#gösterim
Explore tagged Tumblr posts
Text
2 notes
·
View notes
Text
#오늘_하늘참_예쁨#october 2024#yakından bakarsanız the star chapter: sanctuary’nin logosunu görebilirsiniz☝🏻#dışarıda olup logoya bakamıyorum diye çıldırdığım dakikalarda aslında gökyüzü bana ön gösterim yapıyormuş hahdbenslxlf#ayrıca tam o saatte taipei’deki gökyüzü ㅠㅠㅠㅠ işte verified weather fairies. boşuna demiyoruz biz#not just weather fairies atp considering what’s going on in the space too ㅠㅠ the timing... universe fairies♡#나의 하늘과 우주가 되어줘서 고마워요~♡
3 notes
·
View notes
Text
ya cen bana cayay mı veycen 🤓
3 notes
·
View notes
Text
Müzik 🎼🎶
And the Waltz Goes On 🎵🎶🎼
(Anthony Hopkins in bestelediği, andre rieu yönetimindeki johann strauss orkestrasının icra ettiği huzur veren, yer yer hüzünlendiren, yer yer gülümseten bana göre aşmış, muhteşem ötesi eser.)
🎼🎶🎵
27 yaşındayken yazdığı And The Waltz Goes On adlı valsini bir kağıt parçasına yazmış, hiçbir zaman da çalmamıştı. Büyük usta, kendi yazdığı valsin melodisini bile bilmiyordu. Yıllar sonra eşiyle birlikte bir klasik müzik konseri dinlerken ‘’keşke benim de bir bestem Viyana’da çalınsa’’ dediğinde eşinin aklına bir fikir gelecekti. Eşi, vals notalarının yazılı olduğu eski kağıdı bulmuş, güvenilir bir müzisyene emanet etmek istiyordu.
Tam da bu sırada eşi ile irtibat kuran dünyaca ünlü keman virtüözü ve orkestra şefi Andre Rieu bu kağıdı almış ve kendi kurduğu Johann Strauss orkestrası tarafından ilk kez icra etmişti. Anthony Hopkins’in bu olan bitenlerden haberi bile yoktu. Aslında o da bestelerini emanet edeceği iyi bir müzisyen arıyordu. Eşinin sürprizinden haberdar olan Sir Anthony Hopkins kendi bestesini hayatında ilk kez Andre Rieu’nun evinde dinleme fırsatı bulmuştu.
Rieu’nun aradığı kişi olduğuna kanaat getirdikten sonra sıra en büyük hayali olan Viyana salonlarında bu bestenin çalınmasına gelmişti. 2011 yılında özel bir gösterim ile Sir Anthony Hopkins’in onur konuğu olduğu konserde, 47 yıl sonra gün yüzüne çıkan bu vals bestesi icra edilmişti.
En büyük hayalinin gerçekleşmesinin verdiği mutluluk ve gururla ağlamaya başlayan büyük usta, 27 yaşındayken bir kağıt parçasına yazıp unuttuğu bestenin belki de yüzyılın en iyi vals eseri olduğunu nereden bilebilirdi ki..
alıntı
96 notes
·
View notes
Text
Allah yaratmış der şu salyangoza bile hürmet gösterim.. Beğenmediğimiz salyangoz bile giderken ardında iz bırakır.. Ama bazı insanlar var ki şu salyangoz kadar olamıyorlar.. İşte onlar şu salyangoz kadar hürmeti hak etmezler...
59 notes
·
View notes
Text
10 dakikalık bir filmin yılın en iyi Kısa Film unvanı kazandığı ve sinemada gösterime gireceği açıklandı.
Filmi merak edip izlemeye gelen büyük bir kalabalık toplandı. Seyirciler salona girdi ve film oynamaya başladı ama bir gariplik vardı.
Film başlayalı 6 dakika olmasına rağmen ekranda aynı sahne vardı, kamera açısı sadece bir odanın tavanını gösteriyordu.
7.dakikada aynı sahnede bir değişiklik olmadan geçince seyirciler şikayet etmeye başladılar ve bazıları zamanını kaybettiğini söyleyerek salondan ayrılmak istedi.
Aniden kamera açısı tavandan yere indi ve omurilik felci, tamamen engelli yatağa uzanmış bir bayan görüldü…
Ve şu cümle yazılıydı:
“Bu engelli bayanın hayatının her saatinde gördüğü sahnenin sadece 8 dakikasını size sunduk ve siz buna 8 dakika bile katlanamadınız!
Hayatınızın her saniyesinin değerini bilin...
7 notes
·
View notes
Text
Interstellar 10. yıl dönümüne özel 6 Aralık’ta yeniden sinemalarda gösterime girecekmiş. Muazzam haber
11 notes
·
View notes
Text
Kedinin resmini Ateşle!
Evinde kira ödemeden takılan bi dengesiz var ya renk ve neş'e saçan biricik kedin var ya, işte onun en süper fotoğrafıyla Tumblr'ı kasıp kavur!
Bu Cumartesi (TSİ 13 Mayıs), kedin her zamanki dengesizliklerinden birini sergilerken aşırı tatlış bıcırlıklar yaparken çektiğin bir fotoğrafı Ateşle (video da olur, GIF de olur), seçeceğin gösterim sayısının 2 katını al.
Arkadaşın sağı solu belli olmaz davranışlarına pıtırcık kediciğinin tontişliklerine 2 katı insan şahit olsun. Çok iyi değil mi?
Önemli birtakım noktalar:
Peki tamam, istersen başka tür bir hayvan da seçebilirsin. Kedisi olan var olmayan var... Halden anlarız yani... Türü fark etmez de, dengesiz olması şart yalnız.
Fotoğrafı (video da olur, GIF de olur) kendin çekmiş olman lazım. Bu kısım önemli bak.
Patican senin patican'ın olmak zorunda değil. Ama sonuçta hayvancağızın ortalarda boy boy resimleri dolanacak, sahibi buna kesin izin vermiş olsun.
Ele bir kez geçecek bir fırsat bu. Bi daha gelir mi gelmez mi bilinmez... Böylesine ulvi bir kudretle neler yapacaksın?
82 notes
·
View notes
Text
"On dakikalık bir filmin yılın en iyi kısa film unvanını kazandığı ve sinemada gösterime gireceği açıklandı. Filmi izlemeye gelen büyük bir kalabalık toplandı. Seyirciler salona girdi ve film oynamaya başladı ama bir gariplik vardı...
Film başlayalı altı dakika olmasına rağmen ekranda aynı sahne vardı, kamera açısı sadece bir odanın tavanını gösteriyordu. Yedinci dakika da sahnede bir değişiklik olmadan geçince, seyirciler şikâyet etmeye başladılar ve bazıları zamanını kaybettiğini söyleyerek salonu terk etmek istedi...
Aniden kamera açısı tavandan yere indi ve omurilik felci olan, tamamen engelli bir çocuk görüldü. Şu cümle yazılıydı:
'Bu engelli çocuğun hayatının her saatinde gördüğü sahnenin sadece sekiz dakikasını size sunduk ve siz bu sekiz dakikaya bile katlanamadınız. Hayatınızın her saniyesinin değerini bilin ve şükredin."
10 notes
·
View notes
Text
Manukyan Oyunu Yeniden Sahnelenecek: Kadınların Güçlenmesi İçin Önemli Bir Mesaj
Manukyan Oyunu Yeniden Sahnelenecek Alanya Belediyesi’nin 31 Mart yerel seçimleri öncesinde MHP’li yönetimi tarafından gösterimden kaldırılan “Manukyan” isimli oyun, 21 Ekim 2023 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesi Gazipaşa Kültür Merkezi’nde izleyicilerle buluşacak. Bu oyun, Matild Manukyan’ın hayatını konu alıyor ve öncelikle kadınların güçlenmesine dair önemli mesajlar taşıyor. Oyun, 20…
#Alanya Belediyesi#Antalya Büyükşehir Belediyesi#Bahar Hacıbektaşoğlu#gösterim#kadın hikayeleri#kadınların güçlenmesi#Manukyan#Matild Manukyan#Oyun#Tiyatro
0 notes
Text
02.09.24 MAYHEM KONSERİ (BEŞİKTAŞ IF)
Evet, Eylül ayı konserleri bütün hızıyla devam ediyor. Bu hızlı maraton arasında geçen haftalarda katıldığım 40. Senesini deviren “Black Metal”in sansasyonel grubu efsanevi “Mayhem”den bahsetmesek olmaz. Eski, yeni ve hatta “Ölü” grup elemanlarıyla birlikte kalabalık bir şekilde tekrardan ülkemizde ağırladığımız “Mayhem” grubu 40. Yıl turneleri kapsamında bize unutulmaz anılar bıraktılar. Unutulmazdan kastım sadece laf olsun diye değil, emin olun aradan bir kırk sene daha geçse ve ben bilinç sahibi bir birey olarak hayatta olmaya devam etsem, bu günkü gibi yazarım, anarım, hatırlarım bu konseri. Bu etkinlik, ilk anından son anına kadar görselinden, grubun performansına, ışık şovlarından, ekipman güzelliğine inanılmaz bir konser olmasının yanı sıra dokümanter, belgesel niteliği taşıyabilecek anlara da şahitlik etti. Bu kısma zaten ilerleyen satırlarda bol bol deyineceğim. Konser duyurusu geçildiğinden beri sabırsızlık içindeydim, nihayet o gün gelmişti! Nerelerden başlasam inanın bilmiyorum. Her zaman olduğu gibi konser akşamının ilk saatlerinden itibaren adım atayım. Betondaki bir oyukta bir Metalci yaşardı, Beşiktaş’a doğru yola çıkardı. Gayet heyecanlıydı.
“Mayhem” söz konusu olduğunda adamların 40 senelik müzikal kariyeri bir yana kendileri 60’larına dayanmış olsa da içimde çoğu zaman halihazırda taşıdığım “ergen heyecanım” nükseder. Bunun sebebi “Mayhem” grup elemanlarının Norveç’te ergenlik zamanlarında geçirdikleri ve yaşadıkları karanlık dönem, koskocaman bir tarzın kurucu unsurlarının başını çekerek son derece yenilikçi, enerjik, hızlı olmaları veya grubun şeytani derecede vahşi kökleri olabilir. Ya da sadece ergen nefretini, depresifliğini ve karanlığını en iyi yansıtan, aşırı uçlarla kafayı bozmuş bir grup adama zamanında beslediğim korku/heyecanla karışık hayranlıktandır. 16-17 yaşlarında ben ve o zamanki tayfam bütün yazlarımızı bulabildiğimiz en ekstrem Metal müzik gruplarını dinleyerek, (Bazen yapmaya çalışarak.) karanlık, izbe yerlerde bira içip dolaşarak, boş evlere girip korku filmleri izleyerek, duvarlara grup isimleri ve başka saçma şeyler kazıyarak, boyayarak geçirirdik. Otobüs duraklarında fotoğraf çekilirdik, vandallık ve primatlığın dibine vururduk. Tarih öncesi dönemleri yaşayan amatör neandertal Silivrili “Mayhem” gibiydik, hayatımız boyunca yaşayacağımız en güzel yazlarımızı geçirdiğimizin zerre farkında değildik. Rahmetli Lemmy amcanın dediği gibi, o yaz aylarını hatırlayamıyorum ama asla unutamıyorum...
Sadece “Gibiydik” tabi.. “Mayhem” grubunun sansasyonel kökleri, eski vokalistlerinin kendini tüfekle vurması, geri kalan grup üyelerinin kafatasının parçalarından kolye yapmaları, gruba o dönem yeni katılmış “Burzum” kurucusu Varg Vikernes’in orada burada kiliseleri yaktıktan sonra “Mayhem”in kurucu gitar/vokali Euronymous’u kendi evinde öldürmesi sonrasında yıllar boyunca hapis yatması “Mayhem”in geçirdiği tatlı süreçlerden sadece bazılarıydı. (“Nargaroth” grubunun bu hadise için bestelediği “The Day Burzum Kills Mayhem” adlı eseri es geçmemek gerekir.) Daha fazlası için grup hakkında yapılan belgesellere ve filmlere bakılabilir. Oyunculuk ve senaryo konusunda bazı zayıf noktaları olsada 2018 yılında gösterime girmiş olan, yukarıda bahsettiğim süreçleri kurgusal olarak anlatmaya çalışan “Lords Of Chaos” filmini “Mayhem” 101 olarak önerebilirim. Bu bilgiler ışığında tekrar düşündüğünüzde tam kadro gelen bir “Mayhem” konserine ergen heyecanıyla hoplaya zıplaya giden bendenizi belki daha fazla içselleştirebilirsiniz.
Beşiktaş IF’in önüne geldiğimde tahmin ettiğim kitleyle karşılaştım. Tırnak içinde büyümüş, yaşlanmış, grup formalarını üzerine geçirip sıraya girmiş bir sürü ergen. Belkide konserlerin en sevdiğim yanıdır bu manzara. Gerçekten rahat, kendim gibi olabildiğim, kendimi iyi hissettiğim, bu kadar bok püsür, olay, kriz arasında toplum ve kültür Jungle’ı içerisinde nefes alabildiğim yegane yer. Bu ortamdan görebildiğim bütün dostlarla merhabalaşıyorum, bira tokuşturuyorum, anlık olarak yirmi sene önce ki yazlara şöyle bir dönüp sonra malesef geri geliyorum. Nostaljik düşünceler eşliğinde içeriye biraz erken giriyorum. Konserde alt grup yok çünkü öyle bir süre yok. Grup neredeyse iki saat boyunca sahnede olacak. 40. Yıla özel uzun, bir “Black Metal” grubu için çok uzun bir “Setlist”leri var. “Mayhem” “Merch”leri efsane. Kendime göre bişeyler bakınıyorum hemen. (Bayrak falan şahaneydi gerçekten.) “Merch” kısmını tamamladıktan sonra sahneye dönüyorum ve bir daha gözlerimi buradan ayıramıyorum. Henüz daha grup ortada yokken bile sahne düzeni, sağlı sollu hoparlör yanlarına asılmış yıldızlı bayraklar ve ışıklandırma çok çok iyiydi. Bu sahne size nasıl bir şeyle karşılaşacağınız hakkında epey fikir veriyordu. Kısa süre sonra sahnede izleyeceğimiz şey, beklentilerin çok üzerindeydi.
Ben hala daha bayraklara bakarken seyircide ve sahnenin arkasında ki ekranda bir hareketlilik başladı. Ekranda 80’ler İskandinav bağımlılık belgeseli tadında “Mayhem” grubunun tarihi anlarından görüntüler izlemeye başladık. Bu görüntülere eşlik edilen müziği asla unutmayacağım. Sadece bu kullanılarak başlı başına “Dark Ambient” tarz bir albüm yapılabilir o derece.. “Mayhem”in kendini vuran solistleri “Dead” (Bu kadar temiz yüzlü, güzel bir adam kendine nasıl kıyar hala kahrediyorum. İskandivan depresifliği işte.. Orada yaşayan arkadaşlar daha iyi anlatır, değişik bir psikoloji..) öldürülen gitar vokal Euronymous ve kürkçü dükkanı, grupta halihazırda tek kurucu üye olarak kalan ve az sonra sahnede sarhoş olacak olan “Necrobutcher” davulcu “Hellhammer” uzun süredir “Mayhem” vokallerini üstlenen Atilla Csihar, eski, yeni bütün üyeler anlamsal kadrajların içerisine yedirilmiş halde bize tek tek gösteriliyor. (Necrobutcher’ın “A Headbanger’s Journey” belgeselinde yayınlanan konser röportajı beni hep güldürmüştür. Duygusal “Dead” görüntüleri üzerine iyi ayar çekti.) Tiyatro sahnesi tadında geçecek olan “Mayhem” sahnesi bize bir tanesi bile yetecekken o akşam 40. Yıl turnelerine özel olarak yeni, eski üyeleriyle birlikte toplam 3 setten oluşacaktı ve bu tarz belgesel görüntüleri zaman zaman şarkıların arasına girerek peşimizi asla bırakmayacaktı. Buradan arşivim için alabildiğim kadar kayıt aldım, instagram sayfasından paylaşırım.
1984’ten başlayıp günümüze gelene kadar geçen süreç tek tek “Mayhem” görüntüleriyle geri sayım şeklinde izletildikten sonra malumunuz “Mayhem” grubu “Malum” şarkısıyla bütün haşmetiyle sahneye çıktı ve unutulmaz geceye start verildi. Ekranda yüzünden kanlar damlayan bir kurukafa önünde lego gibi binlerce parçasıyla “Hellhammer”ın inşa ettiği davulu, kostümler, makyajlar, şeytani “Mayhem” “Sound”u… Bu atmosfer gerçekten görülmeye değerdi. “Bad Blood” “MILAB” “Psywar” yıldırım gibi üzerimizde çakarken Atilla Chisar’ın muhteşem sesi her saniye bizi daha da geriyor. “Illuminate Eliminate” ve “Chimera”da konserin başından itibaren başlamış olan “Mosh Pit”ler doruğa çıkıyor. “Hellhammer” tokmaklarını üzerimize salıyor. Bu gece “Mayhem” gazabından kurtuluş yok! “My Death” ve “Crystalized Pain In Deconstruction” şarkılarıyla devam eden ilk bölüm “View From Nil” ve “Ancient Skin” ile hız kesmeden bizi bu “Set”in son şarkısı olan “Symbols Of Bloodswords”e taşıyor.
İlk şoku üzerimizden atlatıyoruz, manik depresif şekilde geçen ilk “Set” sonrası “Dead” görüntüleri tekrar ekrana veriliyor. Çayır çimen üzerinde koşturan “Dead” gördüğüm için yine hafif duygusallaşıyorum.(Ağlayanların olduğu iddia ediliyor.) “We are not ordinary, We worship Death!” Sözleri sonrası “Hellhammer” bagetlerini havaya kaldırıyor, grup tekrardan sahneye çıkıyor. Kaftanlar giyilmiş, hazırlıklar tamamlanmış, Atilla Csihar sahnede Barış Manço hareketleri sergileyerek sanki bir orkestra şefi gibi bizleri mum etmiş. Ve işte böylece 2. “Set” Euronymous anısına, bağırışlar, çığlıklar, hezeyanlar içinde efsanevi albümden efsanevi “Mayhem” şarkısı “Freezing Moon” çalınırken başlıyor. Şarkının yarısına kadar seyirci çığlığından şarkıyı duymakta zorlanıyorum. “Life Eternal” ve “Buried By Time And Dust” eserleri sonrası zurnanın zart dediği yere geliyoruz. Albümle aynı ismi taşıyan güzide parça “De Mysteriis Dom Sathanas” Atmosfer o kadar iyi ki daha önce bolca bahsettiğim If’in güzel “Black Metal” “Sound”una değinmeye gerek bile yok. Albümlerden çok daha iyi bir ses kalitesini konserde canlı olarak dinleyebildik. “Mayhem” o gece hatasız, tavizsiz ve tarifsizdi!
Yeni bir dokümanter görüntü, yine sahnede “Dead” şarkı sözleri ve sinematik şekilde akan görüntüler. (Bunlardan en az bir düzine deneysel film/video çıkar benden söylemesi..) “Dead”in anıldığı yazılar sonrasında belki de konserin en duygusal, dramatik, şaşırtıcı, özel anları yaşanmaya başlıyor. “Mayhem”in “Funeral Fog” şarkısı “Dead” tarafından (Evet ne kadar ironik değilmi..) söylenmeye başlanıyor. Kendisi bu Dünyada değil ama ruhu hala aramızda! “Mayhem” üyeleri şarkıyı çalarken “Dead”in sesinden “Funeral Fog” dinliyoruz. Gerçekten unutulmaz dakikalar.. Bu unutulmaz anlar sonrası yine bir görsel şölen, ekran ve mekan kırmızıya boyanıyor, Necrobutcher 3. Şaşkınlık perdesini “Mayhem in eski vokali Messiah ve eski davulcusu Manheim’ı sahneye davet ederek açıyor! O ana kadar yeterince şok atlatmamışız gibi bu üyelerin sanki bir “Pentagram” konseri enerjisiyle sahneye çıkmaları kendi adıma son nokta oluyor. 1980’lerden “Mayhem” şarkıları dinleyeceğimiz bu bölümde artık arkalarda saklanmak yok! En öne koşturuyorum. Belki tekrardan Necrobutcher, Hellhammer falan görürüz ama bu Oldschool manyakları görürmüyüz? bilemiyorum! Bu noktada şaşırtıcı şeyler olmaya devam ediyor.
Manheim gayet mütevazi bir şekilde davulun başına geçerken, Messiah kırmızı tişörtü, kel kafası, koca göbüşüyle mikrofonun başına dikiliyor. Necrobutcher kolay vedalaşamadığı bira şişesini bir kenara bırakıyor ve ayin tüm hızıyla devam ediyor. Messiah! Abi sende ne ses var be! Ben kendi adıma bu adama hayran kaldım, gözlerimi hipnotik bakışlarından ayıramadım! Kendimi bu saatten sonra “Order” “Fan”ı ilan ediyorum! Manheim’a söylenecek söz yok. Gerçekten profesyonel müzisyenler. “Deathcrush”, “Necrolust” hele “Chainsaw Gutsfuck” bize biraz nefes aldır. 1 konser diye geldik 3. Konserimizdeyiz! “The True Mayhem” “Carnage” ile üstümüzden geçmeye devam ederken ruhumuzu “Pure Fucking Armegeddon”da artık sonunda teslim ediyoruz… Manheim tarafından “Weird” çalınırken biz kopan parçalarımızı toplamaya çalışıyoruz, savaş gibi konser geçirdik. “Mayhem” grubu seyirciyle uzun uzun vedalaşıyor ve bir daha geri gelmemek üzere “Beşiktaş If” sahnesinden bu konserlik ayrılıyor.
Ben yine dağılmış vaziyette çıkışa doğru yolumu bulmaya çalışıyorum. Konser sadece bir konser olmadığı, aynı zamanda bir tiyatro belki bir sinema niteliği taşıdığı için görmek ve götüntü almak için oradan oraya koşturmuşum fakat kesinlikle değmiş. Çıkışta beni bekleyen rüya gibi, muhteşem bir sürpriz var. Biraz dışarıda soluklandıktan sonra IF’in kapısının önünde dikilen iki tane tip görüyorum. Kim mi bunlar? Manheim ve Messiah! Gözlerime inanmasam da hemen yanlarına ilişiyorum. “Merhaba” “Harikaydınız” “Çok memnun oldum” hezeyanlarından sonra hemen konumuza dönelim “Bir fotoğraf çekineydik”… Acayip mütevazi adamlar tabiki diyor ve ben “Mayhem”in efsanevi üyeleriyle tanışma, fotoğraf çekilme fırsatı bulduğum için inanılmaz mutlu oluyorum. Herkes grubun geri kalanını beklerken bu zavallılarım ekipten ayrı düşmüş orada masumca bekliyor. E kurt kapıyor tabi onları hiç affetmem. Ne kadar beklenirse beklensin “Mayhem”in geri kalan üyelerini yakalama süreci bir sonuç vermiyor, adamlar ışık hızıyla kapılardan geçip minibüslerine atlıyor. (Eski günlerim olsa onları da yakalardım ben peeh.) Herşey bittikten sonra aşırı güzel anılar, fotoğraflar ve hikayelerle birlikte evimin yolunu tutuyorum. “Mayhem” konseri “Unutulmaz” oluyor. Konser yoğunluğu yüzünden yazılar yetişmiyor kusura bakmayın dostlar. Yarın bir çok grubun sahne alacağı çok iyi bir festival var “Bosphorus Metal Fest” Güzel, Metal dolu bir hafta sonu geçirmek için orada olacağız. Gelin hep beraber festival kafası yaşayalım, biraları tokuşturalım! Sonrada anılarımızı yazalım, paylaşalım! Görüşmek üzere, herkese Metal Müzik dolu bir haftasonu dilerim!
2 notes
·
View notes
Text
ay ne fark ettiiim. Alacakaranlık gösterime Bella'nın doğum gününde girmiş. Çok tatlı denk gelmiş.
4 notes
·
View notes
Text
Annem "bugün şu işi yapalım" diye cümle kurduğunda, yapmayalım diye gözlerinin içine bakarak ona yaptığım küçük çaplı tatlılık gösterim
24 notes
·
View notes
Text
Happy 20th Anniversary to Foster's Home for Imaginary Friends!!
العربية:
قبل 20 عامًا، ظهرت ”منزل فوستر للأصدقاء الخياليين“ لأول مرة على قناة كرتون نتورك في 13 أغسطس 2004 (وهي السنة الذي ولدت فيه) وقد أنتجته كرتون نتورك ستوديوز كأول مسلسل كرتون للقناة باستخدام مسلسل أدوبي فلاش بشكل أساسي، وقد تم تنفيذ هذه المسلسل من قبل كرتون نتورك ستوديوز في بوربانك وفي أيرلندا من قبل بولدر ميديا.
أحد أفضل مسلسلات كرتون نتورك في سنوات 2000، لم أشاهد هذا المسلسل على كرتون نتورك فحسب، بل شاهدته على موقعين ستارديما و أرابيك تونز (بالعربية طبعاً).
Türkçe:
20 yıl önce, Foster'ın Hayali Dostlar Mekanı 13 Ağustos 2004'te (benim doğduğum yıl) Cartoon Network'te ilk kez gösterime girdi ve Cartoon Network Studios tarafından üretildi, hem Burbank'taki Cartoon Network Studios hem de İrlanda'da Boulder Media tarafından yapılan Adobe Flash ile ağın ilk animasyon programı oldu.
Cartoon Network'ün 2000'lerdeki en iyi şovlarından biri olan bu şovu sadece Cartoon Network'te izlemekle kalmadım, aynı zamanda her iki web sitesinde de Stardima ve Arabic Toons (tabii ki Arapça) var.
English:
20 years ago, Foster's Home for Imaginary Friends made it's debut on Cartoon Network in August 13th, 2004 (The year that i've born in) it was produced by Cartoon Network Studios as the network's first show animated primarily with Adobe Flash, which was done both by Cartoon Network Studios in Burbank and in Ireland by Boulder Media.
One of Cartoon Network's Best Shows in the 2000's, Not only did I watch this show on Cartoon Network, but also on both websites are Stardima and Arabic Toons (in Arabic of course).
2 notes
·
View notes
Text
Hanım filminde kaptan "Senin yüreğin iyilik dolu Olcay, bu dünyada acı çekmeden yaşayamazsın. " diyor...
Yıldız Kenter Olcay rolünde yüzündeki çaresizlik ve acı çok net hissediliyor. 1989 gösterime giriş tarihi imiş ... Son günlerde karşıma çok çıkıyor bu film ama izlemeye korkuyorum. Okumaktan korktuğum kitaplarım gibi izlemekten de korktuğum filmlerim var böyle. Hanım da bunlardan biri.
Günaydın olsun yüreği iyilik dolu olanlara. Kibirden yoksun hatır bilenlere ve kırdığı kalbi onarmayı bilenlere selam olsun...
5 notes
·
View notes
Text
şu iki haftadır okulda günler nasıl geçiyor anlayamıyorum eve döndüğümde vücudum yorgun oluyor çalıştığımı hissediyorum :)))
geçen hafta anneler için hazırlandığımız bir haftaydı benimkiler hazırdı emindim yani çalıştığımız her şeyi yapacaklarından, sadece bu kadar heyecanlanacağımı tahmin etmiyordum video çekerken falan elim titriyordu tuhaf bir şekilde ama her an çok güzeldi, gurur duydum her biriyle
şimdi ise sırada yıl sonu gösterisi var, bir haziran. bütün çalışmalar çok iyi ilerliyordu ta ki bugün kemalin belirlediğimiz tarihte Rusya’da olacağını öğrendiğim ana kadar, gönlüm kalmasından yana eğer kalamazsa başka sınıftan öğrenci almak zorunda olacağım, neyse vardır olacakta bir hayır diyorum, bu arada benim ilk gösterim olacak o gün geldiğinde eminim içim kıpır kıpır olur, umarım en iyi ve en güzel anlar yaşanır, beklemek bile aşırı heyecanlııııı
6 notes
·
View notes