#internationalizm
Explore tagged Tumblr posts
Text
MİLLİYETÇİLİK
Geçmişle gelecek arasında bağ kurarak kurallar oluşturmuş, ortak tarih-dil-gelenek-inanç-coğrafya özellikleriyle doğuştan geldiği iddia edilen, doğaüstü bir yaratılıştan var olan bir olgu olduğu yanılgısıyla, güçlü ve zayıf hiyerarşisinin içinde mücadele ettiği kanıksanmış, millet-ulus kavramının milliyetçilik için yeterli olmadığını biliyor muydunuz?
Milliyetçiliğin kendini var edebilmesi için, belirli bir ekonomik ve toplumsal gelişmişlik şarttı. Millet daha eski olsa da, milliyetçilik yakın bir dönemde ortaya çıktı ve kapitalizm için bir gereklilikten doğdu. Kapitalist toplumda, sermaye birikiminin var olması için rekabet gerekliydi ve 18.yy da rekabet için milliyetçilik kavramlaştı. Ulus-devlet de bu rekabetin ürünüdür. Feodal üretim biçiminden, kapitalist üretime geçerken, ulusal pazar ekonomisini yaratmak, aynı toplumun üyesi olma bilincini gerektirdi. Yani, hayali bir cemaati oluşturan milliyetçilik, ulus-devlet sonrası ortaya çıkan bir kavram. Ulus-devlet, kendini okul-ordu-medya ideolojik aygıtları ile var etti.
Anlattığım kadarıyla, burjuva bir fikir olduğu anlaşılan milliyetçilik, kapitalistle işçiyi aynı milletin üyesi olarak göstererek, sınıf bilincinin oluşmasını da engelledi ve sömürüyü kolaylaştırdı. Irkçılık ise, milliyetçilikten farklı olarak, diğer milletlere karşı nefreti besledi. Kapitalist toplumda, köle emeği kullanılmasını meşrulaştırmanın ideolojisi haline geldi. Birlikte yaşayan iki toplumdan baskın olanı, diğeri üzerinde hüküm sürme çabasına girdiğinde, bu çaba sonucu ezilen ulus milliyetçiliği dediğimiz yeni bir bilinç oluştu. Yani, ırkçılık başka bir milliyetçiliği doğurdu. Fakat milliyetçiliğin, ezilen ulustan olması, onun özelliklerini çoğu zaman değiştirmedi. Çünkü, onun en kötü yanı, kendini sorgulamamasıydı ve sorgulanmayan milliyetçilik, ırkçılığa-faşizme açık kapı bırakmış oluyordu. Bir yandan kendi ulusunun ezilmesine karşı çıkarken, diğer yandan başka bir ulusun ezilmesine duyarsız kalabilen milliyetçilik, ırkçılığın siyasallaşma biçimine dönüşmüştür.
Küreselleşmenin etkisiyle, insan odaklı anlayışlar geliştikçe, milliyetçilik eski önemini kaybetti fakat az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, hala benimsenir haldedir. Milliyetçilik ile faşizm arasında da, bir kapsama ilişkisi var ve milliyetçilik faşizmi kapsıyor. Faşistlerin doğrudan bir millete, popülist bir bağlılıkları varken, farklı etnik ve kültürel çeşitliliğe çok az tahammülü var. Faşistler, ne kadar vatansever propaganda yaparsa yapsın, sırtlarını dış güçlere dayamaktan da vazgeçmiyor.
Şovenizm ise, kendine ait olanı yüceltip, ötekinin değerlerini küçümseyen aşırı milliyetçiliğin saldırgan, savaş ve şiddet yanlısı, kışkırtmacı ideolojisi olarak faşizmin en sık rastlanan örneğidir. Sosyal şovenizm ise, bu politikanın sol-sosyalizm adına yapılmasına deniyor. Kriz ve savaş koşullarında, burjuvazinin elinde etkili bir silah oluyor.
Milliyetçiliğin, başka ulusları ezecek kadar egemen olmasını istemeyenler, insanlık çıkarlarını ulusal çıkarların üzerinde tutarak, enternasyonalist olmak zorundadır. Enternasyonalist olmakla birlikte, yurtsever de olabilirler. Yurtseverlik, duygularını kontrol eder ve hayal ürünü bir aidiyete dönüşmez. Yurtseverlik, sevgiye dayanan anti-emperyalist bir düşünce biçimiyken, milliyetçilik rekabete dayanıyor. Yurtsever, vatanının ekonomik kuruluşlarının özelleştirilmesine karşı ve olgulara emekçilerin çıkarları açısından yaklaştığından, milliyetler arasında bir eşitsizliği de kabul etmiyor.
#international#internationalist#internationalizm#enternasyonal#enternasyonalist#enternasyonalizm#fascism#racism#nationalism#ırkçılık#faşizm#milliyetçilik#nation#social chauvinism#sosyal şovenizm#patriotic#patriotism#yurtsever#yurtseverlik#ulus#ulusalcılık#chauvinism
0 notes