#gölün
Explore tagged Tumblr posts
Text
İnsanlar "Hakikaten yeterince istersen her şeyi yapabilirsin," derler. Saçmalığın dik âlâsı tabii ama sanırım hepimiz bunun doğru olduğu varsayımıyla çalışırız; hayatın basit bir şey olduğu, sarf edilen çabanın karşılığının alınacağı varsayımıyla. Buna inanmazsanız hayat sabahları yataktan kalkmaya değmezdi çünkü.
9 notes
·
View notes
Text
gölün denize karıştığı yere, göğüs kafesinin arasındaki kırlara uzansam; kurtulsam ya bu kurak topraklardan. dün gece gözünün takıldığı o beyaz kanatlı kuş gibi, öldüğümde beni göğüs kafesinde taşısan...
#alıntı#edebiyat#pinterest#pinterest fotoğrafları#pinterest photos#bugün adımı sen koy#n. g. kabal#gif#tumblr gifs#kitap alıntısı#kitap sözü#kitaplar#kitap alıntıları#kitap#pinterest gif#deniz#deniz kıyısı
59 notes
·
View notes
Text
Farz et ki,buldun kış içinde baharı..
rüzgar yene ılık ılık esmektedir..
aynı şehirde,aynı gölün kenarı..
köpükler,dalqalar ve sonsuz mavilik..
tekrar yaşıyorsun hatıraları..
hayırlı akşamlar..:
240 notes
·
View notes
Text
Her ne isen en iyisi ol. Dağ tepesinde çam olamazsan, vadide bir çalı ol. Ama oradaki en iyi çalı sen ol. Bir yola neşe ver. Bir misk çiçeği olamazsan, gölde bir saz ol. Fakat gölün içindeki en canlı saz sen ol. Balina olamazsan, küçücük bir balık ol. Ama denizdeki en kıvrak balık sen ol. Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz. Dünyadaki herkes için bir şey vardır. Cadde olamazsan patika ol. Güneş olamazsan yıldız ol. Kazanmak ya da kaybetmek ölçüyle değil. Sen her ne isen en iyisi ol.
49 notes
·
View notes
Text
Karadeniz turum
genel olarak beklentimin üstündeydi. zaman zaman gruptakilerin abartılı şikayetleri oldu ama insanlardaki "hizmet alan" kişi şımarıklığı olarak yorumluyorum
kaldığımız oteller çok iyiydi. 4 gece fiyatını toplayınca tur parasına denk geliyor, garip!
ilk fotoğraf Amasya'dan. güzel bir şehir ama benim a��ımdan şanssızlığı öğlen saatlerine denk gelmesiydi. bence öğlen güneşinde hiiiçbir yer güzel olamaz
Ordu'ya giderken Aybastı yaylasına uğradık. çıkarken otobüs arıza yaptı. kaptan bembeyaz gömleğini çıkarıp atobüsün altına girdi ve tamir ederek simsiyah çıktı. Boztepe ve civarı çok güzel
ilk gece konaklamak için Giresun'a geçtik. en iyi otel burasıydı. otobüs arızasından dolayı geç kaldığımız için mi bilmiyorum Giresun'da bir ziyaretimiz olmadı. ertesi gün Fındık Durağı diye bir yere uğradık. adam gözümün önünde dolandırıcılık yaptı. benden başkası anlamadı maalesef, birşey de demedim ama zoruma gitti. sonra gittim yorumlara yazdım da biraz rahatladım
Trabzon tabi ki en en enn güzeli (evet bu konuda objektif olamam). rehber Sümela'yı gereksiz uzun tutunca Uzun Göl ziyareti kısa oldu. benim için sorun değil ama millet haklı olarak sitem etti. Trabzon için koyduğum fotoğrafın esprisi de aynı kemençeciyi 10 küsür yıl önce de aynı yerde çekmiş olmam. bulunca onu da eklerim
Rize'nin bikaç yaylasına giderken yoldan dönmüştüm. bu sene turla gidince gördüm ki iyi ki dönmüşüm. normal arabayla gidilecek gibi değil. bir ara boşluk oldu o sırada bir çay bahçesinin kenarında denize baktım. yengeçler, balıklar vs. canlı akvaryum gibi. hiç hesapta yokken en keyif aldığım anlardan biri oldu
Artvin'de Karagöl ziyareti ekstra olarak vardı, çok talep olmadığı için gidilmedi. ben daha önce birine gitmiştim zaten. birine diyorum çünkü Artvin'de 2 tane Karagöl var. arkadaş zaten 2 tane ünlü gölün var niye aynı ismi verdin :)
Batum aşırı nemli ama güzel. gümrükte yaşanan sıkıntılı sürece katlanmaya değer. Ali ve Nino tahminimden küçük. sahil güzel. fiyatlar aynı gibi. benim en çok fotoğraftaki meydan hoşuma gitti. bizde böyle bir yer var mı diye düşündüm, yok gibi
dönüş yolunda Samsun'a uğradık. gerçekten büyüklüğü ve şehirleşme farkı hissediliyor. biraz bastırsa Batum'a rakip olur. Bandırma vapuru orjinal değil. Onur Anıtı, müze vs. pek etkilemedi
Sinop'un cezaevi etkileyici. tekne turu iyi ve fiyatı makul. çok zaman geçirmedik ama güzel biyer belli
30 notes
·
View notes
Text
Dünyada benzeri olmayan türden bir göl!
Erzincan’ın ‘kırmızı gölü’ Dünya’nın tek traverten set gölü olan Otlukbeli Gölü...
Göl içerisine hem maden suları ve kükürtlü sular hem de dere tarafından beslenen tatlı sular karışıyor. Göldeki maden sularının romatizmal hastalıklar başta olmak üzere, kırık çıkık rahatsızlıklarında ve kadın hastalıklarının tedavisinde fayda sağladığı söyleniyor.
Otlukbeli Gölü Neden Kırmızı..?
Gölün güneyi, faylardan çıkan sıcak suların oluşturduğu travertenler ile kapanmıştır. Fay kaynağından bolca demir ve kükürt çıktığından kırmızı tortular bırakmaktadır.
Kesinlikle görülmeye değer bir göl. Oluşum yapısı ve travertenleriyle hiç görmediğiniz türden, gölün çanağından çıkan kırmızı su traverten seddini adeta kırmızıya boyamış, ayrıca gölün olduğu yerde Otlukbeli Savaşı da cereyan etmiştir. O yüzden gölün hemen yanı başında savaş anıtı var.
Erzincandan birbuçuk saat mesafede, ulaşım sorunu yoktur. Konaklama yapacaksanız öğretmenevini tavsiye ederim. 😊
.........
A lake like no other in the world!
Erzincan's 'red lake' is the world's only travertine dam lake, Otlukbeli Lake...
Both mineral waters and sulfur waters and fresh waters fed by the stream mix into the lake. It is said that the mineral waters in the lake are beneficial in the treatment of rheumatic diseases, fracture dislocation disorders and gynecological diseases.
Why is Otlukbeli Lake Red..?
The south of the lake is covered with travertines formed by hot waters coming out of the faults. Since plenty of iron and sulfur come out of the fault source, it leaves red sediments.
A lake definitely worth seeing. With its formation structure and travertines, the red water coming out of the lake's basin has painted the travertine dam red, and the Otlukbeli War also took place where the lake is. That's why there is a war memorial right next to the lake.
It is an hour and a half away from Erzincan, there is no transportation problem. If you are going to stay, I recommend the teacher's house. 😊
40 notes
·
View notes
Text
Her ne isen en iyisi ol. Dağ tepesinde çam olamazsan, vadide bir çalı ol. Ama oradaki en iyi çalı sen ol. Bir yola neşe ver. Bir misk çiçeği olamazsan, gölde bir saz ol. Fakat gölün içindeki en canlı saz sen ol. Balina olamazsan, küçücük bir balık ol. Ama denizdeki en kıvrak balık sen ol. Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz. Dünyadaki herkes için bir şey vardır. Cadde olamazsan patika ol. Güneş olamazsan yıldız ol. Kazanmak ya da kaybetmek ölçüyle değil. Sen her ne isen en iyisi ol.
Cân içrem @burabenimevimmismegersem ile nice seyyahlıklara 🤍
41 notes
·
View notes
Text
Kayıp Yıldızlar
Gölün ortasında, boş bir yığın harbinde gibiydim.
"Finito," diyordu aşk, "artık bitti."
Rüzgara kapılıp giden gençliğimin,
Absürt ve mayası hasretine nam salan
Bekleyişinde kayıptı bana, derin bir sırdı.
Yıldızın üvey kardeşi gibiydi çoğu zaman;
Kayıp gidiyordu ellerimden, kalbimden...
Dila VARLI
#keşfet#tumblr#blog#edebiyat#aşk#siirsevdasi#siirkalpte#siirsokakta#siirler#dilaraaksoy#dilavarlı#kalbimsagda#geceye not#kısa sözler
9 notes
·
View notes
Text
Sakinlik..
Gibi gözüksedee..😅 Ablam, ben, kuzenim, Kübra biz bu dörtlü ekip göl üzerinde eğlenirken ablamın başının üstüne taktığı (taksidini yeni bitirdiği) gözlüğü, bir kafa hamlesiyle gölün derinliklerine doğru süzüldü🥲 Panikle hiçbi şey yapamadık sadece her saniye daha da dibe batışını izledik bi süre😅 Sonrasında ablam bi yandan üzülüyor bi yandan bize fotoğraf pozu veriyor sndjd Orada görevli cankurtaranın bize vermiş olduğu ‘Abla biz iki güne bir dalış yapıyoruz, bulursak size ulaşırız.’ ümitlendirmesi de iki günün sonunda boşa çıktı :’)
Elveda asla ulaşamayacağımız gözlük 👓👋🏻 Umarım göl derinliklerinde gerçek huzur ve mutluluğu yakalarsın
8 notes
·
View notes
Text
benim korkudan geberip cama yapışırken "yükseklik korkum olmasa o kadar korkmazdım herhalde yaau" dediğim annemin yükseklik korkusu olmamasına rağmen kıpkırmızı olduğu "buradan aşağı düşse araba, parçamızı bulamazlar", babamın "asla sağ tarafıma bakmadım. aşağı bakmadım hiç bakmadım. bakamadım" dediği yaylaya çıktık. ilk etapta gölü göremedik. "bunun için mi çıktık. aşağıda da böyle yerler var", "hayy senin getireceğin yere!", "o çok övündüğün haritacılığınla o haritana bak bakim göl nerde? göl yok" şeklinde saldırıya uğradım. haritama bakarken ekran flulaştı, meğer gözlerim dolmuş, yoo gözyaşı değil, öyle sessizce dinleyemem suçlamaları, ismim sebebiyle ilk etapta sinirlenince gözlerime kan doluyor....... önce dalaşmayı ve savaşmayı tercih ediyorum. açtım ağzımı yumdum gözümü. zorluk kısmında saldırıp keyif kısmında çayırlarda yuvarlanan canım aileme az bile. onlar en iyisini hak ediyor. döğüştüm. döğüşürken çoban abiye gölü sorduk. ayağının dibindeki suyu gösterdi. ayağının dibindeki su birikintisine baktık. sonra yavaaaaşça ayağından ileriye doğru işaret etti yavaaaşça işaret ettii yere baktık, kafam kadar göl. eheheh mehehe gelmişiz göle dedik. geçtik tangır tungur kıyıya. üfffff müthiş. yalnız karşı taraf konaklamaya daha müsait. zaten bizden başka 3-4 araba var. hepsi orada. gölün bizim bulunduğumuz kıyısından karşı kıyısına sadece yaya yolu olduğundan oradakilere "siz buraya nerden geldiniz yaradana gurban oliim?" demek için babamla yürüdük. ne kadar yürüdüğümüze bakmak için karşı kıyıda bizim arabayı aradım. arayan bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır. buldum. işte şu. içinde kız kardeşim ve annem var. bunun bi de geri dönüşü var. neyse abiye sorduk. nasıl geliriz buraya diye. geldiğiniz gibi gidin. ileriden odunların arkasındaki yoldan dönün dedi. döndük. ve evet. artık istediğimiz kıyıdaydık.
Allah herkese istediği kıyılarda güzel konaklamalar nasip etsin.
17 notes
·
View notes
Text
kim düzenliyor bu uyuşmazlığı, kimin
elleri bir iki harf yazıyor hızlıca
nerden baksan zehir gibi kapkara
tuzla ekmek arasında suyla benim aramda
maviyi çağıran kim şimdi, kimin
uygunsuz elleri dolaşıyor aramızda
şimdi bu her şey nedir
dükkânların bankaların borsaların adı ne
yeşilin tadı hani, gölün sevinci nerde
şimdi durup dururken nedir bu ?
gündüzü hızlandıran, geceyi bölen öfke
maviyi çağıran kim, kimdir çağıran maviyi...
..
Turgut Uyar
18 notes
·
View notes
Text
Ne aşıklar gördüm
Birbirleriyle hiç bir zaman buluşmadan öldüler
Ne aşıklar gördüm
Bir gölün kenarında piknik yaparken birbirlerine ne kadar sevdiklerini anlatır
- Taha Emin 27
3 notes
·
View notes
Text
Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı.
Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş. Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyor Oscar Wilde. Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman perileri Oryasların onu bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde. "Neden ağlıyorsun?" diye sormuş Oryaslar. "Narkissos için ağlıyorum," diye yanıtlamış göl. "Ne var bunda şaşılacak," demiş bunun üzerine orman perileri. "Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından." "Narkissos yakışıklı bir genç miydi?" diye sormuş göl. "Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki?" diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oryaslar. "Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!" Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş: "Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum."
"İşte çok güzel bir hikâye," dedi Simyacı.
7 notes
·
View notes
Text
***
...
''Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor
Neyi özlediğini,
Kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor.
Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için
Bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.
Ay'ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor.
Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek stiyorum.
Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.
Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor.
Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.
Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum.
Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.
Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını;
Bir gölün kenarında durup gümüş Ay'a "EVET!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
ilgilendirmiyor.
Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.
Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum..
• M. Mungan
14 notes
·
View notes
Text
TECÂVÜZ ADASI
"Akşam oldu mu bizim içimize Ermeniler gelirdi.
150 tane kadar kadın içinden 10-11 tanesini seçip götürürlerdi.
Sabaha kadar bu kadınlara tecavüz ederlerdi.
Bu kadınlar öyle olurdu ki kan revan içinde kalır, bırakıldıklarında bacaklarını gere gere yatar, oturamayacak durumda kalırlardı" diye anlatan Seher'i...
Defalarca tecavüze uğrayan 7 yaşındaki Fatma ve 9 yaşındaki Güfaz'ı...
Zorla götürülürken kendilerini köprüden Mermit Çayı'na atan iki taze gelin; Zahide ve Fatma'yı...
Derviş Efendi'nin, gözleri önünde tecavüze uğrayan kızları Hayriye ve Şadiye'yi...
Ağzına balta sapı büyüklüğünde bir kazık çakılan, dili koparılıp bu kazığın üstüne çivilenen 70 yaşındaki Gevaş müftüsünü...(tanık ifadelerinden)
AKDAMAR KİLİSESİ YANİ TECAVÜZ ADASI!
Birinci Dünya Savaşı sırasında Van’ın Zeve Köyü’nün bütün halkı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden, Ermeniler tarafından öldürülmüştü.
Bununla yetinmeyen Ermeniler kentte, kadınlara toplu halde ahlaksızca tecavüzde bulunmuş, mallarına ve ziynet eşyalarına el koymuştu.
Rusya, savaştan çekilirken, elindeki bütün silah ve cephaneyi Ermenilere bırakmıştı.
Silahlanan Ermeni çeteler, Doğu Anadolu’yu adeta kan gölüne çevirmişti.
İşte bu katliamlardan Van da nasibini almıştı.
GÖL KIRMIZIYA BOYANDI!
Kente giren Ermeniler, karşılarına çıkan herkesi kurşuna dizmişti.
Can derdine düşen silahsız köylüler, Van Gölü’ne doğru kaçmaya başlamıştı.
İşte o anda Van ile Akdamar adası arasında taşımacılık yapan vapurlar imdatlarına yetişmişti.
Çaresiz halk, Ermeni zenginlere ait bu vapurlara doluşmuştu.
Asıl katliam da burada yaşanmıştı.
Vapur, gölün tam ortasına gelince Ermeniler, Türk erkeklerini vahşice katledip cesetlerini suya atmıştı.
Kadınlar ise Akdamar’a götürülmüş, ömürlerinin sonuna kadar Ermenilerin tecavüzüne uğramıştı.
İşte bu sebeple Akdamar Adasının adı tarihe tecavüz adası olarak geçmiştir ...
Ermeni Soykırımı yoktur aksine Ermenilerin yaptığı katliamlar ve tecavüzler vardır.
جزيرة الاغتصاب
"في المساء، كان الأرمن يأتون إلى منزلنا.
سيختارون 10-11 امرأة من حوالي 150 ويأخذوهن بعيدًا.
كانوا يغتصبون هؤلاء النساء حتى الصباح.
تشرح سحر: "ستكون هؤلاء النساء ملطخات بالدماء لدرجة أنهن يستلقين وأرجلهن ممدودة ولا يتمكنون من الجلوس عندما يُتركون".
فاطمة البالغة من العمر 7 سنوات وكوفاز البالغة من العمر 9 سنوات، اللتان تعرضتا للاغتصاب عدة مرات...
عروستان جديدتان ألقتا نفسيهما من الجسر إلى نهر ميرميت أثناء اقتيادهما بالقوة؛ زاهدة وفاطمة...
ابنتا درويش أفندي خيرية وشادية اللتين اغتصبتا أمام عينيه...
مفتي جيفاش البالغ من العمر 70 عامًا، والذي كان لديه وتد بحجم مقبض الفأس مدفوعًا في فمه، ولسانه ممزق ومسمّر على هذا الوتد... (أقوال الشهود)
كنيسة أكدامار، هذه هي جزيرة الاغتصاب!
خلال الحرب العالمية الأولى، قُتل جميع سكان قرية فان زيفي، بما في ذلك النساء والأطفال وكبار السن، على يد الأرمن.
ولم يكتف الأرمن بذلك، بل اغتصبوا النساء بشكل غير أخلاقي بشكل جماعي في المدينة وصادروا ممتلكاتهن ومجوهراتهن.
وعندما انسحبت روسيا من الحرب، تركت كل الأسلحة والذخائر التي كانت بحوزتها للأرمن.
وحولت العصابات الأرمنية المسلحة شرق الأناضول إلى حمام دم.
كما كان لفان نصيبه من هذه المجازر.
تم طلاء البحيرة باللون الأحمر!
أطلق الأرمن الذين دخلوا المدينة النار على كل من واجهوه.
وبدأ القرويون العزل بالفرار باتجاه بحيرة فان خوفا على حياتهم.
في تلك اللحظة، جاءت العبارات التي تنقلهم بين جزيرة فان وجزيرة أكدامار لإنقاذهم.
احتشد الناس اليائسون في هذه العبارات التابعة للأرمن الأثرياء.
حدثت المذبحة الحقيقية هنا.
وعندما وصلت العبارة إلى وسط البحيرة، قتل الأرمن الرجال الأتراك بوحشية وألقوا جثثهم في الماء.
تم نقل النساء إلى أكدامار واغتصبهن الأرمن حتى نهاية حياتهم.
ولهذا السبب دخل اسم جزيرة أكدامار في التاريخ باسم جزيرة الاغتصاب...
لا توجد إبادة جماعية للأرمن، بل على العكس، هناك مجازر واغتصابات يرتكبها الأرمن.فان، تركيا
RAPE ISLAND
"In the evening, Armenians would come to our house.
They would choose 10-11 women out of about 150 and take them away.
They would rape these women until the morning.
"These women would be so bloody that they would lie down with their legs stretched out and be unable to sit down when they were left," explains Seher...
7-year-old Fatma and 9-year-old Güfaz, who were raped many times...
Two fresh brides who threw themselves from the bridge into the Mermit Stream while being forcibly taken away; Zahide and Fatma...
Derviş Efendi's daughters Hayriye and Şadiye, who were raped in front of his eyes...
The 70-year-old Mufti of Gevaş, who had a stake the size of an ax handle driven into his mouth, his tongue torn out and nailed to this stake... (witness statements)
AKDAMAR CHURCH, THAT IS RAPE ISLAND!
During the First World War, all the people of Van's Zeve Village, including women, children and the elderly, were killed by the Armenians.
Not content with this, the Armenians immorally raped women en masse in the city and confiscated their property and jewelry.
When Russia withdrew from the war, it left all the weapons and ammunition it had to the Armenians.
Armed Armenian gangs turned Eastern Anatolia into a bloodbath.
Van also had its share of these massacres.
THE LAKE WAS PAINTED RED!
The Armenians who entered the city shot everyone they encountered.
Unarmed villagers, in fear of their lives, began to flee towards Lake Van.
At that moment, ferries transporting between Van and Akdamar Island came to their rescue.
Desperate people crowded into these ferries belonging to rich Armenians.
The real massacre took place here.
When the ferry arrived in the middle of the lake, Armenians brutally murdered the Turkish men and threw their corpses into the water.
The women were taken to Akdamar and raped by the Armenians until the end of their lives.
For this reason, the name of Akdamar Island has gone down in history as the rape island...
There is no Armenian Genocide, on the contrary, there are massacres and rapes committed by Armenians.
Van, Türkiye 🇹🇷
36 notes
·
View notes