#elma nasıl yetişir
Explore tagged Tumblr posts
sagocukaan34 · 2 months ago
Text
Her Lokmasında Şifa Var: Elmanın Sağlığımıza Bilinmeyen Faydaları
Elma sevmeyenimiz neredeyse yoktur. Özellikle bol sulu ve lezzetli bir elmaya kim hayır diyebilir? Severek yediğimiz elmanın sağlığımıza olan faydalarını biliyor muydunuz? İşte bu yazımızda bu lezzetli meyvenin sağlığımıza olan olağanüstü faydalarını sizler için araştırdık. Gelin bu yazımızda elmanın faydalarını birlikte keşfedelim! Elma, rosaceae ailesine ait bir meyvedir. Elmanın sağlık…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
tibbivearomatikbitkiler · 9 months ago
Text
Tıbbi papatya nasıl ayırt edilir?
Tıbbi papatya nasıl ayırt edilir?
Tumblr media
#Asteraceae, #Azulen, #Bisabolol, #BitkiBoyutu, #BitkiÖzellikleri, #Chamazulene, #ÇiçekBaşıŞekli, #ÇiçekRengi, #DoğalTedaviYöntemleri, #Habitat, #KimyasalBileşim, #MatricariaChamomilla, #Papatya, #PapatyaAilesi, #PapatyaÇayı, #PapatyaKokusu, #PapatyaÖzütü, #PapatyaTürleri, #PapatyaYağı, #PapatyaYağıFaydaları, #PapatyaYağıKullanımı, #PapatyaYağıYanEtkileri, #SağlıkFaydaları, #TıbbiPapatya, #TıbbiPapatyaBitkisi, #TıbbiPapatyaKullanımı, #TıbbiPapatyaNasılAyırtEdilir, #TıbbiPapatyaÖzellikleri, #TıbbiPapatyaToplama, #TıbbiPapatyaYağıKullanımAlanları, #TıbbiPapatyaYanEtkileri, #TıbbiPapatyanınFaydaları, #YağınFiyatı, #YağınKokusu, #YağınRengi, #YaprakYapısı https://is.gd/DoBEV7 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/tibbi-papatya-nasil-ayirt-edilir/
Tıbbi papatya nasıl ayırt edilir? Biraz bundan bahsedelim ve detaylara bakalım. Tıbbi papatya (Matricaria chamomilla), papatya ailesinin (Asteraceae) bir üyesidir ve diğer papatya türlerine benzer bir görünüme sahiptir. Mayıs papatyası veya Alman papatyası diye de anılır,  ancak tıbbi papatya diğer papatyalardan birkaç önemli özelliğiyle ayırt edilebilir:
Çiçek Başının Şekli: Tıbbi papatyanın çiçek başı koni biçimindedir ve içi boştur. Diğer papatyalarda ise çiçek başı daha yayvan bir yapıya sahiptir.
Yaprakların Yapısı: Tıbbi papatyanın yaprakları ince ve parlaktır. Diğer papatyalarda ise yapraklar daha geniş ve mat olabilir.
Renk: Tıbbi papatyanın çiçekleri beyaz renktedir ve ortasında sarı bir disk bulunur. Diğer papatyalarda ise çiçeklerin rengi ve disk farklı olabilir.
Koku: Tıbbi papatya, karakteristik bir elma kokusuna sahiptir. Diğer papatyalarda ise koku daha az belirgin olabilir.
Boyut: Tıbbi papatya, diğer papatyalara göre daha küçük boyutludur. Genellikle 20-30 cm boya ulaşır. Diğer papatyalar ise 50 cm’ye kadar büyüyebilir.
Habitat: Tıbbi papatya, tarlalarda, yol kenarlarında ve boş arazilerde yetişir. Diğer papatyalar ise daha çeşitli habitatlarda bulunabilir.
Tıbbi papatya ile diğer papatyaları ayırt etmek için:
Çiçek başının şekline dikkat edin. Tıbbi papatyanın çiçek başı koni biçiminde ve içi boştur.
Yaprakların yapısını ve rengini inceleyin. Tıbbi papatyanın yaprakları ince ve parlaktır ve çiçekleri beyaz renktedir.
Kokuyu test edin. Tıbbi papatya, karakteristik bir elma kokusuna sahiptir.
Boyuta dikkat edin. Tıbbi papatya, diğer papatyalara göre daha küçük boyutludur.
Habitatı göz önünde bulundurun. Tıbbi papatya, tarlalarda, yol kenarlarında ve boş arazilerde yetişir.
Eğer tıbbi papatya toplamak istiyorsanız:
Bitkinin doğru şekilde teşhis edildiğinden emin olun.
Temiz ve kirlenmemiş bir alandan toplama yapın.
Sadece çiçekleri toplayın ve yaprakları ve sapları bırakın.
Topladıktan sonra papatyaları gölgede kurutun.
Tıbbi Papatya ve Diğer Papatya Yağları Arasındaki Farklar
Tıbbi papatya yağı da diğer papatya yağlarından bazı önemli farkları ile ayırt edilir.
Kimyasal Bileşim: Tıbbi papatya yağı, diğer papatya yağlarından farklı bir kimyasal bileşime sahiptir. En önemli bileşenleri azulen, bisabolol ve chamazulene’dir. Bu bileşenler, tıbbi papatya yağına anti-enflamatuar, antioksidan, antimikrobiyal ve spazmolitik gibi birçok tıbbi özelliğini verir.
Renk: Tıbbi papatya yağı, diğer papatya yağlarından farklı bir renge sahiptir. Mavi renktedir, diğer papatya yağları ise genellikle sarı veya renksizdir. Mavi renk, chamazulene bileşeninden kaynaklanır.
Koku: Tıbbi papatya yağı, diğer papatya yağlarından farklı bir kokuya sahiptir. Hafif, tatlı bir papatya kokusuna sahiptir, diğer papatya yağları ise daha keskin veya farklı bir kokuya sahip olabilir.
Kullanım Alanları: Tıbbi papatya yağı, diğer papatya yağlarından daha geniş bir kullanım alanına sahiptir. Rahatlama ve sakinleşme, sindirim problemleri, iltihap, ağrı, cilt bakımı gibi birçok sağlık sorununa yardımcı olmak için kullanılabilir.
Fiyat: Tıbbi papatya yağı, diğer papatya yağlarından daha pahalıdır. Bunun nedeni, tıbbi papatya bitkisinin yetiştirilmesi ve hasat edilmesinin daha zor olması ve yağın kimyasal bileşiminin daha karmaşık olmasıdır.
Tıbbi papatya, çeşitli sağlık sorunları için kullanılabilir. Ancak, tıbbi papatya kullanmadan önce bir doktora danışmak önemlidir.
0 notes
gundemarsivi · 10 months ago
Text
Tumblr media
Bağır Nûpelda Kuşlar ve Çocuklar Ölmesin!
✍🏻 Hayrettin Geçkin
https://www.gundemarsivi.com/bagir-nupelda-kuslar-ve-cocuklar-olmesin/
*“BAĞIR NûPELDA KUŞLAR VE ÇOCUKLAR ÖLMESİN!”
Müjdat Güven hekim, Eşi Berfin de…İkisi de şiir kardeşlerim. Müjdat’ın “Gün Açar Mavi” adlı şiir kitabı çıkmamıştı daha. “Ağabey bir bakar mısın,” diye şiir dosyasını e-postama göndermişti. Şaşırmıştım okuduğumda. İyi bir şairin 3.4. şiir dosyası olabilir dedim bu şiirler. Dosyadaki “İçerden Nûpelda’ya Şiirler” bölümü allak bullak etmişti beni. Şiirleri okuduktan sonra o gece hiç uyumamış, aşağıdaki yazıyı kaleme almıştım. Dosya kitaplaşınca da bir yazı daha yazdığımı anımsıyorum.
Berfin- Müjdat çiftinin daha sonra bir kızları oldu. Adı, Nûpelda! Nûpelda şimdi 1 yaşında. Baba kızın doğum günleri aynı güne denk gelmiş: 30 Ocak. Nûpelda’ya bir süre önce bir şiir hazırladım. Müjdat için yazdığım yazı yayına hazır deneme kitabında, Nûpelda için yazdığım şiir de çocuk şiirleri kitabımda yer alacak.
Umarım bu haberi doğum günü armağanı olarak kabul ederler. Ve umarım bir dahaki doğum gününe de kitaplar yetişir.
MÜJDAT’a:
“Ben”in üstünden yaşamı konuşmak. “Öteki” ile ilişkiye geçmek, onu harekete geçirmek
Ve yaşamı yeniden kurmak.
Özet bu!
Dil içinde yeni bir dildir şiir. Dil içi ve dil ötesi bir dil. Sözcüklerin açılmamış kapılarını zorlamak. Ve aracılık etmek onların yasak ve aykırı buluşmalarına. Anlamların içinde anlam bulmak, anlam katmanlarından dünyaya seslenmek. Sözcüklerle büyü yapmak. Ve “öteki”nin sesi olmak.
Şairin işi bu!
Rüya görürken onu yorumlamayacak şair. Zoru seçecek ve kendisine sarılacak. Aldığı yaralar önemli şairin. Önemli, bir delikten dünyanın bütün acılarının kalbine sızması, o sızıları şiire dönüştürmesi. Sevinçli ve umutlu bir şarkıya…
Şiirin işi bu!
Verili olanla hesaplaşmak, boğaz boğaza gelmek. Bu sırada şairin elinden tutacak olan bildikleri değil kesinlikle. unuttukları… Çünkü bu bir kaybolma aynı zamanda. Kendini arar gibi kaybolma. Geleceğe sağlam halkalar atarken ve geleceğin dilini yaratırken telaşa düşmeden bir kaybolma.
Bu yol bilgisi!
Eriyip su olmayı düş��nmeli şair. Dünyanın her bir parçasına karışmak için başka yol var mı? Ama kütle olmayacak kesinlikle şair. Çünkü tepelerde duranlar vicdanın kaleleri olamaz, unutmayacak. Ayrıca itaatsizliği seçemeyecekse bu işe hiç kalkışmayacak. Unutmayacak asıl zirvenin aşağılarda olduğunu.
İnsanlığın oğlu veya kızı olmak! Ne dersin Müjdat?
Bunları eşik sayarak seninle dertleşmek istemem bu yüzden.
Her şeyin kirlendiği, kirletildiği, insanları yalan makineleriyle kontrol altına alıp etkisizleştirdikleri bir dönemde şiir yazmasak ne yaparız Müjdat? Kuşların, böceklerin, çiçeklerin imdadına nasıl koşarız şiir yazmasak bi söyle? Cesedi kıyıya vuran bir bebeği yaşatmak için fidan diksek yeşerir mi şiir olmayınca… Zeytinin gözyaşlarını silebilir miyiz?
İda’da Cerattepe’de, Soma’da ağaç kırımlarına karşı nasıl dururulur… Bizim cephanemiz şiirdir Müjdat. Akşamki düşüm hiç durmadan bana soruyor, “Bir şiir savaşa karşı çıkabilir mi” diye? Bilmem ki Müjdat nasıl bir yanıt vermeliydim sence.
Aslında adil, eşitlikçi, özgürlükçü bir dünyadan başka ne isteyebilir ki bir şair? Sen de ben de! İnsanların kendilerinden istifa etmeden yaşayabilecekleri bir dünya kurup oraya sığınmak istemek şiirin de varmak istediği yer değil mi? Öyle bir yer sanki dalda elma, uzansak koparacakmışız gibi. Ama kollarımız yetişmiyor, görüyorsun!
Bugünlerde sözcüklerin huysuzlukları üstende! Ne yapabilirim ki? Olmuyor! Bir türlü yazamıyorum işte. Bir iki şiir okuyayım diyorum bari aç karnıma. Fakat yorgunum Müjdat. Bazen dilimi dişlerimle koparıp tükürmek istiyorum. Ustanın “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka,” sözü elimden tutup kaldırmasa işim zor.
Şiir üzerine şimdiye kadar çok düşündüm Müjdat. Yazdığım şiir sayısı kadar en az… Yazı da yazdım epeyce. Dersler verdim şiir üstüne. Ama hep bir şey eksik! Bu eksiklik yüzünden midir ne, şiirden başka sığınacak bir yerim kalmadı. Sakın halime üzülme.
Müjdat, ne diyeceğim bak! Şiire, şiirden önce insan gerek. Şiirin duyguya, düşlere, duyarlıklara ihtiyacı var. Gülüşlerle sulanmak ister dizeler. Gidilmemiş yerlerin, yaşanmamış aşkların, kurulmamış dünyaların özlemiyle… Şiirin ruhudur çünkü bunlar. Acıyı bal eylemenin başka bir yolu da yok bence.
Şiir yazarak kendimi keşfettim Müjdat, sakın bunu basite alma. Çok şükür, şiir sayesinde yeryüzünde yalnızca kendimi algılama kolaylığına düşmedim. Eğer öyle olmasaymış, farkına varmadan nasıl bir hapishaneyle kuşatılmış yaşardım kim bilir! Verili olanla yetinerek ve de pek fazla merak etmeden üstümüzden olup bitenleri… Başkalarının acılarına kayıtsız kalmadımsa bunu şiire borçluyum Müjdat. Kendi acılarımla başa çıkamazdım yoksa.
Nasıl bir şiir yazmalı ki doğrulsun insan / düşe kalka adımlasın yolları kendine doğru, kendine ulaşsın? Bak şu an hayatın üşümüş sıcaklığıdır avuçlarımdaki… Bu sabah ülkemizden ve yeryüzünün çeşitli yerlerinden iyi duygular taşıyan şiirler okudum Müjdat. Onların eşliğinde dünyayı kokladım. Gitmekte ve gelmekte olana dokunmaya çalıştım. Kahvaltı da yaptım. Ve çiçeğinde bir şairi düşündüm. Yani seni Müjdat! Sonra dönüp senin şiirlerini okudum, yeni çıkacak olan kitabında yer alacak olan şiirlerini. Sözcüklerden dünyaya, insana sesleniyorsun, inan bana yanmış yıkılmış evlerin bacaları yeniden tütüyor şiirlerini okudukça, gökyüzüne ektiğim çiçekler silahlardan önce davranıp kana bulanmasını önlüyor dünyanın…Aşk kazanıyor, barış kazanıyor… Aşk olsun sana Müjdat…Aşk olsun!
Ama sakın havalara girme böyle dediğim için…Say ki daha yolun başındasın. Ve yolun suyunkinden uzun. Ne güzel işte, şiirle yürüyeceksin onca yolu. Onunla olgunlaşacak, yaş alacak, arınacaksın her geçen gün.
Taşlardaki sessizliği dinlemeli şair. Bunun için bir orman gibi susmalıdır. Kör bir dervişe yol sormalı, renklerin sesini duymalıdır. Aşkın hiç halinden suç haline geçmeli, uçurumlarla sevişecek kadar yürekli olmalıdır.
Bilinçli bir bilinçsizlik diyelim buna Müjdat…
Bir ölünün tuttuğu günlüklerden tarihi öğrenmelisin Müjdat. Geleceği doğmamış olanlardan… Bunlar yetmeyebilir. Belki de bir şairin iyi şiirler yazması için kendini sözcüklerle vurması lazım. Çünkü yaşam şiirle yenilenir, dünya şiirle kabuk değiştirir.
Öyleyse şairlere gerek yoktur.
NûPELDA’ya
Büyükler böyle burda
Altın için ağaçları
Kanı için kuşları öldürürler
Nûpelda
Sana bunları anlatması zor fakat
Çocukları da öldürürler
Hiç gözünün yaşına bakmadan
Ukrayna’da
Gazze’de
Rojova’da
Her yerde
Nûpelda
Bir yolu olmalı
Bir yolu
Onlara benzemesin çocuklar
Büyüdüklerinde
Hayrettin Geçkin
* Müjdat Güven
0 notes
bungoustraydogs-tr · 4 years ago
Note
Dead Apple yı tekrar izleyip analiz yapacağım demiştin dört gözle bekliyoruz dkakfjskdnwk cidden her amvde görüyorum Fyodor dan 2 tane oluyor birinin elinde kafatası diğerinin elinde ise elma çok merak ediyorum nasıl bir mesaj içeriyor diye umarım en yakın zamanda yardımcı olursun bize seviliyorsun <3
Yapacağım ama önce yeniden izlemem lazım jdjdjd büyük ihtimalle haftaya yetişir. Canım isterse tabii.
27 notes · View notes
suamasucukolan · 5 years ago
Text
Sanki Uzanıyor Ta Yanı başımdan Sonsuzluğa
ÖLÜMLÜLERİN ZAMANI, KARANLIĞIN ÇOCUKLARINA BIRAKTIĞI ZAMANDIR GECE. SIRLARIN TEK VE GERÇEK KORUYUCUSU…
 Gökyüzüne uzattığı parmağıyla yıldızları gıdıklayan ürkek bir çocuk gibi yetişir siyaha bulanmış ruhun ve sadece etten ibaret olan bedenin geceye. Arka fonda çalan hafif müzik eşliğinde ruhundan bir damla yaş akar. Biraz ürkek… Korkma. Gözyaşlarını kurutmak için göz pınarlarını aya asan, güneşe seren kimseler karanlıktan korkmaz. Korkma bu caddelerin iniltisinden, korkma bu gözüne mil çekilmiş ama gibi evlerden.  Bu karanlık, bu ayaz seni ürkütmesin. Gece tehlikeli, haklısın ama gece en iyi sırdaşıdır insanın. Eğer yeterince sessiz olursan gece sana fısıldar bütün gerçekleri. İnsanların  saklanmak için karanlıklara tercih ettiklerini mesela… Oysa senin bildiğini onlar bilmez.  Yıldızlar bile bilmez. Ama sen bilirsin. Çünkü sen, gökyüzünün karanlık olmasına rağmen yıldızların asla saklanamadıklarını yıldızlardan bile iyi bilirsin. Daha sonra devam eder anlatmaya gece. Vedalardan kalma ayak seslerinin kahredici gidişini, melankolik bir kış gecesinin yarattığı duygusal ortamı ve bir uçurumun kenarından yitip giden hayatları… Daha sonra bir damla daha gözyaşı akar ruhundan. Bu sefer akan yaş sana ve senin acılarına akmaz. Bu sefer akan yaş; ruhundan süzülür, toprağa damlar ve o bir damla yaş, yaşlı bir ağacın kökleri misali tüm toprağı sarar ve yine senin gibi yeni biçilmiş çimlere oturan başka bir insanın ruhuna damlar. Bu sefer onun aklına birikenler gözlerinde ağırlık yapar. Orda yeni yerini bulduğunu sanan gözyaşın yanılmıştır. Tekrar toprağa karışıp yeni bir yolculuğa çıkması gerekir peşinde sürüklediği yaşanmışlıklarla. Ama kimse senin gibi değildir. Yine dönüp dolaşıp sana gelir gözyaşların. Çünkü onlara senin kadar değer veren yoktur. Çünkü kimse senin gözlerinden akan yaşların elmas olduğunu bilmez. Bilmesinler de zaten. Sadece sen bil, yeter. Az bilinen şeyler popüler olan şeylerden daha iyi değil midir zaten? Lakin gözyaşın sana değer vermez. Bir damlası bile yorgun düşürür zavallı bedenini. Yaşamaktan bıkmış, sadece sevgi isteyen yaşlı bir kediye döndürür bir dev misali bedenleri bile bir damla gözyaşı. Yaşamda kalmanın en zor olduğu an gecedir. 04.00 tüm sırlarını biliyor. (Poppy Z. Brite)
 Gecenin heybetli karanlığı, perde perde kalınlaşarak, koyulaşarak şehrin üstüne kara bulutlar gibi çöküyor ve sen, gecenin karanlığına tepki olsun diye giydiğin bembeyaz kıyafetlerinle oturduğun yerden kalkarak karanlığı bir bıçak misali kesiyorsun. Kestiğin yerlerden bir damla yıldız kayıyor bilinmez ufuklara… Gecenin kanı da yıldızların kuyrukları oluyor.
 Üzerinde öyle bir ağırlık var ki, sen bile şaşırıyorsun. Oysa bunun, geceyi dinleyip insanların sırlarını çalmanın bedeli olduğunu bilmiyorsun. Ölen bütün bedenler, yitip giden bütün aşklar, küçük bir hata yüzünden kararan hayatlar, kesilen umutlar ve yanlış anlaşılmaya kurban giden aşıklar… Toprak seni kendine çekiyor. Ve artık biliyorsun, nefes almak için açtığı camdan atlayabilir insan…
 Kulaklıklarını takıp bir müzik açıyorsun ve şapkanı kapatarak kalabalığın içinde yalnız kalmaya çalışıyorsun. Sessiz kalmaya devam ediyorsun. Müzik senin yerine konuşuyor. Çünkü müzik; söyleyemediğin sözler, atamadığın çığlık ve anlatamadığın şeylerdir. Sen, bunu da biliyorsun.
 Saat gece yarısını çoktan geçse de sokaklar en az aklından geçen şeyler kadar kalabalıktı. Sahi, o gün günlerden neydi? Neden sokaklar kalabalıktı? Ah, nasıl da unutursun, bugün yılbaşı! İnsanların her sene bir öncekinden daha iyi geçmesini umduğu, ama asla iyi geçmeyen, hep bir yerlerden patlak veren yeni bir yıl! Ne saçma geliyordu bu olanlar sana. Sonuçta maskeleri ardına saklanan bu insanlar, gezegenimizin güneş etrafında bir tam tur atmasını kutluyorlardı. Oysa ay da dünya etrafında tur atardı ama kimse bunu kutlamazdı, saçma. Ayın suçu neydi? Güneşten daha hızlı olmak mıydı? Yoksa o da bilirdi güneş gibi olduğu yerde durmayı. Ayın, karanlığa bile anlatamadığı sırları vardı oysaki. Herkes ayın dünyanın çekim kuvveti yüzünden etrafında döndüğünü sanardı. Ama aslında ay, dünyadan hoşlanıyordu. Bir çekim kuvveti olduğu doğruydu, ama bu kesinlikle ayın isteği dışında değildi. Ama Ay’ın Dünya’nın etrafında dönmesi hiçbir şey ifade etmiyordu. Dünya güneşi seviyordu. Güneş ise bencil bir kız gibiydi. Tek sevdiği kendisiydi. ‘Narsist Güneş.’’ Diye düşünüyorsun. Ama bu ay olmaktan kurtulup güneş olmayı istemeni engellemiyor.
 Yanından geçen biri omzuna çarparak seni düşünce dünyandan çekip çıkarıyor. Ruhun bunun için ona esip gürlese dudaklarından hiçbir söz çıkmıyor. Sen de haklısın tabi, gelip geçici bir hayatta gelip geçici bir durum için insanların bu mutluluğunu engellemek istemiyorsun. Aptal insanlar… İnsan olduğun için utanıyorsun. O sırada arkandan bir çığlık duyuyorsun ve bakma zahmetinde girmiyorsun. Şimdi sorsalar pişman mısın diye, yine olsa aynısını yapacağını söylüyorsun. Çünkü arkana bakmamak sana sonsuz huzuru sağlıyor. İnsanların hızlı hızlı yürümesine karşılık yavaş yavaş yürüyen bedenin bir anda donup kalıyor. Gözlerini önü kararıyor. Yaşasın diyorsun kalbinde hissettiğin fiziksel acıyla. Fiziksel acı o kadar büyük bir raddeye ulaşıyor ki ruhsal acın yok oluyor. Kafanın üstünde bir sürü insan görüyorsun. Yalnız doğduğun bu dünyadan bir kalabalıkla göçüp gidecek olmak seni üzüyor. Çünkü sen değişiklikleri sevmezsin. Kanın toprağa karışmak için çabalasa da insanların kalpleri ve ruhları gibi sert ve taş yolu bir türlü geçemiyor. Oysa sen biliyorsun. Eğer kanın toprağa akarsa gece, insanların sırlarını saklayabilecek. Geceyi dinlemeyi çok ağır bir bedel ile ödüyorsun. Ve sonunda bir damla kanın toprağa değmeyi başarıyor. Ruhun da akan kanının yavaşlığında vücudundan ayrılıyor ve seni sevdiğin  şeye, aya doğru çekiyor. Biliyordum diyorsun. Ölen insanların ruhunu emdiği için ay, insanlara bu kadar güzel ve melankolik geliyor. Aşık ve ölen insanlar… Kendisi gibi insanlar. Sen zaten bunu da biliyorsun. Dudaklarından dökülen son kelime ise Biliyorum oluyor... Sen zaten tüm hayatın boyunca sadece… Biliyorsun. Ve bilmek seni ölüme götürüyor. Karanlık, sanki uzanıyor ta yanı başından sonsuzluğa… Hikayen ise gecenin karanlığına bir başka sır olarak saklanıyor.
7 notes · View notes
belkidebirharfimben · 5 years ago
Text
Her acının bizde bir hissesi var
Düşünüyorum da arkadaşım, bazen yaparım bunu, insanı kişilik sahibi yapan daha çok acılar. Yoksunluklar üzerinden kendimize daha net bir alan tarifi yapabiliyoruz. Ve onları 'iyi şeylerden' daha iyi hatırlıyoruz. Evet. Acılar, ruha atılmış kesikler gibi, kalıcı izler bırakıyorlar. Barışmış olsanız, hatta aştığınızı düşünseniz bile, anımsıyorsunuz. Sancısı azalmış olsa da tecrübesi kalıyor. (Bir acıyla barışmak, onu yoketmek değildir zaten, izlerini kabullenmektir.) Peki ya mutlu günler? Mutlu günler de böyle değil mi? Hayır. Mutlu günler yılları bile 'an'laştırıyor.
Bana yaşadığım sıkıntıları, hatta hepsini değil yalnız büyüklerini, sorsanız size bir seferde düzine kadar şey sayabilirim. Ama mutlu günler üzerine daha çok düşünmem gerekecektir. Yaşamadığımı söylemem elbette yalan olur. Çünkü, hamdolsun, Allah'ın birçok ikramını gördüm. Birçok neşeyi tattım. Elhamdülillah. Fakat hafızam üzerlerine ne bina edebildi? Hatta ne kadarını tutabildi, kaydedebildi, saklayabildi? Peki ruhuma ne kadarını taşıyabildi duygularım? Onların ne kadarı beni şu anki ben yaptı? Tuhaf. Çok tuhaf. Kesinlikle eşitlik yok. Galiba mutluluğu daha kolay unutuyoruz. Keder neşeden daha zor geçiyor. Yani demem o ki güzel arkadaşım: 'Güzel günler diviti' daha silinir bir mürekkep kullanıyor. Hüznünkiyse inatçı, kalıcı, tinerle dahi geçmez.
İbrahim Erkal'ın "Unutulanlar unutanları asla unutmaz!" diye bir cümlesi vardı. Hangi şarkısında geçtiğini unuttum. Fakat duyduğumdan beri hakveririm. Hakvermemin sebebi de yukarıdaki düşünüşümdür. Güzel birşeyin farkındalığına davet ediyor bizi bu ifade. Unutan neşesinden unutur. Unutulan kederinden unutmaz. O unutmayı başarmışsa neşesindendir. Sen unutmayı başaramamışsan kederindendir. Belki en çok alındığın da budur: Unutulmuş olmak. Bu hakkında kederlenilecek kadar kalıcı olmadığını gösterir. Demek ki iz bırakamamışsındır. Yokluğun umursanmazdır. Boşuna kalem oynatmışsındır. Aslında yazılmamışsındır. Yazılmamak yaşamamak gibi gelir. Yani gerçekten yaşamamak. Demek hakikatte senin kederlendiğin şeyler yaşanmamıştır. En azından karşı tarafta durumun asl-ı sireti budur. Bu da unutamamayı katmerler.
Duygularımız yaşadıklarımızın ruhumuza dokunmasını sağlıyor. Güzel şeyler güzellikle, kötü şeyler kötülükle ruhumuza dokunuyorlar, iz bırakmaya çalışıyorlar. Karakterin kendi ellerinde şekillenmesi için bir yarış içindeler sanki. Anne rahminde şekillenecek çocuk için koparılan bir yarış gibi. Kim daha çok varırsa o daha çok şekillendirecek. Fakat, pek yazık, keder makasının hüneri neşenin fırçasından üstün. Nasıl? Bir karton düşünün mesela. Bu kartondan bir adamcık yapacaksınız. Fırça üzerinde işlemeye başlıyor ve güzel bir adamcık çiziyor. Sonra makas geliyor. O da ondan bir adamcık kesiyor. Makasın kestiği adamcığı neşe artık tekrar kartona döndüremez. Fakat neşenin boyadığı yeri makas görmezden gelebilir. İşte böyle bir tesir farkları var sanki.
Yazı uzuyor. Buraya neden geldik ona da dokunalım. Şualar'ı okurken birşey farkettim bu yakınlarda. Soru şöyle: "Cemîl-i Mutlak ve Rahîm-i Mutlak ve hayr-ı mutlak olan Zât-ı Ganiyy-i Ale'l-Itlak, nasıl oluyor ki, bîçare cüz'î ferdleri ve şahısları musibete, şerre, çirkinliğe müptelâ ediyor?" Yani özetle sorgulanan şu: Allah öyleyken eyledikleri neden böyle? Neden güzeller güzeli çirkinlik yaratıyor? Neden merhametliler merhametlisi acı çektiriyor? Bu enteresan sorunun cevabı ise şöyle:
"Ne kadar iyilik ve güzellik ve nimet varsa, doğrudan doğruya o Cemîl ve Rahîm-i Mutlakın hazine-i rahmetinden ve ihsanat-ı hususiyesinden gelir. Ve musibet ve şerler ise, saltanat-ı rubûbiyetin, âdetullah namı altında ve küllî iradelerin mümessilleri olan umumî ve küllî kanunlarının çok neticelerinden tek tük cüz'î neticeleri olmasından, o kanunlar cereyanının cüz'î muktezaları olduğundan, elbette küllî maslahatlara medar olan o kanunları muhafaza ve riayet etmek için, o şerli, cüz'î neticeleri dahi halk eder. Fakat o cüz'î ve elîm neticelere karşı, imdâdât-ı hassa-i Rahmâniye ve ihsanat-ı hususiye-i Rabbâniye ile, musibete düşen efradın feryatlarına ve beliyyelere giriftâr olan eşhasın istiğaselerine yetişir. Ve fâil-i muhtar olduğunu ve herbir şeyin herbir işi, onun meşîetine bağlı bulunduğunu ve umum kanunları dahi daima irade ve ihtiyarına tâbi bulunmalarını ve o kanunların tazyikinden feryat eden fertleri, bir Rabb-i Rahîm dinlediğini ve imdatlarına ihsanıyla yetiştiğini göstermekle; Esmâ-i Hüsnânın kayıtsız ve hadsiz cilvelerine hadsiz ve kayıtsız bir meydan açmak için o küllî âdetullah düsturlarının ve o umumî kanunların şüzuzâtıyla ve hem, şerli cüz'î neticeleriyle, hususî ihsanat ve hususî teveddüdat, yani sevdirmekle hususi tecelliyat kapılarını açmıştır."
Arkadaşım, belli ki çok anlayamadın, o halde buradan benim anladığımı 'En doğrusunu Allah bilir' kaydıyla söyleyeyim. Hatta misallendireyim: İki türlü ziyafet olduğunu düşünelim bir yemekhanede. 'Fix menü' tabir edilen, herkese aynı yemekten, eşit miktarda pay edilmesi esasına dayanan bir düzenle dağıtılıyor öncelikle yemekler. Bütün insanlık da, elbette mecburdur, yiyeceğini oradan alıyor.
Sözgelimi bir gün ıspanak çıktığını düşünelim. (Ben pek barışık olmadığımdan onu örnek verdim.) Siz de, başka şansınız yok, alıyorsunuz. Tattığınız an mutsuz oluyorsunuz. Sevdiğiniz bir yemeği özlüyorsunuz. Sonra birden sıradışı birşey yaşanıyor. Bir garson elinde tam da istediğiniz yemekle geliyor ve masanıza bırakıyor. O zaman şuna uyanıyorsunuz: Bu yemekhanenin sahibi benim farkımda. Üstelik neyi sevdiğimle de ilgileniyor. Sevdiğim şeylerden göndererek beni sevindiriyor. Beni sevindirdiğine göre kendisini de bana sevdirmek istiyor. Ben bu tecrübeyi ancak sevmediklerimi de tadarak yaşayabiliyorum. Böylelikle bir hikaye sahibi oluyorum.
Evet. "(...) küllî maslahatlara medar olan o kanunları muhafaza ve riayet etmek için, o şerli, cüz'î neticeleri dahi halk eder!" cümlesinin arkasına uzanmanın yolu bence bu örnekten geçiyor. Yemekhane yemekhaneliğinin gereğince yemek vermek zorunda. Yoksa insanlar aç kalacak. Ispanak da çıkması lazım. Çünkü onu da sevenler var. Hem de hergün aynı şey yenmez. Çeşitliliğin lüzumu da bir kanun. Ancak bu umumi kanunun ezdiği bireyler de var. Mesela sen-ben ıspanak sevmiyoruz. Ne olacak peki bizim halimiz?
İşte o zaman şu cümle devreye giriyor: "Fakat o cüz'î ve elîm neticelere karşı, imdâdât-ı hassa-i Rahmâniye ve ihsanat-ı hususiye-i Rabbâniye ile, musibete düşen efradın feryatlarına ve beliyyelere giriftâr olan eşhasın istiğaselerine yetişir."
Elhamdülillah. Hayatımız boyunca belki bin kere şahit oluyoruz ki yetişti, yetişiyor, yetişir. Gün doğmadan neler doğar. Alınanların yerine ne mucizeler verilir. Peki bu önce mutsuzluğu/yoksunluğu tadıp sonra mutlu edilmekte ne fayda var? İşte onun da cevabı metnin şurasında:
"(...) Ve fâil-i muhtar olduğunu ve herbir şeyin herbir işi, onun meşîetine bağlı bulunduğunu ve umum kanunları dahi daima irade ve ihtiyarına tâbi bulunmalarını ve o kanunların tazyikinden feryat eden fertleri, bir Rabb-i Rahîm dinlediğini ve imdatlarına ihsanıyla yetiştiğini göstermekle; Esmâ-i Hüsnânın kayıtsız ve hadsiz cilvelerine hadsiz ve kayıtsız bir meydan açmak için o küllî âdetullah düsturlarının ve o umumî kanunların şüzuzâtıyla ve hem, şerli cüz'î neticeleriyle, hususî ihsanat ve hususî teveddüdat, yani sevdirmekle hususi tecelliyat kapılarını açmıştır."
Yani, arkadaşım, bir hikayemiz olması lazım gerçekten 'yaşadık' diyebilmemiz için. Farklı bir hikaye. Bize özgü bir yaşanmışlık. Kainata bizimle katılmış bir orijinalite. Eğer Rahmaniyet düzleminde kalsaydık 'zaten herşeye yapılan ikramlara mazhar olmuş herhangi birşey' olarak kalacaktık. Fakat bırakılmadık. Rahimiyete de taşındık. Yoksunluklara da uğradık. Bu yoksunluklar aslında 'bize özgülükler'in ortaya çıkması için gerekliydi. Ahmed ıspanağı tatmalı ama sevmemeliydi.
Eğer herkes gibi ıspanağı sevseydi Ahmed'in bir nüansı kalmazdı. Herşey içinde birşey olurdu. Ispanak kanunundan zarar gördüğünde aslında kimliğinin bir köşesi açığa çıktı. Milyonlarca yıldır yağıp canlıları hayatta tutan yağmur geçen gün onu sırılsıklam etti. Ama bu sırılsıklamlıkla sığınmaya koştu. Birisiyle tanıştı. Bir başkalık yaşadı. Belki sonraki hayatını etkileyecek birşey gördü. Kimliğinin bir köşesi daha açığa çıktı. Yine mesela milyonlarca yıldır hayatın devamını sağlayan ölüm geldi babasını da aldı. Canı yandı. Ama ondan da çok başkalıklar ortaya çıktı. Bambaşka bir Ahmed olarak varlığını devam ettirdi.
Dikkat ediniz, her yoksun kalışımızın, acımızın, musibetin arkasında umumi kanunların izleri var. Evimiz yansa ateşin kanuniyetinden. Sele uğrasak yağmurun kanuniyetinden. Yıkılsa binalarımız depremin kanuniyetinden. Ve bu kanunlar aslında o yemekhanedeki gibi 'fix menü' işliyor. Düzen bu şekilde devam ediyor. Arada ezilenlere ne oluyor peki?
Onlar da kendilerine özgü hikayeler/ikramlar sahibi oluyorlar. Acılarına bedel 'kendilerine özel tecrübeler' ile mükafatlandırılıyorlar. Bazen bir acı bir deha doğuruyor. Bazen bir yoksunluk bin varlığa evriliyor. Newton'un kafasına elma düştü de fena mı oldu? Şimdi herkesin bildiği bir hikayesi var. Yani, arkadaşım, her acının şuanki bizde bir hissesi var. Sadece neşeyle karakter sahibi olamazdık. Neşenin makası yoktur çünkü.
7 notes · View notes
editorunbeyazsayfasi · 3 years ago
Text
Galebe krem kullananlar yorumlar
Tumblr media
Uraw kozmetik firmasına ait yeni bir ürün Galebe krem. Cilt bakım kremi olarak kullanılır. İçeriğinde centella asiatica (gotu kola ekstresi) bulunuyor. Bu madde cildin onarımını sağlayıp dokuları iyileştiriyor.
Galebe krem nedir?
Galebe krem bir cilt bakım kremidir. Cilt dokularını onarıcı ve hasar gören cildin tedavisi için kullanılan yarı bitkisel içerikli cilt kremidir.
İçeriği nedir?
Panthenol Hemen hemen tüm cilt bakım kremlerinin içerisinde bulunan bu madde genellikle hasar görmüş cildin nemlenmesini sağlar ve onarır. Aslında panthenol bir vitamindir. B5 vitamini olan panthenol dönüştürülerek hem ağızdan alınan türü elde edilir hem de cilt için kullanılacak olan dekspanthenol gibi farklı kimyasal yapıda bulunabilir. Panthenol günümüzde kozmetik dünyasının bir vazgeçilmezi haline geldi. Etkisi ciddi anlamda çok iyi. Örneğin kışın soğuktan kuruyan ellerinize sürdüğünüzde ellerinizi yumuşacık yapıyor ve güzel görünüm kazandırıyor. Üstelik cilde emilimi de çok iyi. Cildin dışında kalıp rahatsız etmiyor. Centella asiatica
Tumblr media
centella asiatica (gotu kola ekstresi) Centella asiatica yani gotu kola bitki ekstresi de denebilir. Bildiğimiz madecassol kremin içindeki madde. Bitkinin kökleri ve toprak üstünde kalan kısımları çoğunlukla akne ve sivilce tedavisinde uzun yıllardan beri kullanılıyor. Cildin daha kısa sürede toparlanıp iyileşmesine destek oluyor. Aynı zamanda yanıklar için kullanılabileceği belirtilmiştir. Yanık tedavisinde dokunun iyileşmesi ve iz kalmaması açısından kullanılabilir. Cilt bakımı için kullanılacak en iyi maddelerden biri. Sarı kantaron özü
Tumblr media
sarı kantaron bitkisi yağı Bu bitkiye ülkemizde rastlamak mümkün. Genellikle dere kenarları ve sulak alanlarda kendiliğinden yetişir. Sarı renkli çiçekleri olan günümüzde kullanımı gittikçe yaygınlaşan bir bitkidir. Bitkinin genelde yağı kullanılıyor. Yağı içilirse depresyona ve uyku bozukluğuna karşı etkili olabiliyor. Eskiden menopoz dönemindeki kadınlar için bu bitkinin önemli bir yeri olduğu söyleniyor. Menopoz döneminde yaşanan sorunları azalttığı ve ruhsal açıdan fayda sağladığı biliniyor. Sarı kantaron bitkisinin yağı güneş yanıklarında ve ağrı kesici özelliğinden günümüzde sıkça faydalanılıyor. Cildi yatıştırır yumuşatır. Yanıklarda kullanılması Alman E komisyonu tarafından onaylanmıştır. Adaçayı yağı
Tumblr media
adaçayı yağı (acı elma yağı) Adaçayı ülkemizin çeşitli bölgelerinde dağlık alanlarda yetişen kalın yapraklı bir bitkidir. Sağlık açısından yapraklarından faydalanılır. Yaprakların sindirim sorunları iyi geldiği bilinir. Adaçayı yağı ya da acı elma yağı da denebilir. Yapraklarından elde edilen yağ cilt için antiseptik yani mikrop öldürücü ve yara iyileştirici özelliğe sahiptir.
Galebe krem ne işe yarar?
Cildi yeniler İçeriğindeki maddelerin cildi yenileme özelliği bulunuyor. Kuru yıpranmış ve hasar görmüş cildi kullanıldığı andan itibaren iyileştiriyor. Cildi korur Nemli cilt dış etkenlere karşı daha dayanıklıdır. Kuru cilt çabuk çatlar ve bozulur. Galebe krem cildi nemlendirir ve nemli kalmasını sağlar. Bu neden cildin dış etkenlere karşı daha dayanıklı olur. Akne ve sivilceler Galebe krem akneli ciltlerde oldukça etkili olduğu belirtilmiştir. İçeriğinde bakılacak olursa akneli ciltleri iyileştirecek maddeler mevcut. Sivilcelerin azalması ve iyileşmesi ile ayrıca iz kalmasını da engelleyebilir. Yanıklarda Birinci ve ikinci derece yanıklarda ve güneş yanıklarında etkili olduğu söylenmektedir. İçeriğinde bulunan kantaron yağı yanık iyileştirici özelliğe sahip, diğer maddeler ise doku iyileştirici olarak iş görüyor. Bu nedenle yanıklarda fayda sağlar. Ayrıca ağrı kesici etki de gösterir bu sayede yanık ağrıları azalır.
Tumblr media
galebe onarıcı krem Diğer kullanım alanları Yatak yaralarında yara iyileştirici ve ağrıları azaltıcı etkisi ile kullanılabilir. Doğumdan sonra meme ucu çatlaklarına karşı kullanılabilir. Küçük yaralarda kullanılabilir. Sünnet olan çocuklarda sünnet sonra iyileşme için kullanılabilir. Soğuk havalarda cilt çatlaklarının önlenmesi ve oluşan çatlakların giderilmesi amacıyla kullanılabilir. Egzamalı ciltte yatıştırıcı ve nemlendirici olarak kullanılabilir. Ve bunlar gibi küçük cilt lezyonlarında kullanılabilir. Madeleb krem nasıl kullanılır? Günlük koruyucu nemlendirici olarak kullanacaksanız gün içinde s��k sık sürebilirsiniz. Sorunlu bölgeye onarıcı olarak kullanacaksanız gece yatarken sürmeniz daha doğru olur. Galebe kremi günde bir kaç defa sürebilirsiniz. Dairesel hareketlerle sürüldüğünde cilt tarafından anında emilecektir. Yan etkisi var mı? Herhangi bir yan etki belirtilmemiştir. Kremi güneşe maruz bırakmayın, serin ve kuru yerde saklayın. Kullanmayacağınız zaman kapağını kapalı tutun.Son kullanma tarihi geçmiş ürünleri kullanmayın. Sizde bu ürünü kullandıysanız konu altından yorum yapabilirsiniz. Read the full article
0 notes
antikkuruyemis · 3 years ago
Text
Sumak nedir! Sumaklı salata sosu tarifi!
Tumblr media
Sumaklı salata sosu tarifi! Sumak, sumak ağacı olarak da bilinen Rhus bitkisinin meyvelerinden elde edilen bir baharat türüdür. Akdeniz mutfağının vazgeçilmez besinlerinden sumak faydası saymakla bitmeyen baharatlar arasında yer almaktadır. Sumak ekşimsi tadından dolayı; Türk mutfağında önemli bir yere sahiptir. Sumak ağacında yetişen sumak bitkisi; tane şeklinde, toz halinde, yemeklerde ve salatalarda tüketilebileceği gibi çay şeklinde de tüketilebilmektedir. Sumak nedir!
Antioksidan kapasitesi en yüksek olan besin
Serbest radikaller, vücudumuzdaki metabolik olaylar sonucu veya dış etkenler ile birlikte oluşabilen, ancak birçok hücremiz ile etkileşerek birçok hasara da neden olabilen moleküllerdir. Serbest radikalleri artıran dış etkenler UV ışınları, sigara içme, ilaçlar, paketli gıdalar gibi faktörlerdir. Vücudumuz bu serbest radikalleri temizleyebilmektedir. Temizlik yapan doğal koruyucularımız vitaminler, mineraller, fitokimyasallar ve bazı enzimlerdir. Bu üretim ve temizlik arasında dengesizlikler oluşmasına da “oksidatif stres” denir. Oksidatif stres; erken yaşlanma, kalp hastalıkları, diyabet oluşumu, karaciğer, akciğer ve böbrek hastalıkları, bazı nörolojik hastalıkları ve kanserler ile ilişkilidir. Bu nedenle antioksidanlar sağlığın korunması, geliştirilmesi ve tedavilerde çok önemlidir. Besinleri antioksidan kapasitelerine göre değerlendirmede ORAC (Oksijen Radikal Absorbans Kapasitesi) değeri kullanılır. Sumak ORAC değeri en yüksek besindir. (Kaynak: Memorial)
Sumak ne işe yarar, nasıl tüketilir? Covid-19’a karşı sumak işe yarar mı?
Pandemi süreci ile birlikte bağışıklık güçlendirme birçoğumuzun öncelikli konusu oldu. Henüz sumağın Covid-19 ile ilgili yapılmış bir çalışması olmamak ile birlikte, bilinen birçok enfeksiyona karşı koruyucu antiseptik ve antiinflamatuar etkisinin olması yine sumağı gündeme getirmektedir. Pandemi sürecinde bağışıklık güçlendirmek ve Covid tedavilerini desteklemek için her günümüze sumak koymak doğru bir yaklaşım olacaktır. Sağlığa faydaları saymakla bitmeyen sumak bitkisinin Covid dışında ÜSYE (üst solunum yolu enfeksiyonu), idrar yolu enfeksiyonlarında da tedaviye destek etkisi olduğu çalışmalar ile kanıtlanmıştır. (Kaynak: Memorial)
Sumak hangi bölgede yetişir? Sumak nerede yetişir?
Yemeklere ve salatalara ekşimsi bir tat vermesi nedeniyle Türk mutfağında önemli bir yeri olan ve özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde yemek yapımında sıklıkla kullanılan sumak bitkisi; İran, Afganistan, Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Akdeniz’de yetişmektedir.
Sumak hangi yemeklerde kullanılır? Sumak nasıl yapılır?
Sumağı, çay olarak veya salatada yoğurtta baharat olarak, yemeklerinize çeşni olarak ekleyebilir. Hem lezzetli hem sağlığı birçok yönden koruyucu etkisinden faydalanabilirsiniz.
Sumaklı salata sosu tarifi (4 kişilik bir salata için)
Yarım küçük boy limon
1 yemek kaşığı fermente edilmiş elma sirkesi
1 tatlı kaşığı sumak
1 çay kaşığı dağ kekiği
1 diş rende sarımsak
2 yemek kaşığı zeytinyağı
Kış mevsim sebzeleri ile hazırlayacağınız salatalarınız için fonksiyonel salata sosu ile bağışıklığını desteklerken hafifleyebilirsiniz.
Sumağın faydaları nelerdir?
Anne sütünü artırması sumağın peki bilinmeyen faydaları arasındadır. Bunun yanında vajinal akıntı gibi jinekolojik hastalıklarda da kullanımı fayda sağlamaktadır.
Sumak hangi mevsimde oluşur?
Ülkemizde Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetişen sumak, yöresel yemeklere de lezzet vermektedir. Ağustos, Eylül aylarında toplanır ve daha sonra kurutulup baharat halini alır.
Sumak çayı nasıl yapılır?
1 kupa kaynamış suyun içerisine 1 tatlı kaşığı sumak, 1 adet çubuk tarçın ve 2-3 adet karanfili koyarak 4-5 dk. kadar demlenmeye bırakınız. Günde 1 veya 2 bardak kadar içebilirsiniz. Öğün aralarında hem bağışıklığı destekleyip, hem mideyi rahatlatacak hem de ödem atmanıza yardımcı olacaktır.
İsot nedir? İsot zayıflatır mı, neye iyi gelir?
0 notes
Text
İsveç Şurubu Nedir? Neye Yarar?
İsveç şurubu nedir? bağırsakları temizleyerek metabolizmayı düzenlemeye yarayan ve sindirim sistemindeki rahatsızlıkları ortadan kaldıran doğal bir kürdür. İsveç şurubu vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin bir üründür. Metabolizmanın sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlayarak kabızlık, şişkinlik gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarını da fayda etmektedir. Kabızlık gibi problemleri ortadan kaldırdığı için kilo vermeyi sağlar. İsveç şurubu, sağlıklı bir şekilde bireyin zayıflamasına destek olur ve vücudun metabolizmasını hızlandırarak kilo vermeyi sağlar.
Tumblr media
Doğal bir şifa kaynağı olarak gösterilen isveç şurubu, tamamen doğal içeriği sayesinde oldukça beğenilmiş ve herkes tarafından olumlu cevaplar almıştır. Tamamen sağlıklı yollarla insanların kilo vermelerine yardımcı oluyor ve içindeki bitkisel ürünler sayesinde, vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atıyor. Vücutta oluşan yaraların daha hızlı iyileşmesini ve egzama, sivilce gibi cilt sorunlarını da ortadan kaldırıyor. Vücuttaki hasar görmüş hücreleri de iyileştirerek olası hastalıklara karşı önlem alıyor.
Tarihi çok eskilere dayanan isveç şurubu, yıllar önce bir doktor tarafından geliştirilmiştir ve bu şurup sürekli olarak faydalarıyla ün salmış bir kürdür. İsveç şurubu ne kadar doğal, ne kadar sağlıklı bir ürün olsa da aşırı kullanımlar yan etkiye sebep olabilir. Her şeyin fazlası zarar. Sadece aşırı kullanım değil, hamile ve hamilelik şüphesi olanların kullanması, çeşitli sağlık sorunlarına sebep olabilir. Emzirme dönemindeki kadınlar, belirli bir süreden sonra kullanabilir. Sürekli bir rahatsızlığı olan ve devamlı ilaç kullanan birisi, önce doktoruna başvurup ondan sonra isveç şurubunu tüketmesi tavsiye edilir.
Tumblr media
İsveç Şurubu İçeriği Nelerdir?
İsveç şurubu içeriği biberiye, mayıs papatyası, anason, kekik, zencefil, tarçın, kakule, safran, besbase, sinameki, centiyane, cedvar, elma sirkesi, mirra ve sarısabır içerir. İçeriği bu kadar zengin olan ve tamamen bitkisel ürünlerden oluşan isveç şurubu, gerçek bir şifa deposu ve zayıflamaya birebir ürün.
İçerisinde bulunan biberiye diğer ismi kuş dili otu, ballıbabagiller dendir. Çoğunlukla Akdeniz bölgesinde yetişir ve boyu hemen hemen 1-2 metreye kadar uzayabilir. Yaprakları küçük ve kokuludur. Aynı zamanda çiçeklerinden faydalanılmaktadır. Mavi ve ya eflatun renginde değişen çiçekleri vardır. Renksiz soluk olan çiçek sarımsı bir renge sahiptir ve adı biberiye dir. Bu biberiyenin faydaları oldukça çoktur kansızlık, çarpıntı, baş dönmesi gibi hastalıklarda kullanılır. Kullanımı oldukça basittir. 35-40 gram biberiyeyi 10-15 dakika suda beklettikten sonra tüketilebilir. Aynı zamanda idrar ve adet söktürür. İsveç şurubu içerisinde bulunur.
Mayıs papatyası, yağmurdan sonra hafif ezilmiş yaprakları belirgin bir şekilde etrafa elma kokusu yayar. Bu özelliği sayesinde ispanyolca`sı küçük elma anlamına gelmektedir. Orta çağ`da insanlar evlerinin içlerine mayıs papatyası sapı ve yaprağı koyarlarmış. Ondan sonra sindirim sistemi, kolik, egzama ve ağız ülseri gibi hastalıklarda tedavi olarak kullanılmış. İsveç şurubu içerinde olan mayıs papatyası sindirim sistemini açarak olası kabız hastalıklarını ortadan kaldırıyor ve zayıflamanıza neden oluyor.
Tumblr media
İsveç şurubu içerisinde olan bir diğer ürün, anasondur. Anason, ana vatanı Asya olan bir bitkidir ve maydanozgiller dendir. Boyu yarım metreye kadardır ve yaprakları oval şeklindedir. Anasonun faydaları gaz söktürür ve mideyi güçlendirir. İsveç şurubu sayesinde bağırsaklara oldukça iyi gelir ve oldukça faydalı bir bitkidir.
İsveç Şurubu Nasıl Kullanılır?
İsveç şurubu kullanımı oldukça basittir. Günde 2 defa sabah akşam olmak üzere 2 tatlı kaşığı tüketilmelidir. Aç karnına tüketilmesi daha faydalı olacaktır. Her gün düzenli ve aksatmadan kullanılırsa etkisini görürsünüz. Kullanımlarda 2 tatlı kaşığından fazla tüketilmesi çeşitli yan etkilere yol açabilir ve sağlığa zarar verir. Bu nedenle kullanımına dikkat edilmesi gerekmektedir. Kullanım sonrası zamanla bağırsaklarınız da ki sorunlar ortadan kalkacak ve fazla kilolarınızdan isveç şurubu sayesinde kurtulacaksınız.
0 notes
kivirciksacbakimi · 6 years ago
Text
Adaçayı Yağının Faydaları Nelerdir?
Adaçayı Yağının Faydaları Nelerdir?
Adaçayının geleneksel olarak yüzyıllardır Türk kültüründe yeri var. Birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığı gibi keyfi olarak çayı da tüketilir. Adaçayının en etkili özelliği sakinleştirici ve dinlendirici etkisidir. Farklı türlerde adaçayı vardır. Ülkemizde “acı elma yağı ” olarak da bilinir. En çok kıyı Ege bölgemizde yetişir. Adaçayı yağı ise bitkinin yapraklarından elde edilir. Birçok kullanım alanı vardır.
Adaçayı Yağının Faydaları Nelerdir?
Küçük yaraları iyileştirir. Yaraların enfeksiyon kapmasını engeller.
Vücuttaki çatlakları giderir. Doğumla oluşan çatlakları yok eder. Topukta ve dizde oluşan çatlakları giderir. Cildi yumuşatır.
Adet dönemindeki ağrıları azaltır.
Cilt için önemli bir bakım ürünüdür. Maske yapılarak kullanılabilir. Cilde parlaklık verir. Kırışıklıkları engeller. Özellikle göz çevresinde etkili uygulama yapılır.
Diş ve diş eti sağlığı için kullanılabilir. Ağızdaki mikropların öldürür. Gargara olarak kullanılır. Ağızdaki kötü kokuyu engeller.
Cilt hastalıkların tedavisinde kullanılır.
Mide ağrılarını giderir. Midede oluşan yaraları tedavi eder.
Sindirim sistemine faydalıdır. Bağırsakları temizler. Kabızlığı önler.
Bebeklerde gaz çıkarmada etkilidir.
Bronşit ve astım hastalıklarına iyi gelir.
Adaçayı Yağı Hangi Durumlarda Kullanılmamalı?
Hamilelikte kullanılması önerilmez. Düşük yapmaya sebep olabilir.
2 yaşından küçükler için kullanılmaz.
Tansiyonu tetikleyebilir. Tansiyon hastalarının kullanmaması gerekir.
Şeker hastalarının kullanmaması gerekir.
Migren hastalarına önerilmez.
Adaçayı Yağı Nasıl Kullanılır?
Adaçayı yağı oldukça yoğun ve etkili bir yağdır. Kesinlikle seyreltilerek kullanılması gerekir. Seyreltilmeden direkt cilde temas edilmemesi gerekir. Cildi yakabilir. Ağızdan almak için ürünün üzerinde ağızdan alınabilir yazısı olması gerekir. Bir fincan suya 2-3 damla adaçayı yağı eklenerek seyreltilir ve kullanılır. Masaj yağı olarak da bu ölçülerde kullanılabilir.
youtube
Adaçayı Yağının Faydaları Nelerdir?
0 notes
kiloverdirirmi-blog · 7 years ago
Text
New Post has been published on Kiloverdirirmi.Com
New Post has been published on https://www.kiloverdirirmi.com/elma-zayiflatir-mi/
Elma Zayıflatır mı?
ELMA ZAYIFLATIR MI?
Dünya çapında en çok tüketilen meyveler üzerine bir araştırma yapsak elma herhalde birinci çıkar. Çünkü elma her mevsimde yetişir ve çok dayanıklı bir meyvedir. Ülkemiz de oldukça yüksek oranda tüketilen elmanın sarı, kırmızı ve yeşil olmak üzere farklı renkleri bulunmaktadır ve her farklı renkteki elmanın tadı da farklıdır.
Elmanın  Besin Değeri
Elmanın vitamin ve mineral yükünün çoğunun kabuğu ve suyu çekmektedir.  Yani elma vitamini kabuğundadır söylemini tam olarak karşılamaktadır. Elmanın içeriğine bakacak olursak A, B6, E, K vitaminlerini görüyoruz. Mineral açısından da potasyum ön plan çıkıyor.
Elma Nasıl Tüketilir?
Çeşitli tatlılarda kullanılan ve suyu da yapılan elmanın en sağlıklı tüketimi ise sade ve çiğ olarak kabuğuyla birlikte tüketilmesidir.
Elmanın Faydaları
Elmanın en çok bilinen faydalarından birisi ağız ve diş sağlığına iyi gelmesidir. Doğranmamış şekilde yenilen elma diş fırçası vazifesi görerek dişlerimizi temizler ve mikroplar arındırır.
Haftanın her günü elma yemek solunum kaynaklı hastalıklara yakalanma riskini minimuma indirir.
Elma özellikle içindeki C ve E vitaminleri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı korur.
Her gün en az bir elma yemek diyabete yakalanma oranını 3’te 1 kadar azaltır.
13 yıl önce Fransa’da yapılan bir araştırmada elmanın kolon kanserini önlediği saptanmıştır.
Elma Kilo Verdirir mi?
Elmanın içeriğinde yüksek oranda lif bulunmaktadır. Bu lif bağırsakları daha hızlı çalıştırmasının yanı sıra kişiye tokluk hissi vererek kilo verilmesine yardımcı olur. Bunun yanı sıra elma düşük kalorili olması sebebiyle de fazla yenilmediği sürece kiloya sebep olmaz.
0 notes
dogumgunumesajlari · 8 years ago
Text
Çiçek Sözleri, Çiçekler İle İlgili Sözler
Sayfa İçeriği: Çiçekler İle İlgili En Güzel Sözler, Çiçek İle İlgili Aşk Sözleri, Sevgiliye Çiçekli Sözler, Çiçekler İle İlgili Anlamlı ve Özlü Sözler, Çiçekler ile İlgili Kısa ve Uzun Sözler, Çiçekler İle İlgili Ünlü Sözleri, Çiçekler İle İlgili; Tumblr, Facebook, İnstagram, Twitter, Whatsapp Sözleri, İçinde Çiçek Geçen Güzel Sözler, Ünlü Şairlerden Çiçeklerle İlgili Sözler ve Şiir Alıntıları, Çiçeklerle İlgili Notlar ve Yazılar, Çiçekler ile İlgili Sloganlar
Boynumda elmas yerine, masamda çiçek olsun isterim. Emma Goldman Vazodaki çiçek gülümser ama kahkaha atmaz. Malcolm De  Çiçekler açtığında arılar gelecektir. Srikumar Rao Çiçekler mutlu varlıklardır. P. G. Wodehouse Solar düşer, gününde koparılmayan çiçek. Ovidus Hayat çiçekse, aşk çiçek balıdır. Victor Hugo Her çiçek doğada açan bir ruhtur. Gerard de Nerval Gülü seven dikenine katlanır. Türk Atasözü Koku çiçek için neyse, kişilik de erkek için odur. Charles M. Schwab Kadın bir çiçektir ve çiçek dalında güzeldir, onu kırıp dalından koparırsan sana ne kokusunu sunabilir ne de güzelliğini!.. Uğur Koşar Çiçekler beni detoksluyor. Vita Sackville Dikenden gül çıkar, gülden ise diken çıkar. Yunan atasözü Sabah penceremde açan çiçekler, kitapların hepsinden daha çok mutlu ediyor beni. Walt Whitman Bana sabah güneş yükselirken kokulu çiçeklerin olduğu bir bahçe verin ve orada yürüyebileyim. Walt Whitman Seninle yürüdüğümde iliklerimde çiçek varmış gibi hissediyorum. William Makepeace Thackeray Çiçeklerin en çekici yanlarından biri, çevrelerine olan kayıtsızlıklarıdır. Henry David Thoreau Sevdiğine iki gül verin birincisinin notunda “sevdiğime”, ikincisinin notunda “dostuma” yazsın Anonim Orman yurdun öz evladı ormansız yok dünya tadı. Aşık Veysel Bazı sabahlar penceremin karşısında oturuyorum, kahvemi içerken bahçeme bakıyorum ve diyorum ki “Ne kadar güzel olduklarının farkında ol, bir gün kaybedebilirsin” Jim Carrey Güneşten sonra açan çiçek, bulutlu günlerde bile açmaya devam eder. Robert Leighton Aşk, bakım gerektiren bir çiçektir. John Lennon Nezaket insanlığın çiçeğidir. Joseph Joubert Çiçekler olmasaydı, insanlığı ne halde olacağını tasavvur edebiliyor musunuz? Maurice Maeterlinck Çiçeği küçümsemeyin, O’nun yaratıcısını da küçümsemiş olursunuz. Alexandre Dumas Küçük bir çiçek üretmek, binlerce yıllık bir çalışma gerektirir. William Blake Güzel çiçekleri, nadir görünüşlü bitkiler verir. Andre Gide Kirli çevre insanın ruhunu kirletir, kirli ruhlar çevreyi kirletir. Aziz Nesin Çiçekler, çocukların bile anladığı kelimelerdir. Bishop Coxe Güzel çiçekler, nadir olduğu kadar güç elde edilir. F.W. Nietzsche Ancak en son ağaç kesildikten, en son nehir zehirlendikten ve en son balık tutulduktan sonra anlayacaksınız ki, insan parayı yiyemez! Kizilderili Cree asiretinin bir atasözü Yeryüzü basitçe insanoğlu için bir erzak deposu ve çöp kutusu değildir. Yeryüzü`nün felaketimiz pahasına göz ardı ettiğimiz kendi gereksinimleri ve dinamiği vardır. Mary Mellor Yasamak! Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim! Nazim Hikmet Çiçeği küçümseyen, onun yaratıcısını da küçümsemiş olur. Alexandre Dumas Çiçekler ki, güzelliğin simgesidir; yaşamın, umudun ve sevincin ifadesidir. Çiçekler ki, gönüllerin dilidir; rengarenk, burcu burcu, sevgi, ask ve hatıralarla doludur. Ali Duran Güzel çiçekleri, nadir görünüşlü bitkiler verir. Andre Gide En güzel çiçek, en çabuk solandır. Andre Gide Çiçeklerin umudu yok, çünkü umut yarınlar içindir ve çiçekler için yarın yoktur. Antonio Porchia, Voces Tapınak çanı sutu, ama ben hala çiçeklerden gelen sesi duyabiliyorum. Basho Çiçekler, çocukların bile anladığı kelimelerdir. Bishop Coxe Her güzel çiçeğin etrafında kötü otlar türer. Cenap Şahabettin Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. Charles Bukowski Sanırım çiçeklere karşı ressam olmak gibi bir borcum var. Claude Monet Geleceğin bütün çiçekleri, bugünün çiçekleri içindedir. Çin Atasözü Gül sunan bir elde, daima bir miktar gül kokusu kalır. Çin Atasözü Elinizde 2 kuruşunuz kadıysa, biriyle somun ekmek, diğeriyle bir çiçek alın. Çin Atasözü Güller düşer, dikenler kalır. Danimarka Atasözü Çiçekler solsa, dökülmeye başlasa ve kurusa bile dünyaya “Güzellik!” diye fısıldar. Dr. SunWolf Dünyadaki en mutlu kişi ben olacağım Güneş altında! Yüzlerce çiçeğe dokunacağım. Bir tanesini bile kopartmayacağım. Edna St. Vincent Millay Boynumda elmas yerine, masamda çiçek olsun isterim. Emma Goldman Gerçek dostluk güle benzer: Solmadan güzelliğinin farkına varmayız. Evelyn Loeb Devrim, gül yatağı değildir. Bir devrim geçmişle gelecek arasındaki çatışmadır. Fidel Castro Güzel çiçekler, nadir olduğu kadar güç elde edilir. Friedrich Nietzsche Papatya İle İlgili Sözler İçin Tıklayınız Hiçbir zaman gökten gül yağmayacaktır; daha çok gül istiyorsak, daha çok fidan dikmemiz gerekir. George Eliot Çiçekleri sevmiyorum: Modellerden daha ucuz olduklarından ve hareket etmediklerinden onları resmediyorum. Georgia O’Keeffee Kış sonu ve bahar başında açan çiçekler kalbimizde kendi büyüklüklerinden çok daha fazla yer kaplarlar. Gertrude S. Wister Doğa! En küçük bir çaba harcamadan ve mükemmel bir kusursuzlukla en basit maddeden son derece farklı şeyler yaratıyor; hepsinin üzerine de ince bir tül örtüyor. Yarattığı her bir parçanın kendine has özellikleri, her bir durumun ayrı açıklaması var ama sonuçta hepsi birlikte bir bütünü oluşturuyorlar. Goethe Kokuları, çiçeklerin duygularıdır. Heinrich Heine Baştan başa aşk içinde geçen bu hayat, doğa yasaları bakımından uğursuz bir ayrıcalıktır. Her çiçek solar, bütün mutlulukların ertesi günü kötüdür, ertesi günü varsa. Gerçek hayat bir sıkıntıdır. Honore de Balzac Dünya bir gül çiçeğidir, koklayın ve arkadaşlarınıza uzatın. İran atasözü En güzel çiçekler kara topraklarda biter, en kuvvetli ve en büyük ağaçlar da kayalar arasında yükselir. P.G. Holland Çiçek, yeniden üretimin şiiridir. Hayatın dayanılmaz cazibelerinden bir örnektir. Jean Giraudoux Gülün dikensiz olmadığı doğru; ama keşke dikenler, gül solduktan sonra yaşamasalardı. Jean Paul Richter Brad Pitt’den daha iyi bir erkek bulamadım. Hala bana kapıları açar ve çiçek getirir. Dünyadaki en tatlı enayidir kendisi. Jennifer Aniston Çiçekler, nasıl çiçek açacaklarıyla ilgili şüphe duymazlar. Sadece açarlar ve ışığa dönerler. Onları güzel yapan işte budur. Jim Carrey Doğaya hoyratça davranan toplumlarda insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça oluyorlar. John Bennet İçinizde tutulan mutluluk tohum, paylaşılan mutluluk çiçektir. John Harrigan Yapraklarımızı çiçek gibi açalım, pasif ve kabul eden olalım. John Keats Doğa, bize dedelerimizden kalan bir miras değil, torunlarımıza bırakacağımız bir emanettir. Kizilderili Duwanish asiret reisi Seattle Öyle bitkiler vardır ki yeşerirler; ama çiçeğe durmazlar ve öyleleri vardır ki çiçek açarlar; ama meyve vermezler. Konfüçyüs Çiçeklerin açtığı yerde umutlar da canlanır. Lady Bird Johnson Bahçemde birkaç çiçeğim, birkaç fotoğrafım ve birkaç da kitabımla, hiç kıskançlık duymam. Lope de Vega Çiçekler kelimelerin ifade edebileceğinden daha derin konuştu benimle. Çiçekler, anlamlarının ufak bir bölümünü çözemeseler bile karakterlerinin güzelliği nedeniyle tüm erkekler tarafından sevilen meleklerdir. Lydia M. Child Sevgi çiçek kokusu gibi yayılır ve tüm güzel şeyi şeyleri size çeker Maharishi Mahesh Yogi Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil. Mahathma Gandhi Bence, farklı dinler aynı bahçedeki farklı çiçekler gibi, ya da aynı ağacın dalları gibidir. Bu sebeple insanlarca farklı ve yanlış yorumlanmalarına karşın hepsi eşit derecede doğrudur. Mahatma Gandhi Gülün dostu, dikendir. Mevlana Alelâde otlar, iki ay içinde yetişir; fakat kırm��zı gül ancak bir yılda yetişir. Mevlana Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur… Mevlana Bir çiçek sizden nefret etmez ya da sizi sevmez, o sadece vardır. Mike White Resim hikayenin renklerle çiçeklenişidir. Orhan Pamuk Tüm çiçekleri kopartabilirsiniz, fakat baharın gelmesine engel olamazsınız. Pablo Neruda Çiçekler tabiatın en gerçekçi dilidir. Park Benjamin On dokuzuncu yüzyıla kadar, hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karsı korumasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir ihtiyaç doğmuştur: Doğayı insana karsı korumak. Peter F. Drucker Çiçek kendini sundu, Ve Tanrıları dillendirdi, Gökkuşağı ve güzel koku dillerinde, Ve gizli bir sessizlikle… Phillip Pulfrey Evren çiçeklerle güler. Ralph Waldo Emerson Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir. Richard St. Barbe Baker Yıldızların Büyük Patlamayla oluştuğunu düşünüyorsanız bile, çiçekleri kimin gönderdiğini merak etmiyor musunuz? Robert Brault İyi insanlar çiçek mi yetiştirir, çiçek yetiştiren insanlar iyi midir, bilemiyorum. Roland A. Beowne Genç bir kadının yanaklarını çiçeğe benzeten ilk erkek bir şair, bunu tekrar eden eden ilk erkek ise muhtemelen bir aptaldır. Salvador Dali Aşk, zorla tomurcuk vermesini istediğin bir sera çiçeği değildi. Aşk, yol kenarında beklenmedik şekilde açan bir çiçekti. Sarah Jio Çiçeklere bakmak beni dinlendirir. Ne duyguları vardır, ne de kendi içlerinde çatışmaları. Sigmund Freud Eğer sevgi çiçek kadar güzelse, annem sevginin güzel çiçeğidir. Steve Wonder Bir çiçeğin çekiciliği barındırdığı zıtlıklardadır: Kokusu çok güçlü ama kendisi nazlıdır, boyutu çok küçük ama güzelliği çok büyüktür, ömrü çok kısadır ama etkisi çok uzundur. Terri Guillemets Ruhunuzda, baharda açan çiçekler gibi bir heyecanı hiç duymadıysanız, ruhunuz belki de hiç yaşamadı demektir. Terri Guillemets Her şeyin prensibi sudur; her şey sudan gelir ve tekrar suya döner. Thales Doğada kış sonrası açan ilk çiçek, okyanus sonrası karanın görünmesi gibidir. Thomas Wentworth Higginson Yaşam geçmiş ile gelecek arasında açmış bir çiçektir, onu sadece şimdiki anın içinde koklayabilirsin. Uğur Koşar
0 notes
alternatif-tip · 8 years ago
Link
KAHVE Ağaç | 2-9m | 1-9 Aylar | Ka,Na,Ho | Tohumu Kahve, Kaffe, Coffea arabica Dağ kahvesi Syn: Coffea laurifolia SALİS. Arap kahvesi “ vulgaris MOENCH. Familyası: Kökboyagillerden, Rötegaewechse, Rubiacea Drugları: Kahve tohumu; Coffeae carbo  Kahve tohumları kurutulur, kavrulur ve öğütüldükten sonra kahvesi ya¬pı-larak içilir, fazla kavrulur ise kahve kömürü elde edilir ve hiç kavrul¬maz ise tentürü yapılır. Giriş: Günümüzde 70 civarinda kahve çeşidi mevcuttur, fakat bunlar¬dan sadece ikisi yaygın olarak ekilir ve ve hasatı yapılır. Dağ kahvesi veya Arap kahvesi olarak bilinen Coffea arabicanin vatanı Habeşistan (Etyopya) olup buradan dünyanın diğer ülkelerine özelliklede Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya ve Meksika gibi ülkelere yayılmış ve buralarda yetiştirilmektedir. Arap kahvesi 15-30 arasındaki 500-2000m yüksekliğindeki Dağ ve Tepeciklerde ve bu yörelerin denize yakın olan ve yeterince yağış olan bölgelerde yetişir ve de hemen hemen dünyadaki kahve üretiminin %70 bu türdendir.Kongo kahvesi veya Ova kahvesi diye bilinen Coffea canephora pierre ex froehner; bu türün vatanı Kongo olup buradan önce diğer Afrika ülkeleri ve sonra diğer tropik ülkelere yayılmıştır. Kongo kahvesi daha dayanıklı olduğu için Robusta sağlam, iri veya dayanıklı anlamına gelen isimle anılır. Kongo kahvesi takriben dünya kahve üretiminin %30’unu oluşturur. Mısır’da Memlüklüler ve Anadolu’da Selçuklular zamanında yani 1200 yıllarında kahve içilen kı¬raathanelerin mevcut olduğu ve Avrupa’ya ise ancak ikinci viyana ku¬şatmasından (1683) itibaren yayılmaya başladığı bilinmektedir. Botanik: Kahve yabani olarak yetişecek olursa 5-9m boyunda olabilir, özel olarak ekilen kültür bitkilerinin verimli ve kolay hasatının yapıla¬bilmesi için 2-4m boyunda olması gerekir. Çalı görünümündeki kahve ağacı oldukca sık dallardan meydana gelir ve beyazımsı gül rengin-dedir. Yaprakları 10-20cm uzunluğunda, 5-10cm genişliğinde, kenarları dalgalı, yüzeyi parlak, derimsi, eliptik veya geniş mızrak şeklinde ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri küçük beyazımsı, eflatun renkte, etiptik ince dar ve küçük taç yapraklardan meydana gelir ve yaprak diplerinden çıkan 10-15çiçek bir şemsiyecik oluşturur. Meyveleri mavi bir renk alır. Meyvelerin dış kabuğu mavi iken içerideki bir çift tohumu 7-7,5mm uzunluğunda ve fasulye şeklindedir. Yetiştirilmesi: Kahvenin yetişdiği iklim Ekvatorun 25° güneyi ve 25° kuzey paralelleri arasındaki tropik ülkelerde yetişir. Türkiye’nin Alanya bölgesinde yapılan deneme kahve ekimi çalışmaları yeterli neticeyi ver-memiştir, çünkü Kahve +5°C’den aşağıdaki iklimin hakim olduğu böl-gelerde yetişmediği tesbit edilmiştir. Hasat zamanı: Kahvenin olgunlaşması 8-10ay gibi uzun bir süre ge-rektirir ve olgunlaşan Meyvelerin kabukları ve etli kısmı soyulduktan sonra tohumları kavrulur veya taze olarak Tentür ve Natürel ilaç ya¬pı¬mında kullanılır. Kahve kuru ve yaş olmak üzere iki farklı teknikle işlendikten sonra 200-250C°’de kavrulur ve öğütülerek bildiğimiz toz kahve elde edilir. Birleşimi: Kahve tohumunun birleşimindeki en önemli maddeler; a) Purinalkolitler %0,3-2,5 olup bunların başında coffein (=1,3,7-Trimethylxanthin) gelir ve az miktarda Theobromin, Theophyllin, Paraxanthin, liberin ve Metilliberin içerir. b) Chlorogenasit (eskiden; kaffeegerbasit) %3-5 oranında bulunur ve bu asit Kaffeeasit ve cihnaasit’ten oluşur. c) Trigonellin (coffearin) %0,3-1,3 oranında içerir. d) 3mg (%0,000032) Atracylin bu zehirli bir madde olup, Pankreasta kalsium yetersizliğine sebep olduğu ileri sürülmektedir. e) Uzun zincirli Alkollere (polimeralkoler) cafestrol ve kahveola sayabiliriz (sabit yağlardan sayabiliriz) f) Eter yağları (uçucu yağlar)takriben 300 çeşit maddeden (alt türevden)oluşur ve günümüzde bunlardan 200’ünün özellikleri keşfedilmiştir. Eter yağları kahveye kendine has özel aroma tadını verir. Bunlardan bazıları; Furfurollar, Thiophenler, Thiazoller, Pyroller, Phenoller, Mercaptanlar ve Pyrazinleri sayabiliriz. g) Ayrıca %8-13 Proteinler, Karbonhidratlar, E ve B1-Vitaminleri ve sabit yağları %10-15 oranında bulunur.  Tesir şekli: Sinirleri ve Beyni uyarıcı, damarları büzücü, idrar söktü¬rücü, kalp atışlarını yükseltici, bağırsakların hızlı çalışmasını sağlar. Araştırmalar:  1) Prof. Francisco Bolumer ve ekibi Alicante Üniversitesi İspanya, beş Avrupa ülkesinde 3100 Kadın üzerinde yaptıkları araştırma sonucu aşırı kahve içenlerin Hamile olma şanslarını % 40 oranında kay¬bettiklerini tespit etmişlerdir. Bir bardak kahve 115-130mg coffein içerir, günde bir bardak kahve içenlere oranla 5 bardak kahve içen¬lerde hamilelik tehlikeye düşmektedir yine eski Yugoslavya’da ya¬pılan bir araştırmaya göre günde bir bardak kahve içen hamilelerin bebekleri 116 gr daha noksan doğmaktadır. (NH.9.97.518) 2) Çok kahve kemik erimesine neden olur, fakat özellikle Menopoz dev-resindeki bayanların az kahve içmesi gerekir, şayet fazla kahve içerseler kemik erimesi olarak bildiğimiz osteoporoza yakalanırlar. Coffein ve fenollu bileşikler vücudun kalsiyum almasını azaltır ve zamanla kemiklerin incelerek çabuk kırılabilir bir halle gelmesine yol açabilir. Bir bardak kahve 115-130mg, bir bardak çay 40mg ve bir bardak cola 50 mg coffein içerir. (NH.12.98.754 ve 10.97.584) 3) Amerikalı Psikologlar kahve ve colanın düzenli şekilde alınması (içil-mesi) halinde; kişide ellerin terlemesi, huzursuzluk, bas ağrısı, kalp çarpıntısı, yorgunluk, korku, konsantrasyon zafiyeti ve depresyon gibi rahatsızlıklara sebep olduğunu tespit etmişlerdir. (NH.1.98.7)  4) Hollandalı ilim adamları Wageningen ziraat üniversitesinde yaptıkları araştırma sonucu cafestrol ve kahveolun kolesterolü yükselttiğini tespit etmişlerdir.(ZP.3.96.140) 5) Almanya’da yıllarca görülmeyen sıcak bir Temmuz (1992) günü Stuttgarta bir tanıdığın arabası ile giderken üste güneşin sıcaklığı altta arabanın soğuk havası nedeni ile hem baş ağrısı hem de ishale yakalandım. Stuttgart’da ki ev sahibi kahvelerinizi nasıl içersiniz diye sorunca ben şayet varsa bir de limon rica edeyim dedim ve kahveyi limonla içtim ve aradan 10-15dakika geçtikten sonra herhangi bir sıkıntım kalmadı. Bu metodu çok kişide başarı ile denedim. 6) Siyah çay ve kahvenin demir, magnezyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep olduğu tespit edilmiştir. Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve çeşitli hastalıklara sebep olur ve bunların başında kemik erimesi, kas krampları, deri hastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immun zafiyeti en önemlileridir. (NH. 11.00.48) Kullanılması:  a) Üniversite kliniklerinde tedavi denemekleri ve araştırmalar yapılmış¬tır. Bu araştırmalara göre faydası yok, fakat zararı çoktur. b) Kahve günde bir veya iki fincan içildiğinde yorgunluğu önler, insana sinirsel ve fiziksel güç kazandırır, fakat genellikle önceleri günde 1-2 fincan yeterli gelirken sonraları kişi sürekli fazla kahve içmeye başlar, Buda başta düzensiz kalp atışları, kısa huzursuz uyuma, uyku kalite-sinin düşmesine sebep olur. Açıklama: Kahve kalp atışlarını artırır ve hızlandırır, ayrıca aşırı idrar atılmasını sağlar. Kahvenin kavrulması ile elde edilen kahve kömürü mide ve bağırsak rahatsızlıkları, zehirlenmeler ve şişkinliğe karşı kullanılır. Şayet bir kişi zehirlenmişse ona kahve kömürü (coffeae carbo) tableti veya tozu içirilir. Kahvenin birleşimindeki coffein chrogenasitle birleşik vaziyettedir ve midede hemen ayrılır, bu nedenle midesi hassas olanlar kahve özelikle de neskafe diye bilinen granüllü kahve (Avrupa’da işlenen kahveler) mideye zarar verir. Çünkü chlorogenasit mide mukozasını (midenin içderisi) tahriş eder ve aşırı mide asidi üretilmesine sebep olur. Vücudun başta deri hücrelerinin UV-Işınları ile zedelenmesi sonucu, buraları tamir için harekete gecen enzimleri coffein durdurur, yani vücudun kendi kendini yenilemesini engeller. Az içildiğinde baş ağrısı ve migrene (nane ve okaliptus yağı daha etkilidir) karşı iyi gelen kahve, çok miktarda içilmesi halinde damarların genişlemesine ve de buna bağlı olarak kalbin hızlı çalışmasına sebep olur. Neticede beyin yeterince oksijen alamadığından kişi daha çok baş ağrısı ve migren rahatsızlığı çek-meye başlar ve de kalbin hızlı çalışması tansiyonunun da yükselme¬sine neden olur. Gençlerin kahve içmemeleri tavsiye edilmektedir, zira kahve cinsel organların gelişmesine ve de aşırı içenlerde cinsel isteksiz¬liğe neden olur. Ben kahve yerine kuşburnu, elma veya limon çayını (limon kabuğu ile içilirse daha etkilidir) tavsiye ederim, birçok faydası vardır ve de hiçbir yan tesiri yoktur. Homeopati’de: Kavrulmamış kahve tohumlarından 50gr ezilerek bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml Etanol (etil alkol) ilave edilir ve güneşten uzakta 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <<coffea>>adı verilen tentür elde edilir ve bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla alınır. Bu tentür baş ağrısı, migren, uyuyamama, geceleri dü-şüncelerden uyuyamama, sinirsel kalp rahatsızlıkları, aşırı duyarlılık, gülme ve ağlama değişken hal gösterme, telaşlı yeme ve içme gibi ra-hatsızlıklara karşı kullanılır. Kahve tentürü ile kahvenin verdiği ra¬hat-sızlıkları böylece tedavi edilebilir. Yan tesirleri: Yan tesirleri oldukça çoktur, şayet günde 2 bardaktan faz¬-la ve uzun süre içilirse ki bunların başında; titreme, kalp çarpıntısı, uyuyamama, başın ateş gibi yanması, bas ağrısı, migren, depresyon, korku gibi rahatsızlıklar gelir. Ham kahvede bulunan Küf mantarı (ochra toxin A), Kahve kurutulur iken tamamen yok edilmediğinde bağırsaklara yerleşerek zehir(Aflotoksin) üretir buda başta böbrek kanserine, gözbebeği bozukluklarına sebep olur. Ben şahsen Limon, Çörek, Kuşburnu, Elma preparatları veya Gökçek iksirini tavsiye ederim. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
belkidebirharfimben · 5 years ago
Text
Neden giderek vahşileşiyoruz?
Kendiliğinde boğulurken âdemoğlu, elhamdülillah, Allah'a farkındalığı imdadına yetişir. Alır yalnızlığını tüm kabusların. Korkularını dağıtır. Kurtlar Vadisi’nde Polat’ın İplikçi Nedim hakkında söylediğidir: “Saldırmıyorsa korkmuyordur. Korkaklar saldırgan olur.” Evet. Şükürler olsun. Bir gayb vardır. O gaybın mahiyeti bugünün acı tablolarını değiştirebilir. Değil mi ki eldeki yarımdır. Resim tamamlandığında neyi gösterir bilinemez. Kainattaki güzellik kastının çırasından tutuşan hüsnüzannımız bâkidir. Ümit beslenir. Arkadaşım, dikkat et, bu açıdan bakıldığında gaybımız umudumuzun da kaynağıdır. Hudabin olanın neşesi de hodbin olanın karamsarlığı da yine bir parça bununla ilgilidir.
Hodbin yalnızdır. Ne yaparsa yapsın yalnızdır. Âlemi kendindedir. Kendindekinden ibarettir. Özündeki renge mecburdur gördüğünün/duyduğunun her köşesi. 'Hiç kimseyi sevmez ve hiç kimse de onu sevmez' manasında söylemiyorum. Fakat hayatının tüm detaylarını saracak bir dostluk kuramaz. Öyle bir 'dostlaştırma' yoktur çünkü dünyasında. Menfaati vardır sadece. Ama menfaati olanın zarar ihtimali de vardır. Almadan veren yalnız Allah’tır.
Hodbin, ne yazık, almadan verebilen bir Allah tanımından yoksundur. 'Sen'ler arasında dolaşır, boğulur, ama bu 'sen'lerden hiçbirisi hudabininki gibi bir 'o' değildir. Doğrudur. "Kalpler ancak Allah'ın zikriyle tatmin olur." Azalan mutlu etmez kimseyi. Zaman olur, insan, en yakın arkadaşlarının yanında bile yalnızlığı hisseder. Evet. 'O' olmayınca 'sen'ler yetmez. Çünkü O birliği içinde sonsuzdur.
Senler kesreti içinde yine de azdır. Yalnızlık özünde nedir? Bence Kayyum ismine duyulan açlıktır. Yaratılmışlığın değişmez yoksunluğudur. Doğuştan gelen eksikliğimizdir. Düşerken arandığımız tutunacak yerdir. Arızilik sancısıdır. Ömür altmış arşın bir kuyudur. Tutunacağı yeri bulamayandan boşluk hissi gitmez.
Ne çok rengi var yalnızlığın! Yalnızlık bazen farkedilmemektir. Bazen önemsenmemektir. Bazen paylaşamamaktır en mutlu anlarını bile hiçkimseyle. Anlaşılmamaktır. Yani sevincinize kimsenin şahit olmamasıdır. Bencillik bence ilk bu bedeli ödetiyor. Dünyayı kısavadeli menfaatlere/nefse göre şekillendirirken yüklendiğimiz demirden küfe bu: Bir daha 'bir başkası için' hayatımızda olmayacak. Kendimizi aşkın şeyler yapamayacağız. Hedeflerimizin boyu kısaldı. Ben'in keyfini tek mikyas yaparak pekçok kıyas imkanını yitirdik. Dışımız öteki artık bizim için. Oraya yaslanan faziletler de öldü.
Artık yalnızca siz bilirsiniz kendinizi ne kadar bilebilirseniz. Nasıl olacak peki? Kimsenin farketmediği nakışlarınız var. Fener tutulmamış dehlizleriniz mevcut. Bin kapılı saraysınız ama bir kapınız ya açıldı ya açılmadı. Yapabileceklerinizin yüzde birini bile yapmaya yetmiyor ömür ve geçmiyor fırsatları bir daha ele. Siz birtek size kalırsanız yazık olmaz mı size? İnsan-insana çözülmez bu düğüm. İnsan insana yetmiyor. İnsan insanın yalnızlığını yoketmiyor. Bir de bakıyorsunuz: En yakınlarınızın nazlı dilinizde bir sitem: "Kimse beni anlamıyor." Yalnız ergenlikte mi bu tafra? Hayır, hangi yaşta olsanız, öyle. Demek insan insanın yalnızlığını almaya yetmez.
"Namaz müminin miracıdır." Mirac’ı Aleyhissalatuvesselamın Taif sonrası yalnızlığını almıştır. Hüzün yılının gamını silmiştir. Demek ki bir miraç hepimizin ihtiyacı. Yalnız olmadığımızı daha şiddetli bir şekilde hissetmeye hepimizin ihtiyacı var bazı zamanlar. Namaz da işte bir çeşit miraç yaşatır bizlere. Allah'ın varlığını namaz derecesinde kabul eden ve gönlündeki Allah tasavvurunu ondaki hareket ve anışlarla diri tutan (Huda'ya 'bîn' olan) insanın elbette kainata bakışı da farklı olur. Bir 'o' bağlantısı takılır gafil olmadığı her anına. Elhamdülillah. "İman bir intisabdır..." der ya Bediüzzaman. Öyledir. O intisabla insan mahlukatla yaşadığı ben-sen yalnızlığından kurtulur. Onun varlığı her yalnızlığı giderir.
"Hodbin adam hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbin olduğundan, bedbinlik cezası olarak nazarında pek fena bir memlekete düşer. (...) Vicdanı azap içinde kalır. Diğeri hüdâbin, hüdâperest ve hak-endiş, güzel ahlâklı idi ki, nazarında pek güzel bir memlekete düştü. (...) Allah'a şükreder."
Mürşidimin 'ibadet ediş' ve 'mahlukatın ibadetini farkediş' arasında kurduğu ilgi, namazda daha zahir bir şekilde gözümüze çarpıyor. Ne de olsa insan dünyasında olan şeyi görür dünyada. Sende karşılığı olan şeydir dışarıdan payın. Körün görmekten, sağırın sesten, delinin akıldan alacağı yoktur. Dışımız içimizden veya içimiz dışımızdan geçerken üzerine bulaşan bir boyadır anlam. Şekerin tadını kendisinden sanırsan yanılırsın. Babası yeni ölmüş bir çocuk için elma şekeri bile acıdır. Şimdi bunları hesaba katıp cevap ver: Dünyanda, kendisine beş vakit namaz kılınacak gibi bir Rahman hiç varolmamışsa, dışında onun rahmet izlerini nasıl göreceksin?
Allah'a, müslümana yakışır bir şekilde iman ettin mi? O zaman secde et de görelim. Teorini pratiğinle sına. Çünkü Allah hakikaten secde edilecek bir Allah'tır. Yalnız teoride secde edilecek bir ilah değildir. Bu iş felsefeden ibaret değildir. Yazmak yaşamak değildir. Hem tesbih de etmelisin. Hem yalnız Ona hamdetmelisin. Hem tarif edilmez büyüklüğünü dile getirmelisin. Yapmalısın ki, görelim, imanında samimi misin? Allah'ı önünde eğilmeye değer buluyor musun? Secde et de kulluğunun endamını görelim.
Hayata evvelemirde dört şekilde karışıyor imanın: Tehlil, tesbih, tahmid ve tekbir. Namaz tam bu açıdan mü’minin imanında samimi olup olmadığının sınanmasıdır. Nöbet yerindeki butona belirli aralıklarla "Ben hâlâ buradayım!" sinyali için basmandır. Namazın içeriği Allah tasavvurumuzu sağlıklı ve diri tutar. Hadis-i şeriflerde namazsızlık ve küfür arasında dikkat çekilen yakınlık namaz kılmayan insanın Allah tasavvurunu içselleştirmede yaşayacağı sıkıntıya işarettir. Alışkanlık haline gelmeyen kolaylaşamaz.
Her namaz kılan böyle midir? Elbette, Kur'an'ın da buyurduğu gibi, kıldığı namazdan gafil olanlar var. Fakat, içeriğine yeterince vakıf olalım veya olmayalım, halis bir niyetle kılınan namaz dünyaya bakışınızı değiştirir. Burnundan kıl aldırmayan mütekebbir bile günde beş vakit alnını yere koyunca o aklı bir parça başına ister istemez gelir. Münafık elinden geldiğince namazdan bu yüzden kaçar. Davranışın içindeki tesirini hisseder çünkü. El yumruğunu yemeyenin yumruğunu balyoz sanması gibi namaz kılmayanın alnı da kendisini eğilmez sanır. Hatta herşey kendisine eğilsin ister.
'Huda' diye birşeye iman etmiş ve önünde eğilmeyi hayatının değişmezi kılmış bir insanın elbette hayata bakışı farklı olur. Hatta kainatı ve kelam-ı ilahiyi yorumlayışı da. Namaz kılan kılmayandan kesinlikle farklıdır. Dünyasında 'secde edilecek bir Allah'ın varlığını' her gün beslediği için farklıdır. Elini öpen gencin babasına saygısı karşısında bacak bacak üstüne atandan farklıdır.
Namazda problemi olanın ilmi/kuvveti/makamı başına bela olur kanaatine sahibim. Mürşidim de ‘dört hatve’ diye tarif ettiği yolunda aczi, fakrı ve şefkati, tefekkürden öncelemiyor mu? O halde namazsızın yaptığı tefekküre ne kadar güvenebiliriz? O itirafından beş vakit kaçmaktadır. Elbette bu kaçıştan fakrı ve şefkati de yara almaktadır. İblisin, bir kere secdeden kaçmakla başına neler geldi, biliyoruz. İnsana karşı nasıl merhametsizleşti görüyoruz. Ondan sonra yaptığı bütün akıl yürütmelerde hata var. Hem mürşidim de yine bu sadedde diyor: “İbadeti terkeden mevcudatın ibadetini görmez ve göremez.” İblis de bu sözün altına hayatıyla imza atıyor.
Ben de namazdan kaçanın yorumlarına güvenemiyorum. Hatta ehlullahın, zekavetçe çok ileri olmayanının bile, zikir ve ibadet ile meşguliyetinden doğan arifliğini dehaya tercih ediyorum. Çünkü o dengesini şaşırmaz. Fakat öteki mizansızdır. İbadetsizliği ölçüsünde hodbin ve yalnızdır. Secde etmemiştir ki onun ölçülerini/emirlerini nefsinin önüne geçirebilsin. Merhamet edebilsin.
Nefis herşeyi ister ama elde edemez. Bu yüzden varlığa bakışı istediğini alamayanın karamsarlığındadır. Ve karamsar, kaosu bir çukur olarak değil, bir basamak olarak görür. Devrimcinin 'isterse kopsun kıyamet' nihilizmi, anarşinin şiddeti meşrulaştırışı, zulmün mazlumu görmezden gelişi... Hepsi ama hepsi bu yalnızlıktan besleniyor. Yalnızlaştıkça insan saldırganlaşıyor. 'Vahşet' kelimesinin aynı zamanda 'yalnızlık' ve 'ürküntü' anlamlarına da gelmesi tesadüf mü? Şahit olduğumuz her vahşet de bize bir yalnızlık hissettirmez mi? Arkadaşım, modern insanın vahşeti artıyor, çünkü Allah’tan yoksunluğu da artıyor. Bu türden bir yalnızlığın yerine konulabilecek arkadaşlık yok. İstersen hayvanlar âlemi üzerinden tefekkür et. Orada da göreceksin. Yalnızlar akranlarından daha vahşi olurlar.
1 note · View note
dogumgunumesajlari · 8 years ago
Text
Güzel Sözler Özlü Sözler H Harfli
Güzel Sözler
-H-
Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir. Seneca Hak deyince akan sular durur. Hak yenir ama hazmedilmez. Atasözü Hak yerini bulur. Hakikat belki yaşlanır,fakat asla ölmez. Hakikat bir taş kadar sert, bir gonca kadar da yumuşaktır. M. Gandhi Hakikat ilerletir, yanılma hiçbir şeyin gelişme kaynağı değildir, o bizi olsa olsa saptırır. Goethe Hakikât yolu, aranmakla bulunmaz. Ama Bulanlar ancak arayanlardır. Beyazıd-ı Bestâmi Hakikat, insanın hayat yolculuğunda dayandığı bastondur. Remy De Gourmont Hakikate yalnız bir yoldan gidilir. Fakat ondan uzaklaştıran yol, binlercedir. La Bruyere Hakikati arayanın bir defa bütün şeylerden gücü yettiği kadar şüphe etmesi gerekir. Descartes Hakikati güneşe benzetirler, doğrudur.gözlerimizi bozar diye çoğuna bakmayız. Hakikati insanların ölçüleriyle değil; insanları hakikatın ölçüleriyle tanı. Hz. Ali Hakikati söyleyenin yüzü kızarmaz. Hakikatin ömrü sonsuzdur. F. Herczeg Hakikatte Arş ve Beytullâh, Allah'ı bilen arifin kalbidir. Muhyiddin Arabi Hakiki adalet hayırsever değildir, hakiki hayırseverlik adil değildir. Georges Duhamel Hakiki arkadaşlık sıhhatten farksızdır, kıymeti ancak elden gittikten sonra anlaşılır. Golti Hakiki dost, sıkıntı zamanında imdada yetişir. Hz. Ali Hakiki hürriyet,yüksek fikirlere esir olmaktır. Hakiki sevgi, iyilik gördüğünde artmayan ve kötülük gördüğünde de eksilmeyendir. Yahya bin Muaz Hakimsiz, hekimsiz yerde durulmaz. Hakka giden yolu basmazlar. Hüseyni Hakkımızda söylenen takdirleri kabul etmek istemeyişimiz, iki kere övülmek arzusundan başka bir şey değildir. La Rochefaucauld Hakkımızda yapılan medihler, hiç değilse fazilet yolunda devam etmemizi temine yarar. La Rochefaucauld Hakkın Rahmeti bizim günahlarımızdan büyüktür. Muhyiddin-i Arabi Haklarımız görevlerimizi yerine getirdikçe artar. Haklı bir düşüncenin meyve vermemesi mümkün değildir. Tolstoy Haklı olduğunuza inanıyorsanız, sakin olmayı başarabilirsiniz. Bud Holiday Haksız güç zalim, güçsüz hak çaresizdir. Pascal Haksızlığa baş kaldırmayanlar,onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdırlar. Hz. Ali Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir. Mahatma Ghandı Haksızlığa tepki göstermeyenin, şikayet etmeye hakkı yoktur. Haksızlığı hak zannedenlere karşı hak dava etmek, hakka haksızlıktır. M. Akif Ersoy Haksızlık karşısında eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. Haksızlık önünde eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. Hz. Ali Haksızlık yapıp tüm insanlarla birlikte olmaktansa, adaletli davranıp tek başına kalmak daha iyidir. Gandhi Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır. Sokrates Haksızlık yapmam veya haksızlığa uğramam gerekseydi, haksızlık yapmayı değil, haksızlığa uğramayı tercih ederdim. Sokrates Hal ve hareketlerine kendin karar ver, başkalarının seni yönetmesine izin verme. Halk bir insanı ancak son yaptığı şeyle tanır. Oscar Wilde Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,olmaya cihanda devlet, bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan Süleyman Halkı bir tek insan, bir tek insanı bütün halk gibi gör. Montaigne Halkın bahçesinden padişah bir elma yerse, adamları ağacı kökünden sökerler. Sadi Halkın karakteri oynaktır, onları bir düşünceye sürüklemek kolay ama orada tutmak zordur. Machiavelli Halkın minnet yükünden kendi mihnet yükümüz daha iyidir. Sadi Halkını tüketen devletlerin kendileri de tükenir. Eflatun Hallerin en doğrusu, İslamiyet'e uymaktır. İmamı Rabbani Ham düşünceleri, ancak akıl pişirir. Firdevsi Hangi acı sevmenin verdiği acıdan daha asil, daha değerlidir? George Sand Hangi denizde fırtına olmaz? Andre Chenier Hangi yara birden iyi olmuştur? Shakespeare Harabesi olmayan ülkenin hatırası olmaz. Hatırası olmayan ülkenin de tarihi olmaz. Jeremy Bentham Hareket halindeki cehaletten daha korkunç hiçbir güç yoktur. Bernard Shaw Haset, başkasının balını kendi ağzına zehir etmektir. Cenap Şahabettin Haset, güneş gibidir. Yamaçlara, bayırlara, düzlüklerden daha çok vurur. Bacon Hastalanmaya karşı geliniz. Kimseye hasta olduğunuzu söylemeyiniz. Onu istemezseniz o da sizi istemez. Bulwer-Lytton Hastalar sağlamlardan daha çok yaşar. Theodor Fontane Hastalığa tahammül, ihtirasa tahammülden daha kolaydır. Alain Hastalık bir anlamda bahanedir. İnsanın düşmanı, virüsler ve bakteriler değil, kıskançlığı, önyargısı ve akılsızlığıdır. Henry Miller Hastalık dediğin şey atla gelir, yaya gider. Paul Heyse Hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez. Thomas Fuller Hastalık, her şeyden ziyade, sağlığı korur. Goethe Hastalıklar, kötü zevklerin ücretidirler. Thomas Fuller Hastanedeki arkadaşlarını ve akrabalarını ziyarete git,senin orada geçireceğin süre onlarınkinden çok daha kısa. Hata yapmak insanlara vergidir, bunu başkalarının üstüne atmak politikadır. Bill Vaugheur Hata yapmaktan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz. Lıncoln Hata yaptığında üç şeyi uygula; kabul et, ders al, tekrarlama. Hatalar miras değildir, savunmaya değmez. E. Burke Hatalar saman çöpleri gibi suyun yüzünde giderler. Dryden Hatalarımız, kaybolan çabalar değildir. Onlar başarıya giden yolda işaret direkleridir. Hatıra yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır. Andre Gıde Hava için gök gürültüsü neyse, insanın ruhu için hayal kırıklığı da odur. Schiller Havlayan köpek ısırmaz. Hayal gücü derin olup da bilgisi olmayan kimsenin kanatları var fakat ayakları yok demektir. Joseph Joubert Hayal gücü ne ilahi bir armağandır. Goethe Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir. Albert Einstein Hayal gücü, ruhun gözüdür. Joubert Hayasızlık yalnız zayıf, akılsız kafaların sığınağıdır. Lord Chesterfield Hayat arkadaşını çok dikkatli seç, mutluluğunun yada bedbahtlığının %90'nı bu karara bağlıdır. Hayat bir define avı değildir hayatın kendisi bir hazinedir. Dennis Waitley Hayat bir masala benzer. Uzunluğu değil, iyi olup olmadığı önemlidir. Seneca Hayat bir tabur vukuattır; kumandanı: tesadüf. Cenap Şehabettin Hayat kendiliğinden ne iyi, ne kötüdür; Ona iyiliği kötülüğü katan sizsiniz. Montaigne Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız. Cenap Şehabettin Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır, galip olmak, mağlup olmamak. Atatürk Hayat, içinden daima yeni nağmeler çıkan bir flüt gibidir. Tagore Hayat, inanmak ve mücadele etmektir. Hz. Hüseyin Hayat, insana bağışlanmış değil, ödünç verilmiştir. Publilius Syrus Hayat, uzun bir insanlık dersidir. Barrie Hayata en önemli şey kazançlarınızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur. Wıllıam Bolıth Hayata yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok. Sartre Hayata yeniden başlasaydım , saniyelerin nabzını tutardım. Dostoyeviski Hayatı acı olanın ölümü acı olur. Tenine tapanın ruhu için kurtuluş yoktur. Mevlana Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın manasını kaybetmek. Hayatımda edindiğim en büyük bilgi şudur: kendi kendine yardım etmeyi bilmeyene, kimse yardım etmez. (Pestalozzı Hayatın her anı bir karar zamanıdır. Barth Hayatın ışıkları kısıldığı zaman, yalnız sevginin gözü uyanık kalır. Bordilon Hayatın tarlasına ne ekersen onu biçersin. Voltaıre Hayatında nelere sahip olduğun değil kiminle olduğun önemli. Hayatının her alanında sorumluluğu üstlen, suçu başkalarına yıkma. Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir. Benjamin Franklin Hayatin gayesi olmayınca eğlence bataklığına akıyor. A. Carrel Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla birlikte yaşamak mecburiyetinde kalmaktır. Cenap Şehabettin Hayatta rövanş yoktur. Ahmet Hamdi Tanpınar Hayatta tutacağın ilk prensip sadakat ve samimiyet olmalıdır. Hayatta yapılabilecek öyle güzel şeyler vardır ki; faydasız şeylerle vakit öldürenlere çok yazık. V. Phauchet Hayatta yenilmiş kazıkların bileşkesine tecrübe denir. Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. Montaigne Hedefinize gerekenden daha kısa sürede ulaştıysanız, şüphesiz emeğiniz daha fazla olur. John Watson Hedefinizi, gerçekleri göz önünde bulundurarak belli etmelisiniz. Ralph Emerson Hekimlerin yaptığı en büyük hata ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye teşebbüs etmeleridir. Eflatun Hem yoksul hem utangaçsan işin zordur. Platon Hemfikir olmadığın şeyi kavga etmeden söylemeyi öğren. Hep küçükler yanar, büyükler azıtınca. La Fontaine Hepimiz ayni gök kubbenin altında yaşıyoruz ama hepimiz aynı ufka sahip değiliz. K. Adenaver Hepimiz geleceği iyi hesap etmeliyiz, çünkü ömrümüzün geri kalan kısmı gelecekte geçecektir. Ketterıng Hepimiz hayatın kısalığından söz ederiz de boş geçen zamanımızı nasıl kullanacağımızı bilmeyiz. Seneca Hepimiz kahkahalarımızı göz yaşlarımızla ödüyoruz. Peyami Safa Hepimiz ölümün nişanlısıyız. Cenap Şahabettin Hepimizde başkalarına katlanacak güç vardır. La Rochefoncauld Hepiniz kendi ayıbınızın hamalısınız. Başkalarının kusurlarını kınamayınız. Her acının sonunda açık bir pencere vardır, aydınlık bir pencere. Her ailede melekler de bulunur, şeytanlar da. Joseph Roux Her aptal kendini beğenen başka bir aptal bulur. Bolieau Her bildiğini söyleme, fakat söylediğini bil. Her birimiz tekbir kanatlı melekleriz ve bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.. Her bulut fırtına doğurmaz. Shakespeare Her canlıya hak, layık olan cevheri verir; tırtıl iki diş bulsa eğer ormanı yerdi. Şayet kediler haftada bir gün uçabilse, dünyada bütün serçelerin nesli biterdi. Bekir Sıtkı Erdoğan Her derdin devası zaman kazanılarak bulunur. Moliere Her diken gül vermez. Mevlana Her ferdi, hatta her topluluğu hoşlandığı yem ile avlarlar. H.Rahmi Gürpınar Her gördüğün sakallıyı hacı sanma. Her gördüğünü Hızır bil her geceyi kadir bil. Her güçsüzün güçlü, her güçlünün de bir güçsüz yanı vardır. Wilson Follett Her gün birbirini görmenin tadı başka,ayrılıp kavuşmanın tadı başka. Montaigne Her gün birbirini görmenin tadı başka,ayrılıp kavuşmanın tadı başka. Montaigne Her güzel çiçeğin etrafında kötü otlar biter. Cenap Şehabettin Her iki tarafı da dinlemeden karar veren, kararı doğru olsa dahi, doğru hareket etmiş olmaz. Seneca Her insan başkalarının kalbini okuyabilseydi, bulunduğu yerden inmeyi isteyen insanların sayısı yukarı çıkmayı isteyenlerden daha çok olurdu. Rousseau Her insan bir dünyadır. Herbert Her insan kendi çağından sorumludur. Nuri Pakdil Her istediğini söyleyen, istemediğini işitir. Her istek karşısında insan, kendine şunu sormalıdır: Bu istek elde edilirse ne olur, elde edilmezse ne olur? Epikür Her işin başı zamanlamadır. Bir işin ne zaman yapılacağı, nasıl yapılacağı kadar önemlidir. Her işte bir hayır vardır. Her kanat denizi aşamaz. Mevlana Her kim ki! Haklarını bilmiyor veya kullanmıyor ise, o kişi; bu haklara layık değildir.. Her kötülük gururdan doğar. F. Arcia Lorca Her nimetin bir gamı vardır. Mevlana Her sabah başka bahar olsa da ben uslandım,Uğramam bahçelerin semtine gülden yandım. Yahya Kemal Beyatlı Her sevincin bir acısı, her acının da bir sevinci olur. Goethe Her söylediğin hak olsun fakat her hakkı söylemek senin hakkın değildir, her söylediğin doğru olsun fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Bediüzzaman Her şakanın yarısı gerçektir. Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar daha uzun yol yürüyor. Her şey maşuktur , aşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur , aşık bir ölüdür. Mevlâna Her şeyde en iyi mihenk taşı tecrübedir. Eflatun Her şeye doğru demek aptallıktır. Her şeye yanlış diyen zorbadır. Mevlana Her şeyi bulduğundan daha iyi bırak. Her şeyin bir güzelliği vardır, herkes göremese de. Konficyüs Her türlü sıkıntının en iyi ilacı sabırdır. Her verdiğimiz bizim olur. G. Granvılle Her yardım, cennete doğru bir basamaktır. H. Ward Beecher Her yaşın kendine göre zayıf bir tarafı vardır. Andre Roussın Her yaşın kendine mahsus kaideleri, faziletleri, vazifeleri vardır. J.J. Rousseau Her zaman bir yerlerde bir güneş vardır. Her zaman doğruyu söylersen, Ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın. Mark Twain Her zaman insanlar benimle ayni fikirde olsa; Hatalı olduğumu düşünürdüm.Oscar Wilde Her zaman kalp kıran adam, ayakkabı içindeki taşa benzeyen bir arkadaştır. Elbert Hubbart Her zaman neşenin öbür ucu ıstıraptır. Chaucer Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. Schopenhaver Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir. Albert Lipmann Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım. Oscar Wilde Herkes bir şeyden hoşlanmaz ki... Kimi gider dikeni koparır, kimi gülü. Seneca Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. Joe Louis Herkes dünyanın düzene girmesini ister, fakat gayreti başkasından bekler. Tardieu Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor. Leo Tolstoy Herkes hata yapabilir; fakat ahmaklar, hatalarına bağlı kalırlar. Çiçeron Herkes herkese bir lokma bir şey verebilir ama, boğaz bağışlamak, ancak Allah'ın işidir. Mevlana Herkes ötekisine yardım etseydi, herkesin işi yapılmış olurdu. Erner Erchenbach Herkese iyilik yapamayız; fakat, kâfir bile olsa, hiç kimseye kötülük yapmaya hakkımız yoktur. Herkese karşı tatlı ve uysal olmaya dikkat ediniz.bilhassa evinizde. François de Sales Herkesi kınamak ve herkesi övmek, akılsızların yapacağı bir şeylerdir. Benjamın Franklın Herkesi kuyunun dibinde gören kimse, asıl kendisi kuyunun dibindedir. Sızıntı Herkesi öven insan, kimseyi övmez. James Borwell Herkesi sevmeyen sevilmeye layık değildir. Herkesin bakmadığı yönden bak dünyaya. Mevlana Herkesin içinde öv, eleştirilerini bir kenara çekerek söyle. Herkesin işi demek hiç kimsenin işi demektir. Isaac newton Herkesin kendine göre üstesinden gelebileceği bir işi vardır. Ellen Maulten Herkesin kendini bir şey sandığı yerde hiç kimse bir şey olamaz. W. Gılbert Herkesin sizi sevmesini istiyorsanız, gülümseyiniz. Dale Carnegie Herkesle bir şeyler paylaşmanın en kotu yani, gün gelip kendimizde hiç bir şey kalmadığını anlayınca çıkar ortaya. Herkim düşünmeden konuşursa,sözü çok kere yanlış olur. Sadi Hırs ve para düşkünlüğü, belki de bütün diğer ihtiraslardan daha fazla suç sebebidir. Arıstoteles Hırs ve tamahın başladığı noktada saf duygular sona erer. Balzac Hiç bir el, gönülden gizli bir iş yapamaz. Mevlana Hiç bir kalp zorla elde edilmez. Moliere Hiç bir suçlu kendi yargıcından kurtulamaz. Twenalıs Hiç bir şey beklemeyenlere ne mutlu! Hiç hayal kırıklığına uğramazlar. Alexander Pope Hiç bir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz. Hiç bir şeye gülmeyenden, bir de her şeye gülenden sakının. Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Mevlana Hiç düşmemek için hiç yükselmemiş olmalısın. Goethe Hiç hata yapmamış insan hayatının en büyük hatasını yapmış demektir... Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi. Mehmet Akif Ersoy Hiç kimse avucunda para, elinde banka defteriyle doğmamıştır. D. Carnegie Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır. S. Keth Moorhead Hiç kimse duyduğu neşenin başkalarını rahatsız edebileceğini düşünmez. Alaın Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır değildir... Hiç kimse geçmişin satın alacak kadar zengin değildir. Oscar Wilde Hiç kimse kaderini değiştiremez ve kaderinden kaçamaz.Goethe Hiç kimse karşılığını almadığı bir dua etmemiştir. Emerson Hiç kimse kendinde olandan fazlasını veremez. J.Locke Hiç kimse kollarında bir çocuk tutan anne kadar muhterem ve saygıdeğer değildir. Von Goethe Hiç kimse zalimlere, mazlumlardan daha çok yardım edemez. Hazreti Ali Hiç kimse, affettiği zaman olduğu kadar yükselemez. Goethe Hiç kimse, başarı merdivenine elleri cebinde tırmanmamıştır. J.Keth Moorhead Hiç kimsenin hatasını yüzüne vurmayınız. O hatayı işleyene hatasını, başka birini misal göstererek anlatınız. H. Ali Hiç kimseye faydalı olmamak tam manasıyla kıymetsiz olmak demektir. Descartes Hiç kimseye gururla bakma, o da kendisine göre görkemlidir. Nizami Hiç ümit etmemiş olan, ümitsizliğe düşmez. Bernard Shaw Hiçbir adam birden zengin olmamıştır. Publilius Cyrus Hiçbir akıllı yarın yaşayacağım demez. Yarın artık çok geçtir. Yaşanacak gün bugündür der. M. Opitz Hiçbir arkadaş arkadaşlığını ispat edene kadar gerçek arkadaş değildir.Publilius Cyrus Hiçbir fazilet adalet kadar büyük olamaz. J. Addıson Hiçbir hakimiyet, şiddet ve zulüm ile uzun yıllar devam ettirilemez. Hiçbir insan dünyaya iyi eğitilmiş bir aile kadar önemli bir miras bırakamaz. Hiçbir iş yapmayarak ömrünü boşa harcayandan daha hayırsız bir kimse yoktur. Semnani Hiçbir işte gerektiğinden çok acele etme. Dikkatli olanlar kendilerini zor duruma düşmekten korurlar. Hz. Ali Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir. Shakespeare Hiçbir mücadele yoktur ki, ahlak esasına dayanmadan ilerleyebilsin. Atatürk Hiçbir suç hazırlıksız işlenmemiştir. Seneca Hiçbir suçlu kendi öz mahkemesinde (vicdanında) beraat edemez. Juvenal Hiçbir süs ve makyaj bir kadını, analık sevgisi kadar güzelleştiremez. Emile Brochvogel Hiçbir şey beklemeyenlere ne mutlu, hiç hayal kırıklığına uğramazlar. Alexander Pope Hiçbir şey doğuştan çirkin değildir. Orda araya çirkinlikleri biz koyuyoruz. Hiçbir şey icat edilmedi, yeniden keşfedildi. Rodın Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz. Hölderlın Hiçbir şey silahla kazanılan zafer kadar geçici değildir. Chateabrıand Hiçbir şey zor değildir, yeter ki onu ufak parçalara ayırmasını bilelim. Henry Ford Hiçbir şey, beni verdiğim sözden caydıramaz. Sebastıen Chamfort Hiçbir şeye inanmayan kimse, bir bardak içindeki koksuz çiçeğe benzer. L. Borne Hiçbir şeye sahip değilseniz, hiç bir şey kaybedemezsiniz. ( William Shakespeare ) Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. La Fontaine Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin. Don Herold Hiddet ekilen yerden pişmanlık biçilir. Manzoni Hile ve ihanet güçsüz insanların işidir. La Rochefaucauld Horozu çok olan köyün sabahı geç olur. Hoşgörü karşımızdakini bizim istediğimiz gibi değil,onları kendi istedikleri şekilde mutlu edebilmek büyüklüğüdür. Robinson Hoşgörü, uygarlığın biricik sınavıdır. Arthur Helps Hoşumuza gider yalanları avuç dolusu yutarız da, acı gerçekleri yudum yudum içeriz. Dıderot Hoşuna giden komşunun evi de, köyü de cennet gibi görünür. Yüzünü görmek istemediğin komşunun yanında ise cennet, cehennemdir. Şeyh Sadi Hukuk ile medeniyet ve kültürleri arasında ahenk kuramayan cemiyetler bedbahttırlar. Falih Rıfkı Atay Hukukun buyrukları şunlardır: Dürüst yaşamak, başkasına zarara uğratmamak, herkesin hakkını vermek. Ulpianus Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar. Maurıce Ueverger Hükümdar haksız olarak bir köylüden yumurta alırsa, adamları köylünün büyün tavuklarını alır. Sadi Hükümdar yanlışlık yaparsa cezasını halk çeker. Hür olmadığı halde kendisini hür sananlar kadar köle yoktur. Goethe
kapak-sozler.blogspot.com
0 notes
alternatif-tip · 8 years ago
Link
KAHVE Ağaç | 2-9m | 1-9 Aylar | Ka,Na,Ho | Tohumu Kahve, Kaffe, Coffea arabica Dağ kahvesi Syn: Coffea laurifolia SALİS. Arap kahvesi “ vulgaris MOENCH. Familyası: Kökboyagillerden, Rötegaewechse, Rubiacea Drugları: Kahve tohumu; Coffeae carbo  Kahve tohumları kurutulur, kavrulur ve öğütüldükten sonra kahvesi ya¬pı-larak içilir, fazla kavrulur ise kahve kömürü elde edilir ve hiç kavrul¬maz ise tentürü yapılır. Giriş: Günümüzde 70 civarinda kahve çeşidi mevcuttur, fakat bunlar¬dan sadece ikisi yaygın olarak ekilir ve ve hasatı yapılır. Dağ kahvesi veya Arap kahvesi olarak bilinen Coffea arabicanin vatanı Habeşistan (Etyopya) olup buradan dünyanın diğer ülkelerine özelliklede Brezilya, Kolombiya, Hindistan, Endonezya ve Meksika gibi ülkelere yayılmış ve buralarda yetiştirilmektedir. Arap kahvesi 15-30 arasındaki 500-2000m yüksekliğindeki Dağ ve Tepeciklerde ve bu yörelerin denize yakın olan ve yeterince yağış olan bölgelerde yetişir ve de hemen hemen dünyadaki kahve üretiminin %70 bu türdendir.Kongo kahvesi veya Ova kahvesi diye bilinen Coffea canephora pierre ex froehner; bu türün vatanı Kongo olup buradan önce diğer Afrika ülkeleri ve sonra diğer tropik ülkelere yayılmıştır. Kongo kahvesi daha dayanıklı olduğu için Robusta sağlam, iri veya dayanıklı anlamına gelen isimle anılır. Kongo kahvesi takriben dünya kahve üretiminin %30’unu oluşturur. Mısır’da Memlüklüler ve Anadolu’da Selçuklular zamanında yani 1200 yıllarında kahve içilen kı¬raathanelerin mevcut olduğu ve Avrupa’ya ise ancak ikinci viyana ku¬şatmasından (1683) itibaren yayılmaya başladığı bilinmektedir. Botanik: Kahve yabani olarak yetişecek olursa 5-9m boyunda olabilir, özel olarak ekilen kültür bitkilerinin verimli ve kolay hasatının yapıla¬bilmesi için 2-4m boyunda olması gerekir. Çalı görünümündeki kahve ağacı oldukca sık dallardan meydana gelir ve beyazımsı gül rengin-dedir. Yaprakları 10-20cm uzunluğunda, 5-10cm genişliğinde, kenarları dalgalı, yüzeyi parlak, derimsi, eliptik veya geniş mızrak şeklinde ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri küçük beyazımsı, eflatun renkte, etiptik ince dar ve küçük taç yapraklardan meydana gelir ve yaprak diplerinden çıkan 10-15çiçek bir şemsiyecik oluşturur. Meyveleri mavi bir renk alır. Meyvelerin dış kabuğu mavi iken içerideki bir çift tohumu 7-7,5mm uzunluğunda ve fasulye şeklindedir. Yetiştirilmesi: Kahvenin yetişdiği iklim Ekvatorun 25° güneyi ve 25° kuzey paralelleri arasındaki tropik ülkelerde yetişir. Türkiye’nin Alanya bölgesinde yapılan deneme kahve ekimi çalışmaları yeterli neticeyi ver-memiştir, çünkü Kahve +5°C’den aşağıdaki iklimin hakim olduğu böl-gelerde yetişmediği tesbit edilmiştir. Hasat zamanı: Kahvenin olgunlaşması 8-10ay gibi uzun bir süre ge-rektirir ve olgunlaşan Meyvelerin kabukları ve etli kısmı soyulduktan sonra tohumları kavrulur veya taze olarak Tentür ve Natürel ilaç ya¬pı¬mında kullanılır. Kahve kuru ve yaş olmak üzere iki farklı teknikle işlendikten sonra 200-250C°’de kavrulur ve öğütülerek bildiğimiz toz kahve elde edilir. Birleşimi: Kahve tohumunun birleşimindeki en önemli maddeler; a) Purinalkolitler %0,3-2,5 olup bunların başında coffein (=1,3,7-Trimethylxanthin) gelir ve az miktarda Theobromin, Theophyllin, Paraxanthin, liberin ve Metilliberin içerir. b) Chlorogenasit (eskiden; kaffeegerbasit) %3-5 oranında bulunur ve bu asit Kaffeeasit ve cihnaasit’ten oluşur. c) Trigonellin (coffearin) %0,3-1,3 oranında içerir. d) 3mg (%0,000032) Atracylin bu zehirli bir madde olup, Pankreasta kalsium yetersizliğine sebep olduğu ileri sürülmektedir. e) Uzun zincirli Alkollere (polimeralkoler) cafestrol ve kahveola sayabiliriz (sabit yağlardan sayabiliriz) f) Eter yağları (uçucu yağlar)takriben 300 çeşit maddeden (alt türevden)oluşur ve günümüzde bunlardan 200’ünün özellikleri keşfedilmiştir. Eter yağları kahveye kendine has özel aroma tadını verir. Bunlardan bazıları; Furfurollar, Thiophenler, Thiazoller, Pyroller, Phenoller, Mercaptanlar ve Pyrazinleri sayabiliriz. g) Ayrıca %8-13 Proteinler, Karbonhidratlar, E ve B1-Vitaminleri ve sabit yağları %10-15 oranında bulunur.  Tesir şekli: Sinirleri ve Beyni uyarıcı, damarları büzücü, idrar söktü¬rücü, kalp atışlarını yükseltici, bağırsakların hızlı çalışmasını sağlar. Araştırmalar:  1) Prof. Francisco Bolumer ve ekibi Alicante Üniversitesi İspanya, beş Avrupa ülkesinde 3100 Kadın üzerinde yaptıkları araştırma sonucu aşırı kahve içenlerin Hamile olma şanslarını % 40 oranında kay¬bettiklerini tespit etmişlerdir. Bir bardak kahve 115-130mg coffein içerir, günde bir bardak kahve içenlere oranla 5 bardak kahve içen¬lerde hamilelik tehlikeye düşmektedir yine eski Yugoslavya’da ya¬pılan bir araştırmaya göre günde bir bardak kahve içen hamilelerin bebekleri 116 gr daha noksan doğmaktadır. (NH.9.97.518) 2) Çok kahve kemik erimesine neden olur, fakat özellikle Menopoz dev-resindeki bayanların az kahve içmesi gerekir, şayet fazla kahve içerseler kemik erimesi olarak bildiğimiz osteoporoza yakalanırlar. Coffein ve fenollu bileşikler vücudun kalsiyum almasını azaltır ve zamanla kemiklerin incelerek çabuk kırılabilir bir halle gelmesine yol açabilir. Bir bardak kahve 115-130mg, bir bardak çay 40mg ve bir bardak cola 50 mg coffein içerir. (NH.12.98.754 ve 10.97.584) 3) Amerikalı Psikologlar kahve ve colanın düzenli şekilde alınması (içil-mesi) halinde; kişide ellerin terlemesi, huzursuzluk, bas ağrısı, kalp çarpıntısı, yorgunluk, korku, konsantrasyon zafiyeti ve depresyon gibi rahatsızlıklara sebep olduğunu tespit etmişlerdir. (NH.1.98.7)  4) Hollandalı ilim adamları Wageningen ziraat üniversitesinde yaptıkları araştırma sonucu cafestrol ve kahveolun kolesterolü yükselttiğini tespit etmişlerdir.(ZP.3.96.140) 5) Almanya’da yıllarca görülmeyen sıcak bir Temmuz (1992) günü Stuttgarta bir tanıdığın arabası ile giderken üste güneşin sıcaklığı altta arabanın soğuk havası nedeni ile hem baş ağrısı hem de ishale yakalandım. Stuttgart’da ki ev sahibi kahvelerinizi nasıl içersiniz diye sorunca ben şayet varsa bir de limon rica edeyim dedim ve kahveyi limonla içtim ve aradan 10-15dakika geçtikten sonra herhangi bir sıkıntım kalmadı. Bu metodu çok kişide başarı ile denedim. 6) Siyah çay ve kahvenin demir, magnezyum ve kalsiyum mineralleri ile B1-Vitamini (Thyamin) yetmezliğine sebep olduğu tespit edilmiştir. Bilindiği gibi bu minerallerle B1-Vitamini yetersizliği çok farklı ve çeşitli hastalıklara sebep olur ve bunların başında kemik erimesi, kas krampları, deri hastalıkları, dermansızlık, kansızlık ve immun zafiyeti en önemlileridir. (NH. 11.00.48) Kullanılması:  a) Üniversite kliniklerinde tedavi denemekleri ve araştırmalar yapılmış¬tır. Bu araştırmalara göre faydası yok, fakat zararı çoktur. b) Kahve günde bir veya iki fincan içildiğinde yorgunluğu önler, insana sinirsel ve fiziksel güç kazandırır, fakat genellikle önceleri günde 1-2 fincan yeterli gelirken sonraları kişi sürekli fazla kahve içmeye başlar, Buda başta düzensiz kalp atışları, kısa huzursuz uyuma, uyku kalite-sinin düşmesine sebep olur. Açıklama: Kahve kalp atışlarını artırır ve hızlandırır, ayrıca aşırı idrar atılmasını sağlar. Kahvenin kavrulması ile elde edilen kahve kömürü mide ve bağırsak rahatsızlıkları, zehirlenmeler ve şişkinliğe karşı kullanılır. Şayet bir kişi zehirlenmişse ona kahve kömürü (coffeae carbo) tableti veya tozu içirilir. Kahvenin birleşimindeki coffein chrogenasitle birleşik vaziyettedir ve midede hemen ayrılır, bu nedenle midesi hassas olanlar kahve özelikle de neskafe diye bilinen granüllü kahve (Avrupa’da işlenen kahveler) mideye zarar verir. Çünkü chlorogenasit mide mukozasını (midenin içderisi) tahriş eder ve aşırı mide asidi üretilmesine sebep olur. Vücudun başta deri hücrelerinin UV-Işınları ile zedelenmesi sonucu, buraları tamir için harekete gecen enzimleri coffein durdurur, yani vücudun kendi kendini yenilemesini engeller. Az içildiğinde baş ağrısı ve migrene (nane ve okaliptus yağı daha etkilidir) karşı iyi gelen kahve, çok miktarda içilmesi halinde damarların genişlemesine ve de buna bağlı olarak kalbin hızlı çalışmasına sebep olur. Neticede beyin yeterince oksijen alamadığından kişi daha çok baş ağrısı ve migren rahatsızlığı çek-meye başlar ve de kalbin hızlı çalışması tansiyonunun da yükselme¬sine neden olur. Gençlerin kahve içmemeleri tavsiye edilmektedir, zira kahve cinsel organların gelişmesine ve de aşırı içenlerde cinsel isteksiz¬liğe neden olur. Ben kahve yerine kuşburnu, elma veya limon çayını (limon kabuğu ile içilirse daha etkilidir) tavsiye ederim, birçok faydası vardır ve de hiçbir yan tesiri yoktur. Homeopati’de: Kavrulmamış kahve tohumlarından 50gr ezilerek bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml Etanol (etil alkol) ilave edilir ve güneşten uzakta 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <<coffea>>adı verilen tentür elde edilir ve bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla alınır. Bu tentür baş ağrısı, migren, uyuyamama, geceleri dü-şüncelerden uyuyamama, sinirsel kalp rahatsızlıkları, aşırı duyarlılık, gülme ve ağlama değişken hal gösterme, telaşlı yeme ve içme gibi ra-hatsızlıklara karşı kullanılır. Kahve tentürü ile kahvenin verdiği ra¬hat-sızlıkları böylece tedavi edilebilir. Yan tesirleri: Yan tesirleri oldukça çoktur, şayet günde 2 bardaktan faz¬-la ve uzun süre içilirse ki bunların başında; titreme, kalp çarpıntısı, uyuyamama, başın ateş gibi yanması, bas ağrısı, migren, depresyon, korku gibi rahatsızlıklar gelir. Ham kahvede bulunan Küf mantarı (ochra toxin A), Kahve kurutulur iken tamamen yok edilmediğinde bağırsaklara yerleşerek zehir(Aflotoksin) üretir buda başta böbrek kanserine, gözbebeği bozukluklarına sebep olur. Ben şahsen Limon, Çörek, Kuşburnu, Elma preparatları veya Gökçek iksirini tavsiye ederim. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes