#kadınlar için yardım
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bazı insan demeye utandığım varlıklar yüzünden artık yolda yürürken birinin arkamda olduğunu hissettiğimde tedirgin oluyorum, arkama bakma gereksiminde bulunuyorum. Biz yolda rahat rahat yürüyemiyoruz ama bunu yapanlar rahat rahat, elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar. Neden? Çünkü ülkemizde adalet yok. Kadının öldürüldüğü ve adaletin olmadığı bir ülkede yaşamak istemiyorum. Hele ki kadınlarımız, çocuklarımız öldürülüyorken hiçbir şey yapmayan ama başka ülkeler için şiirler okutturup yürüyüşler düzenleyen bir ülkede yaşıyoruz biz.
0 notes
Text
onlarca kadın tanıyorum aldatılan terk edilen çocuklarıyla tek başına bırakılan aşağılanan küçümsenen dayak yiyen ve bunlar hemen hemen her ailede var bunlar bitti de boşanma oranlarının artmasının sebebi kadınların tahammülsüzlüğü öyle mi çok güzel bi fıkra ama ülkenin gerçeklerine çok zıt
#bi komşumuz vardı kendi parasıyla aldığı arabasını kocasının borcu için sattı ve sonra aldatıldığını öğrendi#başka komşumuzun kocası karısını iki kızıyla bırakıp başka bir kadınla kaçmış komşumuza ne kocasının ailesi ne de kendi ailesi yardım etti#kocası çocuklarla asla ilgilenmiyor kadın saat 6da kalkıp işe gidiyor azıcık maaş alıyor çocuklar evde tek başına kalıyor#annemin bir arkadaşı var gerçekten kocasından çekmediği kalmadı en sonunda ekonomik özgürlüğünü kazandı ondan sonra kocası düzeldi#yoksa boşanıyorlardı bebeği olduğu için şans verdi#annenemin elinde olsaydı asla dedemle evlenmezdi ama ailesi çalışmasına izin vermemiş ekonomik özgürlüğü olmadığı için evlenmek zorunda#kalmış dedemi hiç sevmiyor dedem çok zor ve çekilecek biri değil hiçbir şeyi beğenmiyor en çok da anneannemi#anneannemin ışığını söndürmüşler yani#keza babaannem oyun oynarken alıp evlendirmişler ve o da hiç istemediği bir evlilik yapmış#babaannemin kardeşi eyer çantasının içine konulup evlendirilmeye götürülmüş#bu kadınlar boşanmasın da kim boşansın#aldatan döven söven hiçbir şeyden memnun olmayan eşitlikten bihaber olan kendini üstün gören sürekli karısını küçümseyen erkeklerle neden#boşanılmasın#artık birçok kadın ekonomik özgürleğe sahip o yüzden hak etmedikleri hiçbir muameleyi çekmek zorunda kalmıyorlar bu da boşanma oranlarını#doğal olarak arttırıyor#ve bu kötü bir şey değil#bunu kafanıza sokun
2 notes
·
View notes
Text
MEDİANTEP - SİLVER
Yaygın olarak vajina daraltma olarak bilinen vajinoplasti, özellikle cinsel tatmin ve estetik bağlamında kadınların sağlığı ve refahında önemli bir rol oynamaktadır. Prosedür, doğum, yaşlanma veya kişisel tercihle ilgili endişeleri gidererek vajinal kasların sıkılığını ve tonunu iyileştirmeyi veya iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Gaziantep vajinoplasti işlemlerini gerçekleştiren uzman doktorlar ve uzmanlar mevcut olup, kadınlara ihtiyaçlarına uygun vajinal gençleştirme seçeneklerini keşfetme fırsatı sunmaktadır. Cinsel deneyim ile vajinal estetik arasındaki bağlantıya dair artan farkındalık, hem fiziksel rahatlığı hem de özgüvenini artırmak isteyen kadınlar arasında vajinoplastiye olan ilginin artmasına neden oldu.
Gaziantep jinekolog seçilmesi, optimal üreme ve genel sağlık sonuçlarının sağlanması açısından önemlidir. Gaziantep Özel MediAntep Tıp Merkezi, dahiliye, beslenme, çocuk sağlığı ve hastalıkların önlenmesi gibi alanlarda uzman bakımının önemini vurgulayarak kapsamlı jinekolojik ve obstetrik hizmetler sunmaya kendini adamıştır. MediAntep Tıp Merkezi'ndeki gibi deneyimli jinekologlardan yardım alarak, Gaziantep'teki kadınlar aşağıdaki avantajlardan yararlanabilirler: - Rutin jinekolojik muayeneler - Rahim ağzı kanserinin erken teşhisi için Pap smear testleri - HPV ile ilişkili durumların önlenmesi için HPV aşıları - Jinekolojik sorunlar için kişiye özel bakım Kaliteli jinekolojik hizmetlere erişimin kadınların sağlığını ve refahını korumak için hayati önem taşıdığı, bu da Gaziantep'te saygın bir sağlık hizmeti sağlayıcısını seçmenin önemini vurguluyor.
Gaziantep'teki jinekolojik hizmetler, kadınların sağlık ihtiyaçlarını desteklemek ve çok çeşitli jinekolojik rahatsızlıkları ele almak için hazırdır. Gaziantep Anadolu Lisesi'nde yer alan Gaziantep Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümü, bölgedeki kadınlara yönelik uzmanlaşmış bakım ve hizmetler sunmaktadır. Ayrıca, Gaziantep Özel MediAntep Tıp Merkezi, jinekolojik hastalıkların erken teşhisi ve önlenmesinin önemini vurgulayarak jinekolojik ve obstetrik bakıma özel bir dizi hizmet sunmaktadır. Bu sağlık tesisleri, rutin muayeneler, taramalar ve tedaviler de dahil olmak üzere çeşitli hizmetler sunarak, kadınların ihtiyaç duyduklarında temel jinekolojik bakım ve desteğe erişmelerini sağlayarak, Gaziantep'te kadın sağlığı ve refahının geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır.
322 notes
·
View notes
Text
Tatlı Komşum! (1) (Furkan 31 Y., Manisa)
Olacaksan evli kadınla olacaksın derdim her zaman; çünkü sen de evlisin o da, müsait değilim dediğinde anlar, zırt pırt çağırıp beni oraya götür buraya götür demez, ay sevgililer gününü unuttun, doğumgünümde bir çiçek bile almadın diyemez. Canı istediğinde çağırır gidersin, canın istediğinde çağırırsın gelir, bağlılık olmaz, yarım saatte bir mesaj yazmadın diye küsüp trip atmaz. Çapkınlık mevzusu açıldığında arkadaş arasında beylik haline gelmiş laflarımdı bunlar...
İsmim Furkan, 31 yaşında, evli, tek çocuklu, özel sektörde çalışan, yakışıklı olduğu söylenen biriyim. Karımla severek evlendik. Karım öğretmen benden 1 yaş küçük. Hovardalığı her zaman sevdim, ama her zaman da dikkatli oldum. Manisa'da yaşıyoruz. Gelelim başıma gelenlere. 2 yıl önce Kasım ayında bir daire alma fırsatı doğdu, aileler yardım etti, biraz kredi çektik, 5 katlı, çift daire bir binanın 3. katından bir daire aldık. Daire ikinci eldi, taşınmadan önce boya badana yapıyorduk. Akşam üzeri iş çıkışı ben, fabrikadan bir abim (fabrikada da boyacı) ve karım birlikte, boya kokusu çıksın, çabuk kurusun diye pencereler ve dış kapı açıktı.
Birisi, "Merhaba!" diye seslenince koridora çıktık karımla. Kısacık simsiyah saçları, müthiş güzel bir yüzü olan, 1.65 boylarında, zayıf, kot gömlek ve pantolonlu, ama muhteşem çekici bir kadın çaydanlık ve çay bardaklarıyla kapıda duruyordu. Arkasında karşı dairenin kapısı açıktı. "Hoşgeldiniz, size çay yapmıştım!" dedi. Karım koşup çaydanlığı aldı, içeriye buyur etti. Kadın, "Ben Ebru. karşı dairede oturuyoruz, hoşgeldiniz, daha erken gelmek isterdim, ama işten gel, yemek bulaşık ancak bu saati buldu!" dedi. Karşı kapıdan kocası çıktı, aynı karısının boyunda, zayıf, bıyıklı, kadınla tam ters görüntüde biri. Kadın ne kadar havalı ve Cool görünüyorsa, adam o kadar paspal, üzerinde hani pazarlarda satılan koyu renk çizgili bir polo tişört, altında penye diz altına kadar şort ve nefret ettiğim şort altına diz altına kadar gelen siyah çoraplar. Ulan evde bari giyme o çorapları, görgüsüz! Cevat'mış ismi, zerzevat gibi. Kadın ne kadar çekici geldiyse adam da o kadar iticiydi.
Neyse çayları hepimize servis etti, hep beraber 2'şer bardak içtik. "Biz sizi daha fazla tutmayalım!" dediler. Teşekkür ettik. Ama bu arada apartmanda pek komşuluk olmadığını, çünkü herkesin çalıştığını öğrendik. İşimize gelirdi aslında.
Bir hafta içinde taşındık. Taşındığımız akşam yine aynı olay gerçekleşti. Ama sanırım günlerden Cumartesi olması sayesinde poğaca ve kek te vardı çayın yanında. Ama kocası gelmedi bu sefer. Saat 22:00 civarı arabamda kalan ıvır zıvırı çıkarırken, kapı ağzında Cevat vardı. Abi diyemiyorum ama benden 9 yaş büyükmüş. "Ebru sizde mi?" dedi. "Ben inerken yoktu, ama bakayım!" dedim. Baktım, "Yok!" dedim. "Yine hangi kapıya daldıysa!" deyip kapıyı kapattı. Benim karım saat 22:00'de bana haber vermeden ortadan kaybolacak, ben de kapıyı kapatıp içeri gireceğim ha, imkansız.
Saat 23:45 gibi kağıt atıklarını bir çuvala koyup çöpe atmak için indim. Ebru arabayla yanaştı. Beni gördü, gülümseyip, "İyi geceler!" dedi. Önümden binaya girdi. Merdivenlerden çıkarken arkasından baktım. Sanki biri götüne bakıyor dedi kadına, ikinci katta aniden kafasını çevirip baktı. Önüne dönüp evine girdi.
Ertesi akşam saat 20:30 gibi zil çaldı. Açtım. Ebru, "Yerleşe bildiniz mi?" dedi. "Nerdeee!" dedim. Buyur ettim, karım da geldi kapıya. Ebru, "Yok, siz gelin, bir nefes alırsınız!" dedi. "Peki olur!" dedik. Yarım saat sonra ordaydık. 12 ve 8 yaşlarında iki oğulları vardı. Bizimki de 7 yaşındaydı. Onlar odaya çekilip bilgisayar oynamaya başladılar. Cevat dönüp, "Ebru, bira getir!" dedi. O ana dek görmemiştim, koltuğun yanında yerden aldığı boş şişeyi karısına uzatıp, bana dönüp, "İçersin değil mi?" dedi. Şaşkınlıktan içerim bile diyemeyip kafamı salladım. Kadınlar da kendilerine kahve yaptılar.
O arada öğrendik. Cevat'ın büyük bir bisiklet firmasına malzeme üreten bir fabrikası vardı OSB'de, fabrikayı biliyordum. Kadının da çarşının göbeğinde bujiteri parfumeri dükkanı varmış, (ulan bunlar neden bu binada oturuyorlar diye düşündüm ilk an), dükkanı karım da ben de biliyorduk, iki katlı kocaman bir dükkandı. Ebru, "Taşınacaktık..." dedi, sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi, "Ama iki yıl önce bana dükkan açtık, sonra da dükkan sahibi satmaya karar verdi. Dükkanı satın aldık. O yüzden kaldık. Hatta borçlar bitene dek burdayız!" dedi gülerek.
Bu arada dikkat ettim, ben 1 bira bitirene dek Cevat 3 içmişti. Kahveden sonra Ebru karıma da bira teklif etti, ama karım, "Ben içmem!" dedi. Ebru, "Ben içsem mahsuru var mı?" deyip kendine de bir bira açtı. Her seferinde de aynı işlem oluyordu, adam kısaca, "Ebru bira!" deyip, boş şişeyi veriyor, kadın dolusunu getiriyordu. Aslında genel anlamda güzel sohbet oldu. Ben de 3 bira içtim, ama adam yanlış saymadıysam 12 tane içti, o ufak tefek adama gram birşey olmamıştı. Eve dönünce karımın anlatışından Ebru'yu çok sevdiği belli oluyordu. Bunda hediye ettiği Teaserların ve incik boncuğun etkisi var mı bilmiyorum.
Hemen hemen her akşam ya Ebru bizde, ya biz onlardaydık. Cevat çok nadir geliyordu, zaten gelse de ben onun içtiği birayı karşılayamazdım. İlk seferinde aldım 15 bira adama yetsin diye bir taneyi emzik gibi ağzımda tutunca anladı sanırım, "Ebru bira getir!" dedi yine. Ebru gidip evden bira getirdi. Cevat, "Kardeş, bana her hafta 10 kasa bira gelir, biliyorsun seviyorum birayı, o yüzden senin almana gerek yok. Canın istedi mi çal kapıyı iste Ebru verir!" dedi. İste Ebru verir kısmında gülecektim, ama yemin ederim Ebru gözlerime bakıp, "Veririm!" dedi gülümseyerek. Bereket yanımızda karım yoktu, çay koymaya gitmişti. Adam lafın nereye gittiğine bakmayan, sonradan görme bir tipti...
Şubat ayında 15 tatil olduğunda, karımla oğlumuzu da alıp memleketimize aileleri ziyarete götürüp bırakıp geldim. Bu her yıl yaz kış yaptığımız bir rutindi. Geri geldiğim Pazartesi akşamı zil çaldı. Ebru, "Maç varmış (tuttuğum takımın maçı vardı) galiba, Cevat seni çağırıyor, yalnız oturmasın kukumav kuşu gibi dedi!" dedi. "Olur!" dedim. 10 dakikaya gittim. Biralar su gibi akıyordu. Cevat, "Seviyorum senle içmeyi be Furkan!" diyordu. Sonra Ebru, "Ben mutfakta dizi izleyeceğim!" deyip gitti. Bira bitince Cevat sadece, "Ebruuuuu!" diye sesleniyordu...
Maç bitince telefonum titredi. Aldım telefonuma baktım. Ebru fotoğraf çekip yollamış, mutfakta masada bira ve çerez var önünde ve "Ben de seviyorum seninle içmeyi!" yazmış. "O zaman ben eve geçiyorum, 10 dakika sonra gel!" yazdım. "Tehlikeli!" diye yazdı. Telefonu sessize aldım, yazışmaya başladık. O gelemem dedi diye kalkmadım ben de, maçın geyiğini yapıyorduk Cevat'la. "Ebruuuu!" dediğinde bira geliyordu, ama her seferinde Ebru koridora çıkıp Cevat'ın görmeyeceği pozisyona geçip, boğma işareti yapıyor, kafasına vurma işareti yapıp, gülüp mutfağa gidiyordu...
Saat 24:00'e gelirken kalktım. Cevat yine yerinden kalkmamış, kapıdan geçirmek Ebru'ya kalmıştı. Kendime çekip dudağından öptüm. "İyi geceler!" dedi gülerek. "İyi geceler!" dedim içerden duyulacak sesle. Eve geçip, "Offf, ne tatlı dudaklar!" yazdım. "Daha tatlı yerlerim var!" yazdı. "Onların da tadına bakmak isterdim. Gelsene!" yazdım. "Bu saatte imkansız, ama orda olmak istediğimi bil!" yazdı.
Sabah işyerine telefon edip, biraz geç kalacağımı söyleyip, öğlene kadar izin aldım. Cevat 09:00'da gitti. Ebru 10:00'dan sonra çıkıyordu evden biliyordum. Mesaj attım, "Ben evdeyim, hadi gel!" dedim. "Tamam!" yazdı. En az 15 dakika gözümü kırpmadan kapı deliğinden baktım. 15 dakika sonra kapının arkasında o filmlerde dizilerde seyrettiğimiz kapıdan girer girmez birbirine yapışıp delice sevişen çiftler gibi hem soyunmaya çalışıp, hem de öpüşüyorduk. Erik tipi denilen bir kalçası vardı ve bu kadında sevdiğim bir özellikti. 75 beden vardı sanırım göğüsleri, göğüslerini ağzıma alıp, kalçalarının ikisini birden sıkıyor okşuyordum. Yatağa sürükledik birbirimizi.
Öpüşerek altıma alıp, amcığına girdim, çünkü haftalardır bu kadını düşlüyordum, daha fazla ön sevişme yaparsam yatağa boşalacaktım. Ne kadar kontrol etmeye çalışsam da (normalde ederim) o orgazm olmadan boşalacağımı söyledim. "İçime değil!" dedi. Zaten zor geri çekilip başta korktuğum şeyi yaptım, yatağa boşaldım. Ebru, "Benim dükkana gitmem lazım!" deyip kalkıp giyindi. Kendi kendime (Tamam Furkan bu ilk ve sondu, ne o oğlum kerhaneye ilk kez gelmiş ergen gibi?) dedim. Tam bu düşüncelerle boğuşurken. Giyinmiş halde yatakta yanıma oturdu. Bu kadın düşüncelerimi okuyordu. "Dert etme, aşırı heyecan ikimizi de gerdi. Sen erken geldin, ben kasılıp gelemedim. Daha vücutlarımız birbirini tanıyacak, tenlerimiz uyumlu, bunu ilk akşam hissettim!" dedi. Sonra beni öpüp kalkıp gitti...
Kendimi ergen gibi hissediyordum. Kadında gerçekten müthiş Cool bir hal vardı ve ben beni seçtiğini düşününce havaya giriyordum. Tüm gün yazıştık. Bana, "18:30'da sendeyim, akşam üstü kapıyı bacayı kontrol et!" yazdı. Karanlık odada pencerenin ardında bekledim yarım saat. Arabası geldiğinde merdivenleri kontrole başladım. Zaten sorun yoktu, karşı kapı yerine bize girecekti. Kapıyı açıp aralık bıraktım.
İçeri girdiğinde direk kucakladım. Bacaklarını belime doladı. Kollarımda doğru yatak odasına götürdüm. Yatağa yatırıp çizmelerini ve montunu çıkardım. Kucağıma alıp sırtımı yatağın bir tarafındaki duvara dayadım. Öpüp okşamaya başladım. Alışmıştım bile, sabahki o ilk heyecan yerini şehvete bırakmıştı. Dudaklarını boynunu yaladım, kazağını çıkarıp göğüslerine indim. Göğüs uçlarını dudaklarımla ezerken alttan pantolonunun üzerinden amına baskı yapıyordum. Yatakta ayağa kalkıp dans edercesine hareketlerle üstündeki herşeyi çıkardı. Ben de o anda eşofmanımı sıyırıyordum oturduğum yerden...
Ayakta duvara tutunup amını ağzıma dayadı. Yalayıp yuttum, dilimle sikerken ellerim kalçalarından tutmuş, ağzıma daha çok bastırıyor, okşuyor, sıkıyordum kalçalarını. Ebru inliyor, "Harikasın!" diyordu. Ben de, "Yok böyle bir tat!" deyip emmeye devam ediyordum. Kasılarak orgazm oldu, ağzıma sularını akıttı. Dizleri tutmaz gibi oldu. Orgazm olması bitince kucağıma oturup göğüslerini ağzıma verdi. Amını yarağıma sürtüyor, vıcık vıcık olmuş amına yarağımın kafasını alıyor, sonra ani hareketle dışarı çıkarıyor, zaman zaman saçlarımdan çekerek kafamı göğüslerinden uzaklaştırıp dudaklarını dudaklarım arasına alıyor, diliyle dilimi iğfal ediyordu. Bütün sikişin kontrolü ondaydı.
Sonra tek hareketle yarağımı amcığına alıp, "Ohhhh!" diye inledi. Başrol onundu, "Immm!" diye bir ses çıkardım ancak. Kucağımda hoplamaya, göğüslerini yalatıp, dudaklarımı öpmeye, yanaklarımı öpmeye devam etti. Kucağımda onu tutmakta zorluk çekiyordum, belini kalçalarını tutmaya çalışırken ellerimin arasında kayıp gidiyordu. Birkaç dakika sonra sadece, "Oh, oh, oh, oh!" diye kısa inlemelerle orgazm oldu. Bir dakika yarağımı içinde tutup kalktı. Yarağımı ağzına alıp, "Hadi erkeğim, geç kaldım, akıt döllerini komşuna!" dedi. Daha cümlesi biter bitmez doldurdum ağzını, sanki sabah boşalmamış, günlerdir biriktirmişim gibi. İki dakika yalandı, temizlendi, kalktı, giyindi ve "Aşkım yarım saate yemeğe çağıracağım haberin olsun!" deyip apartman boşluğunu kontrol edip gitti.
Koridordaki ışıkta bile sakallarımın sürtmesinden kıpkırmızı olmuş çenesini yanaklarını görebiliyordum, ama o aldırış etmeden girdi evine.
[Furkan]
131 notes
·
View notes
Text
Erkek Çocuğunun Enkazı.
Toplumsal algılar vardır, bunların en yaygını erkek ve kadınlar için olanlardır. En az konuşulan erkeklerin üzerine giden algılardır. Erkekler oldukça sade yaşam tarzlarına rağmen kompleks bir yapıya sahipleridir. Her şey oldukça kolay gözükür onlar için dışardan, bir de içlerinde yaşadıkları fırtına vardır. Her zaman mental olarak baskılanan taraf olarak erkekler çoğu zaman büyümemiş varlıklar olarak çıkar karşımıza, sebebi ise toplum. Onları yeterince “güç” olarak büyütmüş olsa da ruhen büyütmemiştir. Ne kadar dile getirilmese bile onların doğasında çoğu zaman narinlik “bir hata, bir yanlış ve olmaması gereken” olarak algılanır, halbuki buna en çok ihtiyaç duyan cinsiyet de erkektir. Kadın, doğası gereği bunu fazlasıyla yaşıyabiliyor fakat erkek şanslıysa sadece bunun belli bir kısmına ulaşabiliyor. Erkek olup duygu beslemek ayıp olarak algılanıyor, halbuki neden? Güçlü olan yıkılamaz mı? Yorulamaz mı? Deniz gibi bir kayboluşa sahip olamaz mı? Onca yükün altında derinliğe boğulamaz mı? Kırılan sadece bir adam olmuyor onun içinde yaşayan o minicik erkek çocuğu da kırılıyor, azıcık bir sevgiyle hemen “çocuklaşan” erkekler vardır. Çocuklaşan onların o güçlü dirençli bedeni değil, içindeki o yaralı çocuk, hak eden her adam, ölmeden önce çiçek almayı hak ediyor, iltifat duymayı hak ediyor, duyguları olunca dinlenmeyi hak ediyor, üzülünce ağlicak bir omuzu hak ediyor, her yaptığı için “erkek adama yakışır mı?” denilmeden özgürce hareket etmeyi hak ediyor, bir şey yapmadan karşılıksız sevgi görmeyi hak ediyor, oynamayı hak ediyor, gülmeyi hak ediyor, yorulduğunda “bana lütfen yardım et” dediğinde bir güler yüzü hak ediyor. Erkekler zor varlıklardır ama insanlardır. Birazcık sevgiyle sana kalbini açan erkek çocuğu onun için çaba verdiğinde senin için dünyaları verecek kapasiteye gelebiliyor, çoğu erkek çoğu şeyi dile getirmez ama içtenlikle ister. “Kötü” erkek yok mu? Elbette. Her cinsiyette olduğu gibi. Ama pire için yorgan yakılır mı? Sevin, sevilin, kalbinizi bir yapın. Birini bile o boğulmak üzere olduğu denizden kurtardığınız an bir erkeğin içindeki o enkazı kaldırıyorsunuz, sizden bunu istemezler ama yapın, hak ediyorlar…
İyi geceler Deniz’im.
#aşk sevgi#edebiyat#sevgi#sevgili#sevmek#tumblr yazılı post#artists on tumblr#aşk acıtır#aşk ile#iyigecelerdeniz#gerçek aşk#erkek#erkek adam#tek erkek#mesafe aşkı#aşk şiiri#aşk sözleri#aşka dair#aşk acısı#aşk#aşk sözü#anlamlı sözler#tumblr art#art#sevgisizlik#sevme sanatı#gerçek sevgi#sevgi sözleri#edebi sözler#türk edebiyatı
196 notes
·
View notes
Text
ÖNEMLİ!! Kadına şiddette "yardıma ihtiyacım var" hareketi S.O.S nedir?!
📌📌Kanada Kadınlar Vakfı tarafından tüm dünyaya duyurulan "acil durum el işareti", kadınların gizlice yardım istemesi veya zor bir durumda olduğunu göstermesi için kullanılan bir el hareketidir. 📌📌
122 notes
·
View notes
Text
İsrail'in suikastıyla şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:
"Allah'ım ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler! Başımıza gelen bu acı felaketler karşısında hala kalpleriniz sızlamıyor mu?
Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!
Bu ümmet utanmaz mı şerefi çiğnenirken?
Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış!
Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı?
Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık! Kaçmadık!"
Bizimle çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz Allah'ın emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır!
Umarım bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına bari aleyhimize olmayın, ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım! Sana şikayette bulunuyorum! Sana şikayette bulunuyorum! Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin...
Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikayette bulunuyorum.
Sana şikayette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu...
Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum."
67 notes
·
View notes
Text
Ceza - Suspus (Official Music Video)
youtube
🐺 Allah'a emanet. 🤘🙋 Kadın hamile kalmış doktora gidilip bakılmış ki ,
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara.
Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler… Çocuk düşündü;
“Sanırım bu çok önemli bir organ”
Çocuk aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
“Hangisini alayım oğlum sana?”
Çocuk düşündü:
“Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var”
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı. Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
“Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Ebeveynler de ise torun olarak sadece oğlunun erkek çocuğunu torundan sayarak düğününde bile günlerce davul çaldıracaklarını yüksek söyle anlatmaya başladılar.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığmayacak. Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu. Çocuğu da masaya oturtturdular. Annesi ve varsa kız kardeşleri yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
“Sanırım önemli olan erkeklerin konforu.”diye
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
“Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu. Herkesin ağzı kulaklarında. Densiz bir dede :
“Neler yapacan bahim gızlaraaa”dedi.
Çocuğun annesi ve babası:
“Oğlumdan daha iyisini mi bulacak?” dediler.
Çocuk düşündü:
“Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızasıyla ya da rızasız istediğimi yapabilirim. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, gezdi, eğlendi. Eve geç geldi paşalar gibi karşılandı. Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken , dövülürken.
Genç düşündü:
“Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim. “
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
“Koçum benim helal olsun. ” dedi
Genç düşündü:
“Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim. “
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Genç büyüdü
Ama bir türlü insan olamadı çünkü; onu yetiştirenler onun her bakımdan olağanüstü bir kişi olduğunu olacağını anlattı durdu. Hatta miraslarını bile kızlardan kaçırıp ona nasıl verileceği planlar yaptılar durdular. Sonra bu bakış açısı öğretilenler anlatılanlar “O”nun ayrıcalığı devreye girdi
…
Ve hafızaya yazılanlar uygulamaya koyuldu……. 🙋
9 notes
·
View notes
Text
Kadın hamile.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara.
Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler… Çocuk düşündü;
“Sanırım bu çok önemli bir organ”
Çocuk aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
“Hangisini alayım oğlum sana?”
Çocuk düşündü:
“Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var”
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı. Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
“Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığmayacak. Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu. Çocuğu da masaya oturttular. Annesi ve varsa kız kardeşleri yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
“Sanırım önemli olan erkeklerin konforu.”
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
“Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu. Herkesin ağzı kulaklarında. Densiz bir amca:
“Neler yapacan bahim gızlaraaa”dedi.
Çocuğun annesi ve babası:
“Oğlumdan daha iyisini mi bulacak?” dediler.
Çocuk düşündü:
“Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızasıyla ya da rızasız istediğimi yapabilirim. “
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, gezdi, eğlendi. Eve geç geldi paşalar gibi karşılandı. Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken , dövülürken.
Genç düşündü:
“Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim. “
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
“Koçum benim helal olsun. ” dedi
Genç düşündü:
“Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim. “
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, Ev, İş, Güç sahibi oldu.
Ama bir türlü adam olamadı.
Bu kültür herkeste olmasa da
ülkenin bir çoğunda böyle .
Bu yüzden birey yetiştirmek
Çocuklara Para, mal, mülk bırakmak değil.
Çocuğa sevgiyi saygıyı ,annesine ve kadınlara aşılamak olmaktır.
Ve bu sevgi,saygı sadece insan sevgisi ve saygısı
İle sınırlandıramaz...
(Alıntıdır)
33 notes
·
View notes
Text
Yorgun fakat yürümek için dahi yardım istemeyecek kadar gururlu kadınlar tanıdım.
Tanrı şahidimdir,
Öyle hayrandım.
Kesinlikle ölümsüz olduklarına inandım !
Muhteşemsin aşkım ♥️ 🫂💋🥰♥️♥️🤩
Sesini duymak başka, yazını görmek başka..
Yazını görmek ellerini görmek gibi..
Ve ellerini ne kadar çok sevdiğimi bilirsin...
Nazım Hikmet
Elinizin hamuruyla erkek işine karışınca!
Karışın ki,dünya sevgi yoğrulsun!
Karışın ki,devrim aşk olsun!
Che Guevara
7 notes
·
View notes
Text
"Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır."|Ahzap'35
122 notes
·
View notes
Text
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah’a ve Resûl’üne itaat ederler. Allah’ın rahmet edecekleri bunlardır işte. Şüphesiz ki Allah, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir. (Tevbe 71)
"Bir mü'minin diğer bir mü'mine yapabileceği en büyük yardım, doğru yoldan ayrıldığını gördüğü an onu ikaz etmek ve kendi şahsına bir kusur işlerken gördüğünde ona engel olmaktır. Bununla beraber, bu karşılıklı birbirini düzeltme sürecinde, tavsiye verilirken fazla tenkitçi ve hata arayıcı olmamaya, aksine dostça, kardeşçe ve samimiyetle davranmaya itina gösterilmelidir. Değiştirmeye çalıştığımız kişi bizim davranışımıza baktığında, kendi yaptığından rahatsızlık ve üzüntü duyduğumuzu ve daha iyi bir kişi olmasını arzu ettiğimizi hissetmelidir. Yoksa bir çeşit üstünlük hissine kapıldığımızı ve sırf bunu göstermek için onun kusurunu ortaya çıkarmaya çalıştığımızı düşünmesine sebep olmamalıyız."
Maalesef ki çoğumuz bu ahlaktan uzağız. Aslında bizim odaklanmamız gereken kısım günah işleyen insanlar değil, insanların işlediği günahlar. Rasulullah aleyhisselamın metodu da bu idi. Ey Allahın Rasulü! Nefsime hakim olamıyorum, zina işleyeceğim diye gelen gence, hakaret edip, sen nasıl Müslümansın diye kızıp, bağırmak yerine zina fiilinin necisliğini anlattı. Ve subhanallah bu genç tertemiz bir hayat yaşadı. (Müsned, V, 256-257). Bize ne oluyor ey davetçiler de bu ahlaktan mahrumuz? Sanki bu din, Müslümanlar bizim davetimize muhtaçmış vehmine kapılıp insanları insafsızca eleştiriyoruz. Ahlakımızla İslam'a davet edemediğimiz insanları, rivayetlere boğup şüphelerin zulmetine terk ediyoruz. İslam davetçileri olarak, O'nun en güzel isimleriyle ahlaklanmayı öğrenmemiz gerek, hangimiz defalarca tevbe etmesine rağmen günahına geri dönmedi ve buna rağmen Rabbimiz onların üstünü örtmedi? O bize nasıl muamele ediyorsa biz de insanlara o ahlakla muamele etmemiz lazım ki kurtuluşa erenlerden olalım. Allah'ın dininin bizim yıkıcı, kırıcı tebliğlerimize ihtiyacı yok, biz olsak da olmasak da bu dinin koruyucusu Alemlerin Rabbi'dir. Ama bizim bu himayenin yeryüzündeki neferleri olmaya ihtiyacımız sonsuzdur. Davet ettiğimiz her insanda bu hususa dikkat etmemiz gerekir. Dua edelim Rabbim bizi insanların hidayetine vesile kılsın. Ahlakımızla İslamın temsilcileri olalım inşaallah.
#not; insanları eleştirmişsin ama senin üslubun sert vs gibi yorumlarla gelmeyelim lütfen benimki bir iç döküş#buradaki herhangi bir kimseye değil.
21 notes
·
View notes
Text
Kadın gebe.
Bebek erkekmiş.
Aile mutlu, çok mutlu.
Bebek doğdu, pipisini amcalara gösterdi.
Amcalarda bayram sevinci.
Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi, çırılçıplak soydular, evde, misafirlikte, mahallede böyle gezdi.
Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı.
Bebek biraz büyüdü.
Sünnet olacak.
Davullar, zurnalar, hediyeler...
Çocuk düşündü:
"Sanırım bu çok önemli bir organ.."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Üç beş güzel kız var gittikleri yerde, annesi babası dedi ki:
"Hangisini alayım oğlum sana?"
Çocuk düşündü:
"Sanırım karşı tarafa sormaksızın seçme hakkım var."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk acıktı, sofrasını varsa kız kardeşleri ve annesi hazırladı.
Yemek bitince topladılar.
Çocuk düşündü:
"Sanırım kızlar/kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kalabalık bir yemek daveti, herkes masaya sığamayacak.
Erkekler ve yaşlılar masaya oturdu.
Çocuğu da masaya oturtturdular.
Annesi ve varsa ablaları yerde oturuyordu.
Çocuk düşündü:
"Sanırım önemli olan erkeklerin konforu."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Servis yapılacak, önce erkeklere yemek verildi, erkekler yardım etmedi.
Çocuk düşündü:
"Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuğun kız arkadaşı oldu.
Bütün sülale duydu.
Herkesin ağzı kulaklarında.
Densiz bir amca:
"Neler yapacan bahim gızlaraa" dedi.
Çocuğun anne ve babası:
"Oğlumdan iyisini mi bulacak?" dediler.
Çocuk düşündü:
"Sanırım en iyisini hak eden benim ve bu yüzden kızlara rızayla ya da rızasız istediğimi yapabilirim."
Çocuk bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü, arkadaşlarıyla dışarı çıktı, gezdi, eğlendi.
Eve geç geldi, paşalar gibi karşılandı.
Kız kardeşi eve geç geldiği için azar işitirken, dövülürken.
Genç düşündü:
"Sanırım eve istediğim saatte girip çıkabilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Kavga etti, ağzı burnu kan içinde.
Annesi, babası:
"Koçum benim, helal olsun" dedi.
Genç düşündü:
"Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı bu şekilde halledebilirim."
Genç bunu aklının en karanlık köşesine yazdı.
Çocuk büyüdü.
Ama bir türlü insan olamadı.
...
(Alıntı)
4 notes
·
View notes
Text
Şehid Şeyh Ahmed Yasin'in ümmete mektubu:👇
"Allah’ım!
Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
"Ey Rabbimiz!
Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikayette bulunuyorum...
Sana şikâyette bulunuyorum...
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."
13 notes
·
View notes
Text
İnsanın her şeyi sıkılı bir yumruğun
içine gömmesi de varmış diyor
Kalinka
Kibar davrandıklarımı aslında
sevmediğimi anladığım gün;
pasaj içlerinde göbekli adamlarla
cilveleşen o tuhafiyeci kadınlar
geçip giderken
her şeyi bilenlerin arasından,
fiş istemezse indirim
olacağına din kadar inanmış emeklilere
peki neden kibar davranmıyor?
Öyle bir yanıldım ki;
herkese anlatmak istiyorum.
Kendine ancak kahrolası
hatırlanmalarda yer bulan,
yoksul ve zamansız bir halk gibi,
yaşayanlarla arası hep bozuk
ve geride bıraktıklarımız
hamayül gibi koynumuzda.
Düşmanlardan yardım dilenilen bir
çağda, bazen soruyor kendine Kalinka:
Hayat dizine yatamadıklarımıza
bir şey anlatmamamız gerektiğini
ne zaman bana da öğretecek?
Çünkü kolay zaferlerden başı dönenlerin,
her şeyi bir anda çok sevenlerin
ve her şeyi bir anda yok edenlerin
arasında;bir gün birbirimizin
yanında olmadan öleceğiz.
7 notes
·
View notes
Text
Özellikle bu ay aklımdan çıkartmak istemediğim ayet;
Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.
Ahzab suresi 35. Ayet
30 notes
·
View notes