#hatha yoga isimleri
Explore tagged Tumblr posts
yogahareketleri · 2 years ago
Text
Hatha Yoga Hareketleri ve İsimleri
Hatha Yoga Hareketleri ve Temek İsimleri Hatha Yoga Hareketleri, beden ve zihin arasındaki dengeyi sağlamak için kullanılan bir yoga türüdür. Hatha kelimesi, “güneş” ve “ay” anlamına gelen Sanskrit kelimelerden türetilmiştir ve bu terim, yoga uygulamalarının farklı enerjileri birleştirmeyi amaçladığına işaret eder. Hatha Yoga Hareketleri, beden pozisyonları (asana), nefes teknikleri…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hariomyogamerkezi · 8 years ago
Text
Sarvangasana ve Sirsasana: Ters Duruşlar ve Korku / Elif İnal
                                                       Hayat, kendini gerçekleştiren bir kehanettir.
 Hayata karşı tutunduğumuz tavır yoga matında kendini gösterir. Yoga matında yaşadıklarımız, hayatta yaşadıklarımızın bir tezahürüdür ve o anda olduğumuz yer bizim için mükemmel olandır. Ben bu yazıda, yogadaki ters duruşları bu tezahürün bir parçası olarak inceleyeceğim.
Tumblr media
Farklı yoga okullara göre yoga pozlarının isimleri değişebilmektedir ve yoga pozları çok çeşitli kaynaklardan birleştirilmiş olabilmektedir. Yoganın bu karmaşık yapısını yazı boyunca göz önünde bulunduracağım. Bu yazıda ters duruşlardan iki temel duruş olan sarvangasana (omuz duruşu) ve sirsasana (kafa duruşu) üzerinde duracağım. Iyengar, The Illustrated Light on Yoga kitabında Sarvangasana ve sirsasana ikilisinden şu şekilde söz eder: Sarvangasana olmadan Sirsasana yapmak kişinin ufak şeyler karşısında öfkeye kapılmasına ve çabuk sinirlenmesine yol açar. Sirsasana ve sarvangasana ikilisini birlikte yapmak bu özelliği kontrol altına alır. Sarvangasana asanaların (yoga pozlarının) annesi ise, sirsasana babası olarak değerlendirilebilir. Bir evin huzurlu ve ahenk içinde olması için nasıl hem anne hem de baba gerekliyse, bu iki asananın pratik edilmesi, vücudu sağlıklı ve zihni huzurlu tutmak için gereklidir.[1] Ben de bu iki asanayı, Hatha Yoga pratiği içerisinde ve ilgili çakralar üzerinden korkuyla olan bağlantısıyla birlikte inceleyeceğim.
Her yoga pozu, onu yapan kişide bir duyguya ya da duruma tekabül eder. Bir pozun zor ya da kolay pratik edilmesi kişinin hayata karşı tavrını yansıtır ve ona zorlandığı alanları gösterir. Peki, ters duruşlardaki korku bize ne şekilde meydan okur? Korku nedir? Korktuğumuz zaman korkunun varlığını tanımlayabilir miyiz? Ters duruşlardaki tutumumuz bize ne şekilde ayna tutabilir? Bu sorular çerçevesinde Sarvangasana ve sirsasanayı inceleyeceğim ve sonuç kısmını da bir ufak bir tartışma ve öneriyle bitireceğim.
Mircea Eliade, yoga pozlarının Hint çileciliğinin karakteristik tekniklerinden biri olduğundan bahseder. Asanalar, Upanisadlarda, hatta Vedik kültürde bulunur ancak asanalara dair en fazla gönderme Mahabharata ve Puranas’tadır.[2] Eliade’ye göre asana, metinlerden değil, bir gurudan öğrenilir. Asanalar, bedene sabitlik verir, aynı zamanda fiziksel çabayı en aza indirir.[3] Asana, insan durumunun ötesine geçmenin işaretidir.[4] “Beden” düzleminde, asana bir ekagratadır, tek bir noktaya odaklanmadır. Beden “gerilmiş”tir ve tek bir pozisyona odaklanmıştır.[5]
Tapas ise, arınmanın bir aracı olarak kullanılan fiziksel çabadır. Şüpheye düşmeye ve engellere karşı verilen mücadelede, yoginin karşısına çıkan ve fethettiği bütün baştan çıkarıcılar ona bir güç olarak geri döner. Bu güçler ahlaki değil, mucizevidir.[6] Yogada asanalar, hem çaba sarf etmeyi (tapas, yani çileciliği içeren), hem de çabanın olmadığı, rahatlığı ve arınmanın yolunu ifade eder. Asanada bir süre sonra çaba ortadan kalkmalıdır, böylece meditasyon durumu doğal hale gelecek ve asanalar konsantrasyonu daha derinleştirecektir. Asanada kalındığı zaman zıt güçler arasında denge kurulur. Bu durum, bütün ikiliklerin birlikteliği ve hem çaba içinde olup hem de çabasız ve rahat kalmak anlamına gelir. İkilikler dünyasında, zıtlıkları bir arada düşünemeyen zihin, yoga pozlarında bu ikilikleri aynı anda deneyimler ve aslında bunların bir arada bulunabileceğini anlar. Bu durum, sthirasukham yani pozlarda sabit ve rahat olma, hem çabalama hem de çabasız kalma durumuyla anlatılır.[7]
Hatha Yoga’nın temel kaynaklarından olan 15. Yüzyıla ait metin, Hatha Yoga Pradipika’ya göre Hatha Yoga, Raja Yoga için bir hazırlıktır. Raja Yoga’da asıl hedef doğaüstü güçlere ve özgürlüğe ulaşmaktır. Dünyayı gerçekte olduğu gibi, hayal gücümüzün bir ürünü olarak gören kişi özgürleşmiştir. Özgürleşmemiş kişi, kendini maddi dünyanın parçası olarak görür. O, koşulların taleplerine boyun eğmek durumundadır ve şansı ya da şanssızlığı bu maddi dünyaya bağlıdır. Onun arzusu, şeylere ya da insanlara sahip olmaktır. O sadece duyularının ona ilettiklerinin farkında olarak yaşar. Duyuların ötesindeki dünyada, onun için sadece karanlık ya da şüpheci hayaller vardır. Özgürleşmiş kişi, bütün sorunların kendinde olduğunu bilir ve bütün sorunları kendinde görür. Bunun için felsefi bir mantıkla kendini ikna etmez. Meditasyon ile kendi kişiliğinin güçlerini ve içeriğini deneyimler ve objektif olarak onları duyu izlenimleriyle karşılaştırabilir.[8]
Duyuların yanılsaması ile insan eylemin kaynağını kendinde görür. Bhagavad Gita’ya göre, yapanın, eyleyenin, harekete geçenin “ben” olduğu düşüncesinin kaynağı egoizmdir.  Özgürleşmiş kişi aslında, yapanın Prakriti ya da Doğa olduğunu bilir. Bütün hareketler Prakritinin özellikleriyle işlenerek oluşur. “Yapan benim” düşüncesi bir yanılsamadır. Prakriti ya da doğa insanlardaki üç özelliğin -Sattwic (arınmış/temiz), Rajasic (tutkulu), Tamasic (karanlık)[9]- dengede olma halidir.[10] Kişi herhangi bir eylemle meşgul olmadığı halde zihin “yapma” ve egoizm ile aktifse, o zaman bu durum eylemsizlikteki eylemdir. Fakat fiziksel olarak yoğun bir eylem içinde olsa dahi fail olma fikri mevcut değilse, kişi Prakritinin her şeyi yaptığını hissediyorsa, bu eylemdeki eylemsizliktir.[11] Bu özgürleşme durumuna geçebilmek için de kişinin bir noktada bilinmeyene teslim olması gerekir. Buradaki en büyük engel de korkudur. Asanalar arasında korkunun en yoğun olarak ortaya çıkabileceği iki duruş omuz ve kafa duruşudur. Sonraki bölümde bu iki duruşun korku ile olan bağını inceleyeceğim.
Sarvangasana ve Sirsasana: Tersyüz Olma ve Korku
Mark Singleton, bazı batılı teknikler ve geleneksel Hint pratiklerinin birleşiminden çeşitli sistemlerin ortaya çıktığını söyler. Çoğunlukla, bu tip güç geliştiren sistemlere “yoga” ismi verilmiştir. Tiruka gibi bazı öğretmenlerse guru kılığında ülkeyi gezip potansiyel devrimcilere güçlenme ve savaşma teknikleri öğretmiştir. Tiruka’nın amacı, insanları İngilizlere karşı ayaklanmaya hazırlamaktı. Manick Rao gibi diğer öğretmenler Avrupa jimnastiği ve Hint savaş tekniklerini birleştirmiştir. 1920’lerde, Kuvalayananda ve rakibi Sri Yogendra asana ve yerel Hint fiziksel kültür sistemleri ile Avrupa jimnastik ve natüropati tekniklerini harmanlamıştır.[12] Yoganın bu eklektik yapısına rağmen, ters duruşların tarihini milattan önce 3000 yıl öncesine götüren kaynaklar da vardır. Buna göre, yogilerin ters duruşları tarihi taşlarda bulunmaktadır.[13]
Iyengar kafa duruşu ve korku ile ilgili Illustrated Light on Yoga kitabında şöyle der: korkuyu aşmanın en iyi yolu kişinin korktuğu şeyle sükûnet içinde yüzleşmesidir.[14] Iyengar’a göre, kafa duruşu ve omuz duruşu gibi canlandırıcı pozlar akşam yapılmalılar.[15] Eğer bağırsaklar boşaltılmadıysa, diğer asanalardan önce kafa duruşu veya omuz duruşu yapılmalıdır.[16] Ayrıca Iyengar ve Sivananda yoga pratiğine kafa duruşuyla başlar.[17] Iyengar bunun nedenini şöyle açıklar: eğer kişi diğer pozlarda çok yorulmuşsa ya da nefes hızlı ve titrekse, kafa duruşunu tutamaz ve dengede kalamaz. Vücut yorulduğunda ya da nefes özgür ve rahat olmadığında, vücut sallanacak ve dengeyi kurmak zor olacaktır.[18]
Yogi Gupta, kafa duruşunun ileri seviye öğrenciler için olduğunu, ortalama bir öğrencinin altı ay boyunca kendini bir öğretmen eşliğinde poza hazırlaması gerektiğini söylüyor. Öğrencilerine sabırlı olmayı öğütlüyor. Daha önceki pozlarda hakimiyet kazanmak, zor pozlara güvenli bir temel oluşturur. Gupta’ya göre kafa duruşunun amacı; odaklanma ve hafızanın güçlendirilmesi, kalbi rahatlatmak ve vücudu güçlendirmek, kararlılığı ve kendine güveni artırmaktır.[19] Pozun yaraları ise şu şekilde açıklanır: bedenin üst kısımlarına doğru büyük miktarda kan akışı sayesinde normalden çok fazla kan almayan organlar canlanır. Kalp dinlenir çünkü normalde yer çekimine karşı pompalanması gereken kan akışı bu pozda yerçekimi tarafından destekleniyor hale gelir. Bu poz, özellikle zihnini yoğun kullananlar için faydalıdır. Vücudun ağırlığını taşıyan kısımlar dinlenirken, genelde ağırlık taşımayan yerler çalışır. Mesela omurganın alt kısmı dinlenir, omurganın üst kısmı ve boyun vücudun ağırlığını taşır. Sindirim sistemi de bu pozdan faydalanır. Mide ve bağırsaklar yerçekimin etkisiyle aşağı doğru itilirken pozisyonlarını korumaya çalışır, bu da iç kasları geliştirir. Ayakların kilitlenmesi kalbin daha da dinlenmesini sağlar ve kan akışının gövdeye ve beyne gitmesini sağlar ve sinir sistemini güçlendirir. Bu poz çocuklar tarafından pratik edilmelidir. Çocuklar büyüdükçe beyinleri büyür ve bu süreç kafa duruşu tarafından desteklenir. Beyindeki kan dolaşımının yeterli olmaması denge bozukluğuna, sinir zayıflığına, depresyona, histeriye ve diğer sinir sistemi bozukluklarına yol açar. Bu poz aynı zamanda, duyu ötesi güçleri -telepatik iletişim ve duru görü gibi- geliştirmek isteyenler içindir.[20] Gupta, aklın sınırlı olduğunu söyler. Bu yüzden de bu tarz duruşlarda meditatif hale geçilmesi zihnin ötesinin algılanmasını sağlar. Gupta’ya göre herhangi bir iş günü muhakemesi ile insan ruhun ölümsüz olduğunu, doğum ve ölümün ötesinde olduğunu ya da ızdırap ve acının erişiminin ötesinde olduğunu algılayamaz. Bütün bunlar yoga meditasyonu ile anlanabilir. Yoga, aşkın zihni öğretir.[21] Kafa duruşu da bu aşkın zihni öğrenmede bir adımdır. Gupta, kafa duruşunun kusurlu bir doğayı düzelttiğini söyler çünkü ona göre başın dik duruşu nedeniyle insan beynine kan akışı yetersizdir. Beyine giden kan akışının artması, zihinsel uyanıklık sağlar. Bu yüzden de zihnimizi genç ve sağlıklı tutmak için kafa duruşu yapmamız gerektiğini belirtir.[22]
Kafa duruşu, Tadasana yani dağ duruşunun tersine çevrilmiş halidir. Duruşun hizalanması ve hissi dağ duruşu ile aynıdır. Iyengar’ın dediği gibi, doğru şekilde ayakta durma yöntemi bizim duruş biçimimizi ve kendimizi taşımamızı etkiler. Bu yüzden tadasanada doğru yöntemde ustalaşmak gerekmektedir. Kafa duruşunda da doğru yöntemde ustalaşmak gerekir çünkü hatalı duruş başta, boyunda ve sırtta ağrıya neden olacaktır.[23]
Kafa duruşunda zihin çaresizdir, sağı solu karışır, bildikleri işlemez hale gelir. Zihin bilmediği, çözemediği, daha önce kayıtlı olmadığı durumlarda bilinmeyene teslim olmak durumundadır. Bu da içsel bir bilgelik ve onun getirdiği güven ile olur. Bu bilinmeyen durumda, her şeyin ters döndüğü ters duruşlarda zihin korku yaratır. Peki, zihin bu korkuyu neden yaratır? Ya da daha önemlisi, zihnin bu korkuyu yaratmamayı nasıl başarabilir? Bu korkuyu yaratmayan bir zihin nasıl elde edilebilir? Çünkü bu korku gerçek değildir, bu korku bir şeyin olma ihtimaline karşı, yani var olmayan bir durum ile ilintili olarak vardır.
John Schumacher’e göre, gerçekten özgür olabilmek için, bilinenin aldatıcı güvenliğini bir yerlerde bırakmaya ve kendimizi bilinmeyenin boşluğuna fırlatmaya istekli olmalıyız. Ancak Schumacher, kafa duruşu için hazır olunması gerektiğini ve kafa duruşundan faydalanabilmek için poza adım adım girebiliyor olmak gerektiğini söyler. Schuumacher’e göre, hazır olmadan kafa duruşuna kişinin kendini atıvermesi bir yere ulaşmış gibi hissettirebilir ancak orası gittiğini düşündüğü yer olmayacak ve uzun vadede kişi aslında yolu kısaltmadığını aksine dolambaçlı hale getirdiğini keşfedecektir.[24] Bhagavad Gita’da bu illüzyon Samsara Ağacı metaforuyla anlatılır ve yaşam ve ölüm döngüsüne gönderme yapar: Bu çok gizemli bir ağaç, Onun (Tanrının) Maya’daki gizemli gücünün ürünüdür. Bu aşikar olan görünenin ardında bir gerçeklik olmaması durumudur. Samsara ağacını tamamen anlayan kişi Maya’nın ardına geçer. Bu da hareketlerin sonuçlarından bağımsız olmakla mümkündür���.[25] Rig Veda’da geçen Ashvattha Ağacı ise ters duran ağaç metaforudur. Hint efsanesine göre,  bu ağacın meyvesinden yiyebilen kişiler yogidir çünkü sadece onlar bu olağanüstü gücü kaldırabilir.[26]
Ters duran ağaç bize görünenin ardına bakmayı hatırlatır. Her zaman verili olarak varsaydıklarımız, dokunulabilir, maddi dünyanın ötesi olduğunu gösterir. Buna da ulaşmak verili kabul ettiklerimizi “ters çevirerek” mümkündür. Bu ters çevirme, maddi dünyada bir yarılmaya sebep olabilir. Bu yarılma, gerçek olarak yaşadıklarımızda açılan yarıklarla oluşmaya başlar. Mesela “kirlilik” kavramı maddi dünyada varlığını somut şekilde sürdürüyor görünür ancak kirlilik bir yaratımdır. Mary Douglas’a göre, kirlilik hiçbir zaman yalıtılmış bir olay değildir. Kirliliğin olduğu yerde sistem vardır. Kirlilik, sistematik düzenleyişin ve maddenin sınıflandırılmasının bir yan ürünüdür ve sınıflandırma uygun olmayan unsurların reddedilmesini içerir. Kir, her zaman bir şeye bağlı olarak var olur. Kendi içinde hiçbir şey “kirli” değildir. Mesela yemek kendi içinde kirli değildir ancak çatal bıçağı yemek odasında bırakmak “kirli”dir, ayakkabılar kendi içinde kirli değildir ancak yemek masasına ayakkabı koymak “kirli”dir, kıyafetin üzerine sıçramış yemek, içeriyi dışarıda, yukarıyı aşağıda bırakmak “kirli”dir. Kısacası, kirlilik davranışlarımız, sınıflandırmalarımızı karıştıran ya da bu sınıflandırmalarla çelişen durumları kınayan tepkilerdir.[27] Benzer bir şekilde, korku da ancak karşılaştırma içinde var olur. Krishnamurti, korkunun her zaman başka şeylerle bağlantılı olduğunu söyler, ona göre korku kendi başına bir şey değildir, bir başka şeyle ilişkili, temas halinde ve bağlantılı olarak vardır.[28] Zihin karşılaştırma yaptığında korkuyu üretir. Korku, zihnin ürünüdür ve ancak zamanla bağlantılı olarak vardır. Anda korku yoktur, geçmiş ve gelecekle bağlantılı olarak vardır. Zaman da zihnin bir ürünüdür, dolayısıyla korku da bu anlamda gerçek değildir, gerçekte var olamaz. Krishnamurti korkuyu şu şekilde açıklar: korku, sizin uzaklaştığınız nesnede değil, gerçek olandan uzaklaşma hareketindedir.”[29] Krishnamurti, korkunun zamanla bağlantısını anlatırken geçmişte yaşadıklarımızın hafızamızdaki etkisinden bahseder: Dünkü acıyı düşünmek, dünkü acının anısını içeren düşünce, yarın yeniden acı çekme korkusunu yansıtır. Korkuyu yaratan düşüncedir. Korku ve haz madalyonun iki yüzü gibidir, korkuyu anlamak isteyen kişi hazzın ne olduğunu da anlamalıdır. Ancak bu şekilde sevginin ne olduğu bilinebilir ve bu sevgi hazdan farklıdır.[30] Krishnamurti, ancak korkunun ne olduğu anlaşıldığı zaman sevgiye ulaşılabileceğini söyler. Korkunun anlaşılabilmesi için de kişinin, gözlemleyen ve gözlemlenenin aynı olduğunu anlaması, yani korku ile kişinin aynı olduğunu kavraması gerekmektedir. Krishnamurti şöyle der: korku olmadan nasıl yaşanacağını bulun. O zaman sevginin ne olduğunu bileceksiniz.[31]
Zihin eğer korkuyu yarattığını bilmezse onu gerçek olarak yaşar ve bu da onun sonuçları itibariyle gerçek olmasına yol açar. Thomas teoremi bize bu durumu sürekli olarak hatırlatır: insanlar durumları gerçek olarak tanımlarsa, bunlar sonuçları itibariyle gerçek olur.[32] Bu durum hastalıklar için de geçerlidir. Deepak Chopra’ya gelen bir hasta[33] ile yaşadığı bir olay buna bir örnektir. Chopra’ya gelen hasta genç bir kızdır ve kıza mitral kapakçık bozulması teşhisi konmuştur. Kız da bu medikal durumun getirdiği tüm semptomları gösterir. Chopra, yaptığı testlerde kıza yanlış teşhis konduğunu tespit eder. Bunun üzerine yaptıkları konuşmada kız: “demek bunları uyduran benmişim” der. Chopra ise şöyle cevap verir: “hayır ama gerçekten onunla (hastalıkla) aynı fikirdesiniz. Bundan vazgeçmeyi deneyin. Her şeyin değişeceğine bahse girerim”.[34] Bu durum, acı ve hastalıklar olduğu kadar korku için de geçerlidir. Bir şeye gerçeklik atfettiğimizde o şey sonuçları itibariyle gerçek olur. Kafa duruşunda ortaya çıkan korku da kişinin kendisidir. Onu zihni yaratır çünkü bilinmeyenden korkmaktadır. Korku, duruşa ait değildir, kişinin yaratımıdır. Ayrıca, dışarıdan görünümü ile duruş “zor” olarak tanımlanırsa, zor olarak yaşanır çünkü sözcüklerin belirleyiciliği vardır. Bir şeye “bu zor” dersek o şey gerçekten zor olur, yani sonuçları itibariyle gerçek olur. Zihnimize verdiğimiz her kodlama kendini eninde sonunda gerçekleştirir. Krsihnamurti’nin dediği gibi bir şeye zor dersek, bu sözcük ilerlemekten alıkoyar. [35] Kafa duruşunda da sabırlı olunmadığında, insanın “bu zor” diye işin içinden çıkması muhtemeldir. Zor olan duruş değil, korkuya ya da ortaya çıkan duyguya bakmaktır.
Taç Çakrası (Sahasrara): Teslimiyet ve Bilinmeyen
Kafa duruşunda yedinci çakra taç çakrası yani sahasrara uyarılır.[36] Taç çakrası, teslim olmak ile ilgilidir. Bilinmeyene, ilahini olana, zihnin ötesine teslim olmaktır. Kafa duruşunda başın tepesi yeryüzüne doğru getirilir ve tüm çakralar bir hizada ancak ters çevrilmiştir. Başın tepesinin yere gelmesi, onun köklenmesi ve yeryüzüyle bağlantıda olması anlamına gelir.[37]
Omuz duruşu, güneş ve ay enerjilerini tersine çevirir ve bütün tantradaki “sır” olarak geçer.[38] Omuz duruşunda beşinci çakra, yani boğaz çakrası (visuddha) uyarılır. Boğaz çakrası, ruhsal ve metafizik yola odaklanır. Boğazda bölgesinde yer alan bu çakra, sesin titreşimi ile ruhsal ve fiziksel düzlemleri birleştirir.[39] Bu duruşlar belirli çakraları uyarsa da, tüm çakraların işleyişi birbiriyle bağlantılıdır. Dengede olmak için bütün çakraların dengede olmasını gerektirir. Hatha Yoga Pradipika’ya göre, toprak aktive olmuş kök çakrasıdır (muladhara), gece ışığın parladığı durumdur. Topraktan, yani dünyadan kundalini enerjisi doğar, kendini “Yaşam Ağacı”ndan döndürüp başın tepesine, taç çakrasına (sahasrara) çıkar ve kundalinin en yüce kaynakla birleşiminden onu arayana sunduğu bir meyve meydana gelir, “Bilgi Ağacı”nın meyvesi. Böylece, yogi insan formunda Tanrı (Ishvara) olur.[40] Taç çakrası açıldığında, zamanı ve mekânı çökertebilir ve geleceği ve geçmişi aynı anda sana sunabilir. Bu durum çoğunlukla “geleceği görmek” şeklinde yanlış yorumlanabilir ancak taç çakrasıyla derin bir bağlantıda olmak her şeyi anda görmeyi sağlar.[41] Bütün bu sebeplerden dolayı, kafa duruşu ve omuz duruşuna bu derece önem atfedilir.
Dengede olabilmek için tüm çakraların dengede olması gerekir ancak bazı çakralar diğerleriyle doğrudan bağlantıdadır. Kök çakrası (muladhara), taç çakrası ve üçüncü göz (ajna) ile bağlantılıdır. Muladhara çeşme demektir ve güvensizlik, şüphe, fobiler ile ilgilidir.[42] Taç çakrası üst bilinçle ve “olan her şey” ile ilgilidir ve bin yapraklı nilüfer çiçeği şeklinde de adlandırılır. Taç çakrası epifiz bezi ile bağlantılıdır. Bu bez, yedi yaşına kadar, ileriki yaşlara oranla daha aktiftir ve ileriki yaşlarda yavaşlamaya başlar.[43]  Bu yüzden de çocukların duyu ötesi algıları daha açıkken, yetişkinler zihnin sınırlılığıyla kendilerine limit koymaya daha meyillidir.
Swami Saradananda, kafa duruşunu hatha yoganın özü olarak kabul eder. Saradananda’ya göre, kafa duruşu vizyon ve sezgiyi artırmak için taç çakrayı uyarır.[44]
 Kafa duruşunda iki temel his, eğilim veya durum ortaya çıkar.[45] Bunlardan birincisi, poza yeni girmeye başlandığında sonuca atlama isteği ve pozun son halinde olmak için gösterilen aceleci tavırdır. Burada, süreçte öğreneceklerimizi kaçırırız. Hızlıca poza girmeye çalışır, çoğunlukla başarısız olur, anda değil zihnin ileriyi planlamasında kalırız. İkincisi durum ise, korkudur, bilinmeyenin korkusu. Korku, zihinden kaynaklanır çünkü insan güvende olmak ister. Daha önce deneyimledikleri ve sonucunu bildiği şeyler ona güven verir. Ancak bu güven sahtedir. Konfor alanında kalmanın getirdiği sahte bir güvende olma hissi, daha doğrusu yanılsamasıdır. Bu yüzden de kafa duruşun son haline gelene kadar yaşanılan her duyguya adım adım bakmak çok önemlidir. Pozu uzun süreler tutulduğunda faydaları kendini göstermeye başlayacaktır ancak her düşme, adım veya tökezleme de çok öğretici olacaktır.
Ters duruşlarının bütün bu önemini göz önünde bulundurarak, Sri Dharma Mittra ve yoga eğitmeni Mark Kan Londra’da dünya barışı ve farkındalığı artırmak için insanları aynı anda kafa duruşu yapmaya çağırmıştır. Sri Dharma, zihnin sessizliğinin kişiyi barışa götüreceğini söyler: kafa duruşu pozların kralıdır ve yoga duruşları arasında en önemlilerindendir. Hiçbir esneklik gerektirmez. Üst çakralar uyarılır ve iki kaşın arasına (üçüncü göz noktasına) odaklanıldığında zihin tek bir noktaya odaklanır ve asana pratiğinde meditasyonun tadını alma şansı doğar. Zihni sonunda sessizliğe ulaştırabilirsek, yoga gerçekleşmiş demektir. Bu da hepimizi barışa götürecektir. [46] Zihnin sessizliği, anda kalmasıdır. Bu da gerçekliğin olduğu, yani korkunun olmadığı durumdur. Korkusuzluk, tanrısal yolun temel özelliğidir. Korkusuzluk, tanrının lütfunun koruyuculuğuna olan inançtır.[47] Zihnin yarattığı korkuları yok etmeye çalışmak ya da onlardan “kurtulmaya çalışmak” değildir amaç, bu korkuların ne olduğuna ve korkunun ne olduğuna bakmaktır. Zihnin asanalarda, poza girene kadarki zihin süreçleri o an için gerekli süreçlerdir. Zihnin yapısını ve işleyişine dair öğretici adımlardır. Amaç, hızlıca sonuca ulaşmaya çalışıp pozun son haline girmek değil, süreci deneyimlemek, süreçten deneyim kazanmaktır. Belki böylece kendi zihnimizin ne şekillerde bizi konfor alanında tutmak için korkular yarattığını görebiliriz. Ters duruşlar, kesinlikle bu konfor alanının dışına çıkmayı ve korkuya bakmayı gerektirir.
Sonuç
Bu yazı, ters duruşların korkuyla olan ilişkisini ve korkunun ne olduğuna dair bir giriş niteliğindedir. Bu konunun çakralarla olan bağlantısı, sonraki araştırmalarda daha derinlemesine incelenebilir. Yoga pratiğinin deneyim boyutu, tamamen duygular üzerinden anlamlandırılabilir. Zihnin yapısı ve gerçekliğin yaratımı da asana pratiği içerisinde kendini belli eder.
Masal Terapi kitabındaki bir öyküde, zihnimizin gerçekliğimizi nasıl yarattığı çok güzel bir şekilde anlatılır. Öykü şu şekilde biter: “Adam aslında tesadüfen bir dilek ağacının altına oturduğunu bilmiyordu. Ormanlarda, şehir ve kasabalarda diğer ağaçların arasına gizlenmiş böyle çok sayıda ağaç olduğu söylenirdi ama kimse nerede veya kaç tane olduklarını bilmiyordu. Dilek ağaçlarının kalbimizden geçeni anlama gücü vardı. Adam tam yıllardır uyuduğu en tatlı uykuya dalacakken birdenbire içini bir korku kapladı! ‘Bir dakika, ben bütün hayatım boyunca şanssız oldum. Bu nasıl benim başıma gelebilir? Bir hile olmalı. Periler veya başka bir kötü ruh bana oyun oynuyor olmalı. Ve uykuya daldığımda beni afiyetle yemesi için bir kaplan gönderecekler, ah evet, bunu yapacaklarını biliyorum!’ dedi ve birdenbire ortaya bir kaplan çıkıp onu afiyetle yedi.”[48] Hikâyeden sonra şu öğüt verilir: “dünya ormanında yürürken ne dilediğine dikkat et; ne zaman bir dilek ağacının altında oturduğunu asla bilemezsin”.[49] Ya hayatın kendisi bir dilek ağacıysa ve zihnimiz dilediklerini yaratıyorsa? Ya hepimiz birere dilek ağacının altında oturuyorsak? Ya sahip olduğumuz korkular şifalanmak ve dönüşmek için kendilerini gerçekleştiriyorlarsa?
Kendi gücümüzü, neler yapabileceğimizi ve aslında yapabileceklerimizin limitinin olmadığını gördüğümüzde bu korku yaratabilir. Bu güç, daha önce yaratmaya cesaret edemediğimiz bir güç olabilir. Bu yüzden de ona dokunmak istemeyebiliriz çünkü o çok parlaktır. Ters duruşlar, özgürlüğe giden yolda ufak bir adımdır ama her deneyim bize kendimiz hakkında her şeyi anlatabilir. Tohumun içinde çiçeği barındırması gibi, yaşadığımız her şey de tüm hayatımızı, var olduğumuz her şeyi, insanlığın var olduğu her şeyi içinde barındırır. Gerekli olan tek şey bakmaktır.
Bir kişinin gelişmesi, tüm insanlığı etkileyecektir. Krishnamurti’nin dediği gibi, bilincinizin bu olağanüstü dünyada tüm insanlar tarafından paylaşıldığını görürseniz, yaşamınız tümüyle değişir ve her birimiz, insanların geri kalanıyız.[50] Bizi ileriye gitmekten alıkoyan ne varsa, neden korktuğumuzu sorgulayarak anlamaya başlayabiliriz. Korkuya bakabilmek, onun gerçekliğini sorgulamak ve aslında var olmadığını keşfetmektir.
 Kaynakça:
Bansal, Sonali. “4 Yoga Poses to Open the Crown Chakra.” Fractal Enlightenment Erişim tarihi Nisan 12, 2017. https://fractalenlightenment.com/34334/spirituality/4-yoga-poses-to-open-the-
crown-chakra.
 Chopra, Deepak. Kuantum İyileşme Zihin-Beden Tıbbında Öncü Araştırmalar. Çeviren Nahin Oralbi, Tolga Taymaz. İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2004.
 Cross, John R. Acupuncture and The Chakra Energy System: Treating the Cause of Disease. California: North Atlantic Books, 2008.
 Douglas, Mary. Purity and Danger: An Analysis Of Concepts of Pollution and Taboo. London: Routledge and K. Paul, 1966.
 Eliade, Mircea. Yoga: Immortality and Freedom. Çeviren Willard R. Trask. Princeton and Oxford: Princeton University Press, 2009.
 Gupta, Yogi. Yoga and Long Life. New York: Dodd and Mead, 1958.
 Horwitch, Katie. “Root to Crown: 7 Yoga Poses to Balance Your Chakras.” The Chalk Board, Aralık 12, 2015. Erişim tarihi Mart 29, 2017. http://thechalkboardmag.com/root-to-crown-7-yoga-poses-to-balance-your-chakras#sl=5.
 Iyengar, B.K.S. The Illustrated Light on Yoga. Harper Collins: New Delhi, 2005.
 Johnsen, Linda. “The Yogic Tree of Life.” Yoga International Aralık 19, 2015. Erişim tarihi Mart 15, 2017. https://yogainternational.com/article/view/the-yogic-tree-of-life.
 Krishnamurti, Jiddu. Korku Üzerine. Çeviren Anita Tatlıer, İstanbul: Ayna Yayınevi, 2001.
 Liberman, Judith Malika. Masal Terapi. İstanbul: Doğan Egmont, 2016.
 Saradananda, Swami. “Headstand: How to Stimulate the Crown Chakra.” Yoga International Mayıs 30, 2013. Erişim tarihi Nisan 6, 2017. ttps://yogainternational.com/article/view/headstand-how-to-stimulate-the-crown-chakra.
 Schumacher, John. “Headstand.” Yoga Journal, Ağustos 28, 2007. Erişim tarihi Mart 26, 2017. http://www.yogajournal.com/article/practice-section/headstand/.
 Singleton, Mark. “The Ancient & Modern Roots of Yoga.” Yoga Journal, Şubat 4, 2011. Erişim tarihi Mart 15, 2017. http://www.yogajournal.com/article/philosophy/yoga-s-greater-truth/.
Singleton, Mark. Yoga Body: The Origins of Modern Posture Practice. Oxford: Oxford University Press, 2010.
 Sivananda Yoga Sequence. Arhanta Yoga. Erişim tarihi Nisan 12, 2017. http://www.arhantayogaindia.com/the-yoga-sequence-of-swami-sivananda/.
 Sivananda, Sri Swami. Bhagavad Gita. Himalayas: The Divine Life Society, 2000.
 Svatmarama, Yoga Swami. Hatha Yoga Pradipika. Çeviren Elsy Becherer. Darftord: The Aquarian Press, 1992.
 Teeter. Inversion History. Erişim tarihi Nisan 4, 2017. http://teeter.com/History-of-Inversion/.    
Thomas, W.I. and D.S. Thomas. The Child in America: Behavior Problems and Programs. New York: Knopf, 1928.
 Walsh, Sarah. “7 Yoga Poses To Balance Your Chakras.” Mind Body Green, Aralık 5, 2013. Erişim tarihi Nisan 5, 2017. http://www.mindbodygreen.com/0-11865/7-yoga-poses-to-balance-your-chakras.html
 YJ Editors. “Dharma Mittra Aims for Most Headstands Ever for World Peace.” Yoga Journal, Şubat 28, 2017. Erişim tarihi Nisan 4, 2017. http://www.yogajournal.com/yoga-101/yoga-off-the-mat-spirituality/qas-with-yoga-masters/sri-dharma-mittra-aims-most-headstands-for-world-peace/.
[1] B.K.S. Iyengar, The Illustrated Light on Yoga, (Harper Collins: New Delhi, 2005), 89.
[2] Mircea Eliade, Yoga: Immortality and Freedom, çev. Willard R. Trask (Princeton and Oxford: Princeton University Press, 2009), 52-53.
[3] Eliade, Yoga, 53.
[4] Eliade, Yoga, 54.
[5] Eliade, Yoga, 54-55.
[6] Eliade, Yoga, 52.
[7] Eliade, Yoga, 53.
[8] Yoga Swami Svatmarama, Hatha Yoga Pradipika, çev. Elsy Becherer (Darftord: The Aquarian Press, 1992), 37.
[9] Sri Swami Sivananda, Bhagavad Gita, (Himalayas: The Divine Life Society, 2000), 120.
[10] Sivananda, Bhagavad Gita, 34.
[11] Sivananda, Bhagavad Gita, 38.
[12] Mark Singleton, “The Ancient & Modern Roots of Yoga,” Yoga Journal, Şubat 4, 2011, erişim tarihi Mart 15, 2017, http://www.yogajournal.com/article/philosophy/yoga-s-greater-truth/
[13] Teeter, Inversion History, erişim tarihi Nisan 4, 2017, http://teeter.com/History-of-Inversion/          
[14] Iyeangar, The Illustrated Light on Yoga, 86.
[15] Iyengar, The Illustrated Light on Yoga, 38.
[16] Iyengar, The Illustrated Light on Yoga, 37.
[17] Sivananda Yoga Sequence, Arhanta Yoga, erişim tarihi Nisan 12, 2017, http://www.arhantayogaindia.com/the-yoga-sequence-of-swami-sivananda/
[18] Iyengar, The Illustrated Light on Yoga, 89.
[19] Yogi Gupta, Yoga and Long Life, (New York: Dodd and Mead, 1958), 90.
[20] Gupta, Yoga and Long Life, 98-99.
[21] Gupta, Yoga and Long Life, 127.
[22] Gupta, Yoga and Long Life, 43.
[23] Iyengar, The Illustrated Light on Yoga, 87.
[24] John Schumacher, “Headstand,” Yoga Journal, Ağustos 28, 2007, erişim tarihi Mart 26, 2017 http://www.yogajournal.com/article/practice-section/headstand/
[25] Sonuçlardan bağımsız olma durumu İngilizce’de non-attachment ile anlatılır. (Sivananda, Bhagavad Gita, 111).
[26] Linda Johnsen, “The Yogic Tree of Life,” Yoga International Aralık 19, 2015 erişim tarihi Mart 15, 2017 https://yogainternational.com/article/view/the-yogic-tree-of-life
[27] Mary Douglas, Purity and Danger: An Analysis Of Concepts of Pollution and Taboo (London: Routledge and K. Paul, 1966), 36-37.
[28] Jiddu Krishnamurti, Korku Üzerine, çev. Anita Tatlıer, (İstanbul: Ayna Yayınevi, 2001), 67.
[29] Krishnamurti, Korku Üzerine, 72.
[30] Krishnamurti, Korku Üzerine, 75.
[31] Krishnamurti, Korku Üzerine, 80.
[32] W.I. Thomas and D.S. Thomas, The Child in America: Behavior Problems and Programs (New York: Knopf, 1928), 571–572.
[33] Hasta kelimesini kullanmanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü bu kelimeyi kullanmak, “hasta” ve “sağlıklı” gibi aslında sabit olmayan bir ayrımı sabitliyor. Yerine başka bir kelime bulamadığım için şimdilik “hasta” kelimesinin kullanıyorum. Ancak, bu kelimenin hastalığı sabit bir kategori olarak yaratma eğilimi olduğunu belirteyim. Hastalıklar, duygusal alanda ortaya çıkanların fiziksel bedendeki tezahürdür. Hasta kelimesinin benimsenmesi, gerçekliğini devam ettirme etkisine sahiptir.
[34] Deepak Chopra, Kuantum ��yileşme Zihin-Beden Tıbbında Öncü Araştırmalar çev. Nahin Oralbi, Tolga Taymaz (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2004), 239-240.
[35] Krishnamurti, Korku Üzerine, 141.
[36] Sarah Walsh, “7 Yoga Poses To Balance Your Chakras,” Mind Body Green Aralık 5, 2013, erişim tarihi Nisan 5, 2017, http://www.mindbodygreen.com/0-11865/7-yoga-poses-to-balance-your-chakras.html
[37] Sonali Bansal, “4 Yoga Poses to Open the Crown Chakra,” Fractal Enlightenment erişim tarihi Nisan 12, 2017,
https://fractalenlightenment.com/34334/spirituality/4-yoga-poses-to-open-the-crown-chakra
[38] Mark Singleton, Yoga Body: The Origins of Modern Posture Practice, (Oxford: Oxford University Press, 2010), 161.
[39] Katie Horwitch, “Root to Crown: 7 Yoga Poses to Balance Your Chakras,” The Chalk Board Aralık 12, 2015, erişim tarihi Mart 29, 2017. http://thechalkboardmag.com/root-to-crown-7-yoga-poses-to-balance-your-chakras#sl=5
[40] Swami Svatmarama, Hatha Yoga Pradipika, 74.
[41] Horwitch, “Root to Crown.”
[42] John R. Cross, Acupuncture and The Chakra Energy System: Treating the Cause of Disease (California: North Atlantic Books, 2008), 11, 16-17.
[43] Cross, Acupuncture and The Chakra Energy System, 17, 20.
[44] Swami Saradananda, “Headstand: How to Stimulate the Crown Chakra,” Yoga International  Mayıs 30, 2013, erişim tarihi Nisan 6, 2017, https://yogainternational.com/article/view/headstand-how-to-stimulate-the-crown-chakra
[45] Her insan farklı deneyimlerle kendine özgü dersler alacak, kendiyle ilgili şeyler öğrenecektir. Burada genelleme şeklinde yaptığım iki durum kendi deneyimim ve okuduklarımdan ortaya çıkardıklarımdır.
[46] YJ Editors, “Dharma Mittra Aims for Most Headstands Ever for World Peace,” Yoga Journal Şubat 28, 2017, erişim tarihi Nisan 4, 2017, http://www.yogajournal.com/yoga-101/yoga-off-the-mat-spirituality/qas-with-yoga-masters/sri-dharma-mittra-aims-most-headstands-for-world-peace/
[47] Sivananda, Bhagavad Gita, 52.
[48] Judith Malika Liberman, Masal Terapi (İstanbul: Doğan Egmont, 2016), 69-70.
[49] Liberman, Masal Terapi, 70.
[50] Krishnamurti, Korku Üzerine, 149.
2 notes · View notes