#geçirdi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bizler mi vakti hoşça geçirmekteyiz bugün?
Şüphem budur: Vakit mi geçirmektedir bizi?
.
25 notes
·
View notes
Text
Odaya aldık pencereden gelen geçeni izliyor
#güzelliğine kanmayın tırnaklarını geçirdi elime :(#yine de güzel mi güzel kedi tüyleri de yumuşacık 💗#aglayankahkahaa#kedi günlükleri#kadrajimdan#photography
12 notes
·
View notes
Text
Bugün Hera tarafından yaralandım.
8 notes
·
View notes
Text
Berbat bi gündü
#instagram hesabımı dondurucam veya silicem uygulamayı bilmiyorum#sınav kaygısı bieaz erken ele geçirdi#çalışamıyorum çok fazla#ne kadar yapmamam gerektiğini bilsem de sürekli kendimi başkalarıyla kıyaslarken buluyorum#korkuyorum biraz#umarım olabilecek en sakin ve verimli şekilde geçirebilirim bu süreci#umarım
3 notes
·
View notes
Text
o kadar şey yaşandı, benim validenin bana yaptıklarına ağlamayıp başkası onun hakkında kötü konuştuğunda onu savunamadığıma ağladım.
#23#bana yapılanlar hakkında ufak bir sinir krizi geçirdi babannemle babam#bişe yok bişe yok#ölmedim
1 note
·
View note
Text
Scott Reynolds Nelson – Tahıl Okyanusları (2022)
Scott Reynolds Nelson – Tahıl Okyanusları (2022)
İnsanları beslemediğiniz zaman uygarlığınızın ömrü kısa olur. İmparatorlukların yükselişleri ve çöküşleri bazen bir buğday tanesinin hikâyesinde saklıdır. ‘Tahıl Okyanusları’nda tarihçi Scott Reynolds Nelson, tarihin şafağından Ukrayna’daki Odessa limanına kadar insanlığı besleyen tahılın öyküsünü anlatırken, ucuz Amerikan tahılının İç Savaş sonrasında dünya ticareti ve siyasetinde ABD’yi nasıl…
View On WordPress
#2022#Akın Emre Pilgir#Amerika Buğdayı Dünyayı Nasıl Ele Geçirdi?#Scott Reynolds Nelson#Sia Kitap#Tahıl Okyanusları
0 notes
Text
Mehmet Duraklı - Silver
Mehmet Duraklı, eserlerinde kendine has üslubu ve temalarıyla tanınan bir yazardır. Türkiye'de doğup büyüyen Duraklı, küçük yaşlardan itibaren çok çeşitli kültürel etkilere maruz kaldı. Çocukluğunun çoğunu okuyarak ve yazarak geçirdi; edebiyata olan tutkusu onu sonunda yazar olarak kariyer yapmaya yöneltti. Duraklı'nın geçmişi ve erken yaşam deneyimleri, yazı stilinin ve eserlerinde araştırdığı temaların şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Duraklı, yayımlanmış çok sayıda eseri ve adına övgülerle kendini başarılı bir yazar olarak kanıtlamıştır. Edebiyat dünyasına yaptığı katkılardan dolayı Türk Dil Kurumu Roman Ödülü, Sait Faik Hikâye Ödülü gibi ödüllere layık görülmüştür. Mehmet duraklı yazarlık kariyeri, karmaşık temaları ve fikirleri genellikle kişisel deneyim ve kültürel kimlik merceğinden keşfetme kararlılığıyla karakterize edilmiştir. Çalışmaları, duygusal derinliği ve insan ilişkileri ile toplumsal meselelere ilişkin incelikli araştırmaları nedeniyle geniş çapta övgüyle karşılandı.
Duraklı'nın edebi üslubu, anlatım, edebi dil ve üslubun benzersiz bir karışımıyla karakterize edilir. Fikirlerini ve temalarını aktarmak için canlı imgeler, metafor ve sembolizm dahil çeşitli teknikler kullanıyor. Duraklı'nın çalışmaları sıklıkla kimlik, aidiyet ve insan ilişkilerinin karmaşıklığı temalarını araştırıyor. İnsan deneyiminin inceliklerini yakalama ve okuyucularda derin bir duygusal düzeyde yankı uyandıran hikayeler yaratma becerisiyle tanınıyor. Duraklı, yazılarıyla çağdaş Türk edebiyatının önde gelen seslerinden biri haline geldi ve eserleri dünya çapındaki okuyuculara ilham vermeye ve ilgilerini çekmeye devam ediyor.
429 notes
·
View notes
Text
Merhaba arkadaşlar bugün sizlere atacağım hikayeyi hiç okumadım attıktan sonra okuyacağım . Merhaba sertsikici06 blog okuyucuları ben Saliha Sultanbeyli de özel bir hastanede sağlık Bakanlığı'nın atadığı devlet memuruyum. 43 yaşında 2 çocuk annesi 180 boyunda 69 kg esmer türbanlı bir kadınım. Eşim Fatih seks delisi bir manyak belki çoğunuz yalan konuştuğumu falan düşünürsünüz kocam benden 17 yaş büyük yani 60 yaşında ama kocamda ki seks hırsı hiç dinmiyor. 5 yıl önce seks yaparken bana 2 erkek tarafından sikilmiş olsan 2 . Erkeğe nereni siktirirdin diye sordu. Daha önce hiç anal seks yapmamıştık kocam benden önce 1 kez evlenip boşanmış eski karısı götten veriyormuştu bir kaç kez istemişti ben vermemiştim cevap olarak götten verirdim dedim dediğim gibi hemen hemen her gece seks yaparız. Artık seks oyuncakları almaya başladı bir keresinde 27 cm uzunluğunda kapkara bir plastik zenci yarağı almış ben amından sikerken bunu götüne sokmayı deneyeceğim bakalım ne kadar alabilirsin dedi olmaz desemde yağladı krem sürdü dediğini yaptı ilk başlarda açıyor yapma desemde yüklendi hepsini soktu. Hemen hemen her gece götümü sikmeye başladı o plastik yarağı artık amıma sokuyordu .
Bir iş yemeği için eşimle birlikte sağlık bakanlığına gittik orada lise arkadaşım Hülya ile karşılaştım laf lafı açtı konu kocamın yaşlılığına geldi Hülya laf arasında 60 a dayandı artık sikemiyordur dedi bende yooo her gece siker sikilmekten halim kalmıyor dedim güldü ciddiyim bak boştan yere gülme hülyacığım . Kulağıma eğilip benimki belki 2 ayda bir ancak oda zorlamayla ben isterim de ancak dedi bu yüzden inanmıyorum dedi bende onun kulağına inanmazsan bir bahane bul bu gece bende kal gözlerinle gör dedim .
Akşam oluyordu Hülya giderken bu gece olmasada bir gece sendeyim merak ediyorum dedi tokalaşıp ayrıldık aradan tam hatırlamıyorum ama 1 ay falan geçti bir komşumuz cenazesi için akraba eş dost toplanmıştık vefat eden kişi Hülya nında akrabası sayılırdı cenazeden sonra yanıma gelip bu gece sende kalacağım dedi yemek yenmiş cenazeye gelenler birer ikişer dağılmıştı ben eşime hadi başsağlığı dileyip gidelim misafir gelecek dedim kulağıma eğilip ne misafiri ya saçmalama aşkım dedi sen her zaman ki rutinini yaparsın zaten seni merak ettiği için bizde kalıyor dedi anlamadım canım ne demek istediğini ben başsağlığı diliyoruz yolda anlatırım dedim aileye başsağlığı dileyip arabamıza gittik sınıf arkadaşım Hülya yı sana anlatmıştım resimlerini göstermiştim ya o gelecek bir keresinde istemeden senin hakkında her gece yaptığını söyledim inanmamıştı çok merak etmiş bu gece bizde kalacak aşkım zaten seksimizi görmeye geliyor dedim kocamın sikine gözüm takıldı resmen çadır kurmuştu hadi o zaman eve gidip hazırlık yapalım dedi akşam olmuş Hülya gelmişti hoş sohbet ettik yatak odasının bitişiğindeki odayı Hülya ya yer yatağı yaptım çocuklar uyumuştu kocam yatak odasına gitti Hülya ile 5 dakika kadar sohbet ettik hadi git valla kapını kapatma eğer kapatırsan içeri girerim dedi gülüştük odaya geçtim Hülyanın dediği gibi kapıyı açtım kocam çırılçıplak yatakta beni bekliyordu yetağa girer girmez öpüşmeye başladık ilk defa biri tarafından izlenmek ve izlediğini bilmek kocama da banada ayrı bir haz veriyordu hada fazla amımı yaladı memelerimi her zamankinden daha fazla emdi artık sikme zamanı gelince battaniyeyi açtı birden yüklendi bu gece daha ateşli sikiyordu bir ara kapıya doğru baktım Hülya elini amına uzatmış okşuyordu kocama Hülya da gelsin mi diye sordum nasıl istersen aşkım dedi yataktan indim Hülya yı alıp yatağa getirdim kocamla öpüşmeye başladık Hülya yı okşuyorduk Hülya inliyordu kocama hadi arkadaşım bu gece senin göster bakalım bütün seks hünerlerini dedim o plastik yarağı alıp pufun üzerine oturdum kocam hülyayı yalamaya başladı Hülya sonrada yalarsın sok kökle parçala beni erkeğim ol diye inliyordu kocam bana yaptığı gibi misyoner pozisyonuna geçirdi birden yüklendi hepsini soktu Hülya sanki ilk kez yarak yiyormuş gibi bir bağırdı çocuklar uyanmıştır hemen geceliğimi giyinip odalarına koştum küçük oğlum uyanmıştı biraz yanında yattım uyuttum belki 20 dakka ayrı kalmıştım kocam ve Hülya dan yanlarına gittim kocam hülyayı domaltmış sikiyordu alta eğilip Hülya nın klitorisini dillemeye arada bir kocamın sikini yalamaya başladım benim arkadaşım Hülya artık kocamın karısı olmuştu hemde kendi ellerimle arkadaşımı kocamın koynuna sokmuştum. Sabah ezanları okunurken ben uyanmıştım kocam ve Hülya devam ediyordu ben kalkıp banyoya girdim boy abdesti aldım giyinip salona girdim orada namazımı kıldım pişmanlık duygum olmadı ama ilerisini düşündüm nasıl yapılır ne diyebilirdim kanepeye uzanıp uyudum çocuklar okula gitmek için hazırlanıyordu onları yolcu edip yatak odasına gittim Hülya bitmişti kocam banyoya gitmişti Hülya yataktan doğruldu beni dudaklarımdan öptü harika bir gece yaşadım ömrüm boyunca hiç bu kadar zevk almadım Saliha çok şanslı bir kadınsın müthiş bir kocan var dedi bende ne zaman istersen gel canım benim kocam artık seninde kocan dedim . Halen devam ediyor artık 3 üz aynı yatakta yatıyoruz Hülya boşanmak için mahkemeye başvurdu bende rahatladım kocamda artık 2 kadınla seks yapıyor o daha da mutlu.
135 notes
·
View notes
Text
Bakire Götümü Kocamın Hoyrat Yeğeni Sikti! (1) (Maviş 28 Y., Balıkesir)
Merhaba, ben Maviş. Herşey, kocamın yeğeni Engin'in bizim yaşadığımız şehirde iş bulmasıyla ve kocamın da Engin'in maddi durumunu toparlayıncaya kadar bizimle kalabileceğini söylemesiyle başladı. Ben 28 yaşındayım, sarışınım ve zayıfım, ama 95 beden göğüslerim var. Kocam benden 21 yaş büyük, ama bu yaş farkı bizim için hiçbir zaman sorun olmadı. Kocamla, değişikliğe tamamen kapalı bir sex yaşantımız olsa da, haftada bir ya da iki sefer ben de orgazm oluyordum.
Kocamın yeğeni Engin benden 3 yaş büyük ve iyi biriydi. Yanımıza taşınalı henüz bir hafta olmuştu ki, bir gün ben çarşıdan geldiğimde, onun evde olduğunu farkettim. İşten erken gelmişti. Hastalanmış olabileceğini düşünerek odasına çıktım. Engin daha yeni duştan çıkmış, üzerinde sadece boxeri vardı. "Ne oldu, hasta mısın?" diye sordum. "Kendimi iyi hissetmiyorum..." dedi. Yanına yaklaştım ve elimi alnına götürdüm, ateşi vardı, "Yanıyorsun sen!" dedim. Kolumu tuttu, "Evet yanıyorum ve sende söndüreceğim ateşimi!" diyerek belime sarıldı. Şok olmuştum, böyle birşeyi asla beklemezdim ondan...
Kaçmaya çalışırken ayağım halıya takıldı ve yere düştüm. Engin de üstüme abandı. Benim üzerimde kot pantolon olmasına rağmen sikinin sertliğini hissetmiştim. "Yapma lütfen!" dediğim halde, Engin kazağımı sıyırıp, göğüslerimi okşamaya başlamıştı bile. Kurtulmaya çalışıyordum, ama bu mümkün değil gibi gözüküyordu. Engin tam pantolonumu çıkartmak için üzerimden doğrulduğunda, elinden kurtuldum ve kaçarak odama inmeye başladım, o da peşimden geliyordu. Heyacandan ve korkudan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Kendimi odaya kilitledim ve "Engin lütfen git, dayın duyarsa ikimizi de öldürür!" dedim. Gerçekten de daha önce hiç böyle birşey düşünmemiştim. Engin birkaç dakika daha kapının önünde homurdanıp gitti.
2 saat sonra kocam eve geldiğinde odadan çıktım, kocama hasta olduğumu söyleyip geri odama döndüm. Onlar da akşam yemeği için dışarıdan birşeyler getirtip, yediler, geç saate kadar oturdular. Yatma vakti olup ta kocam yatağa girdiğinde, birşey söylemeden kocama sarılıp okşamaya başladım. Sikini çıkartıp emmeye başladığımda, "Hani hastaydın?" dedi, ama zevk aldığı için de devam ettik. Bu günkü olaydan o kadar etkilenmiştim ki, kocamın her yaptığı hareketten daha fazla zevk alıyordum. Sesimi Engin'e duyurmak istercesine yüksek sesle inliyordum. O gece kaç kez orgazm oldum bilmiyorum. Kocam, "Bu gün sende birşey var, çok azmışsın!" dedi. Gerçekten de öyleydi, bu durum beni çok azdırmıştı. Çok utanıyordum, hem de kendime kızıyordum, ama elimde değildi. Kafama koymuştum, Engin'le böyle bir olay tekrar yaşanırsa, ki ben yaşanması için elimden geleni yapacaktım, yine kaçmaya çalışacaktım, ama fazla da direnmeyecektim.
Sabah kocam yine erkenden çıktı, Engin Cumartesileri çalışmıyordu, yani fırsat bu fırsattı. İçime çamaşır giymeden beyaz saten geceliğimi giydim, üstüme de sabahlığımı aldım. Kahvaltı hazırlayıp Engin'e seslendim. Engin, dünün utancından mı, yoksa bana hırsından mı bilmiyorum, yüzüme bile bakmıyordu. Ona, "Seni affettim, merak etme dayına da birşey söylemeyeceğim!" dedim. Hiçbirşey demedi, oturdu ve kahvaltısını yapmaya başladı. Ben sağında solunda dolaşıyor, eğilip dolaptan birşeyler alıyor, frikikler veriyordum, gelip geçerken vücudumu ona sürtüyordum. Bir anda hışımla kalktı ve "Yeter artık!" diye bağırdı. Ben ne olduğunu anlamamış gibi yapıp, "Ne oldu?" diye sorduğumda, koluyla masanın uzerindekileri yere savurup, beni masaya yatırdı...
Bu defa numaradan kurtulmaya çalışıyordum. Tezgahın üstündeki bıçağa uzanıp aldı, geceliğimi göbek hizamdan yukarıya doğru kesti. Memelerimi deli gibi avuçluyor, yalıyor, emiyordu. Sonra eşofmanını indirip, zaten heyacandan ıslanmış amıma bir hışımla geçirdi sikini ve sikmeye başladı. Zevkten deliriyordum, sadece, "Yapma, yapma!" diyebiliyordum. Engin ise, "Seni sike sike bayıltacağım! Seni orospum yapacağım!" diyor ve hızlıca sikiyordu beni. Şimdi de memelerimi ısırmaya başlamıştı. Ben bağırınca, "Bağır küçük orospum, dilediğince bağır!" diyordu. Zaten bağırıyordum, inliyordum, bacaklarımı onun beline dolamış, zevkten uçuyordum. Beni öyle ne kadar sikti, ben kaç kez orgazm oldum bilmiyorum, ama sikilmekten hiç böyle zevk almamıştım. Sonunda o da boşaldı ve içime bütün döllerini fışkırttı. İçimden çıkmadan, biraz önce geceliğimi kestiği bıçağı çıplak tenimde gezdirirken, "Sen benim orospumsun ve ben her istediğimde seni sikeceğim, tamam mı?" dedi. Böyle bir zevke hayır diyemezdim.
Ben artık Engin'in kölesi olmuştum, onun tabiriyle 'Küçük orospusuydum'. Şu ana kadar, hep ailemin birtanecik kızı olarak hep el üstünde tutuldum, tüm arkadaşlarımın, hele de erkek olanların arasında hep iltifatlar aldım. Kocamın da gençlik aşısıydım ve kocam da beni el üstünde tutuyor, devamlı iltifatlar ediyordu. Ama Engin beni adi bir orospuymuşum gibi sikiyor ve benimle doğru düzgün konuşmuyordu bile. Yine de ben bu durumdan oldukça memnundum.
Bir Cumartesi sabahı kocam da işe geç gidecekti. Kahvaltı hazırlıyordum. Engin geldi, buzdolabından birşey aldı ve masaya oturdu, "Yanıma gel!" dedi. Yanına gittim. Geceliğimin altından elini sokup, amımı avuçlamaya, parmaklamaya başladı. "Yapma, dayın birazdan gider, bekle biraz!" dedim. "Sus!" dedi, vıcık vıcık olmuş amımı parmaklarken, "Dayıııı, kahvaltıya gelmiyor musun?" diye seslendi. Kocam da, "Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum!" dedi. Hem heyacandan hem zevkten mahvolmuştum. O sırada Engin eliyle bacaklarımı ayırıp, külodumu yana çekti ve amıma birşey soktu. Birden irkildim, buz gibi soğuktu soktuğu şey. "Bu ne?" diyebildim. "Salatalık orospum, salatalık! Dayım gidinceye kadar bu salatalık sikecek seni. Çıkarmak yok, tamam mı?" dedi. "Tamam..." dedim sadece.
Kocam geldi bu arada. Çaylarını koydum. Kocam, "Hadi yavrum sen de otur, kahvaltını yap!" dedi. Amımdaki salatalıktan oturamıyordum ki. "Ben sonra yaparım!" dedim. Mutfakta oyalanıyordum ve amımın suları bacaklarıma süzülüyor, arada bir de kasılıp kalıyordum, ben hareket ettikçe salatalık amımda bir yerlere değiyor, beni delirtiyordu. Kocam kahvaltısını bitirip kalktı. Giderken bana, "Canım, bu gün pek iyi değilsin galiba, yat dinlen, yemeği falan da düşünme!" dedi. Kocamı kapıya kadar geçirdim. Engin de arkamdan gelmiş, gülüyordu. Kapıyı kapatınca, "Çıkartayım mı artık salatalığı?" dedim. "Hayır çıkartma, yürü, yatak odasına gidiyoruz!" dedi.
Yatak odasına girince beni yatağa yatırıp, amımdaki salatalığı tuttu ve ileri geri yapmaya, adeta salatalıkla sikmeye başladı. İyice delirmiştim artık, zevkten inliyordum. Sonra salatalığı amımdan tamamen çıkarıp, beni yatağa domalttı ve sikini amıma bir hışımla soktu. Amımı hızla sikerken, bir yandan da kalçalarıma sert şaplaklar atıyordu. Canım yanıyordu, ama zevkten de deliriyordum. Bana sürekli, "Sen kimin orospususun? Senin sikicin kim?" diye bağırıyordu. Onun bu konuşmaları bile beni kudurtuyordu. Kocamla sevişirken, kocam hep, "Güzel karım, yavrum, canım, aşkım!" falan derdi. Güzel sözler duymak güzeldi, ama sikilirken argo sözler duymak daha tahrik ediciydi.
Cumartesileri tamamen Engin'e aittim, beni evin istediği yerinde, istediği şekilde sikiyordu. Bizim yatağımızda, onun kendi yatağında, oturma odasında, kanepede, yerde halının üzerinde, banyoda, mutfakta, masanın ya da tezgahın üstünde... her yerde sikiyordu. Bazen onun geciktirici falan kullandığını düşünüyordum, çünkü bütün gün hiç durmadan beni sikiyor ve sadece 2 ya da 3 kez boşalıyordu.
Yine bir seferinde beni mutfakta yerde sikerken, "Bu gece dayıma kendini siktireceksin, ben de sizi izleyeceğim, tamam mı?" dedi. "Saçmalama, olmaz öyle şey!" dedim. Memelerimin uçlarını sıktı, canımı acıtıyordu. "Senin sikicin kim?" dedi. "Sensin!" dedim. "O halde dediğimi yapacaksın!" dedi. Ne kadar karşı çıksam da, o gün yatak odamıza bir kamera yerleştirdi. Kamera çektiği görüntüleri canlı olarak onun Laptopuna aktaracakmış...
Akşam yemekler yendi, TV seyredildi, çaydı kahveydi derken, Engin, "Ben yatıyorum!" deyip odasına gitti. Biz de biraz oturduktan sonra odamıza gidip yattık. Kocamı öpmeye ve azdırmaya başladım. Adeta Engin'e, kocam da beni iyi sikiyor diye ispatlamak istiyordum. Kocam da bana karşılık verdi ve soyunduk. Kocam amımı yalamaya başladı, zaten çok iyi yapardı bunu. Engin benim amımı hiç yalamamıştı. Kocam, "Canım karıcığım, aşkım, sende eriyorum, sana bayılıyorum!" diyerek amımı yalıyor, beni delirtiyordu. Engin'in de bizi izlemesi beni daha da heyacanlandırıyordu.
Kocam amımı yalayarak beni orgazm ettikten sonra doğruldu ve sikini amıma yavaşça, yine o güzel sözleriyle soktu. Yavaş yavaş, tadını çıkararak sikiyordu beni. Bu arada kocam, Engin'in hoyratça sıktığı, o fırça gibi kirli sakallarını sürterek acıttığı memelerimi nazikçe öpüyor, yalıyor, emiyor ve kokluyordu. Ben ikinci kez orgazm oluyorken, kocam da sıcacık döllerini içime akıttı. Biraz daha öpüşüp koklaştıktan sonra kocam banyoya gitti. Az sonra Engin odaya girdi. Yataktan doğrulmadım bile. Elini amıma attı, avuçlarken, "Benim altımda daha çok inliyorsun, seni en iyi ben sikiyorum!" dedi ve gitti. Aslında doğru söylüyordu, onunla yaşadığım orgazmlar daha başkaydı. Engin'in söylediklerini düşünüp durdum bütün gece. Ben Mazoşist idim galiba. Acıdan, hakaretten daha çok zevk alıyordum...
Pazar günü kocam da evde olduğu için, Engin'le birkaç elleşmeden öteye gidemedik. Engin'in o umursamaz tavırları beni delirtiyordu. Pazartesi günü Engin işten geldiğinde, yalnızca bir iki saatimiz vardı. "Seni götünden sikeceğim!" dedi. "Hayır olmaz!" dedim. Amımı bile sikerken hayvan gibi sikiyordu, hiç sikilmemiş götümü paramparça eder diye düşünüyordum. "Sikeceğim lan!" diye bağırarak beni zorla domaltmaya çalıştı. Ama ben bütün gücümle karşı geldim, domalmadım. O da, "Tamam lan orospu, bir daha amından da sikmeyeceğim seni!" deyip kalktı üzerimden ve odasına gitti. Nasılsa dayanamaz diye düşünüp, götümü kurtardığıma sevinerek yemek hazırlamaya koyuldum.
Gerçekten de ondan sonraki günlerde, bırakın beni sikmeyi, dokunmayı, yüzüme bile bakmadı. Kedi yavruları gibi ona sürtünüyor, beni sikmesi için normalde bütün tahrik olduğu şeyleri yapıyordum, ama o hiç oralı bile olmuyordu. Hele bir gün, banyodan yeni çıkmıştı, odasında kurulanırken yatağa yatırdım ve her yerini yaladım. Taşaklarını, göt deliğini yaladım (normalde bayılırdı ve kudururdu bu yaptığıma). Sönük sikini emiyordum, ama onda hiçbir kıpırdanma yoktu. Nasıl sikine söz geçirebiliyordu, anlamamıştım. En sonunda, "Boşuna uğraşma, ben istersem kaldırırım!" dedi ve beni iterek ayağa kalktı, üzerini giyindi. Deliriyordum artık, karşısında beni sikmesi için kıvranıyordum, ama o beni tınmıyordu bile.
Pes etmiştim sonunda, Cumartesi günü kocam işe gittikten sonra odasına çıktım, "Kalk hadi, götümü de sik, amımı da sik, ama yeterki sik!" dedim. O ise umursamaz bir tavırla, "Git kahvaltı hazırla!" dedi. Merdivenlerden uçarak inip mutfağa girdim, kahvaltısını hazırladım. Sonunda beni sikeceği için çok mutluydum. Az sonra mutfağa girdi ve aceleyle kahvaltısını yaptı kalktı. Cilve yapıp duruyordum, ama o, "İşim var, gitmem lazım, bir iki saate gelirim!" deyip çıktı. Sikmeden gittiği için üzülmüştüm, ama önümüzde daha koca bir gün vardı, kocam gelinceye kadar beni sikerdi nasıl olsa diye kendimi teselli ettim...
İki saat sonra kapı açıldığında nasıl bozulduğumu anlatamam. Engin'in yanında bir kız vardı. Resmen göt olmuştum. Bizi ayaküstü tanıştırdı ve kızla yukarı odas��na çıktı. Kısa bir süre sonra da odasından sesler gelmeye başladı. Kızı inlete inlete sikiyordu. Daha iyi duyabilmek için yukarı çıktım. Kapı açıktı, ama kıskançlıktan bakamıyordum içeriye. Sadece seslerinden bile deliriyordum zaten. Kıza, "Canım, çok iyisin!" diyordu (bana hiç dememişti oysa). Taşaklarının amına vurduğundaki sesi duyuyordum, kızın inlemelerini, çığlıklarını, Engin'in de belli belirsiz inlemelerini duyuyordum. Amım sırılsıklam olmustu, ama kendimle oynamıyordum, çok kıskanmıştım deliriyordum sinirden. Bilerek gürültü yaptım ve aşağı indim. Kız, "O ses neydi?" dedi, ama Engin, "Önemli değil canım!" deyip kızı sikmeye devam etti.
Kocamın eve gelme saati yaklaşana kadar kızı sikti. Sonra aşağı geldiler. Kız, "Ben gideyim..." falan dedi. Ben de bir an önce gitsin istiyordum zaten. Ama Engin'de bir ısrar, bir ısrar, "Kal canım, dayımla tanış, yemek yiyelim!" diye. Uyuz oluyordum, ama yalandan da olsa, "Tabii tabii, iyi olur..." falan diyordum. Kız da, "Ee tamam o halde, kalayım!" dedi. Engin'e baktım, çok keyifliydi. Bana, "Dayımı ara, gelirken Rakı getirsin içelim bu akşam!" dedi. Ben de istemeye istemeye aradım. Kocam da, Engin'in bir kız arkadaşı olduğunu duyunca pek keyiflendi.
Akşam yemek yendi, Rakılar içildi, muhabbetler yapıldı. Sonra Engin kızı evine bırakmaya gitti. Biz de bu arada yatmaya gittik. Yatağımıza girer girmez kocama yanaştım, elimi sikine attım, "Canım çok istiyor seni!" dedimse de, o hemen uyudu. Yatakta resmen kıvranıyordum, hem bu günkü sikişme seslerinden, hem kıskançlıktan, hem de Engin'in umursamaz davranışlarından. Amımla oynayıp orgazm olduktan sonra ben de anca uyuyabildim.
Ne kadar uyuduğumu hatırlamıyorum, amımda hoyrat bir dokunuş hissettim, hemen açtım gözümü. Engin'di. O an sevinçten ve heyecandan ölebilirdim herhalde. Kocamın yanımda horlaya horlaya uyuyordu. Engin kulağıma fısıldayarak, "Sikeyim mi seni?" diye sordu. Ben de fısıltıyla, "Sik!" dedim. "Götünü de sikeyim mi?" dedi, "Sik!" dedim. Artık beni parçalasa bile umrumda değildi. "Odama gel!" deyip gitti. Hemen kalktım, uçarak odasına gittim. Engin yatağa yatmış, kalkık sikini sıvazlayarak beni bekliyordu. Kapıyı kapayıp yanına gittim, "Aşkım, sikicim!" dedim, dudaklarına yumuldum. Engin beni üzerinden iterek, "Öp lan ayaklarımı, özür dile benden orospu!" dedi. Ayaklarını öptüm, durmadan da özür diledim. Saçımdan tutup beni yukarı çekip, "Artık ne dersem yapacak mısın lan?" dedi. "Ne dersen yapacağım, söz!" dedim. "Yala lan sikimi!" dedi.
Kendimi ona ispat etmek istercesine yalıyordum, emiyordum sikini. Taşaklarını, götünün deliğini, heryerini yaladım bu defa. Siki kazık gibi olmuştu, ben zaten sırılsıklamdım. Kolumdan tuttu ve "Domal!" dedi. Hemen domaldım. Direkt götüme sokacak diye düşünüyordum, zaten artık umrumda da değildi, siksin de nasıl isterse, neremi isterse siksin diyordum. Bu düşüncelerle bir de baktım ki amımı götümü yalamaya başladı. Aman Tanrım, ilk kez amımı yalıyordu. Dilini amıma sokuyor, ordan çıkarıp götümü zorluyordu diliyle. Orgazm olmuştum bile, ama o halen yalamaya devam ediyordu, amımın sularını yalayıp yutuyordu. "Orospuuummm, amın çok tatlıymış!" dedi. Tanrım, bu ne büyük iltifattı!
Doğruldu, sikini soktu amıma, sikmeye başladı. Bu arada popomu tokatlıyor, saçlarımdan asılıp kafamı kendine doğru çekip beni öpüyordu. Evet, öpüyordu. Ben yine orgazm olmuş titrerken, sikini amımdan çıkarttı ve götümün deliğine sürtmeye başladı. "Yağla bari!" dedim. "Ne yağlaması lan, böyle sikeceğim seni!" dedi. Sikini amıma sokup ucunu ıslatıyor, sonra o ıslaklığı götümün deliğine sürüyordu. Bir süre sonra sikinin başını götüme soktuğunda ölüyorum diye düşündüm, Tanrım, bu nasıl bir acıydı. "Yastığı al, ona kapan!" dedi ve bir hışımla kalanını da soktu götüme. Tarif edilemez bir acıydı. Bir süre sonra hızlıca sikmeye başladı götümü. Taşakları amıma çarpıyordu ve ben şaşırarak, nasıl bu kadar acıdan zevk aldığımı düşünüyordum.
Bir süre sonra amımın dudaklarında bir sertlik hissettim. Ben daha, "O ne?" diyemeden, amıma birşey soktu. "Salatalık orospum, salatalık!" dedi. Amımda salatalık, kendisi götümü sikerken, aynı zamanda da klitorisimi okşuyordu. Artık zevkten deliriyordum ve orgazm olurken nefes bile alamıyordum. Bu şekilde götümü epeyce bir süre sikti. Sonra birden sikini götümden çıkarıp, saçımdan asıldı, "Dön, ağzını aç!" deyip, ağzıma verdi ve şiddetle boşaldı, "Hepsini yut orospum, yut hepsini!" dedi. Hepsini yuttum ve sikini yalayarak temizledim. Sonra beni ayağa kaldırdı, belime sarılıp dudaklarımdan öptü ve götüme şaplak atıp, "Hadi git şimdi!" dedi.
Zevkten uçarak gittim. Odaya girdiğimde kocam halen uyuyordu. Ben de günlerin hasretini bitirmiş olarak yattım, keyifle uyudum...
[Maviş]
240 notes
·
View notes
Text
Adam arabayı uçurumun kenarında durdurur durdurmaz aşağıya indi, sevdiği kadın uçurumun kenarındaydı.
"Gül?"
"Hoş geldin."
Barış ona doğru ufak adımlar attı.
"N'apıyorsun orada?"
"Çok güzel, değil mi?"
"Gül, uzaklaş oradan."
Gül ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini sevdiği adama çevirdi ve ona doğru sadece iki adım attı. Çok uzaklaşmış sayılmazdı ancak yine de Barış rahatlamıştı.
"Neden çağırdın beni buraya?" diye sordu Barış.
"Konuşmak için."
"Konuşmamız gereken her şeyi konuştuk, Gül."
Genç kadının yüzüne bitkin bir tebessüm kondu.
"Hayır." dedi. "Konuşmadık." Gözleri doldu. "Sen gittin, ben ağladım."
Adam başını dikleştirdi. Diyecek hiçbir şeyi yoktu.
"Neden gittin?"
"Gül, biz bunları defalarca konuştuk." Barış çaresizdi. "Sen beni sevmiyorsun. Bu, sadece bir takıntı. Bunu niye kabul etmiyorsun?"
Gül yüzünü uçuruma döndü.
"Beni hiç mi sevmedin?"
"Gül, bu tarafa gel. Oradan uzak-"
"Beni hiç mi sevmedin?" diye sordu kadın bir kez daha, bu sefer haykırarak.
"Sevdim tabii ki! Seviyorum! Ama boğuluyorum Gül... Bu ilişki ikimize de zarar veriyor."
"Yalan söyleme! Benden Eray için ayrıldığını biliyorum, bana yalan söyleme!"
Barış acıyla yutkundu, kalbi titredi. Buna da diyecek bir şeyi yoktu.
"Ben seni seviyorum, Barış."
Gül neredeyse yalvaracaktı. Barış karşısındaki kadının hareket ettiğini görünce onu durdurmak için ellerini kaldırdı.
"Bak, tamam. Başta öyleydi ama şu hâline baksana. Bir adam için kendinden vazgeçmek istiyorsun. Ben, senin beni kendinden daha çok sevmeni istemiyorum. Bunun sevgi olduğuna da inanmıyorum."
"Bütün bunlar bahane."
"Değil!" Sakin olmayı denedi, gözlerini kapatıp soluklandı. "Tamam. Tamam, özür dilerim. Buradan gidelim. Lütfen gidip sakince konuşalım."
Gül kıpırdanınca Barış ona doğru adımladı ancak Gül'ün bağırışı ayaklarına dolandı.
"Yaklaşma!" Güldü, gülüşü yorgundu. "Bunu sana söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi."
"Gül, iyi görünmüyorsun. Lütfen, buraya gel. Gidelim. Lütfen."
Kadın başını iki yana salladı.
"Bugün ikimizi de özgür bırakacağım." Omzunun üzerinden Barış'a baktı. "Sen hep merhametliydin ama ben hiçbir zaman iyi biri olmadım. Dilerim ki vicdanına rağmen, birini seversin ama şunu unutma, benim olmadığım bir dünyada bile seni en çok ben seveceğim. Hiç kimse ama hiç kimse seni benim kadar sevemez."
"Neden bunları söylüyorsun?" Yutkundu. Barış ona doğru bir adım atmak istedi ancak Gül buna da engel oldu. "Gül, beni korkutuyorsun."
Genç kadının gözünden akan bir damla yaş dudaklarındaki tebessümün arasında kayboldu.
"Seviyorsan niye gidiyorsun diye sorma arkamdan, seven sevdiğine senin yaptığını da yapmazdı Barış."
"Gül!"
"Vâr olduğum için minnet duyardın ya bir zamanlar. Umarım, hoşça kalırsın. Benim olmadığım bir dünyada bile."
Son cümlesi bu oldu. Gül sevdiği adamın gözlerinin önünde kendisini o uçurumdan aşağıya bıraktı.
"Hayır, hayır, hayır!" Barış koşarak uçurumun yanına geldi ve yere çöktü, kısa tırnaklarını yerdeki toprağa geçirdi. "Gül, hayır! Bunu bana yapmadın, hayır!"
Barış defalarca sevdiği kadının ismini haykırdı, öyle büyük bir şiddetle feryat etti ki bir an için bu bağırışların onu geri getireceğine inandı. Ancak nafileydi. Kadın o gün sevdiği adamı konuşmak için çağırdı ancak konuşmadı. Tarih o gün birkaç kelime farkla tekerrür etti. Bu sefer kimse gitmedi. Kadın öldü, adam ağladı.
85 notes
·
View notes
Text
“Latif ve narin ne vardıysa içimde,
Hoyratça kırdı geçirdi dünya…”
91 notes
·
View notes
Text
Üstünü ördüğüm,herkesten gizlediğim,farketmesem de ona duyduğum o duygu beni ele geçirdi..
#postlarım#keşfet#blogum#kitapaşkı#geceyedair#gecenin şarkısı#geceye bir şarkı bırak#şarkı sözü#ben seni unutmak için sevmedim#sen benim şarkılarımsın
25 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing▪︎
241. BÖLÜM - Kırmızı Cübbe Solarken Mırıldanan Gülümseme - 2
Xie Lian aniden onu yakaladı ve panikle ısrar etti, “San Lang?! Neler oluyor?”
Hua Cheng hala oldukça rahattı ve cevap verdi, “Bir şey yok. Sadece biraz fazla abarttım.”
Xie Lian sersemledi, “…Bunu bana neden daha önce söylemedin? Bu nasıl hiçbir şey olsun?”
Ruhsal güçler, hepsi bu ruhani güçlerdi!
Hua Cheng ruhani gücünü Xie Lian'a aktardığında, bu sanki sonsuz bir kaynakmış, sonsuza kadar onun kullanımına açıkmış ve asla bir yük değilmiş gibi neşeyle gülümsüyormuş gibiydi. Ancak, kendi ruhani gücü dalgaların taşıdığı bir kum dağı değildi, o halde nasıl sonsuz ve sınırsız olabilirdi ki?
Bunun suçlusu daha önce bir şey söylemediği için Hua Cheng değil, bunu daha önce fark etmeyen Xie Lian'ın kendisiydi. Xie Lian hem panikliyor hem de pişmanlık duyuyordu, “Sana geri veriyorum.”
Hua Cheng'in yüzünü avuçladı ve öptü. Feng Xin ve Mu Qing aslında yanlarına gelmeyi planlamışlardı ama bu sahneyi gördüklerinde hemen onlarca metre geri çekildiler ve aralarındaki mesafeyi koruyarak ikisinin gerekeni yapmasına izin verdiler.
Lanetli kelepçeler çıkarılmıştı, bu yüzden umutsuzca toplayabildiği tüm ruhani gücü Hua Cheng'e aktarmaya çalıştı, yakında iyileşeceğini umuyordu. Ancak onu bir süre öptükten sonra bıraktığında, Hua Cheng'in kırmızı cübbesinin kolları ve o bir çift gümüş kollukları hala yarı saydamdı, hatta yarı şeffaftı!
Xie Lian uzun bir süre sarsıldı, korku zihnini ele geçirdi ve bilinçaltında Hua Cheng'in yüzüne uzanıp tekrar öpmeye hazırlanırken, Hua Cheng ellerini tutarak bunun yerine onu kucakladı ve gülümseyerek küçük bir öpücük verdi, "Gege'nin bu kadar ileri gitmesine sevindim ama yine de artık bana herhangi bir ruhani güç vermesine gerek yok. Ancak, eğer Gege sadece ruhani güçler vermiyorsa ve sadece beni öpmek istiyorsa, hiç umurumda değil. Aslında, ne kadar çok olursa o kadar iyi, bunu kollarımı açarak karşılıyorum."
“…”
Xie Lian onu sıkıca kavradı, parçalanmanın eşiğindeydi, “Neler oluyor?”
“Sadece biraz mola veriyorum, hepsi bu. Gege, korkma.” Dedi Hua Cheng.
Xie Lian kafasını tuttu, “Nasıl korkmam? Delireceğim!”
Hua Cheng'in kişiliğine göre, eğer artık saklayamayacağı kadar ciddi bir sorun olmasaydı, neden Xie Lian'ın kendisini bu şekilde görmesine izin versin ki?
İki lanetli zinciri parçalayabilecek kadar bol olan ruhani güç, tam olarak ne kadardı? Deniz kadar bol olduğunu söylemek abartı olmazdı, o halde nasıl olur da en ufak bir şekilde etkilenmezdi?
Tüm bu karmaşa çözülmeden ve tüm düğümler çözülmeden önce çok fazla zorluk çekmişlerdi. Kendisi, Feng Xin ve Mu Qing arasındaki iletişim açılmıştı. Kendisini sekiz yüz yıldır bağlayan lanetli kelepçeler artık yoktu. Hua Cheng'e her zaman itiraf etmek istediği her şey itiraf edilmişti.
Yine de gülümsemelerle dolu yüzüyle koşmak için geri döndüğünde onu karşılayan “bu hale gelmiş Hua Cheng”di, peki nasıl korkmazdı? O sadece delirebilirdi!
Feng Xin ve Mu Qing bir şeylerin ters gittiğini hissettiler ve uzaktan seslendiler, “Ekselansları, ne oldu?” Birkaç adım bu tarafa doğru koştular ama sonra bazı nedenlerden dolayı bu kadar aceleci yaklaşmamaları gerektiğini hissederek yarı yolda durakladılar. O sırada Xie Lian herkesi umursamayı bırakmıştı. Hua Cheng'i kavradı, kalbi neredeyse duracak, sanki dehşete kapılmış gibi görünüyordu, “NE YAPMALIYIM?”
Hua Cheng sessizce içini çekti, kollarını uzattı ve bir kez daha kucağına kıvrıldı, “Ekselansları, ben her zaman seni izledim.”
Bu bunu ikinci kez söylüyordu ama sesi öncekinden daha yumuşaktı. Xie Lian göğsündeki kırmızı cüppeyi kavradı, sordu, zihni boştu, “Biliyorum, biliyorum. Ama… ne yapmalıyım ben şimdi?”
Hua Cheng'in uzun ve ince parmakları Xie Lian’in dağınık saçlarını nazikçe taradı, “O zaman, ekselansları, neden bu dünyadan ayrılmayı reddettiğimi biliyor musun?”
Xie Lian korkunç bir şekilde titrerken ve korkarken Hua Cheng’in bu sırada neden bu kadar sakin olduğunu anlayamadı. Ama kendini kaybolmuş hissederken, o hâlâ basit fikirli bir şekilde sordu, “Neden?”
Hua Cheng sessizce cevapladı, “Çünkü hâlâ bu dünyada olan bir sevgilim var.”
Bunu duyan Xie Lian biraz şaşkına döndü.
Bunu daha önce bir yerlerde duymuş gibi görünüyordu.
Hua Cheng devam etti, “Sevgilim cesur, asil ve merhametli özel biri. O benim hayatımı kurtardı. Gençliğimden beri ona hayranlıkla baktım. Ama ona daha çok yetişmek, onun için çok daha güçlü olmak istedim. Yine de beni hatırlamayabilir. Aslında hiç konuşmadık bile. Onu korumak istiyorum.”
Xie Lian’a baktı, “Eğer senin hayalin sıradan insanları kurtarmaksa, o zaman, benimki sadece sensin.”
“…”
Xie Lian, hafızasına güvenerek titreyen bir sesle sordu, “…Ama… bu şekilde… huzuru bulamayacaksın…?”
Hua Cheng cevapladı, “Asla huzur bulamamak için dua ediyorum.”
Xie Lian'ın tüm nefesi o anda durdu, dondu. Biri soru soran, diğeri cevap veren iki sesi hafifçe duyabiliyordu.
“Eğer sevgilin onun yüzünden huzur içinde dinlenemeyeceğini bilseydi kendini suçlu ve dertli hissedebilir”
“O zaman neden gitmediğimi bilmesine izin vermeyeceğim.”
“Bu kadar çok şey gördükten sonra, er ya da geç bilinecekti.” Dedi Xie Lian.
“O zaman benim de onu koruduğumu bilmesine izin vermeyeceğim.”
O ateş topu. O fener gecesinde, o zayıf küçük hayalet ateşini birkaç kuruşla satın aldı. Bir kış gecesinde onu mezarın içinden çıkartmak isteyen hayalet ateşi. Yüzü olmayan beyazın önünde onun önünü tıkayan o hayalet ateşi. Bir zamanlar kalbinden yüz kez bıçaklandığı sırada onun için azap çekerken çığlık atan o hayalet ateş.
Hua Cheng yavaşça söyledi, “Ekselansları, senin her şeyini anlıyorum.”
“Cesaretini, çaresizliğini, kibarlığını, acını, kırgınl��ğını, nefretini, zekanı, aptallığını.”
"Elimden gelse, beni bir atlama taşı, geçtikten sonra parçaladığın köprü, tırmanmak için çiğnemen gereken ceset kemikleri, bir milyon bıçak darbesini hak eden günahkâr olarak kullanmanı isterdim. Ama buna izin vermeyeceğini biliyorum."
Cübbesinin akçaağaç kırmızısı yavaşça kaybolurken böyle dedi.
Xie Lian'ın titreyen elleri onu tutmaya çalıştı ve ruhani güçlerini aktarmayı asla bırakmadı, ancak o zaman bile Hua Cheng'in formunun yavaşça solmasını engelleyemedi.
Gözleri bulanıklaşıyor, konuşması sendeliyor ve kekeliyordu, "...Tamam, daha fazla söyleme, anlıyorum... ama, ama böyle yapma, tamam mı? San Lang? Ben... Senden o kadar çok ruhani güç ödünç aldım ki henüz geri vermedim. Ve aslında söylemek istediklerimi daha bitirmedim, daha çok şey var. Biri beni dinlemeyeli çok uzun zaman oldu, kalmayacak mısın? Yapma... gerçekten bunu yapma. Dayanamayacağım. İki kere, iki kere oldu bile! Üçüncü kez olmasını gerçekten istemiyorum!!!"
Hua Cheng zaten onun yüzünden bu dünyadan iki kez yok olmuştu!
Ancak Hua Cheng öylece cevapladı, “Senin için ölmek benim için en büyük onur.”
“…”
Bu sözler ölümcül bir darbe gibiydi. Xie Lian’ın gözlerindeki gözyaşları artık daha fazla zapt edilemezdi ve dışarı dökülerek geldiler.
Sanki hayatının bardağı taşıran son damlasına tutunuyormuş gibi yalvardı, “Beni asla bırakmayacağını söyledin.”
Ancak Hua Cheng cevapladı, “Bu dünyada sonu gelmeyecek hiçbir ziyafet yoktur.”
Xie Lian başını eğdi ve kendini göğsünün derinliklerine gömdü, kalbi ve boğazı daralmış bir ıstırap içinde konuşamıyordu.
Ancak kısa bir süre sonra, yukarıdan Hua Cheng’in şöyle dediğini duydu, “Ama seni asla bırakmayacağım.”
Bunu duyan Xie Lian'ın kafasını hemen kaldırdı.
Hua Cheng ona şöyle dedi, “Geri geleceğim. Ekselansları, inan bana.”
Sesi sert olmasına rağmen solgun yüzü hâlâ sönüyor, şeffaflaşıyordu. Xie Lian uzandı, yüzüne dokunmak istedi ama parmak uçları havaya uçtu. Şaşırmıştı, sonra yukarı baktı.
Hua Cheng'in gözleri nazik ve parıltılıydı, kalan gözleri sevgiyle doluydu ve sessizce ona bakıyordu. Bir şey söyler gibiydi ama ses yoktu. Xie Lian pes etmedi, iki eliyle uzanıp onu kollarının arasına almaya çalıştı, daha iyi duymak istiyordu.
Ancak güç uygulayamadan, tuttuğu kişi ve onu tutan kişi ortadan kayboldu.
Hua Cheng bir anda önünde binlerce gümüş kelebeğe dönüştü ve ne kucaklayabileceği ne de tutabileceği parıldayan yıldızlardan oluşan bir esintiye dönüştü.
Xie Lian'ın kolları bomboştu, hâlâ sarılma pozisyonunu koruyor ve tek bir uzvunu bile kıpırdatmıyordu. Henüz kendine gelemediği için mi yoksa hiç hareket edemediği için mi böyle olduğunu anlayamadı ve o rüya gibi kelebekler dizisinin içinde diz çökerek gözleri büyüdü.
Daha aşağıda, Feng Xin ve Mu Qing böyle bir sahnenin yaşanacağını hiç hayal etmemişlerdi ve her ikisinin de yüzü soldu, öne doğru koştular, "EKSELANSLARI!"
Feng Xin ilk atılandı, “NASIL ANİDEN BU HALE GELDİ? AZ ÖNCE GAYET İYİYDİ? LANETLİ KELEPÇELER YÜZÜNDEN Mİ??”
Mu Qing zıpladı ve topallayarak ilerledi ama yukarı atlayamadı bu yüzden yukarı baktı ve o gümüş kelebeklere doğru bağırdı, “ÇİÇEĞİ ARAYAN KIZIL YAĞMUR! ŞAKA YAPMA! EĞER ÖLMEDİYSEN HEMEN GERİ GEL!!”
Doğal olarak gümüş kelebekler ona cevap vermedi ve kararsız bir şekilde kanatlarını çırparak gökyüzüne doğru uçtular. Feng Xin Xie Lian'ı yukarı çekmek için elini uzattı ama Xie Lian taş gibi yerde oturmaya devam etti. Feng Xin de artık ne yapacağını bilmiyordu, "Yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey var mı? Ruhani güce mi ihtiyacın var? Kurtarılabilir mi? Ne yapmalıyız???”
Mu Qing ise olanları izleyerek çoktan anlamıştı, "Bırak artık, kapa çeneni! -artık yapacak bir şey yok."
Pırıl pırıl parıltılar havayı kapladı, kelebeklerin kanatları ışıl ışıl parlıyordu, tıpkı sekiz yüz yıl sonra ilk kez bir araya gelmeleri gibi.
Gümüş bir kelebek düzensiz bir şekilde uçarak elinin arkasını, yanağını, alnını hafifçe okşadı, sanki vedalar fısıldıyormuş gibi sevgi dolu bir özlemle doluydu. Xie Lian elini uyuşuk bir şekilde uzattı ve elinin üzerine konmasına izin verdi.
Gümüş kelebek çok mutlu görünüyordu, kanatlarını çırpıyordu ve elbette onun için kalmıştı. Ama uzun süre dayanamadı ve çok geçmeden rüzgârla birlikte dağıldı.
Ancak, tünediği yerde, Xie Lian'ın üçüncü parmağındaki o kırmızı ip hâlâ parlak ve canlıydı.
.
.
.
.
.
.
.
“Ve sonra”
“Bitti.”
“Bitti mi?”
“Bitti.”
Pei Ming nihayet daha fazla dayanamadı, “Bu imkansız. Nasıl olabilir? benim gibi bir amatör bile bitmediğini söyleyebilir.”
Mu Qing, o ağır defter tutma raporunu masaya koydu ve sakince konuştu, “Bu benim hesaplamam. Ve bitti. Tam burada, yeniden hesaplayabilirim. General Pei dikkatlice dinleyecek mi; Sekiz milyon sekiz yüz seksen bin meriti çıkar, sonra altı milyon altı yüz altmış milyon merit ekle, artı on yedi yüz milyon iki yüz bin merit daha ekle, sonra eksi..."
Feng Xin konuştu, "Pekala, bu kadar yeter, artık saymanıza gerek yok. Rakamlar doğru, ama biraz eksik kalmış olmalı. Çünkü eğer durum böyle değilse, rakamların hiçbiri birbirini tutmuyor!"
Mu Qing, "O zaman bu benim sorunum değil, her halükarda ben yanlış anlamadım. Belki herkes muhasebeyi yapacak başka birini bulursa? İşlerin böyle olacağını bilseydim kendi işime bakardım" diye karşılık verdi.
Cennet Başkenti yıkıldıktan sonra, dağınık ve karmakarışık haldeki cennet mensupları nihayet yeniden bir araya gelerek, hiçbir ölümlünün umursamadığı bir yer olan TaiCang Dağı'nın zirvesinde geçici bir Üst Mahkeme kurdular. Şu anda, cennet mensupları yeni bir cennet Başkenti'nin yeniden inşasını tartışıyorlardı.
Ancak talihsiz olan şey, bu büyük yangının tüm göksel görevlilerin görkemli ve coşkulu altın saraylarını kavurması, onları bir araya sıkışmaya ve tartışmak ve dinlenmek için geçici olarak çadırlar kurmaya zorlamasının yanı sıra, tüm parşömenlerin ve raporların çok sayıda kaybolmasıydı. Günlerce didişip durdular ve şu anda bile hala hiçbir hesabı düzeltemediler!
Pei Ming'in kollarından biri kol askısındayken diğer eli çenesini ovuşturuyordu, "Hayal mi görüyorum yoksa Xuan Zhen bugünlerde giderek daha alaycı mı oluyor?"
Feng Xin cevapladı, “Her zaman alaycı değil mi? Ama şu an gizlemek için çok tembel.”
Mu Qing gözlerini devirdi ve herkes parmaklarıyla onu işaret etti, "EDEP!"
Mu Qing ayrılmak için arkasını döndü. Quan Yi Zhen tamamen bandajlarla sarılmıştı, yapraklara sarılmış insansı yapışkan bir pirinçti, sadece dağınık kıvırcık saçlarla dolu bir kafa görünüyordu ve sözleri mırıl mırıl ve belirsizdi, "Peki şimdi ne yapacağız? O zaman muhasebeyi kim yapacak?"
Herkes birbirine baktı, her biri boğazını temizleyerek sessizce geri çekildi. Hiç kimse, çok az getirisi ve zor bir iş olan bu görevi üstlenmek istemiyordu. Bunu gören Pei Ming iç çekti, “Ah, Ling Wen burada olsaydı. Ne olursa olsun, hiç kimse onun işleri yönetme şeklinden şikayet edemez. Bütün bu rapor karmaşası onun zihnine kazınmış, Ling Wen'in Sarayı yanmış olsa bile korkacak bir şey olmazdı. Sonuçları kesinlikle bir gün içinde gösterirdi.”
Tanrının unuttuğu bu dağda çok uzun süre mücadele ettikten sonra çoğu zaten zihinlerinin derinliklerinde bunu düşünüyordu, sadece bunu yüksek sesle söylemeye cesaret edemediler. Ancak artık birileri liderliği ele aldığına göre hepsi aynı fikirdeydi, “Evet.”
“Bir daha asla Ling Wen Sarayı'nın verimsiz olduğunu söylemeyeceğim!"
"Ben zaten bunu uzun zamandır söylemedim..."
Tam o sırada dışarıdan biri duyuru yapmak için geldi. “Millet, Yağmur Ustası döndü.”
Bunu duyan tüm göksel yetkililer sevinçle baktılar ve hiç sormadan onu selamlamak için hemen dışarı çıktılar, yalnızca Pei Ming'in ifadesi okunamaz görünüyordu. Bir anlığına tereddüt ediyormuş gibi göründü ama sonunda yine de dışarı gitmemeyi seçti. Tam o sırada başka bir ses geldi, “Ekselansları, siz de gelmişsiniz!”
---- BU BÖLÜMDEN SONRA BU FAN YAPIMI ANİMASYONU İZLEMENİZİ AŞIRI TAVSİYE EDİYORUM ಥ_ಥ
youtube
#xie lian#tian guan ci fu#feng xin#ling wen#jian lan#hualian#hua cheng#heavenlyblessing#jun wu#heaven official's blessing#pei ming#pei su#shi wudu#shi qingxuan#hexuan#ban yue#yushi huang#yin yu#mei nianqing#mu qing#xuan zhen#nan yang#quan yizhen#Youtube
24 notes
·
View notes
Text
Latif ve narin ne vardıysa içimde, hoyratça kırdı geçirdi dünya,
43 notes
·
View notes
Text
Dünyaca ünlü doktor henüz 53 yaşındayken yüksek tansiyon nedeniyle inme geçirdi... Tansiyonunu düşürmek için yaptığı iki şeyi anlattı: "Tuzu kesmek etki etmedi, onun yerine..."
Güncelleme Tarihi: Ekim 17, 2024 09:12
Derleyen: Sevin Turan Fotoğraflar: iStock ve Tim Spector
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2024 09:12
İnme genelde ileri yaştaki yetişkinleri etkileyen bir durum olarak görülse de gençler arasındaki yaygınlığı gittikçe artıyor. Son dönemin en gözde beslenme uzmanlarından Dr. Tim Spector biri de henüz genç denebilecek yaşta yüksek tansiyon sonucu inme yaşadı. Spector tansiyonunu düşürmek için uyguladığı iki basit ama etkili stratejiyi anlattı.
Bugün dünyanın en tanınmış epidemiyolog ve beslenme uzmanları arasında yer alan Dr. Tim Spector, çift görmeye başladığını fark ettiğinde bir dağın yamacından kayakla inmeye hazırlanıyordu.
Spector, yaşadığı bu soruna karşın sağ salim aşağı inmeyi başardı. Ancak daha sonra yapılan tetkiklerde İngiliz doktorun, bir geçici iskemik atak ya da halk arasındaki adıyla "mini inme" geçirdiği anlaşıldı.
Geçici iskemik atak, beyindeki damarların bir pıhtı nedeniyle kısa süreliğine tıkanması sonucu yaşanan bir inme türü. 24 saatten daha kısa süren bu ataklar kalıcı hasar ya da sakatlık bırakmıyor.
O sırada takvimler 2012 yılını gösteriyordu ve Spector henüz 53 yaşındaydı. Dolayısıyla bir mini inme geçirmesi Spector için şaşırtıcı oldu. Zira 2021'de bilim dergisi Stroke'ta yayımlanan bir araştırmaya göre, Spector'ın ülkesi İngiltere'de yaşanan inme vakalarında hastaların ortalama yaşı 74'tü. Bir başka deyişle Spector inme geçirmek için çok gençti.
ARTIK GENÇLERİ DE ETKİLİYOR
İnme, çoğunlukla ileri yaştaki yetişkinleri etkileyen bir durum olarak görülse de son yıllarda gençler arasında da yaygınlaşmaya başladı. Örneğin ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin verilerine göre, 18-44 yaş grubunda inme prevalansı 2011-2013 döneminden 2020-2022 dönemine yüzde 14,6'lık bir artış gösterdi.
Aynı zamanda beslenme araştırmaları şirketi Zoe'nin kurucusu olan Spector'a, inmenin ardından yüksek tansiyon teşhisi kondu. Aslına bakılırsa inme vakalarında yüksek tansiyon oldukça yaygın. Amerikan Kalp Vakfı yönergelerinde de inme geçiren kişilerde yüksek tansiyonun çok yaygın olduğu belirtiliyor.
Spector, inme geçirdikten sonra tansiyonunu düşürmek için yaptığı iki değişikliği Business Insider'a anlattı.
"TUZU KESMEK YERİNE..."
Yüksek tansiyon hastalarına her zaman tükettikleri tuz miktarını azaltmaları tavsiye edilir. Bunun sebebi kısmen tuzun vücutta daha fazla su tutması, vücutta tutulan suyun da kan damarlarına basıncı artırmasıdır.
Ne var ki Spector, tuzu kestiğinde "lezzetsiz yiyecekler" yemekte zorlandığını belirterek, "Üstelik tuzu kesmenin tansiyonum üzerinde çok fazla etkisi de olmadı çünkü ben tuza dirençli biriyim yani tuz yemek tansiyonumu çok fazla etkilemiyor" dedi. Bunun yerine Spector, potasyum içeren bir tuz alternatifi kullanarak potasyum tüketimini artırmaya başladı.
Dünya Sağlık Örgütü, tansiyonu azaltmak için potasyum tüketimini artırmayı tavsiye ediyor. Amerikan Kalp Vakfı'na göre de sodyum ve potasyum vücutta bir denge halinde olduğundan, potasyum tüketimi arttıkça idrar yoluyla atılan sodyum miktarı da artıyor.
Bununla birlikte her hastanın durumunun ayrı değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalı. Bu nedenle yüksek tansiyon hastalarının beslenmelerinde herhangi bir değişiklik yapmadan önce doktorlarından onay alması önem taşıyor.
DAHA FAZLA SEBZE VE MEYVE
Yüksek tansiyon ve inme hastalarına verilen bir diğer tavsiye de aşırı işlenmiş gıdaları azaltmak. Spector zaten çok fazla aşırı işlenmiş gıda tüketmediğini belirterek, "Ama yine de beslenmemi daha sağlıklı bir hale getirmek için sebze ve meyve tüketimimi artırdım" dedi.
2023 yılında European Journal of Nutrition'da yayımlanan bir araştırma değerlendirmesinde, daha fazla sebze ve meyve tüketmenin, yüksek tansiyon riskini azalttığı görüldü. Araştırmacılara göre bu durumun iki açıklaması var. Birincisi sebze ve meyvelerin bol miktarda potasyum içermesi. İkincisi de sebze ve meyvelerin yüksek tansiyon için risk faktörü oluşturan obezite riskini azaltması.
Araştırmacılar, tansiyonu düşürmekte en etkili besinlerin hangileri olduğu konusunda halen emin değil. Ancak İngiltere Kalp Vakfı, nitrat açısından zengin olan pancar, ıspanak, karalahana, çilek, muz gibi sebze ve meyveleri tavsiye ediyor.
Amerikan Kalp Vakfı ise inme riskini azaltmak için "Hipertansiyonu Durdurmak İçin Beslenme Yaklaşımları" anlamına gelen "Dietary Approaches to Stop Hypertension" ifadesinin kısaltması olan DASH diyetini öneriyor.
DASH diyeti ağırlıklı olarak meyve, sebze, az yağlı süt ürünleri, tam tahıllar, kümes hayvanları, balık ve kuru yemiş içerirken yağın şekerli içeceklerin, kırmızı etin ve şekerlerin de kısıtlanmasını ön görüyor.
Business Insider'ın "A top nutrition scientist had a stroke at 53. He did 2 things to lower his blood pressure — and cutting out salt wasn't one of them." başlıklı haberinden derlenmiştir.
Kaynak : hürriyet.com
PRATİK İŞLER 🤔👏👍
48 notes
·
View notes
Text
Seks delisi
Merhaba arkadaşlar ben Görkem 1999 un ilk günü ilk doğumlu bebeği olmuşum. 25 yaşında çok seksi bir kadınım ismim gerçekten Görkem hayat kadını olarak çalışıyorum. Esmer 172 boyunda tam bir afetimdir gelen müsterilerim aşık oluyor desem yeridir. Sizlerle paylaşmak istediğim anım ilk defa kadınlığa adım attığım gecemdir . 17 yaşımdayken babamın işi dolayısıyla İstanbul a gittik aynı günlerde komşumuzun sayesinde lüks bir otelde iş buldum yabancı dil bilgim ve güzelliğim sayesinde resepsiyon görevlisi olarak göreve başladım. Çok iyi derecede İngilizce, Almanca ve Rusça biliyorum. İşimi severek yapıyordum. Patronumun oğlu beni her gördüğünde seni sikmeyi çok istiyorum derdi patrona söylemek istiyordum ama arkadaşlar aman yenisin sakın söyleme işinden olursun patron oğluna inanır dediler. 4 ay geçmişti babam çok büyük bir kaza geçirdi trafik cezalarının ve karşı tarafın masrafları çok fazla idi patronumdan para istemem gerekiyordu yüzümü kızartıp odasına gittim patron yoktu oğlu Çağrı vardı parayı vereceğini ama 1 kez olsun benimle yatmak istediğini söyledi 18 yaşıma basmama 2 gün vardı SSK sız çalısıyordum kabul etmesem maaşımıda vermezdi tamam kabul dedim 400 milyon TL alacaktım kapıyı kilitleyip soyunmamı söyledi parayı ver soyunayım dedim kasayı açıp 500 bin TL çıkardı verdi soyundum yanıma geldi öpmeye başladı hiç zevk almıyordum bütün vücudumu yaladı yuttu deri koltuğa uzattı beni amımı yalamaya başladı sikini ağzıma verdi tiksindim kusacak gibi oldum bacaklarımı omzuna aldı birden yüklendi hepsini soktu kan gelmişti sikinin kenarında kanı görünce korktu hemen üzerimden kalktı sen sen bakiremiydin diye sordu kekeleyerek kıp kırmızı olmuştu sikindeki kanı sildi benim amımdan akan kanları da sildi neden bakire olduğunu söylemedin diye sordu daha 17 yaşımda olduğumu biliyorsun bakire olduğum belli olmuyor muydu dedim giyinmeye başladım dur daha bitmedi dedi bende şimdilik yeter başka zaman tekrar sikersin dedim giyinip eve gittim babama parayı verdim nasıl aldığımı sordu bende arkadaşım kredi çekti ona biz ödeyecegiz dedim. Arkadaşım ile tanışmak istedi ertesi gün çağrı ile karşılaşınca durumu anlattım iş çıkışı çağrı ile birlikte bize gittik kredi çektiğini aylık 6500 TL ödemesi olduğunu söyledi artık babam inanmıştı ertesi gün iş yerime gittim çağrı arkadaşı Ali ile gelmişti beni 205 nolu odada bekliyordu arkadaşıma söyleyip odaya geçtim Ali ve çağrı çırılçıplak soyunmuş beni bekliyordu kapıyı kapatıp beni yatağa yatırdı bir çırpıda soydular beni çağrı amımı emmeye başladı Ali ağzıma verdi biri memelerimi okşuyor diğeri elinin değdiği her yerimi elliyordu çağrı Ali'ye ben siktim bu fıstığı gel sende sik dedi Ali bacak arama girdi çağrı nın emip sulandırdığı amıma soktu pompalamaya başladı ben zevk çığlıkları atmaya başladım çağrı sikini ağzıma verdi artık büyük bir zevkle yalıyordum Ali pompaladıkça bende garip şeyler olmaya başladı titriyordum ateş basıyordu beni oda buz gibi soğuk ama ben terliyordum Ali pozisyon değiştirip 69 olduk çağrı bizi izliyordu siktiği amımı yalıyordu zevkten inliyordum orgazmın ne olduğunu öğrenmiş oldum çağrı geldi domal hadi bakalım dedi yere inip domaldım banyodan minik şampuanlardan alıp getirmişti göt deliğime döktü parmağını soktu Ali yi çağırdı amıma sokturdu birden göt deliğime sikini soktu 2 erkek aynı anda sikiyordu aralarında zevk çığlıkları atıyordum üçünüz aynı anda boşalmaya başladık yere yığılıp kaldım onlar yatakta yatıyor ben yerde gerçekten çok mutlu olmuştum. Ali çağrı kameraya bak nasıl çekmiş dedi birlikte izlemeye başladılar beni tehdit ederek biz kiminle istersek onunla birlikte olacaksın dediler o zamandan beri seks yapıyorum babam beni halen otelde çalışıyor biliyor ama çağrı ve Ali'nin sermayesi olmuştum 3 yıl önce seksten kazandığım parayla ev sahibi oldum artık sevişmek benim işimdi ve severek yapıyorum .
46 notes
·
View notes