#farkındalık ve homeopati
Explore tagged Tumblr posts
Text
Farkındalık ve Homeopati
Burada ve şimdi olmanın zorluğu…Batı dünyasında moleküler biyolog Jon Kabat-Zinn, farkındalık uygulamasının öncüsü olarak kabul edilir. 1970’lerde geliştirdiği Mindfulness Temelli Stres Azaltma (MBSR) yöntemi ile mindfulness meditasyonunu ülkemizde sosyal olarak kabul edilebilir hale getirdi. En son ne zaman bilinçli olarak içtiğiniz bir fincan çayın veya kahvenin, ormanda yürüyüş yapmanın ya da…
View On WordPress
#farkındalık#farkındalık ve homeopati#homeopatiturkiye#homeopatritakaya#organon#ritakaya#samuelhahnemann
0 notes
Text
DYNAMİS
Hastalık ve sağlık kavramı pek çok disiplinler tarafından irdeleniyor.
Bu kavramlar, Homeopati ve Yoga Terapi disiplinleri ile birlikte ele alındığında merkeze alınan konu genellikle “yaşam enerjisi-dynamis-prana” kavramı oluyor. Bu kavramı, iki disiplin üzerinden araştırdığımda aynı yolu kullandıklarını gördüm. Etkileme mekanizmaları farklı olsa bile etki alanları aynıydı.
Bedenimiz belli bir çalışma yükünü kaldırabilir. Çalışmak kadar dinlenmek de hakkımız diye düşünüyorum. Ancak çalışma adı altında zihnin durdurulamaz h��zına ayak uyduran yaşam tarzlarımız her birimizi, bedenimizin kaldıramayacağı kadar yüke maruz bırakıyor. Çok çalışmak beraberinde, ihtiyacımızdan fazla ve hızlı tüketmeyi de (bilgi, yemek, alışveriş vs) getiriyor. İşimizde başarı ve profesyonelleşme adı altında bedenimize, hislerimize, duyum ve duygularımıza karşı git gide daha fazla biliçsizleşip, duyarsızlaşmaya başlıyoruz.
Öyleyse soruyorum, bedenimiz tüm bunlara tahammül edebilir mi? Bence hayır. Tüm bunların altında ezilen beden hastalanmaya mahkum kalıyor.
Hastalık doğal bir şey değildir, o doğal olma halimizden çok uzaklara gittiğimizin sinyali olabilir ancak. Yaşam enerjimizin uyum ve denge içinde olduğu bir beden ve zihinde, hiç sebep olmaksızın huzurlu hissederiz. Oysa tüm dünyadaki sağlık sisteminin, hastalık üzerine kurulu olması ve tüm sistemin hasta ederek iyileştirmek adına para kazanması ne büyük bir ironidir.
Hastalık doğal bir şey değildir, o doğal olma halimizden çok uzaklara gittiğimizin sinyali olabilir ancak. Yaşam enerjimiz, uyum ve denge içinde olan bir beden ve zihinde, hiç sebep olmaksızın huzurlu hissettiren temel yaşam kaynağımız. Oysa tüm dünyadaki sağlık sisteminin, hastalık üzerine kurulu olması ne büyük bir ironidir.
Serdar Büyüközer’in “Yeni Başlayanlar için Homeopati” kitabının 16. Sayfasında şöyle yazıyor: “Çok eskiden Çin’de doktorlara kişi sağlıklı iken düzenli ödeme yapılır, hastalanınca ise ödeme yapılmazmış. Dolayısıyla bir doktorun çok kazanması ancak kendi bakımına verilmiş kişilerin sağlığını koruyabilmesi ile ve ömürlerini uzun tutabilmesi ile mümkünmüş. Şimdi ise doktorların kazanması bizim hastalanmamıza bağlı! Bu çok önemli çıkar çatışması nedeniyle kendi sağlığımızı koruma sorumluluğunu kendimiz almalıyız. Mevcut sistem hastalıktan para kazanmak üzerine kurulmuş. “Böyle bir sistem bizim sağlığımızı koruyabilir mi?” diye soruyorum.” Çok yerinde bir soru sormuş yazar. Genel olarak cevapların hayır yönünde geldiğine eminim. Zaten yazarımız S. Büyüközer’de “ bulduğumuz en uygun seçenekleri değerlendirerek yolumuza devam edelim” diye yazıyor.
Bizim Pranayı “yaşam enerjimizi” en verimli, uyumlu ve dengeli olarak kullanabileceğimiz seçenekler nelerdir diye düşünürken tüm felsefesi “Dynamis- yaşam gücü” üzerine kurulu Homeopati felsefesine bir göz atmak istiyorum.
“Homeopati felsefesine göre yaşam enerjisi:
(http://www.organon-homeopati-dernegi.org/dynamis/ sayfasından alıntıdır.)
Latince bir sözcük olan “dynamis”, “bolluk, zenginlik, güç, etki eden güç” anlamına gelmekte olup, ilk kez Dr. S. Hahnemann tarafından, yaşam enerjisini ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Geriye dönüp baktığımızda, yaşam enerjisinin en az beş bin yıldır tanımlanmış olduğunu, değişik kültürlerde farklı isimler aldığını görüyoruz. Örneğin Almanca’da ”dynamis”, Çin’de “chi”, Japonya’da “ki”, Hindistan’da “prana”, Sufizm’de “baraka” gibi. İlkçağın doğa filozofları da durmaksızın, yaşamın temel maddesini aramışlardır. Tüm yaradılış efsanelerinde yaşama bir öz bulma, onu tanımlama çabası vardır. Kadim kültürler, çağlar boyunca, bu soruya bir yanıt bulmaya çalışmışlardır. Yaşam enerjisi (dynamis), Homeopati’nin ana ekseninde yer alır. Organon’un 9- 10 ve 11. Paragraflarında şöyle anlatılır:
Paragraf 9; “Fiziksel bedeni yöneten hayat enerjisi (dynamis), sağlıklıyken, vücudun tüm parçalarını ve tüm işlevlerini, hayranlık uyandıran bir uyum içinde tutar. Böylece içimizdeki akıllı güç, bu sağlıklı ve hayat dolu aracı (vücudu), varoluşumuzun en yüksek amacına hizmet etmek için özgürce kullanabilir.”
Paragraf 10; “Fiziksel beden (organizma), hayat enerjisi olmadan hissedemez, faaliyet gösteremez ve varlığını koruyamaz. Sağlıkta ve hastalıkta, organizmayı canlı tutan bu manevi güç (yaşam enerjisi) sayesinde, tüm hislerin ve hayati fonksiyonların devam etmesi mümkün olur.”
Paragraf 11; “Kişi hastalandığında, aslında hastalanan, gözle görülemeyen ve bütün organizmaya yayılmış olan ve kendi kendine işleyen yaşam enerjisidir. Hastalıklar, yaşam enerjisinin zarar görmesinden başka bir şey değildir. Onun uyumlu akışının ve ahenginin, hayata düşman, ‘dinamik’ bir etkenle bozulması, organizmanın fiziksel, zihinsel ve duygusal işlevlerinde anormalliğe yol açar ki buna “hastalık” denir. Gözle görülemeyen bu enerji (yaşam enerjisi), yalnızca organizma üzerindeki etkileri aracılığıyla anlaşılabilir. Onun uyumu bozulduğunda, fiziksel, zihinsel ve duygusal işlevlerdeki patolojik belirtiler, yani hastalık semptomları ortaya çıkar ki bu semptomlar, kişiyi gözlemleyerek, şifalandırmayı bir sanat gibi uygulayan hekime, organizmanın kendisini ifade etmesinin tek yoludur.”
Görsel: http://www.naturalmedicinecentre.ie/homeopathy.asp
Homeopati’nin felsefe kitabı Organon’da ele alınan “yaşam gücü” ve sağlığın devam ettirilmesi kavramını öğrenirken, Hemşirelik eğitiminde aldığım “hastalık” kavramı üzerine odaklanmış tıp bilgimi unutmam gereken günleri hatırlıyorum tekrardan.
İşte “Yoga ve Yoga Terapi” kavramı da birbirini takip eden ve tam olarak da desteklediğini düşündüğüm bu dönemde tanıştığım yeni ve harika bilgiler içeriyordu. Aslında bana göre sağlığın korunması ve devam ettirilmesi için en doğal ve doğamıza uygun yöntemler bütününü içeriyor.
Yoga ve terapötik yoga uygulamaları Hatha yoga geleneğinden geliyor. Gary Kraftsow’un Yoga Terapi için bir kitabında ifade ettikleri diğer tüm Homeopati’de öğrendiğim (yaşam gücü-dynamis) bilgileri desteklediğini görüyorum;
“Bedenimizi medikal ya da alternatif bir yöntemle iyileştirebiliriz ama eğer derin kalıplarda bir dönüşüm olmazsa, aynı ya da benzer durumları yeniden yaratabiliriz.
Yoga Terapi, içimizde derinlerde yatan, kendimizi iyileştirme kaynaklarına ulaşma sanatıdır. İyileşmenin doğal bir süreç olduğuna inanan; tutumlarımızın ve davranışlarımızın, doğal süreci baskılayarak, sistemimizde -fiziksel, fizyolojik ve psikolojik- durumlar yarattığını fark eden bir inançtır.
Batı tıbbı (allopati) doktorlarının yönelimi hastalığı iyileştirmektir, Yoga Terapinin yönelimi ise, kişiyi iyileştirmektir. Yoga Terapide ilk ve en önemli olarak aradığımız şey, doğal süreci baskılayan, davranış ve hareketleri değiştirmektir. Yani zihni geliştirip, bizi hayat kalitemizi artıracak bir yola yöneltmesini sağlamaktır. Hatta kadim öğretilere göre Yoganın asıl amacı ruh halimizi etkilemektir.
Amacımız ilk olarak insanların kendilerini daha iyi hissetmeleri, hayatlarıyla ilgili netliğe kavuşmaları, hareketlerini önceliklendirebilmeleri, daha etkili olmaları ve -belki de en önemlisi- kendi içlerinde derinde yatan kaynakla iletişime geçmeleri konusunda onlara yardım etmektir. Bana öğretilen şudur;
“Zihni etkileyebildiğimiz zaman bütün sistemi de etkileyebiliriz ve bu etkileme ne kadar derin ise, her şey o oranda daha iyi olacaktır.” Çeviri: D. Yenice
Hem Homeopati hem de Yoga Terapinin temelinin, yaşam enerjisinin doğal akış ve uyumunu koruyarak, kişilerin yaşam tarzını esenlik seviyesinde tutma bilincine hizmet etmek olduğu aşikar.
En başta belirttiğim gibi bedenlerimizin içinde akan yaşam enerjisini yoracak şekilde kaldırabileceğimizden çok fazla çalışarak, üretimden ziyade tüketime hizmet ederek, şiddetli fiziksel veya duygusal travmalara maruz kalarak ve daha farklı birçok sebeple bozup, hastalık teşhisleri ve ilaçlarla dolu sözde sağlık sisteminin ağına düşmemiz an meselesi. Oysa yaşam ve düşünce tarzımızı, sağlığımızı en iyi devam ettirebileceğimiz şekilde seçerek denetleyip, dönüştürmeyi seçenlerden olabiliriz.
Yoga, bilindiği üzere sağlık halimizi ve doğal yaşam gücümüzü devam ettirebilmek için tasarlanmış en basit ve ucuz yollardan biridir. Yaşarken sağlıklı kalmak ve onu korumak üzerine yoğunlaşır tüm öğreti. Evde, iş yerinde, parkta her zaman her yerde uygulanabilir olması da öğrenilmesi de oldukça basit üstelik.
Ancak hastalık kavramı ve hasta insan sayısı böylesine yaygınlaşmış bir dünyada Yoganın da bu duruma ayak uydurabilmek için terapötik yaklaşımlar sunuyor olmasını fevkalade buluyorum.
Amacımız her zaman olduğu gibi yaşam enerjimizin akışının önündeki engelleri kaldırmak, üstelik bunu kişinin kendi beden ve zihnini kullanarak bu alanda olabildiğince farkındalık yaratıp, doğal bir dönüşüme alan açmaktır. Kadim bilgelerin yaptığı gibi doğayı izlemek ve takdir etmek, bize bu konuda her zaman yol gösterecektir. Çünkü doğa kendini nasıl iyileştireceğini daima bilir.
Bu yazıyı okuduktan sonra kendi iyileşme yolculuğunuzda nasıl bir seçim yapacağınızı eminim bir kez daha gözden geçireceksiniz.
Namaskar…
Fatma Nur Kayral 30.01.19
2 notes
·
View notes