentin bütün atıksularını arıtmak için biyolojik arıtma tesisi kurulabilir.
Yıllardır deniz ekosistemindeki ekolojik yıkımın durdurulması ve halkın sağlığının korunması için ayrılmayan bütçe Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi kapsamında bölgeye yerleştirilmesi planlanan “nitelikli nüfus” için ayrılmaktadır. Bu durum sermaye için makul, halk için kabul edilemez bir çelişkidir.”
Özetle,
ÇED raporundan yola çıkarak yapılan hesaplamalara göre, sadece atık su, kanalizasyon ve atık su arıtma tesislerinin yapımı için milyonlarca dolar harcanacak.
Kanal İstanbul’un yapılacağı bölgede kanalizasyon hatları yıkılarak yeniden yapılacak.
Devre dışı kalan tesislerin yerine kanalın her iki yakasında yapılmak üzere, Karadeniz sahillerinde ve mevcut İstanbul’un önemli su kaynaklarından Sazlıdere Barajı’nın olduğu mevkide dört adet ileri biyolojik atıksu arıtma tesisi inşa edilecek.
Atık su arıtma tesisleri için harcanacak paranın yaklaşık yarısına denk gelen miktarla bütün İstanbul’un atık suyunun arıtılabilir.
Soruyorum, tüm bunlar ne için, kim için, ne uğruna, kimin yararına?
0 notes
Text
Enerji Projeleri İçin Acele Kamulaştırma Kararları Alındı
https://www.voorgo.com/haber/gundem/enerji-projeleri-icin-acele-kamulastirma-kararlari-alindi.html
Enerji Projeleri İçin Acele Kamulaştırma Kararları Alındı
Türkiye’nin enerji sektöründeki yatırımları tüm hızı ile devam ediyor. TEDAŞ ve TEİAŞ tarafından yürütülen bazı projeler için aralarında Hatay, Manisa, Bilecik, Gaziantep, Erzurum ve Kahramanmaraş’ın bulunduğu 6 ilde acele kamulaştırma kararı alındı. Hatay İli Sınırları İçerisinde Tesis Edilecek Olan ve Kamulaştırma Bilgileri ve Güzergâhı Gösterilen “9H2120 Arsuz-Derekuyu Enerji Nakil Hattı”nın Yapımı Amacıyla Söz Konusu Güzergâha […] Devamını Oku…
0 notes