#josé maria sert
Explore tagged Tumblr posts
Photo
José Maria Sert Etude pour 'Les Aventures de Sindbad le marin', 1924
269 notes
·
View notes
Photo
José Maria Sert
Study for the ‘The Adventures of Sinbad the Sailor’, 1924
Sotheby’s
79 notes
·
View notes
Text
José Maria Sert
Étude de nu
1924
27 notes
·
View notes
Photo
José María Sert y Badía (Spanish,1876-1945)
El Palco I
oil on paper
106 notes
·
View notes
Text
José Maria Sert Etude pour ‘Les Aventures De Sindbad Le Marin’ - Study for ‘The Adventures Of Sindbad The Sailor' 1924
220 notes
·
View notes
Text
ESPANHA - 1966 - José Maria Sert, Pintor (novos) https://www.bialto.com/listing/espanha-1966-jose-maria-sert-pintor-novos/18243342
0 notes
Photo
John D. Rockefeller the mastermind behind Rockefeller Center the development to build the city within the city during the depression, the massive project employed in excess of 40,000 people a real boon to the economy of New York City. 30 Rock boasts an impressive grandiose Art Deco lobby that must be seen, a lot of people just go to see the tree and never venture inside or just rush to the rest rooms which are inconveniently or maybe intelligently ( hey it gets you to walk in and by the establishments) located in the underground retail complex. The artists whose artwork decorates the lobby were accomplished European artists Frank Brangwyn and José Maria Sert and their masterpieces are beautiful. This image captured a few weeks back while at Rockefeller Center for the center’s Mexico Week & El Día de Muerto of 30 Rockefeller the tallest structure of the complex which had circular spot light shone on it as part of the Mexico Week celebration. - [ ] #developportdev @gothamtomato @developphotonewsletter @omsystem.cameras #excellent_america #omsystem @bheventspace @bhphoto @adorama @tamracphoto @tiffencompany #usaprimeshot @rockefellercenter @nycurbanism @nybucketlist @nycprimeshot #nycprimeshot #microfourthirds #omd #m43photography (at 30 Rockefeller Plaza NBC Studio) https://www.instagram.com/p/ClccdQuvgbO/?igshid=NGJjMDIxMWI=
#developportdev#excellent_america#omsystem#usaprimeshot#nycprimeshot#microfourthirds#omd#m43photography
0 notes
Photo
ETUDÉ POUR LA LOI: “CE QUI SÉPARE ET CE QUI UNIT LES HOMMES” JOSÉ MARIA SERT // 1936 [gelatin silver print | 11.8 x 9.4″]
420 notes
·
View notes
Photo
ETUDÉ POUR LA LOI: “CE QUI SÉPARE ET CE QUI UNIT LES HOMMES” JOSÉ MARIA SERT // 1936 [gelatin silver print | 11.8 x 9.4″]
#josé maria sert#surrealism#surreal#analog#monochrome#black and white#30s#modern art#spanish#film photography#u
218 notes
·
View notes
Photo
José Maria Sert. Estudio para las pinturas de la catedral de Vic, 1938-1945. Gelatin silver print.
54 notes
·
View notes
Photo
José Maria Sert (1874-1945), Study for The Queen of Sheba, ca. 1920
39 notes
·
View notes
Photo
José María Sert (1874-1945)
'Vision de Naples'
An eleven-leaf screen, circa 1923
Giltwood and black glaze; decorated with scenes against the Bay of Naples, 390 x 800 cm.
Sotheby’s
Catalogue Note:
José Maria Sert (1874-1945), the "Tiepolo of the Ritz", is part of the closed circle of the great society artists of the 20th century. He married the famous Misia Godebska whom Forain introduced to him, better known as Misia Sert, a central figure in artistic and literary Paris at the end of the 19th century and between the wars. Muse successively of Mallarmé, Vuillard, Renoir, Proust, Diaghilev and Cocteau, Misia was also the confidante of Gabrielle Chanel for whom Sert created this screen.
Undermined by the Parisian avant-garde, he is part of a primarily decorative painting tradition influenced by Goya, Manet and of course Tiepolo. In his studio in the rue Barbet de Jouy, Sert created a grandiose decor in the image of his painting, mixing baroque furniture, gilded bronzes, crystals and Coromandel screens. Gabrielle Chanel retained this lesson in decoration and applied it in all her Parisian residences thereafter, as her apartment on rue Cambon still testifies. Sert held a salon there where he received the entire Café Society of the time, who commissioned him for multiple projects. Specializing in very large wall decorations and screens, he went from polychrome painting to monochrome painting on a gold background, which better suited his exuberant style. He received important commissions at the turn of the century throughout Europe and more particularly in England (between 1914 and 1915 for Lady Ripon at Combe Court and Sir Philip Sassoon at Lympe and between 1918 and 1919 for Sir Saxton Noble at Wretham Hall). He received his first commission in the United States in 1924 for Mr. Joshua Cosden's music room in Palm Beach. An exhibition in New York at the Wildenstein Galleries completed his launch across the Atlantic. He then undertook grandiose projects such as an entire room at the Waldorf Astoria in New York in 1930, and the entrance main building of Rockefeller Center, built in 1933.
"Art loses the last representative of great painting", wrote Paul Claudel in Le Figaro on 14 December 1945, on the death of his friend José María Sert. The monumentality of his work and the power of his personality made Sert an artist unanimously admired in his time.
#josé maría sert#art history#interior design#tiepolo#goya#furniture design#gold#trompe l'œil#naples#italy#paris#1920s#gabrielle chanel
28 notes
·
View notes
Photo
José Maria Sert y Badia Nude Study 1931-32
105 notes
·
View notes
Text
Maksim Gorki ve Rusya
Maksim Gorki, sefalet çekenlerin, paryaların, derbederlerin romancısıdır. Onun romanları, hayatın bodrum katlarına, feleğin sillesini yemişlere ve açlığa dairdir. Kaleme aldığı eserler, bu yüzyılda kitlelerin, işçilerin-emekçilerin ve toplumsal devrimin özel ve kendiliğinden ifadeleridir.
Bugünün birçok sanatçısı, plebyen kesime, alt sınıflara mensup karakterleri ve temaları ele almaktadır. Artık burjuva ruh ve burjuva tutkular, demodedir. Zira bunlar, fazlasıyla keşfedilmiş konulardır.
Öte yandan proleter ruhta ve proleter tutkularda olağandışı sorgu imkânları ve anlamın yeni renkleri bulunabilmektedir.
Gorki’nin romanlarında ve oyunlarında anlattığı plebyen, batının plebyeni değildir. O, tüm hakikiliğiyle Rus’tur. Gorki, sadece Rusya’ya has öyküler anlatmakla kalmaz, kendisi de öykülerin kahramanlarından biridir.
Gorki, Rus Devrimi’ni yapan ve yaşayandır. O, söz konusu devrimi hem eleştirmiş, hem onun tarihini yazmış, hem de onun için ter dökmüştür.
Gorki, hiç Bolşevik olmamıştır. Alışkanlıkları gereği aydınlar ve sanatçılar, parti bünyesindeki bir hizbin, grubun disipline uyan bir üyesi olmak için gereken imandan yoksundurlar. Bu insanlar, genelde hayata karşı şahsi, keyfi ve kendine has bir tavır takınırlar. Kendi yollarını yürüyen, ruhu huzursuz, yoldan sapmış bir kişi olarak Gorki, hiçbir zaman bir programa veya politik bir görüşe sadakatle bağlı olmamıştır.
Gorki, devrimin ilk günlerinde Novaia Zhizn [Yeni Hayat] isimli günlük devrimci sosyalist gazeteye yazılar yazar. Bu gazeteye göre yeni kurulan Sovyet rejimine güvenilemez ve ona husumet beslenmelidir. Gazete, Bolşevikleri teorisyen ve ütopyacı olmakla suçlar. Gorki ise yazılarında Bolşeviklerin insanlık için faydalı olabilecek, ama Rusya için ölümcül sonuçlara yol açacak bir deney yaptıklarını söylemektedir.
Öte yandan Gorki’nin yeni rejime dönük direnişinin sebebi muğlâktır, belirsizdir ve daha çok maneviyatla alakalıdır. Burada daha çok, aydınların ekseriyetinde görülen karşı-devrimci ruh ve zihin durumu mevzubahistir. Devrim, onları tehlikeli birer düşman gibi izleyip onlara bu şekilde davranmıştır. Bu insanlar da huysuzluk ederek, devrimin sert bir üslupla, aceleci bir yaklaşımla ve saygısız bir tavırla, düşlerini, araştırmalarını ve söylemlerini tahrip ettiğini düşünmüşlerdir.
Sonrasında bu aydın ve sanatçıların belirli bir kısmı, bu fikirlerini muhafaza etmeyi sürdürmüştür. Bazıları ise devrimci imandan etkilenmiş, devrimci cemre gelip yüreklerine düşmüştür.
Misal, Gorki’nin devrime dümen kırması, pek fazla sürmemiştir. Sovyetler, onu Aydınlar Ocağı’nın başına getirir. Aydınları örgütleme görevini ifa eden, öncesinde devrimci yükselişe karşı Rus kültürünü korumak olan bu kurumun amacı, Rus bilim ve kültür insanlarını araştırma ve emek sürecine ait temel bilgilerle beslemek, onlara sığınacak bir yuva sunmak ve gerekli ihtiyaçlarını temin etmektir. Rusya’daki bilim ve sanat insanlarının koruma görevini üstlenen Gorki, bir yandan da Kamusal Eğitim Bakanı Lunaçarski’nin en önemli yardımcılarından biri hâline gelir.
Gün gelir, Volga bölgesini kıtlık ve kuraklık vurur. Mahsulün düşük olması ile ablukanın ve savaşın uzun yıllardır harap ettiği bazı şehirler, daha da zayıf düşerler. Milyonlarca insan, kışı ekmeksiz geçirmek zorunda kalır.
Bu noktada Gorki harekete geçip, insanlığı bu muazzam trajedi konusunda bilinçlendirmeyi kendisine görev beller. Anatole France, Gerard Hauptmann, George Bernard Shaw gibi büyük sanatçıların desteğini almaya çalışır. Avrupa’ya ilk ağızdan yaşananları aktarmak için, artık kendisine ırak ve yabancı olan Rusya’dan ayrılır. Gençlik dönemindeki o göçebelik, o kök tutmayan aylaklık, yitip gitmiştir. Seyahati esnasında eskiden beri çilesini çektiği verem, sillesini indirir ve Gorki’yi Almanya’da durmaya ve bir sanatoryuma yatmaya mecbur eder.
Öte yandan Avrupa’nın büyük kâşiflerinden ve bilgelerinden Nansen, kıtlığın çilesini çeken şehirlere yardım toplamak için Avrupa’yı arşınlamaktadır. Nansen, Londra'da, Paris'te ve Roma’da görüşmeler yapar. Sahip olduğu, kimsenin şüphe etmediği apolitik konumu sayesinde gittiği her yerde kendisine muhatap bulur ve bu insanlara yaşananların sorumluluğunun komünizme ait olmadığını, bunun bir afet, felâket ve talihsizlik olduğunu söyler. Sonuçta Rusya abluka altındadır, tecrit edilmiştir, dolayısıyla açlıktan kırılan tüm halkını kurtarması mümkün değildir. Kaybedecek vakit yoktur. Kış kapıyı çalmıştır. Açlara acilen yardım edilmezse, hepsi ölecektir.
Bu çağrıya birçok cömert isim cevap verir. İşçiler, aralarında para toplarlar. Ama bu dönem, hayırda bulunmak veya yardım toplamak için uygun değildir. Zira Batı’da hava, Rusya’ya karşı kin ve öfke yüklüdür. Avrupa’nın önde gelen gazeteleri, Nansen’in yürüttüğü kampanya ile hiç ilgilenmezler. Duygularının esiri olmuş, öfkesiyle zehirlenmiş, yaşananları kayıtsızlıkla ele alan Avrupa, Rusya’nın çektiği ızdırabı hiç umursamaz. Gerekli yardım yapılmaz. Neticede milyonlarca insan ölür.
Bu trajedi karşısında ümitsizliğe kapılan Gorki, Avrupa’daki bu zorbalığa lanet okur ve Avrupa medeniyetinin sona ereceğine dair kehanette bulunur. Ona göre “dünya, Avrupa’nın ahlakî açıdan gösterilmesi gereken o hassasiyetten mahrum olduğunu görmüştür. Bu durum, Batı dünyasının yozlaşıp çökeceğine dair bir alamettir. Avrupa medeniyeti, eskiden teknik ve maddi zenginliği değil, ayrıca ahlakî zenginliğinden ötürü de saygı görmüştür. O ahlak ve teknik-maddi zenginlik, Batı'nın Doğu karşısında otorite ve itibar elde etmesini sağlamıştır. Çöktüğü vakit, Avrupa medeniyetini barbarlığın saldırılarından hiçbir şey koruyamayacak.”
Gorki, Avrupa’nın harap olacağına dair, bilinçaltından, içeriden bir ses işitmektedir. Aynı ses kendisine, Rus Devrimi’nin amansız düşmanının, ölümüne sebep olacak hasmının köylülük olduğunu da söylemektedir.
Devrim, temelde kentli olan sosyalist ideolojinin ve kentli işçi sınıfının bir eseridir. Devrim, köylülere toprak verdiği için onlar da devrime destek sunmuşlardır. Ama köylü aklı, devrimin programındaki diğer kısımları idrak edememiş, bu programın çıkarlarına uygun olup olmadığını bir türlü anlayamamıştır.
Köylülük konusunda ümitsizlik içinde olan Gorki’ye göre köylülerin bencil ve çıkarcı psikolojisi, kentli işçilerin ideolojisini asla özümseyemez. Şehir, medeniyetin merkezi, o medeniyeti kuranların yuvasıdır. Medeniyet, şehrin ta kendisidir. Şehir insanının psikolojisi, kır insanın psikolojisine kıyasla, fedakârlığa ve çıkarsız hareket etmeye daha fazla meyillidir. Bencillik ve çıkarcılık, köylü kitleler kadar köy aristokrasisinde görülen marazlardır. Büyük toprak sahiplerinin tabiatı fabrika sahiplerine kıyasla daha katıdır, daha dingindir ve daha dışlayıcıdır. Köyün pusulası, her daim aşırı sağı gösterir. Finans ve sanayi ise orta yolcudur, bu anlamda devrimle anlaşma yapma, ona tavizlerde bulunma eğilimindedir. Şehir, insanları kolektivizme uygun hâle getirirken; köy, insanları alabildiğine bireycileştirmektedir. Tam da bu sebeple, muhtemelen sosyalizmle bireycilik arasında yaşanacak nihai savaş, kırla kent arasında patlak verecektir.
Avrupa’daki kimi devlet adamları da Gorki’nin endişelerini paylaşmaktadır. Örneğin Caillaux[1] kentlerdeki sanayileşmeden kendilerini kurtarmak isteyen Orta Avrupa köylülerinden rahatsızdır ve onlara endişeyle yaklaşmaktadır. Macaristan’da kırsal bölgelerde küçük ölçekli sanayi üretimi artış göstermektedir. Köylüler, bu gelişmeye rağmen kendi ipeklerini eğirmekte, kendi aletlerini kendileri imal etmektedir. Kırsal bölgelerde köylüler, Ortaçağ’a has ilkel ekonomiyi tekrar diriltme gayreti içerisindedirler. Gorki’deki sezgi ve gelecekle ilgili öngörü, bilim insanlarınca da teyit edilmektedir.
Bu ve buna benzer konuları 1922 yılının Aralık ayında Almanya’nın Oder-Spree şehrinin Bad Saarow ilçesinde bulunan Yeni Sanatoryum’da Gorki ile konuşma imkânı buldum. Bulunduğu bölüm, çat kapı gelen misafirlere ve yabancılara kapalıydı. Ama eşi Maria Feodorovna, bana o kapıyı açtı. Gorki’nin eşi, Almanca, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca biliyordu.
O günlerde Gorki, otobiyografisinin üçüncü cildini yazıyordu, ayrıca Rus halkıyla ilgili bir kitaba yeni başlamıştı.
― Rus halkını mı anlatacaksınız kitabınızda?
― Evet. Rusya’da gördüğüm, bizzat tanıdığım, ünlü değilse de ilginç olan insanları anlatacağım.
Gorki’ye Bolşevizmle ilgili sorular sordum. Bazı gazeteler, Gorki’nin Bolşevik liderlerden uzaklaştığını iddia ediyorlardı. Bu iddiaları yalanlayan Gorki, Rusya'ya en kısa sürede dönmek istediğini söyledi. Sovyetlerle iyi ve normal seyreden bir ilişkiye sahipti.
Bu ihtiyar aylak adamda, bu saçları ağarmış seyyahta başka bir şey görüyordunuz. Keskin gözleri, köylülere has, nasır tutmuş elleri, biraz bükülmüş beli ve Tatar bıyığı ile Gorki, fiziken kentli birinden çok köylüye benziyordu. Ama Tolstoy’dan farklı olarak, o hürmete layık Asyalı ruhtan yoksundu.
Tolstoy, Hristiyan köylü komünizmini vaaz etmişti. Gorki ise Batı’nın makinelerine, teknolojisine, bilimine, yani Tolstoy’daki mistisizmin tiksindiği her şeye hayranlık ve saygı duyan bir isimdi. Bu Slav kökenli aylak, gizliden gizliye, bilinçaltında Batı’nın ve medeniyetinin bir destekçisi, düşkünü ve meftunu idi.
Bad Saarow’un komünist devrime dair dedikoduların ve yaklaşmakta olan faşist gericiliğe ait şarkıların ulaşmadığı o ıhlamur ağaçları altında Gorki, feri gitmiş, sanrılar gören gözleriyle, o harikulade medeniyetin artık kendisini iyice hissettiren sonbaharını ve ölümünü ızdırap içinde seyretmekteydi.
José Carlos Mariátegui
1925
5 notes
·
View notes