#istanbul cezaevi
Explore tagged Tumblr posts
Text
#AVUKAT#ANKARA#İSTANBUL#İZMİR#SİVAS#İMRANLI#BOŞANMA#İCRA#HACİZ#ÇEK#SENET#BONO#POLİÇE#AĞIR CEZA#ASLİYE CEZA#CEZAEVİ#YATAR#İNFAZ#SAVCILIK#CUMHURİYET SAVCILIĞI#TAHLİYE#KİRA#KİRACI#KİRAYA VEREN#EV#KİRA SÖZLEŞMESİ
0 notes
Text
2023'ün İkinci Yarısı
Veren Hüdadır.
Sayın defter,
Ben yirmi yıldır defter tutuyorum. Acısıyla tatlısıyla yüzlerce günümü yazdım, yazdıklarımı sildim ya da yaktım. Ama daima yazdım. Yine yazılacak günler yaşıyorum.
Astrolojik olarak 2023'ün yay burcu için uzun süren nekahet döneminin şansla birleşeceği yorumları yapılıyordu. Seçim sonuçlarını bilemediler ama beni bildiler. Yerseeeeenn. Sohbet olsun işte defterciğim.
Başlayamadım yahu.
Evvela.
Ruhsatlandım. İlk cübbem değil ama son cübbem olsun allahım. Ayrıca idari yargının (nefret ettiğim gri) iğrenç cübbesinden milyon kat iyi avukatlık cübbesi. Ama bana biraz ufak geldi. En büyük beden kalmamış. Arkadaşım ben 3XL giyen adamım XL ile idare etmeye çalışıyoruz. Ama olsun, çünkü temmuz sonuna XL oluyorum. Diyetteyim malum. Madde madde gidiyoruz. İlki buydu: ruhsatlandık. Samsun barosu mensubu olarak ilan edildik. Buna bile seviniyoruz işte. Geldiğimiz nokta bu. Hanım gururlanıyor, ablam hikayesinde adalet temalı yazılarla falan paylaşıyor. Ne duruma geldik iyi mi? Benim açımdan durum biraz farklı. Hukuku sevmek ve sevdiğim işi yapmanın yolu olması sebebiyle mutluluk verici. Yoksa kura törenimde İstanbul idare geldiğinde, ya da mülakat sonuçları açıklandığında, ya da türkiye derecemin valilik töreninde daha fazla mutlu olmuştum.
Ve hayat şunu öğretti, hayatın verdikleriyle mutlu olma, bırak mutlu olurken hayat sana bir şeyler hediye etsin. Hayat dediğim de cezaevi bu arada. ahahahah. Yaz dizilerinde aşkolog olup her şeyi bilen meczup bir balıkçı ya da şarapçı vardır ya hani onun gibi takılıyorum. Şaka bir yana ama cezaevinde edindiğim en büyük yeti diyebilirim. Hayatın vermesini bekleme, sen mutlu ol güzel kardeşim, sen mutlu olurken hayat bir şeyler versin iyi ya da kötü. Sen bekleme tahliyeni ama olursa da çok mutlu ol. Kural bu: bekleme, mutlu ol!
Saniyen.
Samsunspor şampiyonluğunun akabinde Galatasaray şampiyonluğunu yaşamak. Ulan var ya. Futbol olmasa napardım. Şaka değil bu. Hayatımın her bölümünde azıyla çoğuyla yer kapladı futbol. Okuduğum ilkokul samsun 19 mayıs stadyumunun tam karşısındaydı. En büyük faktör ise futbol aşığı bir babanın oğlu olmaktı. Babamın her sene kombinesi olurdu. Çocukluğum stadyumda geçti. Yatılı liseye gidene kadar her maçı stadyumda izledim. Sonra azaldı futbol ama televizyondan izledim. Gerçek bir taraftar olarak. Samsunspor için 2011 yılında deplasman yapacak kadar çok samsun fanatiği, küme düştüğünde 2012 yılında bir hafta odasından çıkmayacak kadar sevdalı.
Sadece samsunspor da değil, galatasarayın 1995ten itibaren bir kaç sezonu hariç her maçını izledim ya da dinledim. Aralarda bazı sezonları kaçmıştır. Ders çalışırken ya da koştururken ama illa ki haberim de olmuştur.
Cezaevinden çıktığımda samsunspor alt ligden de küme düşmüştü. O küfrü hak eden ama bu mecrada etmeyeceğim insan azmanı Alpay Özalanın siyasi torpiliyle geldiği teknik direktörlüğü sayesinde düşmüştük. Tutunacak bir tek galatasaray vardı. Hem de ne güzeldi. Hayatımın en b.ktan iki yılında da şampiyon olup yüzümü güldürmüştü. Deliler gibi sevindiğim, ailecek seyrettiğimiz bağırmalı çağırmalı maçlar. Hayata tutunmamı sağladı desem abartmış olmam. Sonra Kemalpaşada kahvehanede yaşadığımız şampiyonluk. Tarif edilemez.
Ve bu sene. Galatasarayım yine gönlümüzdeki sarayından çıktı bir selam çaktı ruhumuza. Üstelik bu sene yaşanan onca kötü şeye rağmen, iyi top oynayarak şampiyon olmak ekstra sevindirdi.
Futbol her şey demek değil ama çok çok çok fazla şey demek.
Salisen.
Diyetteyim. Yaşlanmam sebebiyle eskisi gibi hızlı veremiyorum. Ama azimliyim. Tü tü maşallah bana. Bir ayda beş kiloyu ancak bulabildim sanırım. Normalde 10 kilo verirdim eskiden olsaydı. Ama keşkek gibi kaçamaklar çok olunca pek de ba��arılı olamadık. Ama durmak yok yola devam.
Nihayet.
Cuma vakti oturdum yazı yazıyorum. Bak ne kadar ayıp. Allah affetsin. Ama toplu namaz kılınan ve siyaset yapılan, hatta miting yapılıp, mitinge adam götürülen yer ancak bir siyasi partinin mahalle teşkilatıdır nazarımda. Camide miting yapıldı ve bundan gurur duyuldu arkadaş ya. Valla partinin önemi yok ben dinin kolayca kandırılma aracı olarak kulllanıldığı bu topraklarda siyasetin camiye girmesinden rahatsızım.
Aslında rahatsızlığımın kaynağı hukuki. Şöyle ki 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un 25.maddesi açıkça düzenlemiş: " Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluşunun her derecesinde görev alan personel, Memurin Kanununun hizmetliler için yasak ettiği siyasi faaliyetten başka, dini görevi içinde veya bu görevin dışında, her ne suretle olursa olsun, siyasi partilerden herhangi birini veya onların tutum ve davranışını övemez ve yeremez. Bu gibi hareketleri tahkikatla sabit olanların, ilgili ve yetkili mercilerce işine son verilir." Bu kanun maddesi için AYM anayasaya aykırılık incelemesi yapmış ama anayasaya uygun olduğuna karar vermişti, yanlış hatırlamıyorsam yıl 2017 idi. Camide miting yapıldı güzel ülkem. İmam çıkıp bir şey diyemez tabi ki. Hatta bazıları çıkıp miting değil dua diyebilir. Ülkenin şirazesi kaymış olduğundan bazıları tabi ki bunu miting olarak görmeyebilir. Güler geçerim.
(Bu arada şunu açıklamam gerekiyor: bu maddenin anayasaya aykırı olduğu yönünde zamanında heyetimi ikna edememiştim. Zira özellikle görevi dışında bir din görevlisini ifade hürriyetini kısıtlayacak şekilde siyaset övgüsü ya da yergisi yapmasını engellemek bence anayasaya aykırılık oluşturuyor. Görevi içinde ve görev yerinde kesinlikle siyaset olmamalı doğru ancak görevi dışında adamın bir özel hayatı da var sonuçta. Tabi imamların ya da diğer diyanet çalışanlarının görev tanımının daha net yapılması da gerekmekte. Bu sebeplerle bu hükmün anayasaya aykırı olduğunu 2015 yılında iddia etmiştim de adli tatilde kimse uğraşmak istemediğinden götürmemişlerdi AYM'ne. Bakın Eskişehir idare mahkemesi götürmüş, AYM de aykırılık bulmamış. )
Velhasılı niye cuma namazını kılmıyorum diye sorarlarsa bunları anlatacağım sorgu meleklerine. Ahahahahah. Atın cehenneme! Laaağğğnn. Durrruuuuunn. Ama kanun. ama adalet. ahahahah.
öhööömmm. Biraz ciddiyet.
İşte böyle. İmam hutbeye çıktı. Cami yan tarafta zira. Hutbenin en güzel yeri: "Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir." Herşey bu ayette. Nahl 90. Ama vurucu olanı ise devamındaki ayetler. Nahl 91-94. Benim için en azından. O da başka bir yazının konusu.
Çok yazdım yahu yine.
Vesselam.
3 notes
·
View notes
Text
Bir İslam beldesi olan Türkiye’de İslam’a ve Müslümanlara hakaretin ardı arkası kesilmiyor. Son olay ise camide çektirdiği çıplak pozla İslam’a hakaret eden tasarımcı Eda Taşpınar'ın şuursuzca hareketi oldu.
Paylaşımlarıyla dikkat çekmek için şekilden şekile giren ve bu uğurda İslam’a olan düşmanlığını da gizlemeyen tasarımcı Eda Taşpınar Four Seasons Hotels'in içerisinde bulunan Sultanahmet Cezaevi Camii/Hayyatin-i Hassa Camii'nde çekilen çıplak fotoğrafını "Mutlu yıllar sevgililerim" notuyla sosyal medyada paylaşmıştı.
Taşpınar’ın haddini aşan densiz paylaşımı, sosyal medyada büyük tepkilere neden olunca, yayınladığı fotoğrafı kaldırmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, camide poz verip fotoğraf çektiren Eda Taşpınar hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, TCK 216. maddesi kapsamında "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçundan resen soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
İslam’a ve Müslümanlara yönelik hakaret içerikli paylaşımlar sürekli yapılmasına rağmen ciddi bir ceza verilmiyor. Dolasıyla fikri düşük olan insanlar ahlaksızlıklarını camilere taşıyor. Halkın giyiminden fikirlerine, ibadetinden kutsal mekanlarına kadar hakaret ve saldırılar, laik demokratik nizamın kurulduğu ilk yıllarda alenen başladı ve İslam düşmanları tarafından sürdürülüyor. Biznillah İslam Devleti'nin kurulması ile de son bulacaktır.
5 notes
·
View notes
Photo
web sitesinde haber muhabirisin bu içeriğe göre dikkat çekici ve 8 kelimeyi geçmeyecek başlık yazar mısın. Html etiketlerini dahil etme
Münevvet Karabulut’u vahşice katleden Cem Garioğlu’nun ölümüne ilişkin 10 yıldır farklı iddialar gündeme gelmeye devam ediyor.
Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, Karabulut ailesinin talebi üzerine Garipoğlu’nun mezarının açılmasına karar verdi.
Garipoğlu’nun mezarı geniş güvenlik önlemleri altında açıldı.
Mezardan çıkan kafatası ve kemikler bir araya getirilerek Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.
Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir’in mezarda şüphe yaratan bir poşet bulunduğunu söylemesinin ardından inceleme talep edildi.
Mezarda bulunan şeffaf naylon poşeti anlamlandıramadığını söyleyen Epözdemir, bu durumun kafatası ile kemiklerin sonradan bir poşet ile mezara konulduğuna dair şüphe içerdiğini ifade etmişti.
Mezarda bulunan bir poşet de Kriminal Polis Laboratuvarı’na gönderildi.
Işık taraması, renk reaktif testi, yapılarak DNA izi arandı. Poşetteki kanların bir insana ait olmadığı anlaşıldı.
Bir DNA izine de rastlanmadı.
Poşetin İstanbul Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nde incelenmesi için de talepte bulunulacak.
2009 yılında işlenenen cinayetin ardından Cem Garipoğlu’nun 2014 yılında cezaevinde intihar ettiği bildirilmişti.
Garipoğlu’nun ölmüş gibi gösterilerek yurt dışına kaçtığı iddiaları üzerine 3 Ekim’de fethi kabir işlemi gerçekleştirildi.
Cesedin Cem Garipoğlu’na ait olduğu tespit edildi.
CEZAEVİ SAVCISINDAN YILLAR SONRA İLK AÇIKLAMA
Dönemin Silivri Cezaevi’nden sorumlu Cumhuriyet Savcısı Metin Arda ise Garipoğlu’nun cesedinin sabah sayım yapan personel tarafından bulunduğunu söylemişti.
Olaydan yıllar sonra ilk kez konuşan Arda, Garipoğlu’nun başına poşet geçirip havasız kalarak öldüğünü anlatmıştı.
Münevvet Karabulut’u vahşice katleden Cem Garioğlu’nun ölümüne ilişkin 10 yıldır farklı iddialar gündeme gelmeye devam ediyor. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, Karabulut ailesinin https://bursahabermedya.com/web-sitesinde-haber-muhabirisin-bu-icerige-gore-dikkat-cekici-ve-8-kelimeyi-gecmeyecek-baslik-yazar-misin-html-etiketlerini-dahil-etme-munevvet-karabulutu-vahsice-katleden-cem-garioglu/ #BursaGündem #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
Avrupa’nın En Fazla Hükümlü Ve Tutuklu Barındıran Ülkesiyiz..
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hasan Karal, Türkiye'deki infaz sistemindeki sorunlara dikkat çekerek, Avrupa’nın en fazla hükümlü ve tutuklu barındıran ülkesi olduklarını, ancak aynı zamanda suç geçmişi kabarık kişilerin serbest dolaşabildiğini vurguladı. Karal, İstanbul Üsküdar’da polis memuru Şeyda Yılmaz’ın 26 suç kaydı bulunan Yunus Emre Geçit tarafından şehit edilmesi üzerine infaz sisteminin çarpıklığını gündeme getirdi. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 31 Aralık 2023 itibariyle ceza infaz kurumlarında 291 bin 911 kişi bulunduğunu belirten Karal, bu rakamın bir önceki yıla göre yüzde 14,5 azaldığını ifade etti. Ancak Türkiye'nin, hükümlü ve tutuklu sayısı açısından Avrupa'da zirvede olduğuna dikkat çeken Karal, Almanya ile kıyaslandığında Türkiye’nin neredeyse 6 kat daha fazla hükümlü ve tutukluya sahip olduğunu belirtti. Karal, her 100 bin kişiden 342’sinin ceza infaz kurumlarında bulunduğunu ve bu rakamın Avrupa ortalamasına kıyasla oldukça yüksek olduğunu söyledi. Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya'daki hükümlü ve tutuklu sayılarına bakıldığında Türkiye’nin cezaevi nüfusunun bu ülkelerden çok daha fazla olduğunu belirten Karal, infaz sisteminde büyük sorunlar olduğunu ve reformların gerekli olduğunu vurguladı. Read the full article
0 notes
Text
Narin ’in ölüm nedeni belli oldu
Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın ölümüne ilişkin Adli Tıp raporunun ayrıntıları belli oldu. Adli Tıp Raporu'na göre boğulmaya işaret eden bulgulara rastlanırken, boyun ön kas ve çene alt grubunda kanama bulgularına işaret edildi. Bu işaretler, Narin'in elle boğulduğuna yorumlanıyor. Uzmanlar, otopsi raporundaki "stertum kanama" bulgusunun küçük kızın "iman tahtası" denilen göğüs bölgesine tekme ve yumrukla vurulduğunu, vücudun birçok yerindeki kanama bulgularının boğuşma yaşandığını, direnme yaşanmış olduğunu, bu durumun yetişkin bir erkek tarafından cinayetin işlenmemiş olmama ihtimalini gündeme getirebileceğine işaret ediyor.
ÖLÜM NEDENİ BELLİ OLDU
İstanbul Adli Tıp Kurumu, 8 yaşındaki Narin'in ölüm nedenine ilişkin çalışmasını tamamladı. Adli Tıp Kurumu'nun raporuna göre, küçük Narin'in boğularak öldürüldüğüne yönelik bulgulara ulaşıldı. Rapordaki bulgularda, boyun ön kas grubunda ve çene alt grubunda kanamaya işaret edildi. Narin, büyük olasılıkla elle boğularak öldürüldü. Kaynak : https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/narin-nasil-olduruldu-narinin-olum-nedeni-belli-oldu,sav7sY0KJkON93bF4r-2gA/QMhlZAmWikCmIP48BzDz9Q https://www.youtube.com/watch?v=7Ct9FPFwSq4 Buca Cezaevi Yıkıldı Read the full article
0 notes
Link
İşte cezaevi çıkışı ilk görüntüler! Engin Polat'ı karşılamaya gelenler, "Hala akıllanmamışlar" dedirtti
0 notes
Text
Saadet Partili vekiller Sinan Ateş davasını takip etti
https://pazaryerigundem.com/haber/180893/saadet-partili-vekiller-sinan-ates-davasini-takip-etti/
Saadet Partili vekiller Sinan Ateş davasını takip etti
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya ve Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davaya katıldı.
ANKARA (İGFA) – Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da öldürülmesine ilişkin davaya bugün ikinci oturum ile devam edildi.
Davanın 22 sanığı dün ilk kez hakim karşısına çıktı. Cinayetin tetikçisi ve azmettiricinin de aralarında bulunduğu 8 sanık savunma yaptı.
Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya ve Bursa Milletvekili Mehmet Atmaca, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davaya katıldı.
Duruşmadan önce Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ile görüşen Mustafa Kaya ve Mehmet Atmaca, Sinan Ateş’in ölümü üzerindeki perdenin kaldırılana kadar sürecin takipçisi olacaklarını ifade ettiler.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Sabahattin Ali
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/sabahattin-ali/
“SABAHATTİN ALİ”
Hepimiz bir şeyler yazıyoruz. Ben geçen hafta O’na göndermede bulunduğum bir şiirimi (Bir Ucu Sinop Gözlerimin Diğeri Harran) paylaşmıştım. Bu doğum günü için dostlar yazdılar, şiirlerini dinledik. Öykülerini okuduk.
O yaşamaya devam edecek.
İyi ki doğmuş, iyi ki var olmuş, kim bilir kaç nesil daha onunla büyüyecek...
O'nu anmak için “Gökyüzü Mavi Yalnızlık Lacivert” adlı oyunumun Sabahattin Ali bölümünü paylaşmak istedim. Cahit Irgat'ın ağzından...
“Cahit Irgat-…Bu insanlar korkuyor, kaldırımları süpüren çöpçü benden, günden korkuyor, kaldırım boyu türkü söyleyen sarhoşlar, işçiler kendi seslerinden, yanlarından sessiz geçen bir otomobilden korkuyor. Birbirinin gözlerinden korkuyor. Korku bir kara vagon gibi çökmüş gecede bekliyor. Kara bir koltuğa konulmuş ağır ve boş bir koltuk gibi tek başına bir korku.
Ağlasana insan ağlasana...
Ağlasana insan ağlasana...Öğretmene ağlasana…
El, ayak tırnakları sökülene ağlasana, yakılan, yıkılan matbaalara ağlasana. Öğretmene.
Bir ateş çemberine sıkıştırılmış akrep gibi yazarlara, şairlere, ressamlara ağlasana…
Ağlasana sürgüne, zindana, işkenceye, ağlasana o kara günlere...
"Toprak var, sürülemez
Dostluk var, geçilemez
Sevgi var, söylenemez
Düğüm var, çözülemez
İnsan hali bilinemez
Altı üstü birmiş yerin
Üstünde insan
Altında insan"(*)
Gencecik insanları bitkin düşüren ne?
Geceden, karanlıktan korkan arı gibi, güneşi, aydınlığı seven arı gibi yaşıyordu onlar.
Bu muydu korkulan yaşantı? Sınır boylarında hikayeciler...Neden korkuluyor? Yaksalar da, yırtsalar da, yıksalar da onlardan gene izler, bir şeyler kalacaktır. Arpa boyu bile olsa...
Ağlasana insan, sınır boylarında vurulan hikayeciye, öğretmene ağlasana...
Onlar sen uyanasın diye çabalıyorlardı. Onlar, bunlar uyanmasın diye çabalıyorlardı. (Kente bakar)
İstanbul uyanıyor. İstanbul.
Dört yanında duvarları olmayan bir cezaevi...
Şehir değil, tabut bu...
(ışık söner, fonda gökyüzü vardır)
(GÖKYÜZÜ MAVİ YALNIZLIK LACİVERT
Oyun- Ali Erkan Güneri-1991)
SABAHATTİN ALİ hala yaşıyor...
Yaşamaya da devam edecek...
Istranca dağlarından güneş batıyor, doğan Sabahattin Ali’dir.
Istranca ormanlarından selam olsun...
(*)Cahit Irgat
Ali Erkan Güneri
#AliErkanGüneri #GundemArsivi #Cahitİrgat #SabahattinAli #GokyuzuMaviYalnizlikLacivert #oyun #siir #aci #yas #hasret #edebiyat #hayat
0 notes
Text
ANMA
TÜRK SİYASİ HAYATINA DAMGASINI VURMUŞ VE PARTİ BAŞKANLIĞINDAN ÇEKİLDİKTEN SONRA MERHUM BAŞBUĞUMUZ ALPARSLAN TÜRKEŞ'İ YALNIZ BIRAKMAMIŞ OLAN VE SON ZAMANLARINDA BİZATİHİ TANIŞMA ŞEREFİNE ULAŞTIĞIM, EVİNDE BAŞBAŞA SOHBET ETME İMKANINA KAVUŞTUĞUM
OSMAN BÖLÜKBAŞI'NIN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE RAHMETLE ANIYORUM.
1913'te doğdu.[1] Doğum yeri o yıllarda Mucur, Kırşehir'e bağlı olan günümüzde ise Hacıbektaş, Nevşehir'e bağlı olan Hasanlar köyüdür. Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Fransa'daki Nancy Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nde yaptı. Buradan 1937 yılında mezun oldu. 1938 yılında Türkiye'ye dönerek Kandilli Rasathanesi'nde asistan olarak çalışmaya başladı. 1940 yılında Haydarpaşa Lisesi'nde öğretmenlik yapmaya başladı. 1946 yılında Demokrat Parti'ye girdi ve parti genel müfettişliğine atandı. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına karşı sert bir politika izlenmesini isteyen bir grup ile birlikte 1947 yılında Demokrat Parti'den ayrıldı.
Temmuz 1948'de Millet Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 1949 yılında İsmet İnönü ve Celâl Bayar'a komplo düzenlemek iddiasıyla tutuklandıysa da kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 1950 Türkiye genel seçimleri'nde Millet Partisi'nin tek milletvekili olarak Kırşehir'den TBMM'ye girdi. Partisi, laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1953 yılında kapatıldı. Bunun üzerine Şubat 1954'te bir grup eski Millet Partisi üyesi ile birlikte Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdu ve genel başkanlığına seçildi.
1954 genel seçimlerinde bu ilde %44 oy alarak yeniden Kırşehir milletvekili seçilince, Demokrat Parti hükûmeti Kırşehir'i ilçe yaptı ve Nevşehir'e bağladı. Kırşehir 3 yıl boyunca ilçe olarak kaldı. Bu dönemde hükûmete eleştiriler yöneltti. Temmuz 1957'de TBMM'ye hakaretten tutuklandı. Kırşehir, Haziran 1957'de yeniden il durumuna getirildi, ancak eski kazalarından Avanos, Kozaklı ve Hacıbektaş Nevşehir’de kaldı. Köyü Hasanlar köyü de yeniden il olan Kırşehir'e bağlanmayarak Nevşehir'e bırakıldı. Bu durumda, Ekim 1957 Türkiye genel seçimleri'nde, Cumhuriyetçi Millet Partisi'nden seçilen 4 milletvekilinin arasında yer aldı. Seçim günü hapiste olduğu için milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. koğuşunda mahkûmların önünde yaptı.
1958 yılında DP'ye karşı güç birliği oluşturmak amacıyla Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi'nin ile birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin Genel Başkanlığına seçildi. 1959 yılında 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
27 Mayıs Darbesi'nden sonra 6 Ocak 1961 - 15 Ekim 1961 tarihleri arasında Kurucu Meclis Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Temsilciliği görevini yürüttü. 1961 genel seçimlerinden sonra uzlaşmaz bir tutum takınarak koalisyon hükûmetine katılmayı reddetti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Haziran 1962'de İsmet İnönü'nün kurduğu koalisyon hükûmetine katılınca, 28 milletvekiliyle birlikte partiden ayrılarak yeniden Millet Partisi'ni kurdu ve genel başkanlığına seçildi. Millet Partisi, Şubat 1965'te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki koalisyon hükûmetine katıldıysa da kendisi kabinede görev almadığı gibi hükûmete eleştiriler de yöneltti. Arkadaşlarıyla beraber kurduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ise 1969 yılında Milliyetçi Hareket Partisi adını aldı.
1972 yılında Millet Partisi genel başkanlığından ayrıldı. Yerine eski Genelkurmay Başkanı Cemal Tural geçti. 9 Eylül 1973 tarihinde de, 1961 yılından beri seçildiği Ankara milletvekilliğinden istifa ederek aktif siyasetten çekildi. 6 Şubat 2002 tarihinde Ankara'da öldü.
0 notes
Text
Kaza yapan cezaevi aracındaki mahkumların İstanbul´dan Bitlis´e götürüldüğü öğrenildi http://dlvr.it/T1CTLL
0 notes
Text
Mehmet Bostan ve Bülent Göktuna neden tutuklandı, olay ayrıntılar
Mehmet Bostan ve Bülent Göktuna neden tutuklandı, olay ayrıntılar...Korkusuz Gazetesi Yazarı Can Ataklı, kişisel sosyal medya platformu üzerinden Mehmet Bostan ve Bülent Göktuna olayına dair birbirinden çarpıcı detaylar paylaştı. İşte o sözler: AKP tarihinde ilk defa kendilerine yönelik bir operasyon oldu. İkisi de kendi alanlarında çok önemli isimler. Biri Varlık Fonu'nun eski başkanı Mehmet Bostan diğeri de Turgut Özal'dan bu yana bütün iktidarlarla çok yakın ilişkileri olan, Tayyip Erdoğan'a da ona doktor bulacak kadar çok yakın bir isim olan Bülent Göktuna tutuklandılar. Hiç beklenmedik bir olayda. Her iki kişi de bunu beklemiyordu. Bir anda başlayan tutuklamalarla olay başka bir yere evrildi. Mehmet Bostan, AKP bürokrasisi içinde en namuslu olarak bilinen isimlerden biri. 57 yaşında devletin çeşitli kademelerinde çalışan ama asıl kendi işi olan biri. Sigorta işleri var, finans işleri var. Tayyip Erdoğan ile birlikte 2013'ten itibaren devlet katında da çalışmaya başlıyor. Ağustos 2013'ten itibaren Türkcell yönetim kuruluna getiriliyor AKP hakimiyeti olunca. 26 Şubat 2016'da da Özelleştirme İdaresi Başkanı oldu. O dönem Binali Yıldırım Başbakan. 15 Temmuz darbesi oldu. 26 Ağustos 2016'da Binali Yıldırım'a yani Başbakan'a bağlı olarak Varlık Fonu kuruldu. Kasım ayında Mehmet Bostan başkan oldu. O başkan olurken iki isim de yardımcısı oldu. Biri Tayyip Erdoğan'a tam teslim olan, biat eden Gazeteci Yiğit Bulut diğeri Kerem Alkin. 2017'de referandum yapıldı ve Türkiye'nin fişi çekildi. Erdoğan bu referandumla büyük bir yetki aldı. Cumhurbaşkanı bütün bu yetkileri aldıktan sonra 8 Eylül 2017'de Mehmet Bostan görevden alındı. O zaman da çok şaşırtıcı olmuştu çünkü bizzat kendisinin tavsiyesi ile o göreve getirilen Bostan bu kez yine kendisi tarafından görevden alındı. Neden alındı. O sırada bir sorun mu vardı, usülsüzlük mü vardı kimse bilmiyor. 29 Mart'ta Mehmet Bostan Turkcell'deki üyelikten de ayrıldı. 2018'de Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. 10 Eylül'de Varlık Fonu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlandı, başkanı kendisi oldu vekili ise damadı Berat Albayrak oldu. Bülent Göktuna ise 1980'lerin sonunda Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde ortaya çıkan, Londra merkezli şirketi olan, aynı Mehmet Şimşek gibi finans şirketleri ile bağı olan, danışmanlık yapan bir şirketi var. Özal'dan bu yana bütün başbakan ve cumhurbaşkanları ile özel ilişkisi olan bir isim. Turgut Özal bunu alıp Belek'e götürüyor ve buraya bir golf tesisi aç diyor. Üst düzey turistler için. Çok lüks bir alan kurdu ve İstanbul sosyetesinde de tanınır hale geldi. Bir anda kaymak takımının da çok tanıdığı bir isme dönüşüyor. Özal'dan sonra Demirel ile az, Çiller ve Mesut Yılmaz ile çok iyi ilişkileri oldu ve derken Tayyip Erdoğan ile devam etti. Neyi hallediyor bu bilinmiyor. Özellikle uluslararası finans konularında yardımcı olduğunu yakından biliyorum. Erdoğan'ın Cem Uzan'a ait Telsim'in satışında da yine o var. Çok ilginç bir isim Erdoğan ile tek bir fotoğraf karesi bulunmuyor. Hasan Yeşildağ'ı çok yakından tanıyor ki Yeşildağ Erdoğan'ın cezaevi işlerini organize eden biri. Bülent Göktuna o kadar yakın bir isim ki Tayyip Erdoğan rahatsızlanında Srilanka'dan doktor bulup onu Erdoğan ile tanıştıran bir isim. Geçen yıl bu zamanlar sessiz sedasız bir soruşturma başlıyor. Mehmet Bostan'ın, işadamı Bülent Göktuna ile Türkiye'ye yurtdışından gelen 25 milyar dolarlık bir krediden 25 milyon dolarlık bir komisyon almışlar ve bunu kendi üzerlerine geçirmişler iddianameye göre. Şimdi her iki ismin tutuklanması, bir takım yolsuzlukların açığa çıkarılması ve hesap verilmesi gerektiğine dair bir işaret olabilir. Ancak, kesin bir şey söylemek için henüz çok erken. İlerleyen günlerde daha fazla bilgi ortaya çıkacak ve durum netleşecektir. Read the full article
0 notes
Text
“Oğlumun hapishaneden cenazesi çıkmasın” - bianet
Fotoğraf: MA Haberin Kürtçesi için tıklayın İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, Denizli T Tipi Cezaevi’nde tutulan ağır hasta tutuklu Ekim Polat’ın tedavi ve sağlığa erişimindeki sorunlara dair basın toplantısı düzenledi. Denizli T Tipi Cezaevi önünde oğlunun taleplerinin karşılanması için oturma eylemi de yapan anne Songül İlker dünkü basın toplantısında yaptığı…
View On WordPress
0 notes
Text
Cenevre'de siyasi tutsaklara yönelik işkence tartışıldı
CENEVRE- Cenevre'deki İnsan Hakları Konseyi Toplantısı'nda politik tutsaklara yönelik işkence ve hak ihlalleri tartışıldı. 52'nci İnsan Hakları Konseyi Toplantısı, İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Ofisi'nde 27 Şubat'ta başladı ve 4 Nisan'a kadar sürecek. İnsan Hakları Konseyi Toplantısı'nın bugünkü oturumunda 18 Mart Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü vesilesiyle Türkiye ve Kuzey Kurdistan'daki cezaevlerindeki politik tutsaklara yönelik işkence ve ağır hak ihlalleri tartışıldı. Bağımsız bir kurum olan Hakları ve Özgürlükleri Koruma Uluslararası İttifakı (AİDL) adına oturumda söz alan Siyasetçi Ramazan Baytar, cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin bir sunum yaptı. “TUTSAKLAR ÖLÜME TERKEDİLİYOR” Baytar, şöyle dedi: "Ne yazık ki, Türkiye’deki hapishanelerde ölüme mahkûm edilen binlerce Türk ve Kürt tutsağın kaderini hiçbir ilgi çekmiyor ve değiştirmiyor. Dikkatinizi tam da bu on binlerce mahkûma çekiyoruz! Bu nedenle sadece birkaç örnek olaydan bahsetmek gerekirse: 2 Mart'ta Suruç ilçesinde gözaltına alınan Mehmet Samur, Adle Samur ve Reşat Yıldız Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi personeli tarafından bildirilen işkence ve insanlık dışı muameleye maruz kaldılar. Personel, işkence ve kötü muamelenin görünür olmasına rağmen doktorların İstanbul Protokolü'nü uygulamadıklarını iddia etti. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği üyesi avukatlar, 'Urfa terörle mücadele şubesinde bir anne ve babaya işkence yapıldı. Dayak, kaba dayak, boğma, çukura atma, kafasına silah dayama' bilgilerini verdi. Ayrıca 9 Mart'ta Antep'te Umut Polat, Kocaeli'de (Kandıra F Tipi Cezaevi) Hasbi Aydemir ve Ramazan Benice, 11 Mart'ta Şaban Kaygusuz (Kayseri Bünyan 1 Nolu T Tipi Cezaevi) tutuklular işkence ve insanlık dışı muamele ile mağdur oldu. İnsan Hakları Konseyi'nden ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nden bu insanların maruz kaldığı sayısız adaletsizlik ve ihlale dikkat çekmeye başlamasını istiyoruz." Read the full article
0 notes
Text
Avukat Mehmet Girgin“Buca için ben de varım” dedi
Buca’da belediye başkanlığı için bir aday adayı daha Avukat Mehmet Girgin “Buca için ben de varım” dedi AK Parti’nin kuruluşundan bu yana ilçe yöneticiliği, Buca ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyelikleri, AK Parti Buca İlçe Başkanlığı ve il başkan yardımcılığı gibi sıfatlarla siyasetin her kademesinde görev almaktan çekinmeyen İzmirli avukat Mehmet Girgin, 2024 yılı mart ayında yapılması planlanan yerel seçimlerde Buca Belediye Başkanlığı için AK Parti’den aday adayı olduğunu açıkladı. AK Parti çatısı altında 20 yıldır, yaşamını sürdürdüğü Buca’ya seve seve hizmet ettiğini ifade eden Mehmet Girgin, Gündem Buca’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. Projeden, hizmetten yoksun CHP zihniyeti yönetimindeki Buca’ya son 15 yıldır bir çivi bile çakılmadığını anlatan Mehmet Girgin, “CHP zihniyeti bırakın hizmet üretmeyi ellerinde bulunan vizyon projelerini bile iyi değerlendiremediler” dedi. Doğma büyüme İzmirli olduğunu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1992’de mezun olduktan sonra serbest avukatlık mesleğini İzmir’de sürdürdüğünü belirten Mehmet Girgin, en büyük hedefinin çeyrek asırdır yaşadığı Buca’ya belediye başkanı olarak hizmet etmek olduğunu açıkladı. Buca'da yaşadığını ve Buca’nın sorunlarını çok iyi bildiğini söyleyen Mehmet Girgin, “Özellikle son dönemde Buca'da yönetim zafiyetinin olduğunu herkes görüyor. Sokaklarda çöpler toplanmıyor. Sokaklar süpürülmüyor. Yollar tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. Bakımsız ve araçlara zarar verecek durumda” dedi. “Kaynaklar’daki parselasyon sorunu hemen çözülecek” Ayrıca parselasyon planları nedeniyle binlerce Bucalı’nın mağdur durumda olduğunu ve inşaatlarını yapamadıklarını anlatan Girgin, “Başta Kaynaklar mahallesi olmak üzere insanlar çok zor durumdalar. Kaynaklar’da çok sayıda insanımız bundan dolayı mağdur durumda parselasyon olmadığından dolayı inşaatları kaçak yapmak zorunda kalıyorlar. Bu da onların mağduriyetlerine ve çarpık yapılaşmaya sebebiyet veriyor. 2009 yılında parselasyon planı iptal edildi. Yaklaşık 13-14 yıldır Buca Belediyesi bu noktada herhangi bir parselasyon planları gerçekleştirmiş değildir. Yaptığı tek şey var. İnsanlar mecburiyetten kaçak yapı yapıyor. Belediyenin yaptığı tek şey gelip imar para cezası afaki şekilde fahiş şekilde imar para cezaları kesiyor, yıkım kararları veriyor. Bu şekilde insanlar mağdur oluyor. Burada yaptırım uygulanması gereken vatandaşlar değil belediyenin kendisi olması lazım diye düşünüyorum. Ben de bu karanlıkta kalmış sorunlara bir ışık tutabilmek için toplumsal sorumluluk gereği Bucalı hemşerilerimize yardım etme, karanlıkta kalmış olan sorunları çözme noktasında belediye başkan aday adayı oldum. AK Parti bana görev verirse bu işi layıkıyla yapacağıma tam anlamıyla inanıyorum” dedi. https://www.youtube.com/watch?v=3DQ5Tpy2gNw&t=3s “Eski cezaevi alanı nefes aldıracak” Yıkılan cezaevinden kalan Şirinyer’deki alanla ilgili de görüşlerini açıklayan Mehmet Girgin, “Cezaevinin bulunduğu alanla ilgili benim şahsi düşüncem şahsi görüşüm burada kesinlikle yapılaşmaya izin vermemek lazım. Burası Buca halkı için tarihi bir fırsat tarihi bir değer yapılaşma yapmadan sadece küçük bir kültürel tesis yaparak ağaçlandırmak lazım. AK Parti'nin diğer şehirlerde yaptığı gibi bir millet bahçesi olarak kalmasını ben arzu ediyorum. Ağaçlandırmak ancak tamamen atıl bırakmama düşüncesiyle bir yeraltı otoparkı büyük bir yeraltı olabilir. Buca, özellikle Şirinyer dediğimiz zaman ilk akla gelen trafik sıkışıklığıdır. Bu trafik sıkışıklığını rahatlatacağını düşünüyorum. Buca halkı için bir daha elde edilemeyecek bir fırsattır. Kısmet olur da önce belediye başkan adayı, sonra da belediye başkanı olursam bu hususta elimden gelen gayreti göstereceğim. Bucalıların bir nefes alacağı akciğerleri olarak kalacağı bir yer olması noktasında elimizden geleni yapacağız. “Söz veriyorum Bucalılar farkı görecek” Belirttiği bu sorunların yanı sıra diğer sorunları da kategoriler halinde topladığının sözlerine ekleyen Mehmet Girgin, “Başta Belediye binası olmak üzere Yedigöller, Mevlana Atatürk Maskı ve Buca Belediyesi’ne ait birçok tesisin son 15 yılda bakıldığında kocaman bir hiç ile karşılaşıyoruz. Kendi kendiyle mücadele eden bir parti, bir düşünce, bir zihniyet kendilerini yönetemiyordu ki gelip ülkeye, belediyeye hizmet etsinler. Bu gidişle Buca halkının doğru kararı vereceğine biz inanıyoruz. Can-ı gönülden inanıyorum Edip Akbayram'ın deyimiyle ‘Bekle Bizi Buca’ diyorum. Bu dünyaya gerçekten hizmet edecek, gecesini gündüzünü çalışmalara adayacak bir adaya oy versinler. Ben o konuda kendilerine söz veriyorum. Layıkıyla hizmet alacaklar, hayırlısıyla aradaki farkı görecekler” diye konuştu. https://www.youtube.com/watch?v=3DQ5Tpy2gNw&t=3s Read the full article
0 notes
Link
Cami içerisinde poz verdiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Eda Taşpınar ifade verdi
0 notes