#gözümün yanındaki beni bile yapmış ya
Explore tagged Tumblr posts
Text
Manitam ikimizi yapmış.
#sağdaki benim#gözümün yanındaki beni bile yapmış ya#bulmuşum ben ya#bi de detaylı detaylı anlatıyor#şunu şöyle yaptım bunu böyle yaptım#göz rengi en yakın bu vardı falan filan
17 notes
·
View notes
Text
Madem buraları “ Bir gün politikayla yada askerlikle ilgili birileri okur” diye yazıyorum. Bu konuda içimde kalmasın.
***
Amiralleri askerlikle ilgisi bile olmamış yada belki er olarak askerlik yapmış tipler suçluyor. Amiraller de doğal olarak bu durumla dalga geçiyor. Bedelli askerlik yapmış tiplerin koskoca komutanları eleştirmesi tabii garip.
Ben de burda başka nedenlerle olsa bile üst rütbeli asker kişileri eleştirdim ve muhtemelen eleştireceğim. Kendi konumumu netleştiriyim. Ben çavuş olarak askerlik yaptım. Bu askeri üniformamız da ki rütbedir. Askerlik yeteneklerini sadece rütbe mi ölçer? işte buna inanmıyorum. Asıl rütbe herkesin göğsündedir. Böyle böyle düşünerek askerlik yaptım.
***
Bazı kötü alışkanlıkların konuşulamayışı yanlışlığın üstünü örtüp sorunların daha da kötüleşmesine yol açıyor. Bu gün askerlikle ilgili yanlış saydığım bir alışkanlığı eleştireceğim. Çünkü bu gün yaşadığımız sorunların kökünde sıradan sandığımız kötü alışkanlıklar var.
****
Askere başladığım gün, biri geldi “yüzbaşıyı gördün mü?” diye sordu. “Görmedim” dedim.
“iyi ki görmemişsin, aklını alırdı” diyerek gitti çocuk.
Allahallah niye yüz başı benim aklımı alıyor yav diye kendi kendime düşünüyorum. Nasıl bir korkunç varlık ki benim aklımı alacak?
Görmesem de kafamda bir yüzbaşının pırıl pırıl, aydınlık fikirlerle donanmış, bilimden teknolojiden son derece iyi anlayan, çağdaş medeni biri olması fikri var. Çünkü üniversite de bir iki kere öğrenci arkadaşlarımın subay okulundaki kardeşleriyle konuşmuştum. İnsanları yüzüne karşı övmek huyum olmadığı halde, o subay adaylarını övdüm. Sohbetin sonunda “ Sizinle gurur duydum kardeş, her alandaki bilginizle, yurt ve dünya sorunlarına karşı yüzeysel olmayan düşünüşüzle, geleceğe daha umutla baktım... biz okulu bitirirken belki sizde askeri kıtalarınıza atanmış olacaksınız, belki bizim komutanımız olacaksınız. Türkiye sizinle daha güvenli ellerde” dedim. O da bana benzer bir karşılık verdi.
İşte askerken de Komutan olarak o gün konuştuğum gibi subaylar görmeyi bekliyorum.
Ertesi gün gördüm yüzbaşıyı: Ne aklımı alacak biri ne hayalimdeki komutan adaylarından biri. Ortalama bir asker.
Öyleyse niye aklımızı alacağı düşünülüyor? Yanlışlık burda. Bir komutan niye bir korku odağı olsun? Bakın bunu hiç bir an anlamadım. Bu konuda uzaylıyım. Bir komutan bence korku değil saygı odağı olmalı. Yada en azından büyük çoğunluk için saygı odağı olmalı. Mutlaka çıkar it kopuk terbiyesiz tiplerde. Onlar hiç bir şeye saygı duymayacağı için onları korkutmak gerekir. Ama yine de komutan otoritesinin gücünü belirleyen asıl şey korkutma gücü değil saygı uyandırma gücü olur.
****
Anlattığım düşünüş şekli “yüzbaşı aklını alır” diyen askerle sınırlı olsa sorun değil. Her çeşit insan arasında varsın o da öyle düşünsün. O da korkulmayacak birinden korksun. Onunla sınırlı değil ki. Bir zaman sonra anlıyorsun ki bir sürü ilişki bu yanlış temel üstüne kurulmuş. Korkacaksın ve korkutacaksın. Ben kendi üstlerimden korkacağım benim altımdakiler de benden korkacak.
Hayır.
Ne kimseden korktum ne kimseyi korkuttum.
****
Nitekim değiştirmeye de çalıştım çünkü bunlar yazılı yasalarla olan işler değil aslında, alışkanlıkla ezberle öğrenilen, kabullenilenilen yanlış gelenekler.
***
Bizim general bana çok yakın bir binada, istese her gün yürüyüp yanıma gelir ama bir sürü işi arasında tabii böyle yapamaz. Bir gün gelmiş. Arkasında bir sürü rütbeli takımı. Albay, yarbaylar binbaşılar vs...
Heyet benim mekanım saydığım yeri inceliyor o gün. Yalnız generalin arkasındaki rütbeli kalabalığında bir gariplik var. Herkes mektep çocuğu gibi bir alt rütbedeki personeli kendi önüne çekmeye uğraşıyor. Arkasındaki itiş kakıştan habersiz adam ilgiyle benim alanımı inceliyor.
Biraz doğal insanların tedirgin olması çünkü general birine bir soru sorsa orayla ilgili, bilemezler. Bir yarbay ne bilecek benim alanımı. O da ilk kez o gün geliyor. Muhtemelen itiş kakış olayının arkasında böyle bir tedirginlik var. Diğer anlamıyla da korku var. Yani askerin bana ilk gün söylediği söz: yüzbaşı aklını alır sözü şimdi general aklınızı alır olarak yaşanıyor.
İyi de niye aklımızı alsın? Yüzbaşı için ne düşündüysem general içinde onu düşünüyorum. Benim aklımı almaz. Niye alsın kendi aklı vardır.
Hem gözümün önündeki bu itiş kakışa kızdım gönlümden, komuta kademesi böyle olmamalı, bir üst komutanından korkmamalı, bu kadar basit.
hem orda benim ilgi alanımda gezilirken bana bir şey sorulmayışına, dekormuşum gibi davranılmasına da kızdım. Bütün rütbeli kalabalığını aşıp generalin yanına ben geçtim. Adamda baktı. O yaşa kadar tesadüfen gelmedi ya, beni görünce konuyla ilgili bilgili birinin geldiğini anladı. Meğer sessizce gezmesinin nedeni çevresindeki kalabalığın zaten bir şey bilmeyeceğini, sorsa sadece utanacaklarını düşünmesiymiş.. O ana kadar kimseye bir şey sormayan efendi general bana bir kaç soru sordu. Araç gereci, orda yaptığımız işlemleri anlattım. Kapıya kadar uğurladım. Çok beğendiğini söyleyerek teşekkür edip gitti.
Boş bir teşekkür de değil. Sonra denetlemede imkanları bizden kat kat iyi Ankara, İstanbul İzmir gibi şehirler dururken, on binlerce benzeri arasında benim bölümüm Türkiye üçüncüsü oldu. Komuta kademesini ödüle boğduk.
***
Örnek davranış mı ? Evet bana göre öyle. Generalin de kimsenin aklını almayacağını albaya kadar gösterdim kendimce. Ne olabilir ki, adam en fazla olgunlaşmamış kibirli biri çıkar. Ya bana kızar başından def eder, yada “Beni çavuşla mı yürütüyorsun” diye albaya kızabilir. O da onun kendi kaybı olurdu. Kendi kibri olurdu. Öyle biri de değilmiş. Memnun olarak gitti.
***
Ben iyi bir şey yaptım diye düşünüyordum ama bir çavuş tarafından yarılıp geçilince, generalin yanındaki yeri kapılınca albay pek öyle düşünmemiş demek ki :)))
Ertesi gün yanıma albay geliyor. Kendi gelmeden sesi geliyor. Zaten çevrede kimi görürse onu haşlayarak geliyor. Anladım ki o karşılaşmamızda yurt ve dünya gündeminin sormayacak. benle uğraşacak. Nitekim tam beklediğim gibi geldi bütün görüş açımı kapatarak tam önümde dikildi. “Arkamda filanca araçtan kaç tane var?” diye sordu. Sayıyım diye başımı hafifçe kaydırıyorum. O da sayamasın diye başını benle birlikte hareket ettiriyor. Albayla kobra dansı yapıyoruz. Baktım saydırmayacak attım bir sayı. Yani şunu demeye getirdi: General bunu sorsa bilemeyecektin bak gördün mü?
Ama general bana tuzak kuruyor değil ki onu sorsun. Albay tuzak kurduğundan onu soruyor. Biraz kızmış olsa da sözünde saygı var. bana sadece hafiften tehdit var. Kalan 17 gün askerliğimi 17 yıl gibi düşünmemi istedi. . Oranın komutanın ben olduğumu teslim edip gitti.
***
İşte bunlar hem sorunlarımız görünsün diye yazdıklarım, hem de kendim bir askeri eleştiri yaparsam, amirali generali bilsin ki, bu adam emir altında da içinde taşıdığı rütbeyle herkesle en azından eşitti. Şu anda bile o gün saygı duyduğum kendi komutanlarıma saygı duyarım, komutan saymadıklarımı da hiç bir zaman saymam. Bu zorla sağlanan bir şey değil ki. Saygıya saygı, Ama gerektiği yerde içinde vatan sevgisi taşıyan her asker, içindeki rütbeyle generaldir. Gerek gördüğüm her an kendim insiyatif aldım. Komutan kararı beklemedim.
Askerde bir sürü kez başıma geldi. Bir sürü anda kimin ne dediği önemli değildir, senin ne dediğin önemlidir.
***
Askerlik anıları yazarken başarılıysam iyi bir duygu veriyorumdur. Ben okurken hiç bir stres görmüyorum. Bütün bu çatışmalar vs benim için eğlence, bulunmaz eğlenceydi. Eğlenmesem böyle olayların içine kendi isteğimle dalmazdım. Askerlik değişik yaşlardan, büyük oğlan çocuklarının kendi aralarında oynadığı çok eğlenceli bir oyundan farksız gözümde. Biraz tehlikeli ama dünyada ki en tehlikeli oyun hayatın bizzat kendisi değil mi? Bir gün bizi mutlaka öldürecek
1 note
·
View note