#doğum ayına göre karakter
Explore tagged Tumblr posts
Text
Doğum Günü Yazısı ‘20
İyi ki doğdum.
Bu akşam, saat 21:00 itibariyle 32. yılıma/yaşıma ilk adımı atıyorum. Artık ne kadar uzun bir süre olduğunu hatırlayamadığım bir zamandır hep “32. yaşım harika olacak bence” demişimdir. Şimdi, kendimden ve hayattan beklentimi bu kadar yükseltmiş olmasaydım keşke diyorum. Çünkü 31. yaşımda beklentiyi yok yere yükseltmekle pozitif olmak arasındaki o ince çizginin ne kadar ince olduğunu tam anlamıyla öğrendim. Anlatacağım.
Düşününce, ben zaten hep pozitif bir insandım. “İyi yanından bakmayı”, “kabullenmeyi”, “her şeye rağmen gülmeyi” hep meziyet sandım. Daha beteri, güçlü olmak sandım. Bu yüzdendir ki başıma ne gelirse gelsin hep “daha kötüsü de olabilirdi” dedim. Belki de sırf bu yüzden çocuklara Polyanna okutulmamalı. Ben hiç isyan etmedim, bağırmadım ve hiç itiraz etmedim. Başıma gelenler benim seçimlerim dışında gelişen ve sonunda hep benim hayatımı etkileyen şeyler de olsa bunları kendi seçimlerimden doğmuş durumlar gibi kabullenip başım dik hayatıma devam ettim ve bunu hep güçlü olmak saydım. Yaşarken iyiydi de, bu yaşımda farkında olmadan bu tavrım yüzünden takdir edilirim, birileri de bir gün çıkar ve “Sen de bize hiç yük olmadın, teşekkür ederiz kızım. Biz hiç senin bir ihtiyacın var mı diye bile sormadık ama sen kendi çabanla bu günlere geldin, helal olsun.” der sandığımı ve bu yanılgının beni fazlasıyla yorduğunu öğrendim. İşte bu kötü oldu. Bu yıl öğrendim ki ben güçlü olmak ne demek yanlış bilmişim. Sesini çıkartmayıp durmak, hiçbir şeye itiraz etmemek ve sadece kabullenerek sana dağıtılan ele göre yaşamak değilmiş güçlü olmak. Aksine istemeden yanlış beklentilere girerek ruhu yıpratmak ve delirmeyi ertelemekmiş.
Ben 31 yaşımda, önce, delirdim.
Anladım ki yıllar önce ve hatta bazen/çoğunlukla sen fark etmeden oluşturulan/oluşan baş etme mekanizmaları bir yerden sonra işe yaramayı bırakıyor ve hatta hayatı tamamen sabote ediyormuş. Kişi kendi hayatını sabote ettiğini en nihayetinde anladığında da, bu durum suratına tokat gibi vuruyormuş. İşte o tokat bana bu yıl vurdu.
Bu yaşımda tam da bu sebeplerden dolayı yeniden başladığım terapiler, bana beni baştan anlatmaya devam etti. Konuştukça ağlamalarım azaldı, panik ataklarım kısaldı, kontrol ve hatta ikna edilebilir noktaya geldi. 31 yaşımda kendimi en hafif ve en sakin hissettiğim an, Ocak ayında Ekin’in “Bana artık ihtiyacın yok” diyerek beni azad ettiği gündü.
Ekin’le geçirdiğim vakit sayesinde bu yıl öğrendim ki sürekli “uyumlu olmak” her zaman iyi bir şey değilmiş. Uyumlu olmak bazen sadece ne istediğini bilmediğinden etrafındakilere uymakmış. Ne istediğini bilmeyen insanın rüzgarda bir yaprak gibi savrulacağını, ne yöne gideceğini bilemeyeceğini zaten öğrenmiştim de, bu yıl insanın yönünü kaybettiğini anlamasının ne kadar zor olduğunu da öğrendim. Hem yönümü kaybettiğimi hem de ben farkına bile varmadan ruhuma oturmuş bazı karakter özelliklerimin beni yok yere engellediğini anladığımda, belki de hayatta yanlış şeyleri önceliklendirdiğime ve planlarımı yanlış pencerelerden bakarak yaptığıma karar verdim. Bu yüzden bu yıl, yılbaşında daha önce hiç yapmadığım bir şey yaptım. Ocak ayında bende varolmasını istediğim veya eksik/fazla olduğunu düşündüğüm tüm özellikleri bir kenara yazarak her ay bunlardan bir tanesi üzerinde çalışmaya ve kendi kendimi yoluna koymaya karar verdim. Azimle başladığım “kendini sabote etmeme ve hayatının iplerini yeniden eline alma” hareketi, Eylül ayına kadar muhteşem tesadüflerle ilerleyen bir yapı halinde devam etti. Yıl sonuna kadar bu projenin, belki baştan ayağa değiştiremese bile, olmak istediğim insana beni 12 ay kadar daha yaklaştırmış olmasını bekliyorum. Şimdilik, belki bu sayfalardan çoktan okumuş olabileceğiniz üzere, aylık rastgele kelimelerimin hayatıma etkisinden ve bu minik projenin gidişatından çok memnunum ve kendimi şimdiden çok daha güçlü ve çok daha sağlam hissettiğime yemin edebilirim.
Ben tüm bunları yaparken pandemi geldi bu yıl, malum, Mart ayında bir anda hayat kökten değişti. Zaten hepsi aynı anda oldu; terfi, pandemi, sevgili. Mart ayında, daha üzerime yeni yüklendiğim tüm sorumlulukları, birkaç parça eşyamı ve laptopumu alıp daha yalnızca iki haftadır tanımaya başladığım bir adamla bir evin içine kapandım. Sokağa çıkma yasakları panik atağımı tetikler mi, bu akşam ne yesek, planladığım tüm projeler yarım kaldı, son bir TEDx konuşması kaldı, bugün yatağı ben yapayım, spor aslında iyi fikir, bu evde makas nerede duruyor, balkon soğuk mu olur şimdi, akşama instagramda canlı müzik yayını varmış, bugün ne izlesek, benim biraz belim ağrıdı oturmaktan, yelkene çıkalım bir gün havalar güzelleşsin de, bana Nesquick aldık mı, kendimize mat alalım hadi, ben biraz dans edicem, evde balık yapsak nasıl olur, ne demek evde cola bitti, sabah balkonda güneşlenelim, bu evde güveç yok bu nasıl ev, dışarı televizyon mu alsak, karides çok iyi oldu yanlız, ben biraz da bu koltukta oturacağım, saçım sevilebilir mi lütfen, bence Bursa köftesini seveceksin, akşama şarap mı rakı mı, granola daha olgun bir kahvaltı bence, hadi bu akşam giyinip süslenelim, bugün hiç kitap okumadık, ben bu orkideleri açtırıcam, et bıçağı almamız lazım böyle olmuyor, en çok da LaBoom terası özledim, hadi yürüyüşe çıkalım, dur şurda fotoğrafını çekeyim, sen kendini hırssız mı görüyorsun, kendime ekran gözüğü almak istiyorum, ben fabrikaya gitmeyi özledim, bu yaz hiç tatil yapamayacak mıyız acaba, açık arttırmadan makine alalım, hadi hep birlikte facetime yapıp karşılıklı içelim, benim bu gözümdeki şey büyüyor mu sürekli, sen kendine günlük to do list mi yaptın, çiçeklerle konuştun mu sen bugün, evde çöp poşeti bitti, kilo vermeye başladım he, ben eve canlı çiçek istiyorum, alınacaklar listesine tavla yazsana, beni öpmeden gitme, artık bu poşetleri balkonda bekletmesek mi, pamuk koydun mu sen gözüne, bize ayaklı bir saksı lazım, balkonda örümcek var yine, bu kumkuat açmıyor bir türlü, bu akşam biraz sarılalım, ben bu sulama aletinden 3 tane almışım, ay papağanlar geldi, ben bi call yapıp geliyorum, sürekli telefonla oynuyorsun, sen haftasonları niye çalışıyosun ki, gelen kargo kimin acaba, ben bu saç sevme işini beceremiyorum, ikimize kahve yaptım, ne zaman işe döneceğiniz belli miymiş, kahve makinesi şart bu eve, arabayla gezmeye mi çıksak bi tur, bana artık viski alacak mıyız, ikimize kahve yaptım seninkine bulut koydum, dondurma mı söylesek eve, müzik açsana bize, yarına 10 tane sözleşme yazmam lazım, bugün 4 km yürüdük, bak yunus geçiyor, sabaha yeşil su sıkalım, ay kaçta doğuyormuş bugün derken, 4 koca ay geçti. Aslında bana hiç tahmin etmeyeceğim kadar iyi geldi. Dinlendim, resetlendim, kilo verdim, sağlıklı beslenmeyi öğrendim ve her sabah yine mutlu uyanıp, bütün gün gülümseyip, her şeye rağmen mutlu uyudum.
Haziran ayında bir anda, her şey tepetaklak oldu.
Önce, 5 yıldır didindiğim, uğraştığım, uğruna saçma sapan laflara, güneş girmeyen odalara ve onca saygısızlığa katlanarak sabırla elde ettiğim başarılar şak diye sorgusuz sualsiz bir kenara atıldı. Zorla, başladığım noktaya geri döndüm. Çalıştığım insanlar, bağlı olduğum yöneticiler, masam, odam yine bir anda değişti. Sonra, ben yine aniden takla atan iş hayatıma uyum sağlamaya çalışırken, tutukluğuna sabrettiğim, kararsızlığına kendimce sebepler bulduğum, her sekteye uğradığını hissettiğimde beni başka başka yerlerimden acıtan ve nedense bir türlü potansiyeline ulaşamayan başka şeyler de yavaş yavaş son bulmaya başladı.
31 yaşımda yeniden ve artık son kez istenmeme duygusu ile sınandım. Hayatımda duyduğum en kırıcı cümleleri bu yaşımda işittim. Onları kaldıramamanın yanı sıra, onlara kızamadım da. Zira kimse beni benim istediğim gibi sevmek/istemek zorunda değil. O yüzden sadece kırıldım, üzüldüm ve çokça ağladım. “Ben sana hiçbir şey yapmadım.” ile gelen; bir şeylerden istemeden, fark etmeden veya yanlışlıkla değil de, bile isteye ve göz göre göre mahrum bırakılmış olmanın hissiyatı ve aylarca sabredilenlerin, tahmin edilenlere ağır basamaması beni beklediğimden de fazla yaraladı. Bile bile yaşanmamış potansiyellerin ve sonu görülmemiş ihtimallerin ne kadar can yakabileceğini bu yaşımda öğrendim.
Sonra, vardır elbet bir sebebi diyerek hayatıma devam ettim. Öğrendim ki bazen, bazı kapıları kendin kapatman ve bazı kapanışları kendin yaratman gerekir. İnandım ki bir şeyin bence yarım kalmış olması devam etmesi gerektiği anlamına gelmez ve hiçbir şey aslında yarım kalmaz, her şey olacağı kadardır.
Eninde sonunda her şey, olacağına varır.
Vardı da.
Temmuz ayının sonuna doğru, yanan canın külleri gözyaşıyla ıslanıp çamura, zamanla kuruyan çamur da yeniden bedene dönüştü. Aklım kendini toparladı, sarılmaya hasret ruhum kendi kendine sarılıp yaralarını sardı. Ben bu yıl, -çok etkilendiğim bir tiyatro oyununa da dedikleri gibi- içimin acısıyla tanıştım. Onunla anlaştım ve sonra da barıştım. 31 yaşımda öğrendim ki, senin için olan seni geçip gitmez.
Sonrası, Eylül ayı dahil, rüzgar gibi geçti. İşler yoğunlaştı, kalpler iyileşti, daha da önemlisi; Kıyı açıldı.
Bu yıl geçtiğimiz yaşlarımda yaptığımız gibi aylar süren kutlamalar yapamadık doğum günüm için. Her hafta başı ofise çiçekler, gün içinde kutu kutu donutlar gelemedi misal. Her gün bir başka dostla pasta kesilemedi. Yine de bugüne kadarki en tatlı doğum günü haftasonumu 31. yılımda geçirdim. Seyahat etmekten tut, sinemaya gitmeye kadar her şeyi engelleyen hayat, sürekli yanyana olmamızı da engelledi bu yıl. Evden çalıştıkça mesai saatleri uzadı, evden çıktıkça paranoyalar arttı, bir yanımız hep tedirgin, çoğunluk yapayalnız ve herkes mutsuz oldu bu yıl genelde. Ben yine de bu yılı/yaşımı kötüleyemem.
31. yaşım güzel düşlerle büyük hayal kırıklıklarını, hevesli mutluluklarla acı kalp ağrılarını, ani yükselişlerle derin düşüşleri, huzurlu sabahlarla tedirgin akşamları aynı potada eritti ve beni döve döve bir sene daha büyüttü. Bu yaşımda hayat, yeniden her şeye rağmen her dakikasına şükrettiğim, her anına/anısına gülümsediğim ve tahminimden de çok çalıştığım bir sorumluluk/sorunsuzluk yığınına dönüştü. Bu yıl yeniden her vedaya sonmuş, her probleme çoktan çözülmüş gibi yaklaştım. Her sohbete ders gibi, her sessizliğe meditasyon gibi, her damlaya deniz, her denize de su birikintisi gibi davrandım. Hayatıma sahillerde tekilalar içtiğim, kapandığımız evlerde Mezcal partileri yaptığım ve her yanlarında olduğumda kahkahalarla güldüğüm bir sürü güzel insan girdi. Her gelene merhaba, her gitmek isteyene bol şans dedim. Sonunda hepsi -gidenler bile- yanıma kar kaldı, her şey -tahmin edersiniz ki- yine olacağına vardı.
Ümidim, 32 yaşımda bu yıl kazandıklarımın ve zaten sahip olduklarımın hep yanımda kalmasıdır. Umudum da bir sonraki yaşımda yolda gördüğüm her tanıdığıma koşarak sarılma lüksüne tekrar kavuşmaktır. Bu yaşımı yaşanılır kılan, beni acıtan, güldüren, tebessüm ettiren, sevindiren, üzen her şeye ve herkese teşekkür ederim.
Hepinizi -şimdilik uzaktan- öperim.
Duygu Dee.
3 notes
·
View notes
Photo
BASİT BİR KARAKTER TAHLİLİ
OCAK
Hırslı ve ciddi kişilik. Öğrenmeyi ve öğretmeyi sever. İnsanların zaaflarını ortaya çıkarmayı sever. Çok eleştirir. Akıllı ve planlı programlıdır. Çok çalışır ve üretkendir. Duyarlı ve derin hisleri olan biridir. İnsanı nasıl mutlu edeceğini bilir. Aşırı dikkatlidir, bünyesi kuvvetlidir. Zor heyecanlanır. Romantiktir ama aşkını ifade etmekte zorlanır. Çocukları sever, evcil ve sadık bir eş olur. Kolayca kıskanır. Sosyal yönden zayıftır.
ŞUBAT
Somut şeylere önem verir. Değişkendir. Sessiz utangaç ve ağırkanlıdır. Kendine güveni pek yoktur. Dürüsttür. Özgürlüğüne düşkündür, bazen saldırganlaşır. Kesin olmayan işlerden hoşlanmaz. İnatçıdır, hayallerinin peşinden gider. Batıl inançlara eğilimlidir.
MART
Çekici kişilik. Utangaç ve tutucu. Esrarengiz, cömert ve sempatik. Rahatına düşkün, duyarlı. Hizmet etmekten zevk alır, kolay sinirlenmez. Güvenilir, nezakete önem verir. İyi bir gözlemcidir. İntikamcıdır. Seyahat etmeyi sever, dikkat çekmeyi sever. Dekorasyona meraklıdır. Tempolu müzikleri sever, çok değişkendir.
NİSAN
Aktif ve enerji doludur. Çabuk karar verip çabuk pişman olur, şefkatlidir. Mantığını dinler, diplomatiktir. İnsanlari teselli etmeyi sever. Dostlarının sorunlarıyla yakından ilgilenir. Cesurdur. Maceraperesttir. Sevgisini ve ilgisini belli eder. Hafızası güçlüdür. Baş ve göğüs hastalıklarına eğilimlidir.
MAYIS
Sert yapılıdır. Kolay sinirlenir, kolay ilgi çeker. Fiziksel güzelliğe önem verir. Motivasyona ihtiyacı yoktur. Sistematik çalışır. Hayal kurmayı sever. İleri görüşlüdür. Kolay sakinleştirilir. Anlayışlıdır. Kulak ve boyun bölgesi hassastır. Edebiyat ve sanatla ilgilidir, evde oturmayı sevmez. Çocukları çok sever.
HAZiRAN
Aynı anda birden fazla şey düşünür. Nazik ve tatlı dillidir. Hassastır. Kararsızdır, komik ve eğlencelidir. Konuşkandır, kolay arkadaş edinir, kolay incinir. Gribe yatkın bünyesi vardır. Çok inatçıdır.
TEMMUZ
İyi bir sırdaştır. Anlaşılması güç biridir. Aşırı gururludur. Başkalarının düşüncelerine aşırı önem verir. Kin tutmaz. Sempatiktir. Yalnız olmayı sever. Kolay öğrenir. Arkadaş sıkıntısı çekmez. Mide sorunları olabilir. Zor ikna olur. Ağır işleri sever.
AĞUSTOS
Şakalaşmayı sever. Duyarlı ve ilgilidir. Korkusuzdur. Liderlik özellikleri vardır. Ruhbilimle ilgilenir. Kolay provoke edilir. Dikkatli ve tedbirlidir. Bağımsızlığına düşkündür. Yol göstermeyi sever. Romantiktir.
EYLÜL
İyi bir konuşmacıdır. Sadık ve güvenilirdir. Detaylarla uğraşır. Sorumluluk almayı sever. Bilgi ve kültüre önem verir. İnsanların hatalarını yüzüne vurmayı sever. Spor ve seyahati sever. İlişkilerinde seçicidir. Hislerini kendine saklar.
EKİM
Herkesle sohbet etmeyi sever. İlgi odağı olmak ister. Yalancılığı yapmacıklığı sevmez. Arkadaşlarına çok önem verir. Çabuk kırılıp çabuk toparlanır. Bencildir, kendiliginden yardım teklif etmez. Başkalarının düşüncelerine önem verir. Duygusaldır. Kendine kolay güvenmez. Etrafindan çabuk etkilenir.
KASIM
Eğlenceli kişilik. İnsanları kolay etkiler. Çalışkan ve sorumluluk sahibi. Kontrolü ele almay sever. Enerjik ve cevresini motive eden biridir. İyi bir liderdir. İçten ve yardımseverdir. Adil davranır. Sürprizleri sever. Hataları affetmez. İradesi güçlüdür. Derin duygularla sever. Herkesi olduğu gibi kabul eder. Sır saklamayı bilir.
ARALIK
Sadık ve cömerttir. Sabırsızdır. Birlikte vakit geçirmesi eğlenceli kişilik. Azimli, sosyal yönü kuvvetlidir. Dostlarını kendinden fazla düşünür. Kızgınlığı uzun sürmez. Sevildiğini hissetmek ister. Espri anlayışı gelişmiştir.
#karakter tahlili#el falı#kişilik analizi#doğum ayı#doğum ayına göre karakter#kişilik testi#karşınızdakinin karakterini çözme
1 note
·
View note