#kadınlar ve sağlık
Explore tagged Tumblr posts
ilkonce · 7 months ago
Text
MEDİANTEP - SİLVER
Tumblr media
Yaygın olarak vajina daraltma olarak bilinen vajinoplasti, özellikle cinsel tatmin ve estetik bağlamında kadınların sağlığı ve refahında önemli bir rol oynamaktadır. Prosedür, doğum, yaşlanma veya kişisel tercihle ilgili endişeleri gidererek vajinal kasların sıkılığını ve tonunu iyileştirmeyi veya iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Gaziantep vajinoplasti işlemlerini gerçekleştiren uzman doktorlar ve uzmanlar mevcut olup, kadınlara ihtiyaçlarına uygun vajinal gençleştirme seçeneklerini keşfetme fırsatı sunmaktadır. Cinsel deneyim ile vajinal estetik arasındaki bağlantıya dair artan farkındalık, hem fiziksel rahatlığı hem de özgüvenini artırmak isteyen kadınlar arasında vajinoplastiye olan ilginin artmasına neden oldu.
Gaziantep jinekolog seçilmesi, optimal üreme ve genel sağlık sonuçlarının sağlanması açısından önemlidir. Gaziantep Özel MediAntep Tıp Merkezi, dahiliye, beslenme, çocuk sağlığı ve hastalıkların önlenmesi gibi alanlarda uzman bakımının önemini vurgulayarak kapsamlı jinekolojik ve obstetrik hizmetler sunmaya kendini adamıştır. MediAntep Tıp Merkezi'ndeki gibi deneyimli jinekologlardan yardım alarak, Gaziantep'teki kadınlar aşağıdaki avantajlardan yararlanabilirler: - Rutin jinekolojik muayeneler - Rahim ağzı kanserinin erken teşhisi için Pap smear testleri - HPV ile ilişkili durumların önlenmesi için HPV aşıları - Jinekolojik sorunlar için kişiye özel bakım Kaliteli jinekolojik hizmetlere erişimin kadınların sağlığını ve refahını korumak için hayati önem taşıdığı, bu da Gaziantep'te saygın bir sağlık hizmeti sağlayıcısını seçmenin önemini vurguluyor.
Gaziantep'teki jinekolojik hizmetler, kadınların sağlık ihtiyaçlarını desteklemek ve çok çeşitli jinekolojik rahatsızlıkları ele almak için hazırdır. Gaziantep Anadolu Lisesi'nde yer alan Gaziantep Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümü, bölgedeki kadınlara yönelik uzmanlaşmış bakım ve hizmetler sunmaktadır. Ayrıca, Gaziantep Özel MediAntep Tıp Merkezi, jinekolojik hastalıkların erken teşhisi ve önlenmesinin önemini vurgulayarak jinekolojik ve obstetrik bakıma özel bir dizi hizmet sunmaktadır. Bu sağlık tesisleri, rutin muayeneler, taramalar ve tedaviler de dahil olmak üzere çeşitli hizmetler sunarak, kadınların ihtiyaç duyduklarında temel jinekolojik bakım ve desteğe erişmelerini sağlayarak, Gaziantep'te kadın sağlığı ve refahının geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.
322 notes · View notes
edapostblog · 7 months ago
Text
Burası sanal dünyası.
Kaç yaşında olursak olalım hepimiz arkadaşız demi!? Kimse kimsenin ne yüzünü görüyor ne yaşını biliyor hatta kimse kimseyi tanımıyor bile ama arkadaş oluyoruz.
Arkadaşlarla şakalaşmanın hoş vakit geçirmenin adı ne zamandır cilveleşmek olmuş!?
Eli öpülecek yaşa gelmek ölmek mi demektir!
Napak ölek mi😆!
Aramızda her türlü insan var bedensel engelli hatta beyinsel engelliler 🧠👈 bile var.
Pornocular var, karaktersizler var, huylular var huysuzlar var, güzeller var çirkinler var! Yalancılar var,
Kadın sayfası açmış erkekler, erkek sayfası açmış kadınlar var.
Kibirli kendini her şeyden üstün her şeyi ben biliyorum diyenler bile var.
Bunların içinden ayıklayacak, sana uygun olanları arkadaş seçeceksin.
Ve dönüp bakacaksın benim kaç arkadaşım var!
Düne kadar arkamızda olanlar bugün karşımızdalar!
Düne kadar yanımızda olanlar arkamızdan konuşur olmuşlar, demek ki biz bir adım öndeyiz!
Sağlık olsun be...!
Beyce beyin arkasından konuşmuş bizim arkamızdan mı konuşmayacaklar güler geçerim! 😂
Daha güzel günahlarımızı taşıyacak bir 🫏 lazım! 😁
Hadeee herkes yoluna! 👍
Tumblr media
Yorumsuz lütfen! 😊
81 notes · View notes
gelistirmek · 2 years ago
Text
Durustyle - Silver
Kadınların bir araya gelerek birbirinden farklı konular hakkında bilgi sahibi olabildikleri bir yer olan Durustyle kadın sitesi bilgi dükkanına hoş geldiniz. Burada özellikle kadınlar için hazırlanmış makaleler, kaynaklar bulacaksınız. İster kariyer gelişimi, ister sağlık ve sıhhat ipuçları hakkında tavsiyeler arıyor olun, bizde herkes için bir şeyler var. Bize katıldığınız için teşekkürler!
412 notes · View notes
aspaldiko · 6 months ago
Note
ben anlatayım ne anladığımı güneş'im, anonim cevap vermemiş. kelebekler tarih boyunca birçok kültürde özgürlüğü, güzelliği ve değişimi temsil eder. bir kadının ağzından çıkan kelebek, yani bir söz, o kadının özgürlüğünü, güzelliğini ve değişimini ortaya koyar. güzellik dış görünüşte değildir, güzellik ağızdan çıkan her kelimenin kalpten gelişini bilmektedir. insanın ağzından çıkan her güzel söz, onun güzelliğini belirler. özgürlük kendiliğinden var olan bir şey olsa da tarih boyunca biliyorsunuz ki kadınlar hep ikinci, üçüncü, belki de beşinci sınıf muamele gördüler. özgürlük birinin baş kaldırmasıyla, birinin ses çıkarmasıyla oluştu hep kadınlar için. ondan destek alıp diğerleri de baş kaldırdı. bir kadın ya da bir erkek, fark etmez. eğer sesini çıkarırsa özgürlüğüne kavuşur. ben güneş'imin bu resminde, kadının ağzından çıkabilecek bir kelimenin bile onun ve birçok insanın hayatını kökünden değiştirebileceğini anlatmak istediğini görüyorum.
S'
Senin şu güzel yüreğinden öpüyorum gün ışığım, kalemine sağlık, düşüncelerine sağlık. Çok teşekkür ederim. Ve şunu da belirteyim ki; çok severim kadını çıplak bir şekilde çizmek ve etrafında kelebek olması. Doğa ve kadını özellikle bir araya getiriyorum :) ve kadını çizerken hiçbir şeyden etkilenmemesi adına yalın çiziyorum. Kadın ki o doğadır, doğa anadır ve doğa ki saf, temiz hâlde bulunur. :) Çok teşekkür ederim.
8 notes · View notes
onderkaracay · 1 year ago
Text
🗣️ Atatürk ve Cumhuriyeti Birde O Günleri Yaşamış Birinden Okuyun
19 Mayıs 1919’un 100. yılı münasebetiyle düzenlediğimiz programın açılış konuşmasını, halen Indiana Bloomington’da yaşayan ve hayattaki en büyük halk bilimcimiz olarak kabul edilen Cumhuriyetimizle yaşıt Prof.Dr. İlhan Başgöz yapacaktı. Kurtuluşa giden yolun hikayesini Cumhuriyetimizle yaşıt asırlık bir çınardan daha iyi kim anlatabilirdi ki? Lakin ilerlemiş yaşının getirdiği sağlık sorunları sebebiyle İlhan hoca çok arzu etmesine rağmen aramızda olamadı.
Hazırladığı konuşmayı Başkonsolos Umut Acar okudu.
“Değerli Konuklar
Ben Cumhuriyetle yaşıtım, size anlatacaklarım yalnız duyup işittiklerim, okuyup öğrendiklerim değil, aynı zamanda kendi hayat hikâyem olacaktır.
Cumhuriyet yedi büyük savaşın ardından kurulmuştur. 1856 Kırım,, 1877 Osmanlı Rus, 1892 Yunan, 1911 Trablus, 1912 Balkan, 1914-18 Birinci Dünya Savaşı, nihayet 1920-22 Kurtuluş Savaşı. Bu savaşlardan yalnız sonuncusu zaferle bitmiştir. Ama bu zafer vatandaştan yalnız canını ve kanını istememiştir. Vatandaştan atını, arabasını, çorabını, kağnısını, keten bezini, pencere demirini alarak bu savaş kazanılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na niçin girdiğimizi bugün bile bilmiyoruz. Ama kardeşlerini bu savaşa kurban veren, Avşar kadını biliyor ve parmağını Alaman’a uzatıyor:
Mektup saldım da varmadı,
Tel vurdum aynı gelmedi,
Alamanya harbeylesin,
Gayri kardaşım kalmadı.
Savaş yılları Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisini tümden harap etmiş, ekin tarlada çürümüş; toprak tohumsuz, evler erkeksiz kalmıştır. Kağnıya ve sabana koşulacak hayvan, çiftin sapına yapışacak erkek yokluğunda çifte, hayvan yerine kadınlar koşulmuştur. Bu çöküşün en gerçekçi destanını, hemşehrim Şarkışlalı Serdari yazmıştır. Bu uzun destandan dörtlükler veriyorum:
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim.
Evlat da babanın sözün tutmuyor,
Açım diye çift sürmeye gitmiyor,
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor,
Başımıza bela dölümüz bizim.
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim.
Savaş yılları, Türk aydınlarının en yiğit, en idealist, en eğitimlilerini ölüme sürmüş, onlar geri gelmemiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın felaket tablolarından birini unutamıyorum. Bu tabloda Tarsus tren istasyonunda bir kadın görünür. Ordu, Kanal bozgunundan dönmektedir. Çul çaput içinde, hasta perişan, vagonlarda çuvallar gibi istif edilmiş, bir asker döküntüsü. Ak saçlı bir ana, yazması omuzuna düşmüş, saçları darma dağın, bir vagondan ötekine koşarak feryat ediyor: “Mehmedimi gördünüz mü? Mehmedim nerede? Mehmedimi gördünüz mü?” Falih Rıfkı Atay diyor ki: “Ana biz senin Mehmedini kumarda kaybettik.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin talihsizliği çökmüş bir ekonomi ve harabeye dönmüş bir memleket üzerine kurulmasıdır. Büyüklüğü de bundandır.
16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılan Bandırma vapuru bu çöküşü tersine çevirecek bir umudu taşıyordu. Bu umudun adı Mustafa Kemal Paşa’dır. Üçüncü ordu müfettişliğine tayin edilen Paşa İstanbul’dan ayrılıyordu. Yanında 12 kişiden oluşan Erkan-ı Harbiye’sinden başka kimse yoktu. Karadeniz’in azgın dalgaları ile sarsılan Bandırma vapurunda Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söylüyordu: “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız maddedir! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideal ve iman götürüyoruz!”.
Bandırma vapuru ile bu küçük grup 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkınca bir şarkı söylüyorlardı: “Güneş ufuktan şimdi doğar yürüyelim arkadaşlar.”
O tarihlerde, ufuktan güneşin doğacağına dair hiçbir işaret yoktur. Tersine memleket bir zifiri karanlıktır. Adana Fransızlar, Urfa, Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş, başkent İstanbul İtilaf Devletlerinin işgalinde, Antalya ve Konya’da İtalyan birlikleri bulunuyor. Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri var. 15 Mayıs 1919’da Yunan birlikleri İzmir’e çıkmış; Batı Anadolu’nun verimli topraklarından memleketin kalbine doğru ilerlemekte.
Dahası var. Cumhuriyet, memleketin en önemli gelir kaynaklarını yabancı şirketlerin elinde bulmuştur. Demiryolları, limanlar, önemli tarım ve ticaret alanları, bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gelirleri büyük Batılı şirketlerin elindedir. Türkiye Cumhuriyeti bu şirketleri birer birer satın almıştır.
İzmir-Aydın demiryolu 2 milyon İngiliz pounduna satın alınınca öğretmenimiz ödev vermişti, sevincimizi dile getirmeliydik. Ortaokul öğrencisi idim, ödevimin başlığı “Demir yolumuz, bağımsızlık yolumuz” idi. Tütün rejisi 4 milyon Frank’a satın alınınca bu sefer ayınkacılar bayram etmişti. Ayınkacı tütün yetiştirici demektir. Köylümüz yetiştirdiği tütünü eşeğine yükleyip, pazara indiremezdi. Tütün ille de bir yabancı tekele, bu tekelin biçtiği fiyattan satılacaktı. İndirse kaçakçı sayılıyor, ya hapse atılıyor veya tütün kolcuları ile çatışıyor ve vuruluyordu. Bir ayınkacı türküsü şöyle der:
Hacılar köyüne bastığım oldu,
Tütünümün dengi yastığım oldu,
Aman dostlar bakın benim çareme,
Tütünün tozunu basın yareme.
Cumhuriyet savaşlardan çıkıp da, ekonomik gelişmesine odaklanınca 1930 Dünya Ekonomik Buhranı patlak verir. Buhranın Türkiye’ye etkisi, tarım ürünleri ve meyveyle sınırlı olan dışsatımı vurması olur. Buğdayın kilosu 15 kuruştan 3 kuruşa düşer. Köylü gelirinin bu kadar düştüğünü gören Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne şöyle bir teklifte bulunur: “Bizim maaşlarımızla halkın geliri arasında büyük bir fark ortaya çıktı. Bu Cumhuriyet idaremize yakışmaz. Benim maaşım dâhil milletvekili maaşlarını yüzde elli azaltalım.” Teklif kabul edilir.
Cumhuriyet ilan edilince memlekette yatırıma harcanacak sermaye ve ekonomik hayatı idare edecek eğitilmiş insan yoktur. Bu nedenle Cumhuriyet ekonomik kalkınmayı devlet eliyle yapmaya karar vermiştir. Devlet sermayesi ile iki banka Etibank ve Sümerbank kurulmuş, vatandaştan birikimlerini bankaya yatırmaları istenmiştir. Devletine güvenen vatandaş da elinde avucunda ne varsa bankalara yatırdı.
Ben çamurdan yaptığım kumbarama her hafta babamın verdiği yüz paraları biriktirir, bankaya yatırırdım. Bu ekonomik kalkınma hamlesini bir yerli malı seferberliği izlemiştir. Biz bayramlarda ziyaretçilerimize şeker ve çikolata yerine incir ve fındık ikram ettik. Çayı Kazova’nın kızıl üzümü ile içtik. Çünkü şeker dışardan satın alınıyordu.
Cumhuriyet yurdun doğusuyla batısını, güney ve kuzeyini demiryolları ile birleştirmek istemiştir. Bu bir milli savunma sorunu idi. Atatürk diyor ki; “700 kilometre demir yolumuz var, bir kilometresi bile bizim değil.” 1932 yılında ilk tren Gemerek’e ulaştığında ben istasyonda idim. Halkın tabiri ile kara treni alkışlar ve yaşa var ol sesleri ile karşılamıştık.
Hoş bir fıkra var. İlk tren Erzurum’a varınca belediye başkanı nutuk veriyor; “Vatandaşlar, Cumhuriyet fabrikalar yaptı. Sanmam ki kâr edeler vallahi de zarar edirler, billahi de zarar edirler. Otobüsler aldı, yollar düzenledi, sanmam ki kâr ederler. Bunlar hep sizin içindir. Cumhuriyet ayağıza kadar tren getirdi bundan sonra iki ayda gittiğimiz İstanbul’a üç günde varacağız.” O vakit bir vatandaş sorar: “Peki biz 57 gün ne yapacağız?”
Değerli Dinleyicilerim
Ben 1929 yılından itibaren Cumhuriyetle beraber iyili kötülü olayların içinde çalkalandım. Size söyleyeceklerimin bir kısmına ben tanık oldum. Bunların arasında beni çok etkileyen bir olay var. Mustafa Kemal Atatürk 1937 yılında Sivas lisesinde benim bulunduğum sınıfa geldi. Atatürk adı etrafında oluşan efsanenin etkisindeyiz. Gözleri o kadar kuvvetli imiş ki gözlerine bakan çarpılırmış. İlkin korka korka, gözlerine bakıyoruz. Çarpılmadığımızı görünce o mavi gözlere 45 dakika doya doya baktık. Dersimiz hendese idi. (Yani geometri). Atatürk dişçinin kızı Saadet’i tahtaya kaldırdı. Geçen derste müselleslerin nasıl eşit sayılacağını okumuştuk. Saadet bunun için tahtaya iki müselles çizdi. Biz o vakit üçgene müselles derdik. Saadet müsellesin kenarlarına alfa, beta ve gamma harflerini koydu. Atatürk’ün birden kaşları çatıldı ve Saadet’e neden Yunan harfleri kullandığını sordu. Saadet, hocamız böyle yazdı, ben de onun için kullanıyorum deyiverdi. Matematik hocamız müdür Ömer Bey sınıfta idi. Atatürk aynı soruyu ona sorunca Ömer Bey topu bakanlığa attı. Bakanlık bir kitap göndermişti, onda bu harfler kullanılmıştı. Atatürk kitabı istedi o sayfayı buldu, yırtıp yere attı. Sonra gidip parmakları ile Yunan harflerini sildi yerine abc yazdı. Bize; “arkadaşlar Türk alfabesi matematik terimlerini de ifade etmeye yeterlidir.” dedi. Aradan bir hafta geçmeden abc’li yeni kitabımız geldi. Atatürk dilin sadeleşmesine ve halkın, aydınların dilini anlamasına çok önem verirdi.
Halkçılık onun inanışında kuru bir slogan değildi. Halkın arasına karışmaktan çok hoşlanırdı. Bir gece Atatürk kayıp, polis ve jandarma seferber olmuş her tarafı aramış taramışlar. Atatürk yok. Sabaha yakın Onu Samanpazarı’nda bir kahvede, halka karışmış Zeybek oynarken bulmuşlar.
Cevat Dursunoğlu şunları yazdı: “Mustafa Kemal Paşa Erzurum kongresine gitmektedir, yıl 1919. Ilıca köyüne varınca bir ağacın altına oturup kahve içmek isterler. Kahveler içilirken yolda bir kağnı belirir. Pılı pırtı yüklü kağnıda iki de delikanlı oturmaktadır. Kağnıyı yetmişlik bir ihtiyar sürmektedir. İhtiyar çağrılır. Paşa sorar: “Baba nereden gelip, nereye gidiyorsun?” İhtiyar: “Çukurova’dan gelirem, Erzurum’a gidirem.” Paşa sormaya devam eder: “Baba Erzurum’da ortalık karışık, savaş tehlikesi var. Eşkıya tehlikesi var, niye gidiyorsun? Çukurova’da geçinemedin mi?” İhtiyar Mevlut Dayı “O nasıl söz paşam Çukurova verimli topraktır, insanı diksen yeşillenir. Bizim uşaklar da çalışkandır, bey gibi geçinip gidiyorduk. Ama duymuşam ki padişah Erzurum’u düşmana verecekmiş, gelmişem ki görim, kimin malını kime verir?” der. Paşa yanındakilere der ki “Arkadaşlar bu milletle başarılamayacak hiçbir iş yoktur.”
Değerli dinleyiciler size Atatürklü yıllardan unutamadığım bir olayı daha anlatacağım. 1930’lu yılların başında sanıyorum, Atatürk, gece geç vakit Mısır Büyükelçiliğini ziyaret eder. Sabaha kadar yenir, içilir, eğlenilir. Güneş doğarken Atatürk Mısır elçisini balkona çağırır ve şunları söyler. “Buradan güneşin doğuşunu nasıl görüyorsam, esir milletlerin de birer birer kurtulacaklarını ve bağımsızlıklarını elde edeceklerini öyle görüyorum.” Atatürklü Cumhuriyet her zaman müstemlekecilere karşıt, küçük devletlerden yana, onurlu bir politika uygulamıştır. Cezayirli gençler Fransız müstemlekecilere karşı kanlı bir savaş verirken ellerinde Mustafa Kemal’in resmini taşıyordu.
Hindistan bağımsızlığının büyük lideri Gandi İngiliz parlamentosunda şöyle konuşuyordu: “Haydi beni tutuklayın, ama tutuklamakla iş bitmiyor. İşte Türkler kendi cenaze törenleri için hazırlanan tabutu istilacıların başında parçaladı.” Pakistan’ın ilk cumhurbaşkanı Muhammed Ali Cinnah 30 ağustos zaferimiz üzerine şöyle diyecekti: “Bu zafer bütün esir milletlerin zaferidir.”
İngiliz başbakanı Lloyd George, Çanakkale savaşının en büyük destekçisi idi. Türkler koca İngiliz İmparatorluğunu Çanakkale’de dize getirince Lloyd George parlamentoda şöyle konuşacaktı: “Tarih nadiren dahi yetiştirir, bizim talihsizliğimiz şu ki böyle bir dâhiyi bugün Türk milleti yetiştirmiştir, ne yapsak, ne tarafa gitsek Mustafa Kemal’in iradesini kıramadık, ben istifa ediyorum.”
Değerli dinleyicilerim ben yüz yaşına yaklaşmış bir faniyim. Öyle zannediyorum ki İngilizce, Türkçe, Fransızca kitaplarım, makalelerim ve Amerika’da Norveç’te, Rusya’da, İngiltere’de, İran’da ve Türkiye’nin birçok kentinde yaptığım konuşmalarımla bu kadar güçlüklerle bana emanet edildiğine inandığım Cumhuriyete karşı görevimi yaptım
Genç arkadaşlarım, Atatürk Cumhuriyeti özellikle sizlere emanet etmiştir. Onu çağdaş ve gelişmiş memleketlerin daha yücesine çıkarmak sizin çalışmalarınıza ve gayretinize bakıyor. Bu görevi başaracağınıza ben inanıyorum. Konuşmamı bitirirken hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum”
Prof Dr İlhan Başgöz
7 notes · View notes
mukofarmer · 1 year ago
Text
MEDENİYET Mİ DEDİNİZ...
Zorluklar, yaşamlar, alışkanlıklar... Farklı kültürlerin olduğu bu coğrafyada bana hiç uygun olmayan, yadırgayacağım kadar abartılı bir yaşam tarzıyla karşı karşıyaydım. Bir de uçakta kadınlar Türkiye'nin durumuna laf etmişlerdi. Öyle bahsedince ben de kendimi medeni bir yere geliyorum zannetmiştim. Sabah uyandığımda düne nazaran daha iyi durumdaydım. İdrak etmeye çalışıyordum sadece. Hem çok karmaşık hem çok basit geldi her şey. Buradaki Aiesec ekibi yazdı hemen, buluşalım dedi. Bu hayattaki en sevdiğim şeydir zaten sürekli yeni yerler görmek ve yeni insanlarla tanışmak. Hollandalı, Tunuslu, Faslı birçok insanla tanıştım. Hepsi inanılmaz sıcak insanlar. Buraya adapte olmamı kesinlikle kolaylaştırıyorlar. Erkekler... Aaah ah bazılarınız her yerde mi aynısınız. Anneme ilk günden Tunuslu iki tane damat adayı buldum. Ablam biz Tunuslu istemeyiz, oralar cok uzak, veremem seni ama zenginse iç güveysi olarak gelebilir diye dalga geçti benimle. Ya çocuğun biri geldi adını söylemeden açık açık dedi ki: Are you single? O an boşluğuma geldi, yes dedim. Demez olaydım. Sonra soruyor mutlu musun bu durumdan diye. Çok mutluyum ayağı yaptım başımdan gitsin diye. Ama başladı kendisinin yalnızlıktan kaynaklı ne kadar mutsuz olduğunu anlatmaya. Banane aq. O gün Meryem ve Arca diye iki kişi daha geldi Türkiye'den. Evde Meryem'de bizle kalmaya başladı. Üç yataklı eve dört kişi tıktılar bizi. Bu halis mi? Yusuf diye bir çocukla tanıştık, Tunuslu. Biraz fazla yakın davranan erkeklerden. Arca'ya mukaddesi beğendim, tatlı kız, ben de zaten Türkiye'ye okumaya gelicem demiş. Allahın manyakları ya. Sanırım hep böyle yaptığım için Allah beni cezalandırıyor şu an karşılıksız olan sevgimle. "I have someone in my heart" diyemedim çocuklara da. Bu arada cidden ben ilk defa bu kadar çok hoşlanıyorum sanırım birinden. Şairin aklımda hep sen varsın dediği yerdeyim. Neyse sizi aşk hayatımla boğmayayım. Tunusluların şavurma diye bir yemeğini yedik. Bizim dönerli dürümlere benziyor fakat açıkçası daha güzel. Ama bunlar her şeye inanılmaz derecede acı koyuyor. Adamların tuvaletteki hallerini hayal bile edemiyorum. Sonuçta o acının bir yerlerden çıkması gerekiyor. Damak tadımıza çok uzak değil lezzetleri ama çoğu zaman hijyeninden şüphe ediyorum. Ona da yapacak hiçbir şey yok artık. Zehirlenip ölmediğim sürece her şey okey benim için. İlginç gelen şey, ülkede kocaman Atatürk isimli bir cadde var ve sahip oldukları Türk restaurantının adı Atatürk. Bizim liderimize bizden daha çok sahip çıkmışlar resmen. Assil diye bir çocukla tanıştık. Bence o asla diğerleri gibi değil. Buraya aitte değil. Çocuk hem dj, hem fotoğrafçı, hem doktor. Btw Türkiye'de veya herhangi bir yerde doktorluk garanti meslek olarak görünse de burda durum böyle değil. Sağlık sistemi kötü olduğu için çoğu zaman doktorlar iş bulamıyorlarmış. Çocuk o yüzden ekstra işlerde de çalışıyor. Sağlık sistemi berbat durumda. Ölmediğin sürece hastaneye gitme yani. Sağ girersin hastalıklı çıkarsın o kadar söyleyeyim. Boşuna sağlık sigortasına o kadar para döktük bir de. İnsanların anlattıklarından anladığım kadarıyla burda inanılmaz derecede Türk dizileri izleniyor. Bu nasıl bir hayranlık anlamadım. Bizden daha çok Türk dizisi izleyip, Türk ünlü tanıyorlar. Eve döndük daha sonra. Meryem evi görünce çıldırdı. O hepimizden daha titiz biri. Buraya alışması daha fazla zaman alacak gibi. Kız gelirken kendi tarhanasını, salçasını, şehriyesini, tuzunu, domates kurusunu bile getirmiş zaten. Değişik...
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
9 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years ago
Text
Tumblr media
"Bekleyiş, yasadışı bir örgüt"
Ameliyathanenin hemen bitişiğindeki yoğun bakım ünitesinin önünde yoğun duygularla beklediğim bu birkaç saat, gerçekliğin yamuluşunu ve koridorda volta atan Sayın Azrail’in şımarık bir çocuk gibi herkese posta koyuşunu izliyorum. Ağlamaklı kadınlar, çocuklar, üzüntülü babalar, anneler, yaşlılar, iyi haberler bekleyen hasta yakınları o koridoru dünyadan koparmışlardı. Hastanenin bu kısmı her gün böyleydi. Ama biz bunu sadece yolumuz düştüğünde fark edebiliyoruz. Çünkü başkaları bizim için okunaksızdır. Biz de başkaları için öyleyizdir. Dokunmadığımız, ilişki içerisine girmediğimiz, göz ve anlam teması kurmadığımız herkes duygu ve empati alanının dışındadır. Başkalarıdır onlar. Sartre’ın “cehennem başkalarıdır” sözündeki başkaları o başkalarıdır belki de.
İnsan vücudunun ne kadar kusurlu, sürekli aksayan ve hastalık dediğimiz o kavramın kutsal mekânı olduğunu düşünmekten alamadım kendimi. Hayatımızın hemen hemen bütün zamanlarında sağlık ve güvenlik açısından risk altındayız. Hastaneler tıpkı tamirhaneler gibi hiç boş kalmıyor, devasa bir balon gibi şişen sağlık sektörü kapitalizmin en büyük oyuncağı olmuş. O yüzden insan hiçbir zaman yüce bir varlık olmamıştır. İnsan yüce bir varlık değildir, sonsuz evrende toz zerresi kadar bile yer kaplamayan, tıpkı diğer canlılar gibi zaman mezbahasından ufalanarak geçen ıssız bir kavramdır insan.
Neredeyse iki saat geçmişti, babam hâlâ içerde ameliyathaneden çıkmamıştı. Yetmiş altı yaşında, ömrü boyunca iğneden korktuğu için doktorlarla yakın temas kurmayan o asırlık adamın şimdi bağırsak düğümlenmesi nedeniyle karnı kırk santim açılacak ve bir kısmı deforme olan bağırsakları kesilip, sağlam olan yerlerinden yeniden dikilecekti. Yıllarca hep midesinden şikâyet ederdi babam. Ağrıları dayanılmaz olunca mecburen gelmişti hastaneye. Hastalığının midede değil de bağırsakta olduğunun ayırdında değildi henüz.  Öncesinde ciddi bir bağırsak ameliyatı geçireceğini bilseydi o ameliyata girmektense ölmeyi tercih ederdi. Çektiği ağrılar yüzünden ortam bilincini yitirmişti ve apar topar ameliyata alındığının farkına bile varamadı. Hissettiği tek şey kimsesizlikti sanırım.
Bazen babamın çok derin düşüncelere daldığını görürdüm. Onun neler düşündüğünü tahmin etmeye çalışırdım. Memleketini özlüyordu, kardeşlerini, Van Gölünü, dağlardan ovaya akan buz gibi suları, o sudan avuçlarıyla kana kana içmeyi... Atları özlüyordu bir de. Düş taşıyan atları… Şimdi o atlar kafasının içinde koşuyor. Zamanın hasar almamış bir kıyısında o atları durdurup ateş yakıyor, yemliyor onları. Hayallerini anlatıyor. Saatlerce konuşuyor, insanlara anlatamadığını onlara anlatıyor. Yüzünde güneşler doğuyor babamın, görüyorum. Büyülü sessizliği bir telefon sesi veya annemin babama dümdüz seslenişi bozuyor; yüzündeki ifade değişiveriyor babamın, hayaller bulanıklaşıyor. Gerçeklik ve yaşlılık anıt gibi dikiliyor evin ortasına.
Otuzlu yaşlarını hatırlıyorum babanın. Henüz saçları dökülmemişti. Yakışıklı sayılmazdı ama karizmatikti. Bütün yakışıklı olmayanlar karizmatik olarak anılmak isterler. Kısacık boylu dev yürekli bir adamdı. Karları, sisleri, baharları ve yeşillikleriyle resitaller sunan memleketinden kopup Ege’nin yalnızlıklarıyla ünlü bir kasabasına yerleşmişti. Ayakta kalmak için verdiği mücadeleyi, ölesiye çalışmaktan bükülmüş belini ve iki odalı küçük evimizi yapmak için sırtında taşıdığı kum torbalarını, beton torbalarını döküp, suladıktan sonra kürekle karıştırıp tek başına oluşturduğu evin temelini hatırlıyorum. O sıralarda çok küçüktüm ama yardım etmek için taşıdığım tuğlaları gururla gösterirdim babama. Gülümserdi bana. Onun gülümseyişini hatırlıyorum. Kırk yıl öncesinden kalan bir gülümsemeyi hatırlamak beraberinde kusursuz bir kederi de getirip bırakıyor şu koridora, Azrail’in pelerini ve orağıyla korku saldığı koridora.  
Ameliyat odasının kapısı her açıldığında –çok garip ve rahatsız edici bir sesi var kapı açılma sesinin- oraya yöneltiyorum başımı, ayaklarımı ve dikkatimi. Bu kez de babam değil içeriden çıkan deyip geri çekiliyorum. Bu, rahatlama ve tedirginlik arası bir duygu sıçratıyor yüzüme. Başkaları (yukarıda adına cehennem denen şu başkaları) koşup yürüyen yatağın kenarından tutuyor, “nasıl geçti, iyi mi durumu?” diye soruyorlar doktor veya asistan veyahut hastabakıcı olan kişilere. “Size bilgi verilecek” diyor ekipteki o iyi geçmiş ameliyatın kahraman kişisi.
Bir ameliyat veya yoğun bakım ünitesinin önünde ilk bekleyişim değil bu.  10 Eylül 2022’de dördüncü kattan dengesini kaybedip düşen ve mucizelerle yaşama dönen kızım için de günlerce, haftalarca beklemiştim. Anlatılmaz yıkımların ele geçirdiği o zamanlar içimi, belleğimi yara yara geçip gitti. Belki başka bir gün anlatırım o zor günleri. Çünkü o bir anlatım değil, anlatım uçurumu. Durumu iyi, normal hayatına döndü bile.  Az önce aradı Antalya’dan, dedesinin durumunu sordu. “Bekliyorum kızım, henüz çıkmadı, bekliyorum” dedim. Sonra diğer akrabalar aradı, eş dost ve komşular. Hepsine aynı şeyi söyledim: Bekliyoruz.
Beklemek, evet kıvırcık saçlı turuncu bir ormandır beklemek… Okuduğum kitapları düşünüyorum, hepsinin içinde beklemek vardı. Sayfalarca beklemeyi tutup roman yapmışlar, şiir yapmışlar. Bekleyiş, yasa dışı bir örgüt. Yazılan veya çizilen şeylerin çoğu bekleme esnasında ortaya çıkıyor. Hisler, düşler, sıra dışı sözcükler ve o sözcüklerin peşine takılmış akıl almaz imgeler düzenli bir bekleyişin ürünüdür. Şu koridorda üç saattir bekliyorum ölüm ve yaşam gibi iki ağır yükü taşıyan hisçilerle beraber.
Yine kapı açılıyor, koşuyorum, diğer başkaları da koşuyor, ben en öne geçiyorum. Dikkatle bakıyorum sedye yataktaki yüzyıllık adama. Babam bu, evet, yanımda benimle koşanlara “bu benim babam” diyorum. Bizimki bu. Diğerleri (Cehennem olmayan başkaları yani, onlarla yakınlaştık, o yüzden cehennem olmayan başkaları onlar) duruyor. Bir sonraki açılacak kapı sesini bekleyecekler. Doktor yok, içeride kalmış o. Kahraman doktor içeride kalmış. Bir asistan ve hasta bakıcı sürüyor yatağı. Koşarken aniden duruyorum, gözlerim ıslanıyor, yüzüm ıslaklığın Van Gölü. Babamın her iki yanında rahvan yürüyen atlar görüyorum. Babama düşlerindeki atlar eşlik ediyor. “İyi geçti” diyor asistan. Rahatlıyorum, kahverengi bulutların altındaki suskun şehirlerle selamlaşıyorum. Kalabalık bir umut sürüsü üşüşüyor başıma. Babamı ve yüzüne yerleşen kasabanın yalnızlığını yoğun bakım ünitesine alıyorlar. Ancak bir gün sonra görebildim babamı. Gözlerini açmıştı, boşluğa bakar gibi bakıyordu bana. Ağzından sadece tek bir sözcük çıkmıştı o an: “Gördün mü?” dedi. “Gördüm baba” dedim gülümseyerek… Atları kastetmişti babam.
12 notes · View notes
doriangray1789 · 2 years ago
Text
KADIN HAKLARI KRONOLOJİSİ
1843 - Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı.
1847 - Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade - i Seniye yayımlandı. 
1856 - Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 
1858 - Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı.
1858 - Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869 - Kadınlar için ilk sürekli yayın olan ( haftalık) Terakk – i Muhadderat Dergisi yayımlandı. 
1869 - Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif – i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 
1870 - Kız öğretmen okulu Dar - ül Muallimat açıldı. 
1871 - Mecelle'nin ( Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi. 
1876 - Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
***
1897 - Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı.
1913 - Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 1914 - Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı.
1914 - İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı.
1921 - Darülfünunda karma öğretime geçildi.
1922 - Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923 - Nezihe MUHİTTİN' in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi. 
***
29 Ekim 1923 - Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
3 Mart 1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
17 Şubat 1926 - Türk Medeni Kanunu' nu kabul edildi. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. Medeni Kanun ile ;
· Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, 
· Kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 
1930 - Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930 - Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
1930 - Doğum izni düzenlendi.
10 Haziran 1933 - Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
26 Ekim 1933 - Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
5 Aralık 1934 - Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
8 Şubat 1935 - TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ 5. DÖNEM SEÇİMLERİ SONUCUNDA 17 KADIN MİLLETVEKİLİ İLK KEZ MECLİSE GİRDİ, ARA SEÇİMLERDE BU SAYI 18' E ULAŞTI. 
8 Haziran 1936 - İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937 - Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
1945 - Analık sigortası ( doğum yardımı ) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi.
1949 - Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
1950 - İlk kadın belediye başkanı ( Müfide İlhan ) Mersin'den seçildi.
***
1952 - Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1965 - Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı.
22 Aralık 1966 - Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.
1975 - Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City'de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975 - 85 yılları arasındaki dönem " Kadın On Yılı " olarak ilan edildi. 
27 Mayıs 1983 - 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1985 - Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi. 
1985 - 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1987 - Devlet Planlama Teşkilatı'nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak 1989 - İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
***
29 Kasım 1990 - Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. 
1990 - Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı. 
14 Nisan 1990 - İlk Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi açıldı .. 1990 - Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı. 
1990 - 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 
25.10.1990 - Kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ( KSSGM ) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı.
Eylül 1990 - Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı. 
1991 - 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali ( Lale Aytaman ) Muğla iline atandı.
1993 – T.C. Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı işbirliği ile "Kadının Kalkınmaya Katılımını Güçlendirme Ulusal programı Projesi" uygulamaya başlandı. Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu. 
1993 - İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı.
1993 - Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve sığınma evini açtı.
1993 - Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı. 
1994 - Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans ' da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan " üreme sağlığı " kavramı üzerinde duruldu ve kadın sağlığında " bütüncül " bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla " Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı " hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi. 
1995 - Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, kadın sığınağını açtı. 
Kasım 1995 - Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin ( ÇATOM ) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı.
1996 - Kadın Çalışmaları alanında ilk yüksek lisans diploması İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı tarafından verildi. 
***
29 Haziran 1996 - Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu' nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti.  22 Mayıs 1997 - Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
19.11.1997 - Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı.
18 Ağustos 1997 - Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran 4306 sayılı kanun yürürlüğe girdi. 
23 Haziran 1998 - Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti.  21 Ekim 1998 - Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müd. ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re' sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı. 
1998 - İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. 
17 Ocak 1998 - Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi.
1998 - Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı.
1998 - Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu.
1999 - İstanbul Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni kurdu.
Eylül 1999 - Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı.
1999 - Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak TBMM' ye sunuldu.
22 Kasım 2001 - Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabulü
7 notes · View notes
musispoedmacarsiv · 1 year ago
Text
3 Eylül 2023 Sırbistan Türkiye Voleybol Maçı
*Belçika'nın başkenti Brüksel'deki Palais 12'de saat 21:00'de başlayacak olan 2023 CEV Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası Final maçı. Büyük heyecan geldi çattı! Sırbistan 2011, 2017 ve 2019'dan sonra tarihindeki dördüncü şampiyonluğun peşinde. Türkiye ise 2003 ve 2019'un ardından üçüncü kez final heyecanı yaşayacak. Tarihimizdeki ilk zaferi kovalayacağız. 2019 finalinin izleri çok taze. Minik farkla 3-2 kaybetmiştik Sırbistan'a. Bu kez artık VNL apoleti olan, teknik kadrosu ve oyuncularının iş birliği ile örnek teşkil eden bir kimyamız var. Bu önemli eksiği artık tamamlayalım inşallah. Yürek dolusu başarılar diliyoruz Sultanlar'a.
*TRT 1'den naklen yayınlanacak olan maç.
*İlk seti 27-25 alan Sırbistan 1-0 öne geçti. Finale yakışır bir çekişme var. İki takım da yakın takipte. Son sayılarda maalesef yine titredi eller. Kritik hatalardan uzak kalalım lütfen.
*İkinci sette 25-21 üstünüz. Durumu 1-1'e taşıdık. Bu kez hakimiyeti kurduk ve aradığımız o refleksi gösterdik. Devam!
*Üçüncü set 25-22 ile Sırbistan'ın. 2-1'le yeniden üstün konuma geçtiler. Büyük şok var. Set elimizdeydi. 6 sayılık avantajlarımız vardı. 19-15 öndeydik. Sonrasında 7-0'lık seri geldi Sırbistan'dan. Aman, lütfen.
*Dördüncü seti 25-22 ile bu sefer biz aldık ve 2-2'yi yakaladık. Bırakmak yok! Son bölümdeki direnç harikaydı. Yine 5 set macerası bizi bekler. Sonu iyi olsun.
*ŞAMPİYON!!! Olduuuuuu! Bu sefer oldu, çok şükür! Son seti 15-13, maçı da 3-2 ile bitirdik. Tarihimizin ilk Avrupa şampiyonluğu geldi. Helal olsun hepinize! Muhteşem bir inanç ve azim bu. Hepinizin emeğine sağlık. Pes etmeyen bu yapımız İtalya maçında olduğu gibi yine 2-1'den dönmesini bildi. Son sayıları o kadar güvenli oynadık ki. 2019'un hesabını da kapattık böylece. Sırbistan ise üst üste ikinci, 2007 ile beraber toplamda 3. defa ikinci basamakta yer aldı.
2 notes · View notes
elazigsurmanset · 1 day ago
Text
Anadolu Kadın Hareketi Derneği Başkanı Birsen Temir Saraç, “Kabul Edin, Yönetemiyorsunuz”
Tumblr media
Anadolu Kadın Hareketi Derneği Başkanı Birsen Temir Saraç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2025’i “Aile Yılı” ilan etmesine sert tepki gösterdi. Saraç, artan yoksulluk ve ekonomik kriz ortamında doğum oranlarını artırma çağrısının halkın gerçeklerinden kopuk olduğunu vurgulayarak, “Milyonların aklıyla alay ediyorlar” dedi. “7 Milyon Çocuk Yoksullukla Boğuşuyor” Birsen Temir Saraç, Türkiye’nin çocuk yoksulluğu konusunda OECD ülkeleri arasında ikinci sırada olduğunu hatırlatarak, “Ülkede 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşam savaşı veriyor. Yatağa aç giren milyonlarca çocuğu görmezden gelip üç çocuk çağrısı yapmak vicdansızlıktır. İnsanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, hangi ekonomik koşulla aile kuracaklar ya da çocuk sahibi olacaklar?” ifadelerini kullandı. Saraç, asgari ücretin 22 bin 104 TL olarak belirlendiği bir ülkede, halkın zamlarla boğuştuğunu ve yaşam maliyetleriyle mücadele ederken çocuk büyütmenin neredeyse imkansız hale geldiğini belirtti. “İzmir’de Ölen 5 Çocuğun Günahı Neydi?” Saraç, İzmir’de hurda toplamak için evde yalnız bırakılan ve çıkan yangında hayatını kaybeden 5 çocuğu hatırlatarak şunları söyledi: “Bu trajik olay, ekonomik koşulların insan hayatını nasıl etkilediğinin en acı göstergesi. Anneler, karın tokluğu için çalışmak zorunda kalırken, çocuklar yeterli güvenlik ve bakım olanaklarından yoksun bırakılıyor. Bu çocukların ve ailelerin yaşadığı acının sorumluluğunu kim üstlenecek?” “Boş Vaatlere Karnımız Tok” Saraç, hükümetin düşük doğurganlık oranlarını artırma planına ilişkin açıklamalara tepki göstererek, “Ücretsiz kreş, doğum izni artırımı, sosyal konut projeleri gibi vaatler gündeme geldi. Ancak yıllardır bu adımları atmayan bir yönetimden halkın güvenini kazanmasını beklemek saflık olur. Yoksulluk, işsizlik, eğitim ve sağlık gibi temel sorunlar çözülmeden aile yapısı güçlenemez” dedi. Saraç, iktidarı kadın hakları ve aile politikalarında başarısızlıkla suçlayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Kabul edin, siz bir ailenin oluşması için gerekli koşulları sağlayamıyorsunuz. Kadınlar öldürülüyor, failleri serbest bırakıyorsunuz. Çocuklar beslenemiyor, ekonomik zorlukları görmezden geliyorsunuz. Gençlere evlenin diyorsunuz, ama onlara yaşamlarını kuracak imkanlar sunmuyorsunuz. Bu yönetim anlayışıyla aile yapısını koruyamazsınız!” Saraç, açıklamasının sonunda halkı bilinçli olmaya ve haklarını savunmaya davet etti. Read the full article
0 notes
sifatipmerkezi · 1 day ago
Text
Kıl Dönmesi Neden Olur? Belirtileri Ve Tedavisi
Kıl dönmesi, tıbbi adıyla pilonidal sinüs, genellikle kuyruk sokumu bölgesinde görülen bir sağlık sorunudur. Bu durum, vücutta dökülen tüylerin deri altına batması sonucu ortaya çıkar. Bu batma, zamanla kistik bir yapı oluşmasına yol açar ve enfeksiyon riski doğurur. Kıl dönmesinin nedeni, tüylerin vücutta farklı bölgelerde, özellikle kuyruk sokumu gibi bölgelerde birikmesi ve deriye batmasıdır. Ayrıca, uzun süreli oturma, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kıllanma ve hijyen eksiklikleri kıl dönmesinin gelişmesine zemin hazırlayan faktörlerdir.
Kıl dönmesinin tedavisinde genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Erken dönemde fark edilen kıl dönmesi, ilaç tedavisi veya basit drenaj işlemleri ile yönetilebilir. Ancak hastalık ilerlediğinde, kistlerin büyümesi ve enfeksiyonun yayılması tedavi sürecini zorlaştırır. Bu durumda cerrahi müdahale gerekebilir. Kıl dönmesi, uzun süre tedavi edilmezse, enfeksiyonları ve ağrıları şiddetlendirebilir.
Kıl dönmesinin tedavi edilmesi ve iyileştirilmesi için erken teşhis çok önemlidir. Kıl dönmesi tedavisi sırasında hijyen çok önemlidir, çünkü bölgedeki enfeksiyonlar iyileşme sürecini uzatabilir. Ayrıca, cerrahi müdahale sonrası hastaların dikkat etmesi gereken birkaç temel öneri bulunmaktadır. Bunlar, uygun hijyen koşullarının sağlanması ve doktor tavsiyelerine uygun bir iyileşme süreci izlenmesidir.
Tumblr media
Kıl Dönmesi Nedir?
Kıl dönmesi, deri altına batan tüylerin neden olduğu bir enfeksiyon durumudur. Bu hastalık genellikle kuyruk sokumu bölgesinde görülür ve enfekte olmuş tüylerin bir kist oluşturmasıyla başlar. Bu kistler genellikle ağrılı, şişmiş ve irinli olabilir. Kıl dönmesi, genellikle genç yaşlardaki erkeklerde daha sık görülür, ancak kadınlar da bu hastalıktan etkilenebilir. Kıl dönmesinin ana nedeni, cilt altına batan tüylerdir, ancak genetik faktörler, aşırı kıllanma, kötü hijyen ve hareketsiz yaşam tarzı da hastalığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Kıl dönmesinin fark edilmesi önemlidir çünkü tedavi edilmezse, enfeksiyonlar ilerleyebilir ve tedavi süreci daha karmaşık hale gelebilir.
Kistlerin şişmesi ve irinle dolması nedeniyle ağrılı hale gelir. Bu durum, özellikle otururken veya uzun süre hareket etmeyen kişilerde daha belirginleşir. Cilt altında kistler oluştuğunda, bu kistler enfekte olabilir ve kötü kokulu bir akıntı meydana gelebilir. Kıl dönmesinin tedavi edilmesi, enfeksiyonun yayılmasını engellemek için oldukça önemlidir.
Kıl dönmesi tedavisi, genellikle cerrahi müdahale ile yapılır. Ancak erken aşamalarda, basit drenaj işlemleri ile de tedavi edilebilir. Cerrahi müdahale sonrası hastaların, iyileşme sürecinde dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. Bu süreçte hijyen oldukça önemlidir, çünkü enfeksiyonlar tedavi sürecini olumsuz etkileyebilir.
Kıl Dönmesi Neden Olur?
Başlıca nedeni, tüylerin deri altına batmasıdır. Kuyruk sokumu bölgesinde bu tüyler cilt altına batarsa, burada küçük bir kist oluşabilir. Zamanla bu kist enfekte olabilir ve şişlik, ağrı, irin gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Kıl dönmesi neden olur sorusunun cevabında, genetik faktörler, aşırı kıllanma ve hijyen eksiklikleri gibi sebepler de yer alır. Erkeklerde özellikle 20’li yaşlarla birlikte artan hormonel değişiklikler, vücutta daha fazla kıl üretimine yol açar ve bu da kıl dönmesine neden olabilir. Bununla birlikte, hareketsiz yaşam tarzı ve uzun süre oturmak da kıl dönmesi riskini artıran etkenlerdir.
Ayrıca, aşırı kilolu olan kişilerde kıl dönmesi riski daha yüksektir. Bu kişilerde deri altı yapısı daha gevşek olabilir ve kılların batma olasılığı artar. Kıl dönmesi aynı zamanda cilt altındaki kılların yanlış yönlere büyümesiyle de ortaya çıkabilir. Bu sebeple, kişisel hijyenin önemi büyüktür; hijyen eksiklikleri, tüylerin cilt altında birikmesine neden olabilir.
Gelişmesinde bir diğer önemli faktör de genetik yatkınlıktır. Ailede kıl dönmesi vakaları varsa, kişilerin bu hastalıktan etkilenme riski daha yüksektir. Ayrıca, tüylerin yoğun olduğu bölgelerde kıl dönmesi görülme olasılığı artar. O nedenle, kuyruk sokumu gibi bölgelerde tüylerin vücut dışında kalması önemlidir.
Kıl Dönmesi Belirtileri Nelerdir?
Kıl dönmesinin en belirgin belirtisi, kuyruk sokumu bölgesinde şişlik ve ağrıdır. Bu bölgedeki şişlik, zamanla büyüyebilir ve enfekte olursa, irinli bir akıntı meydana gelir. Kıl dönmesi ile ilişkili ağrı, genellikle otururken ya da uzun süre hareketsiz kalırken artar. Enfeksiyon ilerledikçe, ağrı daha yoğun hale gelebilir. Ayrıca, bu durumun kötü kokulu bir akıntı ile birlikte gelmesi, enfeksiyonun iyice yayıldığını gösterir.
Diğer belirtileri arasında cilt altında sert bir şişlik ve iltihaplanma yer alır. Kistlerin büyümesiyle birlikte, kuyruk sokumu bölgesinde sürekli bir ağrı oluşabilir. Bazen bu ağrı, oturulurken ya da fiziksel aktivite sırasında daha şiddetli hale gelir. Kıl dönmesi enfeksiyonlu hale geldiğinde, bölgeden irin veya kan gelebilir. Bu durum, kistin patlamasıyla ortaya çıkar ve tedavi edilmezse daha büyük sorunlara yol açabilir.
Tedavi edilmezse, enfeksiyon bölgeden vücuda yayılabilir ve sepsis gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden erken teşhis çok önemlidir. Kıl dönmesi, zamanla daha büyük bir sağlık sorunu haline gelebilir, bu nedenle şüpheli durumlarda doktora başvurmak gereklidir.
Kıl Dönmesi Nasıl Anlaşılır?
Kıl dönmesinin anlaşılması, genellikle kuyruk sokumu bölgesindeki ağrı ve şişlik ile başlar. Bu bölgedeki şişlik, enfeksiyon nedeniyle büyüyebilir ve irinle dolabilir. Eğer şişlik irinle dolarsa, akıntı ve kötü koku meydana gelir. Kıl dönmesinin başka bir belirtisi, kuyruk sokumu bölgesinde sertleşmiş kistlerdir. Bu kistler zamanla daha büyük hale gelebilir ve ağrılı hale gelir. Şiddetli ağrı, genellikle uzun süre oturduktan veya hareket etmedikten sonra ortaya çıkar.
Başlangıcında, genellikle bölgeyi incelediğinizde küçük bir şişlik fark edebilirsiniz. Ancak, enfeksiyon ilerledikçe bu şişlik büyür ve ağrı artar. Cilt üzerinde bir apsenin olduğunu gösteren irin akıntısı da, kıl dönmesinin kesin bir belirtisidir. Kıl dönmesi teşhis edilirken, dermatolojik muayene ve bazen ultrasonografi gibi testler de kullanılabilir.
Erken dönemde fark edilmesi, tedavi sürecini oldukça hızlandırabilir ve komplikasyonları engelleyebilir. Eğer kuyruk sokumu bölgesinde sürekli ağrı ve şişlik hissediyorsanız, hemen bir doktora başvurmanız önerilir.
Kıl Dönmesi Tedavisi Nasıl Yapılır?
Kıl dönmesi tedavisinde birkaç farklı seçenek bulunmaktadır. Erken aşamalarda, basit drenaj işlemleri ile tedavi edilebilir. Bununla birlikte, enfeksiyon ilerledikçe, cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahalede, kistlerin çıkarılması ve bölgenin temizlenmesi sağlanır. Cerrahi işlem sonrasında hastaların birkaç hafta boyunca iyileşme süreci geçirmesi gerekmektedir. Bu süreçte hijyen çok önemlidir ve enfeksiyon riskine karşı dikkatli olunmalıdır.
Tedavi yöntemlerinin belirlenmesinde, kıl dönmesinin büyüklüğü ve ilerleme düzeyi dikkate alınır. Küçük ve erken dönemdeki kistlerde, basit drenaj işlemleri yeterli olabilirken, daha büyük kistlerde cerrahi müdahale kaçınılmazdır. Cerrahi müdahaleden sonra, hastaların uzun süreli iyileşme sürecine dikkat etmeleri önemlidir.
Kıl dönmesi tedavisinde önemli olan bir diğer husus, iyileşme sürecinin takip edilmesidir. Bu süreçte doktor tavsiyelerine uymak ve hijyen kurallarına dikkat etmek, komplikasyonları engellemeye yardımcı olabilir.
Kıl Dönmesi Nasıl Önlenir?
Genellikle hijyen eksiklikleri ve aşırı kıllanma nedeniyle ortaya çıkar. Bu durumu önlemek için, kuyruk sokumu bölgesindeki kılların düzenli olarak temizlenmesi önemlidir. Ayrıca, uzun süre oturmak, vücutta baskı oluşturabilir ve kıl dönmesi riskini artırabilir. Bu nedenle, düzenli egzersiz yapmak ve uzun süre hareketsiz kalmamak önemlidir. Vücut temizliğine dikkat etmek ve kılların deri altına batmasına engel olmak için, uygun hijyen önlemleri almak gerekir.
Kıl dönmesi riski taşıyan kişiler, özellikle kıllanma yoğunluğu fazla olan bölgelerde dikkatli olmalıdır. Ayrıca, vücut ağırlığının dengelenmesi ve hareketsiz yaşam tarzından kaçınılması da kıl dönmesinin önlenmesine yardımcı olabilir. Genetik yatkınlık da göz önünde bulundurularak, bu hastalığı engellemek için erken teşhis önemlidir.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi Kıl Dönmesi Tedavisi
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, kıl dönmesi tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Merkezimiz, hasta memnuniyeti odaklı yaklaşımıyla, kıl dönmesi tedavisi için en uygun çözümleri sunmaktadır. Erken teşhis, doğru tedavi yöntemleri ve uzman cerrahlarımız ile kıl dönmesinin tedavisinde başarı oranımız yüksektir. Kıl dönmesi tedavisi için detaylı bir muayene sonrasında en uygun tedavi planı oluşturulur ve hastalarımızın sağlığına kavuşmaları sağlanır.
Merkezimizde uygulanan tedavi yöntemleri, hasta odaklıdır ve her hasta için özel bir iyileşme planı hazırlanır. Kıl dönmesi tedavisinde cerrahi müdahaleler, uzman hekimler tarafından yapılır ve iyileşme süreci yakından takip edilir. Kıl dönmesinin tedavisinde kullanılan teknolojik ekipman ve uzman hekim kadromuz sayesinde, en yüksek başarı oranlarına ulaşılmaktadır.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi olarak, kıl dönmesi tedavisi için hastalarımıza en iyi hizmeti sunmayı hedefliyoruz.
0 notes
rayhaber · 3 days ago
Text
Uzmanlardan İkaza: Şok Diyetler Saç Sağlığını Tehdit Ediyor
Saç Dökülmesi Nedir ve Nedenleri Saç dökülmesi, hem erkekler hem de kadınlar arasında yaygın bir sorundur. Genetik faktörler, yaş, hormonal değişiklikler, stres ve çeşitli sağlık sorunları saç dökülmesine neden olabilir. Ancak, bu sorunların yanı sıra, beslenme alışkanlıkları da önemli bir rol oynamaktadır. Yapılan araştırmalar, sağlıklı bir diyetin saç sağlığı üzerindeki etkilerini ortaya…
0 notes
pazaryerigundem · 13 days ago
Text
Uzunköprü’de 'Güçlü Kadınlar' paneli
https://pazaryerigundem.com/haber/198171/uzunkoprude-guclu-kadinlar-paneli/
Uzunköprü’de 'Güçlü Kadınlar' paneli
Tumblr media
Trakya Üniversitesi Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulunun düzenlediği Kadın Hakları ve Güçlü Kadınlar Paneli yoğun ilgi gördü.
Mehmet AYTAÇ / EDİRNE (İGFA) – Uzunköprü Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde düzenlenen panele, Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Tülay Demiralay, Uzunköprü Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Cemile Arıkoğlu Ündücü, İlçe Emniyet Müdürü Şeref Gök, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanı Hasan Fatih Erkol, Üniversite Genel Sekreter Yardımcısı ve Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanı Ahmet Yence, akademisyenler, öğrenciler, sivil toplum kuruluşları ile vatandaşlar katıldı.
Uzunköprü Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu’nun “Sosyal Sorumluluk Projeleri Komisyonunun” katkılarıyla düzenlenen panelin açılışında Doç. Dr. Tülay Demiralay ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanı Hasan Fatih Erkol birer konuşma yaptı. Panelin Doç. Dr. Nilüfer Serinikli moderatörlüğündeki “Aile İçinde ve Çalışma Hayatında Kadına Yönelik Şiddet” başlıklı birinci oturumunda Av. Bedia Mutlu Mirzabey “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Yönelik Kanun ve Israrlı Takip”, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Elvin Dinler Kısaçtutan “Cinsiyet Eşitsizliği ve Çalışma Hayatı” ve Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinden Doç. Dr. Zuhal Demir ise “Kadın Gazetecilere Yönelik Çevrimiçi Şiddet” konulu birer sunum yaptı.
Tumblr media
Doç. Dr. İlknur Eskin moderatörlüğündeki “Kalkınma ve Girişimcilikte Kadının Önemi” başlıklı ikinci oturumda ise İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Ebru Zümrüt Boyacıoğlu “Kalkınma ve Kadın: Geleceği Birlikte Şekillendirmek”; Doç. Dr. Emel Yıldız “Tarihte Rol Modeli Olan Güçlü Kadınlar” konulu sunumlarını gerçekleştirirken Uzunköprü Kadın Girişimciler Kurulu İcra Komitesi Başkan Yardımcısı Sevim Adalı ise “Uzunköprü Kadın Girişimci Örnekleri” başlıklı bir konuşma yaptı.
Tumblr media
0 notes
manisadasunnet · 18 days ago
Text
Tumblr media
Meme döküntüsü ve kızarıklık, hem kadınlar hem de erkekler arasında sıkça karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Göğüs bölgesindeki bu tür cilt rahatsızlıkları genellikle estetik kaygıların ötesine geçerek, altta yatan sağlık problemlerinin habercisi olabilir. Cilt yüzeyindeki kızarıklık, kaşıntı, yanma hissi veya kabarcıklarla kendini gösteren bu durumlar, kişilerin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Özellikle kadınlarda meme bölgesinin hassas yapısı göz önünde bulundurulduğunda, döküntü ve kızarıklıkların nedenlerini anlamak ve doğru bir şekilde ele almak büyük önem taşır. Bu belirtiler, basit bir tahrişten ciddi enfeksiyonlara kadar geniş bir yelpazede değerlendirilebilir ve çoğu durumda erken teşhis, tedavi başarısı açısından kritik bir rol oynar. Meme Döküntüsü Ve Kızarıklık: 6 Nedeni, Tanısı, Tedavisi Meme bölgesinde görülen döküntüler ve kızarıklıklar, çevresel, alerjik ya da enfeksiyöz nedenlerden kaynaklanabileceği gibi bazen hormonal değişimlerin veya sistemik hastalıkların bir sonucu olabilir. Örneğin, mantar enfeksiyonları, cilt bariyerinin zayıfladığı sıcak ve nemli ortamlarda sıkça karşılaşılan bir problemdir ve meme altı bölgesini etkileyebilir. Bununla birlikte, ciltte kızarıklık ve döküntü bazen egzama, sedef hastalığı veya ürtiker gibi kronik cilt rahatsızlıklarının bir belirtisi olabilir. Bu nedenle, meme bölgesindeki bu tür değişiklikler asla göz ardı edilmemeli ve uzman bir sağlık profesyoneline danışılmalıdır. Doğru bir değerlendirme ve kapsamlı bir tedavi planı, hastaların yaşam kalitesini artırabilir. Meme döküntüsü ve kızarıklıklarının tıbbi açıdan ele alınması, sadece bireysel sağlık açısından değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık açısından da önemlidir. Özellikle meme kanseri gibi ciddi hastalıklarla ilişkili semptomları ayırt etmek hayati önem taşır. Meme cildinde ani değişiklikler, şişlik, sıcaklık artışı veya sürekli bir kızarıklık gibi belirtiler inflamatuar meme kanseri gibi nadir ancak ciddi bir durumu işaret edebilir. Bu nedenle, kişisel farkındalık ve düzenli sağlık kontrolleri bu belirtilerin erken fark edilmesinde kilit rol oynar. Ayrıca, cilt döküntülerine yönelik bilinçsizce kullanılan kremler veya ev ilaçları gibi yöntemlerin tehlikeleri konusunda bireylerin bilgilendirilmesi gerekir. Son olarak, meme döküntüsü ve kızarıklıklarının psikososyal etkileri de göz ardı edilmemelidir. Bu tür cilt problemleri, özellikle görsel olarak belirgin olduklarında, bireylerde özgüven kaybına ve sosyal izolasyona neden olabilir. Kadınlarda emzirme döneminde ortaya çıkan meme enfeksiyonları veya tahrişleri, annelerin hem fiziksel hem de duygusal olarak zor bir süreç yaşamalarına sebep olabilir. Erken müdahale ve uygun tedavi yöntemleri sayesinde, bu tür sorunların neden olduğu fiziksel rahatsızlık ve psikolojik baskı en aza indirilebilir. Bu makale, meme döküntüsü ve kızarıklığının nedenlerini, etkilerini ve tedavi seçeneklerini detaylı bir şekilde ele alarak, bireylerin hem bilinçlenmesini hem de sağlıklarını korumalarını hedeflemektedir. Meme Döküntüsünün Nedenleri 1. Yaygın Deri Döküntüleri Yaygın deri döküntüleri şunları içerir: - Dermatit - Egzama - Maya enfeksiyonları - İsilik - Böcek ısırığı - Zehirli Sarmaşık - Alerjik reaksiyonlar - Kurdeşen - Sedef hastalığı - Uyuz - Sebore Yukarıda listelenen döküntüler özellikle göğüslerle ilişkili değildir. Meme de dahil olmak üzere vücudun hemen hemen her yerinde görünürler. Kızamık, su çiçeği veya zona gibi viral durumlar da meme bölgesinde kızarıklıklara neden olur. Yukarıda sıralanan durumlarda olduğu gibi, bunlar göğüslerin belirli bir bozukluğuna bağlı değildir. Bununla birlikte, ciddi sağlık sonuçları olur ve ,en kısa sürede incelemeli, tedavi etmeliyiz. Bazı emziren kadınlarda meme uçları bebeğin ağzı, sıkı giysiler veya sıkışmış nem nedeniyle tahriş olduğundan meme ucunda dermatit veya egzama oluşur. Emzirmeyen kadınlarda da meme başı egzaması görürüz. 2. İnflamatuar Meme Kanseri İnflamatuar meme kanseri (IBC), kanser hücreleri meme derisini boşaltan lenf damarlarına girdiğinde gelişen agresif bir meme kanseridir. Damarlar kanser hücreleri tarafından tıkandığında semptomlar ortaya çıkmaya başlar. Bunlar şunları içerir: - Kalınlaşmış cilt - Enfeksiyona benzeyen döküntü veya tahriş - Kırmızı, şiş ve sıcak meme - Göğüste portakal kabuğuna benzer çukurlu cilt 3. Mastit Mastitis, emziren kadınlarda, genellikle doğumdan sonraki üç ay içinde meydana gelen, memede ağrılı bir şişliktir. Tıkanmış bir kanal veya süt akışını yavaşlatan veya önleyen başka bir faktör nedeniyle meme içinde süt biriktiğinde enfeksiyon oluşur. Bu, meme ucunun derisindeki kırılmalar bakterilerin girmesine izin verdiğinde de olur. Belirtiler hızlı gelişir ve şunları içerir: - Meme şişmesi - Artan kan akışı - Ağrı - Kırmızı deri, memede kızarıklık - Dokunulduğunda sıcak olan cilt - Ateş - Baş ağrısı - Meme başı boşalması - Grip benzeri semptomlar Emzirmeyen kadınların genellikle meme ucunun çatlaması veya ağrıması veya bakterilerin süt kanalına girmesine izin veren meme ucunun delinmesi sonucu mastitis yaşaması da mümkündür. 4. Meme Apsesi Bakteriyel enfeksiyonun neden olduğu meme derisinin altında irin birikmesidir. Memenin absesi genellikle tedavi edilmemiş mastitis ile bağlantılıdır ve genellikle emziren kadınları etkiler. Emzirmeyen kadınlarda mastitis veya meme absesinin en yaygın nedeni, meme ucunun arkasındaki kanalların büyüdüğü ve bakteri içeren salgıları barındırabildiği bir durum olan kanal ektazisidir. Belirtiler şunları içerir: - Kırmızı ve iltihaplı cilt - Dokunulduğunda sıcak olan cilt - Ateş - Lokalize şişlik 5. Meme Kanalı Ektazisi Meme kanalı ektazisi, memedeki süt kanalı genişlediğinde ve duvarları kalınlaştığında ortaya çıkan kanserli olmayan bir durumdur. Sonuç olarak, kanal tıkanır ve sıvı birikmesine neden olur. Çoğu zaman bu durum hiçbir belirtiye neden olmaz ve yalnızca başka bir meme durumu için biyopsi yapılırken bulunur. Belirtiler ortaya çıkarsa, şunları içerir: - Meme ucundan kalın beyaz diş macunu benzeri materyalin boşalması - Meme ucunda ve yakın meme dokusunda kızarıklık ve hassasiyet - Ters meme ucu - Etkilenen süt kanalının etrafındaki yara dokusu, kansere benzeyen belirgin bir yumruya neden olur. Memenin durumunun net bir resmini elde etmek için bir ultrason veya mamogram yaparız. Bir yumru varsa, kanser olmadığından emin olmak için biyopsi alırız. 6. Memenin Paget hastalığı Memenin Paget hastalığı, meme ucunun derisini içeren ve areolaya (meme ucunun etrafındaki koyu renkli cilt) yayılan nadir bir meme kanseri türüdür (tüm meme kanseri vakalarının yüzde 1 ila 4'ü). Bu hastalığı olan çoğu insan aynı memede bir veya daha fazla tümöre sahiptir, en yaygın tümörler ya duktal karsinoma in situ ya da invaziv meme kanseridir. Memenin Paget hastalığında, meme başı ve areola derisinin üst tabakasında kanserli hücreler bulunur. Bu hücreler, doku biyopsisini takiben mikroskop altında bakıldığında tanımlanır. Meme içindeki tümörlerden kanser hücrelerinin süt kanalından geçip meme ucunda birikip birikmeyeceği veya kanserin sadece meme ucunda ayrı ayrı gelişip gelişemeyeceği henüz kesin değil. Hastalığın belirtileri şunları içerir: - Meme ucunda kaşıntı, karıncalanma veya kızarıklık - Pul pul, kabuklu veya kalınlaşmış cilt (egzamaya benzeyen) - Düzleşmiş bir meme ucu - Meme ucunun derisinden sarı veya kanlı sızıntı Meme Döküntüsünün Tanısı Meme döküntüsü, ciltteki belirgin değişiklikler, kızarıklık, kaşıntı veya tahriş gibi belirtilerle ortaya çıkabilir ve altta yatan birçok farklı neden olabilir. Bu nedenle, doğru bir tanı koymak için dikkatli bir değerlendirme ve sistematik bir yaklaşım gereklidir. Meme döküntüsünün tanısında kullanılan yöntemler aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Hasta Öyküsü Tanıya giden yolda ilk adım, hastanın kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesidir. Hasta öyküsü alınırken aşağıdaki sorulara odaklanılır: - Başlangıç Zamanı: Döküntünün ne zaman başladığı, akut mu yoksa kronik bir sorun mu olduğu belirlenir. - Tetkik Edici Faktörler: Yeni kullanılan bir kozmetik ürün, deterjan, ilaç veya giyim eşyası gibi döküntüyü tetikleyebilecek olası faktörler sorgulanır. - Sistemik Semptomlar: Ateş, halsizlik veya başka sistemik belirtilerin eşlik edip etmediği öğrenilir. - Kişisel ve Ailevi Hastalık Geçmişi: Alerji, egzama, sedef hastalığı gibi geçmişteki cilt hastalıkları veya ailede benzer şikayetlerin varlığı değerlendirilir. 2. Fizik Muayene Meme döküntüsünün fizik muayenesi, döküntünün türü, yaygınlığı ve özellikleri hakkında bilgi sağlar. Dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır: - Döküntünün Lokalizasyonu: Döküntünün yalnızca memede mi yoksa vücudun diğer bölgelerinde de görüldüğü tespit edilir. - Lezyonların Görünümü: Kızarıklık, kabarcık, soyulma, ülserasyon gibi lezyon türleri değerlendirilir. - Ciltte Nem ve Sıcaklık: İkincil enfeksiyon riskini belirlemek için ciltte sıcaklık artışı veya nem olup olmadığı kontrol edilir. - Lenf Bezleri: Meme bölgesine yakın lenf bezlerinin büyüyüp büyümediği muayene edilir, bu durum enfeksiyon veya malignite şüphesini artırabilir. 3. Laboratuvar Testleri Fizik muayene ve öykü doğrultusunda uygun görüldüğünde aşağıdaki laboratuvar testleri istenebilir: - Kan Testleri: Beyaz kan hücreleri (lökosit) sayısı, C-reaktif protein (CRP) ve eritrosit sedimentasyon hızı (ESR) gibi inflamasyon göstergeleri değerlendirilir. - Alerji Testleri: Özellikle alerjik döküntü şüphesinde spesifik alerjenlere yönelik testler yapılabilir. - Mikrobiyolojik İnceleme: Döküntünün bakteriyel, fungal veya viral bir enfeksiyondan kaynaklanabileceği durumlarda kültür ve mikroskobik inceleme gerekebilir. - Biyopsi: Atipik veya şüpheli lezyonlarda cilt biyopsisi alınarak patolojik inceleme yapılır. Bu yöntem özellikle inflamatuar meme kanseri gibi ciddi durumların dışlanmasında önemlidir. 4. Görüntüleme Teknikleri Bazı durumlarda döküntünün nedenini anlamak için ileri görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulabilir: - Ultrasonografi: Meme dokusundaki olası bir kitle veya kistik yapıların değerlendirilmesinde kullanılır. - Mamografi veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Meme dokusundaki maligniteyi ekarte etmek için detaylı görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir. 5. Ayırıcı Tanı Meme döküntüsüne neden olabilecek çeşitli durumlar göz önünde bulundurularak ayırıcı tanı yapılır. Sık karşılaşılan durumlar arasında şunlar yer alır: - Kontakt Dermatit: Alerjik veya irritan maddelerle temas sonucu oluşur. - Mastit: Özellikle emziren kadınlarda enfeksiyona bağlı gelişir. - Tinea Corporis: Fungal bir enfeksiyon olan yüzeyel mantar enfeksiyonu belirtileri gösterebilir. - İnflamatuar Meme Kanseri: Meme döküntüsü ile birlikte hızlı büyüme, portakal kabuğu görünümü gibi bulgular görülebilir. 6. Tedaviye Yanıtın İzlenmesi Tanı sürecinde, önceden başlanan tedavilere karşı döküntünün nasıl yanıt verdiği de dikkate alınır. Bu, doğru tanıya ulaşmada önemli bir ipucu sağlayabilir. Meme döküntüsünün tanısında kapsamlı bir yaklaşım, doğru tedavi planının oluşturulmasında kritik öneme sahiptir. Gerekli durumlarda bir dermatolog veya onkolog ile multidisipliner bir ekip çalışması önerilir. Meme Döküntüsü Tedavisi 1. Yaygın Deri Döküntülerinin Tedavisi Birçok yaygın döküntü tedavisi, ciltte tahriş edici maddelerden kaçınmayı içerir. Bu, alerjik reaksiyona neden olan sabunları veya kozmetikleri, belirli türdeki giysi malzemelerini veya bir sutyen veya giysiden kaynaklanan sürtünmeyi içerir. Bir ilaç veya topikal merhem reçete ederiz. Çoğu durumda, döküntü, genel sağlık için büyük bir risk oluşturmadan temizleriz veya en azından tedavi ederiz. Bazı emziren kadınlarda meme uçları bebeğin ağzı, sıkı giysiler veya sıkışmış nem nedeniyle tahriş olduğundan meme ucunda dermatit veya egzama oluşur. Emziren kadınlarda tedavi emzirmeyen kadınlarla aynı olmayacağından, bu gibi durumlarda bir doktora danışılmasını öneririz. Su çiçeği, zona veya kızamık gibi viral enfeksiyon nedeniyle oluşan döküntüler, bir cilt hastalığı olarak değil, sorunun kaynağında (yani virüs) tedavi edilmelidir. Bu, bir anti-viral ilaç kullanımını, yatak istirahati, ağrı kesiciler ve ateş düşürücüleri içerir. 2. İnflamatuar Meme Kanseri Tedavisi İnflamatuar meme kanserini, kapsamlı bir muayene ve doku biyopsisi (bir doku örneğinin mikroskop altında incelenmesi) sonrasında teşhis ederiz. En başından itibaren, evre üç (dört evreden) kanser olarak sınıflandırılır. Yani oldukça ilerlemiştir ve hemen tedavi edilmesi gerekir. Tedavi, genellikle kemoterapi ile başlayan cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hormon tedavisini içerir. 3. Mastit Tedavisi Mastit tedavisi genellikle enfeksiyonla savaşmak için antibiyotiklerden oluşur. Bu yaklaşık bir hafta içinde yardımcı olmazsa, kanser olmadığından emin olmak için cilt biyopsisi yapılmalıdır. İnflamatuar meme kanseri ve mastitis semptomlarının bazıları benzerdir. Bu nedenle ortaya çıkan semptomların kesin nedenini hızlı bir şekilde bulmak gerekir. 4. Meme Absesi Tedavisi Bir meme apsesinin tedavisi, enfekte bölgeden irin boşaltılmasından oluşur. Enfeksiyon küçükse, bir şırınga ve iğne kullanırız. Büyük bir enfeksiyon ise, uygun drenajı sağlamak için deride küçük bir kesi gerekir. Her iki durumda da işlem sırasında ağrıyı engellemek için bölgeyi uyuşturmak için lokal anestezik kullanırız. 5. Meme Kanalı Ektazisi Tedavisi Meme kanalı ektazisinin semptomları herhangi bir özel tedavi olmaksızın kendi kendine düzelir. Bazı durumlarda sıcak kompresler ve antibiyotikler kullanırız. Gerekirse anormal kanalı cerrahi olarak çıkarırız. 6. Memenin Paget Hastalığı Tedavisi Memenin Paget hastalığının tedavisi, meme ucunun ve areolanın çıkarılmasını ve altta yatan bir tümör tespit edilmediyse tüm memeye radyasyon verilmesini (radyoterapi) içerir. Tümör varsa, kanserin ne kadar ilerlediğine bağlı olarak cerrahi olarak çıkarılması veya mastektomi gerekir. Hangi meme döküntüsü belirtileri endişe nedenidir? Meme döküntüsüne enfeksiyon, ateş, deri altında bir yumru, boğazda şişme veya makul bir tedavi süresinden sonra iyileşmeme gibi başka semptomlar eşlik ettiğinde, doktora danışmalıdır. Meme döküntüsünün nedenini kendi kendine teşhis etmek zordur. Ve bazı durumlarda tedavide gecikme, başarılı bir sonuç elde etmeyi zorlaştırır. Sonuç Meme döküntüsü ve kızarıklık, yalnızca estetik bir sorun olmanın ötesinde, altında yatan sağlık durumlarına işaret eden önemli bir semptom olarak ele alınmalıdır. Cilt yüzeyinde meydana gelen bu değişiklikler, enfeksiyonlardan inflamatuvar hastalıklara ve hatta nadir de olsa malignitelere kadar geniş bir spektrumda değerlendirilmektedir. Hastanın yaşam kalitesini etkileyen bu durumlar, genellikle erken teşhis ve uygun tedavi ile kontrol altına alınabilir. Ancak, hastaların belirtileri göz ardı etmeyerek bir uzmana başvurması, doğru bir yönetim sürecinin ilk adımıdır. Meme döküntüsü ve kızarıklık vakalarının yönetiminde multidisipliner bir yaklaşım kritik öneme sahiptir. Dermatoloji, onkoloji, enfeksiyon hastalıkları ve gerektiğinde cerrahi uzmanlıklar arasında etkin bir iş birliği, doğru tanı ve tedavi için gereklidir. Fiziksel muayene, ayrıntılı hasta öyküsü ve gerektiğinde biyopsi gibi ileri tanı yöntemlerinin kullanımı, hem sistemik hem de lokal nedenlerin ayırt edilmesine olanak tanır. Bunun yanında, semptomların bireysel ve çevresel faktörlerle nasıl bir ilişki içerisinde olduğu da dikkatlice değerlendirilmeli, tedavi bu doğrultuda planlanmalıdır. Tedavi süreci, memede kızarıklığa ve döküntüye neden olan faktörlere göre şekillenmektedir. Enfeksiyon kaynaklı vakalarda antibiyotik veya antifungal ilaçlarla hızlı bir iyileşme sağlanabilirken, alerjik reaksiyonlarda antihistaminik ve kortikosteroid kullanımı öne çıkar. Kronik cilt rahatsızlıklarında ise uzun vadeli kontrol ve yaşam tarzı değişiklikleri gerekebilir. Öte yandan, meme kanserine bağlı inflamatuvar durumlar erken evrede yakalandığında, multidisipliner bir tedavi yaklaşımı hayat kurtarıcı olabilir. Hastaların tedavi sürecinde düzenli olarak takip edilmesi ve olası komplikasyonların önlenmesi, başarı oranını artırmaktadır. Meme döküntüsü ve kızarıklığın etkili bir şekilde ele alınabilmesi, bireylerin konuya dair bilinçlendirilmesiyle mümkün hale gelir. Sağlık kuruluşları ve uzmanlar tarafından yapılacak bilgilendirme çalışmaları, hastaların bu semptomları daha erken fark etmelerine ve profesyonel yardıma başvurmalarına olanak tanır. Ayrıca, hijyen, uygun kıyafet seçimi ve cilt bakımı gibi önleyici yaklaşımların benimsenmesi, bu tür cilt sorunlarının oluşma riskini azaltabilir. Toplum sağlığı açısından, erken tanı ve tedavi süreçlerini teşvik eden programlar, genel sağlığı iyileştirmeye katkı sunabilir. Bu bağlamda, hem bireysel hem de toplumsal farkındalık, bu sağlık problemlerinin etkilerinin en aza indirilmesinde temel bir rol oynar. Referanslar: - Meme Döküntüsü Ve Kızarıklık: 6 Nedeni, Tanısı, Tedavisi - Habif, T. P. (2015). Clinical Dermatology: A Color Guide to Diagnosis and Therapy. Elsevier Health Sciences. - Kang, S., Amagai, M., Bruckner, A. L., Enk, A. H., Margolis, D. J., McMichael, A. J., & Orringer, J. S. (2019). Fitzpatrick’s Dermatology in General Medicine (9th ed.). McGraw-Hill Education. - Lebwohl, M. G., Heymann, W. R., Berth-Jones, J., & Coulson, I. (2014). Treatment of Skin Disease: Comprehensive Therapeutic Strategies. Elsevier. - Bolognia, J. L., Schaffer, J. V., & Cerroni, L. (2018). Dermatology Essentials. Elsevier. - Doherty, J. R., & Rosen, T. (2016). Rash decisions: A practical approach to evaluating skin rashes. American Family Physician, 93(3), 211-216. - Murphy, M., Carmichael, A. J., & Wong, G. (2013). Differential diagnosis of erythema. Journal of Clinical Medicine, 2(4), 128-136. - Adler, N. R., & Nigro, D. A. (2019). Erythema multiforme: A review of clinical presentation, diagnosis, and management. Australasian Journal of Dermatology, 60(3), 199-206. - Greaves, M. W., & Kaplan, A. P. (2009). Urticaria and angioedema. Lancet, 373(9663), 1645-1654. - Cowen, E. W., & Kovarik, C. L. (2018). Cutaneous drug reactions. JAMA Dermatology, 154(3), 342-347. - Schwartz, R. A. (2016). Erythema nodosum: A sign of systemic disease. Dermatologic Clinics, 34(3), 401-405. - Millington, G. W. M., & Graham-Brown, R. A. C. (2010). Skin and systemic disease. Medicine, 38(5), 259-265. - Braun-Falco, O., Plewig, G., Wolf, H. H., & Burgdorf, W. H. (2014). Dermatology. Springer. - Korting, H. C., & Schafer-Korting, M. (2010). Handbook of the Skin: Biology, Structure, and Function. Springer. - Grob, J. J., & Stern, R. S. (2011). Management of acute and chronic urticaria. New England Journal of Medicine, 365(6), 547-555. - Jain, S. (2017). Pathophysiology and diagnosis of erythroderma. Indian Journal of Dermatology, 62(3), 256-263. - DermNet NZ. (2018). Skin rash diagnosis in primary care. DermNet NZ, 14(4), 103-110. - Naik, H. B., & Cowen, E. W. (2017). Dermatitis and eczema: Current trends in diagnosis and management. Journal of the American Academy of Dermatology, 76(4), 641-652. - Hyman, A. B., & Paul, M. A. (2019). Contact dermatitis: Allergic and irritant. Journal of Clinical Dermatology, 3(1), 12-20. - Kreuter, A., & Krieg, T. (2020). Vasculitis and cutaneous involvement: A concise review. Dermatologic Therapy, 33(3), e13896. - Nijsten, T., & Wakkee, M. (2012). Systemic disease and the skin. Journal of the European Academy of Dermatology and Venereology, 26(8), 889-900. - Feldman, S. R., & Lichtenstein, M. J. (2015). Psoriasis and systemic inflammation. JAMA Internal Medicine, 175(3), 508-510. - Shinkai, K., & Fox, L. P. (2015). Cutaneous manifestations of systemic disease. New England Journal of Medicine, 373(13), 1240-1249. - Goldsmith, L. A., Katz, S. I., Gilchrest, B. A., Paller, A. S., Leffell, D. J., & Wolff, K. (2012). Read the full article
0 notes
bilgibiz · 20 days ago
Text
Saç ve Cilt Sağlığında Sanakin ve Eksozom Tedavisi
Sağlık ve estetik alanında yeni teknolojiler, bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik önemli çözümler sunuyor. Bu teknolojilerden biri olan eksozom tedavisi, son yıllarda dikkat çeken yöntemlerden biri haline geldi. Hücresel tedavilerin en etkili uygulamalarından biri olan bu yöntem, cilt yenilenmesi, saç dökülmesinin tedavisi ve yara iyileşmesi gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu tür yenilikçi tedavi yöntemlerini sunan uzmanlardan biri olan Utku Erdem Özer, hastalarına modern ve etkili çözümler sağlamaktadır.
Sanakin tedavisi de eksozom tedavisi kadar popüler ve etkili bir yöntemdir. Bu tedavi, özellikle ağrıyı hafifletmek ve iyileşme süreçlerini hızlandırmak için kullanılan bir biyolojik tedavi yöntemidir. Kişinin kendi kanından elde edilen özel proteinlerin kullanıldığı bu uygulama, cilt sağlığı ve estetik alanında da oldukça etkili sonuçlar sunar. Bu alandaki yetkinliği ile tanınan Utku Erdem Özer, sanakin tedavisini kliniğinde başarıyla uygulamaktadır. Sanakin tedavisi, doğal ve yan etkisiz bir yöntem olarak, son dönemde birçok kişinin tercih ettiği bir seçenek haline gelmiştir.
Eksozom tedavisi, cilt yenileme ve saç dökülmesi gibi konularda sunduğu çığır açan çözümlerle bilinir. Hücresel düzeyde etki gösteren bu tedavi, yaşlanma belirtilerini azaltmak ve cildi canlandırmak için uygulanmaktadır. Eksozom tedavisi, hem kadınlar hem de erkekler için geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu tedavi yönteminin bir diğer avantajı ise kısa sürede etkili sonuçlar sunmasıdır. Ciltte daha genç, taze ve sağlıklı bir görünüm elde etmek isteyenler için bu yöntem oldukça cazip bir seçenektir.
Cilt ve saç sağlığına yönelik modern tedavi yöntemleri, doğal süreçlere dayalı çözümler sunarak güvenli ve etkili sonuçlar sağlar. Sanakin tedavisinin yanı sıra eksozom tedavisi gibi yöntemler, estetik beklentilere yanıt verirken, aynı zamanda bireylerin genel sağlık durumunu da destekler. Bu tedavilerin temel avantajlarından biri, kişinin kendi biyolojik materyalinin kullanılmasıdır. Bu durum, hem alerjik reaksiyon riskini azaltır hem de tedavi sürecini daha güvenli hale getirir.
1 note · View note
bugunnepisirsek · 24 days ago
Text
Fırında Somon Tarifi: Zeytinyağı ve Baharatlarla Mükemmel Lezzet
New Post has been published on https://nepisirsek.net/firinda-somon-tarifi-zeytinyagi-ve-baharatlarla-mukemmel-lezzet/
Fırında Somon Tarifi: Zeytinyağı ve Baharatlarla Mükemmel Lezzet
Tumblr media
Zeytinyağının Faydaları: Fırında Somon ile Sağlıklı Beslenme
Giriş
Sağlıklı bir yaşam için beslenme alışkanlıklarımız büyük bir önem taşır. Özellikle kadınlar için dengeli ve doğru beslenmek, hem fiziksel hem de mental sağlık açısından kritik bir rol oynar. Zeytinyağı, Akdeniz mutfağının vazgeçilmez bir parçasıdır. Zeytinyağının faydaları saymakla bitmez. Cilt sağlığından kalp sağlığına kadar pek çok alanda olumlu etkileri bulunur. Fırında somon tarifi ile zeytinyağını bir araya getirerek, hem lezzetli hem de sağlıklı bir yemek hazırlamak mümkündür. Bu tarif, omega-3 yağ asitleri açısından zengin somonu, aromatik baharatlarla zenginleştirirken, zeytinyağının sağladığı faydalardan da maksimum düzeyde yararlanmanızı sağlar.
Malzemeler
4 adet somon fileto
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 limonun suyu
3 diş sarımsak (ezilmiş)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı pul biber (isteğe bağlı)
Maydanoz (süslemek için)
Yapılışı
Öncelikle fırını 200 dereceye ısıtın. Somon filetolarını bir fırın tepsisine yerleştirin. Zeytinyağını, limon suyunu, ezilmiş sarımsağı, tuzu, karabiberi, kekiği ve pul biberi bir kapta karıştırın. Bu karışımı somon filetolarının üzerine dökün. Somonları, her iki tarafının da iyice baharatlanmasını sağlamak için dikkatlice çevirin. Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15-20 dakika pişirin. Somonların dışı hafifçe kızardığında ve içi yumuşak olduğunda pişmiş demektir.
Hazırlık Süresi
Bu tarifin toplam hazırlık süresi yaklaşık 30 dakikadır. Hazırlık süresi 10 dakika, pişirme süresi ise 20 dakikadır. Hızlı ve pratik bir şekilde sağlıklı bir yemek hazırlamak isteyenler için ideal bir tariftir.
Besin Değerleri (1 porsiyon için)
Besin Değeri Miktar Kalori 250 kcal Protein 30 g Yağ 15 g Karbonhidrat 2 g Omega-3 Yağ Asitleri 2 g
Saklama Koşulları
Pişmiş somon, buzdolabında hava geçirmez bir kapta 2-3 gün saklanabilir. Ancak en iyi lezzeti taze tüketmekte bulursunuz. Dondurmak isterseniz, pişmeden önce zeytinyağı ve baharatlarla marine ettiğiniz somon filetolarını dondurabilirsiniz. Dondurulmuş somon, 2-3 ay içinde tüketilmelidir.
SSS
Soru 1: Zeytinyağının sağlık üzerindeki faydaları nelerdir?
Cevap: Zeytinyağı, kalp sağlığını destekler, antioksidan özellikler taşır ve cilt sağlığını iyileştirir.
Soru 2: Fırında somon neden bu kadar sağlıklıdır?
Cevap: Somon, omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir balıktır. Kalp sağlığını destekler ve inflamasyonu azaltır.
Soru 3: Somonun pişirilmesi sırasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Cevap: Somonun dışını kızartırken içinin çiğ kalmamasına dikkat edin. Aşırı pişirmemeye özen gösterin.
Soru 4: Zeytinyağı yerine başka hangi yağları kullanabilirim?
Cevap: Zeytinyağı yerine hindistancevizi yağı veya avokado yağı da kullanılabilir. Ancak zeytinyağının sağlıklı yağ asitleri açısından zengin olduğunu unutmayın.
Soru 5: Bu tarifi vejetaryenler nasıl uygulayabilir?
Cevap: Somon yerine tofu veya sebzeler kullanarak benzer bir tarif hazırlayabilirler. Baharatlar ve zeytinyağı ile lezzetlendirebilirler.
Baharatların Rolü: Somonun Lezzetini Artıran Doğal Aromalar
Giriş
Fırında somon, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Özellikle kadınların dengeli bir diyet uygulaması, hem fiziksel hem de ruhsal sağlık açısından son derece önemlidir. Somonun besin değerleri, omega-3 yağ asitleri ve yüksek protein içeriği sayesinde bu balığı özel kılmaktadır. Ancak somonun lezzetini artırmak için kullanılan baharatlar, yemeğin tadını ve aromasını zenginleştirir. Zeytinyağı ile birlikte kullanıldığında, bu doğal aromalar hem sağlıklı hem de muhteşem bir tat sunar.
Malzemeler
4 adet somon fileto
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 limonun suyu
3 diş sarımsak (ezilmiş)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı pul biber (isteğe bağlı)
Maydanoz (süslemek için)
Yapılışı
Öncelikle fırını 200 dereceye ısıtın. Somon filetolarını bir fırın tepsisine yerleştirin. Zeytinyağını, limon suyunu, ezilmiş sarımsağı, tuzu, karabiberi, kekiği ve pul biberi bir kapta iyice karıştırın. Bu karışımı somon filetolarının üzerine dökün. Somonları, her iki tarafının da baharatlanmasını sağlamak için dikkatlice çevirin. Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15-20 dakika pişirin. Somonların dışı hafifçe kızardığında ve içi yumuşak olduğunda pişmiş demektir.
Hazırlık Süresi
Bu tarifin toplam hazırlık süresi yaklaşık 30 dakikadır. Hazırlık süresi 10 dakika, pişirme süresi ise 20 dakikadır. Hızlı ve pratik bir şekilde sağlıklı bir yemek hazırlamak isteyenler için ideal bir tariftir.
Besin Değerleri (1 porsiyon için)
Kalori: 250 kcal
Protein: 30 g
Yağ: 15 g
Karbonhidrat: 2 g
Omega-3 Yağ Asitleri: 2 g
Saklama Koşulları
Pişmiş somon, buzdolabında hava geçirmez bir kapta 2-3 gün saklanabilir. Ancak en iyi lezzeti taze tüketmekte bulursunuz. Dondurmak isterseniz, pişmeden önce zeytinyağı ve baharatlarla marine ettiğiniz somon filetolarını dondurabilirsiniz. Dondurulmuş somon, 2-3 ay içinde tüketilmelidir.
SSS
Soru 1: Zeytinyağının sağlık üzerindeki faydaları nelerdir?
Cevap: Zeytinyağı, kalp sağlığını destekler, antioksidan özellikler taşır ve cilt sağlığını iyileştirir.
Soru 2: Baharatlar somonun lezzetini nasıl artırır?
Cevap: Baharatlar, somonun doğal tadını zenginleştirir ve yemeğe derinlik katar.
Soru 3: Fırında somon neden bu kadar sağlıklıdır?
Cevap: Somon, omega-3 yağ asitleri açısından zengin bir balıktır. Kalp sağlığını destekler ve inflamasyonu azaltır.
Soru 4: Somonun pişirilmesi sırasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Cevap: Somonun dışının kızarması için dikkatli olun, içinin çiğ kalmamasına özen gösterin.
Soru 5: Bu tarifi vejetaryenler nasıl uygulayabilir?
Cevap: Somon yerine tofu veya sebzeler kullanarak benzer bir tarif hazırlayabilirler. Baharatlar ve zeytinyağı ile lezzetlendirebilirler.
Fırında Somonun Pişirme Teknikleri: Mükemmel Sonuçlar İçin İpuçları
Giriş
Fırında somon, sağlıklı beslenmenin en lezzetli temsilcilerinden biridir. Özellikle kadınlar için, dengeli bir diyet oluşturmanın yanı sıra, sağlıklı yağlar ve besin değerleri ile dolu bir yemek sunar. Somon, omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olmasıyla bilinmektedir. Zeytinyağı ve baharatlarla birleştiğinde, hem lezzeti hem de sağlığa olan faydaları katlanarak artar. Ancak, mükemmel bir fırında somon elde etmek için bazı pişirme tekniklerine dikkat etmek gerekir. Bu yazıda, adım adım fırında somon tarifini sunacak ve pişirme sürecinde dikkat edilmesi gereken ipuçlarını paylaşacağız.
Malzemeler
4 adet somon fileto
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 limonun suyu
3 diş sarımsak (ezilmiş)
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı pul biber (isteğe bağlı)
Maydanoz (süslemek için)
Yapılışı
Öncelikle, fırını 200 dereceye ısıtın. Somon filetolarını bir fırın tepsisine yerleştirin. Zeytinyağını, limon suyunu, ezilmiş sarımsağı, tuzu, karabiberi, kekiği ve isteğe bağlı olarak pul biberi bir kapta iyice karıştırın. Bu karışımı somon filetolarının üzerine dökün. Somonları, her iki tarafının da baharatlanmasını sağlamak için dikkatlice çevirin. Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 15-20 dakika pişirin. Somonların dışı hafifçe kızardığında ve içi yumuşak olduğunda pişmiş demektir.
Hazırlık Süresi
Bu tarifin toplam hazırlık süresi yaklaşık 30 dakikadır. Hazırlık süresi 10 dakika, pişirme süresi ise 20 dakikadır. Hızlı ve pratik bir şekilde sağlıklı bir yemek hazırlamak isteyenler için ideal bir tariftir.
Besin Değerleri (1 porsiyon için)
Kalori: 250 kcal
Protein: 30 g
Yağ: 15 g
Karbonhidrat: 2 g
Omega-3 Yağ Asitleri: 2 g
Saklama Koşulları
Pişmiş somon, buzdolabında hava geçirmez bir kapta 2-3 gün saklanabilir. Ancak en iyi lezzeti taze tüketmekte bulursunuz. Dondurmak isterseniz, pişmeden önce zeytinyağı ve baharatlarla marine ettiğiniz somon filetolarını dondurabilirsiniz. Dondurulmuş somon, 2-3 ay içinde tüketilmelidir.
SSS
Soru 1: Zeytinyağı neden somonla birlikte kullanılır?
Cevap: Zeytinyağı, somonun lezzetini artırır ve sağlıklı yağ asitleri sağlar.
Soru 2: Fırında somonun pişirilmesi için en uygun sıcaklık nedir?
Cevap: Fırın sıcaklığı 200 derece olmalıdır.
Soru 3: Somonun daha lezzetli olması için hangi baharatlar eklenebilir?
Cevap: Kekik, pul biber, sarımsak ve limon suyu gibi baharatlar eklenebilir.
Soru 4: Somonun dışının kızarması için ne yapmak gerekir?
Cevap: Somonun dışının kızarması için pişirme süresi ve sıcaklık dikkatlice ayarlanmalıdır.
Soru 5: Fırında somon hangi yan yemeklerle servis edilir?
Cevap: Fırında somon, sebzeler, pilav veya salata ile birlikte servis edilebilir.
0 notes