#domuz gribi tedavisi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Domuz Gribi Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri
Domuz Gribi Nedir? Domuz gribi, H1N1 influenza A virüsüne neden olan bir grip türüdür. Bu virüs, insanlarda, domuzlarda ve kuşlarda enfeksiyonlara neden olabilir. “Domuz gribi” terimi, virüsün önce domuzlarda ortaya çıkmasından kaynaklanır, ancak zaman içinde insanlara da bulaşabilir. H1N1 influenza A virüsü, 2009 yılında dünya çapında bir pandemiye yol açan ve geniş bir insan popülasyonuna…
View On WordPress
#domur gribi ilacı#domuz gribi belirtileri#domuz gribi belirtisi#domuz gribi bulaşıcı mı#domuz gribi nedir#domuz gribi tedavi yöntemleri#domuz gribi tedavisi#hastalık
0 notes
Text
Corona Domuz Gribinden Daha Ölümcül Değil
Ülkemizde corona virüsüne yakalanan insan sayısı her geçen gün artarken, Odak Hastanesi Enfeksiyon ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Kenan Arıcan, virüs hakkında doğru bilinen yanlışlara dikkat çekti. Coronanın kamuoyunda çok ölümcül ve tedavisi olmayan bir virüs olarak algılandığını belirten Arıcan, aslında H1N1’den (Domuz Gribi) daha ölümcül olmadığını belirterek, 60 yaş altında ölüm riskinin yüzde 1 civarında olduğunu ifade etti. Arıcan, virüsün hızla bulaşması ve 60 yaş üzerinde ölüm riskinin daha fazla olması nedeniyle, Sağlık Bakanlığı’nın talimatlarına uyulması ve kalabalık yerlerden uzak durulması gerektiğini dile getirdi.
İşte Uzman Dr. Ramazan Kenan Arıcan’ın Corona ile ilgili sorularımıza cevapları: Corona virüsü ölümcül bir virüs mü? Corona virüsüne yakalanan 60 yaş altı bir hastada ölüm riski yaklaşık yüzde 1. 60 yaş üzeri hastalarda ise bu risk artıyor. Ama trafikte ölme riskiniz Corona’dan ölme riskinizden daha fazla. Gripten farklı olarak hem öksürük, hem alt hem de üst solunum yollarını beraber tutuyor ve çok hızlı yayılıyor. Bir aya kadar sürebiliyor. Hızlı yayıldığı için de çok fazla insanı etkisi altına alıyor. Bir fabrikada bugün 5 kişi enfekte olsa 3-4 gün sonra 100 kişi işe gelmeyebilir. Bu nedenle farkındalık ve bilgilendirme önemli. Yaşlılar açısından riski nedir? Türkiye’de yaşlılarda en çok ölüm nedeni akciğer enfeksiyonu. Buna da pek çok virüs ve bakteri sebep olabiliyor. Bu 50 yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle. Enfeksiyona sebep olan ne kadar virüs ve bakteri varsa; bu mikroplardan birisi akciğer enfeksiyonu ile hastanın hayatını kaybetmesine sebep olabiliyor. Corona virüsü de bu virüslerden biri. Corona virüs bunu yapıyor da diğer virüsler bunu yapmıyor mu, yapıyor. 80 yaşındaki hasta için zaten yüksek risk var. Virüsten korunmak için maske takmalı mıyız? Maske daha çok başkalarına bulaşmasın diye hastanın takması gereken bir şey. Hastaysanız takın, başkalarına bulaşmasın. Corona virüsünün tedavisi var mı? Bizim kullandığımız klasik antiviral ilaçların bir bölümünün bu virüs üzerinde etkili olduğunu biliyoruz.. Bunun hiçbir ilacı yok, çaresiz perişanız gibi algı yaratılıyor, öyle bir şey yok. Virüs yeni olduğu için tanı ve tedavisi araştırılıyor. Corona testi nerelerde yapılıyor? Corona Testi PCR ve PZR denilen yöntemle yapılıyor. Avrupa’da Amerika’da var. Bizde de var, fakat rutin bir test değil. Şekerinizi ölçtürür gibi kolayca her yerde yaptıramazsınız. Yurt dışından geliyor ve 200-300 dolar maliyeti olan bir test. Belli merkezlerde, halk sağlığı ve toplum sağlığı laboratuvarlarında şüpheli vakalara, özellikle yurt dışı bağlantılı kişilere yapılıyor. Yurt dışı bağlantısı varsa ve yüksek ateşi varsa Corona virüs şüphelisi olarak kabul ediyor. 14 gün gözlem altına alınıyor. Bu laboratuvarlar her şehirde yok. Denizli’de de yok. Özel laboratuvarlara gidip parayla yaptırmak istediğinizde; onlar da numune alıp Ankara’ya veya İstanbul’a gönderip sonuç bekliyorlar. Corona virüsünden korunmak için ne yapmalıyız? Su, sabun ve alkol birçok mikrobu öldürür. Corona’yı da öldürüyor. Basit bir deterjanlı suyla silip duruladığınız zaman orada hiçbir şey kalmıyor. Ellerimizi yıkayalım. Yalnız Corona için değil, gripten ve diğer virüslerden korunmak için her zaman bunlara dikkat etmemiz lazım. Bir bizim millette var, hastayken “Gel sana da satayım” deyip birbirini öpen. Şu dönemde gerekmedikçe evden çıkmayalım. Kimseyle öpüşüp tokalaşmayalım. Virüsün yayılma sebebi kapalı alanlarda insanların bir arada bulunması. Kalabalık yerlere gitmemek lazım. Read the full article
#Coronatestinerelerdeyapılıyor?#Coronavirüsündenkorunmakiçinneyapmalıyız?#coronavirüsüne#Coronavirüsününtedavisivarmı?#domuzgribi#Dr.RamazanKenanArıcan#koronavirüs
2 notes
·
View notes
Video
youtube
KORONA: YAĞMA YOK! SIRA SİZE GELDİ! ŞİMDİ KORKUN BAKALIM!
KORONA SINIF VE VARLIK AYRIMI YAPMAYINCA,
KORKTUNUZ DEĞİL Mİ!
KORONA İLE HAYVANLAR İNTİKAM ALIYOR...
Yağma Yok ! Günde 22 bin kişi açlıktan ölüyor. Günde binlerce kişi sıtmadan ölüyor. Günde binlerce kişi başta Afrika olmak üzere doktorsuzluk ve ilaçsızlıktan ölüyor! Ama virüs, Papa ve Din adamlarına, Tom Hanks’a, Devlet Başkanlarına, Başbakanlara, Bakanlara her gün milyonlarca dolar para kazanan zengin iş adamlarına ve vergisiz kazançları milyonlarca doları bulan ünlü sporculara bulaşınca! Virüs sınıf ve varlık ayırımı yapmayınca! Korktunuz değil mi? Yağma yok ! Tüm dünyanın bilim adamları, virüse henüz çare bulamayınca korkutunuz değil mi ? Masum suçsuz hayvanları, insanlar seyretsin diye hayvanat bahçelerine attınız ! Yunus balıklarının yüzlercesini öldürüp onları birer oyuncak yaptınız ! Sirklerde insanlar eğlensin diye hayvanları istismar ettiniz, ayıları şartlı refleks kazanmaları için kızgın saçlarda yürüttünüz! Acımasız avcılar hayvanları en son teknoloji ile aldatıp son beyaz zürafayı bile öldürüp gururlanınca, Avustralya’da develer vurulurken sesiniz hiç çıkmadı ! Yağma yok ! Şimdi sıra hayvanlarda, onlar da bizden intikam alıyor! Hele Çin, kürk ticaretine canlı canlı hayvanların kürkünü üstünden çalarak yasakları delip devam etti. Zaten virüs muhtemelen bu yüzden orada başladı! Yağma yok ! Sıra diğerlerinde! Şimdi korkup evlere kapandınız! Kolonyaları, makarnaları, alkolleri kapıştınız. Ölümden korkuyorsunuz değil mi? Virüs çünkü sınıf farkı ayırımı yapmadı. Şımarık ünlü bir futbolcu ise kendisine ada satın alıp, oraya kaçtı. Korkuyorsunuz değil mi? Yağma yok ! Kuş ve domuz gribi gibi, Bu virüs da Çin’de gaddarca avlanan bir çeşit pullu karınca yiyen “pangolinden” yayıldı. Çaresi bulunamadı: Tüm uçak seferleri iptal oldu. Okullar kapatıldı. Futbol maçları oynanmadı, insanlar birbirinden bir metre uzaklaştı. Biz insanlar bugüne dek hep tükettik ! Hep daha fazlasını istedik ! Yeni araba, yeni yat, yeni kürkler! Yeni cep telefonu Yeni yazlık evler Suudi Kralı beş özel jeti ile Tayland’a tatile gitti. Birleşik Arap Emirleri dişleri ağrıyınca özel uçakları ile dişçilerine Londra’ya uçtu. 96 parçalı yemek takımları, mutfak robotları alındı. Ama ekmeklerinizi, yemeklerinizi çöpe attık. Sosyal medyada küstahça “gurme ve yemek” resimlerini paylaştınız. Alışveriş merkezlerinde 8 bin dolara çantalar alındı. Yüzsüz bir adam tuzu omuzundan akıtıp altın suyunda biftek kızarttı, bin dolar ödeyip bir hayvanın etini zevkle yediniz. Canlı canlı ıstakozlar kaynar suya atıldı! 22 bin kişi günde açlıktan ölürken! Doların yeşilini, doğanın yeşiline hep tercih ettiniz! Zavallı boğayı adım adım işkence ile öldüren zalim matadorları alkışladınız. Manzara için ağaçlar kesildi! Oskar töreninde binlerce dolarlık elbise ile kırmızı halıda züppece yürüyenleri hayranlıkla seyrettiniz ! Reklam ve dizilerle kandırıldınız! İçki masalarında entel takıldınız ! Ama siz bir şey yapmadınız. Hep konuştunuz, hep başkalarından beklediniz. Serpme kahvaltıda gözünüz bayram etti ama, yiyeceklerin yüzde yetmişi çöp oldu. Yiyeceklerin en az yarısı çöpe giden iftar sofralarında lüks otellerde oruç tutmayan zenginleri ağırladınız ! Oysa “iftar” fakirlerle paylaşmaktır! Havai fişeklere dakikada bin dolar ödediniz, hayvanları öldürdünüz, yaşlı ve hastaları korkuttunuz. Şimdi “Trump” dahil hepimiz sabuna, suya kaldık! Paranız, servetiniz, evleriniz bu sefer işe yaramadı! Yağma yok ! Bugünleri siz hazırladınız, şimdi korkun bakalım! Bir süre sonra muhtemelen bu virüsün de aşısı, tedavisi bulunacak, Virüs gündemden düşecek, tüketim sistemi tüm hızı ile devam edecek! Ama yoksullar bu virüsten, diğer hastalıklardan ve açlıktan ölmeye devam edecek! Yine de bir kesim hiç ama hiç akıllanmayacak! Orhan KURAL [email protected] It’s out of the question! Twenty two thousand people die of hunger everyday. Thousands of people die of malaria everyday. Thousands of people foremost in Africa die of due to lack of doctors and medicine every day! But when the virus effects the Pope and clergymen, heads of states, prime ministers, ministers, businessmen who make millions of dollars and famous football players who earn millions of dollars without taxes… When the virus does not discriminate wealth and class You are scared, aren’t you? It’s out of the question! When all the scientists of the world, cannot come up with a treatment, you are scared, aren’t you? You have thrown innocent animals into zoos for the entertainment of the human kind. You have killed hundreds of dolphins like they are toys. You have exploited animals in circuses for entertainment. You have made bears walk in hot iron plates for them to gain conditioned response. You were silent when cruel hunters hunted the last white giraffe with the latest technology, with pride and camels were shot in Australia. It’s out of the question! Now it is the animal’s turn to take revenge from human kind. Specially China broke the regulations by striping the skin from live animals for their furs. That’s probably why the virus began there. It’s out of the question! Now it’s other’s turn! Now you are scared and locked yourselves in your homes. You bought colognes, pasta and alcohol. You are afraid of death, aren’t you? Because the virus does not discriminate class. A spoiled famous football player bought an island and went hiding in there. You are scared, aren’t you? It’s out of the question! Like the bird virus and swine influenza virus This virus also spread from a kind of pangolin, which are brutally hunted in China. No treatment could be found: All the planes are canceled. Schools are closed. Football matches could not be played; people are one meter away from each other. We people consumed until today! Always wanted more! New cars, new yachts, new furs! New smart phones New summer houses... The king of Saudi Arabia went to a holiday in Thailand with five private jets. United Arab Emirates prince flew to his dentist in London with private planes when his tooth ached. 96 pieces dinner sets and food processors were bought. But we threw our bread and food in trash. You shared photos of ‘gourmet food’ in social media. Eight thousand dollar handbags were bought in shopping malls. An audacious man threw salt and fried beef in gold water and you pay thousand dollars to eat an animal’s meat. Lobsters were thrown in boiling water alive While 22 thousand people die of hunger everyday! You always preferred the green of dollar to the green of nature. You clapped the matador who kills the bull step by step. Trees were cut to get a good view! You watched people who walk the red carpet in thousand of dollar dresses with admiration! You were deceived with TV shows and commercials! You played the intellectual while drinking. But you did nothing. You just talked and waited for others to react. You were very happy to join open buffets but seventy percent of the food thrown in trash. You hosted rich people who are not even fasting in luxurious hotels for the breaking of the Ramadan fast, which half of the food were wasted. Although fasting means sharing with poor. You wasted thousand dollars in a minute in fireworks, which killed animals and scared the old and the sick people. We have nothing now but water and soap including Trump! Your money, wealth and houses do not help this time! It’s out of the question! You bought this and now it is time to be scared! After some time, there will be cure and vaccine for this virus probably. We will forget about this virus and consuming will go on! But the poor will keep dying from this virus and other illnesses and hunger! Some people will never become wiser! Prof dr Orhan Kural [email protected] #corona #COVID19 #H1N1 #Influenza #korona #coronavirus #koronavirüs #flu #salgın #mikrop #grip #karantina #hantavirus #doğa #çevre #pangolin #kuşgribi #domuzgribi
#orhan kural#corona#coronavirus#corona virus#corona virüsü#covid_19#covid-19#covidー19#covid2019#covid2020#çin virüsü#h1n1 virüsü#influenza#grip#kuş gribi#domuz gribi#salgın#hastalık#karantina#hantavirus#doğa#çevre#dünya#pangolin#fare#mikrop
1 note
·
View note
Text
Domuz Gribi Tehlikeli Bir Rahatsızlıktır
Domuz Gribi Tehlikeli Bir Rahatsızlıktır
Domuz gribi, domuzlarda gerçekleşen, İnfluenza A isimli virüsün H1N1 virüsünün mustasyona uğrayarak insanlara geçmesiyle bulaşıcı bir hastalık olmuştur. Öksürük, boğaz ağrısı ve yüksek ateş gibi vakalarda izleyen solunum yolu ile bulaşan ciddi bir hastalıktır. ABD ve Meksika’da 2009 mart ayında gerçekleşen bu rahatsızlık Afrika’dan Asya’ya; ABD’den Avrupa’ya kadar dünyanın her yerine dağılmıştır.
View On WordPress
0 notes
Text
Domuz Gribi Belirtileri nelerdir
Birkaç yıl önce tüm dünyaya yayılmış olan virüs bugünlerde yeniden patlak verdi. Tabi insanlarımız kış aylarında artık tedirgin oluyor ister istemez her şeyden. Onlarca can alan bu bu grip türevi nasıl oldu da yeniden ortaya çıktı. Kuş gribiyle normal gribin birleşimi olarak görülen bu grip aslında halk arasında bilindiği gibi domuz etinden bulaşmıyor. Tamamen solunum yolu enfeksiyonu olan bu hastalığın tedavisi var elbette. Domuz gribi belirtileri ile normal grip arasında fark var mıdır ?
Domuz Gribi Belirtileri nelerdir
0 notes
Text
Domuz Gribi (H1N1) Belirtileri, Nedenleri ve Tedavisi
https://www.diyetz.com/domuz-gribi-belirtileri-nedenleri/
0 notes
Text
Tuvana Türkay domuz gribi oldu! Domuz gribi nedir ve belirtileri nelerdir? Tedavisi var mıdır?
Son günlerde artan domuz gribine genç oyuncu Tuvana Türkay’da yakalandı. Geçtiğimiz haftalarda ise Sertap Erener, Nilüfer ve Didem Soydan’da … - cevabı için SoruCVP.net Tuvana Türkay domuz gribi oldu! Domuz gribi nedir ve belirtileri nelerdir? Tedavisi var mıdır?
0 notes
Text
Sağlık Bakanlığı'ndan 'İnfluenza' açıklaması
Sağlık Bakanlığı, İstanbul’da H1N1 şüphesiyle hayatını kaybeden iki çocuğun ölüm nedeninin belirlenmesi için inceleme başlatıldığını açıkladı. Açıklamada, "Bu yıl ülkemizde dolaşımda olan grip virüslerinin yarısı influenza A (H1N1) tipindedir. Vaka sayıları ve artış hızı geçen yıllarla benzer oranda seyretmekte olup virüs tipleri ve pozitiflik oranlarında olağanüstü bir durum söz konusu değildir" denildi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, mevsimsel gribin her yıl tüm dünyada ciddi sayıda klinik hastalığa sebebiyet verdiği, özellikle risk gruplarında ağır seyredebilen bir hastalık olduğu bildirildi. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı'nın her yıl grip mevsiminde bu konuyla ilgili düzenli açıklamalar ve uyarılar yaptığı belirtilerek, "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyada her yıl 290 bin ila 650 bin arasında influenza ilişkili ölüm görüldüğünü rapor etmektedir. Hastalık özellikle gebelerde, 5 yaş altı çocuklarda, 65 yaş ve üzeri kişilerde, kronik hastalığı (kalp, akciğer, böbrek, karaciğer, metabolik veya hematolojik) olanlarda ve immün yetmezliği olanlarda ağır seyretmektedir. Ölümle sonuçlanan her vakada olduğu gibi; İstanbul’da H1N1 şüphesiyle hayatını kaybeden iki çocuğumuzun ölüm sebebinin belirlenmesi için de inceleme başlatılmıştır." denildi. 'OLAĞANÜSTÜ BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİL' Grip Bilim Kurulu'nun son olarak bir hafta önce toplanarak raporunu hazırladığı kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi: "Buna göre, bu yıl ülkemizde dolaşımda olan grip virüslerinin yarısı influenza A (H1N1) tipindedir. Vaka sayıları ve artış hızı geçen yıllarla benzer oranda seyretmekte olup virüs tipleri ve pozitiflik oranlarında olağanüstü bir durum söz konusu değildir. Öte yandan, 2009’da küresel bir salgın yapmış olan influenza A (H1N1) virüsü artık 'domuz gribi' olarak tanımlanmamaktadır ve insanlarda normalde görülebilen mevsimsel grip ajanları arasında yer almaktadır. Grip, tedavisi olan bir hastalıktır. Hekimin gerekli gördüğü durumlarda antiviral ilaçlar tedavide etkilidir. Hastalık belirtileri başladıktan sonraki ilk 48 saat içerisinde başlanan antiviral tedavinin daha etkili olduğu bilinmelidir. Antibiyotik tedavisinin ise gripte yeri yoktur." 'HASTALARIMIZA YETECEK MİKTARDA İLAÇ MEVCUTTUR' İlaç Takip Sistemi rakamlarına göre; grip tedavisinde kullanılan antiviral ilaçların eczane, depo ve üretici firmalardaki saysının şurup formunda 235 bin, tablet formunda ise 790 bin kutu olduğu belirtilerek, "Buna ilaveten Sağlık Bakanlığı depolarındaki 600 bin kutu ilaç ile beraber toplam 1 milyon 625 bin kutu ilaç bulunmaktadır. Üretici firmayla yapılan görüşmeler sonucu Ocak ayı sonuna kadar 1 milyon kutu şurubun daha piyasaya verilmesi sağlanacaktır. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere tüm hastalarımıza yetecek miktarda ilaç mevcuttur. Firmaların ilaç tedariki kesintisiz olarak devam etmektedir" ifadeleri kullanıldı. Read the full article
0 notes
Text
COVİD-19 İMMUN PLAZMA BAĞIŞI
COVİD 19 İMMUN PLAZMA BAĞIŞI
SEN İYİLEŞTİN ŞİMDİ İYİLEŞTİRME SIRASI SENDE;
Kızılay Tarafından başlayan kampanyayla tüm dünya da yaşamı durduran covid-19 pandemi hastalarına yönelik bir çalışma başlatıldı. Plazma Tedavisi ile hastaların iyileşmesine destek olunabilecek.
PLAZMA TEDAVİSİ;
“COVID-19, 2019 yılında Çin’de başlayan ve daha sonra tüm dünyaya yayılan SARS-CoV-2 virüsüne bağlı bir hastalıktır. Başlıca öksürme, hapşırma gibi damlacık yoluyla yayılmakla birlikte virüs bulaşmış yüzeyler ve eşyalarla temas ile de bulaşabilmektedir. Hastalık hızlı yayılmakta olup, henüz kesin bir tedavisi ya da aşısı bulunmamaktadır.
Herhangi bir hastalıktan iyileşmiş kişilerin kanından elde edilen plazmalar tarih boyunca aşının ilk öncülü olarak kabul edilmiştir. Bu kapsamda immün plazma tedavisi 1900’lerin başından bu yana tıp camiasında bilinen ve uygulanan bir yöntem olup, geçmişte dünyayı etkisi altına alan SARS, MERS, Ebola, Domuz Gribi (H1N1), Kuş Gribi (H5N1) gibi salgınlarda da uygulanmıştır.
Gelinen süreçte şu an günümüzde Amerika Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) COVID-19 hastalığından iyileşmiş bireylerin kanından elde edilecek immün plazma tedavisini önermektedir ve ülkemiz başta olmak üzere birçok ülkede uygulanmaya başlanmıştır.”
immün plazma bagisi
İMMÜN PLAZMA TEDAVİSİ NEDİR?
COVID-19 tanısı konulan, tedavi sürecinin ardından iyileşen hastalardan Türk Kızılay tarafından toplanan kan plazmasının kritik durumda olan hastalarda kullanılması amaçlanmaktadır.
KİMLER COVID-19 İMMÜN PLAZMA BAĞIŞINDA BULUNABİLİR?
-18-60 yaş arası (19 yaşından gün almış, 61 yaşından gün almamış) bağışçılar.
-Tercihen erkeklerden, gebe kalmamış (doğum/düşük/kürtaj) kadınlardan ve kan transfüzyonu yapılmamış kişiler. Doğum ya da düşük yapmış kadınların ve kan transfüzyonu yapılmış kişilerin bağışçı olabilmeleri için HLA antikorları açısından taranmaları ve negatif olduklarının gösterilmesi gerekmektedir.
-Tüm bağışçı adaylarının mutlaka COVID-19 hastalığı tanısı aldığına dair laboratuvar test sonucu olmalıdır.
Bununla beraber;
-Bağışçı adayı, hastanede yatarak tedavi görmüş bir kişi ise en az 24 saat ara ile iki nazofarenks sürüntü örneğinin SARS-CoV-2 moleküler test sonuçları “NEGATİF” bulunmalı ve klinik olarak (öksürük, ateş, nefes darlığı, halsizlik vb.) iyileşmesinin üzerinden en az 14 gün geçmiş olmalıdır.
En az 24 saat ara ile yapılmış iki “NEGATİF” moleküler test sonucu olmayan COVID- 19 immün plazma bağışçıları için aşağıdaki madde uygulanır: -COVID-19 tanısı almış ancak tedavi ve/veya karantina sürecini evde tamamlayan bağışçı adaylarının klinik olarak tam iyileşmesinin üzerinden en az 28 gün geçmiş ve bağış öncesinde nazofarenks sürüntü örneğinden çalışılmış SARS-CoV-2 moleküler test sonucu “NEGATİF” olmalıdır.
Bu kişilerin hastalık dönemine ait kayıtları eksiksiz, takip edilebilir ve dökümante olmalıdır.
Detaylı Bilgi
PLAZMA BAĞIŞCISI OL !
yağtığın bağışla bir hayat kurtarabilirsin. sen kurtuldun başkalarına da umut olabilirsin.
HAYAT EVE SIĞAR MOBİL UYGULAMASI
source https://dentikor.com/covid-19-immun-plazma-bagisi/
0 notes
Text
Prof. Dr. Şardaş: En erken 1 yıl sonra koronavirüs aşısı bulunabilir
23 Mart 2020, Pazartesi 11:48
İstanbul
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının giderek büyümesi aşı tartışmalarını gündeme getirirken Prof. Dr. Semra Şardaş, aşının bulunmasının 3 fazdan oluşan klinik çalışmalarla olacağına dikkat çekti. Prof. Dr. Şardaş, “Şu ana dek virüse tam bağışıklık sağlayan veya hastalığı kesin olarak tedavi edebilen bir ilaç veya aşı henüz ortaya çıkarılamadı. Koronavirüs aşısının piyasaya çıkması 2020’nin sonunu bulabilir” dedi.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının dünyaya yayılmasıyla virüse bağışıklık sağlayacak aşı veya hastalığı kesin tedavi edecek ilaç geliştirme çalışmaları gündeme geldi.
Aşı çalışmalarından bazılarının virüsün tedavisi, bazılarının ise bağışıklık sistemini güçlendirmeye yönelik klinik araştırmalar olduğuna vurgu yapan İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü, Eczacılık Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Semra Şardaş, “Şu anda uygulanan tedaviler var olan ilaçlarla sürdürülüyor, bilim insanları yeni ilaç ve aşı araştırmalarını 2020 sonuna kadar tamamlayabilse bile insanlar üzerinde etkililiğinin gösterilmesi ve kitlesel olarak üretilmesi zor bir iş olacak. Yeni aşı teknikleri kullanıldığı için her şeyin sorunsuz bir şekilde ilerleyeceğinin garantisi yok. En ufak bir hata, etkisizlik ve güvenlilik sorunuyla elde edilen bilgiler güvenilirliğini ve değerini yitirebilir” diye konuştu.
İLAÇ GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI FARKLI AŞAMALAR GEREKTİRİR
Klinik çalışmaların başlamasının ‘aşının kısa sürede geliştirilebileceği’ anlamına gelmediği uyarısında bulunan Prof. Dr. Semra Şardaş, “İlaç adayı molekülün öncelikle hayvan deneyleri ile güvenliliği/etkililiği, toksik dozu belirlenerek insana uygulanacak doz hesaplanır. Ancak, tek bir hayvan türünden elde edilen bilgilerin bile doğrudan insana uygulanamayacağına dair yaşanan çok acı deneyimlere sahibiz. Dolayısı ile çeşitli hayvan türlerinde yürütülen bu çalışmalar, kronik uygulamalar da dahil hayvanın üreme süresini kapsayacak şekilde uzun süreli tasarlanır. Takibinde, ilaç adayı ‘İlaç Klinik Araştırmaları’ adı verilen klinik çalışmalara tabi tutulur. Etik ilkeler, Helsinki Bildirgesi çerçevesinde sağlık otoritelerinin öngördüğü kaide ve kurallara uygun bir biçimde yürütülür” ifadelerini kullandı.
3 AŞAMALI KLİNİK DENEME YAPILIYOR
Prof. Dr. Şardaş, üç aşamada yapılan klinik denemelerde, ilk aşamada yani faz 1’de 10 ila 20 sağlıklı gönüllü üzerinde aşının güvenli olup olmadığı ve olası yan etkileri araştırıldığını söyleyerek, “İkinci aşamada yani faz 2’de salgının etkili olduğu bölgelerden 100 enfekte kişi üzerinde aşı test ediliyor. Sonra faz 3’te ve son aşamada ise aynı işlem birkaç bin gönüllü üzerinde tekrar test ediliyor. Bu süreç aylar alabiliyor. İlaç çalışmaları henüz koronavirüsün bulaşmadığı insanları bağışık kılarak, salgının önünü kesmeyi amaçlayan aşı çalışmaları dışında mevcut vakaları tedavi etmeye yönelik ilaç geliştirme çalışmaları sürdürülüyor. Salgın dünya çapında yayılmaya devam ederken; şu ana dek virüse tam bağışıklık sağlayan veya hastalığı kesin olarak tedavi edebilen bir ilaç veya aşı henüz bulunamamıştır. Fakat birçok ülke bu konuda çalışmalar hızla yürütmektedir” dedi.
KORONAVİRÜS ÇALIŞMALARINI SÜRDÜREN ÜLKELER
Prof. Dr. Semra Şardaş, aşı çalışmalarının yapıldığı ülkelere dair ise şu bilgileri verdi:
“Çin, koronavirüs için geliştirilen aşının klinik denemeleri için onay aldığını, denemelere nisan ayı sonunda başlayacağını duyurdu.
“Fransa, sıtmayla mücadele için kullanılan ‘Plaquenil’ ilacıyla koronavirüse yakalanan 300 bine yakın hastada yapılan denemelerin oldukça ‘umut vaat edici’ olduğunu, son yıllarda bağışıklık sistemi dışında bacak, romatizma ve eklem ağrılarında da kullanılan Plaquenil ilacının, koronavirüsüne iyi gelebileceğini, koronavirüsü taşıyan 24 hastanın Plaquenil ilacı almaya başladıktan 6 gün sonra dörtte üçünde virüsün kaybolduğunu bildirdi.
“Avustralya, farklı hastalıklar için üretilmiş iki ilacı; sıtma ve HIV tedavisinde kullanılan ilaçtaki etken maddelerin kombinasyonunun koronavirüsü laboratuvar tüplerinde etkisiz hale getirdiğini bildirmektedir.
“İsrail, biyolojik Araştırma Enstitüsü koronavirüs aşısı geliştirdiğini duyuracak. İsrail basını ülkedeki Biyolojik Araştırma Enstitüsü’nün yakın zamanda koronavirüs aşısı geliştirdiğini açıklayacağını bildirmiştir. Ancak aşının güvenli şekilde kullanılması için aylar sürecek test ve deneylerin yapılması gerektiğini bildirmiştir.”
“Belçika’daki Gent Üniversitesi Biyoteknoloji Merkezi (VIB) laboratuvar ortamında koronavirüsü etkisiz hale getirdiğini duyurdu. Merkez, bunun koronavirüsün tedavisi için ileriye doğru atılmış önemli bir adım olduğunu ve ilaç geliştirmek için çalışmalarını sürdürdüğünü bildirdi. Pentagon destekli firma, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon tarafından desteklenen Kanada merkezli şirket Medicago, koronavirüs aşısını geliştirdikleri, Kasım ayında hazır olacağını belirtmiştir.
“Amerikan İlaç ve Gıda İdaresi (FDA) onayını almaları halinde aşıyı üretmeye başlayabileceklerini açıkladı.
“Hindistan, anti-viral kokteyl ile koronavirüs çalışmasının işe yarad��ğını açıkladı. Domuz gribi, sıtma ve HIV anti-viral ilaçlarla tedavinin başarıya ulaştığını bildirmektedir. Hollandalı bilim insanları koronavirüse karşı özel antikor geliştirmeyi başardıklarını, çalışmaların devam ettiğini açıklamıştır.
“Amerika Birleşik Devletleri’nin San Diego şehrinde bulunan bir biyoteknoloji firması Ulusal Singapur Duke Üniversitesi uzmanları ile bir aşı geliştirmek için iş birliği yaptığını ve sonuçların umut verici olduğunu açıklamıştır.
“Alman biyoteknoloji şirketi CureVac da koronavirüsle ilgili çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor, Avrupa Birliği tarafından 80 milyon euro fon alan Alman biyoteknoloji şirketi sonbahara kadar koronavirüs için aşı geliştirebileceğini bildirmiştir.”
Kaynak: DHA
Bu Yazı Prof. Dr. Şardaş: En erken 1 yıl sonra koronavirüs aşısı bulunabilir adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/prof-dr-sardas-en-erken-1-yil-sonra-koronavirus-asisi-bulunabilir/
0 notes
Text
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde corona virüsle (Kovid-19) mücadele kapsamında düzenlenen “Corona virüsle Mücadele Eşgüdüm Toplantısı” sonrası konuştu. Erdoğan corona virüs zararına karşı ekonomi paketini açıkladı. Buna göre en düşük emekli maaşı 1.500 liraya yükseldi
Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen Koronavirüsle Mücadele Eş Güdüm Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısına Çanakkale Deniz Zaferi'nin 105. yıl dönümünde şehitleri hürmetle yad ederek başladı.
youtube
Asırlardır Türkiye'nin bağımsızlığı için canlarını feda eden bütün şühedaya, terörle mücadelede, 15 Temmuz'da ve sınır ötesi harekatlarda şehit düşen tüm güvenlik güçlerine Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, "Çanakkale Savaşlarının muzaffer komutanı, İstiklal Savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına da burada rahmetle yad ediyorum. Rabbim şehitlerimizin makamlarını ali, mekanlarını cennet eylesin. Rabbim bizi şehitlerimizin kutlu yolundan ayırmasın." diye konuştu.
Erdoğan, insanlık tarihi boyunca her dönemde salgın hastalıklar ve tabii felaketlerin çok ciddi can kayıplarına yol açtığını anımsatarak, "Tarih kitaplarında, Avrupa nüfusunun üçte biri ile üçte ikisi arasında bir bölümünün ölümüyle sonuçlanan salgın hastalıklardan söz ediliyor. Aynı şekilde kendi tarihimizde de İstanbul nüfusunun yarısına yakınının hayatını kaybettiği salgınlarla ilgili bilgilere rastlıyoruz." ifadelerini kullandı.
Dünyada ağır sonuçları olan salgınların, aynı zamanda büyük siyasi, sosyal, ekonomik dönüşümlerin de tetikleyicisi olduğuna işaret eden Erdoğan, Osmanlı'nın Avrupa'yı fethi ve Rönesans başta olmak üzere, insanlık tarihine damga vuran pek çok hadisede, bu sürecin izlerini görmenin mümkün olduğunu söyledi.
Yakın zamanda da dünyanın, 2002 yılında SARS ve 2012 yılında MERS adı verilen salgın hastalıklarla mücadele ettiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ayrıca dünyamız, 2009 yılındaki domuz gribi, 2014'teki Ebola salgını, 2016'daki Zika virüsü gibi tehditlerle yüzleşmişti. Koruyucu sağlık ve tedavi hizmetleri ile ilaç sektöründe yaşanan gelişmeler, virüs salgınlarının eskisi kadar büyük can kayıplarına yol açmasının önüne geçmektedir. Nitekim şu anda dünyada insan ölümlerine yol açan hastalıklar arasında, bu tür salgınların payı oldukça düşüktür ancak önüne geçilmediği takdirde, salgın hastalıkların kitlesel ölümlere yol açma tehlikesi hala vardır. Bunun için de her türlü salgın hastalığa karşı hızlı ve etkin önlemler alınması gerekiyor."
"Sürecin ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağını henüz bilemiyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle son aylarda hep birlikte şahit olunan gelişmeleri bu perspektifte değerlendirdiklerine vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Yaşadığımız sürecin insanlık üzerinde ne gibi sonuçlar ortaya çıkartacağını henüz bilemiyoruz. Sanayileşme, ardından gelen teknoloji ve bilgi devrimleri ile şekillenen bugünkü dünyanın nasıl bir geleceğe evrileceğini kestirmek şu anda zordur. Ancak, artık hiçbir şeyin eskisi gibi gitmeyeceği, gidemeyeceği de açıkça ortadadır. Küresel ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler yaşanması muhtemel yeni bir döneme giriyoruz. Türkiye'nin bu fotoğrafı, özellikle kendi içinde avantajlı bir yerde durdurarak, oraya bunu döndürmesi şarttır. Özellikle, son 17 yılda ülkemizin temel hizmet alanlarında ve altyapısında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde hamdolsun Türkiye, bu sürece olabilecek en hazırlıklı şekilde yakalanmıştır. Ülkemizin uyguladığı dengeli politikalar, bir yandan özel sektörün üretim gücünü desteklerken, diğer yandan eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlardaki hizmetlerin kamu garantisiyle kesintisiz sürmesini sağlamıştır."
Batı ülkelerinin ise yıllarca tüm temel kamu hizmetlerini, görünüşte özel sektöre terk ederek ama aslında başından savarak, vatandaşını adeta sahipsiz bıraktığını belirten Erdoğan, daha düne kadar liberalizmin en hararetli savunucusu kimi Avrupa ülkelerinin bugün hastaneleri ve diğer kimi temel hizmet kurumlarını devletleştirmeye başladığını hatırlattı.
İnsan hakları savunuculuğunu kimseye bırakmayan kimi ülkelerin de salgını kendi haline bırakarak, "Ölen ölür, kalan sağlar ile devam ederiz" anlayışıyla hareket ettiğinin görüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Kriz derinleştikçe bu tür tartışmalar da artacaktır. Yaşadığımız süreci, gerisindeki bu derin arka planı ve belirsiz geleceği göz önünde bulundurarak değerlendirmemiz gerekiyor. Bir yandan önümüzdeki sorunun çözümü için gayret edecek, diğer yandan da geleceğimizi en güçlü şekilde inşa etmenin mücadelesini vereceğiz."
Erdoğan, bunun için, büyük ve güçlü Türkiye hedefine, 2053 ve 2071 vizyonlarımıza olan bağlılıklarını artırıp hep birlikte daha çok çalışacaklarını vurgulayarak, "Dünyanın yöneldiği istikamette önceden mesafe katetmiş bir ülke olarak, inşallah 21. asrı Türkiye'nin asrı haline getireceğiz." değerlendirmesini yaptı.
Hastalığın Tayland, Japonya ve Amerika'da da görüldüğünü, ocak ayının son haftasında Çin yönetiminin Vuhan'dan başlayarak virüsün görüldüğü şehirleri karantinaya almaya başladığını anlatan Erdoğan, virüsün Avrupa'da ilk olarak 27 Ocak'ta Fransa'da tespit edildiğini kaydetti.
Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütünün, ocak sonunda "acil durum" ilan etmeye karar verdiğini, şubat başında Çin'de ölümler hızla artarken Avustralya, Kanada, Almanya, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri, Vietnam, Filipinler gibi ülkelerden yeni vaka haberlerinin geldiğini ifade etti.
Yolcu gemilerinden sınır kapılarına, uçaklardan trenlere kadar tüm ulaşım araçlarında karantina tedbirlerinin yaygınlaştırılmaya başlandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat ayının 10'una gelindiğinde, Kovid-19 teşhisi konulanların sayısının 40 bini geçtiğini, ölenlerin sayısının 1000'e yaklaştığını ve SARS salgınındaki can kaybını geride bıraktığını vurguladı.
Filipinler, Japonya, Fransa, Güney Kore gibi, Çin dışındaki ülkelerde de ölümlerin başlamasıyla salgının dünya çapındaki faturasının ağırlaştığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şubat ayının üçüncü haftasında, İran'da ve hemen ardından İtalya'da virüs salgınının hızla yayıldığının görüldüğünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şubat ayının son haftasında virüsün, Güney Asya'dan Kuzey Avrupa'ya kadar geniş bir alanı etkisi altına aldığını, Suudi Arabistan'ın 27 Şubat itibarıyla umre ziyaretlerini askıya aldığını açıkladığını hatırlattı.
Erdoğan, mart ayının ilk haftasında İran'daki, ikinci haftasında ise İtalya'daki ölümlerin dikkat çekici düzeyde arttığını anımsatarak Dünya Sağlık Örgütünün de 11 Mart'ta dünya çapında "koronavirüs pandemisi", yani salgın ilan ettiğine değindi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Pek çok ülke, hava yolu ulaşımı başta olmak üzere sınırlarını insan trafiğine kapatmaya yönelik tedbirler aldı. Aynı şekilde, insanların günlük hayatlarında evlerinde kalmalarını sağlamaya yönelik pek çok önlem açıklandı. Bugün itibarıyla dünyada Kovid-19 hastalığı teşhis edilen kişi sayısı 200 bine, bu hastalıktan dolayı ölen kişi sayısı ise 8 bine yaklaşmıştır. Hastalık teşhisi konanlardan 80 bini iyileşirken, kalanlarının tedavisi sürmektedir." bilgisini paylaştı.
"Her ülkenin farklı tedbirleri var"
Erdoğan, her ülkenin, Kovid-19 tehdidine karşı farklı tedbirlerle mücadele ettiğini, kiminin hızla sınırlarını kapatıp sıkı karantina yöntemlerine başvururken, kimilerinin de hastalığın serbestçe seyrine izin vererek doğal bağışıklık sistemini harekete geçirmeyi tercih ettiğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye, en başından itibaren bu hastalıkla ilgili gelişmeleri yakından izlemiş, tedbirlerini de süratle alarak hayata geçirmiştir. Henüz işin çok başında, 6 Ocak'ta Sağlık Bakanlığımız bünyesinde bir operasyon merkezi, 10 Ocak'ta da Bilim Kurulu oluşturarak gelişmeleri anbean takibe aldık. 14 Ocak'ta Kovid-19 Hastalığı Rehberinin ilk versiyonunu hazırlayarak konuyla ilgili herkesi, teşhisten tedaviye kadar tüm süreçlerle ilgili bilgilendirdik. 20 Ocak'tan itibaren, hastalığın görüldüğü Çin'in Vuhan şehri, Hong Kong, Hindistan, Endonezya, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland, Tayvan, Amerika, Rusya ve Vietnam'dan gelen tüm yolcuları ülkemize girişte taramadan geçirmeye başladık.
YÖK'ten ve 12 üniversiteden akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan Bilim Kurulumuzun belirlediği tedbirlerin ilgili kurumlar tarafından süratle hayata geçirilmesini temin ettik. 27 Ocak'ta, Dışişleri Bakanlığımız seyahat uyarılarını yayınlamaya başladı. 1 Şubat'ta, Dışişleri, Sağlık ve Milli Savunma Bakanlıklarımızın iş birliğiyle, Çin'in Vuhan kentindeki vatandaşlarımızı askeri bir uçakla ülkemize getirerek karantinaya aldık. Karantina sonunda bu yolculardan hiçbirinde, hamdolsun, virüs çıkmadı. Riskli bölgelere yapılan tüm uçuşlarda, yolcuların termal kamerayla taranması ve uçakta bilgilendirilmesi işlemine geçtik. 3 Şubat'ta, Çin'e olan tüm uçuşları durdurduk. Bu tarihten sonra da aşamalı olarak önlemleri genişlettik."
"8 sınır kapısında sahra hastaneleri kurduk"
Erdoğan, 23 Şubat'ta hastalığın ortaya çıktığı ve yayılmaya başladığı İran'dan Türkiye'ye olan tüm hava, kara ve demir yolu geçişlerini kapattıklarını, 27 Şubat'ta İran, Irak ve Gürcistan'la olan 8 sınır kapısında sahra hastaneleri kurduklarını, 29 Şubat'ta İtalya ile Türkiye arasındaki tüm yolcu trafiğini durdurduklarını anlattı.
Umreden dönen herkesin 2 Mart'ta sağlık muayenesinden geçirilmesini kararlaştırdıklarını ve vatandaşlara 14 günlük karantina kuralına uymalarını tavsiye ettiklerini aktaran Erdoğan, 6 Mart'ta, son 14 gün içerisinde İtalya'da bulunan yabancı uyrukluların Türkiye'ye girişini yasakladıklarını, Türk vatandaşları için de 14 günlük evde karantina zorunluluğu getirdiklerini vurguladı.
"Birileri farklı şeyler söyleyebilir, bütün hedefimiz insan hayatıdır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Mart'ta, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Türkiye'de ilk defa, Avrupa'dan gelen bir vatandaşta Kovid-19 testinin pozitif çıktığı bilgisini kamuoyuyla paylaştığını belirterek 12 Mart'ta başkanlığında yapılan toplantıda, oldukça önemli tedbirler alarak hemen uygulamaya geçirdiklerinin bilgisini verdi.
Erdoğan, "Bunlar arasında, okulların tatil edilmesi ve uzaktan eğitime geçilmesi, kamu çalışanlarının yurt dışı görevlerinin ertelenmesi, spor müsabakalarının seyircisiz oynanması gibi hususlar da yer alıyordu. Birileri farklı şeyler söyleyebilir, bütün hedefimiz insan hayatıdır." dedi.
Altyapısı uygun Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerini, dezenfektan ve cerrahi maske üretimi yapabilecek hale getirdiklerini, uzaktan eğitimi, hem internet, hem televizyon aracılığıyla vererek tüm çocukların erişebilmesine imkan sağladıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Haziran ayında yapılacak Liselere Geçiş Sınavı ve üniversiteye giriş sınavının soru hazırlıkları da tatil süreleri göz önünde bulundurularak yapılacaktır. Gelişmelere göre, bu sınavları da ileri bir tarihe ertelemeyi gündemimize alabiliriz. 20 bin öğretmenimizin daha atamasını gerçekleştirdiğimizin müjdesini milletimizle paylaşmak istiyorum, hayırlı olsun. Hani diyorlar ya 'istihdam durdu', 20 bin öğretmen..."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 Mart'ta, Türkiye'deki vaka sayısının 5'e çıktığını, aynı gün, yine başkanlığında yapılan kapsamlı bir toplantıda yeni kararlar aldıklarını hatırlattı.
Almanya, Fransa ve İspanya dahil 9 Avrupa ülkesi ile olan hava yolu ulaşımını durdurduklarını, hastanelere ziyaretçi sınırlaması getirdiklerini, kamuda çalışan hamilelere, süt izninde olanlara, engellilere ve 60 yaş üzeri personele 12 gün idari izin verdiklerini, özel kreşleri, gündüz bakım evlerini, özel çocuk kulüplerini tatil ettiklerini, kışlalardaki askerlerin çarşı izinlerini durdurduklarını ifade eden Erdoğan, ceza-infaz kurumlarındaki görüşler ile nakillere ara verdiklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, acil olmayan duruşmaların ve diğer adli işlemlerin ertelenmesinin yolunun açıldığı bilgisini verdi.
Erdoğan, Çankaya Köşkü'nde düzenlenen Koronavirüsle Mücadele Eş Güdüm Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısında, ilaçları rapora bağlı yaşlıların ve kronik hastalığı olanların, rapor süresi bitiminde hastaneye gitmeden ilaçlarını almaya devam edebilmelerine imkan tanındığını belirterek, "Nisan ayı sonuna kadar programlanan tüm ulusal ve uluslararası bilimsel faaliyetleri, açık-kapalı toplantıları, kongreleri, konferansları, askeri tatbikatları, bedelli askerlik celplerini tehir ettik." diye konuştu.
İhracatçıların alınan önlemlerden etkilenmemesi için gümrük kapılarında gereken her türlü tedbirin alındığına işaret eden Erdoğan, salgının yaygın olduğu İran üzerinden yapılan Orta Asya ihracatlarının tır güzergahlarının Gürcistan ve Azerbaycan'a yönlendirildiğini, Bakü-Tiflis-Kars demir yolundan yapılan seferleri de günlük 2 bin 500 tondan 6 bin tona çıkartacak çalışmaları başlattıklarını, İtalya ve Fransa'ya yapılan Ro-Ro seferlerini, insan teması olmaksızın gerçekleşir hale getirdiklerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Vatandaşlarımıza fahiş fiyatlarla mal satmaya çalışan firmalara özellikle bütün birimlerimizi devreye sokarak denetimlerimizi yoğunlaştırdık ve cezai müeyyideleri etkinleştirdik. İş dünyasıyla ortaya çıkan yeni durum karşısında alınabilecek tedbirleri sürekli istişare ettik ve çözümleri hızla hayata geçirdik. 14 Mart'ta umreden dönen bir vatandaşımız yeni vaka olarak kayıtlara geçti. 15 Mart'ta, umreden dönen vatandaşlarımızın, öğrenci yurtlarında karantinaya alınması uygulamasını başlattık. Sadece Ankara ve Konya'da, umreden dönen 10 bin 330 vatandaşımızı karantinaya aldık. Bar, gazino, gece kulübü gibi eğlence yerleri ile müze ve kütüphanelerin faaliyetlerini durdurduk. Aynı gün, Avrupa'dan ve Amerika'dan gelen yeni vakaların belirlenmesiyle Kovid-19 teşhisi konan hasta sayısı 18'e ulaştı. 16 Mart'ta uçuşların durdurulduğu ülkelerden gelen her vatandaşımızın 14 gün karantinada tutulmasını kararlaştırdık."
"Türkiye'nin en büyük gücü birliğidir, beraberliğidir, kardeşliğidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının, cuma namazlarının ve vakit namazlarının cemaatle kılınmayacağını, herkesin namazını evinde veya isterse camide ferdi olarak eda edebileceğini Din İşleri Yüksek Kurulunun kararı olarak açıkladığını ifade ederek, böylece yaşları sebebiyle en yüksek risk grubunda bulunan cami cemaatinin korunması konusunda önemli bir adım atıldığını söyledi.
İnsanların toplu olarak bulunduğu kahvehane, kafe, sinema, tiyatro, konser salonu, düğün salonu, hamam, spor salonu, internet kafe, kapalı çocuk oyun alanı, taziye evi gibi mekanların da faaliyetlerine geçici süreyle ara vermesinin de kararlaştırıldığını aktaran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Genel kurullar ve eğitim çalışmaları gibi insanların zorunlu olarak bir araya geldiği faaliyetleri de erteledik. Ben partimin bu noktadaki bütün faaliyetlerini şu anda MYK, MKYK bunların hepsini erteledik. Hızlı sonuç veren Kovid-19 testlerinin yapıldığı laboratuvar sayısının 4'ten 16'ya çıkartılmasına karar verdik ve bu gerçekleşti. 17 Mart'ta İngiltere ve Suudi Arabistan'ın da aralarında bulunduğu 6 ülkenin daha ilavesiyle, uçuş yasağı koyduğumuz ülke sayısı 20'ye ulaştı."
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yeni tip koronavirüs tanısı konulan kişi sayısının 47'ye yükseldiğini kamuoyuyla paylaştığını, dün itibarıyla koronavirüs tanısı konulan hastaların sayısının 98'e çıkarken 89 yaşında bir kişinin hayatını kaybettiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu süreçte, Cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklar olarak aldığımız tedbirlere destek veren, ikazlara riayet eden, meseleye ahlaklı ve vicdanlı bir şekilde yaklaşan herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Elbette bu süreçte, adeta virüs ülkemize gelmekte niye geç kaldı diye dizlerini dövenler, yalan haberlerle milletimizin moralini bozmaya, kaos çıkarmaya çalışanlar da çıktı. Ama milletimizle birlikte ülkemize yönelik her saldırıyı nasıl dirayet ve kararlılıkla göğüslemişsek, bu sıkıntıyı da aynı şekilde karşıladık. Ellerini ovuşturarak, bu virüsün ülkemizi esir almasını bekleyen muhterislere aradıkları fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Hep söylediğimiz gibi Türkiye'nin en büyük gücü birliğidir, beraberliğidir, kardeşliğidir. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu sıkıntılı süreci de bırakınız tökezlemeyi veya yıkılmayı, daha da güçlenerek atlatacağımıza tüm kalbimle inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Önce insan" diyen bir medeniyetin, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" diyen bir kültürün mensupları olduklarını hatırlatarak, bu süreçte alınan tedbirlerin insanların hayatı ve geleceğini korumaya yönelik olduğunu vurguladı.
Yeni tip koronavirüsün, pek çok insanın farkında olmadan virüse maruz kalması ve yine farkında olmadan virüsü başkalarına bulaştırmasıyla yayıldığını belirten Erdoğan, sağlıklı bireylerin hastalığı rahatça atlattığını, herhangi bir rahatsızlığı olan ve bağışıklık sistemi zayıf olanların ise ölümcül sonuçlarla karşı karşıya kalabileceğini hatırlattı.
Aşısı ve kesin tedavisi olmayan bu hastalıktan en iyi korunma yolunun, virüsün bulaşmasını engellemek olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Alınan ve tavsiye edilen tedbirlerin tamamı hem kendimizin hem de diğer insanların sağlığını koruma amaçlıdır. Kovid-19 hastalığından en iyi korunma yöntemi herkesin kendi kendine alacağı tedbirlerdir. Hiç kimse, bencilliği veya özensizliği sebebiyle, tüm toplumun sağlığını tehlikeye atma hakkına sahip değildir. Toplumun tamamının sağlığı ve huzuru için bireyler olarak her birimizin fedakarlıkta bulunma sorumluluğu vardır.
Dünyadaki diğer ülkeler gibi Türkiye'deki tedbirler de salgın riski ortadan kalkana kadar geçici olarak uygulanacaktır. Açıklanan tedbirlere hep birlikte hassasiyetle riayet edersek, evde kalma süresini 3 haftayla sınırlı tutabiliriz. Bu süreçte en çok hassasiyet göstermemiz gereken husus, bireysel temizliğimize ve diğer insanlarla olan mesafemize dikkat etmektir."
"Salgın tehlikesi geçene kadar sevgimizi dilimizle ifade edeceğiz"
Virüse karşı en etkili tedbirin temizlik olduğu konusunda bilim insanlarının hemfikir olduğunu aktaran Erdoğan, hem inanç hem kültür değerlerinde kalp temizliği yanında vücut, hane ve çevre temizliğinin de büyük önem taşıdığını kaydetti.
Temizliğin imandan geldiği öğüdüne uygun şekilde günde 5 vakit elini, yüzünü, ağzını, burnunu, kollarını, başını, ayaklarını yıkayan kişinin, İslami olarak da tıbbi olarak da en ideal temizliği yapan kişi olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kültürümüzde musafahalaşmak, sarılmak, küçüklerin yüzlerinden, büyüklerin ellerinden öpmek elbette önemli bir yer tutar. Zira sevgisini dokunarak göstermeyi seven bir milletiz. Ancak, yaşadığımız süreç, bir müddet buna ara vermemizi gerektiriyor. Salgın tehlikesi tamamen ortadan kalkana kadar, sevgimizi yüreğimizle göstermekle ve dilimizle ifade etmekle yetineceğiz. Onun için gönül selamı vereceğiz. Peygamber Efendimiz, 'Veba olan yere gidilmemesini, veba olan yerden de çıkılmamasını' tavsiye ediyor. Bugün bize düşen de, Hadis-i Şerife uygun şekilde, Kovid-19 virüsünün bulaşma ihtimali olan yerlerden uzak durmak, virüse maruz kalmışsak da iyileşene kadar diğer insanlarla teması kesmektir.
Hazreti Ömer, Şam'a gitmek üzere yola çıkacakken, orada bir salgın hastalık başladığının haberini alıyor ve yolculuktan vazgeçiyor. Bunun üzerine sahabeden birisi Hazreti Ömer'e, 'Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun' diye soruyor. Hazreti Ömer'in bu soruya cevabı, 'Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz' şeklinde olur. Bugün bize düşen görev de gereken her türlü tedbiri alarak, takdiri Allah'a bırakmaktır. İşte bu anlayışla, ülkemizin de maruz kaldığı bu virüs tehdidinin en kısa sürede bertaraf edilmesi için devlet olarak tüm imkanlarımızı seferber ettik. Bu süreçte en büyük görev, fert fert milletimize düşüyor."
Vatandaşlardan salgın tehlikesi geçene kadar evlerinden çıkmamalarını isteyen Erdoğan, "Kontrol altında tutamayacağımız her türlü temas, bizi virüs taşıyıcısı haline getirebilir. Kendimiz zarar görmesek de, taşıdığımız virüsü, Allah muhafaza, sevdiklerimize bulaştırarak, hastalanmalarına, hatta ölümlerine yol açabiliriz." ifadesini kullandı.
"Vakit gönlümüzce gezme değil, tedbir alma vaktidir"
Kişiler arası sosyal mesafenin korunmasının yanı sıra sosyal hareketliliğin azaltılması halinde virüsün yayılma hızı ve yol açacağı tehdidi o derece düşeceğini anlatan Erdoğan, toplu ulaşım araçları ve kapalı mekanlar başta olmak üzere insanların çok yakın mesafede bulundukları ortak kullanıma açık yerlerin virüsün potansiyel yayılma alanları olduğuna değindi.
Basın açıklamasının yapıldığı salonda birer koltuk ara vererek oturma düzeni oluşturduklarını vurgulayan Erdoğan, salgın geçene kadar hassas davranmak ve dikkat etmekten başka çarelerinin olmadığını anlattı.
Virüse maruz kalmış bir kişinin, ikazları dinlemeyip gereksiz yere dışarıda dolaşması halinde gün içinde yüzlerce kişiye bunu bulaştırma ihtimali olduğuna değinen Erdoğan, vaktin gezme değil, tedbir, tefekkür, tevekkül, okuma ve dinginlik vakti olduğunu ifade ederek, "Vakit, yapabileceğimiz her şeyi evimizden yapma, dış dünya ile fiziki irtibatımızı asgariye indirme vaktidir. Vakit, sevdiklerimiz başta olmak üzere, toplumun tamamı için kendimizden fedakarlık etme vaktidir. " diye konuştu.
Kamu ve özel iş yerlerinde virüsün yayılma ihtimalini en aza indirecek tedbirlerin tamamının alınması gerektiğini kaydeden Erdoğan, çocukların da evde kitap okuyarak ve derslerine çalışarak vakitlerini değerlendirmelerini istedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, risk grubunu oluşturan yaşlıların evden çıkmamakla yetinmeyerek bir süre ailenin dışarıyla irtibatı olan diğer fertleriyle de mesafeli şekilde hayatlarını sürdürmelerinin daha doğru olacağını vurguladı.
Erdoğan, kimi Avrupa ülkelerinin, dezavantajlı grupları, özellikle de yaşlıları adeta gözden çıkartan anlayışlarına asla katılmadıklarını dile getirerek "Tam tersine bizim kültürümüzde, yaşlılarımızı el üstünde tutmak, dünya ve ahiret saadetinin temel şartlarından biri olarak kabul edilir. Bunun için yaşlılarımızı koruyacak ve kollayacağız." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Bilim Kurulunun önerisiyle önce İstanbul ve Ankara'da başlatılacak bir çalışmayla 65 yaş üzerindeki tüm yaşlılara koruyucu maske ve kolonya dağıtacaklarını belirterek yalnız yaşayan 65 yaş üzeri vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanmasında, devlet kadar, yakınlarına ve komşularına da görev düştüğünün altını çizdi.
"Bu insanlarımıza hep birlikte yardımcı olarak, süreci suhuletle geçirmelerini temin etmeliyiz." diyen Erdoğan, kamu bankalarının 76 yaş üzeri emeklilerin maaş ödemelerini, isterlerse evlerinde yapacaklarını, huzurevlerindeki doktor sayısını da artırarak yaşlıların sağlığını daha yakından takip edeceklerini bildirdi.
Bir diğer önemli konunun da sağlık sistemini güçlü bir şekilde ayakta tutmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun için sağlık kuruluşlarımızın üzerine binecek yükü hafifletmemiz gerekiyor. Vatandaşlarımızdan, hayati olmayan sağlık sorunlarına, mümkün olduğu kadar aile hekimleri vasıtasıyla çözüm aramalarını özellikle rica ediyorum. Unutmayınız, salgın hastalık durumlarında hastaneler, aynı zamanda virüs bulaşma ihtimali en yüksek yerler haline gelmektedir.
Yüksek ateş, kuvvetli öksürük ve nefes darlığı gibi hastalık belirtileri ortaya çıkan vatandaşlarımız ise paniğe kapılmadan, öncelikle Sağlık Bakanlığımızın ALO 184 hattını aramalıdır. Buradan yapılacak yönlendirmeye göre hareket edilmesi halinde, sağlık kurumlarımızdan en yüksek verimle istifade edebiliriz. Bu vesileyle takdire şayan bir fedakarlıkla ve sabırla görev yapan tüm sağlık personelimize şükranlarımı şahsım ve milletim adına sunuyorum."
Yaşanılan bu kritik süreçte, gıda, temizlik, su, iletişim ve diğer temel ihtiyaçların kesintisiz devam ettirilebilmesi için üretimden lojistiğe kadar her türlü tedbiri aldıklarına dikkati çeken Erdoğan, "Kovid-19 hastalığına karşı aşı ve ilaç geliştirme çalışmalarını da tüm hızıyla devam ettiriyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ar-Ge çalışmalarını yürüten Sanayi ve Teknolojimiz Bakanlığımız, bu konudaki tüm önemli araştırmacıları ve kurumları bir araya getirdi. Tanı kiti konusunda çok iyi bir üretim potansiyelimiz var." ifadesini kullandı.
Erdoğan, önceki gün Almanya, Fransa, İngiltere liderleriyle dün de İtalya Başbakanı ile yaptığı telefon görüşmesinde, Türkiye'nin bu salgın hastalık konusunda muhataplarına yapabileceği katkıları ele aldıklarını belirtti.
Salgının ilk başladığında Çin'e de tıbbi malzeme desteği verildiğini hatırlatan Erdoğan, aynı şekilde Türkiye olarak bu ülkelerin tecrübelerinden de istifade edeceklerini kaydetti.
"Türk Hava Yollarımıza da gereken desteği vereceğiz"
Erdoğan, "Ülkemizin bayrak taşıyıcı kurumu olan Türk Hava Yolları, hem dünyanın çeşitli yerlerindeki vatandaşlarımızın ailelerine kavuşturulması, hem de kargo taşımacılığını kesintisiz sürdürerek temel ihtiyaçların karşılanması konusunda çok büyük gayret gösterdi. Krizden en çok etkilenen kuruluşların başında gelen Türk Hava Yollarımıza da gereken desteği vereceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Virüs salgınının ilk ortaya çıktığı günlerden itibaren, Türkiye olarak hızlı kararlar alarak ve süratle uygulamaya geçirerek ülkenin bu krizden en az şekilde etkilenmesi için ellerinden geleni yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Nitekim çevremizdeki ülkelerde çok yoğun görülmesine, ciddi kayıplara yol açmasına rağmen, virüsün ülkemize sirayeti hem oldukça geç, hem de oldukça sınırlı olmuştur. Aldığımız tedbirlerin etkisiyle ortaya çıkan bu olumlu görüntüyü sürdürmekte kararlıyız. Bunun için tehlikenin kapımızı çalmasını beklemeden, sürekli yeni ve etkili tedbirler alıyor, uygulamaya geçiriyoruz. Bu çerçevede, biraz önce de bakanlarımızın, iş dünyasından temsilcilerimizin, resmi, sivil ilgili tüm kurumlarımızın temsilcilerinin katılımıyla kapsamlı bir değerlendirme toplantısını gerçekleştirdik.
Özellikle yaşadığımız sürecin ekonomimize, piyasaya, üretime, istihdama olumsuz etkisini azaltmak amacıyla çok önemli kararlar aldık. Esasen, hastalığın çıktığı ilk günden itibaren arkadaşlarımız sürecin, diğer boyutlarının yanı sıra ekonomik etkilerini yakından takip ediyorlar. Ülkelerin aldığı önlemleri, yaşanan ekonomik türbülansa karşı geliştirdikleri yöntemleri tek tek analiz ediyorlar. Özellikle de ekonomi yönetimimiz ve ilgili kurumlarımız, tüm iş dünyasının taleplerini ve ön görülerini toplayarak hazırlıklarını yaptı. Karşımızdaki fotoğrafa göre bir yol haritası belirledik."
Son yıllarda ekonomiyi hedef alan saldırılara karşı verdikleri mücadele sayesinde, küresel türbülanslara karşı güçlü bir bağışıklık sistemi geliştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Şimdi bu iki aylık direnme sürecini de en iyi şekilde atlatacağımıza inanıyoruz. Daha önce örneği görülmemiş bir süreç yaşıyor ve bundan dolayı da hasarın boyutları kestirilemiyor. Bunun için bizim tüm senaryolara hazırlıklı olmamız gerekiyor. Ancak bu dönemde de gelişmekte olan ülkeler arasında pozitif ayrışan bir ülke konumunda bulunduğumuz bir gerçektir. " diye konuştu.
Hindistan Borsası'nın yüzde 18, Japonya'nın yüzde 20, Amerika'nın yüzde 21, İngiltere'nin yüzde 22, Almanya'nın 26, İtalya'nın yüzde 32 değer kaybettiğini hatırlatan Erdoğan, 28 Şubat-16 Mart arasında, borsada kaybın yüzde 17'de kaldığını, aynı tarihlerde Türk lirası olarak da gelişmekte olan ülkelerin hepsinden daha iyi bir direnç gösterildiğini belirtti.
Ekonomiyi koruma kalkanı olacak bir paketi devreye aldıklarını dile getiren Erdoğan, dün Merkez Bankasının piyasalar açısından oldukça önemli bazı adımlar attığını, likidite sıkıntısı yaşanmayacağının garantisini ortaya koyduğunu vurguladı.
Bu kapsamda, Merkez Bankasının ihracatçı için de çok önemli uygulamalar başlattığını dile getiren Erdoğan, "Nisan, mayıs ve haziran ayı vadeli açık reeskont kredi anapara ve faiz ödemeleri ekim, kasım ve aralık aylarına ertelenerek azami vade bir yıl uzatıldı. Nisan, mayıs ve haziran aylarında vadesi dolan reeskont kredilerinin taahhüt kapama süresi de yine bir yıl uzatıldı. Böylece ihracatçımız, bu süreçteki belirsizliği böylece rahat bir şekilde atlatabilecek." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, virüsün etkilerini azaltmak adına alınan ekonomik tedbirleri açıkladı.Erdoğan, açıklanan paketteki imkanlardan istifade edecek firmalara ön şartın istihdam kaybına yol açmamaları olduğunu söyledi.
Koronovirüsün ekonomideki etkilerinin azaltılması kapsamında finans kuruluşlarından da adımlar atması gerektiğini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Finansal kurum ve kuruluşlarda kredi limiti olan firmaların, likidite ve nakit ihtiyacına yönelik taleplerinin hızlıca karşılanması, ayrıca kredi limitlerinin kullandırılmasında kısıtlamaya gidilmemesi önemlidir. Finans kuruluşlarından, bu ortamda istihdamın muhafazası ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi için kredi şartlarının esnetilmesine yönelik adımlar bekliyoruz.
Tüm finans kuruluşların kredi geri çağırma, mevcut kredi limitini kullandırmama, fiyat artırma, teminat şartlarını zorlaştırma uygulamalarından özenle kaçınmasını istiyoruz. Bunun yanında, kurumsal firmaların, KOBİ'lerin, bireysel kesimin, geçici iş ve ciro kaybı veya benzeri nedenlerle gelir kaybı yaşayanların, kredi borçlarıyla ilgili taksit, öteleme, yapılandırma, düzenleme taleplerine süratle ve olumlu cevap verilmelidir. Türkiye Bankalar Birliği'nin bu konuda aldığı tavsiye kararına, tüm finans kuruluşlarının uyacağına inanıyoruz. Biz de bu süreci yakından takip edeceğiz."
"100 milyar liralık bir kaynak setini devreye alıyoruz"
Salgının etkilerinin azaltılması kapsamında bir dizi tedbirlerin alındığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomik İstikrar Kalkanı adını verdiğimiz bir paketle Kovid-19 salgınının etkilerini azaltmak için toplamda 100 milyar liralık bir kaynak setini devreye alıyoruz." açıklamasını yaptı.
Erdoğan, tedbirler kapsamındaki 19 maddeyi şöyle açıkladı:
"1- Perakende, AVM, demir-çelik, otomotiv, lojistik-ulaşım, sinema-tiyatro, konaklama, yiyecek-içecek, tekstil-konfeksiyon ve etkinlik-organizasyon sektörleri için muhtasar ve KDV tevkifatı ile SGK primlerinin nisan, mayıs ve haziran ödemelerini 6'şar ay erteliyoruz.
2- Konaklama vergisini kasım ayına kadar uygulamayacağız.
3- Otel kiralamalarına ilişkin irtifak hakkı bedelleri ve hasılat payı ödemelerini nisan, mayıs ve haziran ayları için 6 ay süreyle erteledik.
4- İç havayolu taşımacılığında 3 ay süreyle KDV oranını yüzde 18'den yüzde 1'e indiriyoruz.
5- Kovid-19 salgınıyla ilgili tedbirlerden etkilendiği için nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan kredi anapara ve faiz ödemelerini asgari 3 ay öteleyecek ve gerektiğinde bunlara ilave finansman desteği sağlayacağız.
6- İhracattaki geçici yavaşlama sürecinde kapasite kullanım oranlarının korunması amacıyla ihracatçıya stok finansmanı desteği vereceğiz.
7- Bu dönemde işlerinin olumsuz etkilendiğini beyan ederek talepte bulunan esnaf ve sanatkarların Halkbank'a olan kredi borçlarının, nisan, mayıs ve haziran anapara ve faiz ödemelerini 3 ay süreyle ve faizsiz olarak erteleyeceğiz.
8- Kredi Garanti Fonu limitini 25 milyar liradan 50 milyar liraya çıkartacak, kredilerde önceliği gelişmelerden olumsuz etkilendiği için likidite ihtiyacı oluşan ve teminat açığı bulunan firmalar ile KOBİ'lere vereceğiz.
9- Vatandaşlarımız için uygun ve avantajlı şartlarda sosyal amaçlı kredi paketleri devreye alınmasını teşvik edeceğiz.
10- 500 bin liranın altındaki konutlarda kredilendirilebilir miktarını yüzde 80'den yüzde 90'a çıkartacak, asgari peşinatı yüzde 10'a düşüreceğiz.
11- Koronavirüs etkisiyle nisan, mayıs ve haziran aylarında temerrüte düşen firmaların kredi siciline 'mücbir sebep' notu düşülmesini sağlayacağız.
12- Asgari ücret desteğini devam ettireceğiz.
13- Mevzuatımızdaki esnek ve uzaktan çalışma modellerinin daha etkin hale getirilmesini temin edeceğiz.
14- Kısa Çalışma Ödeneğini devreye alacak, bundan faydalanmak için gereken süreçleri kolaylaştırılacak ve hızlandıracağız. Böylece faaliyetine ara veren iş yerlerindeki işçilere geçici bir gelir desteği verirken, işverenlerin de maliyetini azaltmış olacağız.
15- En düşük emekli maaşını 1500 liraya yükseltiyoruz.
16- Emeklilerin bayram ikramiyesini nisan ayı başında ödüyoruz.
17- Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın belirlediği kriterlere göre ihtiyaç sahibi ailelere yapılacak nakdi yardımlar için ilave 2 milyar liralık bir kaynak ayırıyoruz.
18- İstihdamdaki sürekliliği temin etmek amacıyla 2 aylık telafi çalışma süresini 4 aya çıkartıyoruz.
19- Tek başına yaşayan 80 yaş üstü yaşlılarımız için sosyal hizmet ve evde sağlık hizmetlerinden oluşan periyodik takip programını devreye alıyoruz."
"Hiçbir virüs Türkiye'den büyük değildir"
Alınan kararların millete ve ekonomiye hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, "Hiçbir virüsün Türkiye'den, Türk milletinin birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden, aldığımız ve alacağımız tedbirlerden daha büyük olamayacağını tekrar ederek, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.
Bu arada toplantının yapıldığı salonda, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 105. Yılı dolayısıyla Çanakkale Savaşı'nda tüm fertleri şehit olan 57. Alay'ın sancağı da yer aldı.
0 notes
Link
via Detay Kıbrıs Gazetesi - KKTC Haber - Kıbrıs Haber Portalı
0 notes
Text
Kara Veba Nedir?
Kara Veba Dünya’nın en fazla bilinen salgın hastalıkları arasında ilk sıralarda kendisine yer bulmaktadır. Milyonlarca Avrupalının canını alan bu salgın o dönemde çok sayıda tartışmalara sebep olmuş ve insanlar birbirleri ile konuşmaya bile korkar hale gelmişti. Teknolojinin olmadığı, bilimin gelişmediği yıllarda bu salgın ile insanların başa çıkması bugünün şartlarına göre çok daha zordu ve teknoloji ne kadar fazla geliştiyse bile hâlâ büyük bir salgına karşı hemen önlem alıp alamayacağımız konusunda soru işaretlerimiz bulunuyor.
Kara Veba, Avrupa nüfusunda büyük sorunlara sebep olmuş ve nüfus azalması ile insan ırkını bile bitirebilecek bir salgın olarak tarihi rehber kayıtlara geçmiştir. O dönemde milyonlarca insanın etkilendiği bu salgın nedeniyle zenginler evlerini şehirlerin dışına taşımış, birçok din adamı ise bu salgına karşı yıllarca ”insanlığın sonu olacak, dua edin!” diyerek bilimin değil dinlerin insanları kurtaracak olduğunu öne sürmüşlerdir.
Kara Veba Ne Zaman Yaşandı?
1346-1353 yıllarında Orta Doğu ve Avrupa’yı etkisi altında tutan Kara Veba, birkaç on yıl önce Orta Asya’nın Qinghai Platosu’nda başlamış olabileceği düşünülen büyük bir salgın hastalıktır.
14. ve 18. yüzyıllar arasında tekrarlayan veba salgınlarının 2. dönemi İkinci Veba Salgını olarak bilinmektedir. İlk Pandemik olay MS 6. ila 8. yüzyıllarda meydana geldi ve Üçüncü Salgın kabaca 1860-1960 arasında sürdü.
Kara Veba bugünün salgınlarına oranla çok fazla insanı öldürdü ve o dönemde bu kadar akıllı teknolojiler yoktu, insanlar bugün olduğu kadar zeki değildi. Cahillik daha fazla yaygındı ve buna paralel olarak insan sayısı bir o kadar az idi.
Her salgında %10-20 arasında ölümler görüldü ve nüfusların %20 oranını aşan oranlarda ölümler ile burun buruna kaldıkları ve bu ölümlerin daha sonrasında azalmaya başladığı bilinmektedir.
Kara Veba 75 Milyon İnsanı Yeryüzünden Sildi!
Kara Veba 75 milyon insanın ölmesine nede olmuş çok fazla insanı etkilemiş olan bir büyük salgındır. İlk kez yaşandığında insanlar bu salgının geçeceğini düşündüler ancak bir adım atılmadan bu salgının geçmeyecek olduğunu düşünen doktorlar o dönemde haklı çıkmışlardı.
Kara Veba 75 milyon insandan fazlasını etkiledi. Bazı insanlar bu salgına yakalandıklarını düşündüler ancak aslında farklı hastalıklara yakalanmışlardı. Çoğu bu salgının nasıl geçeceğini düşünüyor, çocuklarını o dönemde farklı çocuklar ile oynamaktan çekinmeye başlamışlardı.
Roma Katolik Kilisesi o dönemde çok zor bir karar sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Roma Katolik Kilisesi her dinden insanları uyarmış ancak insanlar öleceklerini bildikleri için anı yaşamaya başlamışlar ve alkol alıp, tütün ürünleri kullanmaya başlamışlar ve dinen yasak olduğu iddia edilen eylemleri birer birer gerçekleştirmişlerdir.
400 Yıl Devam Etti
Kara Veba tam 400 yıl boyunca aralıklarla 3 kez veya daha çok devam ederken, doktorlar 400 yıl boyunca durmadan çalıştılar. 1900’lü yıllardan sonra bir daha Kara Veba görülmedi.
Üstteki görsele göre Kara Veba’nın yayılışı Avrupa genelinde gösterilmiştir. Yıllar içerisinde giderek artan Kara Veba etkisi dolayısı ile o dönemde Avrupalılar çok büyük sorunlar yaşamıştı. Bugün artık insanlar Kara Veba ile ilgili hiçbir endişe içerisinde olmasa bile gelecekte bu salgının çıkmasını engelleyebilecek aşı ve koruyucu tedaviler uygulanabilmektedir.
Kara Veba bugün Dünya’nın belirli bölgelerinde görülmeye devam ediyor olsa bile bu insanlara salgın yaratabilecek kadar ilerlemiyor ve insanların bir şekilde modern gelişmeler sayesinde korunması sağlanabiliyor. Giderek artan salgın tehditlerine rağmen insanlığın geleceğinin veba salgınından bir kez daha büyük oranda etkilenmesinin pek mümkün olamayacağına neredeyse kesin bakılıyor ve sürekli olarak daha fazla adım atılıyor.
Bugün Sahra altı Afrika’da Kara Veba salgınının devam ettiği görülse bile geçmişte daha çok Avrupa ve Rusya bölgesinde bu salgının daha çok görüldüğü bildirilmiştir. Kara Veba özellikle yoğun kalabalık nüfusun olduğu, gelişmişlik oranlarının düşük düzeyde olduğu ve fare nüfusunun çok sayıda olduğu belirli şehirlerde çok daha fazla görülmesinden dolayı fareler yoluyla insanlara bulaştığı sık sık ifade edilir.
2.000 Vaka Bildiriliyor
Bugün Dünya çapında 2.000 kadar vaka Kara Veba salgınına yakalansa bile bunların büyük kısmı tedavi edilebiliyor ve yakınlarındaki insanlar bu salgından eğer ki çok büyük bir etkileşim içerisine girmezler ise büyük oranda korunmayı başarabiliyor.
Kara Veba belirtileri;
– Ateş – – Titreme – – Kusma – – İshal – – Dil renginde koyulaşma – – Baş ağrısı, sırt ağrısı, kasık ağrısı, eklem ağrıları – – Lenf bezi şişmesi – – Burun kanaması – – Kan tükürme – – Nefer darlığı – – Halsizlik – – Deride lekeler –
Benzeri belirtilerdir. Bu belirtilerin bir veya birkaçından fazlası sizde varsa en yakın acil sağlık kuruluşuna başvurmak, yakınlarınızda olan insanlar ile çok fazla temas etmemek ve mümkün olduğunca doktora bu belirtilerinizin olduğunu ve Kara Veba gibi bir salgına sebep olabilecek son dönemde herhangi bir eylemde bulunup bulunmadığını anlatmanız önem taşır.
Eğer ki Kara Veba salgınına yakalandıysanız sizi acil olarak tedavi sürecine sokacaklar ve derhal salgın oluşumunun engellenmesi için sizinle birlikte sağlık yetkilileri gereken tedaviyi o saliseler planlamaya başlayacaklardır.
Eğer sık sık Afrika ve benzer bölgelere gidiyorsanız ve yakın zamanda veba salgınından dolayı yakınınızda ölen bir insan oldu ise bu durumda en yakın sağlık kuruluşuna giderek size koruyucu aşı vurulmasını isteyebilirsiniz, bunun öncesinde yapılmasında yarar bulunmaktadır. Bu aşının uygulanması ile salgın size %100 geçmeyecek diye bir kesin etken olmamakla birlikte koruyucu önlemleri olduğu bilinmektedir.
Kara Veba Nasıl Tedavi Edilir?
Kara Veba bugün artık tedavisi büyük bir zorluk gerektirmeden dinlenme, antibiyotik ve diğer bazı yüksek dozdaki ilaçlar sayesinde mümkündür ve herhangi bir şekilde salgın olmasının önüne geçilmektedir.
Ancak bugün giderek daha fazla insanın antibiyotik direnci ile sorunlar yaşadığı Dünya’da gelecekte antibiyotik direncinin daha fazla artışına bağlı olarak bir takım Kara Veba benzeri salgınların insanoğlunu etkileyip etkilemeyecek olduğu konusunda soru işaretleri vardır. Bu soru işaretleri özellikle insanların gelecekte antibiyotik benzeri bir tedavi alamama durumunda yaşayacak olduğu durum ile ilgilidir.
Bu türden bir durumun gerçek olmasına bazı uzmanlar kesin gözüyle baksa da, bazıları ise bu tür bir durumu engelleyebilecek daha güçlü kimyasal ilaçları her geçen gün daha fazla geliştirebilecek güce sahip olduklarını belirtmektedirler. Genel olarak insanların büyük kısmının yedikleri yiyecekler, içtikleri içecekler ve benzer ilaçlar nedeniyle vücutlarında ilaçların dozuna karşı bağışıklık gelişebilmektedir. Çoğu insanın kimyasal ilaçlara maruz kaldığı Dünya’da hiçbir ilaç kullanmamak ne kadar kritik bir tehdit oluşturuyor ise çok gereksiz ilaçların kullanımı daha büyük tehditler oluşturuyor. Eğer Kara Veba öncesinde bu konuda doktorlar daha güçlü tedaviler geliştirmiş olsalardı o dönemde 70 milyondan daha fazla insanın hayatını bu salgından ötürü kaybetmelerine gerek kalmazdı.
Neden 400 Yıl Sürdü?
Kara Veba Salgını 400 yıl aralıklarla sürmüştür ve bugün bile devam etmektedir. Ancak bugün devam eden Kara Veba Salgını ile 600 yıl önce yaşanan Kara Veba Salgını arasında dağlar kadar fark vardır. Nasıl o dönemde insanlar sağlık sorunları yaşadıklarında daha çabuk ölüyorlardı ve en ufak bir ağrı kesici olmadığı için ağrılar içerisinde kıvranmak zorunda kalıyorlardı ise bugün artık ağrı sorunları daha farklı bir boyuta geçmiş ancak tüm ağrıların kesilebileceğine yönelik yenilikçi bir takım tedavilerin uygulanabildiği çoğu sağlık sorunu yaşamış ve yaşamaya devam ediyor olan hastalar için mümkün hale gelmiştir, getirilmiştir.
Kara Veba Salgını 400 yıl boyunca sürmesinin nedeni başta da söylediğimiz gibi o dönemde doktor sayısının aşırı az olması, bilim ve ilim arasında sorunlar yaşanması ve doktorların gereken tedavi araçlarına sahip olmayarak insanlık için bazı basit tedavileri bulmanın bile uzunca birkaç yıl ve yüzlerce yıl alabilmesinden kaynaklanmaktadır. Eğer bugün böyle bir salgın olsaydı daha kısa süre içerisinde kontrol altına almak mümkündür. Domuz gribi, Ebola ve diğer birçok kötü salgın o dönemde yaşanmış olsaydı insanlar 400 yıl boyunca tedavi aramaya devam edebilirdi. Bugün ise 10 yıl içerisinde bile hatta daha kısa sürelerde çok büyük tedavileri bulabilmek Dünya’da doktorlar ve şirketler sayesinde mümkün hale gelmiştir.
Bugün bu tür salgınları engellemek için hükümetlerin rolleri oldukça çok olsa da yine koruyucu her türlü önlemin alınmaya devam edilmesi büyük bir gereklilik taşımaktadır.
Kara Veba Devam Etseydi Ne Olacaktı?
Kara Veba ile ilgili herhangi bir tedavi eğer o dönemde bulunmamış olsaydı belki bugün bile bu salgın nedeniyle ölen insan sayısında rekorların kırıldığını görecektik. Veya Kara Veba Salgını daha çabuk ilerleyecek ve bugün insan ırkı bu salgın nedeniyle Dünya’yı bırakarak ebedi bir sonsuzluğa yürümüş olacaktı.
Bu tür salgınların 400 yıl devam edip insan neslini sona erdirmemiş olması bazı soru işaretlerine gebe olsa da bu konuda yine araştırmacılar hız ve bulaş yöntemlerine göre hastalık ve salgınların daha kısa sürede veya daha uzun sürelerde insan nüfusu üzerinde etkisinin olabileceğini belirtmektedirler. Eğer Kara Veba grip kadar anında bulaşan bir salgın olsaydı ve her hasta ölseydi bugün insan ırkı devam etmiyor, modern insanlar ise yaşamıyor olurdu. Yine de şanslı birkaç kişi Dünya’da kalarak yaşamaya devam etse bile fareler ve diğer nedenler dolayısı ile bu tür bir salgından etkilenebilir ve yine insan ırkı bu sorunu tekrar tekrar yaşayabilirdi. Tek bir insanın kendi başına kalması durumu bile mümkün olsa Dünya’da Kara Veba Salgını o insanı bulabilir ve yakından etkileyebilir.
Hiçbir şekilde bugün kesin tedavilerin olmadığı grip gibi salgınlar kontrol altında tutuluyor olsa da gelecekte bu salgınların kontrol altında tutuluyor olabilmesi için daha güçlü tedaviler ve kimyasallar kullanılması gerekiyor. Bu kimyasallar insana bir yandan büyük bir zarar verse bile uzun vadede insan neslinin-ırkının devam edebilmesini sağlayabiliyorlar. Tedavi yöntemlerinin giderek fazla geliştiği 2000’li dönemlerde insanlar salgınlardan daha az korkar oldular ve bu sayede insanlar daha kalabalık şehirlerde yaşamaya, insanlar ile daha yakın ve daha sık temas kurmaya çekinmez oldular. Günümüzde salgın hastalıklar ve benzer sağlık problemlerine bağlı olarak kimsenin kimseye karşı temkin içerisinde yaklaşmadığı bilinse bile HIV gibi sağlık sorunları yaşayan insanlar yakın çevreleri dahil gelişmemiş toplumlarda ‘şüphe’ ile yaklaşılan insanlar olarak yaşamlarını sürdürmektedirler.
Kara Veba hakkında kısa tanım:
Kara Veba bugün insanlar için bir ciddi sağlık sorunu değildir.
Kara Veba Salgını 400 yıl tedavisi bulunamayan bir salgındır.
Avrupa, Sovyetler Birliği ve Afrika ile Ortadoğu salgından büyük oranda etkilenmiştir.
ABD ve Amerika bölgesi salgından etkilenmemiştir.
2019’da yılda 2.000 Kara Veba Salgını hastalığına yakalanan insan görülmektedir.
Kara Veba 2019’da ağır tedaviler ve basit tedaviler ile antibiyotik ile tedavi edilebiliyor.
Kaynak ve ileri okuma:
https://www.livescience.com/what-was-the-black-death.html
The post Kara Veba Nedir? appeared first on Zovovo - En İyi Bilgi Sitesi.
Kaynak: https://www.zovovo.com/kara-veba-nedir/
0 notes
Text
Grip Belirtileri ve Tedavisi Nasıldır ?
Grip Belirtileri ve Tedavisi Nasıldır ?
Grip, halk dilinde paçavra hastalığı olarak da bilinir. Tıp dilinde, influenzadır. Grip, influenza virüsleri ile oluşan bulaşıcı bir hastalıktır. Sadece da değil hayvanlarda, kuşlarda da hastalığa neden olur. Virüsler, kendi yapılarında değişikliğe uğrayıp hastalık yaptığı hayvana göre isimlendirilir. Domuz gribi, kuş gribi gibi isimler alırlar. Vücut direnci düşüldüğü, kronik bronşit, böbrek…
View On WordPress
0 notes
Text
Domuz Gribi Nasıl Tedavi Edilir?
Domuz Gribi Nasıl Tedavi Edilir?
Influenza virüsünün mutasyona uğramış türlerinden birisi olan ve H1N1 olarak adlandırılan virüsten meydana gelen hastalığa domuz gribi adı verilir. Bu hastalığın emareleri mevsimsel grip ile oldukça benzerlik gösterir. Ara sıra salgınlar şeklinde ortaya çıkan bu hastalık ölümle sonuçlanabildiğinden çoğu zaman tedirginlik yaratır. Domuz Gribi Nasıl Tedavi Edilir? Domuz gribinin ilk etapta düzgüsel gripten ayırt edilmesi zor olsa gerek. Kişinin domuz gribi olduğu sadece tahliller sonucunda anlaşılabilir. Eğer meydana getirilen tahliller sonucunda kişinin domuz gribi olduğu anlaşılırsa bu durumda hastalığın tedavisi için doktorun önereceği ilaçlar kullanılır. Hastalık virüsünü etkisiz hale getirmek için kullanılan bu ilaçların hastalığın ortaya çıkmasının peşinden en geç 72 saat içinde kullanılması gerekir. Aksi halde kullanılan bu ilaçların domuz gribi tedavisinde herhangi bir tesiri olmaz. Sadece bu ilaçların hastalığı tespit edilen tüm hastalarda kullanılması önerilmez. Bu ilaçlara bilhassa hamileler, çocuklar, diyabet hastaları, kronik hastalıkları olanlar ve yaşlı hastalarda erken safhada başlanması önerilir. Bu durum domuz gribinin risk grubu haricindeki kişilerde mühim bir sıhhat riski teşkil etmemesinden oluşur. Risk grubunda olmayan kişiler hastalığı ağır bir mevsimsel grip şeklinde atlatabileceklerinden dolayı çoğu zaman ilaçlı tedaviye gerek duyulmaz. Domuz gribinin ilerleyen safhalarında enfeksiyonlar meydana gelir. Hastalıkla gerçekleşen bu enfeksiyonların tedavi edilmemesi ise ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden enfeksiyonların meydana geldiği durumlarda kesinlikle hastalığın tedavisi için antibiyotik kullanımına başlanması gerekir. Domuz gribinde en sık görülen belirtilerden birisi de yüksek ateş olduğundan düşürülemeyen yüksek ateşte hastaya ateş düşürücü ilaçlar da verilir. Bilhassa kas ağrısı şeklinde vücut ağrılarının giderilmesi ve rahatlatıcı bir tesir yaratılabilmesi için hastalık tedavisinde ağrı kesici ilaçlara da yer verilir. Sadece domuz gribi tedavisinde ağrı kesici olarak aspirin kullanılmaz. Reye sendromu olarak malum durumun ortaya çıkmasına ve hastanın komaya girmesine niçin olabileceğinden dolayı hastalık tedavisinde bu ilaca yer verilmez. Bu durum sebebiyle öteki zamanlarda kullanılıyor olsa bile domuz gribinden kuşku duyulduğunda hastalık tamamen iyileşene kadar aspirin kullanımına ara verilmelidir.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN Read the full article
0 notes
Text
Domuz gribine 'diplomatik önlem'
Domuz gribine ‘diplomatik önlem’
Guardian gazetesinin haberine göre, Başbakan Gordon Brown’un iklim değişikliği baş danışmanı Michael Jacobs, bir süre önce domuz gribine yakalandı. Jacobs’ın tedavisi sonuç verdi ve kendisi hastalığı atlattı. Ancak Başbakan Brown işi şansa bırakmadı ve dünya liderlerine domuz gribi bulaştırır korkusuyla, baş danışmanını İtalya’daki G8 zirvesine götürmedi. Michael Jacobs iklim değişikliği…
View On WordPress
0 notes