Tumgik
#dostuz
duralp-99 · 2 months
Text
🍂ES-SELÂM🍂 🍁 EY GÜZEL İNSANLAR 🍁
🗣️KENDİNE İYİ BAK E Mİ❓ Elbette yorulur insan Kendini anlatmaktan, Anlamaya çalışmaktan Hatta boş vermekten bile yorulur… Çekilir bir köşeye. Sessizce izler. En acısı da o zaman başlar işte. Hiçkimsede hiçbir hükmün olmadığını görürsün. Hani o “ahde vefa” dedikleri, “O ölürüm de gitmem” dedikleri, “Ne olursa olsun sendeyim, seninleyim” dedikleri… Hepsi boş birer cümleden ibaret kalır. Daha dün “seninle gülümsüyorum” diyenler için Aslında bir mola yeri olduğunu anlarsın. “Biz, her şeyden önce dostuz” diyenlerin İlk fırsatta seni yok saydığını görürsün. Üzüldüğün o yüreklerin, İncitmemek için hep el üstünde tuttuğun kim varsa Seni birer birer unuttuğunu görürsün. Telefonlar susar önce, Belki arada bir can sıkıntısına denk düşer de “Nasılsın?” diye sorar birileri, Konuşacak şeyleri birikince, Birileri dokununca o en incelerine, Yargılamadan dinleyecek birilerine İhtiyaç duydukları vakit hatırlanırsın.
Sonra söz biter: “Kendine iyi bak e mi!” “Kendine iyi bak.” Sağlı sollu yediverenler ekiliydi evimizin girişinde, Bir yanda kan kırmızı, bir yanda pembe güller. Dışarıda ne olursa olsun, eve döndüğüm zaman Gülleri koklar, öyle girerdim içeri Ve kokladığım an bir gülümseme düşerdi yüzüme. Şimdi o ev yok! O yediverenler, O koku… Kim bilir, belki o günlerden kalma bu gülümseme. Bu yaşam arzusu kar kış demeden açan O yediverenlerin bende bıraktığı bir iz. Yediveren bir gül gibi insan Koklamayı bilene de bilmeyene de. Ne kadar güzel koksan da bir yağmurluk ömrün var işte. Kiminin hasret yağar üstüne Kiminin vefasızlık. Kendine iyi bak e mi!
Yılmaz Pirinççi
Tumblr media
AŞKLA, GÜVENLE, DUAYLA.. 🌹💙🍀🌹💙🍀🌹💙🍀🌹
28 notes · View notes
rezlinn12 · 1 month
Text
Ne bileyim sen öyle dostuz deyince bende körü körüne güvendim..
Yoksa kolay kolay yıkılmazdım zaten bok herif..
13 notes · View notes
kbremir · 3 months
Text
Bütün iyiler Facebook'ta. Herkes birilerinden şikayetçi.
En iyiler WhatsApp'ta. Durumda herkes bir yerlere parmak sallıyor.
Ultra iyiler İnstagram'da. Orada herkes melek kıyafeti giymiş.
Twitter zaten elit, entelektüel, bilgili ve yüce ahlaka sahip olanların yeri. Çünkü herkes orada kötülerden bahsediyor.
Telegram eğitimli ve yüksek erdemlere sahip olanların yeri. Herkes oradan ayar veriyor...
Merak ediyorum doğrusu: Şu kötüler hangi platformda? Onlar nereyi kullanıyor? Sadece kötülerin, sözünde durmayanların, vefasızların, hainlerin olduğu medya uygulaması neresi?
Hepimiz çok iyi dostuz, hep başkası kötü.
Hepimiz iyi komşuyuz, hep başka komşu kötü.
Hepimiz iyi işçileriz, hep işverenler kötü.
Hepimiz iyi müşteriyiz, hep esnaf kötü.
Hepimiz iyi öğrenciyiz, hep öğretici kötü.
Hepimiz iyi vatandaşız, hep devlet kötü...
Murat Padak
15 notes · View notes
sophience · 1 year
Text
ash
seni görmediğim ve nasıl olduğunu bilmediğim için endişeliyim. daha önce bana "farklı dünyalarda yaşıyoruz" demiştin. ama bu doğru mu emin değilim. farklı ülkelerdeniz, ten ve göz renklerimiz farklı. ne olmuş yani? biz dostuz yetmez mi? başka neye ihtiyacımız var ki?
amerika'ya geldiğim için çok muyluyum. burada bir sürü arkadaş edindim. hepsinden de öte... seni tanıdım, ash.
defalarca bana, senden korkuyor muyum diye sordun. ama asla senden korkmadım. tanıştığımızdan beri bir kere bile.
aslında hep, benden çok daha üzgün olduğunu hissettim. ruhun acı çekiyor gibiydi.
benden daha akıllı, daha olgun ve daha güçlü olduğunu biliyorum. ama yine de...
hep seni korumak istedim. şaka gibi, değil mi?
ama seni neyden koruyacaktım?
seni geleceğinden korumak istedim. çünkü kadersizliğin seni perişan ediyordu.
bir gün bana, hemingway'ın kitabındaki leopardan bahsetmiştin, hatırlıyor musun?
hani şu dağın zirvesinde ölen... ama asla aşağıya inemeyeceğini bilen...
ama senin bir leopar olmadığını ve geleceğini değiltirebileceğini söylemiştim. bu doğru ash, kaderini değiştirebilirsin.
yalnız değilsin, ash. ben senin yanındayım. ruhum hep seninle.
sayonara amerika... sayonara new york...
ama sana "sayonara" demeyeceğim, ash.
çünkü bu bir elveda değil. bir gün birbirimizi tekrar göreceğimizi biliyorum.
sen benim en iyi arkadaşımsın, ash.
Tumblr media
32 notes · View notes
huzunluyol · 1 year
Text
Üzülme yüreğim,
Dostuz senle
Ekmeğimiz aşımız birdir seninle
Sabah güler, akşam ağlarız seninle.
Umutlarımız bir
Şarkılarımız bir seninle.
Üzülme yüreğim, bir kapı kapanırsa, acilir tüm kapılar,
Yüce yaradan var, umut var,
Şükür var..
hamd ederiz
Biz yüreğim seninle..h.h 🌹💐☕️🌻
Tumblr media
25 notes · View notes
bozukzombi · 8 months
Text
Aramıza kilometrelerce mesafe girmiş olabilir. Fakat biz aynı gökyüzünü paylaştığımız sürece en iyi dostuz (!)
8 notes · View notes
yolbitmezgidenee · 3 months
Text
Yapma biz dostuz senle…
6 notes · View notes
andreytarkosvky · 9 months
Text
Lisede edebiyat öğretmenim "Arkadaş '' kelimesi sırt sırta verip kavgaya girebileceğiniz insan demektir.
Karşı tarafı dövebilirsiniz veya sağlam bir dayak yersiniz ki bu o kadar önemli değil.
Kavganın sonunda sırt sırta kalabilmek önemli olan .
Yaşlanıyoruz biliyorsun, yaşlı küsmesi diye bir şey var duydun mu bilmiyorum.Yıllarca birlikte yaşayıp en mutlu anlarda ve en kötü oldukları zaman sırt sırta verip bu anları yaşayan insanlar var.Zamanın nasıl bir etkisi oluyorsa çok saçma nedenlerden bir birlerine küsüp somurta somurta bu dünyadan ayrılıyorlar.Yaşlanıyoruz biliyorsun eğer sana küsmeye kalkarsam lütfen bu sözlerimi bana hatırlar
Çünkü biz yaş aldıkça çocuklaşan iki arkadaş ve iki eski dostuz...
Rica ediyorum hatırlat !
2 notes · View notes
yaraliruhlarsemti · 10 months
Text
Hem dostuz hem düşman,sahi biz neyiz?
4 notes · View notes
perfavor · 11 months
Text
Tumblr media
yapma… biz dostuz senle
6 notes · View notes
Text
Ne de dostuz
4 notes · View notes
duyturkiye · 15 days
Text
0 notes
gb3355 · 1 month
Text
Ellerin Zamanlarla Dolu – Paul Celan Kitabından
“Onca yitirilen arasında erişilebilir, yakında ve yitirilmeden kalan ise hep bir tek şey oldu: Dil.
Evet, o, yani dil, her şeye karşın yitirilmeden kaldı. Ama kendi yanıtsızlıklarıyla, korkunç bir suskunlukla, öldürücü konuşmaların binlerce karanlığıyla çarpışmak zorunluluğuyla karşılaştı. Bütün bu badirelerin içinden geçti ve olup bitenler için sözcük harcamadı; fakat bütün bunları yaşadı. Yaşadı ve ondan sonra, bütün bunlarla ‘zenginleşmiş’ olarak, yeniden gün ışığına çıkmasına izin verildi.
Ben, gerek o yıllarda, gerekse daha sonraki yıllarda işte bu dilde şiir yazmaya çalıştım: Konuşmak için, kendimi yönlendirmek için, nerede olduğumu ve nereye götürülmek istendiğimi betimleyebilmek için...”
Paul Celan- yaşamın parçalanmışlığını bir olgu olarak benimseyen şairden – birkaç şiir:
GÜRÜLTÜLER ARASINDA, tıpkı başlangıcımızda
Bana isabet ettiğin
Vadide olduğu gibi,
Yeniden kuruyorum – hani o,
Biliyorsun: görünmeyen,
Duyulmayan
Çalarkutuyu.
TANIYORUM SENİ, sen olabildiğince eğilensin,
Ben ise delik deşik, tutsağın senin.
Nerede bir sözcük, ikimiz için de yaratmış, var mı?
Sen – tümüyle, ama tümüyle gerçek. Ben – tümüyle delilik.
BİR GÜN VE BİR GÜN DAHA
Lodoslu sen. Sessizlik
Önümüzden uçmuştu, ikinci,
Daha saydam bir yaşam.
Kazandım, yitirdim, inandık
Karanlık mucizelere, sonra çabucak
Göğe yazılan bir dal taşıdı bizi, uzandı
Akan beyazlığın içinden ayın yörüngesin,
Bir yarın düne tırmandı ve artık
Toza dönüşmüş bizler, şamdanı getirdik;
Boşalttım ne varsa, hiç kimsenin eline.
GEÇ KALMIŞ YÜZÜNÜN ÖNÜNDE,
Tek başına,
Beni de değiştiren gecelerin arasında,
Bir şey gelip durdu,
Bir zamanlar, düşüncelere aldırmaksızın,
Bizde olan bir şey.
SUS!
Yüreğine batırıyorum dikeni,
Çünkü gül, evet, o gül
Aynada gölgelerle birlikte şimdi, kanamakta!
Kanıyordu zaten, daha biz Evet ile Hayırı karıştırdığımızda,
Ve yudumladığımızda,
Çınladı diye masadan fırlayan bir kadeh:
Kararması bizden de uzun süren bir gecenin habercisiydi.
Dinmeyen susuzluğumuzla içmiştik:
Tadı acı gelmişti,
Ama şarap gibi de köpüklenmişti –
Gözlerinin ışık demetlerini izlemiştim,
Ve tatlı sözlerle dolanmıştı dilimiz...
(Şimdi de, şimdi de hâlâ dolanmakta.)
Sus! Daha da derin batmakta diken yüreğine:
Onun dayanışması, güllerle.
KAPKARA,
Anıların açtığı yara gibi
Sana giden yolu kazarak açmakta gözler,
Yüreğin parlak dişleriyle ısırılmış
Ve yatağımız olarak kalan
Bu yüce topraklarda:
Tünelden gelmelisin –
Geliyorsun.
En derinlerden,
Tohumların bereketiyle donatmakta
Seni deniz, bütün zamanlar için.
Sonu yok her şeye bir ad vermenin,
Seni kaderimle örtüyorum.
CORONA
Sonbahar, avucumdan yemekte yaprağını: biz dostuz.
Badem kabuklarından soyup zamanı, ona gitmeyi
Öğretiyoruz:
Zaman, kabuğuna dönüyor.
Aynadan yansımakta pazar,
Düşlerde uyunuyor,
Ağızlar doğruyu söylemekte.
Sevenlerin kavmine iniyor gözlerim:
Birbirimize bakıyoruz,
Karanlık şeyler söylediklerimiz,
Gelincik çiçeğiyle hatıraların birbirlerini sevmeleri gibi
Seviyoruz birbirimizi,
İstiridyelere sızan şarap,
Ay ışığında yüzen deniz gibi uyuyoruz.
Birbirimize sarılmış, duruyoruz pencerede, sokaktan bizi
Seyrediyorlar:
Zamanı geldi artık bilmelerinin!
Taşların çiçeklenmesinin,
Bir yüreğin tedirgin atmasının zamanı geldi.
Zamanıdır artık zamanının gelmesinin.
Zamanı geldi.
0 notes
armutlusaray · 2 months
Text
Sıradan bir gündür site sakinleri için her şey olduğu gibi takı Jeff bir gün hiç olmadık şeyler yapar beynini kullanmaya başlar ve kalkıs yapar arkadası evanla dedikodu yaparlarken yine farkına varır sahi evan ben neden Marc demarco hizmet ediyorum gelişmemiş Benjamin bile kactı
Evan:gidecek başka bir yerin olmadıgı içindir tatlım bana öyle bakma benim annem kardeşim josephle bile takılmama bile izin vermiyor takı sen fazla özgür ruhlusun annem aramızdaki ilişki ögrense beni öldürür
Jeff: tabi tabi 60 kiloluk beni hayattına sıgdıramadın bu koca dünyada bir ben fazlalıgım senin o barıs denen türk asıllı adamla ne aşklar yasadın kim bilir kim bilir benim kalbimin ne kadar acıdıgın
Evan: barıs annem çok seviyor calıskan bir cocukmus annemin gözüne girebilmek için barısla cıktım
Jeff: eeeee barıs erkek degilmi benimlede cık annen daha mutlu olur ben çok hamaratım
Evan: şey Jeff eminim annem seni çok sever ama hala barısla sevgiliyiz ayrılamadık söz ayrılınca seninle cıkıcam şimdi ayıp olur
Jeff: süs evan konuşma sana ihtiyacım var böylemi olmalıydı dostluk arkadaslık arkadaslıgın batsın hatta sende yerin dibine bat pislik seni batırıcam simdi evan
Evan: Jeff senin gibi kıza yakısıyormu yoğun ortasında biri görse yanlıs anlayacak
Jeff: seni koca popomla ezince konusamayacaksın bebişim
Evan: nolur Jeff yapma biz dostuz sana para veriyim git hotelde kal
Jeff: yooo ben evlenmek istiyorum evan kaç yıldır belli beni oylıyorsun adım cıktı zaten evde kalmıssa kimse bana inamıyor benimde nisanlım var diye yüzükleri taktık bir vakitte evlenicez
Evan: Jeff ne yüzügünde bahsediyorsun biz hiç yüzük takmadik ki
Jeff: hemende unut birbirimize verdigimiz o sözleri benim maddi önemli değil sana bana jelibon yüzük takmıstın ben söz sözdür demiştim ve sende kabul etmiştin hergün kardesimle bugünu kutluyoruz doğum gününü gibi kardeşime de kismet olur inşallah ama önce ben evlenicem
Evan: İnşallah evlenirsin Jeff ama benle olmaz ben sana göre degillim seni üzelim Jeff biliyorsun bizde derinlik asi ve asabiyim yaşlanınca hiç cekilmem senin iyiliğin için diyorum
Jeff: süs yalancı pislik ben ne hayaller kurmuştum ama sen aldatmaların en aldatmasını yaptın Marco demarco bile beni bu kadar üzmedi ama sen yeryüzünde gördügüm en korkak insan mısın
Evan: biz çocuktuk Jeff
Jeff: aldattın beni bir yalana inandırdın sana yıllarımı verdim beni aileme rezil ettin
Evan: sana birini bulurum istiyorsan Hemde hemen telefonumun rehberine bir bakiyim izin ver
Jeff: evan kimseye kandırma senin telefonunda benim numaramdan başka kimse aa bude barıs var senin hiç arkadaşın yok nasıl numarası olsun ahmak beni yıllardır belli tütün şimdi tutmada en azinda Marco demarco laf isitmeyim
Evan: Jeff ozaman bye Marco demarco selam söyle huyuz ama tatlı bir teyze
Jeff: selam söylerim ama ayağına gitmen gerek öyle selam almaz ayağında verilmesi gerekiyor kuru kuru selama tahammül yoktur söylemesi söylersem çok sinirlenir
Evan: tamam Jeff beni korkuttu bir gün gelirim bu konuda söz verebilirim birgün bir arkadasim olursa sana yapicam söz kanki
Jeff: şimdi kanki olduk sen yeni birini bulmuşsun bu çirkef barıs degil
Evan: ne alaka Jeff ben öyle birimiyim senleyken baka biri öyle edebsiz şerefsiz biri degillim
Jeff: umarım değilsindir evan bir duyum magazin haberinde evan sayan bunla sunla o gün kapindaki azrailin olurum senin genede bırakma seni
Evan: Jeff korkmuyorum çünkü öyle biri yok senin dediğin gibi telefonda sende başka kimse yok çünkü senden başka kimsem yok
Jeff: en azından aldatilmadim mahallede çok laf olmaz şimdi toz ol seni gormeyim kokusmus hıyar seni serpilmiş Marco demarco istenmeyen tüyleri
Evan: çok agır oldu jeff görüşürüz sonra sınırın geçince dostum
Jeff: asıl ağır bana oldu yok ol git
Evan eve gider ne mahalle derisinin saldırısına ugramıstır evan düşünür keşke anaokulda bu deriyle arkadaş olmasaydim bu çingene bu okul parasını nasıl ödedi acaba der icinde
Joseph:kapıyı açar kardeşim Jamie le aranız nasıl gitti
Evan: sanki sana geldim kapıda beni zorla tüttu Joseph deri bütün çekirdeği yüzüme tükürdü resmen varoş bütün fakirlerde hep o mahallede Joseph görmelisin Jamie az zengin olsaydı hep bu varosların içinde yaşıyor
Joseph: ya öyle kısmet evan Joe benim kısmetimde vardı hemen oldu
1 note · View note
aynodndr · 8 months
Text
Tumblr media
Bak yine yanımda kim var
yalnızlığım ..🍃
Şu an tam karşımda
yine senin yerinde oturuyor ..🍃
İki çay söyledim ikimize
ordan burdan konuşuyoruz
Ara da bir laf sana gelip dokunuyor
işte o an ikimiz de susuyoruz
Cevapsız sorular
bilinmeyenler
Meraklar
özlemler
Bazen sitem
bazen isyan
Öyle birikiyor ki
İkimizin de içinde
Derin suskunluklara gömülüyoruz ..🍃
böyle mi olmalıydı
Yoksa hiç mi olmamalıydı
inan ikimiz de bilmiyoruz ..🍃
Ben ve yalnızlığım
yıllardır hiç ayrılmayan
İki kadim dostuz şimdi
Bir birimize sarılıp
züğürt tesellisiyle avunuyoruz ..🍃
Bazen diyorum kendi kendime
senin olmadığın bu zamanlarda
Ya; yalnızlığım da olmasaydı
kime anlatırdım derdimi
Kime sarılırdım SEN diye
kime kızardım öfkelenirdim
Kim çekerdi benim şu huysuz
darmadağın savuruk hallerimi
Çay soğukmuş sıcakmış
içilmiş içilmemiş masada kalmış
Kimin umrunda olurdu
sensiz içildikten sonra ..🍃
Ahh yalnızlığım
doğuştan alnıma yazılmış
Alın yazgım
en yalın haliyle içime oturmuş
Ben olmuş yalnızlığım
gel sana bir daha sarılayım ….🍃🍃
~Cengiz Yavuz~✍🏻 24 Ocak 2024
#Ayr��lıklarınŞairi
1 note · View note
Text
Mahmut Baksı / Yaşar Kemal'in İsveç TV'sinde Kürtler yerine kuşlardan bahsetmesine kızdım, İsveç Akademisi'nin Nobel vermesine engel oldum
Tumblr media
Romanlarını Kürtçe yazan Mahmut Baksı, 1970'lerin başında siyasi sürgün olarak İsveç'e yerleşip 2000 yılında, 56 yaşında vefat edene kadar araştırma, biyografi ve roman türünde 22 kitap yayımlamıştı. Ölümünden sekiz yıl önce, Türkiye'ye geldiği günlerde yayımlanan ibret vesikası röportajda, 1977 yılında Yaşar Kemal'in Nobel Edebiyat Ödülü almasına nasıl engel olduğunu anlatmıştı.
Yurtdışına çıkışınızı anlatır mısınız?
-1969'da Kürtçe bir roman yayımlamıştım. Tabi kitabım yasaklandı ve hakkımda dava açıldı. Zaten polis tarafından yeterince mimlenmiştim. O zamanlar Kürdistan sözcüğünü ağzına almakla silah sıkmak arasında hiç fark yoktu. O yüzden Ocak 1970'te önce Almanya, bir süre sonra İsveç'e geçtim.
Abdullah Öcalan'la tanıştınız mı? PKK'ya ilişkin görüleriniz neler?
-Apo ile 1981'de iki ay boyunca Ortadoğu'da birlikteydik. 12 Eylül gelmiş ve yurdışına kaçmışlardı. Gelecek belirsizdi. Ancak bugün geriye baktığımda Apo'nun o dönem ileriyi oldukça isabetli gördüğünü anlıyorum. Benim 1972'de çıkan Kürt Tarihi başlıklı bir kitabım vardı ve Apo bu kitabı okumuştu. Orada Kürt sorununun ancak silah zoruyla çözüleceğini belirtmiştim. İdeolojik olarak farklılıklarımız vardı ama birbirimizin görüşlerine önem verirdik.
Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürdistan kurulması girişimlerine ne diyorsunuz?
-Bu büyük olasılıktır. Bazı çatlak sesleri boş verirsek bunu TC de destekler. Kürt sorunu uluslararası planda oldukça etkilidir ve dün Irak'ta “36. Paralel'in üstüne geçmeyeceksin” diyen güçler, Türkiye'ye “Sivas'tan öteye geçmeyecesin” diyebilir.
Talabani çantasında Mem-ü-zin'i taşır
Talabani'yi, Barzani'yi tanır mısınız?
-İkisi de Ortadoğu'nun biçimlendirdiği liderler. Özellikle Talabani'yle yakın dostuz. Politikası öyle gerektiriyorsa bir söylediği diğerini tutmaz. Demirel'den farkı, birinin Türk diğerinin Kürt olması. Son derece esnektir. Çantasında Mem-ü-zin'i taşır. Barzani ise aşiret geleneğinden geliyor. 10 binin üzerinde aşiretine bağlı adamı var. Dostlarına karşı son derece sınırsızdır ama katı bir insandır.
İsveç dışında da temaslarınız yoğun olmalı. Bu arada Bayan Mitterand'ı anlatır mısınız?
-Kendisini 1987 yılından itibaren tanıyorum. Paris Kürt Enstitüsü Başkanı yakın dostum Kendal Nezan aracılığıyla tanışmıştık. Elysee Sarayı'nda onunla röportaj yapan ilk Kürt gazetecisiyim. Sonraki yıllarda Kuzey Irak'a yaptığı gezilere de birlikte gittik. Bayan Mitterand'ın onurlu bir geçmişi var. 2. Dünya Savaşı'nda faşizme karşı savaşmış, işkence görmüş, zindanlarda yatmış bir öğretmen. Fransa'da bir gelenek var, cumhurbaşkanının eşine istediği vakfın başkanlığını verirler. Bayan Mitterand da Özgürlükler Vakfı'nı alıyor. Kürt sorunuyla ilgisi bu genel kapsam çerçevesindedir.
İsmail Beşikçi'nin Kürt Enstitüsü'nün başkanı olmasına ve Yeni Ülke gazetesinin danışmanlığını Yalçık Küçük'ün yapmasına karşı çıkıyorsunuz. Nedenini anlatır mısınız?
-Ben İsmail Beşikçi'nin kendisine karşı değilim, Kürt Enstitüsü'nün başkanlığını Kürt olmayan, Kürtçe bilmeyen birinin yapmasına karşıyım. Uluslararası planda, örneğin bir basın toplantısında kendisine sorulan Kürtçe soruları anlamayan biri nasıl Kürt Enstitüsü Başkanı olabilir? Fahri başkan olabilirdi. Zaten bu durum İsmail Beşikçi'nin kendi görüşlerine de aykırı ve sanıyorum kendisinin talebiyle olmadı bu. Yalçın Küçük'e gelince, önce Türk aydınları, ilericileri tarafından takdir edilsin! Çok iyi şeyler yapmış biri gibi orada durmasının hiçbir anlamı yok.
Yaşar Kemal'in romanları Kürt geleneklerinden çalındı!
Yaşar Kemal ile tartışmanız biliniyor. Nedenleri neydi?
-Yaşar Kemal'le çok eskiden beri tanışırız. Beni 1968 yılında DİSK'e aldıran odur. O zamanlar o Kürt Yaşar, ben Kürt Baksı. Avrupa'da da tanınmış bir yazardır. Her kitabı yayınlandığında İsveç'e gelir benim konuğum olurdu. 1977'de beşinci kitabının da İsveç'te yayınlanması nedeniyle geldi. Kendisine ertesi günü çıkacağı televizyonda, Kürt sorununa değinmesinin zamanının geldiğini söyledim. Kabul etti ama kalktı İsveç ve Türk kuşlarının benzerliğinden bahsetti! Aramız açıldı. Onun Kürt kimliğini reddetmesine kızdım. Türkiye'ye bir gazeteci arkadaş göndererek kitaplarında geçen olayları, efsaneleri incelettirdim. Toplanan dokümanlara dayanarak Ağrı Dağı Efsanesi'nin, İnce Memet'in aslında Kürt geleneklerinden çalındığını ispatlayan 350 sayfa tutan Kürdistan isimli bir kitap yayımladım. Bu olay 1979'da, Yaşar Kemal'in Nobel Edebiyat Ödülü'nü neredeyse alacağı bir döneme rast geliyor. Yazarlar Birliği'nin, İsveç Nobel Akademisi üzerinde etkisi vardır. Hangi ülkenin yazarı Nobel'e en yakınsa onun hakkında detaylı bilgi toplarlar. Akademi üyesi Arhur Lundkivist beni telefonla arayarak Yaşar Kemal'i sordu. Kendisine durumu anlattım.
(Süalp Çekmeci / 3 Eylül 1992 / Aktüel dergisi)
0 notes