#eski tarih
Explore tagged Tumblr posts
otuzsekizinciparalel · 10 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
"sen çağır, ben geleyim" senesi
17 notes · View notes
dokmimarlik · 10 months ago
Text
Giza Piramitleri Mimari İnceleme ve Sırları
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
tarihtenyazilar1 · 2 years ago
Text
Antik Yunan Edebiyatının Büyük Şairi: Homeros
Homeros, antik Yunan edebiyatının önde gelen bir şairidir ve MÖ 8. yüzyılın sonlarında veya MÖ 7. yüzyılın başlarında yaşadığı varsayılmaktadır. Ancak, Homeros’un hayatı ve varlığı hakkında kesin bilgilere sahip olunmamaktadır. Bazı kaynaklar onun gerçek bir şair mi yoksa efsanevi bir figür mü olduğunu tartışmaktadır. Bazı kaynaklara göre, Homeros kör bir şair olarak bilinmektedir. Onun…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
gundemarsivi · 10 months ago
Text
Tumblr media
İstanbul’dan Eskiler…
✍🏻 Ezbey, 15 Ocak 2019
https://www.gundemarsivi.com/eskilerden-istanbuldan/
Selamun Aleyküm;
Hamama doğru kamburu geçince on beş adım ilerde solda, tam girecek olurken hafif boyun kıvırsan sağa, omzunun üstünden bakıp Hasanpaşa’nın kokladıkça karnı doyuran simit/galeta kokusunu alırsın; aynı hızla dön doğrultusunda devam et içeri taşlığa, o kokunun üstüne tam kıvamında mangalda kahve kokusunda boğulmak istersin. Offf ki ne of, nasibin işte budur azı da budur çoğu da…
Çak selamı otur en yakındaki abinin masasına ve başla dinlemeye, Beşiktaş’ta Ortabahçe’ de…
Kaldırımı bırak yolun bile altında kalmış taşlığı; o kadar eski ki kahve, kaldırım kaldırım üstüne. Bezikçiler, yanıkçılar, en cazgırı tavlacılar, köpür köpür sohbet muhabbet neşe…
Babası var, abisi, çömezi-ustası, tıfılı var, amenna ama manosu, bahşişi, yazbozu, çağanozu, erketesi yok bu kahvenin, çayına hesabına oyunlar, en kabadayısı bol köpüklü Türk kahvesi yanında lokumu.
Selam vermeden geçse biri önünden, yabancıdır mutlaka. Herkes birbirine bakar ve dikkat kesilir, kim bu teres? Anında istihbarat… Şüphe varsa illa takarlar peşine bir tıfıl ki kime gitti, nereye girdi, kiminle konuştu, kim bu? Ne iş? Ne ayak?
Yalandan selamı da anlar bu kadim çatlar, saçlardan uzun siyah ve beyaz kaşlar…
Nargileci abileri vardır buranın, bir küçük akide de lokum kasesi önlerinde çekerler nargileyi, ilk tömbekinin son nefeslerinde neredeyse uzatacak iken bacağı sedire, uzatamazlar çünkü bu kahvede sedir yoktur, hulasa onun için buraya gelir güzel nargileci abiler. Kravatlı, boyalı ayakkabıları, tozsuz-kepeksiz ütülü ceketleriyle, belki beş saat nargilesini keyif alarak çeker, keyif vererek…
Cam dibinde oturur ki duman içeriyi boğmasın hem de kokusu dışarı taşsın ahaliye gel-gel yapsın. O kadar da düşüncelidir bu abiler…
Sinanpaşa’ya sırtını dayamış mesli ayaklarını ilk dumandan sonra sedire uzatarak nargile içen besmeleli nargileci abilere hele hiç benzemez, şöhretlerin nargileci abileri…
Hayatta tahammülü yoktur bu abilerin yakaya, yamuğa, el öpene, yalayana ve hatta toka bile namdır, şandır, onurdur çakana.
Ağlayandan sızlayandan hiç haz etmezler, ağlayanı sızlayanı tokatlar bu abiler ta ki susana, göz yaşı kuruyana, adam olana kadar. İllaki olur; odun olur bu kahvede, gelir adam olur; adam gibi adam olur.
Derler ki, erkek adam ağlamaz ama dışarı da ağlamaz maymun olur, içeri ağlamaz yangınını söndürür, erkek ağlamaz, yanar kavrulur ağlamaz, erkek adam ağlamaz.
Dara düşene koşar bu abiler para bulur, masa bulur, yatak döşek bulur ve hatta dam bile bulur; hiç bir şey bulamazlarsa, gider alacaklıyı-kayınpederi-senetçiyi-sepetçiyi döver bu abiler: “Hesap bundan sonra bende, gel de al!” Darda kalmaz kimse burada, mümkün değil kalmaz, kalamaz…
Şöhretler kahvesi açılır mı, tekrar
açılır mı açılır anasını satayım.
Bu abiler geri gelir mi, tekrar
gelir mi gelir anasını satayım.
Beşiktaş’ta Ortabahçe’de kamburu geçince adımla
solda,
kokusu seni bulur…
Bulamadın mı?
O zaman, aynen devam terrrres…
Vesselam.
15 Ocak 2019
0 notes
lolonolo-com · 10 months ago
Text
Eski İran Tarihi 2022-2023 Final Soruları
Eski İran Tarihi 2022-2023 Final Soruları 1. Aşağıdakilerden hangisi Herodotos’un “historia” adlı eserinde bahsettiği konulardan biri değildir? A) Pers yunan savaşları B) Ionia ayaklanması C) Pers imparatorluğunun yıkılışı D) Perslerin yönetim biçimi E) Mısıra dair bilgiler Cevap : C) Pers imparatorluğunun yıkılışı 2. I. Dareios’un Trakya, Marmara ve karadeniz kıyılarını hakimiyeti altına aldığı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
dipnotski · 2 years ago
Text
Peter Watson – Büyük Bölünme (2023)
On binlerce yıl önce Afrika’dan yola çıkarak dünyaya yayılmaya başlayan insanlar son Buzul Çağı sona ermeden önce Sibirya’ya gelmişlerdi. Daha sonra, günümüzden yaklaşık 18.000 yıl önce, o zamanlar okyanus seviyelerinin çok düşük olmasından dolayı bir kara köprüsü halinde olan Bering Boğazı’nı yürüyerek geçip Amerika kıtasına ulaştılar. Ancak Buzul Çağı’nın sona ermesinden sonra Bering Boğazı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bigcollections · 1 year ago
Text
KADİKOYANTİKAALANYERLER - PRO+
Tumblr media
Kadıköy Antika Alan Yerler: Edebiyatın İzinde İkinci El Kitaplar Edebiyat tutkunları, nostaljiye özlem duyanlar ve kitap dostları, Kadıköy Antika Alan Yerler'i keşfedin! Sadece bir kitap alanlar satış noktası değil, aynı zamanda edebiyatın büyülü dünyasına kapı aralayan bir deneyim yaşatan bu yer, ikinci el kitap alanlar için bir cennet. Edebiyatın İzinde İkinci El Kitaplar: Geniş Koleksiyon: Kadıköy Antika Alan Yerler, geniş bir koleksiyon sunarak farklı dönemlere ait ikinci el kitapları bir araya getirir. Eski kitaplar alanlar seçeneği ile, nadir bulunan eserler ve klasikler, bu adresin raflarında sizi bekliyor. Edebiyatın Değerleri: Her kitap, kendi içinde bir hikaye barındırır. Kadıköy Antika Alan Yerler, eski kitapların değerini bilir ve bu değeri koruyarak kitapseverlere sunar. Antika kitaplar arasında dolaşırken, unutulmaya yüz tutmuş eserlerle karşılaşabilirsiniz. Kitap Alanlar ve Satanlar: Eğer siz de kitaplarınızı paylaşmak ve yeni kitaplar edinmek istiyorsanız, Kadıköy Antika Alan Yerler'i ziyaret edebilirsiniz. İkinci el kitap alanlar yerler için uygun bir alışveriş ve takas platformu sunar. Nostaljik Atmosfer: Kitapseverler için önemli olan sadece kitapların içeriği değil, aynı zamanda kitapların bulunduğu atmosferdir. Kadıköy Antika Alan Yerler, nostaljik bir atmosfer sunarak sizi geçmişe götürür. Kadıköy Antika Alan Yerler ile Kitap Dünyasına Yolculuk: Unutulmaz Anılar: Her kitap, okuyucusuna unutulmaz anılar yaşatır. Kadıköy Antika Alan Yerler, eski kitaplar aracılığıyla geçmişe bir yolculuk yapmanızı sağlar. Koleksiyonerler İçin Fırsat: Nadir bulunan eserleri arayan koleksiyonerler için Kadıköy Antika Alan Yerler, önemli bir fırsat sunar. Eserler arasında gezinirken, koleksiyonunuzu zenginleştirecek pek çok özel baskıya ulaşabilirsiniz. Edebiyatın Zenginliği: Kadıköy Antika Alan Yerler, edebiyatın zenginliğini keşfetmek isteyen herkesi bekliyor. Klasiklerden modern eserlere, şiir kitaplarından tarih kitaplarına kadar geniş bir yelpazede seçenek sunar. Kadıköy Antika Alan Yerler'i ziyaret edin, kitap kokulu bir dünyada gezinin ve edebiyatın büyüsüne kapılın. Kadıköy Antika Alan Yerler ile kitap alım satım hizmetlerinin büyülü dünyasında keşfe çıkın!
1K notes · View notes
raksh4sa · 7 months ago
Text
Girüp büthâneye kılsan tekellüm cân bulur şeksüz Musavvirler ne sûret kim der ü divâra yazmışlar
- Fuzûli
Şerhi: Sevgilim puthâneye/kiliseye girip bir konuşsan Kuşkusuz ressamların duvarlara ve kapılara çizdikleri resimler can bulur.
- Fuzûli Manası: Konuşmasıyla ölmüşlere can veren, bu şekil bir mucizeye sahip olan Hz. İsa'dır. Sevgilinin konuşması o kadar tesirlidir ki, evvelce yaşanmış olan insanları değil, resimleri dahi cana kavuşturur. Çünkü sevgilinin ağzından çıkan her söz, İsa Peygamber gibi -hatta ötesinde- ölü gönülleri diriltir.
Tumblr media
Doğu Roma'nın büyük düşünür ve din bilimcilerinden olan Ioannes Damaskenos resimden: “Okuma-yazması olmayanların kitabı.” diye söz eder. Böylece okuma-yazma bilmediklerinden, Hristiyanlık öğretisini metinlerde okuyup yorumlama yetisinden yoksun olanlar, kutsal sahnelerin resimlerde canlandırılması sayesinde Hristiyanlık öğretisine yaklaşıp, onu benimseyebiliyorlardı. O nedenle resimler, okuma yazması olmayanların kitabı olarak görülüyordu.
10 notes · View notes
cninzihni · 2 years ago
Text
Uzunumsu soru postu
Klasik sorularla başlayalım ama birbirinize sorarken aynı kısır döngüdeki soruları sorup durmayın lütfen, birazcık farklı bakalıım. Eski soruları da tuttum. Yeni-eski artık hangisini isterseniz onu sorarsınız. Sevgileer.
Adını paylaşır mısın?
Kaç yaşındasın?
Bugün nasıl hissediyorsun? Bu hissinin sebebini de paylaşır mısın?
En büyük hayalin nedir?
En büyük korkun nedir?
Tüm evreni bir duygudan arındırma şansın olsa bu hangi duygu olurdu?
Gözün kapalı önerebileceğin bir kitap paylaşır mısın?
"Bunu da beğenmeyen zevksizdir." dediğin bir film var mı?
Tekrar tekrar dönüp izlediğin bir dizi var mı?
Şiir okumayı sever misin? Eğer seviyorsan en beğendiğin şiirlerden birini paylaşabilir misin?
Günlük tutan biri misin? Bunu düzenli mi yapıyorsun?
En sevdiğin müzik türü ve parçayı paylaşabilir misin? (Çorba dinleyici olsan da baskın olan bir tür vardır djfgfjd)
Astroloji hakkında ne düşünüyorsun? İnanıyor musun?
İçedönük biri misin yoksa dışadönük biri mi?
Partnerinle gerçekleştirmeyi en çok istediğin aktivite nedir? (Karavanla gezmek, sahilde yürümek, sessizce oturmak vb.)
Kendinde en sevdiğin özellik nedir?
Kendinle ilgili en sevmediğin şey nedir?
Geniş bir arkadaş çevresi mi tercihin yoksa daha dar bir çevre mi?
Doğum günün ne zaman? Kutlanmasını sever misin?
Mucizelere inanan biri misin?
Eğer inanıyorsan en büyük mucizen neydi?
Bir mevsim seçmen gerekse bu hangisi olurdu ve neden o mevsim?
Çiçek yetiştirmeyi başarabiliyor musun?
En sevdiğin çiçek hangisi, neden o çiçek?
Okuduğun kitaplardaki kahramanlardan hangisinin yerinde olmak isterdin, neden?
Bir süper gücün olsa bu ne olurdu?
En sevdiğin yemek nedir?
Dünya üzerinde en çok görmek istediğin yeri paylaşır mısın?
Aklına geldikçe pozitif bir his besleyen bir anını bizimle paylaşabilir misin?
Evcil hayvanın var mı?
Hayalindeki evi anlatır mısın?
Nazar, büyü gibi kavramlara inanır mısın?
10 yıl önceki kendine bir tavsiye verebilecek olsan bu ne olurdu?
10 yıl sonraki kendine ufak bir mektup yazabilir misin? (Bunu paylaşmak zorunda değilsin tabi ki ama bir kağıda yazıp saklamanın güzel bir deney olacağını düşündüüm)
İstediğin herhangi bir konuda bir üniversite dersi verebilirsen, bu ders ne hakkında olurdu?
Mitolojiye ilgin var mı?
Herhangi bir mitolojiden herhangi bir karakter olsan kim olurdun, neden?
Yağmurlu havalarda yapılan yürüyüşler hakkında ne düşünüyorsun?
Bize bir şiir ya da metin seslendirir misin?
Aldığın (biri tarafından ya da kendine) en güzel hediye neydi?
Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filminde olduğu gibi bir günü sürekli yeni baştan yaşamak zorunda kalsan ama bu günü seçebilsen, hangi günü seçerdin?
En son hangi filmde ağladın?
Rüya görebilen biri misin? Eğer öyleyse ağırlığı güzel rüyalar mı yoksa kabuslardan mı oluşuyor?
Aynada, ön kamerada gördüğün bireye tüm dürüstlüğünle bir şey söylesen bu ne olurdu?
Fotoğraf çekmeyi, çekilmeyi seven biri misin? Bizimle en sevdiğin fotoğraflardan birkaç tanesini paylaşır mısın?
Issız bir adaya düşsen "kesin yanımda bunlar olurdu hiç ayırmam" dediğin beş şeyi söyler misin? (bu klişeyi sormazsak olmaz çünkü)
Hayat temponu nasıl tanımlardın?
Bize bir gününü kısaca anlatır mısın?
Yazdığın şeylerden bazılarını kimse bulamasın diye anonim bir blog açıp orada paylaşmayı hiç düşündün mü, yaptın mı?
İsmini değiştirme şansın olsa ne yapardın?
Hangi yeteneğe sahip olmak isterdin?
Tumblr'a eklenmesini istediğin üç özellik neler?
Hangi dizide, hangi karakterin yerine geçmek isterdin, neden?
Türkiye'nin yeni cumhurba��kanı sen olsaydın ve istediğini yapabilecek bir konumda olsaydın yapacağın ilk şey ne olurdu?
Kendinde değiştirebileceğin herhangi bir şey olsaydı bu ne olurdu?
Hala izlerim dediğin bir çizgi film var mı?
Uzay senin için ne anlam ifade ediyor?
Aşk senin için ne anlam ifade ediyor?
Geçmişe gidip değiştirebileceğin bir olay olsa, hangi tarih değiştiren olayı değiştirirdin ve neden?
Paralel evrenler hakkında ne düşünüyorsun?
Ömrünün sonuna kadar sadece bir oyun oynayabilecek olsaydın bu hangi oyun olurdu?
Seni en çok etkileyen kitaptan bize biraz bahsedebilir misin?
İnsanlık tarihine kalıcı bir eser bırakma şansın olsa bu ne olurdu?
Kullanıcı adının bir hikayesi, anlamı var mı? Paylaşır mısın?
Tüm yorgunluğunu alan aktivite nedir?
Son zamanlarda en çok güldüğün meme(miim)lerden birini paylaşır mısıın?
Aklında yer etmiş bir alıntıyı bizimle paylaşır mısın?
Sağlıklı bir ilişkinin temelinde ne olmalı?
Filmleri seçerken konularına göre mi, oyuncularına göre mi, yönetmenlerine göre mi seçer izlersin? Neden?
Hayatın bir kitap olsa tanıtım/özet kısmında ne yazardı?
Hayatın bir kitap olsa, nasıl bir tema baskın olurdu?
Bir günlüğüne görünmez olsan, ilk yapacağın şey ne olurdu?
Ölümsüz olmayı ister miydin? Neden?
Hayatına yeniden başlamak için bir şehir seçebilsen bu hangi şehir olurdu? Neden?
Şu sıralar sürekli diline takılan, mırıldandığın parça hangisi?
Takip ettiğin ve önerebileceğin podcastler neler?
Tvye ya da Youtube'a bir program oluşturman için sınırsız bütçe verseler nasıl bir program yapardın?
5 yıl geriye gitsen neleri farklı yapardın? (bitcoin zenginliği hariç djdfgjdfg)
Fotoğrafın sesi var dediğin bir fotoğrafı paylaşır mısın?
Alaaddin'in cinine sen rastlasaydın üç dilek hakkını nasıl kullanırdın? (Sınırsız ya da daha fazla dilek dilemek kural dışı jdfgjfdj)
Yapacağın bir sonraki eylem ne olursa olsun sana bir sorumluluk ya da olumsuz bir dönüt oluşturmayacak. Bu ne olurdu?
Hayatın bir film olsa başrolünde kim oynardı?
Hayatın bir dizi olsa kaçıncı sezona kadar giderdi?
Hayatını anlatmak için üç renk seçecek olsan bunlar hangi renkler olurdu ve neden?
Ölüm şeklini ve zamanını öğrenebilecek olsan öğrenir miydin?(sonucu değiştiremeyeceksin)
Sonsuz servetin olsaydı, alacağın ilk şey ne olurdu?
Sence bir insanın çevresine bırakabileceği en büyük miras nedir?
Tanrı ile konuşma fırsatın olsa soracağın ilk soru ne olurdu?
Evrenin oluştuğu tarihten bu yana istediğin herhangi bir tarihte yaşama imkanın olsa hangisi olurdu?
Durup dururken söylediğin bir replik, söz, alıntı var mı? Eğer varsa nedir?
Düzenli bir programa mı inanırsın yoksa gerçek düzenin kaostan ibaret olduğuna mı?
Bir kitabın okur ile bağ kurabilmesinin en önemli sebebi sence nedir?
İkisi arasında seçim yapabilecek olsan mental yorgunluğu mu seçerdin yoksa fiziksel yorgunluğu mu?
Hangi sosyal medya platformlarını kullanıyorsun? (stalkerlar için amme hizmeti soru gibi oldu bu jfdgkfdg)
İdeal bir ev neleri barındırmalı, ne gibi özellikleri olmalı?
Yaşam kaliteni etkileyen olumsuz durumların üstesinden gelmek için neler yapıyorsun?
Seni etkileyebilecek romantik bir jest ne olurdu?
Evrenin oluşumu esnasında insanlar için habitatı başka bir gezegende kurma şansın olsa bunu yapar mıydın?
Kültürlü bir bireyi nasıl tanımlarsın?
Sevgi nedir? Birine karşı beslediğimiz hissin sevgi ya da hoşlantı olduğunu nasıl ayrıştırabiliriz?
Kahve mi, çay mı?
Beypazarı mı, Kızılay mı?
Film mi, dizi mi?
Basılı dergi/kitap mı, dijital mi?
Kitap mı, film/dizi mi?
Yemek mi, uyku mu?
Bir sezonu tek oturuşta bitirmek mi yoksa her hafta yeni bölümü beklemek mi?
Şiir mi, deneme mi?
Nazım Hikmet mi, Necip Fazıl mı?
Evrim Ağacı mı, Bebar Bilim mi?
George Orwell mi, Aldous Huxley mi? (Bu soru biraz daha hangisi daha isabetli bir distopyayı anlattı olarak da sorulabilir, cevaplayana kalmış)
Kamp mı, otel mi?
TV mi, radyo mu?
Spotify mı, Youtube Music mi?
Netflix mi, Disney+ mı?
Bilgisayar mı, telefon mu?
Oyun mu, kitap mı?
Marvel mı, DC mi?
Nolan mı, Kubrick mi?
HIMYM mi, Friends mi?
Birbirinize güzel güzel sorun, fikirlerinize de saygı gösterin, kalp kırın diye değil köprü görevi görsün diye bu sorular. Sevgileer.
1K notes · View notes
selcandy · 26 days ago
Text
Noel?????
İsa’nın doğduğu tarih İncil, Tevrat gibi kaynaklarda yazmıyor. Noel olarak kutlanan tarih, insanlar tarafından uydurulmuş bir tarih. Tıpkı Sezar’ın çıkıp Janus isimli Roma tanrısına ithafen “yeni yıl 1 Ocak’ta başlar” demiş olması gibi. January yani Ocak ayı bu tanrının isminden geliyor ve Sezar ona saygısından 1 Ocak tarihini yeni bir başlangıç olarak nitelendirmiş. Biz de Sezar’ın arkasından yeni yılın ilk gününün 1 Ocak olduğunu kabul etmişiz ve hala öyle olduğunu düşünüyoruz. Sezar dediğimiz insan MÖ yaşamış ve ölmüş bir imparator. Hristiyanlık ise Tiberius döneminde, yani birinci yüzyılda ortaya çıkıyor. Kısacası yılbaşı kavramı ve yılbaşı olarak kabul ettiğimiz tarih, Hristiyanlıktan önce var.
Ülkelerin ve kültürlerin yeni yıl kutlamaları hangi takvimi (Rumi, Miladi, Hicri, vb) kullandıklarına göre değişiyor. İnsanlar tarafından üretilmiş bir tarih olan Noel ve Jülyen (Julius Caesar’ın) takvimine göre yılın ilk günü olan 1 Ocak birbirlerine yakın tarihler. Çok yüksek ihtimalle Babiller gibi yeni yılı 21 Mart’ta, Hindistan gibi Haziran’da veya Etiyopya gibi Eylül’de kutluyor olsaydık, çam ağacı süslemeleri vesaireler insanlara bu kadar batmayacaktı.
Yeni yılı ağaç süsleyerek kutlama eğilimine bakıldığında, çok eski tarihlerden beri çok farklı kültürlerde ve çok farklı biçimlerde sergilenmiş bir eğilim olduğu görülüyor. Yanılmıyorsam Roma’da çam ağacı dalları ve çiçekler, saçak gibi duvarlardan aşağıya sarkacak şekilde asılırmış yeni yıl yaklaşınca. Adını hatırlamadığım için şimdi yalan olmasın diyerek veremediğim bir başka medeniyette, süslü çam ağaçları direkt tavandan baş aşağı sarkıtılırmış. Çam ağacı en uzun ömürlü ağaçlardan biri olduğu ve hiçbir mevsimde yaprak dökmediği için çoğu kültürde yaşamın ve umudun simgesidir. Peki neden böyle?
Çünkü kültürel evrim diye bir şey var. Kültürel evrim, farklı medeniyetlerin çeşitli nedenlerle birbirleriyle etkileşim içine girip, kendi kültürlerinden bazı şeyleri diğer kültürlere aktarmasıyla desteklenen bir süreç. Kültürel evrim sürecinde simgelerin ortak olması ama bu simgelere farklı anlamlar yüklenmesi son derece yaygın bir durum. Tıpkı çam ağacı simgesinin ortak olması ama ona yüklenen anlamların farklı olması gibi. Tıpkı “kurban” kavramının çoğu dinde olması ancak farklı dinlerde kurban verme eyleminin bambaşka ritüellerle icra edilmesi gibi. “Zamanında Yahudiler de kurban kesiyordu” veya “Eski Ahit’te kurban mecburi bir ritüeldi” falan diyerek Kurban Bayramı’na burun kıvırmıyoruz, öyle değil mi? Başka kültürlerde de var diye bu gelenekten vazgeçmiyoruz. O zaman neden çoğu kültürde çam ağacı ile yeni yıl bu kadar bağdaşırken, bizim kültürümüzde de bunun son derece normal olduğunu kabullenemiyor ve çam ağacına sadece din ve Hristiyanlık üzerinden bakıyoruz?
Kültürel etkileşim bu kadar korkulacak bir şey değil. Ha, İlmiye Çığ tarafından ortaya atılan “Çam ağacı süslemek dünyaya Türk medeniyetlerinden yayılmıştır” kısmına girmiyorum bile; girersem bu paragrafın ilk cümlesiyle ters düşmüş olurum. Hiç önemli değil kime kimden geçtiği, sadece kültürel etkileşim bu kadar korkulacak bir şey değil. Işıklarla ve çiçeklerle süslenmiş çam ağaçları, zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarında yer alan veya bu topraklara komşu olan medeniyetlerin en eski tarihlerinde bile görülebiliyor. Etkileşim ve özentilik farklı kelimeler. Yılbaşı ve Noel farklı şeyler. Çam ağacı Hristiyanlara özgü bir simge değil, evrensel bir simge. Mesela ben aynı şeyleri Noel Baba için söyleyemem çünkü meseleye taraflı bakmıyorum ki yılbaşını çam ağacıyla karşılayan insanların neredeyse hiçbiri “üüüh Noel Baba gelcek bize hediye getircek” kafalarına da bürünmüyor - yani bu insanlar onları itham ettiğiniz şekilde kendilerini kaybetmişçesine etkileşime girmiyor. Beni anlıyor musunuz?
48 notes · View notes
sexcxsblog · 6 months ago
Text
NASIL BAŞLADI 13
Aradan uzun aylar geçti ben 17 yi bitirmeye ramak kalmıştı. Semih abim üniversiteyi başka şehirde okuyordu ve hala bitmemişti. Ara tatil ve yaz tatilleri dışında pek eve gelmez geldiği zaman da dışarda arkadaşlarıyla takılırdı. Benimle hiç konuşmuyordu. Yaşadığımız şeyler ve beni kendi gözünde sürekli arkadaşlarına vermesi herhalde şimdi kafasına dank etmiş yüzüme bile bakmıyordu. Mesut abi ile Ali abi bir şehirde birlikte işe girmiş ve tarihe karışmışlardı. Fikret abi ise karısının oyuncağı kum çuvalı olmuş ne derse yapıyordu. Öyle aslan bşr erkek nasıl bu denli pısırık oldu anlayamadım. Büyük ihtimalle kısır oluşu özgüvenini sarmış evliliği sona ermesin diye her şeyi alttan alıyordu. Bu durum üzücü olsa da bana yaptıklarından sonra hak etmişti. Babam hem Semih abimi hem de küçük kardeşim Selim’i okutmak için harıl harıl çalışıyordu. Fikret abinin babasına olan borcunu bitirmiş ama para tatlı geldiği için başka işlerde de çalışmaya devam etti. Tır şöförlüğü yapıyordu artık. Bazen bir hafta bazense iki hafta sonra eve gelirdi. Küçük kardeşimle beraber yaşıyorduk çoğu zaman. Gözümde çok silik bir çocuktu. Sabah okula gider akşam gelince gecelere kadar çocuklar ile oyun oynar eve yatmaya gelirdi. Bildiğin otel gibi. O yüzden benim sex hayatıma hiçbir zaman şahit olmadı. Dedim ya sadece uyumak ve yemek yemek için eve gelirdi.
Ama aradan geçen zamanda o da artık ergenliğin o yoğun duygularına kapılmış eve sokmadığım çocuk evden çıkmaz olmuştu. 16 sına yeni basmış azgın teke gibi evde dolanıyordu. Abimin laptopunu sahiplenmiş büyük ihtimalle porno izliyordu. Ben de uzun bir süre yarrak yemediğim için amımın ve götümün deliği eski halini almıştı. Dışarı gönlümce çıkamıyordum. Babam eskisi gibi evde olmadığı için yasak koymuştu. Evde temizlik yemek yapmaktan başka bir şey yapmıyordum. Günün geri kalan vakitlerinde televizyon izliyor ordaki erkekleri düşünüp azıyordum. Erkeksizlik çok zordu.
Geçenlerde bir gün kardeşim okuldan sonra eve geldi. Üstü başı pis içinde kıyafetleri yırtılmış. Noldu diye sordum. Arkadaşı ile kavga ettim dedi. O haline çok üzüldüm.
-üstünü çıkar banyo edeyim seni
-abla saçmalama çocuk muyum ben
-çok konuşma elimde büyüdün az yıkamadım seni
Zor bela ikna edip duşa soktum. Ama ayakta duramadığı için tabure getirdim. Üstünde sadece boxerla tabureye oturdu. Bende beyaz bir t-shirt altımda da yine beyaz bir tayt ile yanına geldim. Suya açıp yavaş yavaş yıkamaya başladım. Çok pis dayak yemişti. Her yeri boya ağzı yüzü kan içindeydi.
-nasıl oldu bu
-boşver abla
-söylesene
-kız meselesi abla işte kurcalama
Kardeşimi yıkarken su ister istemez üstüme gelmişti. Evde tek olduğumdan ne kilot ne de sütyen takardım sevmezdim de işin doğrusu. Islanan yerlerde memelerim olduğu gibi belli oluyordu. Nedendir bilmem ama kardeşimi bir tehdit olarak görmüyordum benim gözümde bir çocuktu bir de elimde büyümüştü. Ama herhalde kardeşim böyle düşünmüyor. Göğüslerime kaçamak bakışlar atıyordu. Önünü de eliyle gizliyordu. Ben çok aldırmadım. Çocuk diye. Her yerini yıkadıktan (avret yerleri hariç) sonra
-avret yerlerini yıka sonra üstünü yıka gel de yaralarına merhem süreyim
-tamam abla geliyorum birazdan
Banyodan çıktım. Üstümü değiştirdim atletimsi bir şey giydim salona geçtim. Atlet biraz büyük olduğundan memelerimi zor kapıyordu. Zaten çoğu annemindi. Kardeşim altına şort giyip yanıma geldi ben de yaralarına merhem sürüyor kanamış yerlere yara bandı takıyordum. Bu arada kardeşim kaçamak bakışlarla yine memelerimin yarısını zar zor kapatan atletime kaçamak bakışlar atıyordu.
-bir daha kavga ettiğimi duymucam tamam mı selim
-tamam ablacım
Uzun zaman sonra ablacım demişti. Ben televizyonun karşısına geçtim güzel bir dizi arıyordum kardeşimde tam karşımda duruyordu. Çoktan odasına geçer diye düşünmüştüm ama oturuyor çaktırmadan beni seyrediyordu. Ona da hak vermek lazımdı. Bana hiç o niyetle bakmıyordu ya da görmüyordu beni. Şimdi ise gözleri açılmıştı.
-e ablacım senin sevgilin var mı
-ne sevgilisi be evden çıktığım mı var nerden yapıcam
-çıksan var ya herkes seninle sevgili olmak ister
-diyorsun keşke ama işte çok zor
-boşver ablacım hem olsaydı kıskanırdım seni
-niyeymiş o
Bir an duraksadı. Kekeleyerek
-bir sen varsın yanımda ondan
-ya selimm gel buraya
Yanıma geldi. Sarıldım ben de. Büyük ihtimalle memelerimin yumuşaklığını hissetmişti ve hoşuna da gitti galiba uzun bir süre bırakmadı beni.
-tamam yeter bu kadar duygusallık ödevin yok mu senin
-var ama sana sarılmak bana iyi geliyor
-görende ilk defa sarılıyoruz zanneder eşek sıpası
-nolur biraz böyle yatalım mı
-iyi tamam
Biraz kenara kaydım yanıma geldi sarıldım. Başı göğsümün bir tık üstündeydi. Çataldan her yerim görünüyordu. Memelerim onu baya azdırmış olmalı ki hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. O şekil beraber yattık. Ben uyumuşum. Uyandığım kaşık pozisyonundaydık. Kardeşim siki kalmış amımı zorluyordu. Bir eli de göğsümdeydi. Aha dedim bu da beni sikmek istiyor belli. Bir anda doğrulunca kardeşim koltuktan yere düştü.
-iyi misin selim
-iyiyim ablacım çok iyiyim
Önünü saklamaya çalışıyordu. Sonra odasına doğru gitti. Elimi amımın olduğu yere attığımda bir ıslaklık vardı. Galiba kardeşim götüme sürtünerek oraya boşalmıştı. Odasına doğru giderken. Alıcı göz ile baktım. Gerçekten de büyümüştü. Esmer teni spor yaptığı için hacimli vücudu çok güzel görünüyordu. Belki de erkeksizliğimin ilacı oydu.
119 notes · View notes
siyahtanbiiradam · 1 year ago
Text
Hani bazen "neden yaşıyoruz ki, amaç ne" tribine girer ya insan, herkes gibi bana da olmuştu. Tam tarih veremesem de önemli olan bu değil zaten. Şöyle ki; o anda ben sadece hayattaki güzel anlar için yaşadığımı fark ettim. Mutlu olduğum, bir şey başardığım, güldüğüm, eğlendiğim anlar. Sonra o güzel anları düşündüm, hangi sıklıkla güzel şeyler oluyordu hayatımda? Sanırım pek sık sayılmazdı. Tanıyorum kendimi az çok. Öyle mutlu olmak için kocaman mutlulukları beklemem. Ufak şeyler de sevindirir beni (herkese olduğu kadar), ama buna mutluluk demek kelimenin içini boşaltır biraz. İnsanın mutluluğu kendi içinde bulabileceği safsatalarına inanmam şahsen. Yok yani, bildiğin aldatmaca. Biraz kafası çalışan mutsuzların, mutluymuş gibi hissetmek için uydurdukları yöntemler, gerçek mutluluğun önünü tıkayanlar bir bakıma. Mutluluk dıştan gelen etkenlerle tetiklenen sonra da bünyenin mecburen verdiği bir tepkidir bana göre. Yine de bilimsel dayanağı yok, şu an uydurdum. Şimdi bakıyorum hayatıma, şöyle bir genel tarıyorum. Güzel şeyler var elimizde, efendim iyi okul, tam iyi diyemesek bile bir aile, iyi bir kaç arkadaş. Ama bunlar artık sindirilmiş şeyler. Mutluluk cepten yemek değildir, olmamalıdır. "Ne güzel her şey yolunda, hayat çok güzel" kandırmacasına doyuyorsun bir şeyden sonra. Her şey yolunda değil aslında, her şey sıradan. Depresif belirtiler gösterdiğimi fark ediyorum bazen. Tabi bunu kendi başıma keşfettiğim için yanılma payı da bıraktım. Olmaya da bilirim. "hayattan sıkıldım" çerçevesinde bir şeyler yazacaktım. mutluluktan girdim, çıkamadım bir yerden. Evet Mehmet Pişkin’e geldik. Uzun zamandır tasarladığım hayalimdeki şeyi yapmış adam. Kullandığı cümleler, motivasyonu, düşünceleri ve realizmiyle adeta kendimi ekranda izliyormuş gibi hissettim. Tam aklımdaki şey buydu aslında ve kendisine aşk olsun, benden daha önce davrandığı için. İnsanoğlunun bütün bu gerzek çırpınışlarına ve bir zavallı gibi mutlu rolü yapmaya çalışmasına inat, göte göt demiş ve gitmiş. Mutsuz olduğu her halinden belli ve bununla yüzleşebilecek kadar cesur. Her gün, bıkmadan usanmadan mutluluk rolü yapanlara ve mutsuz olduğunu anlayamayacak kadar moron olanlara inat. Hangimiz kaçıp gidebilme cesaretini gösterebiliriz bu adam gibi? Aslında hayat çok güzel bak kuşlar çiçekler böcekler zırvalıklarına kanmadan hepsine bir siktir çekip gidebiliyoruz? Birçok insanın cesaret edemediği şeyi gerçekleştirmiş, hayatına son verme hakkını kullanmış. İnsan için en iyi ikinci şeyi bir parça geç de olsa kendi isteğiyle yerine getirmiş, iyi de yapmış. Ve açıkçası şanslı bir ölüm olmuş onun için. Herkes, istediği şekilde, son kez bir kadeh şarap, bir sigara içerek ve en önemlisi en sevdiği şarkıyı son kez dinleyerek ölemez. Ve belki bu kadar zaman niçin dünyada var olduğunu öğrenmiştir ölünce. “İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmaktır. ikinci en iyi şey ise hemen ölmek." Siyahtanbiiradam olarak eski hesabımla birlikte yaklaşık 6-7 yıldır buradayım. Bu platformda çok güzel dostluklar edindim çok güzel insanlar tanıdım eğer bilmeden istemeden birinizin kalbini kırdıysam af ola. Hep beraber, bir şeyler denemeye devam. Hoş çakalın aşkla yaşayın çok güzel olsun hayatınız. Genellikle derin bir ıstırap içinde olsam da içimde hâlâ sükûnet, kusursuz düzen ve ahenk var. Çiçekler solar, kitaplar biter, şiirler olur, bana da elveda demek düşer. Zamanınızı çaldığım için özür diliyorum.
136 notes · View notes
arbrenu · 6 months ago
Note
burada hâlâ arada aktif olmana rağmen burası eski bir anıdan kalmaymış gibi geliyor nedense.. Hani böyle tarihe gömülmüş, mavi soluk bir nokta gibi.
Sanırım artık öyle hissettiren benim…
76 notes · View notes
tarihtenyazilar1 · 7 months ago
Text
Antik Yunan Edebiyatının Büyük Şairi: Homeros
Homeros, antik Yunan edebiyatının önde gelen bir şairidir ve MÖ 8. yüzyılın sonlarında veya MÖ 7. yüzyılın başlarında yaşadığı varsayılmaktadır. Ancak, Homeros’un hayatı ve varlığı hakkında kesin bilgilere sahip olunmamaktadır. Bazı kaynaklar onun gerçek bir şair mi yoksa efsanevi bir figür mü olduğunu tartışmaktadır. Bazı kaynaklara göre, Homeros kör bir şair olarak bilinmektedir. Onun…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
lolonolo-com · 10 months ago
Text
Eski İran Tarihi 2022-2023 Vize Soruları
Eski İran Tarihi 2022-2023 Vize Soruları 1. Aşağıdakilerden hangisi Eski Çağ’da İran’la birlikte Yakın Doğu’nun büyük kültürlerinden biri olarak sayılamaz? Cevap : Çin 2. Atinalıların, Perslere karşı ayaklanan Kıbrıs ve Mısırlılara destek vermesi ilk olarak hangi sonucu doğurmuştur? Cevap : Perslerin ve Spartalıların yakınlaşması 3. MÖ 360/361’de patlak veren, başını Kappadokia Satrabı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
edapostblog · 6 months ago
Text
Tumblr media
Araplar eşlerini avrat diye çağırır, manası apış arası demek
Türklerde hânım diye çağırırdı yani evimin sahibi..
İşte aradaki fark.
Rabia Arapça’da “dördüncü” demektir.
Öyle sanıldığı gibi mübarek ve anlamlı bir isim değildir.
Çünkü Arap kültüründe kız çocukları insandan sayılmadığı için, kızı olanlar isim vermez numara verirlerdi.
Vahide isim değildi, birinci demekti. İlk doğan kıza verilen numaraydı.
Saniye ikinci demekti, ikinci kızı olana verilen numaraydı.
Selase ve Bite isimleri üçüncü demekti, üçüncü doğan kızlara verilen numaraydı.
Rabia da dördüncü demekti, dördüncü doğan kıza verilen numaraydı.
Bizimkiler de Rabia’yı çok mübarek ve çok dini içerikli bir isim zannederler.
Bilmiyorlar ki Araplar, insandan saymadığı ve isim vermeye lüzum görmediği kız çocuklarına işte böyle numara takarlardı,
tıpkı otomobillere takılan plakalar gibi.!
Dünya kurulduğundan beri kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen kültüre sahip tek millet Araplardır...
Bunun esas sebebi ise; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin kızlarına, karılarına el koyup pazarlayan insafsız ve ahlaksız, Arap egemenlerinin eline düşmesinden korkan Araplar,
yeni doğan kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek bu akıbetten koruduklarını zannederlerdi..
Peki o çağlarda Türk’ler nasıldı ?
Türk’ler kız çocuklarına, hatunlarına değer veren, onları önemseyen, insan yerine koyan, komutanlar ve hakanlar gibi yetiştiren tek tanrılı dine mensup bir milletti.
Ve insan hakları açısından da çağdaş kültürün örneklerini vermiş önder uluslardandı.
Eski Türkçe’de “namus” sözcüğü yoktu çünkü namussuzluk nedir bilmezlerdi !
Türk geleneğinde kadın; arkadaştı, kadın anneydi, kadın sevgiliydi, tek başına bir devletti.
Ne zaman ki Türkler müslüman oldu, Arap kültürü geldi, kadın kadın olduğuna bin pişman oldu.!
Kadın dövmek, maalesef Türklerin Arap kültürüyle tanıştıktan sonra başlayan bir olaydır.
Eski Türk kültüründe, örfünde kadın her zaman el üstünde tutulurdu.
Tumblr media
Tarihe geçmiş "Cengiz Han’ın" eşi için söylediği..
“Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım” sözleriyle dilimize yerleşen “Hanım” kelimesi de bunu göstermektedir !
Yâni KADIN EVİN HAN'IYDI.
46 notes · View notes