#fethiye çetin
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kolektif – O da Kızını Öptü ve Gitti (2024)
Eşi Savcı Doğan Öz’ü bir suikast ile kaybeden öğretmen, avukat ve hâkim Sezen Öz’ün insanı nefessiz bırakan adalet mücadelesinin peşine düşüyoruz bu kitapta. Sakin bir ruha sahip olan ve çağrılmadığı yere gitmeyen bir kadının ülkenin tüm meydanlarına ulaşacak bir adalet çığlığı yaratması alıştığımız düşünme biçimleriyle algılanamayabilir belki. Davaları büyük çağrılar, yüksek bir ses tonu ve…
View On WordPress
#2024#Ayrıntı Yayınları#Bengi Heval Öz#Eren Aysan#Fethiye Çetin#O da Kızını Öptü ve Gitti#Orhan Gazi Ertekin#Orhan Tüleylioğlu#Sezen Öz#Türkan Elçi#Türkiye’nin Cinayet Endüstrisi
1 note
·
View note
Text
Muğla deniz ulaşımında yeni dönem başlıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/174441/mugla-deniz-ulasiminda-yeni-donem-basliyor/
Muğla deniz ulaşımında yeni dönem başlıyor
Muğla Büyükşehir Belediyesi, deniz ulaşımını daha verimli hale getirmek ve denizlerden daha fazla faydalanmak amacıyla deniz otobüsü seferlerini başlatıyor. Bu kapsamda ilk olarak Bodrum-Turgutreis-Didim ve Fethiye-Marmaris güzergahlarında deniz otobüs seferleri düzenlenecek.
MUĞLA (İGFA) – Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, seçim öncesi verdiği sözlerden birisini daha hayata geçiriyor. Bu kapsamda özellikle yaz aylarında karayollarında yaşanan trafik yoğunluğuna çözüm olarak deniz yolu toplu taşıma hatları oluşturuluyor. Bodrum-Turgutreis-Didim ve Fethiye-Marmaris güzergâhlarında deniz otobüs seferleri düzenlenecek.
İLK SEFER KABOTAJ BAYRAMINDA
Yeni seferlerin ilk olarak 1 Temmuz 2024 Kabotaj Bayramı’nda gerçekleştirilmesi planlanıyor. Bodrum, Turgutreis ve Didim arasında düzenlenecek olan bu seferler, bölge halkı ve turistler için hızlı ve konforlu bir ulaşım imkanı sunacak. Bu tarihten itibaren deniz otobüsleri bu üç nokta arasında düzenli olarak sefer yapacak.
Fethiye ile Marmaris arasında düzenlenecek deniz otobüs seferleri ise 2 Temmuz 2024 tarihinde başlayacak.
Feribot seferlerinin başlamasıyla birlikte Muğla’nın deniz ulaşımında yeni bir döneme girmesi hedefleniyor. Bu sayede, hem yerli hem de yabancı turistler için daha hızlı, güvenli ve konforlu bir ulaşım sağlanmış olacak. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin bu önemli girişimi, bölgenin turizm potansiyelini artırmak ve sürdürülebilir ulaşım çözümleri sunmak adına atılmış büyük bir adım olarak görülüyor.
ORHAN DİNÇ; “BODRUM DENİZ TURİZMİNİN VE TİCARETİNİN MERKEZİ”
Büyükşehir Belediyesi’nin deniz ulaşımına gösterdiği değerin çok önemli olduğunu vurgulayan Bodrum Deniz Ticaret Odası Bodrum Şube Başkanı Orhan Dinç “Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili. Bodrum deniz turizminin, deniz ticaretinin merkezi. Dolayısıyla deniz taşımacılığının deniz turizmi ile birlikte hareket etmesinde biz fayda görüyoruz. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras’ın özellikle planladığı, yapmak istediği gerek karadaki trafiği hafifletmek gerekse alternatif olarak hem vatandaşların kullanabileceği hem de karadaki trafiği bir nebzede olsa rahatlatacak bir proje. Biz Deniz Ticaret Odası olarak yönetim kurulumuz, üyelerimizle beraber bu projeyi doğru buluyoruz. Ege’de Turgutreis, Didim deniz taşımacılığı ile Muğla ve Aydın’ın iki ayrı ilin birbirine kavuşması, komşu olmasını da destekliyoruz. Fethiye, Marmaris, Datça, Bodrum buradaki deniz ulaşımından vatandaşlarımız faydalanacak. Maliyetler her geçen gün artıyor. Fakat vatandaşların daha rahat, güvenli bir şekilde seyahat edip uygun fiyatlara bu seferler gerçekleşirse iyi olur” dedi.
HASAN ÇETİN; “DENİZ ÜZERİNDEN YOLCULUK DAHA GÜZEL”
Deniz üzerinden seferlerin daha güzel olduğunu belirten Bodrumlu tekne kaptanlarından Hasan Çetin “Yeni başlayacak seferler Bodrum için güzel olacak. İnsanlar bir yerlere gitmek istiyor. Deniz üzerinden yolculuk daha güzel oluyor. İnsanlar uzun yol çekmek istemiyor. Trafik çilesi çekmek istemiyor. Deniz yolu bizim için, Bodrum için iyi olur. Yani herkes gider gelir. Neden olmasın? Deniz yolu başka, deniz başka, ambiyansı başkadır” dedi.
Tekne kaptanı Mehmet Ünlü “Şu anda Datça’ya sefer yapılıyor. Dedikleri gibi Marmaris, Fethiye, Fethiye, Bodrum olursa hem trafik rahatlar hem biz rahatlarız. Tekneyi Fethiye’de bırakıyoruz, karadan geleceğimize ineriz. Feribota ondan daha çabuk seyahat eder, daha rahat bir şekilde Bodrum’a geliriz diye düşünüyorum” dedi.
SİBEL EKER; “DENİZ BİZİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ”
Bodrum’da yaşayan Sibel Eker “Seferlerle ilgili düşüncemi söyleyeyim bence olması gereken bir sistem. Bodrum’da ve çevre ilçelerde yaşayanların kara yolunun artık ne kadar zor olduğunu biliyor. Deniz bizim için çok kıymetli. Denizi kullanmak ise hem zamandan hem doğayı kullanmaktan son derece geri dönüşümü keyifli olabilecek bir hizmet” dedi.
HODOĞLUGİL; “DENİZ YOLU KARAYOLUNA ALTERNATİF OLACAK”
Özellikle yaz aylarında sıkışan karayolu trafiğine deniz yolunun alternatif olacağını belirten Muğla Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı Denizcilik Şube Müdür Vekili Cem Hodoğlugil; “Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras sözlerini tutmaya devam ediyor. Denizlerimizden daha fazla faydalanılması ve özellikle yaz aylarında turizm şehri olan Muğlamızda karayolunda oluşan trafik yoğunluğuna bir alternatif olarak deniz yolu hatlarının da geliştirilmesi için çalışmalarımıza başladık. Alternatif denizyolu hatları oluşturulması amacıyla ilk aşamada Fethiye ilçe merkezi ve Bodrum ilçemizde kara yoluna alternatif, hızlı, güvenli ve konforlu bir deniz ulaşımı sağlanması için çalışmalarımız devam ediyor. 450 yolcu kapasitesine sahip olacak deniz otobüslerimiz saatte 25 deniz mili süratle karayoluna alternatif olabilecek sürelerde seferlerini tamamlayabilecek. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan alınacak izinlerin de bir aşaması olan UKOME Genel Kurulu bu hafta karar aldı. Sonrasında Ulaştırma Bakanlığı’nın izni alınır alınmaz 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramında deniz otobüsü seferlerine başlamayı planlıyoruz” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Rezervasyon Kavgasında Davaya Devam Edildi
Muğla'nın Fethiye ilçesinde Denizlispor Kulübü Başkanı Ali Çetin ile balık halindeki bir restoranın görevlileri arasında 14 Ağustos 2019’da yaşanan "rezervasyon" tartışması ile ilgili davaya devam edilirken, Denizlispor Başkanı Çetin ise duruşmaya katılmadı.
https://www.denizliaktuel.com/spor/rezervasyon-kavgasinda-davaya-devam-edildi-h26475.html
0 notes
Note
Hey do you have any book recs? :) thx and have nice day❣️
hii i do have some :3
fiction
goodbye tsugumi by banana yoshimoto
banana heart summer by merlinda bobis
howl's moving castle by dianna wyne jones
jazz by toni morrison
the haunting of hill house by shirley jackson
notes of a crocodile by qiu miaojin
the sword of kaigen by m.l wang
love by toni morrison
invisible planets by ken liu
earthcycle series by ursula k le guin
short stories
with fate conspire by vandana singh
jadein (roots) by ismat chughtai
the haunting of tram car 015 by p.djeli clark
his footsteps, through darkness and light by mimi mondal
the husband stitch by carmen maria machado
a handful of rice by vandana singh
sultana's dream by rokeya sakhawat hossain
bring your own spoon by saad z hossian
a dead djinn in cairo by p.djeli clark
poetry
women poets of china by kenneth rexroth, ling chung
night sky with exit wounds by ocean vuong
the selected poems of wendell berry by wendell berry
red suitcase by naomi shihab nye
honeybee: poems and short prose by naomi shihab nye
barri ammi by palvashay sethi
red bird by mary oliver
selected poems by marina tsvetaeva
almond blossoms and beyond by mahmoud darwish
the veiled suite: the collected poems by agha shahid ali
non-fiction
saving beauty by byung chul han
pedagogy of the oppressed by paulo freire
19 ways of looking at wang wei by eliot weinberger, octavia paz
my grandmother: a memoir by fethiye çetin
azadi by arundathi roy
crying in h-mart by michelle zauner
braiding sweetgrass by robin wall kimmerer
the great derangement: climate change and the unthinkable by amitav ghosh
hollow land by eyal weizman
kim ji-young, born 1982 by cho nam-joo
manga
nausicaa of the valley of the wind by hayao miyazaki
witch hat atelier by shirahama kamome
blue period by tsubasa yamahuchi
skip to loafer by misaki takamatsu
blame! by tsutomo nihei
natsume's book of friends by yuki midorikawa
mushishi by yuki urushibara
the little forest by daisuke igarashi
hoseki no kuni by haruko ichikawa
186 notes
·
View notes
Note
Hey I heard about the Hagia Sophia thing and as someone who's never been to Turkey I don't know much about the significance of the building other than it was originally built as a church but made into a mosque after the Ottomans conquered Constantinople? How do the Turkish people feel about it being turned into a mosque? Cause honestly as a Muslim myself I was quite shocked when i heard about it. I think it's best left as a musuem. It may cause unhappiness among the non-muslims I feel?
Hi :) thank you so much for this question, I really hope I can do it justice!
In brief - the building has quite the history (the magic of Istanbul and her people) but really this debate has very little do with that history. The conversations we’re seeing that are focusing on when it was a church, when it was a mosque, how the deed was signed, blah blah blah - they are simplistic and they are distracting.
The Republic of Turkey was and is dependent on an incredibly violent national identity. This is as true for the secular old guard Kemalists as it is for the religious Turks. They have a common “enemy” in the non-Turk because political figures for several centuries have carefully constructed an “us-versus-them” narrative that constantly proclaims that the Turkish state and the Turkish identity are at risk and those pesky minorities are to blame. If you are familiar with American politics there are some interesting parallels with that sort of discourse! The construction of the Republic of Turkey and the national identity of Turkey would not have been possible without violence, genocide, and Turkification. Understanding the Turkish state and the symbolism of this gesture means understanding the violence and discrimination of Armenian, Assyrian, Kurdish, Jewish, Laz, Greek, and even Arab people which occurred for centuries and is occurring to this very day. This sort of information is noticeably absent from Turkish sources (as well as any works by historians and authors that have been paid by the Turkish state - and how gross is it that a country has to literally fund propaganda textbooks?! If you’d like a list of these authors I can provide one.)
“With the foundation of the Republic, the “state” itself has written a history, or perhaps, to put it more accurately, has invented a history, and drawn red lines around it.”
That’s a quote from the book “1915: Armenian Genocide” written by Hasan Cemal who is the grandson of Cemal Paşa, one of the men who planned and executed the Armenian genocide. This book is not a study of the past, rather it is the personal journey of Hasan Cemal as he sought to learn about and understand the plight of Armenians in modern-day Turkey. I highly recommend it!
Understanding the symbolism of this move requires an understanding of the history and the present-day plight of minorities in Turkey (some recommended reads: Trauma and Resilience: Armenians in Turkey - Hidden, not hidden, and no longer hidden by Raffi Bedrosyan, In the Ruins: The 1909 Massacres of Armenians in Adana, Turkey by Zabel Yesayan, Two Close Peoples Two Distant Neighbours by Hrant Dink or any articles by Hrant Dink, anything by Taner Akçam, My Grandmother: A Memoir by Fethiye Çetin, and fiction books about the Armenian genocide like The Sandcastle Girls by Chris Bohjalian and Orhan’s Inheritance by Aline Ohanesian!) I know that these are all books, and some of them quite long, but I wanted to mention them. There are lots of great articles out on the web, too!
Many are now arguing that this ruling won’t change much - visitors will still be allowed in the Hagia Sophia and thus it will still be public. This argument is so simplistic and demonstrates no understanding of the history of Turkification and erasure of minorities in Turkey. I myself have stumbled upon Greek churches in Turkey (mostly in and around the provinces of İzmir and Balıkesir) that were either in complete disarray or had been converted into completely random things (one was a museum for children’s toys). Arguments that this happens to Muslim communities in other parts of the world does NOT negate the fact that the treatment of Christians and other minorities in Turkey is wrong and amounts to a humanitarian crisis. On a wider scale, Turkey has a long history of destroying or repurposing the structures of ethnic and religious minorities and erasing their contributions to history, culture, art, cuisine, literature, etc. This is a continuation of the massacres and genocides of people that are indigenous to these lands. Many parallels could be made here... the erasure of Palestinian heritage and culture perpetuates their suffering, the forced assimilation and cultural erasure of Indigenous peoples in North America perpetuates their suffering. The Turkish Republic relies on the continued erasure of its minorities (example: for decades it denied the existence of Kurdish people, referring to them as “mountain Turks” with funny accents... meanwhile it was illegal to speak Kurdish or engage in Kurdish cultural practices and many Kurds faced incredibly violent persecution simply for existing). The erasure of minorities is not unique to Turkey, but it is the heart of the issue when we talk about the Hagia Sophia’s conversion to a mosque.
Some things I would recommend reading up on if you’d like to learn more about the topic of cultural erasure and perpetuation of Turkish hegemony in Turkey:
-the Armenian city of Ani
-the burning of Smyrna
-Turkey’s incursion into Northern Syria (which has disproportionately impacted Kurds and Christians)
-the Turkish government’s moves to impede cross-cultural dialogue between Armenians and Turks, even kicking a delegation of Armenians out of the country illegally (happened in Kars in the early 2000s, mentioned in the Hasan Cemal book)
This is a pretty decent article that touches on the topic: https://foreignpolicy.com/2020/07/01/hagia-sophia-erdogan-erase-turkeys-christian-past/
The Hagia Sophia is a wonder of the world. Museum status brought everyone together to admire the structure just as she is. It is a source of contention in its present-day use as a place of worship, but it is a shared treasure when it is a museum that belongs to humanity. Cheesy lol I know, but both Turkey and the world need more places that can bring people together like the Hagia Sophia has as a museum!
I feel like I’m all over the place lol here but I should also mention that not only does Turkey engage in the erasure of ethnic and religious minorities, it openly celebrates the violence perpetrated against these people. There are streets, schools, and parks named after the engineers of the Armenian genocide. Can you imagine a school in Germany named “Adolf Hitler Elementary School”? Reconciliation will not become a reality until the suffering of ethnic and religious minorities in Turkey is recognized and their pain is acknowledged.
In his analysis titled “Nowruz, Kemalism and Religion” (Taraf, March 21, 2012), Ahmet Altan pointed out that even though in theory it is not possible for the religion of Islam to converge with nationalism, there was a shared nationalist and statist mentality between Kemalists and religious Muslims in Turkey: “The greatest and most horrific victory of Kemalism was to be able to inject the poison of nationalism to the veins of religious people.
This is from Şahin Alpay’s article “Where are the roots of Islamist Kemalism?” which explores the construction of Turkish national identity and how it exists despite the cognitive dissonance of religious Turks.
Here is an article which talks about the Islamic Society of North America’s condemnation of the move to convert the Hagia Sophia into a mosque: https://greekcitytimes.com/2020/07/14/islamic-society-of-north-america-condemns-turkeys-conversion-of-hagia-sophia/
Also, the debate over the conversion of the Hagia Sophia into a mosque has been going on for years! Funny enough, it tends to resurface when there are pressing sociopolitical issues that Turkish politicians don’t want to talk about (a failing economy...... the government’s poor response to COVID-19..... take your pick lol) or an election is coming up. It’s truly a disservice to Turkish people to reignite the fires of this debate now. Turkish people of all religious and political affiliations are losing their jobs and struggling to put food on the table - the storm that Hagia Sophia has created is very conveniently masking that.
Some articles about the current economic crisis:
https://ahvalnews.com/turkey-debt/turkish-economy-headed-towards-further-crisis-under-unorthodox-management
https://www.al-monitor.com/pulse/originals/2020/07/turkey-foreign-investors-flee-ankaras-isolation-grows.html
I want to end this on a better note - I love Turkey and I believe in Turkey. I know that reconciliation is possible and that dialogue can lead to a better Turkey for everyone.
20 notes
·
View notes
Text
NURİYE NUR AKKAN DEFNEDİLDİ
NURİYE NUR AKKAN DEFNEDİLDİ
Eskicami- Ortacami Mahallesi sakinlerinden Mehmet Akkan’ın eşi Yaşar Akkan, Sıla Akkan ve Ece Soysal’ın annesi Yaşar ve Fethiye Yüzügüleç’in kızı Nuriye Nur AKKAN vefat etti. Cenazesi bugün ikindi namazından sonra Çiftlikönü Caminden kaldırılarak, Yeni Şehir Mezarlığına defnedildi. Cenazeye S.paşa Bel. Başk. Yrd. Hüseyin Uzunlar, Ak parti S.paşa ilçe başkanı Sezai Çetin ve ilçe yön. kur. üyeleri,…
View On WordPress
0 notes
Text
DENİZLİSPOR BAŞKANI ALİ ÇETİN'İN YARGILANDIĞI DAVA DEVAM EDİYOR
DENİZLİSPOR BAŞKANI ALİ ÇETİN’İN YARGILANDIĞI DAVA DEVAM EDİYOR
Muğla’nın Fethiye ilçesinde Denizlispor Kulübü Başkanı Ali Çetin ile balık halindeki bir restoranın görevlileri arasında 14 Ağustos 2019’da yaşanan “rezervasyon” tartışması ile ilgili davaya devam edildi. Denizlispor Başkanı Çetin ise duruşmaya katılmadı. Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığınca Denizlispor Başkanı Ali Çetin hakkında “Görevi yaptırmamak için direnme”, “Kamu görevlisine hakaret”,…
View On WordPress
0 notes
Text
Dava görülmeye devam edildi
Dava görülmeye devam edildi
Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığınca Denizlispor Başkanı Ali Çetin hakkında “Görevi yaptırmamak için direnme”, “Kamu görevlisine hakaret”, “Kamu malına zarar verme”, eşi Sevil ile oğulları Evrim ile Nuri Çetin hakkında ise “Kamu görevlisine hakaret”, “Görevi yaptırmamak için direnme”, polisler hakkında “Kamu görevi nedeniyle kasten yaralama” suçlamalarından hazırlanan iddianame kabul edilmişti.…
View On WordPress
0 notes
Note
Hi! Do you know anything about Islamized armenians in turkey? I wondered.
If you are interested in learning more about Islamized and/or “crypto-”/hidden Armenians, you should try to get your hands on books in the series [City’s] Armenians Speak ([Şehrin] Ermenileri Konuşuyor) published by the Hrant Dink Foundation in Turkish and English; you’ll find some excerpts from the Ankara and Diyarbakır editions (in English) here and here.
My Grandmother (Anneannem) by Fethiye Çetin has become something of a classic; the way I’ve heard it described, Çetin’s memoir initiated (or at least contributed to) a national conversation about “lost Armenians” (“remnants of the sword,” as they are often called).
Please also see the following article from Al-Monitor: “Grew up Kurdish, forced to be Turkish, now called Armenian” about identity and racism in Turkey.
If I think of anything else, I will add to this post!
43 notes
·
View notes
Photo
"The Armenian Genocide unofficially began with the arrest of 250 Armenian intellectuals by Turkish officials on April 24, 1915. Over the next several years a series of systematic deportations and mass executions along with intentional starvation would cause the deaths of more than 1 million Armenians."
Further Reading
For more information on the Armenian Genocide denial and memory, check out:
Killing Orders: Talat Pasha’s Telegrams and the Armenian Genocide, by Taner Akçam. This new book by acclaimed Turkish historian offers a fresh new take on documents showing criminal intent on the part of the Turkish rulers during the Genocide and refutes contemporary denial of the Armenian Genocide through primary sources and meticulous research.
Denial of Violence: Ottoman Past, Turkish Present, and Collective Violence Against the Armenians, 1789-2009, by Fatma Müge Göçek. University of Michigan sociologist Fatma Müge Göçek tackles the Armenian Genocide and its denial in this groundbreaking study of original Turkish sources by tracing the emergence of the official Turkish narrative from its origins to its present-day form.
“Professional Ethics and the Denial of Armenian Genocide,” by Roger W. Smith, Eric Markusen, and Robert Jay Lifton. In this article published in the Journal of Holocaust and Genocide studies, a trio of American genocide scholars unveil the secret correspondence between former Princeton University historian Heath Lowry and the Turkish Ambassador to the United States wherein Prof. Lowry offers to ghost-write a letter on behalf of the Turkish ambassador to Robert Jay Lifton and protest latter’s inclusion of the Armenian Genocide in his book on Nazi doctors. It tackles the broader issue of professional ethics and genocide denial in the academia.
My Grandmother: An Armenian-Turkish Memoir, by Fethiye Çetin. This book by Turkish human rights activist and prominent lawyer Fethiye Çetin details her discovery of her Armenian roots, which had been an elaborate and decades-long family secret.
8K notes
·
View notes
Photo
Dün akşam yaptığımız antrenmanda oyuncularımızdan @alican.oz.750 ‘ün doğum gününü kutladık. Doğum günü pastamızı ikram eden Yöneticimiz Ramazan Korkmaz’a, Antremanımıza katılarak yanımızda olan Bursa’nın sevilen abilerinden ASIM ÇAKIR’a, Yenikent Spor Kulübü Başkanı HASAN BULUT’a, Arabayatağıspor Kulübü 2.Başkanı MEHMET GÜLEÇ’e, Amatör Camia’nın kralı olan Menejer CÜNEYT DALKILIÇ’a, 1947 Çekirge İdman Yurdu Antrenörü CÜNEYT ÇETİN ve Ekibine, Futbolcu arkadaşlarımızın Velilerine teşekkür ederiz. #bizbüyükbiraileyiz #ÇağlayanSporKulübü 💚🤍 (Fethiye Spor Tesisleri) https://www.instagram.com/p/CE9rMh0F-Cd3IrTMpvsXZKTvz3nFvy77w2jisE0/?igshid=npt1k5ehp0xp
0 notes
Photo
Dün akşam yaptığımız antrenmanda oyuncularımızdan @alican.oz.750 ‘ün doğum gününü kutladık. Doğum günü pastamızı ikram eden Yöneticimiz Ramazan Korkmaz’a, Antremanımıza katılarak yanımızda olan Bursa’nın sevilen abilerinden ASIM ÇAKIR’a, Yenikent Spor Kulübü Başkanı HASAN BULUT’a, Arabayatağıspor Kulübü 2.Başkanı MEHMET GÜLEÇ’e, Amatör Camia’nın kralı olan Menejer CÜNEYT DALKILIÇ’a, 1947 Çekirge İdman Yurdu Antrenörü CÜNEYT ÇETİN ve Ekibine, Futbolcu arkadaşlarımızın Velilerine teşekkür ederiz. #bizbüyükbiraileyiz #ÇağlayanSporKulübü 💚🤍 (Fethiye Spor Tesisleri) https://www.instagram.com/p/CE9qYi4g61f/?igshid=16bl3ut99wjdy
0 notes
Photo
New Post has been published on http://massispost.com/2017/04/author-human-rights-lawyer-fethiye-cetin-speak-fresno-state-echo-silence/
Author, Human-Rights Lawyer Fethiye Çetin to Speak at Fresno State on “Echo of Silence”
FRESNO — Author and human-rights lawyer Fethiye Çetin (Istanbul, Turkey), will speak on “ Echo of Silence ” at 7:30PM on Wednesday, April 26, at the Berberian Social Hall of St. Paul Armenian Church, 3767 N. First Street, in Fresno. The lecture is being held as part of the commemorative act...
1 note
·
View note
Text
2020 Dünya Hava Oyunları Türkiye’de yapılacak http://ift.tt/2GhLdKv
2020 Dünya Hava Oyunları’nın Türkiye’de yapılmasına ilişkin protokol, THK Başkanı Atılgan ile FAI Başkanı Brink tarafından imzalandı.
THK Başkanı Atılgan “2020 Dünya Hava Oyunlarının ülkemizde yapılması, Türkiye’nin tanıtımı, turizm ve hava sporlarının gelişimi açısından büyük faydalar sağlayacak. Atatürk’ün THK’yı kurarken söylediği ‘İstikbal Göklerdedir’ sözü, Dünya Hava Olimpiyatları’nın sloganı olarak kullanılacak” dedi.
FAI Başkanı Brink: “Türkiye’deki oyunları özel kılacak nokta, farklı lokasyonlarda düzenlenecek olmasıdır”dedi.
Türk Hava Kurumu (THK) Başkanı Kürşat Atılgan ile Uluslararası Havacılık Federasyonu (FAI) Başkanı Frits Brink tarafından 2020 Dünya Hava Oyunları’nın Türkiye’de yapılmasına ilişkin protokol imzalandı.
Atılgan, İsviçre’nin Lozan şehrinde Olimpiyat Evi’nde düzenlenen imza töreninde yaptığı konuşmada, Dünya Hava Oyunları‘nın Türkiye’de yapılmasına ilişkin FAI üyesi bazı ülkelerin Türkiye’ye yönelik olumsuz tavırları dolayısıyla adaylık konusunda tereddüt yaşadıklarını dile getirerek, FAI yöneticilerinin desteğiyle söz konusu resmi başvurunun 2017 yılı Eylül ayında gerçekleştirildiğini ifade etti.
Türkiye’de terör dolayısıyla güvenlik kaygılarının öne sürülmesi üzerine FAI yönetimi ve spor komisyonlarının temsilcilerini Türkiye’ye davet ederek, hem Türkiye’yi hem de THK‘yı görmelerini istediklerini anlatan Atılgan, şöyle devam etti:
“Türkiye hakkında yurt dışında konuşanların çoğu ülkemizi görmeden konuşuyor. Türkiye’yi gördükten sonra fikirleri değişiyor. Bizim en aleyhimizde olanlar bile ülkemize gelip, THK’nın altyapısını, çalışanlarını ve gönüllülerimizi gördükten sonra Dünya Hava Oyunları’nın yapılacağı en iyi ülkenin Türkiye olacağına karar verdiler. Yönetim Kurulu da oybirliği ile 5-6 aylık çetin mücadeleden sonra oyunların Türkiye’de yapılmasına karar verdi. Coğrafyanın da çok büyük etkisi var. THK’nın da çok büyük etkisi var. Afrika’nın, Asya’nın Avrupa’nın hava sporlarına gönül veren sporcularının çoğunun kesişme noktası Türkiye. Her coğrafyadan sporcuların, ulaşabilceği bir yer.”
Türkiye’nin Dünya Hava Oyunları‘nın hem rahat hem de ekonomik yapılabileceği bir yer olduğunu vurgulayan Atılgan, THK’nın gayretleri ve geçmişinin, FAI yetkililerine büyük bir itibar telkin ettiğini söyledi.
Dünya Hava Oyunları’nın 1997’de ilk defa THK organizasyonuyla Türkiye’de yapıldığı ifade eden Atılgan, “Beşincisini de THK yapacak. 1997’de yapılandan çok daha iyi yapmak için FAI ile THK yönetimi ve çalışanlarıyla ülkemize yaraşır şekilde bunu başaracağız.” diye konuştu.
Oyunların, Türkiye’de yapılmasına ilişkin karar sürecinin kolay geçmediğini belirten Atılgan, “Son iki ay Amerikalılarla son ikiye kaldık. Bunu Türkiye’ye döndürmek için epeyce bir mücadele verdik. FAI yönetici ve komisyonlarının Türkiye’ye getirilip, açık bir şekilde Türkiye’yi gösterdikten sonra ipi göğüsledik.” değerlendirmesinde bulundu.
Atılgan, oyunların Eskişehir, Antalya, İzmir, Ankara, Fethiye ve Denizli’de yapılacağını bildirdi.
– “Altyapı büyük oranda hazır”
Atılgan, 1905 yılında kurulan FAI’ye, 1929’da üye olan THK’nın Türkiye’nin yetkili tek hava sporları federasyonu olduğuna işaret ederek, 2020’de yapılacak Dünya Hava Oyunları sürecine altyapının büyük oranda hazır olduğunu ancak bakanlıklarla ilişkiler, tanıtımlar, yayın haklarının ihale edilmesi, yarışmaların yapılması gibi o günden bugüne gelişen bazı disiplinlerin altyapı ihtiyaçlarına ilişkin takvim ve yol haritasının çıkarılacağını söyledi.
Oyunlara 2,5 yıldan fazla bir süre olduğunu ve bu sürenin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Atılgan, FAI yetkilileriyle birlikte ulusal ve uluslararası sponsorlarla yapılacak görüşmelerin ardından Dünya Hava Oyunları’nın adına yakışır bir şekilde gerçekleştirilmesinin hedeflendiği kaydetti.
– “Slogan: İstikbal Göklerdedir, olacak”
FAI’ye 110 ülkenin üye olduğunu dile getiren Atılgan, 100 ülkeden sporcuların katılımının beklendiğini söyledi. Atılgan, turizmin kapandığı 20 Eylül-5 Ekim arasında yapılması planlanan oyunların, Türk ekonomisine büyük katı sağlayacağını bildirdi.
Drone gibi yeni bir takım disiplinlerin, oyunların ardından Türk ekonomisine katkı sağlamasını beklediklerini anlatan Atılgan, “Dronelerin dünyadaki otoritesi FAI, Türkiye’de ise dronelerin otoritesi THK olacak. Drone yarışmasının çok ilgi çekmesini bekliyoruz. Teknolojisi çok hızlı gelişen drone konusunda THK Üniversitesi tarafından bir takım yatırımlar yapılacak. 1997’de yamaç paraşütü ve balon gibi etkinlikleri turizme kazandırdık. Bunların ekonomik değeri 100 milyon dolarlarla ölçülüyor.” dedi.
Atılgan, 2020’deki en önemli gelişmenin drone alanında olacağını anlatarak, paraşüt yarışmalarının yapıldığı rüzgar tünellerinin de Türkiye’deki Alışveriş merkezlerinde yaygınlaşmasının beklendiğini kaydetti.
Atılgan, Atatürk’ün THK’yı kurarken söylediği “İstikbal Göklerdedir” sözünün Dünya Hava Oyunları’nın sloganı olarak kullanılacağını sözlerine ekledi.
– “Adaylar arasında Türkiye açık ara öndeydi”
FAI Başkanı Brink de Dünya Hava Oyunları’nın 2020 yılında eylül ayında Türkiye’de düzenleneceğini belirterek, oyunların düzenlenmesinde aday olan ülkeler arasında Türkiye’nin açık ara önde olduğunu anlattı.
Türkiye’nin 2020 oyunlarını şimdiye kadar düzenlenen oyunların en iyisini yapmak için elinden geleni yapacağına olan inancını dile getiren Brink, Türkiye’deki oyunların, Başkent Ankara ve turistik destinasyonu olan Antalya dahil simgesel olarak birçok noktada gerçekleştirileceğini dile söyledi.
Türkiye’deki oyunları özel kılacak noktanın, farklı lokasyonlarda düzenlenecek olması olduğunu vurgulayan Brink, geçen sene oyunların düzenleneceği yerleri gezdiğini ve çok beğendiğini ifade etti.
Brink, Asya, Afrika ve Avrupa ülkelerinin ortasında bulunması dolayısıyla katılımın yüksek olmasını beklediklerini kaydetti.
Atılgan; ‘FAI’ye üye ülkelerin veri tabanına kayıtlı 2 buçuk milyondan fazla hava sporları liisanslı sporcu var. Orta ve üst gelir gurubuna sahip bu sporcular için Türkiye olağanüstü pıtansiyele sahip. 2020 Hava Oyunlarının amaçlarından biri, bu kitleyi ülkemize çekmek olacaktır’ dedi.
Türkiye’nin Bern Büyükelçisi İlhan Saygılı ise 2020 Dünya Hava Oyunları’nın Türkiye’de düzenlenecek olmasının bir başarı hikayesi olduğunu belirterek, kendilerinin de bu başarı hikayesini duyurmaya çalışacaklarını söyledi.
Konuşmaların ardından Atılgan ile Brink, 2020 Dünya Hava Oyunları‘nın Türkiye yapılmasına ilişkin protokolü imzaladı.
Kaynak:THK
youtube
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2obceYP via IFTTT
0 notes
Text
Kars rehberi
Güneşin yine tepeden bizleri selamladığı güzel bir yaz gününden daha hepinize selam olsun değerli okuyucular. Bugün sizlere Anadolu’nun karmaşık kültürel yapısının sebeplerinden bahsederek bu bölgenin dünya coğrafyası açısından önemine değinmek arzusundayım. Eğer ki vaktiniz varsa bu yazıdan sonra Fethiye camisi yazımızı da okursanız gerçekten mutlu olurum. Hepinizin de bildiği üzere Anadolu tarih açısından baktığımızda her daim birçok topluluğun sahip olmak istediği üzerinde oldukça çetin savaşların yaşandığı bir bölgedir. Bunun zanlımca ana sebebi Anadolu’nun 2 kıtayı yani Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan bir köprü görevi görmesiyle beraber aynı zamanda zengin yeraltı kaynaklarıdır.
Her ne kadar günümüzde bundan pek bahsedilmese de Anadolu’nun zengin yer altı kaynaklarına sahip olduğu çeşitli bilim insanlarınca bilinmekte ve önümüze sunulmaktadır. Eğer bu konuyu merak edenleriniz varsa ufak bir araştırmayla buna ulaşabilirler. Ana konumuza değinmeden önce özellikle değinmek istediğim bir husus vardır. Eğer ki bir gün Doğu Anadolu Bölgesi’ne veya Kars, Erzurum, Erzincan, Ankara, gibi istikametlere yolunuz düşerse değinmek istediğim bir konu vardır. Bu bahsettiğim şehir veya bölgeye yolunuz düşerse yanınızda bir rehber bulundurmanızı şiddetle tavsiye ederim. Bunun sebebi tarih boyunca birçok kültür tarafından sayısız kez zapt edilmiş olan bu bölgelerin idari manada birçok kez el değiştirmesinden sebeptir ki bölgenin mimari ve şehir planlaması açısından tam bir çorba haline geldiğini söylesek abartmış olmayız herhalde. Bu yüzden bir rehber sayesinde hem temel gereksinimlerinizi karşılamak için fazla vakit harcamayacak hem de bölgenin tarihsel önemini birinci elden anlatan bir kişiye sahip olacaksınız. Eğer rehber olarak nereyle veya kiminle iletişime geçeceğiniz konusunda bilginiz yoksa, sizlere Bilal Çağatay Erentürk’ü tavsiye ederim. Kendisi tecrübeli bir rehber olmasıyla beraber aynı zamanda yazardır. Kendisine ulaşabilmek için bu telefon hattından yaralanabileceğiniz gibi kendisine ait olan web sayfasından da iletişime geçebilirsiniz. 0533 517 98 59 Ek olarak internetteki diğer platformlarda rehberimizle Kars rehberi gibi başlıklarda karşılaşabilirsiniz. Bölge 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türklere bir yurt olarak kapılarını açmıştır adeta. Yavaş yavaş bölgeye yerleşen Türkler öncelikle Anadolu Selçuklu isimli bir devlet kurmalarına karşın devletin zamanla zayıflayıp yıkılmasından sonra yerine Osmanlı Beyliği isimli yeni bir devlet kurularak zamanla bir İmparatorluk haline getirilmiştir. Her neresinden bakarsak bakalım Anadolu her yeriyle bir Türk yurdudur tartışmasız ki zanlımca her Türk Vatandaşı ömrünün sonunu görmeden evvel güzel ülkemizi gezip görme fırsatına erişmelidir. İyi günler dilerim.
0 notes
Text
Hrant Dink Vakfı'na tehdit mesajı gönderen ikinci şüpheli de yakalandı
Hrant Dink Vakfı avukatlarından Fethiye Çetin, vakfa yönelik ölüm tehditlerine ilişkin Bianet’e konumuş, vakfa dün gece (31 Mayıs) bir tehdit mesajı daha geldiğini söyleyerek saldırı ve mesajların son dönemde arttığını ifade etmişti.
İstanbul başsavcılığı, ikinci tehdit mesajı üzerine soruşturma başlattı. Şüpheli E.B. İstanbul’da yakalanarak emniyete götürüldü. Şüphelinin bir dönem Amerika’da…
View On WordPress
0 notes