#haşlama
Explore tagged Tumblr posts
Text
Yumurta Pişirme Yöntemleri ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Yumurta, içerdiği yüksek protein ve vitamin değerleri ile beslenme açısından son derece önemli bir gıda maddesidir. Ancak, yumurtayı pişirme yöntemi, sağlığa olan etkilerini önemli ölçüde değiştirebilir. Bu yazıda, yumurtayı sağlıklı bir şekilde pişirmenin yollarını ve olası sağlık risklerini ele alacağız. YUMURTAYI AŞIRI PİŞİRMEMEK NEDEN ÖNEMLİ? Yumurta uzun süre yüksek sıcaklıkta…
#çırpma#besin değerleri#dengeli diyet#haşlama#Kolesterol#oksisterol#pişirme yöntemleri#Sağlık#sağlıklı beslenme#Yumurta
0 notes
Text
KOZMARKOZMETİK - DRAGON+ (2)
Güzellik salonu kurmak, hem heyecan verici hem de dikkatlice planlanması gereken bir süreçtir. Bu yazıda, bir güzellik salonu açmanın temel adımlarını, gerekli mobilyaları ve alanın nasıl düzenlenmesi gerektiğini ele alacağız. Güzellik salonu kurulumu, doğru ekipman ve mobilyaların seçimi ile başlamaktadır; bu nedenle, berber mobilyası üretimi ve kuaför mobilyaları hakkında bilgi edinmek önemlidir. Ayrıca, berber salonunun ihtiyaç duyduğu özel düzenlemeleri de göz önünde bulunduracağız.
Güzellik Salonu Kurulumu
Güzellik salonu kurulumu, hem yaratıcı hem de ticari açıdan oldukça tatmin edici bir süreçtir. Öncelikle, salonunuzun konumunu seçerken hedef müşteri kitlenizi göz önünde bulundurmalısınız. İyi bir yerleşim, müşteri trafiğinizi artıracak ve işletmenizin başarısını etkileyen önemli bir faktördür.
Salonunuzu kurmadan önce, ihtiyacınız olan mobilyalar ve ekipmanları belirlemeniz de önemlidir. Güzellik hizmetleri için gerekli olan masaj yatakları, cilt bakım ekipmanları ve bekleme alanı için rahat koltuklar gibi unsurlar, müşterilerin konforunu sağlamak için gereklidir. Ayrıca, salonun estetik görünümü de müşteri memnuniyetini etkiler.
Kurulum sürecinin bir diğer önemli ayağı ise, gerekli sertifikalar ve izinlerin alınmasıdır. Yerel yönetmeliklere uygun olarak işletmenizi açmak, hem yasal sorunları önler hem de müşteri güvenini sağlar. Tüm bu adımları izleyerek, başar
Berber Mobilyası Üretimi
Berber mobilyası üretimi saç kesimi, saç tıraşı ve güzellik hizmetleri sunan mekanların vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu üretim süreci, hem estetik hem de işlevsellik açısından büyük önem taşımaktadır. Kullanılan malzemelerin kalitesi, mobilyaların dayanıklılığı ve uzun ömürlü olması açısından kritik bir rol oynamaktadır.
Berber mobilyalarının tasarımında ergonomik detaylar da göz önünde bulundurulmalıdır. Müşteri konforu, hizmet kalitesinin arttırılması için büyük bir önem taşırken, mobilyaların işlevselliği de oldukça önemlidir. Örneğin, koltuklar ve ayna sistemleri doğru bir şekilde tasarlandığında, berberin işini daha kolay ve hızlı yapmasını sağlar.
Ayrıca, estetik açıdan da çekici olan berber mobilyaları, mekanın genel görünümüne katkıda bulunur. Renk uyumu, malzeme seçimi ve stil bir araya geldiğinde, berber salonunun ambiyansı da olumlu yönde etkilenmiş olur. Bu nedenle, berber mobilyası üretiminde tasarıma ve kaliteye önem vermek kritik bir adımdır.
Kuaför Mobilyaları
Kuaför salonları, müşteri memnuniyetini artırmak ve iş verimliliğini sağlamak için doğru mobilya seçimine ihtiyaç duyar. Bu nedenle, kuaför mobilyaları seçerken dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardan biri konfor ve estetik uyumdur. Müşteriler için rahat bir oturum alanı sağlamak, onların salon deneyimlerini olumlu yönde etkiler.
Kuaför mobilyaları, geniş bir stil ve dizayn yelpazesine sahiptir. Modern ve şık görünümleriyle öne çıkan bu koltuklar, hem işlevsellilik hem de estetik açıdan salonun genel havasını belirler. Ayrıca, koltukların yükseltilip alçaltılabilen özellikleri, haşlama ve cilt bakımı işlemleri sırasında büyük avantaj sağlar.
Salonlarda kullanılan bir diğer önemli mobilya türü ise saç yıkama üniteleridir. Bu üniteler, kullanıcının rahatını sağlarken, profesyonel bir görünüm de sunar. İyi tasarlanmış bir yıkama ünitesi, saç yıkama işlemlerini daha verimli kılar, böylece hem kuaförler hem de müşterileri için konforlu bir deneyim sunar.
Berber Salon Kurulumu
Berber salonu kurulumu, başarılı bir işletmenin temelini oluşturur. Doğru planlama ve uygulama, sizin için büyük bir avantaj sağlayabilir. İlk olarak, salonunuzun konumunu belirlerken dikkatli olmalısınız. Müşterilerin ulaşımını kolaylaştıracak bir yer seçmek, işletmenizin başarısında önemli bir rol oynar.
Salon tasarımı da berber salonu kurulumu sürecinde dikkate alınması gereken bir diğer önemli faktördür. Modern ve şık bir atmosfer, müşteri memnuniyetini artırabilir. Opak renkler ve estetik mobilyalar, salonunuzun cazibesini artırır. Ayrıca, doğru aydınlatma ile birlikte, hem çalışanlar hem de müşteriler için konforlu bir alan yaratılmalıdır.
Son olarak, gerekli berber ekipmanları ve malzemelerin temini de salonnuzun beğenilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Kaliteli ürünler sunmak, müşterilerinizin tekrar geri gelmesini sağlar. İyi bir başlangıç için, ihtiyaç duyulan tüm ekipmanları ve ürünleri önceden belirlemek, berber salonu kurulumu aşamasında büyük kolaylık sağlayacaktır.
619 notes
·
View notes
Text
Bizim burda bi’ tane Kasap Izgara var, etlerin yanında küçük bi’ tabakta sebzeli garnitür getiriyor ve o sebzeyi yanındaki kuzu pirzoladan bile daha büyük bi’ iştahla yiyorsun tamam mı? Biz çok düşündük bu ne, bunlar ne yapmış, nasıl oluyor falan diye ve sonunda bugün bu olayı başarabildim arkadaşlar. Olayı çözdüm. Bu arada Kasap Izgara da bir mekan tavsiyesi olarak cebimizde dursun.
Öncelikle size başka önemli bi’ şey söyleyeceğim. Ali’nin çevresi buz sebebiyle hep doktor velilerle dolu ve bu veliler birazcık fattık futtuk insanlar. Atıyorum bi’ tanesi cilt kanserinden korunmak için vücudundaki bütün benleri aldırmış falan. Bu eşraftan aldığı duyumlara göre, sebzelerdeki pestisitlerin panzehiri ALIÇ SİRKESİYMİŞ. Kanser vakaları (olmayan) tarımsal politikamız yüzünden bu kadar artmışken bu bilgiyi alnıma asıp dolaşmak istiyorum. Hakikisini, iyisini, doğalını bulabilirseniz efsane olur.
Neyse, benim ampirik yollarla bulduğum tarifimin yıldızı bence Hayfene markasının “airfryer baharatı”. Tamamen rastgele “ana bunda ne güzel şeyler varmış bunu kullanayım” dedim ama illa gidip o alınacak diye bir şey yok, içindekilere bakılıp tüm baharatlar ayrı ayrı alınabilir. İçinde kişniş falan vardı, fark yaratan noktalardan biri bu diye düşünüyorum.
Geniş bir tencerede geniş geniş doğranmış soğanları ayçiçeği, iki diş rendelenmiş sarımsak, tuz ve bahsettiğim baharatlarla iyice bi’ kavuruyorsunuz tamam mı? Soğan artık karamelize oluyor böyle, görün o kahverengileşmeyi mutlaka. Başka bir tencerede, buharda pişirme aparatıyla (Trendyol’da epey ucuz) karnabahar, brokoli, havuç ve patates gibi sebzeleri buharlayın yumuşayana kadar. Ben bunları kullandım ama kabaktı, fasulyeydi bir sürü şey eklenebilir. Hepsinin yumuşama süresi farklı olduğundan ben hepsini ayrı ayrı şey yaptım. Sonra tüm bu buharda pişmiş sebzeleri bahsettiğim yağlı soğana katıp yüksek ateşte bir tur da hepsi bir arada çevirdim ve of, of diyorum……………..
Alın size vitamini ve tadı haşlama suyunda kaybolmamış, tek başına bile gayet doyurucu ve lezzetli bir karışım. “Sağlıklı şeyler lezzetsiz olur” algım şaştı gitti yeminle. Bu kesinlikle et ve balığın yanına çok yakışır ama ben tek başına götürdüm, diyorum ya pirzolanın yanında bile asıl yıldız buna dönüşüyor çünkü. Yalvarırım yavrularım en kısa zamanda alıç sirkesi alıyor ve tüm sebzelerinizi onunla yıkıyor ve hatta sağlığınız elveriyorsa suyla karıştırıp içiyorsunuz bile; bu tarifi de mutlaka deniyor ve bana geribildirim veriyorsunuz, anlaşmadık mı? =D
54 notes
·
View notes
Text
Erkek kardesimi görüntülü liseden en yakın ağaları ile konuşuyordu. O sıra haşlama yapmıştım. Günlük içmesi lazım. Kardeşime o sıra söverek sevgisini gösteriyordu. "Lan ablam var yanımda" dedi. Hemen "kusura bakmayın,afiyet olsun Ahmet Bey" diyor :D "Noldu lan bir an da medeniyet geldi sana" diyor. NSNENRNRJR konuşmada her küfür de " ulan ablan var demi" diyip pardon diyor. Bir Yusuf var tatlı tatlı bir konusuyor görseniz rabbim hepsinin bahtını güzel eylesin
23 notes
·
View notes
Text
Kızlar makarna sadece salçalı makarna yapmak için mutfağa girdi
Salça yerine kuşburnu marmelatı koymuşlar haşlama sistemlerini hiç söylemiyorum bile 🤦🏼♀️
4 notes
·
View notes
Text
bunu itiraf etmekte çok zorlanıyorum ama hayatımda ilk defa ne yaptığımı ve ne yapacağımı bilmiyorum. beynimin içi 1 saniye sonrası için bile bomboş.
neler yaptığımı, neler yapmak istediğimi, neler yapamadığımı hatırlamaya çalışıyorum, sürekli. sürekli ve sürekli. synth neden aldım, bu fotoğrafı neden çektim, bu notları neden yazdım, bu kitapları neden okudum, bu işe neden girdim, rastalarımı neden yaptırdım... elimdekilerle neler yapacağım konusunda beynimde hiçbir şey yok. yok yani, çok zorluyorum ama yok. neden spora yazılmıştım, nereye varmasını istiyordum, nasıl bir vücut hedefliyordum hatırlamıyorum. nasıl kızlardan hoşlanıyordum, kimleri dinlemeyi seviyordum, hangi fotoğrafçılar beni çok heyecanlandırıyordu hatırlamıyorum. birada hangi aromaları severdim, nasıl görünmek istiyordum, arabamla nerelere gitmek istiyordum hatırlamıyorum.
çok zorlanıyorum. hatırlamaya çalışıyorum ama genelde de boş veriyorum çünkü hiç duramıyorum. duracak olduğumda ise yarın yine koşmak için durduğumu bildiğim için huzurla duramıyorum.
en net hatırladığım tek şey koşmak için durmak değil durmak için koşmak isteğimdi ama buna sadık kalamıyorum. durmak için koşmak, koştuğuma ihanet etmekmiş gibi gelmeye başladı. bedenimi son noktasına kadar tüketmezsem kendime ve bana dair olan her şeye yani çocukken gittiğimiz piknikte neşeyle kovaladığım uğur böceğinin varlığına bile ihanet edecekmişim gibi hissettiriyor.
çok korktuğum bir noktaya geldim, geçmişte yürüyüşlerinde amaçsızlık gördüğümde "insan nasıl bu noktaya gelir ki" dediğim insanlara dönüştüm. insanın buna dönüşebileceğini gördüm. barda çalışırken, siparişini özensiz şekilde veren müşteriler olurdu, çok şaşırırdım çünkü biz çok özenle temizlik yapardık, özenle servis açardık, mutfakta yemekler özenle hazırlanırdı ama onun için bunların hiçbir önemi yoktu, yani sıradan bile değil, bir şekilde oraya verdiği parayı en temel seviyede karşılamasının yeterli olduğu bir seviyeydi. kahve sipariş ederken çok özenirdim, baristanın ismini öğrenip o baristanın olduğu gün giderdim, kim kavurdu, hangi toptancı getirdi, hangi çiftlikte kaç rakımda yetiştirildi... şimdi ise gidip en meraksız şekilde mevcuttaki filtre kahveyi sipariş ediyorum. bana o soruları sorduran şeyin ne olduğunu hatırlamıyorum.
içten içe yardım istiyorum, yardım yalvarıyorum ama gururluyum, kimseye de belli edemiyorum.
her şey çok fazla üstüme geliyor. her şeyim standartlaştı ve döngüye girdi. şirkette ertesi sabah müdürümün anlatacağı konuyu ve kuracağı karamsar cümleleri, arkadaşların o konuyla ilgili yapacağı karamsar esprileri, aksi bir durum olduğunda odadakilerin geçmişten örnek olarak anlatacağı mobbing seviyesine ulaşan can sıkıcı hikayeleri, hepsini biliyorum ve hepsi çok fazla üstüme geliyor. kendimi 6 taraftan sıkışan bazen de içeriye gaz basılan bir odada gibi hissediyorum. bazen ışık kısılıyor bazen sesler azaltılıyor ama bir şekilde sıkıştırılıyorum. her sene temmuzun ilk haftasında şirkettekilerin nasıl davranacaklarını, sabah arabayla işe giderken, şoförün aracın arkasına kendi resmini bastığı servisi saat kaçta nerede göreceğimi, trafiğin nerede saat kaçta sıkışacağını, tavuğun kaç dakikada haşlanacağını, 3 yumurtanın ne kadar sürede istediğim kıvama geleceğini, pirinci ne kadar sürede haşlama kabına aktaracağımı hepsini çok iyi biliyorum ve bunlar gibi çok doğal olan tekrarlar artık göğsüme bastırıyor.
evdeysem kurtulmak için uyuyorum. dikey durmaktan bıktım. yatayda kalmak beni görünmez hissettiriyor. üstüme gelen her şey sanki bana çarpmadan geçip gidiyor.
yazdıkça ağlayasım geliyor. söylemek istediğim bir sürü şey var ama bunları aslında söylemem gereken kişilere söylemek istesem de söyleyemiyorum çünkü oluşacak iletişimden korkuyorum. ya söylediklerim yüzünden hüsrana uğrarsam ya istediğim iletişim başlarsa ya da "ya bir iletişim başlarsa" diyorum. anneme evi bir çöplüğe çevirdiğini ve evin içe içe daraldığını defalarca söyledim ama bunu sürdürmeye hala devam ediyor. başkasının evine gittiğimde sadece gerekli şeylerle dolu bir koridorda yürüdüğümde iyi hissediyorum. işte bunun gibi hüsranlar yaşamak istemiyorum çünkü bunlar da tekrar tekrar yaşandı ve bu tekrarlar da artık çok üstüme üstüme geliyor. sanki birisi nefesimi zorlaştırmak için ağır ağır ve büyük bir hazla, bir yandan da beni sakinleştirmek için dudaklarını öne büzüp hişşş diyerek ağzıma bant yapıştırıyor.
varlığımı tek seferde bir yerde tümüyle kullanıp yok olmak istiyorum. böylece durmak için koşmuş olurum ve durduğumda içim rahat olur.
koşmak için durmak için koşmak için durmak için koşmak
2 notes
·
View notes
Text
çiğ yumurta kadar midemi bulandıran bir şey yok gerek haşlama gerek yağda olsun kuruyana kadar pişiririm yumurtayı geçen annem yumurtalı ekmek yapmıştı tadı çok güzeldi kendi ekmeğimi yiyordum annem nevresim gösterdi onu sipsriş ediyordum annem kendi ekmeğinden ısırttırdı ekmeği ısırır ısırmaz ağzıma yumurta doldu ve absttmıyorum yani ekmeğin bir yerine yumurta dolmuş öğk anlstırken bile midem bulandı iğrenç bir şeydi
3 notes
·
View notes
Text
Ayol canım tavuk haşlama çekti kasaplar kapanmistir bana tavugunu verebilecek var mi
7 notes
·
View notes
Text
haşlama ve çıtır mantı arasındaki fark sence ne olabilir?? biri yağda biri suda işte az mantık ya
4 notes
·
View notes
Text
Yaşayabilme İhtimali
Yılmaz Erdoğan
soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani`de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara`da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki,
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...
Bizim Kemalettin Tuğcu`larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara
ve Türk Dil Kurumu`na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...
Ankara`ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri
Oysa Ankara`da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)
Ankara`ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağına geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde
ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni tenefüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yoların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliği...
Otobüs oluyordum bir süre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
Otobüs oluyordum...
Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum
babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Van`daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt`ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim!
Türkçe şiirler
0 notes
Text
Haşlama Mısırı Birde Böyle Mutlaka Deneyin | Renkli Hobi
Süt mısırların tam mevsimindeyiz. Mısırın en lezzetli olduğu zamanlardayız. Bu süt mısırları su içinde haşlayarak pişiriyoruz. Pişen mısırları küçük dilimler halinde kesiyoruz. Lezzeti damakları çatlatan süt mısırı bu tarifi kullanarak mutlaka yapmalısınız. Bu tarifi gördükten sonra artık süt mısırı bu şekilde hazırlamanızı isteyecek ev halkı. Kesilen mısırları tava içine alıyoruz ve tavaya bol sos ve baharatı ekledikten sonra, mısırları bu sosun içinde sürekli karıştırarak pişiriyoruz. Pişen mısırları servis tabağına alıyoruz. Bol soslu lezzeti ile harika tarifin ayrıntılı ve adım adım yapılışını, youtube kanalından alıntı video ile sizlerle. Tavada Haşlama Mısır Tarifi Malzemeler Süt mısır 4 tane Tereyağı 1 dolu kaşık …
0 notes
Text
Pişirme Süresi ve İpuçları
New Post has been published on https://nepisirsek.net/pisirme-suresi-ve-ipuclari/
Pişirme Süresi ve İpuçları
Gıda Seçin: Bir Gıda SeçinMakarnaKahve
Pişirme Süreleri ve İpuçları: Mutfakta Zamanı Verimli Kullanmanın Yolları
Yemek pişirme süresi, doğru pişirme teknikleri ile lezzetli ve sağlıklı yemekler hazırlamak için önemli bir faktördür. Gıdaların her biri farklı sürelerde pişirilmelidir ve bu sürelerin doğru ayarlanması yemeklerin hem lezzetini hem de besin değerini artırır. Bu yazımızda, çeşitli gıdaların pişirme sürelerine dair ipuçları ve pratik öneriler sunarak mutfakta zaman yönetiminizi en verimli şekilde yapmanıza yardımcı olacağız.
Pişirme Süresi Nedir ve Neden Önemlidir?
Pişirme süresi, bir yemeğin tam olarak pişmesi için gereken zamandır. Bu süre, kullanılan pişirme yöntemine (fırın, ocak, buharda pişirme, vb.) ve gıdanın türüne göre değişiklik gösterebilir. Doğru pişirme süresi, hem yemeklerin lezzetini hem de içindeki besin maddelerinin korunmasını sağlar. Aynı zamanda aşırı pişmiş veya çiğ kalan gıdalar sağlık açısından risk oluşturabilir.
Yemeklerinizi Daha Verimli Pişirin
Farklı gıdaların pişirme süreleri, hem malzemenin cinsi hem de pişirme tekniği ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin, sebzeler genellikle kısa sürelerde pişerken, etler daha uzun sürelerde pişer. Bunun yanı sıra, bazı yiyecekler için pişirme sırasında ekstra ipuçlarına ihtiyaç duyulabilir. Örneğin, et pişirirken sıcaklığın doğru seviyede olduğundan emin olmalı ve etin dinlenmesine fırsat vermelisiniz. Bu, etin daha yumuşak ve lezzetli olmasını sağlar.
Pişirme Süresi ve İpucu Önerileri
Sebzeler: Sebzeler, genellikle kısa sürede pişer. Buharda pişirme, vitamin kaybını en aza indirir ve lezzetlerini korur. Ancak, haşlama yönteminde fazla su kullanmaktan kaçının.
Etler: Etin türüne göre pişirme süresi değişir. Özellikle tavuk ve balık gibi hafif etler daha kısa sürede pişerken, kırmızı etler ve kebaplar daha uzun sürede pişer. Fırında pişirirken etin üzerini alüminyum folyo ile örtmek, etin daha yumuşak olmasını sağlar.
Pasta ve Tatlılar: Fırın ürünlerinde, hamurun içinin tam pişip pişmediğini kontrol etmek önemlidir. Çubuk testi yaparak, tatlının iç kısmının pişip pişmediğini anlayabilirsiniz.
Mutfakta Başarı İçin Doğru Pişirme Süresi
Mutfakta zaman yönetimini doğru yaparak yemeklerinizi hem lezzetli hem de sağlıklı bir şekilde pişirebilirsiniz. Her gıda türünün kendine has pişirme süresi ve püf noktaları vardır. Bu bilgileri bilerek pişirme süresi hatalarını en aza indirirsiniz. Ayrıca, sayfamızda yer alan pişirme süreleri ve ipuçları rehberinden faydalanarak yemeklerinizi mükemmel hale getirebilirsiniz. Daha fazla bilgi için sayfamızı takip etmeye devam edin!
0 notes
Text
23 Ekim | Çarşamba | 24
Ağzımın içi yara oldu. Normalde ağız içinde yara olursa kimin ayrılmış bir şeyini yedin anlamına gelen " kimin hıstasını yedin" denir bizde. Kimsenin de yemedim. Sofrada ağzım yara kimsenin bir şeyini de yemedim diyince erkek kardeşim üzüntüden abla dedi. Binanın kaloriferinin kazanın da sıkıntı varmış. Birkaç güne ancak yapılır dediler. Bugün aksine daha çok üşüdüm. Kardeşim bile ağrı kesici iç abla oldu. Sıcak su torbamı valize koymaya niyetlenmistim ama sonra neyse dedim. Alsaymisim iyi olurdu. Üşümekten kardeşimin kazagini giydim kolları kocaman oldu içinde yelekli ve bluzlu bir ben olmasına rağmen zor ısındım. Dün gece baktım kendimi üzeceğim kardeşimin mutfak dolaplarını sildim, kemikleri kaynattım. Öğle saatlerinde haşlama gibi değil de daha çok çorba niyetine limonlu ve biberli içiyor. Sabah ise buzdolabında bozulacakları ayarladım. Önceden aldığı bozulmaya yakın salatiklari ayikladim ve cacık olacak şekilde dogradim. Yarın yoğurda katarım şimdiden katarsak yumuşar. Yemek vardı yanına meze olsun diye fırına sebze atıyordum yanına patates de doğra dedi. Dediğini yaptık. Kendimi zorlamadan evin bir bölümünü yapmaya çalışıyorum. Kardesime ayagi kirildigindan beri sigarayı ben alıyorum ve çok iciyor. Bugune has degil genel olarak çok sigara içiyor. Ben markete girdigimde " buyur abla" dediklerinde " bir karton parlament kısa" diyince ilk ben kullanıyorum sanıyorlar heralde bazısı şaşıyor. Ya da bir karton almama da şaşırıyor olabilirler. Anneannemgilden bugun de elektrikli sobayı getirdim. Teyzem de gelin bizde kalın çok üsüyordanız dedi. Yok yagg falan yaptık hdjjfjff halbuki sabah cidden çok soguk. Aksamlari iyi. Bugün kaza kamera kaydını attmışlar. " gel abla gel kazamı izleyelim" diye beni çağırdı. Erkeklere kritik anlarda bir espri hali ve umursamazlık geliyor. Adamın suçu daha çok. Kardeşim geçip giderken en son arka teker kurtulmadan direksiyonu sağa çeviriyor aynaya da bakmadı ya da direkt kardeşimi görmedi. Sola kitlenmiş heralde. Ayağı araba ile motor arasında kalmış. Ondan sonra sıcrayıp yere düştükten sonra kafasını kaldırma hızlıca vururken yan taraftaki çöp konteynerinı da deviriyor. İyi ki kask varmış. Büyük ihtimalle o vurmaya daha kötü şeyler olabilirdi. Kask zaten parçalanmış. Rabbim beterinden korusun bizim için de iyi bir şey değil. Karşıdaki kişi için de iyi bir şey değil. Bilerek yapmıyor sonuçta Allah hepimizin yardımcısı olsun. En son gün iş güç bitince kahve içelim olduk. Kahve yaptım. Kendi kendime uzuldükten sonra hiçbir şey olmamış gibi " kemik suyu içer misin getireyim :) " yapıyorum o da ister istemez şaşırıyor. Daha yeni ağlıyordun ne ara kemik suyuna geldik oluyor. Afafafstd
22 notes
·
View notes
Text
Dondurulmuş gıdaların sağlık üzerindeki gizli tehlikesi
https://pazaryerigundem.com/haber/194362/dondurulmus-gidalarin-saglik-uzerindeki-gizli-tehlikesi/
Dondurulmuş gıdaların sağlık üzerindeki gizli tehlikesi
İSTANBUL (İGFA) – Değişen sosyal hayat düzeni ve dondurulmuş gıda sanayinin gelişen teknolojisi ile beslenme alışkanlıklarında dondurulmuş gıdaların önemli hale geldiğini kaydeden Arş. Gör. Hatice Çolak, “Dondurulmuş gıdalar; yüksek kalitede sebze, meyve, su ürünleri, et ürünlerinin, seçme, tasnif etme, ayıklama, yıkama, kesme, parçalama, haşlama gibi ön işlemlerden geçirildikten sonra çeşitli yöntemlerle dondurulması, donma halinin korunarak depolanması, taşınması, dağıtımı ve tüketimine kadar geçen aşamalar ile elde edilmektedir. Dondurulmuş gıdanın depolanabilme kolaylığı, kolay işlenebilir olması, mevsimsizliği, pratikliği, besin değerlerinin yerini koruması, tüketime hazır etmedeki kolaylığı ve hızı gibi özellikleri bu ürünlerin tercih edilme nedenini ve önemini artıran özellikler.” dedi.
Dondurulmuş gıdalarda Fast Food ürünlerin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Çolak, Dondurulmuş Fast Food gıdaların raf ömrünü uzatmak, tat ve dokuyu korumak için çeşitli koruyucu maddeler kullanıldığına dikkati çekti.
“Et ürünlerinde sodyum nitrat ve nitrit; çorbalar, soslar ve işlenmiş et ürünlerinde tat arttırıcı olarak monosodyum glutamat (MSG); soslar, meyve suları ve asitli içeceklerde benzoik asitler; cips, atıştırmalık gibi yağlı yiyeceklerin bayatlamasını önlemek için bütillenmiş hidroksianizol (BHA); dondurulmuş et, peynir ve hamur işlerinde fosfatlar sıklıkla kullanılıyor” diyen Çolak, “Bu koruyucu maddelerin, ürünü bozulmalara karşın korusa da sağlık üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Sıklıkla maruz kalınan yüksek düzeydeki sodyum nitrat ve nitrit, hipertansiyonu tetiklediği bildirilmiş ve özellikle mide kanseri ile ilişkilendirilmiştir. MSG’nin kullanımı migren ataklarını artırdığı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi semptomlara yol açtığı saptanmıştır. Yüksek fosfat tüketimi ise kemik ve böbrek sağlığını olumsuz etkileyebilir.” diye konuştu.
Dondurma işlemi sırasında taze besinlere kıyasla, bazı besinlerin değerlerinde azalmanın meydana geldiğini de anlatan Arş. Gör. Hatice Çolak, “Besin içeriğinde yer alan kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller daha sabit kalırken vitamin içeriğinde önemli kayıplar olmaktadır. Özellikle suda çözünebilen C vitamini ve B vitaminleri seviyelerinde azalma görülmektedir. Dondurma işlemi, karbonhidrat, protein, yağ ve posa içeriğinde çok fark oluşturmamaktadır. Buna karşın, dondurulmuş gıdaların besin değerlerinin korunması, kaliteli ve hızlı bir dondurma süreci ile sağlanabilir.” diye konuştu.
Dondurulmuş Fast Food ürünlerinin, ultra işlenmiş besin olduğundan, basit karbonhidrat, doymuş yağ ve sodyum içeriği yüksekken, posa içeriğinin oldukça düşük olduğunu da ifade eden Arş. Gör. Hatice Çolak, “Bu nedenle taze besin yerine bu tür gıdaların düzenli ve sık tüketimi, sağlık açısından risk faktörü oluşturmaktadır. Avustralya’da yapılan bir çalışmada dondurulmuş Fast Food gibi ultra işlenmiş gıda tüketiminin obeziteyi artıran önemli bir gösterge olduğu bildirilmiştir. Başka bir çalışmada da gebelik öncesinde hem de gebelik sırasında aşırı ultra işlenmiş gıda tüketiminin gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) ve preeklemsi (gebelik zehirlenmesi) riskinin artmasıyla ilişkili bulunmuştur.” şeklinde konuştu.
SAĞLIKLI BİR YAŞAM İÇİN TAZE VE İŞLENMEMİŞ YİYECEKLER TÜKETİLMELİ
Sağlıklı bir yaşam için taze, işlenmemiş yiyeceklere öncelik verilmesi ve dondurulmuş Fast Food ürünlerinin tüketiminin sınırlandırılmasının önerildiğini kaydeden Arş. Gör. Hatice Çolak, “Dondurulmuş gıda tercihinde ise koruyucu katkı maddelerinin kullanılmadığı, hızlı ve uygun dondurma teknikleri ile hazırlanmış dondurulmuş meyve, sebze ve et-tavuk-balık ürünlerinin önceliklendirilmesi gerekir.” şeklinde sözlerine son verdi
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
Yumurta Haşlamanın En İyi Yöntemi! Çatlamasın! Yumurta Haşlama: Püf Noktaları ve Sağlıklı Beslenme Yumurta, sağlıklı besinler arasında yer alan ve birçok farklı pişirme yöntemi ile hazırlanan bir gıda maddesidir. Besin değeri yük https://bursahabermedya.com/yumurta-haslamanin-en-iyi-yontemi-catlamasin/ #BursaSiyasetHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
Patlıcan Reçeli Nasıl Yapılır? Benzersiz Bir Tat Deneyimi
Patlıcan Reçeli Nasıl Yapılır? Benzersiz Bir Tat Deneyimi
Patlıcan Reçeli Nasıl Yapılır? Benzersiz Bir Tat Deneyimi Patlıcan denince akla genellikle sebze yemekleri gelse de, patlıcan reçeli aslında Akdeniz ve Ege mutfağının ilginç ve özgün lezzetlerinden biridir. İster kahvaltı masasında farklı bir lezzet arayanlar için, ister misafirlerinizi şaşırtmak için hazırlayabileceğiniz bu reçel, tatlı ve aromatik tadıyla damakları şenlendiriyor. İşte, mutfağınızda kolayca hazırlayabileceğiniz nefis patlıcan reçeli tarifi! Patlıcan Reçeli İçin Gerekli Malzemeler - 1 kg küçük boy patlıcan (tercihen minik ve çekirdeksiz olanlar) - 1 kg toz şeker - 4 su bardağı su - 1 çubuk tarçın (isteğe bağlı) - 4-5 adet karanfil - 1 çay kaşığı limon tuzu veya yarım limon suyu - Yarım çay bardağı su (patlıcanların haşlanması için) - 1 tatlı kaşığı karbonat (patlıcanların rengini koruması için) Patlıcan Reçeli Yapılışı - Patlıcanları Hazırlama: Küçük boy patlıcanları iyice yıkayın ve sap kısımlarını kesin. Her patlıcanı 2-3 yerinden çatal ile delin. Bu işlem, patlıcanların şerbeti içine çekmesine yardımcı olur. Patlıcanların kararmasını önlemek için bir kaba su koyarak içine karbonat ekleyin ve patlıcanları bu suya koyup yaklaşık 10 dakika bekletin. Ardından, patlıcanları sudan çıkarın ve bol su ile durulayın. - Patlıcanları Haşlama: Bir tencerede yarım çay bardağı su kaynatın ve patlıcanları içine ekleyerek birkaç dakika haşlayın. Bu aşamada patlıcanların çok yumuşamamasına dikkat edin. Haşlanan patlıcanları süzüp soğumaya bırakın. - Şerbeti Hazırlama: Ayrı bir tencereye 1 kg toz şekeri ve 4 su bardağı suyu ekleyin. Şeker eriyene kadar karıştırarak kaynatın. Şerbet kaynamaya başladıktan sonra içerisine haşlanmış patlıcanları ekleyin. Tarçın çubuğu ve karanfilleri de ekleyerek yaklaşık 30-40 dakika kadar kısık ateşte reçeli kaynatın. - Kıvamını Kontrol Etme: Reçelin kıvamını anlamak için bir tabağa bir miktar damlatın; şerbet akışkan olmayıp yoğun bir kıvam aldıysa reçel hazırdır. Ocaktan almadan önce limon tuzunu ya da yarım limonun suyunu ekleyerek birkaç dakika daha kaynatın. Bu, şekerlenmeyi önler ve reçele parlak bir renk verir. - Saklama: Hazır olan patlıcan reçelini sıcak sıcak sterilize edilmiş cam kavanozlara koyun ve kapağını sıkıca kapatın. Ters çevirip bir gece beklettikten sonra serin ve karanlık bir yerde muhafaza edebilirsiniz. Patlıcan Reçeli Servis Önerisi Patlıcan reçeli, kahvaltılarda farklı bir lezzet arayanlar için idealdir. Yanında kaymak ya da cevizle servis ederek lezzetini daha da artırabilirsiniz. Reçelin kendine has aroması ve hafif baharatlı tadıyla, klasik reçellerin ötesinde bir tat deneyimi sunar. Patlıcan reçeli hem hazırlanışıyla hem de lezzetiyle sofralarınıza yenilik katacak tariflerden biridir. Eğer farklı tatları denemeyi seviyorsanız, bu reçeli mutlaka deneyin. Afiyet olsun! Read the full article
0 notes