#fakirane
Explore tagged Tumblr posts
jasmeetsufiana · 1 month ago
Video
youtube
Ki Puchhdio Haal Fakiran Da | Shiv Kumar Batalvi | Sufiana Jasmeet | Ep-238
0 notes
dhaliwalmanjit · 3 months ago
Video
youtube
Ki Puchhde O Haal Fakiran Da | Kuldeep Manak | Old Punjabi Songs | Punja...
0 notes
dhammirasulpur · 2 years ago
Text
Vaaj fakiran Di
0 notes
muhubbi · 4 years ago
Text
DUA
Euzubillahimineşşeytanirraciim
Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdulillahi Rabbi'l Alemiin.
Vesselatü ve Vesselamu Ala Seyyidina, Resulina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Ehli Beytina Muhammed..Amin.
Rabbim!
Bütün İzzet, Azamet, Vakar, Kemal sana aittir..
Sonra Resulüne aittir..Sonra İnananlara aittir..Amenna ve seddekna..
Rabbim!
Ramazan Ayı' nda yapmış olsuğumuz Kıraat,Namaz,Oruç, İtikaf, Tesbihat,Zekat , Fıtr ve İnfaklarımızı makbul, Cuma Günü ve Bin Aydan daha hayırlı Kadir Gecesi Lütf ve Bereketini Millet- i İslam' a Hayırlara vesile kılmanı ve Ramazan Bayram' ına ulaştırıp, Aziz İslam' ın Rahmani hakikat gölgesinde bütün insanlığın huzur, barış, emniyet,sağlık ve kardeşlik Selameti aramasına bir fırsat eylemeni Yüce Rahman Ve Rahim olan Cenabı Kudretinden, lutf-u ihsan ile senden niyaz ediyoruz...Bize lutf et, ikram et..ihsan et Rabbimiz..Amin
Rabbim!
Biz aciz, zalim kullarını affetmezsen hüsrana uğrayanlardan oluruz...Sen, Teksin..Eşin ve benzerin yoktur..Seni tesbih ile sena ederiz .Biz, nefsimize zulm edenlerden olduk..Sen, bizi nefsi hevamıza ve şeytana taptırma, saptırma..Bizi Kudretli Hıfz Himayen ile koru ve bizi bağışla..Amin
Rabbim!
Geçmişlerimizden imanla ölen; anne,baba,akraba, yakınlarımıza ve iman ehli olup, kimsesi olmayıp, dua bekleyen iman kardeşlerimize de rahmet, mağfiret, cennet eyle..Amin
Rabbim!
Bizleri, evlatlarımızı Hidayetten ayırma..Hidayette daim eyle.. Basiretimizi ziyade eyle..Fehm, Feraset, İlm ve irfan ile tefegguh/ derin algılamamızı ziyadesiyle, hayr ile lutf ile ihsan eyle..
Günümüzü, akibetimizi hayr eyle..Hayırlı ömürler ihsan eyle..Ruhumuzu iman-i yagin ile teslim ile meleklerin hoşluğu ve selamı ile emanetine al..Amin
Rabbim !
Mahşerde suallerimizi kolay eyleyip, cehennem azabından koru..Bizi A' rafta kalanlardan eyleme ve direk cennetine giren bahtiyar kullarından eyle..Bize hayr ile sonsuz cennetinde bize vadettiklerini bahşeyle..Amin
Rabbim!
Sen buyurdun ki " Rahmetim gazabımı geçmiştir" Buna güvenerek, dualarımızı fakirane, acizane sana ellerimizi açarak, dergahı izzetine arz ederiz.. Yüce, engin rahmetinle kabul eyle..Amin..
Sen, Rahman ve Rahimsin, Tevvabur' Rahimsin, Gafurur'r Rahimsin ve Senin her şeye gücün yeter..Amenna Ve Seddekna..
Rabbim!
Benim ve yazıyı okuyup, iştirak eden,amin diyen mümin kardeşlerimin de dualarını Dergah-ı İzzeti'nden kabul eyle..
Amin..Amin..Amin..
Veselamun alelmurseliin..Velhamdulillahi Rabbilalemiin...
Tumblr media
12 notes · View notes
kur-an-ve-risalei-nur · 5 years ago
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Lezzetler alemi var biliyormusunuz..
yani aldığımız tüm lezzetler bir yerden geliyor..
Lezzet hazinesi...
elma yersin aldığın lezzet o hazineden , çocuk seversin aldığın lezzet o hazineden .
baharı, dünyayı, gençliğini vs. severken ve onları kullanırken aldığın lezzet de aynı hazineden geliyor..
Bu sabah Kuran nurlarından burayı okurken bambaşka bir hayret ve bir sevinç kapladı yüreğimi..
Misal ; bir elma yedik, o an sadece dilimizde cüz'i bir lezzet oluştu,
Lâkinn o cüz'i lezzeti çoğaltmak , benim elimde..
Nasıl mı ,
Bize verilen, misal ;
bir elmanın, baharın, gençliğin vs. bana verilmiş, yollanmış, in'am edilmiş, bize ihsan ve ikram edilmiş olduğunu HİSSETMEKLE,
Sonra MÜN'İM'i ( nimeti göndereni) TANIMAKLA,
Verilen şeye ne kadar MUHTAÇ oluşumu düşünüp O'nun şefkatinin bize yönelmiş olduğunu,
ve bu vermelerin , yollamaların ardı arkası kesilmemesini gördüğüm DÜŞÜNDÜĞÜM dakika da,
nimetten BİN derece daha leziz MANEVİ bir LEZZET kapısı bize açılıyor..
Allah bizi bilip, bizim ihtiyacımızı görüp, bizi muhatap alarak bize ikram ve ihsanda bulunuyor.
Bu O'nun bizlere bir iltifatı, bir ikramıdır.
İşte bu İLTİFAT ve İKRAM o nimetin maddi lezzetinden daha hoş, daha büyük bir lezzettir.
Bu çok değerli muhteşem bir bilgi ve hakikat.
Düşünsenize elimizde kıymetini tam bilemediğimiz
veya lezzetini az gördüğümüz bir nimetin lezzetini arttırabiliriz..
çoğaltıp kıymetli oluşunu nefsimize farkettirebiliriz..
Kuru ekmek
veya fakirane tabir ettiğimiz evimiz ,
yok sandığımız hayatin lezzeti, bu bakış açısıyla katmerlenebilir..
Yalnız bu hazinenin kapısı bir ŞARTLA ( ANAHTARLA) açılabiliyor.
Oda ;
Elhamdülillah kelimesindeki HAMD ve ŞÜKÜR anahtarıyla.
😊uygulama şöyle ;
Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir İLTİFAT-I RAHMETİ HAMD ile düşünüp; lezzeti birden yüz derece yapabilirsiniz.
🌳elhamdülillahi alâkulli hâl. âmin 🌳
Hamd :“Bir ihsana karşı kalbin medih ve şükür duygularıyla dolması ve o ihsan sahibini tâzim etmesi”
Şükür ise daha hususi olarak bize yapılan ikramlara karşılık gelir.
Bu nedenle şükür kelimesi hamdin yerini tutamaz.
Hamd daha geniş ve şumüllü.
Bereketli Mutlu Akşamlar... 🌺
________________°🌺💞🌸°_________________
🎀
8 notes · View notes
travlsblog · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Tu puch mat haal Fakiran Da @Meerusingh💕 (at Chandigarh, India) https://www.instagram.com/p/Bw6ZXz3hkia/?igshid=egxadcke18ff
1 note · View note
pakdigestnovels · 4 years ago
Link
https://www.pakdigestnovels.com/2020/12/tu-poch-na-haal-fakiran-da-complete.html Tu Poch Na Haal Fakiran Da (Complete Novel) By Areej Shah
0 notes
iozgezici · 5 years ago
Text
Bez Bebekler
Hava alanının dış hatlar bölümünde, yolcu bekleme salonunun bir köşesinde otururken gördüm onu. Önce pek önemsemedim. Ama zaman geçtikçe daha bir gözüm takıldı. Pejmurde kıyafetli, dalgalı sarı saçlı, sekiz on yaşlarında küçük bir kız çocuğu... Üzerindeki elbiseler nerede ise dökülecek gibi duruyordu. Sanki eski bir masal kitabının içerisinden çıkıp gelmişti buraya. Sıra dışı kıyafetleri ve tavırlarıyla hemen dikkat çekiyordu. Hava, çok soğuk olmasına rağmen, onun iniş panosuna diktiği gözlerindeki sıcaklığı silemiyordu...Bir süre sonra küçük kızın yalnız olmadığını anladım. Elli beş, altmış yaşlarında genç kızınki kadar eski giysiler içerisinde ve ayakta zor duran bir adam vardı yanında. Sert yüz hatları, mavi gözlerinin derinliğinde eriyip giden yorgun bir adam. Onu fark etmiş olmam, hiç rahatsız etmedi yaşlı adamı. O da benim gibi uzaktan küçük kızı izliyordu. Belli ki salonda sessizce dolaşmasına izin vermişti. Fakat bu yaşlı adam küçük kıza hiç benzemiyordu. Babası olamazdı, belki üvey babası veya uzak bir akrabası olabilirdi. Neyi beklediklerini, neden beklediklerini merak etmiştim. Ona daha yakın bir bankın üzerine oturup izlemeye koyuldum. Arada bir de beklediğim uçağın piste inip inmediğini panodan kontrol ediyordum. Eski bir arkadaşım gelecekti İstanbul'a yıllar önce aynı mahallede doğup büyüdüğüm bir arkadaşım. O zamanla okulda gösterdiği başarıyı dış ülkelere taşıyan bir doktor olmuştu. Şimdi Avrupa'nın bir çok ülkesinde görev yapıyordu ama öyle burnu büyük bir insan değildi, hele hele kızını bir trafik kazasında kaybettiğinden bu yana oldukça hassaslaşmıştı. Kızı dedim de; bu küçük kız ne kadar da benziyordu Turan'ın kızına. O güzelim kızın adı Ece'ydi bu kızın adı ne acaba?.. Sorsam mı?..Boş ver... Ne de olsa beni pek ilgilendirmez.Zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Uçak iki saat rötar yapacak demişlerdi ama hemen hemen üç saat oldu hâlâ görünürde yoktu. Salondaki insanlar huzursuzlanmaya başlamıştı. Bende beklemeden nefret eden bir insandım, acıkmıştım da. Üst kattaki cafe'ye kadar gidip sıcak bir şeyler almayı düşündüm. Üst kata çıkan yürüyen merdivenlerin başına geldiğimde; küçük kızı merdivenin başında gördüm. Etrafında gelip geçen insanlara aldırmadan çevreyi izliyordu küçük kız. Biraz heyecanlı olduğu kırmızı yanaklarından hemen anlaşılıyordu. Kendisiyle ilgilenmiyormuş gibi yaparak, üst kata çıktım. Cafe'den hem küçük kıza hemde yaşlı adama bir şeyler alarak bekleme salonuna yöneldim.Küçük kız hâlâ merdivenin başında gelip geçenleri izliyordu. Yanına yaklaştığımda, yumuşak bir ses tonuyla; “Merhaba, küçük hanım!, salonun bu bölümü biraz soğuk üşümüyor musun?.. Küçük kız o simsiyah parlak gözlerini bana yönelterek; “Hayır amca üşümüyorum.”dedi. Küçük kızın bana samimi bir şekilde cevap vermesi beni rahatlatmıştı. “İstersen gel salona dönelim” dedim. Küçük kız hafifçe başını sallayıp benimle birlikte, salona doğru yürümeye başladı. Salondaki kalabalıktan sıyrılıp, yaşlı adama doğru yaklaştığımızda yaşlı adam da bize doğru yürümeye başladı. Yanımıza ulaştığında mavi gözlerinin içindeki şüpheci bakışı yakalamıştım. Konuşmasına fırsat vermeden; “Özür dilerim, ismim Erol. Küçük hanımı merdivenlerin başında görünce size getirmek istedim. Ne de olsa az sonra bir kargaşa olabilir, çünkü bakın iniş panosuna bir kaç uçağın indiği yazıyor.” Yaşlı adam bir çırpıda söylediklerimi anlamaya çalışıyordu ki; “Ne kadar sıkıcı değil mi, hem ben çok acıktım, siz de acıkmış olabilirsiniz. Bunlar sizin için aldım.” dedim.Yaşlı adam elimdeki pakete göz ucuyla baktıktan sonra bana dönerek; “Hiç gereği yoktu beyefendi. Zahmet etmişsiniz, fakat neden bizimle ilgileniyorsunuz? Yaşlı adamın söyledikleri beynimin içini kemirdi sandım. Belki de doğru söylüyordu, neden bunca insan onlarla ilgilenmiyordu da bir tek ben onlarla ilgileniyordum. Bir cevap vermem gerekiyordu; “Özür dilerim, doğrusu sizi tanımıyorum ama küçük kızı sanki yıllardır tanıyorum. Çünkü onu ilk gördüğümde böyle olduğunu zannettim. Nedenine gelince de; şu an yurt dışından beklediğim Turan isimli arkadaşımın kızına öyle çok benziyor ki bir an ona kanım kaynadı. Ben de size sormadan acıkmış olabileceğinizi düşünerek, bir şeyler aldım. Kabul ederseniz beni sevindirirsiniz. Yoksa sizi rahatsız etmek gibi bir niyetim yok efendim” diyebildim. Yaşlı adamın bakışlarının yumuşadığını hissettim. Bana dönerek; “Yok be delikanlı, bu kadar üzülmene gerek yok. Ben sadece bize böyle davranılmasına alışık olmadığımız için tepki gösterdim, nedendir bilmem ama insanlar bizim fakirane halimizle alay edip dururlar. Neyse seni bunlarla oyalamayayım. Bizi düşündüğün için sağ ol.” Yaşlı adamın söyledikleri karşısında tutulup kalmıştım. Az ileride oturduğum yeri işaret ederek; “Buyurun isterseniz birlikte oturalım.” dedim. Yaşlı adam bir şey söylemeden, gösterdiğim yöne doğru yürümeye başladı, ben ve küçük kız da ardından. Az sonra yukarıda paketlettiğim yiyecekleri pay edip birlikte yemeye başladık. Yemeğimizi yerken hiç konuşmadan gözlerimizle binlerce soru sorduk birbirimize...Yemek bittikten sonra, yaşlı adam daha bir babacan davranmaya başladı bana. Önce ne iş yaptığımı sordu, ardından tanışmamızın ne kadar garip olduğunu, daha sonra da söz döndü dolaştı kendi yaşamlarına geldi. Yaşlı adam önce derin bir nefes aldı, ardından hafif bir ses tonuyla anlatmaya başladı; “Bu küçüğün adı Yasemin, daha üç yaşındayken anne ve babası yurt dışına çalışmaya gittiler. Biz rahmetli eşimle, Yaseminlerin oturduğu evin alt katında oturuyorduk, annesi, babası, giderken çocuğu bize emanet ettiler. Daha sonra uzun bir müddet haber alamadık onlardan. Eşim hayata gözlerini kapayınca, benim için zor oldu. Yıllardır İstanbul'da küçük bir barakada sahaflık yapıyordum. Bir yangın sonrası hem barakamı hemde içindeki sermayemi kaybettim. Başka da bir gelirim yoktu. Bu zavallı küçük de gün ve gün büyüyordu. Ne kadar aradım sordum ise de anne ve babasına ulaşmadım. Fakat geçenlerde bir mektup aldım kendilerinden. Bugün İstanbul'a geleceklerini bildiriyor, Yasemin'i de yanıma alarak hava alanına gelmemi istiyorlardı. Bizde bu yavrucakla kalkıp buralara geldik. Anlayacağın elimizde avucumuzda hiç bir şey yok, beklediğimiz de bir umut evladım.”Yaşlı adam sözlerini tamamladığında mavi gözleri buğulanmıştı. Bir süre konuşmadık. Neden sonra adam gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı; “Seni kendi dertlerimizle üzdüysem kusura bakma evlat. Fakat beni asıl üzen nedir biliyor musun?.. Zavallı yavrucak altı yıldır her gece başucunda asılı duran anne ve babasının resmine bakarak dua eder. Bir gün onlara kavuşacağı umuduyla sevinip durur. Ne de olsa ana baba kokusu bir başka. Her ne kadar rahmetli eşim Yasemin'e onların yokluğunu hissettirmemeye uğraştıysa da ana gibi olur mu be evladım. Hem dedik ya elde avuçta yok. Yavrucağa sevgiden başka ne verebilirdik. Rahmetli bir gün mahallenin terzi kadınlarından topladığı kumaş parçalarıyla kocaman bir bebek yapmıştı Yasemin'e. Yasemin bebeği görünce öyle sevindi ki anlatmam, çok gece onunla yattı yavrucak. Ancak bir gün bebeği bir kenara atıp karşımıza dikildi; “Beybaba, annem ve babam bir gün bana bu bez bebekten daha iyi bebekler getirirler değil mi? Getirirler tabi... Alıp beni parka da götürürler, Fatma'nın babası gibi benim babam da çikolata getirir bana. Biliyorum onlar yakında gelip beni alacaklar.” demişti. Demişti demesine de yüreğimiz o gün öyle bir burkulmuştu ki sorma. Yıllardır arayıp sormasalar da, bugün gelecekler ya ona seviniyorum. Yavrucak sıcak bir yuvaya kavuşacak hiç değilse, hem ilgi ister yavrucak, okul ister.” Yaşlı adamın konuşmasını salonda başlayan hareket bir bıçak gibi kesti. Beklenen uçak piste inmişti. Salondaki insanların yüzünde belli belirsiz oluşmaya başlayan bir gülümseme vardı. Yasemin az ötede nerede duracağını bile bilmeden heyecanla iç kapıdan birer ikişer görünmeye başlayan insanlara dikmişti gözlerini.Arkadaşım kapıda göründü. O da beni görmüştü ki; ikimiz de birbirimize hızlı adımlarla yöneldik. Kapıda kucaklaşıp bir müddet hal hatır sorduktan sonra, vakti olup olmadığını sordum. Olumlu karşılayınca beni üst kattaki cafe'de bir süre beklemesini rica edip, ayrıldım yanından. Salon tamamen boşalmıştı. Kocaman salonda yanlızca iki kişi vardı. Yasemin ve telaştan adını bile soramadığım o yaşlı adam. Onlara doğru yöneldiğimi görünce rahatladılar.“Gelmediler mi?..” diye sordum. Yaşlı adam kapıya takılı gözlerini bana çevirerek “Bekliyoruz evlat” dedi. “Bekliyoruz.” Yasemin'in gözlerindeki umuda inat, içimden yükselen bir ses “Gelmeyecekler” diyordu. Bir müddet onlarla birlikte beklemeye karar verdim çünkü onlar beni nedense ilgilendiriyorlardı!..Kısa bir süre sonra orta yaşın az üzerinde iyi giyimli bir bey bizim bulunduğumuz yere doğru yönelince, nefeslerimizi tutup beklemeye koyulduk. Adam yanımıza gelince hafiften yüksek bir ses tonuyla “Talat Bey siz misiniz?” diye sordu. Yaşlı adam bir adım ileriye çıkarak; “Evet benim. Talat Sevinç.” “Beyefendi beni bir müddet burada bekler misiniz? Size bir paket ulaştırmam istendi, lütfen beni burada bekleyin“ Adam geldiği gibi kargo bölümüne doğru yöneldi. Daha sonra elinde büyük bir paketle geri döndü. Paketi yaşlı adama uzatıp izin isteyerek ayrıldı. Paketin üzerinde küçük bir zarf vardı. Yaşlı adam titremeye başlayan elleriyle zarfı güçlükle açıp, içindeki mektubu bana uzattı. Aceleyle yazıldığı belli olan mektupta; “Talat bey, size geleceğimi bildirmeme rağmen, açıklayamayacağım bazı özel nedenlerden dolayı gelemiyorum. Bir daha sizi arayıp aramayacağımı da bilmiyorum. Belki sizi daha sonra ararım. Bugüne dek yaptıklarınız için sonsuz müteşekkirim sizlere. Beni anlamanızı beklemiyorum ama en azından benim bir suçum olmadığını bilin istiyorum. Kızım Yasemin'e, size ve eşinize selam ederim. Gönderdiğim küçük hediyeyi kızımıza verirseniz sevinirim. -Nükhet-” diyordu.Yaşlı adam elindeki paketi küçük kıza uzatarak; “Buyur kızım, annen gelmeyecek ama sana bu hediyeyi göndermiş.” dedi.Yasemin kendisine uzatılan paketi ağlamaklı gözlerle alıp bir çırpıda açtı. Kocaman güzel bir bebek çıkmıştı paketten. Yasemin bir süre bebeğe baktıktan sonra hızla yere çarptı; “Annem beni sevmiyor, ben ondan bebek istemedim ki; ben onu görmek istiyordum. Hadi beybaba gidelim.” Küçük kızın söyledikleri boğazına düğümlenip kalmış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yaşlı adam ise büyük bir ihtimalle mektupta yazılanları düşünüyordu. Yaşlı adamla göz göze geldiğimizde; “Görüyor musunuz belki daha sonra sizi ararız diyorlar. Belki!..” Yaşlı adamın gözleri dolu doluydu. Yıllarca üzerine titrenen bir emanet için, kendi öz ana babasının yaptıklarını hazmedemiyordu. Benden kibarca izin isteyerek hava alanından ayrılıyorlardı ki; onları bir daha görüp göremeyeceğimi sordum. Yaşlı adam, küçük bir kağıda adresini yazarak bana uzattı. Tekrar görüşmek üzere diyerek ayrıldık. Üst kata çıkarken, küçük kızın söyledikleri aklımdan çıkmıyordu; “Onlar beni sevmiyorlar, ben onlardan bebek istemedim ki; ben onları istiyordum. Hadi beybaba gidelim.” Küçük kız, yıllarca başucundan eksik etmediği bir resimdeki umutlarının, basit bir balon gibi patlamasını kabul edememişti. O şimdi belki fakir ama yürekleri sevgi dolu insanların yanına dönüyordu. Hem onu bekleyen bez de olsa el emeği katılan, göz nuru dökülen sevgi yüklü bir bebeği vardı...Arkadaşımın yanına ulaştığımda, durgun halimi gören arkadaşım olup bitenleri merak edip sordu. Ben de onu beklerken karşılaştığım olayları bütün detaylarıyla anlattım ona. Hele küçük kızın onun rahmetli kızı Ece'ye benzediğini söylediğimde; Turan, yaşlı adamla küçük kızı bir an önce görmek istediğini söyledi. Ertesi gün küçük kızın yanına gitmeyi kararlaştırdık.O gece arkadaşımla aynı konu üzerinde konuşup durduk...Ertesi gün bir taksiye atlayıp, yaşlı adamın bana verdiği adrese doğru yöneldik. Taksi epey bir süre sonra oldukça dar bir yokuşun başında durdu. Bundan sonrasını yürüyerek çıkacaktık. Elimizdeki adresle birlikte önümüze çıkan birkaç kişiye sorarak adresi bulduk. Burası üç katlı ahşap bir binaydı. Eski merdivenlerle çıkılan ikinci kata ulaştığımızda, kapıda bir müddet soluklandık. Ardından kapının üzerindeki demir tokacı ardı ardına birkaç kez tıklattım. Kapıyı yaşlı adam açtı. Bizi görünce yüzündeki hayreti gizleyemedi; “İnanın geleceğinizi hiç sanmıyordum.” dedi. Şaşkınlığı geçince de bizi içeri buyur etti. İki tahta divan ve eski bir kilimden ibaret olan odanın bir köşesinde de eski bir masa duruyordu. Gözümüze çarpan ilk tahta divanın üzerine oturduk. Küçük kızı görmek için sabırsızlanan arkadaşım bana dönerek; “Erdal, kız evde yok galiba” dedi. Yaşlı adam Turan'ın sorduğu soruyu anlamış olacak ki; “Yasemin şimdi gelecek, kendisi az önce banyodan çıktı da içeride kurulanıyor.” dedi. Bu sözler ikimizi de rahatlatmıştı. Gözümüz karşı kapıda, kulağımız yaşlı adamda bir müddet lafladık. Muhabbet koyulaşmaya başlamıştı ki; Yasemin kapıda göründü. İşte o an Turan konuşmasını kesip dondu kaldı...Yasemin gerçekten Ece'ye ikiz kardeşi kadar benziyordu. Bir an sıra dışı bir refleksle kalkıp Yasemin'e sarıldı, usulca ağlıyordu Turan. Gördüklerimiz karşısında şaşkın ve sessizdik. Kısa bir süre sonra Yasemin'i yanındaki sandalyeye oturtan Turan onunla konuşuyor, şakalaşıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Neden sonra Turan yaşlı adama dönerek; “Özür dilerim beyefendi, haddim olmayarak size bir şey teklif etmek istiyorum. İzniniz olursa Yasemin'in okul masrafları ile diğer masraflarını karşılamak istiyorum. Birde yine izin verirseniz onu dönem dönem görmek istiyorum. Lütfen buna izin verin. İzin verin ki bu dünyadaki yalnızlığımı biraz olsun doldurabileyim.” Yaşlı adam Yasemin'i işaret ederek; “Ben seve seve kabul ederim beyefendi. Fakat önemli olan bunu Yasemin'in kabul etmesi. Çünkü o birçok yaşıtının aksine oldukça olgun bir çocuktur. Kendisini ilgilendiren konularda onun da söz hakkı vardır.”Yaşlı adamın bu sözleri üzerine ikimiz de Yasemin'in söyleyeceklerini merakla bekliyorduk ki; Yasemin, “Siz iyi insanlara benziyorsunuz, eğer beni bez bebeğimi de yanıma almama izin verirseniz olur. Ayrıca bey babam da beni hiç bırakmasın olur mu?..”Turan Yasemin'i kucaklayıp, defalarca öptü, bağrına bastı. Ayrılırken ağlamaklı gözlerle; “Söz veriyorum yavrucuğum, söz veriyorum. Seni ne bey babandan ne de bez bebeğinden ayırmayacağım. Yeter ki sen yanımızda ol yeter”Yıllar yılları kovaladı. Geçen onca yıla rağmen, Yasemin'in anne ve babasından bir daha haber alamadık. Ayrıca elimizdeki adreslerine de defalarca ulaşmak istememize rağmen, onları bu adreste bulamadık. Birkaç yıl sonra da bey babayı yakalandığı bir hastalık sonucu kaybettik. Bey babanın ölümünden sonra Turan Yasemin'i yanına alarak yetiştirdi. Fakat ne ben, ne de Yasemin o yaşlı bey babayı ve fedakarlıklarını yaşadığımız müddetçe unutmadık.
0 notes
fullhdfilmizlesende-blog · 7 years ago
Text
Slumdog Millionaire
https://fullhdfilmizlesende.com/slumdog-millionaire-turkce-dublaj-8-0
Slumdog Millionaire
Jamal Malik Mumbai’nin fakirane sokaklarından birisinde yaşam sürdüren 18 yaşında bir yetimdir. Hindistan’da katıldığı bir bilgi yarışmasında 20 milyon rupe kazanmasına yalnızca bir ismim kalmıştır. Şovun o gecelik bitmesinin sonrasında Jamal, eğitimsiz olan birinin bu kadar büyük başarıyı fakat hile yolu ile gösterebileceğinden şüphelenilip tutuklanır. Ama yarışmadaki her problemin cevabıyla o gece Jamal’ın inanılması zor gerçek öyküsü meydana çıkacaktır. Ancak yalnızca bir soru gizemini korur.
0 notes
jasmeetsufiana · 1 year ago
Video
Ki Puchdeyo Haal Fakiran Da, Shiv Kumar Batalvi, Bulleh Shah, Param Akha...
0 notes
dhaliwalmanjit · 6 months ago
Video
youtube
Ki Puchhde O Haal Fakiran Da | Kuldeep Manak | Old Punjabi Songs | Punja...
0 notes
bulutbey79 · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Dünya nimetlerinden faydalanma hakkı Süfyan-ı Sevri hazretleri, İmam Cafer-i Sadık "rahmetullahi aleyhim" hazretlerini ziyarete geldi. İmamı, çok latif, kıymetli beyaz bir elbise giymiş olarak gördü.   Dedi ki: "Yâ imam! Bu elbise sana uygun değildir. Dünyanın süslerine bulaşmaman gerekir. Senden, takva sahibi olman ve kendini dünyadan uzak tutman beklenir" dedi.   Cafer-i Sadık hazretleri "rahmetullahi aleyh": "Sen herhalde, Eshâb-ı kiramın "aleyhimürrıdvân" sade ve fakirane durumunu düşünüyor ve bütün müslümanların kıyamete kadar daima fakir olarak yaşamalarını bir vazife olarak düşünüyorsun. Fakat Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz buyurdular ki:   -Eshâbım için fakirlik seadetdir, âhir zamandaki ümmetim için ise zenginlik seadetdir.   "İşte bu devirde, dünya nimetlerinden faydalanma hakkı, en çok iyi ve salih kişilere aittir, kötülere değil. Müslümanlara aittir, kâfirlere değil. Allah'a yemin ederim ki, nimetlerden faydalandığımı gördüğün gibi, malımda başka kimselerin hakkı olursa, onu nasıl ödemem gerekir düşüncesiyle geçmeyen bir gece veya gündüzüm olmamıştır" #huzurpinari www.huzurpinari.com (Habibler Mah)
0 notes
fakiraneorg-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Gökyüzü bazılarının evidir, yeryüzü sürgün... #sky #fly #istanbulkanatlarımınaltında #istanbul #marmara #sea #fakirane
1 note · View note
desideroevrem · 10 years ago
Link
Şiddetle tavsiye edilir!!!
0 notes
nurdaldurmus · 10 years ago
Text
Kâfidir Eskimesin Kalbimiz
Bu yazı Fakirane E-Dergi’nin ilk sayısında yer almıştır, dergiyi okumak için tıklayınız!
***
“Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam dolu kursaklarla dönerler. ” (Tirmizî Zühd 33)
Günler ümitsizlik kalabalığında nefessiz bırakıyor insanı. Günler sıkış tıkış geçtiğimiz,…
View On WordPress
1 note · View note
kendibasim · 10 years ago
Link
Taze dergi, buyrun. :)
3 notes · View notes