#gülümsüyor
Explore tagged Tumblr posts
Text
#iyi ki geldin#Yüreğimin zarif acısı..#Şimdi bu şehir#Adının incesiyle gülümsüyor kuşlara...#Her yer şarkı söylüyor.#Şimdi bu şehir...#Bu şehir Aşk…”#Mesele; senin yüreğine dokunan dert benim derdimdir#diyebilmekte...🌺💌#C.Zarifoğlu
0 notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/6fd55b88e2649c9273c9c6c280803e5c/2963eea5390e0b9e-65/s540x810/581136e4921a617f542d05d8ed70fd2c755c2894.jpg)
Bakınca rengine boyanıyorum...
Nasıl gülümsüyor gözlerin bilsen.
🤍🐎
Nurullah Genç
530 notes
·
View notes
Text
Bir ruh gülümsüyor gibi derinden..mehtabın ördügü saatler nerde?..yagmur ince ince topraga sinsin...bir başka alemden gelmiş gibisin..dalmiş gözlerinle pencerelerde...:
Yazmadım seni daha,
sevmeye ayırdım zamanlarımı..:
178 notes
·
View notes
Text
Tatlı Komşum! (5) (Furkan 31 Y., Manisa)
Ertesi gün öğlen yemeğinden sonra havuza doğru yürürken, sanırım Rus, iri yarı bir adamın gülümseyerek Ebru'ya selam verdiğini gördüm. Belki yanlış görmüşümdür dedim. Bir saat kadar havuzda yüzerken adamın ve yanında süpermodel bir kadının karşıdaki şezlonglara oturduğunu gördüm. Kadın direkt bikini (pardon ipkini) üstünü çıkarıp Toppless güneşlenmeye geçti. Kadın sanki, Buranın en güzeli benim, var mı meydan okuyan? der gibiydi. 5 yaşlarında bir kız çocuğu vardı yanlarında, animatörler aldı.
Havuzdan çıkıp, Ebru, karım ve ben şeklinde sıralandığımız şezlonglara uzanıp güneş gözlüğümü taktım etrafı kesmeye başladım. Adam sürekli Ebru'ya bakıyor, Ebru da kaçamak olarak adama karşılık veriyordu. Bu beni kızdırmaktan çok tahrik etti, çünkü ben de onun karısının göğüslerinden gözlerimi alamıyordum. Göğüs uçları resmen başkaldırmış yukarı doğru bakıyor, göğsü uca doğru yukarı kıvrılıyordu, hani füze gibi denir ya...
O ara karım hareketlendi. "Ne oluyor?" dedim. "Sanırım regl oluyorum, dünden beri az bir ağrım vardı, ben odaya gidip geleyim!" dedi. Eyvah yandık, eşimin regl ilk 2 gün fena sancılı oluyor ve en az 6-7 gün sürüyordu. Tatil burnumuzdan gelecek diye düşündüm. Karım gidince, Ebruya, "Ne o kız, herif seni gözleriyle sikiyor?" dedim. "Sorma hayatım, akşam hani animasyon esnasında bira almaya gittim ya, bu herif bardaydı, bana sırasını verdi, gülümseyip teşekkür ettim. Birşeyler söyledi. Barmen de tercüme etti. Ne mutlu, sıra beklerken manzaram sizsiniz mi ne demiş. Gülümseyip teşekkür ettim. O saatten beri adam heryerde, sabah kahvaltıda tam karşımda çaprazda, sonra havuz da karşımda, öğlen yemeğinde karşımda, yemek alırken ensemde, sabah kahve makinasının orda dayayacak kadar yaklaştı nerdeyse!" dedi.
"Ne o, zevk mi aldın?" dedim. "Baştan korktum, ama şimdi cayır cayır yanıyor amım! Karısı süper güzel, adam bana niye bakar ki?" dedi. "Sen de en az karısı kadar güzelsin yavrum! Eeee, ne olacak şimdi? Adam bir hafta peşinden ayrılmaz, ya bir kuytuda bastırırsa, baksana ilk sabah sıkıştıracakmış!" dedim. "Bilmiyorum, sen ne dersen onu yapacağız. İstersen denize gidelim bugün, hem uzaklaşmış oluruz?" dedi. "Bakalım! Ama tahrik olduysan devam et biraz istersen, hem tatil renklenir!" dedim. "Ciddi misin?" dedi yüzüme bakıp. "Çok ileri gitmeden!" dedim gülerek. "Tamam!" dedi.
Havuza girip biraz yüzdük, tabii şakalaşarak. "Söndü mü biraz ateşin?" dedim amını işaret edip. "Nerdeee! Ancak sokarsan alırsın ateşimi, sikmen lazım!" dedi. "Kim alevlendirdiyse o söndürsün!" dedim gülerek. "Söndürtürsem görürsün!" dedi, güldü. İkimiz de şaka yapıyorduk güya, ama alttan alta da merak, tahrik herşey vardı. Tam o sırada kadın kalkıp sıcak tarzı bir hareketler yaptı kocasına ve havuza atladı. Kadın senkronize yüzmeciydi kesin, suyun içinde kuğu gibiydi. Ağzımız açık ona bakıyorduk. Herhalde dalmışız. Sonra kendime gelip, şezlongta bira yudumlayan adama kaydı gözüm. Adam gülümsüyor, bir karısına, bir Ebru'ya bakıyordu. Ama eli ile şortunu düzeltir gibi bir hareket yaptı. Ebru herhalde havuzu ısıtmıştı ateşiyle.
Havuz Bar'ın arkasında alt kata inen merdivenler vardı. Alt katta kadın ve erkek tuvaletleri ve geniş bir alanda ilave şezlong ve sandalyelerin üstüste yığıldığı depolama alanı vardı. Ebru'ya, "Bar'ın ordaki tuvaletlere git bakalım, gelecek mi adam, hem gelirken de bize bira al bardan!" dedim. "Başımıza iş açacağız bak!" dedi. "Birşey olmaz!" dedim.
Ebru çıktı havuzdan, biraz kurulanıp tuvaletlere doğru gitti. 30 saniye sonra adam da peşinden. Bu arada ben de kadını izliyordum, aval aval havuzun ortasında dikilip kalmıştım. Kadın tek damla su sıçratmadan yanımdan geçerken, bana bakıp gülümsedi ve kırık bir Türkçeyle, "Pardon, birşey mi oldu?" dedi. Bir an gülümsedim, "Yok, sanki olimpiyatlarda senkronize yüzme seyrediyorum, yüzmüyor adeta suda dans ediyorsunuz!" dedim. "Teşekkür ederim, gençliğimde yapmıştım o sporu, ordan kalma!" dedi. "Yani halen sporun içindesiniz, çünkü daha çok gençsiniz!" dedim. "Oooo, kadınlarla konuşmayı biliyorsunuz!" dedi.
Ben de, "Aslında suda olmasak elimin ayağımın titrediğini görürdünüz!" dedim. "Neden ki?" dedi. "Hayranlıktan!" dedim. "Ay teşekkür ederim, ben Olga!" dedi suda elini uzatıp. "Ben de Furkan!" dedim. "Sizin de yanınızda hayran olunacak kadar güzel bayanlar var, kim onlar?" dedi. "Karım ve baldızım!" dedim. "Baldız baldan tatlı mı, siz Türkler öyle diyorsunuz ya! Havuzdaki hareketlerden onu anladım da!" dedi gülerek. Gülümsedim cevapsız.
Olga, "Türkçeyi nerde öğrendin diyeceksiniz, klasik soru. Kocam Boris Ankara'da resmi görevli 4 yıldır!" dedi. "Ya siz?" dedim. "Ben de çevirmenlik, tercüme, kendimce birşeyler yapıyorum vakit geçsin diye!" dedi. "Ne kadar buradasınız?" derken elinde biralarla önce Ebru geldi, ardından da Boris. Olga, "Tanıştıralım, hem daha çok sohbet etme şansımız olur, böyle güzel konuşan bir adamla daha çok sohbet isterim. (muzipçe gülümseyip) Yarım saat sonra olur mu?" dedi. "Karıma bakayım, odaya gitmişti, sonra birşeyler içeriz hep beraber!" dedim. "Peki!" dedi. Ben havuzdan çıktım, Ebru, "Yürü odaya gidelim!" dedi. Biradan bir fırt aldım. Herşeyi bırakıp villalara doğru yürümeye başladık. Tam o sırada Boris'e baktım, bıyık altından gülümsüyor derler, ya tam da öyleydi bakışları.
Yolda Ebru anlattı. "Tuvalete girdim çıktım, biri elimi tuttu çekti beni, ben sen sandım bir an, sonra bu adammış! O sandalyelerin olduğu yer var ya, labirent gibi, arasına yürüttü, ne diyeceğimi bilemedim, direk dudaklarıma yapıştı, bana Türkçe çok güzelsin dedi. O kadar seri hareket ediyordu ki, dili dilimi resmen sikti, elini bacaklarıma attı ve bikinimin içinden kalçalarımı sıkmaya yoğurmaya başladı. Elim otomatikman şortuna gitti. Önce şortun üstünden okşadım, sonra da elime aldım. O an parmakları içime girdi. Bir sesler oldu, yakalanacağız diye elinden kurtulup Bar'a geldim. Biraları almış gelirken iki adım arkamdan gelip, Tadın damağımda dedi. İçimden bir ses cevap ver dedi. Benim de dedim adama!" dedi.
Ebru, "Yanıyorum, sikilmek istiyorum Furkan!" dedi. "Sen geç villana, ben iki dakika benimkine bakıp garantiye alayım!" dedim. Villaya girdim, karım perdeleri kapamış yatıyordu. "Nasıl oldun?" dedim. "Kötü!" dedi. "Ağrı kesici al!" dedim. "O da adeti düzensizleştiriyor biliyorsun, sonra 20 gün parça parça 2 gün çekecğim! Aşkım sen git eğlenmene bak, uyumak istiyorum!" dedi. Çıktım, Ebru'nun villasına gittim. Ebru yatağa yatmış çırılçıplak, bir eli amında, diğer eli göğüslerini sıkıyor, gözler kısık, "Gel ne olur, gel sok artık!" dedi...
Derin bir, "Ohhhh!" çekti daha kafası girince. Birkaç kez gidip geldim, "Oh oh oh oh!" diye klasik Ebru orgazmı başladı. "Çok doldum, yürürken yolda sokacaktım elimi amıma, ohhhh sik aşkım, sikkk!" diyor, kalçalarını ittirip beni kendine çekiyordu. "Şimdi seni Boris sikse daha iyi olurdu sanırım!" dedim. "Boris mi, adını nerden öğrendin?" dedi. "Karısı da Olga!" dedim. "Ohhhhh, sikişecek miyiz Olga ve Boris'le?" dedi. "Sikişelim mi?" dedim. "Eveeeet!" diye tekrar tekrar orgazm olmaya başladı. Halen azgındı ama...
"Olga bizi tanıştırmaya ve birşeyler içmeye çağırdı!" dedim. "Bekletmeyelim o zaman! Hadi aşkım boşalt döllerini heryerime, sonra da gidip daha çok tahrik olalım, ohhhhhh, sik amcığımı, ağzıma yüzüme boşalt, aşkımmm ohhhh, hadi Boris beklemesin!" dedi. "Verecek misin mi yavrum Boris'e?" dedim. "Vereceğimmm!" dedi. "Ohhhh, ben de Olga'yı sikeceğim!" dedim. "Sik aşkım, hem de ben sikilirken yanımda sikkkk, ohhhh, aşkımmmm, çok istiyorum o kabuklu yarağı yemek, elime alınca kimse gelmese domalıp siktirecektim orada!" dedi. "Ohhhh, geliyorum!" dediğimde, kalkıp oturdu önüme, yarağımı ağzına alıp somura somura boşalttı yarağımı...
Havuz başına gittik, Olga hepimizi tanıştırdı. Sikişten dolayı kıpkırmızıydık sanırım, Boris de Olga da sırıtıyorlardı. Havuza girdik biraz vücut ısımız düşsün diye. Ebru biraz daha cüretkar bir bikini giymişti. Gözler birbirine kilitlenmişti, Olga ile ben, Boris ile Ebru. Boris hareket yaptı, bira içelim mi diye. Kafa salladık. Çıkıp kurulanıp peşlerinden Bar'a gittik. Barmen imalı imalı bakıyordu biraları alırken. Olga, "Çabuk geldiniz?" dedi. Ben de, "Ebru'yu Boris hazırlamış zaten!" dedim. Gülüştük sırf. Ebru utanıp gözlerini kaçırdı Boris'ten...
Boris, "Ne yapalım, bizim odaya geçelim mi?" dedi. "Yok, tüm gün ortadan kaybolmak doğru olmaz, çocuklar falan arar, ortalık karışmasın, akşam daha müsait!" dedim. Boris ve Ebru'nun hevesi kırılsa da, Olga lafa girdi, "Furkan doğru söylüyor, Svetlana da var hem, arar odaya gelir falan, mantıklı olalım!" dedi kocasına. Ben de Ebru'ya, "Siz gidip ateşi biraz daha harlayın!" dedim. Boris anlamamıştı sanırım, "Harlamak?" dedi. Ebru, "Gel!" dedi Boris'e, tuvaletlere doğru yürüdü, Boris de 5 metre arkasından. Olga bana bakıp gülümsüyor, "Biz ne zaman harlayacağız?" diyordu. "Gel o zaman!" dedim. Biz de lavabolara yürüdük...
Usulca sandalyelerin arasına girdik. Boris iki parmağını ebrunun amcığına sokmuş, diğer elinin orta parmağı göt deliğinde, Ebru Boris'in yarağını avuçlamış, deliler gibi öpüşüyorlar. Ebru'nun hareketlerinden anladığım kadarıyla Boris'in parmaklarıyla orgazm oluyordu. Sesimizi duyunca göz ucuyla bakıp devam ettiler, tüm otel gelse o an duracak durumda değillerdi zaten. Birkaç metre ötelerine labirentin köşesine doğru geçip, Olga'nın dudaklara yumuldum. Bir elimle göğüslerini sıkarken, diğeriyle götünü avuçlamış okşuyordum. O da elini yarağıma atıp okşamaya başladı.
Bir dakia geçmeden sandalye yığınına Olga'nın ellerini dayayıp, kalçasını geri doğru alıp, arkasında yere çöktüm, amını ve göt deliğini yalamaya başladım. "Uhhhh, buna dayanamam işte, aklımı mı okudun?" dedi fısıltıyla. Sol tarafımızda birkaç metre ötede Ebru diz çökmüş Boris'in yarağını koparırcasına emiyor, Boris de hafif bükülmüş halde Ebru'nun göğüslerini okşuyordu. Sağ tarafımda bir hareket sezinledim, kafamı çevirmeden göz ucuyla baktım, ama Olga'yı yalamaya devam ediyordum. Olga, "Offf, offff, ohhhh!" diye inlerken, 10 metre ötemizde sandalye yığınının arkasında bir gölge gördüm. Ayağa kalkıp yarağımı Olga'nın amına sapladım. Derin bir, "Ohhhhh!" çıktı ikimizden de. Olga, "Dayanamadın mı?" dedi fısıltıyla. "Dayanılır mı bu güzelliğe?" dedim. "Sik o zaman!" dedi...
Hafif kafamı çevirdim, yine göz ucuyla baktım. Temizlikçilerden biriydi, zenci bir kadın. Farkettiğim, aşağısı görünmese de eli hareket ediyordu, bizi seyredip kendine dokunuyordu. Bu arada Boris boşalmış, Ebru yalanıyordu. Şimdi solda 2 seyirci, sağda bir seyirci varken, yarım saat önce tanıştığım Rus karısının amına pompalıyordum. Olga titriyor, orgazm oluyor, kasılıp tekrar salıyordu kendini. Boşalacağımı hissettiğimde yarağımı aniden amından çekip göt deliğine bastırdım. "Ahh!" diye k��çük bir çığlık atsa da, flop sesiyle götüne daldım. "Bu muhteşem!"deyip parmaklarını amına atıp tekrar titreyip kasılmaya başladı. İşte o an ılık ılık aktım götünün içine...
Kafamı çevirdim aleni, zenci temizlikçi kadınla gözgöze geldik. Kadın fırlayıp kaçtı. Hepimiz toparlanıp teker teker çıktık labirentten. Ben Ebru'yla bar'a doğru giderken, "Aşkım, Boris yarağını sokmadan parmaklarıyla 3 kez orgazm etti beni!" dedi ve yanağımdan öpüp, "Sen de iyi siktin karıyı!" dedi göz kırparak. Biraları alıp bizim şezlonglara gittik. Boris, "Başlangıcı böyleyse gece çok güzel olacak!" dedi. Gülüşüp sohbet ettik...
Akşam yemeği için hazırlanmaya gittik. Karım uyanmış, ama darmadağın halde yatakta oturuyordu. "Ağrıdan uyuyamadım!" dedi. Duş alıp hazırlanırken oğlumuz geldi, onu da duşa sokup, sonra da giyinmesi için birşeyler çıkardım. "Gelebilecek durumda mısın?" dedim. "Yok!" dedi karım. Restorana gidip yiyecek birşeyler aldım. "Şu ağrı kesiciyi iç!" dedim. "Yok, bu gece dinlenirsem sabaha geçer umarım!" dedi. "Ama aklım sende kalıyor!" dedim. "Yok aşkım, sen git tatili zehir etme, bak ben de üzülürüm!" dedi. Oğlan fırlayıp gitti zaten, ben de çıkıp Ebru'nun kapıyı çaldım.
Onun oğlanlar da gitmiş. Siyah kısa fırfırlı eteği olan boyundan bağlamalı sırtı açık bir elbise giymiş, ayağında rugan topuklu ayakkabıları, sütyensiz göğüsleri. Küçük salınışlarda eteği kaldırıp baktım, siyah bir tanga. Azıcık makyaj yapmış. "Ufff yavrum, Boris'e mi süslendin böyle?" dedim. "İstersen gitmeyelim onların yanına, tüm gece sik beni aşkım!" dedi ama yarım ağızla. "Siktir ordan, amcığın şimdiden suları salmış Boris diye!" dedim götünü avuçlayıp. "Doğru valla!" dedi kırıtıp gülerek. Sonra çantasına uzanıp, "Şunu iç!" dedi. "Ne bu?" dedim. "Zerzevatın ilaçlarından, doktor vermişti, bu gece sana lazım olacak!" dedi. "İhtiyacım yok!" dedim artistçe. "Bence iç, Olga seni mahvedecek!" dedi. Aldım içtim.
Yemek salonuna girince Olga el kaldırdı oturdukları yerden. Yanlarına gidince ikisi de ayağa kalktı. Sanki Ebru ile sözleşmişler, Ebru'nun kıyafetinin sarısı vardı Olga'da da. Ebru gülümseyip bir marka söyledi, Olga da, "Evet, aynı marka!" dedi. Erkekler olarak kalkıp tabak hazırladık. Sonra içecekler geldi. Hepimiz rakı söyledik. Herkes sessiz ama seri biçimde birşeyler atıştırdı, ama sadece birkaç lokma. Rakı bitince kalktık...
Odaları bizim villalarının çaprazındaydı. Villalar tarafına geçip, yürüyüş yoluna girince, Boris Ebru'yu çekip öpmeye, götünü avuçlayıp, sarılarak yürümeye başladı. Bense Olga'nın elini tuttum. Olga diğer eliyle pazumu tutup, başını omzuma koydu ve "Çok incesin!" dedi kulağıma. Odalarına girince birer shot tekila doldurdu Boris, şerefe deyip fondipledik. Boris Ebru'yu kucağına oturttu koltuğa oturup. Olga da beni koltuğa oturtup önümde diz çöktü, fermuarımı açtı ve "Bugün beni tek sikişte defalarca orgazm eden şu yarağı yalamak istiyorum!" dedi. Yarağımı avuçlayıp, "Hımmm!" dedi ve kafasını yalamaya başladı. Diliyle yarağımın ucunda daireler çiziyor, resmen içimi çekiyordu.
Bizimkilere baktım, Boris çoktan, elbisesini bile çıkarmadan koltuğa domalttığı Ebru'nun tangasını kenara çekip, amına köklemişti. Gün içinde iki kez sevişmiş boşalmış ama sikişememişlerdi, sabırları kalmadı diye düşündüm.
Olga'nın yalaması biraz daha sürse ağzına boşalacaktım Olga'nın. Elbisesini çıkardım, sadece ayakkabıları kaldı. Koltuğa sırtımı dayayıp oturdum ve kucağıma aldım. Bacaklarını kırıp oturdu ve eliyle düzeltip yarağımı hizalayıp içine aldı. O kadar yavaş oturup kalkıyor, kalçalarını oynatarak yarağımı kafasına kadar getirip tekrar amına gömüyordu. Ben de dudaklarını, boynunu, göğüslerini öpüyor yalıyordum. Ama öylesine yavaştı ki, sanki ağır çekimdeydik. "Bugün amımdan çıkıp hemen götüme soktun ya yarağını, ben hayatımda öyle bir şeyi ilk kez yaşadım, sanki hem götümden hem amımdan orgazm oldum, harikasın!" deyip boynuma sarılmış, yüzümü öpüyordu...
Ebru da, "Sik, sik hadi, daha çok sok, dünden beri amımın suları kesilmedi, gözünle siktin, şimdi de yarağınla sik, ohhhh!" diye bağıra bağıra inliyordu. Boris amını sikerken orta parmağını da götüne sokmuş, parmağıyla götünü sikiyordu Ebru'nun. Onlar ne kadar erotizmdeyse, biz de o kadar romantizmdeydik. Ebru'nun sesi kaplıyordu odayı, "Oh oh oh oh!" diye. Boris de dayanamayıp boşaldı. Bense, Ebru'nun verdiği haptan mı, ortamdan mı, ben daha yeni başlıyorum gibi hissediyordum...
Olga bana birden, "Şimdi!" deyip kalktı, amından çıkan yarağımı tutarak götüne soktu ve "Bak yine oluyor!" diyerek, bu kez çok daha hızlı oturup kalkıyor, "Offff, Furkannn, offf!" diyordu. Kafamı çevirdim, Ebru ile Boris koltuğa yıkılmış halde bize bakıp, Olga'nın delirmesini seyrediyorlardı. İki elimle kalçalarını tokatlarken, Olga götündeki yarağımla dansöz gibi kıvırıyor, iki eliyle çektiği kafamı göğüslerine bastırıyordu.
Sanki kısacık gibi gelse de, bir saatten fazla olmuştu odaya gireli. Daha dayanırdım da, iyice yavaşlayan Olga'nın hareketlerinden sonra ben de bıraktım kendimi ve götünün içine boşaldım.
[Furkan]
102 notes
·
View notes
Text
henüz vakit varken gülüm, paris yanıp yıkılmadan. henüz vakit varken gülüm, yüreğim dalındayken henüz. ben bir gece, şu mayıs gecelerinden biri, volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından. sonra dönüp yüzümüzü notrdam'a, çiçeğini seyretmeliyiz onun. birden bana sarılmalısın, gülüm; korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. henüz vakit varken gülüm, paris yanıp yıkılmadan. henüz vakit varken gülüm, yüreğim dalındayken henüz. şu mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından gülüm, ıslak salkım söğütlerin. paris'in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. yukarıda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ay ışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada luvur aydınlanmış ışıklarla, aydınlanmış bizim için billur sarayımız. henüz vakit varken gülüm, paris yanıp yıkılmadan. henüz vakit varken gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. karşıda karanlığa giren kanal. bir şat geçiyor, selamlayalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. belçika'ya mı yolu, hollanda'ya mı? kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı gülümsüyor. henüz vakit varken gülüm, paris yanıp yıkılmadan. henüz vakit varken gülüm. parisliler, parisliler, paris yanıp yıkılmasın.
53 notes
·
View notes
Text
Kabahatin en büyüğünü de aynada görüyorum. Binlerce yılın sorumlusu, kötülüklerin kaynağı, çelişki yumağına dönmüş bir suret öylece aynadan bana bakıyor.
Gülümsüyor ama ayna biraz buğulanınca gözlerindeki derin kederi görebiliyorum.
Yorulmuş sanki. Hem de hiçbir şey yapmadan, sadece düşünerek yorulmuş.
Öyle hissettiriyor.
59 notes
·
View notes
Text
Ben geceye bıraktım kendimi.. Ay da sensin yıldız da.. Hikâyem yok benim öyle uzun uzun sana anlatabileceğim... Seninle başlayan seninle son bulsun istediğim hayallerim ,bir de,heybemde nereye gitsem benimle gelen kalbin... Sevda huzur mutluluk biriktiriyorum sana dair... Dağ eteklerinde de yolumu kesen,masum çocukların gülümseyişin de saklısın sen... O kadar temiz bir o kadar duru.. Kimse kirletememiş yüreğini, Ne zaman sana baksam gözlerinde hüzün var.. Saçlarından sakallarından savruluyor,yüreğime saplanıyor acıların.. kalbim acıyor, ama şikayetçi değilim..ve yine ne zaman baksam gözlerine... gülümsüyor içindeki o küçük çocuk bana.. Sevdan la özleminle sınanıyorum şu sıra.. Özlemin sevdan sığmıyor hiç bir kaleme kağıda... Sen tutmasanda ellerimi.. O küçük çocuk sımsıkı tutuyor ellerimden...!
57 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/6cbac8e99e31ca2393eefc59e9fc3fb6/f2315b38883507b9-b8/s540x810/4d6c50cdf38b39488b5eca089c8ca696227c3a0a.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/dc0f5348d6dc90f5f40f4593a28ed736/f2315b38883507b9-73/s540x810/7ebdea45b069b09eb2cd1a56a27b13ad0b7f856b.jpg)
Bir çocuk gülümsüyor. Yüzü yüzüme odaklanmış. Yeniden bakmaya, Yeniden yaşamaya çağırıyor sanki... Yanlış yerde duruyorsun, Yanlış yerden bakıyorsun sen hayata diyor. Sular durmaz ellerinden akar gider. Hayat da öyle,
50 notes
·
View notes
Text
Elleri belimi bulur, becerikli, esnek dilinin işkencesi bitmez sanırsın lakin duraksar, bitti dediğim anda daha sert öper, dudaklarım işi bittiğinde sızlar. O, unutulmayı kaldırabilecek bir adam değildir ve öyle bir öper ki unutulmazdır. Nefes nefese kalırım. Gözlerimde zevk emareleri yaşlar vardır ve elleri belime yakıştığı kadar hiçbir şeye yakışmamıştır. Gülümserim uyuşan, sızlayan dudaklarım ve kalbimle, tam da o an olduğu gibi. O da gülümser, gülümsüyor da. Aldığım en ıslak, en unutulmaz, en fena Fransız öpücüğü olduğunu biliyor zira.
82 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/2f4e2f63d559627a5e8d3a8c2411fc07/e0f40c04ad81c4b6-7f/s540x810/f173981d2680e82836d2e18d4eea50f59149f5ca.jpg)
Sen nasıl birşeysin,baktıkça göğsüm titriyor. Kokladıkça buram, buram kokan memleket yaşıyorum. Ve umut bana gülümsüyor, sen gördüğüm zamanlarda..❤
56 notes
·
View notes
Text
Yağmur damlası pencerene vuruyor, gözlerin ağlarken yüreğin bekliyor. bulutlar geçiyor, güneş yüzüne gülümsüyor. yüzün masumlaşıyor, kalbin ferahlıyor. kahve soğuk içindeki hüzün geçmiyor.
22 notes
·
View notes
Text
“seni fark ettiği an geniş bir gülümseme kaplıyor yüzünü… sadece ağzıyla değil, burnuyla, alnıyla, yük çeken omuzlarıyla beraber, bütün mahalleye yayılan bir arzuyla gülümsüyor… güzel bir ülkeye bakıyor sanki… gözlerinde pırıltılı bir sadakat… bu kusursuz an gelip geçtiğinde iyileşmeyecek bir yara açılıyor içinde… elinde fotoğraf makinesi, nereye gidersen git bu gülüşü asla yakalayamayacağını henüz bilmiyorsun..”
37 notes
·
View notes
Text
Gamzesiz gülümsüyor ki, bence çok güzel; yıllara bedel.
#spotify#music#kitap alintilari#futbol#kitaplar#sports#deadpool and wolverine#geceye not#kitap#gecenin şarkısı#istanbul beyefendisi#yaşlı amca#günün şarkısı#geceye bir şarkı bırak#şarkı sözleri#şarkı sözü#şarkılar#şiir#aşk#söz#edebiyat#gece
27 notes
·
View notes
Text
Diğer insanların acısının doğasını, seviyesini, hiçbir şeyi anlamıyorum. Buna nasıl tahammül ediyorlar? Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı ve egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı? Eğer öyleyse, sanırım katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum, insanların böyle olup olmadığını ve onları mutlu eden şeyin bu olup olmadığını merak ediyorum. Bilmiyorum işte. Acaba geceleri rahat uyuyorlar mı? Sabah dinç uyanıyorlar mı? Nasıl rüyalar görüyorlar? Yolda yürürken ne düşünüyorlar? Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi, yalnızca benim tamamen farklı olduğum şeklindeki korkunç, rahatsız edici düşüncenin saldırısına uğramış buluyorum. İnsanlarla genelde konuşmam bile. Neyi nasıl söylemem gerektiğini de hiç bilmiyorum. Küçük olduğum yaşlarda bile insanlar arasında yaşayamayacağımdan şüphelenmeye başlamıştım. Ne başkalarıyla tartışabilir ne de kendimi savunabilirdim. Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu. Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım. Bana düşen, her zamankinden daha şiddetli ıstırap çekmek için bir pis, aşağılık suçu diğerinin üstüne koymak. Hayatın kendisi tüm suçların kaynağı. Artık ne mutlu ne de mutsuzum.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran dünyanızda tek gerçek şey bu. Her şey geçip gidiyor.
54 notes
·
View notes
Text
Ölüm çok yakında, kokusunu alıyorum, etrafımda dolanıp doğru zamanı kolluyor sanki.
Umursamıyorum...
Doğrulup yerimden bir fotoğraf daha asıyorum duvarıma. Duvarımda yer kalmamış, gülümsüyor yüzüme suretler...
23 notes
·
View notes
Text
Birisi hâlâ senden öğrendiği şakaları yapıyor,
Birisi hâlâ senin kullandığın kelimeleri kullanıyor.
Birisi hâlâ senin onlarla dinlettiğin müzikleri dinliyor.
Birisi hâlâ seninle geçirdiği anları hatırlayınca gülümsüyor.
Birisi hâlâ ona verdiğin tavsiyelerden cesaret buluyor.
Birisi hâlâ uzaktan sana hayranlık duyuyor ve senden ilham alıyor.
Birisi, sevmenin ne demek olduğunu senin sayende öğrendi.
Belki de senin onlarda ne kadar iz bıraktığının, etkilerinin onların kararlarını, dünyaya bakışlarını ve yaptıkları küçük seçimleri nasıl şekillendirdiğinin farkında değiller.
İlk bakışta, onlara yalnızca bir anı gibi görünebilirsin; ama bunun ötesinde, çok daha fazlasısın. Onların bir parçası oldun, küçük gibi görünen ama derin anlam taşıyan şekillerde onları biçimlendirdin.
Kalıcı bir iz bıraktın. Sen ��nemlisin..
#söz#şarkı#şiir#edebiyat#felsefe#sözler#sevgi#anonim#aşk#gece#hayat#alıntı#uyku#sohbet#mesaj#ruh#yaşam#ölüm#şiirlerim#şair
14 notes
·
View notes