#geçmişyaşam
Explore tagged Tumblr posts
Text
Geçmişin Parlayan Işığı “”Gaz Lambası”
Camın önüne konulan bir gaz lambası, camdan sızan ince bir ışık, hafif esen rüzgarla dalgalanan ateş. En eski aydınlatma ürünlerinden biri olan gaz lambası: yassılaştırılmış bir fitili gaz tankının içine geçirerek, en üste ise koruyucu bir şişe ekleyerek oluşturulmuştur. Gaz lambasında yakıt olarak yağ türleri kullanılır. Örnek olarak hint yağı, kanola yağı veya lamba yağı kullanılır. Gaz lambasının kullanım alanı bundan yıllar önce çok daha geniştir. Ancak enerji kaynaklarının değişmeye başlamasıyla bu gelenek de yavaş yavaş unutulmaya başlanmıştır.
Bir Zaferin Lambası
1998 senesinin sonbaharında, soğuk rüzgarların gelişi güzel etrafı buz'a çevirdiği gecede, dükkanını kapatmış evine giden kasap Yüksel efendi işinin verdiği yorgunluk ile ağır adımlarla sokağın başına geldi. Sokak lambalarının sönük olmasından elektriklerin olmadığını anlamıştı. Eve varınca kapıyı karanlık içinden yüzü belli olmayan bir kadın açtı.
hoş geldin bey -hosbulduk hanım
elektrikler yine kesildi mum da bulamadım senin dedenin eski gaz lambası vardı onu getirsende aydınlansa ortalık.
Kilerde olması lazım bakarım ben. Yüksel efendi kilerin olduğu odaya girdi. Tozlanmış rafların arasında dedesinin örümcek ağı bağlamış gaz lambasını eline aldı tozunu üfledi ve elinin tersi ile örümcek ağlarını sildi. Bu gaz lambası kurtuluş gazisi dedesinden miras kalmıştı. Hikayesi de pek meşhurdu. Yüksel efendi yağ teneklerinin üstüne çöktü ve aklı dedesinin, çocukken anlattığı gaz lambasının hikayesine gitti. "Sene 1920, Osmanlı imparatorluğunun bir ceylan gibi yaralı düştüğü ve sırtlanların canlı canlı etini yediği bir kış günüydü. İstanbul dışarıda kopan kıyamete sessiz kalıp, şatafatlı ve eğlenceli günleri ile yıkıma uğramıştı. O sıralar ben Trakya Paşaeli müdafaa-i hukuk cemiyetine üyeydim. Cemiyet kararı ile bir göreve tayin edildim. Bu görev bana verilen mektubu Şişli'de bulunan gizli bir gecekonduya götürmekti. Mektubu aldım ve yola koyuldum. Uzun bir yolculuğun ardından Şişliye ulaşmıştım. 3 katlı pembe binanın perdeleri sıkı sıkıya kapalıydı. İçeri girdiğimde, mektubu uzattım beni üst Kattaki odaya çıkardılar. Odaya girdiğimde eski bir gaz lambasının ışığı odayı hayal meyal aydınlatıyordu. Altı kişiydiler. Üzerine harita yayılmış masanın etrafında,ayaktaydılar. İri yarı asker kıyafetli bir kişi söze girdi. -Talihsiz bir neslin çocuklarıyız. Hayat bizleri hep mecbur bıraktı.Bıyıklarımız terlediğinden beri nerdeyse bir gün olsun günyüzü görmedik.Çanakkale'den Trablus'a, Yemen'den Sina'ya,Balkanlar'dan Kafkaslar'a kadar vuruşmadığımız coğrafya kalmadı.Ve neticede,işte bu daracık odaya sıkıştık." Ardından sarışın mavi gözlü bir subay uzun uzun baktığı haritadan başını kaldırdı. Adeta nefes bile almayan bizlere baktı.Ulusumuzun kader anıydı. Söylenecek ne varsa söylenmişti. Söz bitmişti. O çelik mavisi gözlerinde belli belirsiz bir keder bulutu ile "Vakit tamam" dedi… Ardından "Umutsuz olmayacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. SON BİR CÜRET belki kurtarabiliriz. Anadolu'ya geçiyoruz!" Bu genç subay sözlerinin tamamladıktan sonra sırayla birbirimize sarıldık. Sırayla odadan çıktıkları esnada gaz lambasına elim gitti ve yanıma aldım. İşte o gaz lambası bir ulusun kader anına şahitlik etmiş ve kendisi gibi içi yanan bir ulusu kurtaran adamları görmüştü. Unutmayın vatan sadece toprak değildir, üzerinde ki insanda vatandır. Bu bir rüya Atatürk'ün rüyası ulusumuz diğer uluslar gibi medeniyet duvarını tırmansın diye. Sizler her ne mesleği icra ediyorsanız bile o meslekte ulusumuzun refahını ve atalarının verdiği mücadeleyi unutmayın." Dedesinin bu hikayesini hatırlayan Yüksel Efendi'nin gözleri dolmuştu ağır ağır kalktı oturduğu tenekenin üstünden. İçeriye girdiğinde elektriklerin geldiğini gördü. Gaz lambasını eline alıp " bu gaz lambası kurtuluş ateşi ile yandı ve cumhuriyet neşesi ile söndü. Bir daha bu gaz lambasını hiç bir ateş yakamaz diyerek özenle yerine koydu.
2 notes
·
View notes