#doğal antibiyotikler
Explore tagged Tumblr posts
Text
Mastit Nedir? Mastit Neden Olur? Belirtileri ve Tedavisi
Mastit, genellikle emziren kadınlarda görülen, memenin iltihaplanması ve enfeksiyonudur. Bu durum, süt kanallarının tıkanması, bakteri enfeksiyonları veya diğer faktörler nedeniyle ortaya çıkabilir. Mastit, memede ağrı, şişlik, kızarıklık ve sıcaklık artışı ile kendini gösterir. Emzirme sırasında bebek doğru şekilde emmediğinde veya süt kanalları tıkandığında, mastit riski artar. Ancak, mastit yalnızca emziren kadınlarda görülmez; herhangi bir yaşta ve cinsiyette de gelişebilir.
Mastit Neden Olur?
Mastit genellikle süt kanallarının tıkanması sonucu meydana gelir. Bu tıkanıklık, sütün memede birikmesine neden olur ve bakteriler bu birikintiler içinde çoğalarak enfeksiyon oluşturur. Mastit gelişimine yol açabilecek bazı faktörler şunlardır:
Süt kanallarının tıkanması: Özellikle emziren annelerde, süt kanallarının tıkanması mastit riskini artırabilir.
Bakteri enfeksiyonu: Genellikle ciltte bulunan bakteriler, meme ucunda meydana gelen çatlaklardan geçerek süt kanallarına ulaşır.
Bağışıklık sistemi zayıflığı: Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde mastit riski daha yüksektir.
Yanlış emzirme pozisyonları: Bebeğin yanlış pozisyonda emzirmesi, meme başında çatlaklara yol açabilir ve bu da bakterilerin girişine neden olabilir.
Meme başındaki travmalar: Meme başında meydana gelen herhangi bir travma veya yaralanma enfeksiyona yol açabilir.
Mastit Belirtileri
Genellikle ani bir şekilde gelişir ve belirgin semptomlarla kendini gösterir. Mastit belirtileri şunlar olabilir:
Meme dokusunda ağrı, hassasiyet ve şişlik
Meme üzerinde kızarıklık ve sıcaklık artışı
Ateş ve halsizlik
Bazen baş ağrısı, titreme ve vücut ağrıları
Süt üretiminde azalma veya memede sertleşme
Emzirme sırasında ağrı ve zorluk
Eğer mastit tedavi edilmezse, iltihaplanma ilerleyebilir ve apse oluşumu meydana gelebilir.
Mastit Olunca Bebek Emzirilir Mi?
Mastit, genellikle emziren annelerde görülen bir durumdur, ancak bu durumda bebek emzirilmesine engel bir durum yoktur. Mastitli anneler, enfekte olan memeden bebeklerini emzirmeye devam edebilirler. Aksine, emzirme, sütün birikmesini engelleyerek, memedeki enfeksiyonun yayılmasını önlemeye yardımcı olabilir. Ancak, anne mastit nedeniyle ağrı veya rahatsızlık hissediyorsa, diğer memeden emzirmeyi tercih edebilir. Ayrıca, mastitli bir anne, meme başı hijyenine dikkat etmeli ve enfeksiyonun yayılmaması için ellerini sıkça yıkamalıdır. Bebek, enfekte sütü emse bile bu, bebeği olumsuz etkilemez çünkü anne sütü, doğal olarak bebeği koruyan birçok yararlı antikor içerir.
Granülomatöz Mastit Nedir?
Granülomatöz mastit, nadir görülen bir tür meme iltihabıdır ve genellikle bağışıklık sisteminin aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum, meme dokusunda iltihaplanma ve granülom denilen iltihap hücrelerinin birikmesiyle karakterizedir. Granülomatöz mastit, tipik olarak enfeksiyon nedeniyle oluşmaz, ancak bağışıklık sistemi yanıtı nedeniyle meydana gelir. Granülomatöz mastit, genellikle emzirme döneminde görülür ve bazen meme kanserine benzer semptomlar gösterebilir. Tanı konulabilmesi için genellikle biyopsi ve diğer testler gerekebilir. Tedavi süreci daha karmaşık olabilir ve bazen cerrahi müdahale veya bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar gerekebilir.
Mastit Tedavisi
Mastit tedavisi genellikle antibiyotiklerle yapılır, çünkü mastit çoğu durumda bakteriyel enfeksiyonlardan kaynaklanır. Tedavi süreci şu şekilde olabilir:
Antibiyotik tedavisi: Bakteriyel enfeksiyon nedeniyle mastit geliştiyse, doktor antibiyotik tedavisi önerir. Antibiyotikler, enfeksiyonu hızla iyileştirir ve belirtileri hafifletir.
Ağrı kesiciler: Ağrı ve iltihaplanma için nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) veya parasetamol gibi ağrı kesiciler kullanılabilir.
Sıcak kompres: Meme üzerine sıcak kompres uygulamak, şişliği azaltabilir ve iltihabın iyileşmesine yardımcı olabilir.
Emzirme ve süt sağma: Enfekte meme düzenli olarak boşaltılmalıdır. Bebeğin emzirmesi veya süt pompası kullanarak sütün sağılması, sütün birikmesini engeller ve iyileşmeye yardımcı olur.
Cerrahi müdahale: Eğer mastit, apseye dönüşürse, cerrahi müdahale gerekebilir. Apse, cerrahiden sonra drenajla temizlenir.
Granülomatöz mastit tedavisi: Granülomatöz mastit tedavisi daha zorlu olabilir. Bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaçlar veya cerrahi müdahale gerekebilir.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi Hizmetleri
Pendik Şifa Tıp Merkezi, mastit tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık merkezi olarak, hem emziren anneler hem de genel sağlık sorunları yaşayan bireyler için kapsamlı tedavi seçenekleri sunmaktadır. Uzman hekimler, mastit belirtilerini doğru bir şekilde teşhis eder ve kişiye özel tedavi yöntemleri belirler. Pendik Şifa Tıp Merkezi’nde, mastit tedavisi sırasında enfeksiyon kontrolü, ağrı yönetimi ve iltihaplanma tedavisi için gereken tüm hizmetler sağlanmaktadır. Ayrıca, granülomatöz mastit gibi daha nadir görülen vakalar için de ileri düzey tedavi seçenekleri sunulmaktadır. Pendik Şifa Tıp Merkezi'nde, meme sağlığınızı korumak ve tedavi süreçlerinizi en iyi şekilde yönetmek için gerekli tüm profesyonel desteği alabilirsiniz.
0 notes
Text
Organik Üretim ve Organik Tarım
Organik tarım başlangıcından itibaren doğal kaynakları, toprak, su, hava, hem bitkisel hem hayvansal genetik kaynakları korumaya yönelik bir takım yöntem ve girdileri ön plana çıkararak tarımın devamlılığını, sürdürülebilir olmasını sağlamaya çalışan önemli bir üretim sistemi.
Organik tarımın dört temel ilkelerinden biri Sağlık. Eğer sağlıklı bir Dünya istiyorsak mutlaka bitkisi, hayvanı, insanı ve doğasının hepsinin sağlıklı olması önemli. Örneğin toprak sağlıksız ise, bu toprakta sağlıklı bitki yetiştirmeniz mümkün olmaz.
Bir diğeri temel ilke de Ekoloji, doğada bir takım döngüler var, ve tarım yaptığınız alanlarda bu doğal döngüler bir şekilde kırılıyor. Örneğin tek ürüne geçiş, dışarıdan sağlanan bir takım gübreler ve benzeri şeyler bu döngüleri kırıyor veya yavaşlatıyor. Organik tarım, tarım ekosistemlerde de bu döngülerin yeniden kurulmasını hedefliyor.
Organik tarımda eşitlik ilkesi de, doğadaki her bir canlının eşit hakka sahip olduğunu savunuyor.
Dördüncü ilke de özen, organik tarımda hem standartların hazırlanmasında hem de uygulamada kullanılan yöntem ve girdiler, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliğini temel ilke olarak ediniyor. Tarım kimyasalları, sentetik gübreler, gdo, antibiyotikler, büyüme düzenleyiciler gibi herhangi bir risk varsa, bunlara yasaklama getiriyor. Sadece geleneksel olan bakır ve kükürt gibi, istisnalar var, bakır da da miktar sınırlaması var.
Organik tarımda öncelikle koruyucu yaklaşım önemli. Örneğin bitki veya hayvan ırkı üretiminde, o bölgeye ve yöreye adapte olmuş dayanıklı bir ırk ile başlamak gerekiyor.
Bitkilerde, eğer aşılama imkanı olan bir bitki ise, sebze fidesinde veya meyve türünde dayanıklı bir anaç kullanılıyor.
Risk değerlendirmesi organik tarımın temellerinin bir tanesi olup, riskinizin olduğunu bilip ama yine de devam etmek istiyorsanız da, ara bitkiler veya faydalı birtakım aromatik bitkileri kullanarak, kültürel önlemler almayı deneyebilir ve eğer bunda da başarılı sonuç alınmaz ise, birtakım bitkisel preperatlar veya organik tarımda izin verilen birtakım bitki koruma preperatları kullanılmasına izin veriliyor.
Yeni başlayanlar için, yani kendi tarımsal koşullarını çok iyi bilmeyen birisi için, ilk yapılması gereken kendi toprak, su, hava, iklim gibi bütün bu bilgiyi önce donanıp, ondan sonra tarım yapmaya başlamasında büyük yarar var.
Organik tarımın genel olarak yaygınlaşmasında, öncelikle algının değişip, bu iş karlı, hemen pazarda bu ürün satılacak deyip, organik tarıma başlayayım gibi bir algı, en büyük yapılan yanlış oluyor.
Bir diğer önemli bir konu ise, ürününü pazarda satmak isteyen bir üretici, önce o pazarın talebini, hangi fiyattan talep ettiğini bilerek bu işe başlaması gerekiyor. Örneğin organik tarımda risk değerlendirmesi yapıldığı için, önce üretici ve sonra da kontrol kuruluşu burada bir risk var mı diye değerlendiriyor. Doğal üretimde böyle bir kontrol olmuyor, bu yüzden doğal üretim kavramı halen çok tartışılan bir konu olup, bir dönem hatta Amerika da organik ile doğal üretim eşdeğerdir iddiaları ile bir girişim başlamış olup, dünya üzerinden gelen tepkiler sonucu, son buldu.
Organik tarımda sağlık dediğimizde ise, dünyanın sağlığı bir bütün, sadece bir nehri korumak ya da sadece bir araziyi korumak, çok kücük bir etki tabi ki yaratıyor ama bütünlüklü düşünüldüğünde, Organik tarımın yaygınlaştırılması, yani daha bilinçli üretici ve daha bilinçli tüketici, yani daha çok yürünecek yolumuz var.
0 notes
Text
Propolis Nedir? Propolis Ne İşe Yarar? Propolis ile Corona Virüsünden Korunmanın Yolları
0 notes
Text
Tozların Sınıflandırılması
Tozların sınıflandırılması, kimyasal kökenli tozlar, biyolojik etkili tozlar ve partikül boyutlarına göre tozlar olmak üzere üç sınıftır. Belli süre havada asılı kalabilen çeşitli büyüklükteki katı taneciklere “toz” denir. Tozlar çeşitli organik ve inorganik maddelerden aşınma, parçalanma, öğütme, yanma sonucu oluşan ve büyüklükleri 1 mikrometre ile 100 mikrometre arasında değişen parçacıklardır. Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz
Tozların Sınıflandırılması - Toz Sınıfları
Kimyasal Kökenli Tozlar Organik Tozlar Organik toz tek ve saf bir toz olmaktan çok bir karışımdır. Bu karışım içinde bitki kırıntısı, polen, hayvan dışkısı kırıntısı, böcekler, kuş tüyü, mikro organizmalar, pestisit kalıntıları ve antibiyotikler bulunabilir. Bu tozlar: - Bitkisel kökenli tozlar (Pamuk tozu, ağaç tozu, un tozu, saman tozu vb.) - Hayvansal tozlar (Tüy, deri vb.) - Sentetik bileşenlerin tozları ( DDT, trinitro toluen vb.) İnorganik Tozlar İnorganik tozlar akciğerde birikme eğilimindedir. Bunlar arasında fibroz (akciğer dokusunun sertleşmesi) oluşturma riski olan tozlar, akciğerlerdeki hava kesecikleri olan alveollerde dokusal bozukluk meydana getirerek kronik akciğer hastalıklarına neden olurlar - Metalik tozlar (Demir, bakır, çinko tozu vb.) - Metalik olmayan tozlar ( Kükürt, kömür tozu) - Kimyasal bileşiklerin tozları (Çinko oksit, manganez oksit vb.) - Doğal bileşiklerin tozları (Mineraller, killer, maden cevherleri vb.) Mineraller: solunabilir, kristal yapıda silika tozu - Asbest lifleri içeren tozlar - İnsan yapımı mineral lifler (Alüminyum silikat lifler) Tozların Vücuda Girişi ve Etkileri Biyolojik Etkileri Bakımından Başlıca Toz Grupları Fibrojenik Tozlar Bazı maddelerin fibrojen lif kapasitesi olan toz partikülleri, solunduğu ve akciğerlerde biriktiği zaman akciğerlerde fibrotik değişiklikler meydana gelir. Bu fibrotik doku zamanla akciğerin normal aktif dokularının yerini alır. Ciğerleri yavaş yavaş tahrip ederek insanların çalışmasını zorlaştırır ve ömrünü kısaltır. Bu tür tozların en belirgin örnekleri silis, asbest, talk, alüminyumdur. Yukarıda saydığımız tozlar sırasıyla silikoz, asbestoz, talkoz, aliminoz adı verilen pnömokonyozlara (Akciğerde tozların birikmesine bağlı hastalıklara) yol açar. Çalışanın hastalanmasında bu tozların ortamdaki konsantrasyonları, maruz kalma süresi, vücut direnci gibi faktörler etkilidir. Bu nedenledir ki özellikle yeraltında, kömür madenlerinde çalışanlar belli aralarla dinlenmeye alınırlar.
Toksik Tozlar Vücuda alındıklarında çeşitli organlar üzerinde (sinir sistemi, karaciğer, böbrekler, mide ve bağırsaklar, solunum organları, kan yapıcı organlar gibi) kronik veya akut zehirlenme etkisi yapan tozlar bu sınıfa girer. Tozu oluşturan bileşenlerin biri veya birkaçı toksik bir madde ise maddenin cinsine, tozdaki yüzdesine, havadaki tozun yoğunluğuna, solunan tozun miktarına göre zehirlenmelere neden olabilirler. Kurşun, kadmiyum mangan gibi ağır metal tozları bu grubun en belirgin örnekleridir. Kadmiyum böbreklerde, mangan santral sinir sisteminde toksik etkiye sahiptir. Kurşun tozları ise kan sistemi, sinir sistemi, boşaltım sistemi ve sindirim sistemi gibi pek çok sistem üzerinde toksik etkiler gösterebilir. Tozlardan Kaynaklanan Mesleki Akciğer Hastalıkları Kanserojen Tozlar Çeşitli iç ve dış faktörlere bağlı olarak insanlarda kansere yol açabilen tozlardır. Beslenme, yaşam koşulları, çevre kirliliği mesleki etkiler gibi faktörlerin kanser oluşumunda rolü olduğu düşünülmektedir. Bugün kanserojen olduğu bilinen tozlar şunlardır: Asbest, arsenik ve bileşikleri, berilyum, kromatlar, nikel ve bileşiklerinin tozları Radyoaktif Tozlar Hava içinde toz halinde bulunan radyoaktif maddelerin yaymış oldukları iyonize ışınlar, insan organizmasının hücre ve dokularında hasar yapar, tümör oluşumuna ve genetik bozukluklara neden olurlar. Bunlar çok sayıda olmamakla birlikte en önemlileri; uranyum, toryum, seryum ve zirkonyum bileşikleri, trityum ve radyum tuzlarıdır Alerjik Tozlar Duyarlı kişilerde ateş, astım, dermatitler gibi çeşitli alerjik reaksiyonlara yol açabilen tozlardır. Çeşitli bakteri, maya, küf ve polenler de böyle etki gösterebilirler. Nemli ve sıcak ambar, ahır gibi yerlerde uzun süre bekleyen hayvan yemi, saman, ot, tahıl, küspelerin küflü tozlarının solunması ile alerjik solunum sistemi hastalıkları ortaya çıkabilir. Pamuk, keten, kenevirle çalışanlarda, dokuma fabrikası çalışanlarında görülen bisinoz, fırıncılarda un nedeniyle görülen bronşial astım, alerjik tepkilerdir. Ağaç tozları da bu grupta yer almaktadır Tozların Maruziyet Sınır Değerler İnert Tozlar İnert tozlar, vücutta birikebilen fakat fibrojenik ve toksik etkileri olmayan tozlardır. Solunan ve çöken partiküller, nefes alıp vermeyle ve solunum sisteminin kendi kendini temizlemesi yoluyla vücuttan atılırlar veya en kötü durumda, akciğerde büyük patolojik etkiler yapmadan daimi bir birikim meydana getirirler. Kireç taşı, mermer, alçı taşı tozları ve tütün tozu bu gruba örnektir. Partikül Boyutlarına Göre Tozlar Solunabilir Toz (Respirable/ Alveollere Ulaşan Toz) Solunum yollarına girip büyüklükleri bakımından alveollere ulaşan toz grubudur. Akciğerlerde hastalık meydana gelmesi bakımından bu tozlar en büyük tehlikeyi oluşturur Toplam Solunabilir Toz Burun, boğaz ve üst solunum yollarında tutulan toz grubudur Toplam Toz Tozun boyutuna veya kompozisyonuna bakılmaksızın, havadaki tüm partikülleri içeren toz grubudur. Read the full article
#alerjiktozlar#FibrojenikTozlar#inerttozlar#kanserojentozlar#radyoaktiftozlar#toksittozlar#TozSınıfları#tozlar
0 notes
Text
Sinüzit Nedir?
Sinüzit, sinüslerin astarının ve sinüsü kaplayan dokuların iltihaplanması veya şişmesi durumudur. Bu durum, yüz ağrısı, burun tıkanıklığı veya akıntısı, baş ağrısı, koku kaybı ve diğer semptomlara neden olabilir. Sinüzit, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve genellikle soğuk algınlığı, grip, virüsler, bakteriler, mantarlar veya alerjilerle ilişkilendirilir. Hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyebilir ve tedavi edilmezse kronikleşebilir.
Sinüzit Türleri
Sinüzit, farklı sürelerde ve şiddetlerde meydana gelebilir. Temel olarak dört türü vardır: - Akut Sinüzit: Akut sinüzit, semptomların dört haftadan daha kısa süren ve genellikle soğuk algınlığı gibi virüslerden kaynaklanan bir türdür. Belirtiler burun tıkanıklığı, burun akıntısı, yüzde ağrı/basınç ve koku duyusunda azalmayı içerir. Bu tür genellikle kendiliğinden geçer. - Subakut Sinüzit: Subakut sinüzit belirtileri, akut sinüzite benzer, ancak daha uzun sürebilir, yaklaşık 4 ila 12 hafta sürer. - Kronik Sinüzit: Kronik sinüzit, belirtilerin en az 12 hafta sürdüğü ve genellikle bakterilerin neden olduğu bir türdür. Kronik sinüzitin tedavisi antibiyotiklerle amaçlanır. - Tekrarlayan Akut Sinüzit: Bu tür, bir yılda dört veya daha fazla kez semptomların tekrarladığı, her seferinde iki haftadan kısa süren akut sinüzit durumunu tanımlar.
Sinüzit Neden Olur?
Sinüzit Neden Olur Sinüzitin temel nedenleri arasında enfeksiyonlar, virüsler, bakteriler, mantarlar, alerjenler (toz, küf gibi) ve çevresel faktörler yer alır. Kronik sinüzitin en yaygın nedenlerinden bazıları şunlardır: - Soğuk algınlığı, grip ve diğer virüsler - Mantar enfeksiyonları - Alerjenlere maruz kalma (toz, küf gibi) - Burun polipleri - Nazal septum deviasyonu - Kistik fibrozis - Geniz eti büyümesi - Saman nezlesi - Astım - Burun eğriliği - Diş enfeksiyonları - Sigara tüketimi - Bağışıklık sistemi zayıflığı - Yüzme ve uçak yolculukları
Sinüzit Belirtileri
Sinüzit Belirtileri Sinüzit, farklı türlerine bağlı olarak değişen semptomlar gösterebilir. Genel olarak sinüzitin yaygın belirtileri şunlar olabilir: - Sarı veya yeşil burun akıntısı - Burun tıkanıklığı - Nefes almada zorluk - Yüz bölgesinde ağrı veya basınç - Baş ağrısı - Ateş - Koku kaybı - Kulakta basınç hissi - Üst çene ve diş ağrısı - Öksürük - Ağız kokusu - Halsizlik, yorgunluk Beyin Sinüziti Belirtileri
Beyin Sinüziti Belirtileri Beyin sinüziti, ciddi bir komplikasyon olabilir ve daha fazla belirtilere neden olabilir. Beyin sinüziti belirtileri şunlar olabilir: - 1 haftadan uzun süren şiddetli baş ağrısı - Zihinsel durum değişiklikleri - Nöbetler veya fokal bozukluklar - Kusma - Alın bölgesinde şişlik
Sinüzit Teşhisi
Sinüzit Teşhisi Sinüzit teşhisi koymak için doktorlar şu yöntemleri kullanabilir: - Burun endoskopisi: Burun içine bakmak için kullanılır. - Burun sürüntüleri: Enfeksiyonun nedenini belirlemek için örnekler alınabilir. - Direkt grafiler: Sinüslerin görüntülenmesi için kullanılır. - BT taramaları: Sinüzit lezyonlarını ayrıntılı olarak görüntüler. - Alerji testleri: Alerjik reaksiyonları tespit etmek için yapılır. - Biyopsi: Nadir durumlarda, sinüzit nedenini belirlemek için dokudan örnek alınabilir.
Sinüzit Tedavisi
Sinüzit Tedavisi Sinüzit tedavisi semptomların şiddetine ve sinüzitin türüne bağlı olarak değişebilir. İşte sinüzit tedavi yöntemleri: - İlaç Tedavisi: Sinüzitin çoğu vakası, antibiyotikler, dekonjestanlar ve ağrı kesiciler gibi ilaçlarla tedavi edilir. Tedavi, semptomların hafifletilmesini ve enfeksiyonun kontrol altına alınmasını amaçlar. - Doğal Tedaviler: Sinüzit semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilecek doğal tedavi yöntemleri arasında buhar inhalasyonları, tuzlu su lavajları ve sıcak kompresler bulunur. - Cerrahi Müdahale: Kronik sinüzit tedavisinde cerrahi seçenekler, sinüslerin boşalmasını ve hava dolaşımını iyileştirmeyi amaçlar. Bu tür müdahaleler, endoskopik sinüs cerrahisi veya balon sinoplasti gibi yöntemleri içerebilir. Sinüzit Nasıl Geçer?
Sinüzit Nasıl Geçer Akut sinüzit genellikle dinlenme, bol sıvı alımı, doğal tedaviler ve uygun ilaçlarla kendi kendine geçebilir. Kronik sinüzit, doktorun önerdiği antibiyotikler ve diğer tedavilerle yönetilir. Semptomların geçmeyişi veya şiddetlenmesi durumunda tıbbi yardım almalısınız.
Sinüziti Önleme
Sinüziti Önleme Sinüziti önlemek için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz: - Üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaçının. Virüslere ve bakterilere maruz kalmamak için temizlik ve hijyen önlemlerini alın. - Alerjenlere karşı önlemler alın. Alerjik reaksiyonlarınızı biliyorsanız, bu tetikleyicilerden kaçının veya uygun önlemleri alın. - Sigara ve kirli hava maruziyetini sınırlayın. Sigara içmeyin ve kirli hava koşullarından kaçının. - Nemlendirici kullanın. Ev içinde uygun nem düzeyini korumak için nemlendirici cihazlar kullanın. https://www.youtube.com/shorts/E-kKMXEHa5g Sinüzitten Nasıl Korunuruz? Sinüzit, çeşitli türleri ve nedenleri olan bir rahatsızlıktır ve tedavi, semptomların türüne ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Uygun bir tanı ve tedavi için bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçmek önemlidir. https://www.youtube.com/watch?v=o2xiwbhyT-U Sinüzit Nedir? Sağlık konusunda merak ettiklerinizi ve fiyatları Fiyatı Nedir Üzerinden takip edebilirsiniz. - Kelebek Hastalığı Nedir? - Mitomani Nedir - Gerçek Saç Fiyatları Read the full article
0 notes
Text
Ayak Kokusu Nasıl Gider? Kesin Çözümü Nedir?
Ayak Kokusu Nasıl Gider? diye soracak olursak, Ayak kokusunun en temel nedeni, ayaklarda biriken terdir. Terin kendisi kokusuzdur, ancak terle birlikte ortaya çıkan bakteriler, ayaklarda kötü bir koku oluşmasına sebep olur. Bakteriler, sıcak, nemli ve karanlık ortamları severler. Bu nedenle kapalı ayakkabılar giydiğimizde veya ayaklarımızı yeterince havalandırmadığımızda, bakteriler ayaklarımızda ürerler. Ayak kokusuna neden olan diğer faktörler şunlardır: - Mantar enfeksiyonları: Ayak mantarı veya tırnak mantarı gibi mantar enfeksiyonları, ayaklarda kaşıntı, kızarıklık, soyulma ve kötü koku gibi belirtilere yol açabilir. Mantarlar da nemli ve sıcak ortamları severler. Bu nedenle ayakkabı ve çorap seçimine dikkat etmek, mantar enfeksiyonlarını önlemek için önemlidir. - Hormonal değişiklikler: Ergenlik, hamilelik, menopoz gibi hormonal değişiklikler yaşayan kişilerde terleme artabilir. Bu da ayak kokusuna zemin hazırlayabilir. - Metabolik hastalıklar: Diyabet, tiroid hastalığı, obezite gibi metabolik hastalıkları olan kişilerde de terleme artabilir. Ayrıca bu hastalıklar bağışıklık sistemini zayıflatarak enfeksiyon riskini artırabilir. - Kötü hijyen: Ayaklarını düzenli olarak yıkamayan, aynı çorap veya ayakkabıyı uzun süre giyen kişilerde ayak kokusu daha sık görülür. Ayakların temizliği ve havalandırılması, bakteri ve mantarların üremesini engellemek için gereklidir. - Beslenme şekli: Sarımsak, soğan, baharatlı yiyecekler gibi bazı gıdaların tüketimi de terin kokusunu etkileyebilir. Bu gıdalar vücuttan atılırken ter bezleri aracılığıyla koku verebilir. Ayak Kokusu Nasıl Engellenir? Ayak kokusu nasıl gider, engellenir sorusunun cevabı için hem evde uygulayabileceğiniz doğal yöntemlere hem de tıbbi tedavilere başvurabilirsiniz. İşte ayak kokusunu engellemenin yolları: Doğal Yöntemler: - Karbonat: Karbonat, ayak kokusuna neden olan bakterileri yok eder ve ayaklarınızın daha temiz kokmasına yardımcı olur. Bir leğen suyun içerisine yeterli miktarda karbonat atın ve ayaklarını 15 dakika kadar suyun içerisinde bekletin. Karbonat aynı zamanda terlemeyi de azaltır. Ayak kokusu yok olana kadar her gün deneyebilirsiniz. - Elma sirkesi: Elma sirkesi de ayak kokusunu gidermek için etkili bir doğal ilaçtır. Elma sirkesi asidik yapısıyla bakterilerin üremesini engeller ve pH dengesini sağlar. Bir leğen suyun içerisine bir bardak elma sirkesi ekleyin ve ayaklarınızı 15 dakika kadar bu karışımda bekletin. Ardından ayaklarınızı durulayın ve kurulayın. - Çay: Çay, içerdiği tanen adlı madde sayesinde ter bezlerinin aktivitesini azaltır ve ayak kokusunu önler. Ayrıca çay, ayaklardaki bakteri ve mantarları da öldürür. Bir leğen suyun içerisine beş adet çay poşeti atın ve kaynatın. Sonra suyu ılık hale getirin ve ayaklarınızı 20 dakika kadar bu suyun içerisinde bekletin. - Adaçayı: Adaçayı da terlemeyi azaltan ve kokuyu gideren bir bitkidir. Adaçayı, antiseptik ve anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Bir leğen suyun içerisine bir avuç adaçayı atın ve kaynatın. Sonra suyu ılık hale getirin ve ayaklarınızı 15 dakika kadar bu suyun içerisinde bekletin. - Limon: Limon, ayak kokusunu önlemek için kullanabileceğiniz başka bir doğal yöntemdir. Limon, asidik yapısıyla bakterileri öldürür ve ferah bir koku verir. Bir leğen suyun içerisine yarım limonun suyunu sıkın ve ayaklarınızı 15 dakika kadar bu suyun içerisinde bekletin. Ayak Kokusu Nasıl Gider Ayak Kokusu Nasıl Tedavi Edilir? Ayak kokusu sorununuz devam ediyorsa veya altta yatan başka bir sağlık sorunu olduğundan şüpheleniyorsanız, bir doktora başvurmanız gerekir. Doktorunuz, ayak kokusunun nedenini teşhis etmek için fiziksel muayene ve bazı testler yapabilir. Ayak kokusunun tedavisi için doktorunuz şu ilaçları reçete edebilir: - Antibiyotikler: Ayak kokusuna neden olan bakteriyel bir enfeksiyon varsa, doktorunuz antibiyotik tedavisi önerebilir. Antibiyotikler, enfeksiyonu yok etmeye ve kokuyu gidermeye yardımcı olur. - Antifungal ilaçlar: Ayak kokusuna neden olan mantar enfeksiyonu varsa, doktorunuz antifungal ilaçlar reçete edebilir. Antifungal ilaçlar, mantarları öldürmeye ve ayaklardaki kaşıntı, kızarıklık, soyulma gibi belirtileri azaltmaya yardımcı olur. - Botulinum toksini: Botulinum toksini (Botox), aşırı terleme sorunu olan kişilere uygulanabilen bir tedavi yöntemidir. Botox, ter bezlerinin sinir uyarılarını bloke ederek terlemeyi azaltır. Botox enjeksiyonları, altı ay ile bir yıl arasında etkili olur. Ayak kokusu, hem fiziksel hem de psikolojik olarak rahatsızlık veren bir durumdur. Ayak kokusunu engellemek için hem evde uygulayabileceğiniz doğal yöntemlere hem de tıbbi tedavilere başvurabilirsiniz. Ayak kokusunu önlemenin en önemli yolu ise ayakların temizliği ve havalandırılmasıdır. Ayrıca ayakkabı ve çorap seçimine dikkat etmek, beslenme şeklini düzenlemek, stresten uzak durmak gibi önlemler de alabilirsiniz. Ayakkabı seçimi nasıl yapılmalıdır? Ayakkabı seçimi, hem ayak sağlığınız hem de rahatlığınız için çok önemli bir konudur. Ayakkabı seçerken dikkat etmeniz gereken birçok faktör vardır. Bunlar arasında ayak tipiniz, ayakkabı bedeniniz, ayakkabı malzemesi, konfor ve uyum, kemer desteği, ayakkabı dayanıklılığı, taban yapısı ve uygun stil sayılabilir. Ayak tipinizi anlamak için ayak izinizi inceleyebilirsiniz. Ayak iziniz düz ise düz tabanlı, kemerli ise kemerli, normal ise normal ayak tipine sahipsiniz demektir. Ayak tipinize uygun ayakkabılar seçmek, ayağınızın doğru şekilde desteklenmesini ve yastıklanmasını sağlar. Ayakkabı bedeninizi belirlemek için ayağınızın uzunluğunu ve genişliğini ölçtürmeniz gerekir. Ayakkabı alırken ayağınızın en büyük olduğu öğleden sonra alışveriş yapmayı deneyin. Ayakkabının ucunda en az 1-1,5 cm boşluk olduğundan emin olun. Ayrıca ayakkabının ayağınızı sıkmadığından veya gevşek olmadığından da emin olun. Ayakkabı malzemesi de ayakkabı seçiminde önemli bir rol oynar. Ayakkabının nefes alabilir, esnek ve rahat bir malzemeden yapılmış olması gerekir. Deri, süet, kanvas gibi doğal malzemeler tercih edilebilir. Ayrıca ayakkabının astarı da pürüzsüz ve dikişsiz olmalıdır. Konfor ve uyum, ayakkabının ayağınıza nasıl hissettirdiğini belirler. Ayakkabının ayağınızın şekline uygun olması, yeterli yastıklama ve destek sağlaması gerekir. Ayakkabının sert yüzeylerde yürürken rahat etmenizi sağlaması gerekir. Kemer desteği, ayakkabının ayağınızın kavisine uygun olması anlamına gelir. Kemer desteği olan ayakkabılar, ayağınızın doğal yapısını korur ve yürüyüşünüzü iyileştirir. Kemer desteği olmayan ayakkabılar ise ayağınıza zarar verebilir. Ayakkabı dayanıklılığı, ayakkabının ne kadar süre kullanabileceğini gösterir. Dayanıklı bir ayakkabı seçmek için hem malzeme hem de işçilik kalitesine dikkat etmek gerekir. Dayanıklı bir ayakkabı, ayağınıza uzun süre konfor ve koruma sağlar. Taban yapısı, ayakkabının zeminle temas eden kısmıdır. Taban yapısı, kaymazlık, esneklik ve darbe emme gibi özelliklere sahip olmalıdır. Taban yapısı, yürüyüşünüzü kolaylaştırır ve ayağınıza zarar vermez. Uygun stil, ayakkabının hem görünümünü hem de işlevini etkiler. Uygun stil seçmek için hem kişisel zevkinize hem de giydiğiniz kıyafetlere uyum sağlayacak bir model seçmelisiniz. Ayrıca yaptığınız aktiviteye göre de stil seçmelisiniz. Örneğin; spor yaparken spor ayakkabısı, günlük kullanım için rahat ayakkabılar tercih edebilirsiniz. Ayak kokusunun genetik bir yönü vardır. Bazı insanların ayaklarında daha fazla ter bezleri bulunur ve bu da daha fazla terlemeye ve dolayısıyla daha fazla kokuya neden olur. Ayrıca bazı insanların terindeki kimyasal bileşim de ayak kokusunu etkileyebilir. Ayak kokusu ile ilgilenen bölüm dermatolojidir. Dermatoloji, cilt ve tırnak hastalıkları ile ilgilenen bir tıp dalıdır. Ayak kokusuna neden olan bakteriyel veya mantar enfeksiyonları, dermatolojik sorunlardır. Ayak kokusu, genellikle sağlığa zararlı bir durum değildir. Ancak ayak kokusuna eşlik eden mantar enfeksiyonu, kaşıntı, kızarıklık, çatlaklık, soyulma veya yara gibi belirtiler varsa, bunlar ciddi sorunlara işaret edebilir. Bu durumda doktora başvurmak gerekir. Read the full article
0 notes
Link
0 notes
Text
🦻Tüm dünyada yaklaşık 34 milyonun çocuğun işitme azlığı ya da işitme kaybı yaşadığı belirtilmektedir.
🦻İşitme kaybı önemli bir sorundur. Zira işitme kaybı yaşayan çocuğun dil ve konuşma becerileri sekteye uğrar.
🦻Sosyal ve bilişsel gelişimi olumsuz etkilenir.
🦻Görülen bu işitme kaybı doğumsal olabileceği gibi edinsel de olabilir.
🦻Fiziksel muayene ve işitme testleri, odyolojik incelemeler ile hastalığın tanısı ve şiddeti tespit edilebilir.
Konjenital İşitme Kayıpları
Doğum öncesinde veya esnasında gerçekleşen nedenlerden kaynaklanır.
🦻Konjenital işitme kayıpları da genetik ve genetik olmayan nedenler olarak kendi içinde ikiye ayrılır.
🦻Genetik nedenle tüm işitme kayıplarının neredeyse yarısının temel nedenidir.
🦻Genetik Nedenler: İç kulak gelişim bozuklukları, otozomal dominant bozukluklar, otozomal resesif bozukluklar
🦻Genetik Olmayan Nedenler: Bebek anne karnındayken annenin ve/veya bebeğin geçirdiği enfeksiyonlar (kızamık, kızamıkçık, kabakulak, toksoplazma, CMV, influenza, varicella zoster, adenovirus), ilaç kullanımı (örneğin antibiyotikle ve idrar söktürücüler), prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı ( 1500 gram ve altı)
Edinsel İşitme Kayıpları
🦻Doğumla ilişkili değil yenidoğan döneminde ya da çocukluk çağında yaşanan bazı hastalıklar, durumlar nedeniyle işitme kayıpları yaşanabilir.
Edinsel işitme kayıplarının nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
🦻Enfeksiyonlar (menenjit, özellikle 3 aydan uzun süren orta kulak iltihapları)
🦻Travma (kafa travması, temporal kemik kırıkları, kulak zarı delinmesi, ani basınç değişiklikleri)
🦻Aşırı gürültüye maruz kalma
🦻Kulak fonksiyonları için zararlı ilaç kullanımı
Tedavi
🦻İşitme kaybı mutlaka tedavi edilmelidir.
🦻Tedavideki amaç çocuğun duyma, konuşma becerisini kazandırmak ve böylece bilişsel becerilerinin doğal gelişimini desteklemektir.
🦻Bazı işitme kayıpları medikal ve cerrahi tedavi ile düzeltilebilirken bazı işitme kayıpları ise bu yöntemlerle tedavi edilemez, işitme cihazlarından faydalanılabilir.
🦻Her geçen gün gelişmekte olan işitme teknolojileri ile işitme cihazları, koklear implant, beyin sapı implantı ve yardımcı dinleme cihazlarına başvurulabilir.
1 note
·
View note
Text
Hamilelikte zerdeçal gibi bitki türlerini kullanırken olduğu gibi dikkatli olmanız gereken birçok şey var. Yedikleriniz hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı için önemlidir. Zerdeçal, antioksidanlar, anti-enflamatuarlar ve antibiyotikler içeren sağlıklı bir baharattır. Ancak hamilelikte kullanmadan önce dikkat etmeniz gereken bazı şeyler vardır. Bu yazımızda, zerdeçalın hamilelikte kullanımına ve bebeğe etkisine dair bilmeniz gereken her şeyi bulacaksınız. Zerdeçal Hamilelikte Kullanılır Mı? Hamilelik, bir anne adayının sağlık durumuna özen göstermesi gereken dönemlerden biridir. Çünkü bu dönemde anne adayının aldığı her besin, bebeğinin büyümesine ve gelişmesine etki eder. Her ne kadar zerdeçalın sağlık açısından birçok faydası olsa da hamilelikte kullanımı hakkında farklı görüşler mevcuttur. Zerdeçalın hamilelikte kullanılıp kullanılmayacağına dair kesin bir cevap vermek mümkün değildir. Ancak uzmanlar, hamilelik döneminde ölçülü bir şekilde tüketilmesinde herhangi bir zararın olmayacağını belirtmektedir. Zerdeçal, antioksidan özellikleri sayesinde vücutta oluşabilecek çeşitli hastalıklara karşı koruma sağlar. Ayrıca, zerdeçalın anti-inflamatuvar etkisi ile enfeksiyonla mücadele eder. Bağışıklık sistemini güçlendiren zerdeçal, hamilelik döneminde anne ve bebeğin sağlığı açısından önemlidir. Zerdeçalın hamilelikte kullanımında dikkat edilmesi gereken noktalar da bulunmaktadır. Özellikle yüksek dozda tüketimi kanama riskini artırabilir. Ayrıca, mide bulantısı ve benzeri yan etkiler de ortaya çıkabilir. Bu sebeple, hamilelik döneminde herhangi bir takviye kullanmadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçmek gerekmektedir. Zerdeçal kullanmadan önce doktorunuzdan tavsiye almanız, anne ve bebeğin sağlığı açısından son derece önemlidir. Zerdeçalın Hamilelikte Kullanımı Zerdecalin Hamilelikte Kullanimi Araştırmalara göre, zerdeçalın hamilelikte kullanımı, anne adayları için birçok fayda sağlayabilmektedir. Zerdeçal, kökleri kullanılan bir baharattır. İçerdiği curcumin maddesi sayesinde, zerdeçalın birçok yararı bulunmaktadır. Hamilelikte tüketilmesi gereken birçok vitamin ve mineralin yanı sıra, zerdeçalın antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri, anne adayının sağlığına olumlu bir etki sağlayabilir. Zerdeçal, hamilelikte görülen sabah bulantılarını hafifletmede yardımcı olabilir. Anti-inflamatuar özelliği sayesinde, hamilelikte sık görülen ödem ve şişlikleri azaltabilir. Zerdeçalın sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkisi, kabızlık problemlerini çözmeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, zerdeçalın bilinçsiz kullanımı da zararlı olabilir. Zerdeçal tüketim miktarı, günlük önerilen dozun üzerinde olmamalıdır. Ayrıca, doğuş ve kanama riski oluşturabileceği için, gebelikte zerdeçal kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekmektedir. Sonuç olarak, hamilelik sürecinde tüketilen her gıdaya olduğu gibi, zerdeçalın da tüketim miktarı kontrol altında tutulmalıdır. Anne adaylarının sağlıklı bir gebelik süreci geçirmesi için, zerdeçalın doktor kontrolünde ve önerilen miktarlarda tüketilmesi gerekmektedir. Hamilelikte Zerdeçalın Zararları Zerdeçal, insan vücudu için sayısız faydaları olan doğal bir baharattır. Ancak hamilelikte kullanımı konusunda bazı endişeler vardır. Zerdeçalın bebeğe ve anne adayına zarar verip vermediği tartışmalı bir konudur. Hamilelikte zerdeçalın kullanımı konusunda doğru bilgiye sahip olmak oldukça önemlidir. Zerdeçalın hamilelikte kullanımı konusunda bazı kaynaklara göre, düşük yapma riski taşıdığı bilinmektedir. Bu yüzden doktorunuz kullanmanızı uygun görmeyebilir. Ayrıca, zerdeçal kan inceltici özellikleri gösterir, bu da hamilelikte kanama riskini artırabilir. Önerilen Miktarları: Hamilelikte zerdeçal kullanımı konusunda yapılan araştırmalarda, günlük olarak 1 gram zerdeçal tüketilmesinin güvenli olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak, yine de uzman hekiminizle görüşmeden önce zerdeçal tüketimine başlamamanızı öneririz. Dikkat Edi
lmesi Gerekenler: Hamilelikte zerdeçal kullanırken dikkat edilmesi gereken başka faktörler de vardır. Özellikle, yüksek dozda tüketim zararlı olabilir. Bunun yanı sıra, zerdeçalın kan şekerini düşürücü etkisi olduğu için şeker hastalığı olanlar da dikkatli olmalıdır. Zerdeçalın hamilelikte kullanımı konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Ancak, halihazırda mevcut olan bilgiler ışığında, zerdeçalın düşük riski taşıdığı ve kanı sulandırıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Bu yüzden hamilelikte zerdeçal kullanımı konusunda doktorlarımızın tavsiyelerine uygun davranmak oldukça önemlidir. Zerdeçalın Bebeğe Etkisi Zerdeçal, Hint ve Orta Doğu mutfağında yaygın olarak kullanılan bir baharattır. Ancak, hamilelik sürecinde veya emzirme döneminde hangi gıdaların tüketilip hangilerinin tüketilmemesi gerektiği konusunda belirli kısıtlamalar vardır. Doğum öncesi ve sonrası süreçte oluşabilecek komplikasyonları önlemek ve bebeğin sağlıklı gelişimini desteklemek için gereken tüm önlemler alınmalıdır. Zerdeçalın bebeğe etkisi hakkında yapılan araştırmalar, zerdeçalın çeşitli olumsuz etkilere sahip olabileceğini göstermektedir. Hamilelik döneminde çok fazla zerdeçal tüketilmesi, bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilir ve hatta düşük riskini artırabilir. İçerdiği curcumin maddesi ile anti-enflamatuar ve antioksidan özelliklere sahip olan zerdeçal, aynı zamanda kan sulandırıcılarla etkileşime girebilir. Bu sebeple, hamilelik döneminde kanama riski artan kadınlar, gıda takviyeleri almadan önce mutlaka doktorları ile iletişime geçmelidirler. Zerdeçalın Gebelikte Kullanımı Nasıl Olmalıdır? Zerdecalin Gebelikte Kullanimi Zerdeçal, antioksidan ve anti-enflamatuar özelliklere sahip olduğu için yararlarından dolayı uzun süredir kullanılmaktadır. Ancak hamilelik dönemi, vücutta birçok değişiklik olduğu için, bazı gıdaların alınmasına karşı hassasiyetlerin oluşabileceği bir dönemdir. Hamilelikte zerdeçal tüketimi de bu duruma dâhildir. Zerdeçal, günümüzde birçok farklı şekilde kullanılmaktadır, ancak hamilelikte zerdeçal tüketmeden önce, doktorunuza danışmanız gerekir. Eğer doktorunuz görüş bildirirse, zerdeçalın miktarına dikkat etmeniz gerekir. Zerdeçal miktarı, hamilelikte kullanım açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle, hamilelik sürecinde zerdeçalı ölçülü bir şekilde tüketmek gereklidir. Hamilelik sürecinde belirgin bir şekilde herhangi bir zarar göstereceği belirtilmemiş olsa da zerdeçalın fazla tüketiminin zararlı olabileceği bilinmektedir. Hamilelikte Zerdeçal Tüketirken Dikkat Edilmesi Gerekenler Hamilelikte zerdeçalın faydaları saymakla bitmez. Bu baharatın antienflamatuar, antioksidan ve antibakteriyel özellikleri bulunur. Hamilelikte zerdeçal tüketmek anne adaylarına enerji verir ve bağışıklık sistemini destekler. Zerdeçalın, anne adayının midesinde oluşan asitliğe neden olabileceği için regl döneminde tüketimi önerilmez. Zerdeçalın, hamilelik döneminde tüketimi sınırlı tutulmalıdır. Günde 1/4 çay kaşığı kadar tüketimi yeterlidir. Ayrıca, hamileyken zerdeçal takviyesi alırken dikkatli olmak gerekir. Bazı takviyeler, bebeğin cinsiyetini etkileyebilecek maddeler içerebilir. Bu nedenle, güvenilir ve kaliteli bir takviye seçmek önemlidir. Zerdeçalın Hamilelere FaydalarıZerdeçalın Hamilelere Zararları• Bağışıklık sistemini güçlendirir. • Depresyon ve stresi azaltır. • Midedeki yanmayı azaltır. • Kan şekerini düzenler.• Düşük riskini artırabilir. • Regl dönemi sırasında tüketilmesi önerilmez. • Dozajı aşmak, anne adayı ve bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir. Hamilelikte zerdeçal tüketimi de sağlıklı bir hayat için iyi bir seçenektir. Ancak, herhangi bir baharatın fazla tüketimi zararlı olabilir. Bu nedenle, doğru dozajda tüketmek önemlidir. Zerdeçalın Önerilen Miktarları Hamilelikte Nelerdir? Zerdeçal, curry baharatının ana bileşenlerinden biri olarak yaygın olarak kullanılır. Bununla birlikte, hamilelikte zerdeçal tüketmek konusunda dikkatli olmak önemlidir. Hamilelikte
tüketilen yiyecekler bebeğin sağlığı üzerinde etkili olabilir ve zerdeçal da bundan istisna değildir. Zerdeçalın hamilelikte kullanımı hakkında yapılan birçok araştırma, zerdeçalın belirli özelliklerinin annenin ve bebeğin sağlığına fayda sağlayabileceğini söylemektedir. Bunlar arasında anti-enflamatuar özellikler, anti-kanser özellikleri kolesterolü düşürmeye yardımcı olma ve bağışıklık sistemini güçlendirme yer almaktadır. Bununla birlikte, hamilelik sırasında zerdeçal tüketmek her zaman güvenli değildir. Yüksek dozlarda tüketildiğinde, zerdeçalın tehlikeli yan etkileri olabilir. Bu nedenle, hamilelikte zerdeçal tüketirken dikkatli olmak önemlidir. Hamile kadınların günde sadece 1 çay kaşığı zerdeçal tüketmeleri tavsiye edilir. Bir bardak süt veya süt ürünleri içerisinde çeyrek çay kaşığı zerdeçalla yapılacak bir tarif, gebelikte günlük önerilen dozajın yaklaşık %10'unu kapsar. Birkaç zerdeçal tozu kapsülü, günlük zerdeçal tüketimini sağlayabilir. Gebelikte zerdeçal tüketirken dikkat edilmesi gereken diğer bir konu, zerdeçalın kullanımına yanıt verme durumudur. Bazı kadınlar, zerdeçal tüketirken gastrointestinal rahatsızlıklar veya alerjik reaksiyonlar gösterebilirler. Bu durumda, zerdeçal tüketimine derhal son vermek önemlidir. Ayrıca, gebelik sırasında zerdeçal tüketmeden önce mutlaka bir doktora danışılması gereklidir.
0 notes
Text
Boğaz tahrişine dair bir çok konuyu bu makalemizde sizlerle buluşturacağız. Boğaz tahrişi, boğazda ağrı, yanma veya yakınma hissi olarak tanımlanır. Bu semptomlar genellikle viral veya bakteriyel enfeksiyonlar, alerjik reaksiyonlar veya mekanik hasarlar nedeniyle ortaya çıkar. Ayrıca, sigara içmek, alkol tüketmek veya aşırı yorgunluk da boğaz tahrişine neden olabilir. Tedavi genellikle semptomların şiddetine ve nedenine göre değişebilir ve ağrı kesici ilaçlar, antienflamatuar ilaçlar veya antibiyotikler gibi ilaçlar içerebilir. Ayrıca, boğazın nemlendirilmesi ve sıcak suda çay içmek gibi doğal yollarla da rahatlatıcı olabilir. Boğaz Tahrişi Neden Olur? Boğaz tahrişi, birçok faktör nedeniyle ortaya çıkabilir. En yaygın nedenler şunlardır: Viral enfeksiyonlar: Boğaz tahrişi genellikle soğuk algınlığı, grip gibi viral enfeksiyonların bir sonucudur. Bu enfeksiyonlar boğazda iltihaplanmaya ve şişmeye neden olur, bu da ağrı, yanma ve yakınmaya neden olur. Bakteriyel enfeksiyonlar: Boğazda bakteriyel enfeksiyonlar, özellikle streptokoklar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bu enfeksiyonlar genellikle daha şiddetli semptomlar olarak karakterizedir, örneğin ateş, halsizlik ve nefes darlığı. [caption id="attachment_772" align="aligncenter" width="715"] boğaz tahrişi neden olur[/caption] Alerjik reaksiyonlar: Boğaz tahrişi, alerjik reaksiyonlar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Örneğin, polen, ev tozu, hayvan tüyleri gibi alerjenler boğazda iltihabı ve şişmeye neden olabilir. Mekanik hasarlar: Boğaz tahrişi, boğazda mekanik hasarlar nedeniyle de ortaya çıkabilir. Örneğin, ses kutusu yıpranması, uzun süreli konuşma, şarkı söyleme gibi aktiviteler boğazda yanma ve ağrıya neden olabilir. Sigara ve alkol tüketimi: Sigara ve alkol tüketimi boğazda iltihaplanmaya ve şişmeye neden olabilir ve bu da boğaz tahrişine neden olabilir. Aşırı yorgunluk: Aşırı yorgunluk veya stres boğazda iltihaplanmaya ve şişmeye neden olabilir ve bu da boğaz tahrişine neden olabilir. Boğaz Tahrişine Ne İyi Gelir? Boğaz tahrişine ne iyi geleceği, semptomların şiddetine ve nedenine göre değişebilir. Ancak, genel olarak, aşağıdaki yollar boğaz tahrişini rahatlatabilir: Ağrı kesici ilaçlar: Ağrı kesici ilaçlar, boğaz ağrısını azaltmak için kullanılabilir. Bu ilaçlar arasında aspirin, ibuprofen ve paracetamol gibi over-the-counter (OTC) ilaçlar yer alır. Antienflamatuar ilaçlar: Antienflamatuar ilaçlar, boğazda iltihaplanmayı azaltmak için kullanılabilir. Bu ilaçlar arasında aspirin, ibuprofen ve naproksen gibi OTC ilaçlar yer alır. Antibiyotikler: Bakteriyel enfeksiyonlar boğaz tahrişini neden olduğunda, doktor antibiyotikler reçete edebilir. Bu ilaçlar bakteriyel enfeksiyonları öldürerek, boğaz tahrişini azaltır. [caption id="attachment_773" align="aligncenter" width="666"] boğaz tahrişine ne iyi gelir[/caption] Antihistaminikler: Alerjik reaksiyonlar boğaz tahrişini neden olduğunda, antihistaminikler semptomları azaltmak için kullanılabilir. Bu ilaçlar arasında loratadin, cetirizin ve diphenhydramine gibi OTC ilaçlar yer alır. Boğazı nemlendirmek: Boğazda sıcak suda çay içmek, boğazı nemlendirmek için yararlı olabilir. Ayrıca, buhar inhalasyonu yapmak veya boğaz spreyleri kullanmak da boğazı nemlendirmek ve rahatlatmak için faydalı olabilir. Sıcak kompres: Sıcak kompresler boğazda iltihaplanmayı azaltmak için kullanılabilir. Bu, boğazın üzerine sıcak su ile nemli bir havlu koymak veya sıcak suda sıcak bir havluya sarılmak şeklinde yapılabilir. Dinlenmek: Boğaz tahrişi nedeniyle, dinlenmek ve vücudunuzu iyileştirmek için zaman ayırmak önemlidir. Ayrıca, sigara içmemek ve alkol tüketmemek de boğazın iyileşmesine yardımcı olabilir. (Ayrıca daha önce paylaştığımız Bağırsak Tembelliği Nedir? konusuna göz atmanızı da tavsiye ederiz. ) Boğaz Tahrişine Sprey Boğaz tahrişine sprey, boğazda ağrı, yanma veya yakınma hissini azaltmak için kullanılan bir tür ilaçtır. Bu spreyler boğazda iltihaplanmayı azaltmak için çeşitli aktif maddeler içerebilir.
Anestetik Spreyler: Anestetik spreyler boğazda ağrıyı azaltmak için kullanılabilir. Bu spreyler boğazda lokal anestezik maddeler içerebilir. Antiseptik Spreyler: Antiseptik spreyler boğazda bakteri veya virüsleri öldürmek için kullanılabilir. Bu spreyler boğazda dezenfektan maddeler içerebilir. Anti-inflamatuar Spreyler: Anti-inflamatuar spreyler, boğazda iltihaplanmayı azaltmak için kullanılabilir. Bu spreyler boğazda anti-inflamatuar maddeler içerebilir. [caption id="attachment_771" align="aligncenter" width="726"] boğaz tahrişine sprey[/caption] Humectant spreyler : Bu tür spreyler boğazda su kaybını önleyerek boğazda nemlendirme sağlar. Steroid spreyler: Steroid spreyler, boğazda iltihaplanmayı azaltmak için kullanılabilir ve genellikle reçeteli ilaçlardır. Herhangi bir ilaç kullanmadan önce doktorunuza danışmanız önerilir. Ayrıca, herhangi bir ilaç kullandığınızda talimatları dikkatli bir şekilde okumanız ve dozu aşmamanız önemlidir. Boğaz Tahrişine Bitkisel Çözüm Boğaz tahrişine bitkisel çözümler, boğaz ağrısını azaltmak için kullanılan doğal yollar olabilir. Aşağıdaki bitkisel çözümler boğaz tahrişini rahatlatmaya yardımcı olabilir: Çay: Sıcak suda çay içmek boğazda nemlendirme ve rahatlatma sağlar. Özellikle, adaçayı, papatya, tütün çiçeği gibi bitkilerin çayları boğazda iltihaplanmayı azaltmak için kullanılabilir. Limon: Limon suyu boğazda bakteri ve virüsleri öldürmek için kullanılabilir. Ayrıca limon suyu boğazda asit oranını arttırır ve böylece boğazda bakteri ve virüslerin üremesini önler. Propolis :Propolis, boğazda iltihaplanmayı azaltmak ve bakteri ve virüsleri öldürmek için kullanılabilir. Echinacea: Echinacea, boğazda iltihaplanmayı azaltmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için kullanılabilir. Aloe vera: Aloe vera, boğazda iltihaplanmayı azaltmak ve ağrıyı azaltmak için kullanılabilir. Zencefil: Zencefil, boğazda iltihaplanmayı azaltmak ve ağrıyı azaltmak için kullanılabilir. Tuzlu su gargara : Boğazda bakteri ve virüsleri öldürmek için tuzlu su kullanılabilir. Bu çözümler genellikle semptomların şiddetine ve nedenine göre değişebilir ve doktorunuz ile koordine edilmelidir. Ayrıca, herhangi bir bitkisel çözüm kullandığınızda, dozu ve uygunluğunu doktorunuzla konuşmalısınız.
0 notes
Text
Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir? Nasıl Geçer?
Boğaz ağrısı, farklı birçok sebepten kaynaklanabilen yaygın bir şikayettir. En sık karşılaşılan nedenler arasında enfeksiyonlar, alerjiler, irritanlar (örneğin sigara dumanı veya hava kirliliği), bağışıklık sistemi hastalıkları ve bazen de aşırı ses kullanımı yer alır. Boğaz ağrısı genellikle viral enfeksiyonlardan (soğuk algınlığı, grip) kaynaklansa da, bakteriyel enfeksiyonlar (streptokok gibi) da buna yol açabilir. Boğazda ağrı hissi, iltihaplanma, kuruluk, yanma veya kaşıntı şeklinde kendini gösterebilir.
Boğaz Ağrısına Ne İyi Gelir?
Boğaz ağrısını hafifletmek için bazı evde uygulayabileceğiniz yöntemler şunlar olabilir:
Sıcak Tuzlu Su ile Gargara: Bir bardak ılık suya bir çay kaşığı tuz ekleyerek gargara yapmak, boğazdaki iltihaplanmayı yatıştırabilir.
Bal ve Limon: Ballı limonlu ılık su içmek, boğazı rahatlatmaya ve öksürüğü hafifletmeye yardımcı olabilir. Bal, doğal bir antibakteriyel olarak çalışırken, limonun asidik yapısı boğazdaki iltihapla mücadele edebilir.
Ilımlı Sıcaklıkta Sıvılar: Çay, zencefil çayı veya sıcak su gibi sıvılar boğazı nemlendirir ve ağrıyı hafifletebilir. Ancak aşırı sıcak içeceklerden kaçınılmalıdır.
Buhar: Buhar inhalasyonu, boğazı nemlendirerek kuru ve gıcırtılı hisleri hafifletebilir. Sıcak bir duş almak veya bir kap sıcak suyun buharına yakın durmak faydalı olabilir.
İyi Dinlenme: Yeterli uyku ve dinlenme, bağışıklık sisteminizi güçlendirerek boğaz enfeksiyonlarının daha hızlı iyileşmesini sağlar.
Boğaz Ağrısı Nasıl Geçer?
Boğaz ağrısının geçmesi için, ağrının nedeni tespit edilmelidir. Eğer viral bir enfeksiyon nedeniyle meydana geliyorsa, boğaz ağrısı genellikle 3-7 gün içinde kendiliğinden iyileşir. Ancak bakteriyel bir enfeksiyon (örneğin streptokok) varsa, antibiyotik tedavisi gerekebilir. Ayrıca boğazdaki iltihaplanmayı azaltmak için reçetesiz ağrı kesiciler kullanılabilir.
Ağrı Kesiciler: Ibuprofen veya parasetamol gibi ağrı kesiciler, boğaz ağrısını rahatlatabilir.
Antibiyotik Tedavisi: Bakteriyel enfeksiyonlar için doktorun önerdiği antibiyotik tedavisi gerekir. Viral enfeksiyonlarda antibiyotikler etkili olmayacaktır.
Antihistaminikler: Alerjik reaksiyonlara bağlı boğaz ağrısı için antihistaminik ilaçlar kullanılabilir.
Yutkunurken Boğaz Ağrısı
Yutkunurken boğaz ağrısı genellikle boğazda iltihaplanma, enfeksiyon veya aşırı kuruluk sonucu ortaya çıkar. Eğer yutkunurken ağrı varsa, bu, boğazdaki dokuların tahriş olduğuna işaret eder. Soğuk algınlığı, grip veya farenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları bu tür ağrılara neden olabilir. Aşağıdaki yöntemler yutkunurken ağrıyı hafifletebilir:
Sıcak ve soğuk kompresler: Boğazı rahatlatmak için sıcak bir kompres uygulamak faydalı olabilir. Ayrıca, soğuk içecekler veya buzlu su da boğazdaki ağrıyı geçirebilir.
Yumuşak Gıdalar Tüketmek: Boğazı daha fazla tahriş etmemek için yumuşak ve sıvı gıdalar tercih edebilirsiniz.
Bol Sıvı Almak: Boğazın nemli kalması, ağrıyı hafifletir ve iyileşme sürecini hızlandırır.
Geçmeyen Boğaz Ağrısı
Boğaz ağrısı genellikle birkaç gün içinde geçer. Ancak ağrı devam eder veya şiddetlenirse, daha ciddi bir sorunun belirtisi olabilir. Geçmeyen boğaz ağrısı, şu durumlarla ilişkilendirilebilir:
Bakteriyel Enfeksiyonlar: Özellikle streptokok boğaz enfeksiyonları, boğaz ağrısını uzun süre sürdürebilir. Antibiyotik tedavisi gerektirebilir.
Tonsillit veya Farenjit: Bu iki hastalık da boğazda uzun süreli ağrıya yol açabilir.
Asidik Reflü: Mide asidinin yemek borusuna kaçması, boğazda iltihaplanma ve ağrıya neden olabilir.
Kanser: Nadir de olsa, geçmeyen boğaz ağrısı, boğaz kanseri veya baş boyun kanserlerinin bir belirtisi olabilir.
Bu tür durumlarda mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi Boğaz Ağrısı Tedavisi
Pendik Şifa Tıp Merkezi, boğaz ağrısı ve buna bağlı hastalıkların tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Boğaz ağrısının nedeni doğru bir şekilde teşhis edildikten sonra, tedavi süreci kişiye özel olarak belirlenir. Boğaz enfeksiyonlarının tedavisinde, hastaların durumuna göre ilaç tedavisi, antibiyotikler, ağrı kesiciler ve özel gargara çözümleri uygulanabilir. Ayrıca, boğazdaki iltihaplanmayı önlemek için sıcak kompres uygulamaları, nemli hava tedavileri ve diğer rahatlatıcı yöntemler önerilebilir.
Pendik Şifa Tıp Merkezi, boğaz ağrısının tedavisinde kapsamlı bir yaklaşım benimseyerek, hastaların iyileşme sürecini hızlandırmaya yardımcı olur. Modern tıbbi ekipmanlar ve deneyimli uzman kadrosuyla, boğaz ağrısının nedenini belirleyip, etkili tedavi yöntemleri sunar.
0 notes
Text
Kış aylarına özel Antibiyotik tarifi..
https://is.gd/gpmfBk
Kış aylarına özel Antibiyotik tarifi..
0 notes
Text
Propolis Nedir? Propolis Ne İşe Yarar? Propolis ile Corona Virüsünden Korunmanın Yolları
0 notes
Text
GÖZ ENFEKSİYONU #şifabul
ÇEŞİTLERİ:
Konjonktivit: Aynı zamanda pembe göz olarak da bilinir.
Arpacık: Göz kapağındaki oluşan şişlik.
Blefarit: Kirpik diplerindeki yağlanmalardır.
Orbital Selülit: Bakteriyel enfeksiyon göz çevresindeki dokulara enfekte olur.
Keratit: Bu kornea enfeksiyonudur. Sudaki bakteri, virüs veya parazitlerden kaynaklanabilir.
Dakriyosistit: Gözyaşı kanalında oluşan bir enfeksiyon çeşididir.
TEDAVİSİ: Doktorunuz, göz enfeksiyonunuzun altında yatan sebebe bağlı olarak, oral yoldan alınan antibiyotikler veya antiviral ilaçlar da reçete edebilir.
EN ETKİLİ DOĞAL YÖNTEM:
Poşet çayı bir miktar sıcak suyun içine bırakın. 3-5 dakika sonra çıkarıp hafif soğumasını bekleyin. Cildinizin dayanabileceği sıcaklığa düşünce göz kapağınızı kapalı olacak şekilde çay poşetlerini göz kapaklarına koyun. Bunu SİYAH ÇAY, YEŞİL ÇAY VE PAPATYA ÇAYI ile yapabilirsiniz.
#şifa#şifa bul#şifabul#göz enfeksiyonu#göz enfeksiyonu doğal tedavi#göz enfeksiyonu için çay#konjonktivit#arpacık#blefarit#orbital selülit#keratit#dakriyosistit#sağlık#sağlık bilgileri#doğal tedaviler
9 notes
·
View notes
Text
Toz Sınıfları
Toz sınıfları, kimyasal kökentli tozlar, biyolojik kökenli tozlar ve partikül boyutlarına göre tozlar olmak üzere ayrılırlar. Belli süre havada asılı kalabilen çeşitli büyüklükteki katı taneciklere “toz” denir. Tozlar çeşitli organik ve inorganik maddelerden aşınma, parçalanma, öğütme, yanma sonucu oluşan ve büyüklükleri 1 mikrometre ile 100 mikrometre arasında değişen parçacıklardır.
Toz Sınıfları
Kimyasal Kökenli Tozlar Organik Tozlar Organik toz tek ve saf bir toz olmaktan çok bir karışımdır. Bu karışım içinde bitki kırıntısı, polen, hayvan dışkısı kırıntısı, böcekler, kuş tüyü, mikro organizmalar, pestisit kalıntıları ve antibiyotikler bulunabilir. Bu tozlar: - Bitkisel kökenli tozlar (Pamuk tozu, ağaç tozu, un tozu, saman tozu vb.) - Hayvansal tozlar (Tüy, deri vb.) - Sentetik bileşenlerin tozları ( DDT, trinitro toluen vb.) İnorganik Tozlar
İnorganik tozlar akciğerde birikme eğilimindedir. Bunlar arasında fibroz (akciğer dokusunun sertleşmesi) oluşturma riski olan tozlar, akciğerlerdeki hava kesecikleri olan alveollerde dokusal bozukluk meydana getirerek kronik akciğer hastalıklarına neden olurlar - Metalik tozlar (Demir, bakır, çinko tozu vb.) - Metalik olmayan tozlar ( Kükürt, kömür tozu) - Kimyasal bileşiklerin tozları (Çinko oksit, manganez oksit vb.) - Doğal bileşiklerin tozları (Mineraller, killer, maden cevherleri vb.) Mineraller: solunabilir, kristal yapıda silika tozu - Asbest lifleri içeren tozlar - İnsan yapımı mineral lifler (Alüminyum silikat lifler) Biyolojik Etkileri Bakımından Başlıca Toz Grupları Fibrojenik Tozlar Bazı maddelerin fibrojen lif kapasitesi olan toz partikülleri, solunduğu ve akciğerlerde biriktiği zaman akciğerlerde fibrotik değişiklikler meydana gelir. Bu fibrotik doku zamanla akciğerin normal aktif dokularının yerini alır. Ciğerleri yavaş yavaş tahrip ederek insanların çalışmasını zorlaştırır ve ömrünü kısaltır. Bu tür tozların en belirgin örnekleri silis, asbest, talk, alüminyumdur. Yukarıda saydığımız tozlar sırasıyla silikoz, asbestoz, talkoz, aliminoz adı verilen pnömokonyozlara (Akciğerde tozların birikmesine bağlı hastalıklara) yol açar. Çalışanın hastalanmasında bu tozların ortamdaki konsantrasyonları, maruz kalma süresi, vücut direnci gibi faktörler etkilidir. Bu nedenledir ki özellikle yeraltında, kömür madenlerinde çalışanlar belli aralarla dinlenmeye alınırlar. Toksik Tozlar Vücuda alındıklarında çeşitli organlar üzerinde (sinir sistemi, karaciğer, böbrekler, mide ve bağırsaklar, solunum organları, kan yapıcı organlar gibi) kronik veya akut zehirlenme etkisi yapan tozlar bu sınıfa girer. Tozu oluşturan bileşenlerin biri veya birkaçı toksik bir madde ise maddenin cinsine, tozdaki yüzdesine, havadaki tozun yoğunluğuna, solunan tozun miktarına göre zehirlenmelere neden olabilirler. Kurşun, kadmiyum mangan gibi ağır metal tozları bu grubun en belirgin örnekleridir. Kadmiyum böbreklerde, mangan santral sinir sisteminde toksik etkiye sahiptir. Kurşun tozları ise kan sistemi, sinir sistemi, boşaltım sistemi ve sindirim sistemi gibi pek çok sistem üzerinde toksik etkiler gösterebilir. Kanserojen Tozlar Çeşitli iç ve dış faktörlere bağlı olarak insanlarda kansere yol açabilen tozlardır. Beslenme, yaşam koşulları, çevre kirliliği mesleki etkiler gibi faktörlerin kanser oluşumunda rolü olduğu düşünülmektedir. Bugün kanserojen olduğu bilinen tozlar şunlardır: Asbest, arsenik ve bileşikleri, berilyum, kromatlar, nikel ve bileşiklerinin tozları Radyoaktif Tozlar Hava içinde toz halinde bulunan radyoaktif maddelerin yaymış oldukları iyonize ışınlar, insan organizmasının hücre ve dokularında hasar yapar, tümör oluşumuna ve genetik bozukluklara neden olurlar. Bunlar çok sayıda olmamakla birlikte en önemlileri; uranyum, toryum, seryum ve zirkonyum bileşikleri, trityum ve radyum tuzlarıdır Alerjik Tozlar Duyarlı kişilerde ateş, astım, dermatitler gibi çeşitli alerjik reaksiyonlara yol açabilen tozlardır. Çeşitli bakteri, maya, küf ve polenler de böyle etki gösterebilirler. Nemli ve sıcak ambar, ahır gibi yerlerde uzun süre bekleyen hayvan yemi, saman, ot, tahıl, küspelerin küflü tozlarının solunması ile alerjik solunum sistemi hastalıkları ortaya çıkabilir. Pamuk, keten, kenevirle çalışanlarda, dokuma fabrikası çalışanlarında görülen bisinoz, fırıncılarda un nedeniyle görülen bronşial astım, alerjik tepkilerdir. Ağaç tozları da bu grupta yer almaktadır İnert Tozlar İnert tozlar, vücutta birikebilen fakat fibrojenik ve toksik etkileri olmayan tozlardır. Solunan ve çöken partiküller, nefes alıp vermeyle ve solunum sisteminin kendi kendini temizlemesi yoluyla vücuttan atılırlar veya en kötü durumda, akciğerde büyük patolojik etkiler yapmadan daimi bir birikim meydana getirirler. Kireç taşı, mermer, alçı taşı tozları ve tütün tozu bu gruba örnektir. Partikül Boyutlarına Göre Tozlar Solunabilir Toz (Respirable/ Alveollere Ulaşan Toz) Solunum yollarına girip büyüklükleri bakımından alveollere ulaşan toz grubudur. Akciğerlerde hastalık meydana gelmesi bakımından bu tozlar en büyük tehlikeyi oluşturur Toplam Solunabilir Toz Burun, boğaz ve üst solunum yollarında tutulan toz grubudur Toplam Toz Tozun boyutuna veya kompozisyonuna bakılmaksızın, havadaki tüm partikülleri içeren toz grubudur Read the full article
0 notes
Text
Enterogermina Fiyatı
Enterogermina, birçok insanın bağırsak sağlığını desteklemek için kullandığı bir probiyotik takviye ürünüdür. Bağırsak sağlığı, genel sağlığımız için son derece önemlidir ve probiyotikler, sindirim sistemimizin dengesini korumamıza yardımcı olabilir. Ancak, Enterogermina'nın fiyatı, birçok kişi için önemli bir faktör olabilir. Bu yazıda, Enterogermina'nın fiyatı hakkında bilgi vererek, bu ürünü kullanmayı düşünenler için fiyat konusunda bir rehber sunacağız.
Enterogermina Fiyatları
Bağırsak mikrobiyotasının dengesi her insanda farklıdır. Enterogermina Fiyatı nedir Yaşa göre değişir, dinamiktir ve denge durumundadır. Bu denge çok çeşitli sebepten etkilenebilir. Kullandığınız anti bakteriyel ilaçlar veya yetersiz beslenme gibi faktörlerin yanı sıra ani sıcaklık değişiklikleri, seyahat, çevre kirliliği, hormon kullanımı, stres gibi durumlar da hassas olan mikrobiyota dengesini bozabilir. Bu durumlarda, “iyi bakterilerin” sayısı ve çeşitliliği azalırken, zararlı bakterilerin sayısı da artabilir. Bu durumda bağırsak mikrobiyotasının dengesi bozulabilir. - SATIŞ FİYATI 240 TL'dir. Enterogermina Yetişkinler İçin 5 ml x 20 Flakon 240 TL'dir.
Bağırsak mikrobiyotası dengesizliğinin sebepleri nelerdir?
“İyi bakterilerin” sayısı azaldığında, vücut için gerekli vitaminlerin ve yararlı maddelerin üretimi düşebilir. Bağırsakların besleyici öğelerden yararlanma ve enfeksiyonlara karşı koruyucu maddeleri sentezleme kapasitesi azalabilir. Bağırsak mikrobiyotasının dengesi her insanda farklıdır, yaşa göre değişir, dinamiktir ve denge durumundadır. Bu denge, birçok sebeple bozulabilir. Günlük yaşantımızın kalitesi için bozulan dengenin yeniden kurulması önemlidir.
Enterogermina Fiyatı Nedir
NEDEN ENTEROGERMINA?
Enterogermina canlı spor içeren bir probiyotiktir. Spor, bakterinin kendini korumaya almış halidir. Enterogermina'nın içerisindeki Bacillus clausii bakterisi, doğal olarak spor yapma özelliğine sahiptir. Bu sporlar, midedeki asidik ortam bariyerini aşarak bağırsağa ulaşır. Bağırsakta uygun ortamı yakalayarak canlı hale dönüşür ve çoğalmaya başlar (kolonize olur). Ancak bu şekilde yararlı etkilerini gösterebilir.
BAĞIRSAK MİKROBİYOTASINA ETKİ EDEN BAZI DURUMLAR
İrritabl Bağırsak Sendromu (Huzursuz Bağırsak Sendromu) İrritabl (huzursuz) bağırsak sendromunun nedenlerinden biri, şiddetli zihinsel baskıdır (sınav, önemli bir toplantı vb. öncesinde ishal yaşanması gibi). Stresin yanı sıra bazı gıdalara aşırı duyarlılık (alerji ve intolerans), kötü yeme alışkanlıkları, kadınlarda adet döngüsü (bağırsak, dişilik hormonlarındaki değişikliklere çok duyarlıdır ve dolayısıyla bu dönemde sıklıkla ishal meydana gelir) veya bağırsak mikrobiyotasının normal dengesini bozan zararlı mikroorganizmalarla temas gibi faktörlerden dolayı yetişkinlerde ishal meydana gelebilir. Enterogermina Fiyatı nedir Antibakteriyel İlaçlar ve Diğer Tıbbi Ürünler Antibakteriyel ilaçlar ve bağırsak mikrobiyotası güçlü bir karşılıklı ilişki içindedir. Antibakteriyel ilaçlar, enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi ve tedavisi için gereklidir, ancak çoğu durumda mide-bağırsak hastalıkları şeklinde yan etkilere sebep olabilir. Antibiyotikler vücudumuzdaki kötü bakterileri hedeflerken iyi bakterileri de etkileyebilirler. Yapılan son çalışmalarda antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasında yaratabileceği olumsuz etkilerin uzun süre devam edebildiği gösterilmiştir. Bu durumda bozulan bağırsak mikrobiyotası, ishal gaz, kabızlık şişkinlik gibi rahatsızlıklara yol açabilir. Antibiyotik kullanımı sırasında probiyotik desteğine başlamak ve antibiyotik bittikten sonra en az 1 hafta daha devam edilmesi veya antibiyotikle beraber gelişen bir sindirim sistemi düzensizliği görüldüğünde başlanması bağırsak mikrobiyotasının fizyolojik dengesini korumak veya yenileyebilmek için faydalı olabilir. ENTEROGERMINA ETKİ MEKANİZMASI Bacillus clausii , sindirim ve bağışıklık sistemimizde aktif rol alan iyi bakterilerdendir. Yapılan klinik çalışmalar Bacillus clausii’nin bağırsakta antimikrobiyal maddeler sentezleyerek sindirim sistemini ve antikorların (bağışıklık proteini) çoğalmasını sağlayarak bağışıklık sistemini desteklediğini göstermiştir. Beslenme ve Dış Faktörler Hayat boyunca, kilo verme amaçlı diyetler, başka ülkelere yapılan seyahatler, mevsimsel beslenme değişiklikleri gibi çeşitli dış faktörler günlük rutinimizin dışına çıkmamıza yol açabilir. Bu durum, bağırsak mikrobiyotasının dengesini etkiler; karında şişlik, ishal, karın ağrısı, karında ağırlık hissi gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Genellikle seyahatlerde meydana gelen ani iklim değişikliği veya ani sıcaklık değişimleri (yazın klimalı bir yerden sokağa çıkmak gibi) bile mikrobiyotanın sağlığını etkileyebilir ve sindirim sistemi düzensizliklerine neden olabilir. Gıda Hassasiyeti Gıda hassasiyeti gelişiminin başlıca nedenleri, beslenme ve yaşam tarzı olarak kabul edilmektedir. Hareketsiz yaşam tarzı, sigara kullanmak, aşırı alkol tüketimi, sindirim sisteminde dengesizliklerin gelişimine yol açabilir. Gluten Hassasiyeti veya Çölyak Hastalığı Gluten hassasiyeti veya çölyak hastalığı, vücut gluteni (buğday, çavdar, arpa ve yulafta bulunan bir protein) parçalayamadığında ortaya çıkan bir bağırsak fonksiyon bozukluğudur. Bu fonksiyon bozukluğu da bir tür gıda hassasiyetidir. Belirtileri arasında ishal, kilo kaybından dolayı halsizlik, sinirlilik, karın ağrısı ve kramplar vardır. Çocuklar, büyümenin engellenmesi gibi yetersiz veya dengesiz beslenme belirtileri de yaşayabilir. https://www.youtube.com/watch?v=ze8jdJdUpxA Enterogermina Fiyatı Stres ve Kaygı Günümüzde bağırsaklarımız ikinci beyin olarak adlandırılıyor. Anne karnındaki gelişim sırasında, beyin ve bağırsak aynı hücrelerden gelişir ve bazı hücrelere karşı eş değer duyarlılığa sahiptir. Beyin ve bağırsak arasındaki bu ilişki sonra da devam eder. Bu iki yapı, yaşam boyunca birbirleriyle yakından ilişkilidir. Bu sebeple, sinir sisteminin uyarılmasıyla üretilen hormonal maddeler, hem beyni hem bağırsağı ve dolayısıyla bağırsak mikrobiyotasını etkiler. Sonuç olarak, beyin düzeyinde gerçekleşen her olay, özellikle stres ve kaygı durumunda, genellikle bağırsakların işlevini etkileyebilir. Bununla beraber, yapılan son çalışmalar mutluluk hormonu olarak da bilinen serotoninin ’inin bağırsakta sentezlendiğini göstermiştir. Bilim insanları, bağırsaklarımız ve mutluluğumuz arasındaki ilişkiyi açıklamak için birçok çalışma yürütmektedir. YETİŞKİNLERDE BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI Sağlıklı kişilerin bağırsak mikrobiyotasında 500'den fazla mikroorganizma türü bulunur. Her bireyin bağırsak mikrobiyotası kendine özgüdür. Mikrobiyotayı bir tür “parmak izi” olarak kabul edebiliriz. Uyarılar/önlemler: Tavsiye edilen günlük porsiyon aşmayın. Takviye edici gıdalar normal beslenmenin önüne geçemez. Çocukların ulaşamayacağı yerde saklayın. - İlaç değildir! - Hastalıkların önlenmesi veya tedavi etmesi amacıyla kullanılamaz! - Hamilelik ve emzirme dönemi ile hastalık veya ilaç kullanılması durumlarında doktorunuza danışınız. - Ağız yoluyla içilen sıvıdır. - Sağlıklı yaşam için dengeli ve çeşitli beslenme önemlidir.
Enterogermina Fiyatı Fiyatları Hakkında
Detaylı olarak paylaştığımız fiyat listemizde, sizlere doğru ve en uygun fiyatları sunmaktayız. Enterogermina Fiyatı Fiyat Bilgisi güncel olarak kurumlardan, Çağrı Merkezlerinden veya ilgili mağazalarından öğrenilmektedir. Paylaştığımız Fiyat Listeleri haftalık veya aylık olarak yenilenerek Güncel Fiyat Listesi olarak belirlenmektedir. Daha erken güncellenmesini istediğiniz fiyatları yorum kısmından bizlere iletebilirsiniz. Ayrıca eklenmesini istediğiniz Fiyat listelerini de bizlere ulaştırabilirsiniz. Enterogermina Fiyatı Fiyatı listesini sizler için hazırladık ve paylaştık. Sitemizi takip ederek güncel ve detaylı fiyat listelerinden haberdar olabilirsiniz. Takdir edersiniz ki Ekonomideki olumsuz şartlar doğrultusunda Enterogermina Fiyatı Fiyatı gibi ihtiyaç olan hizmet veya ürün fiyatları artarak tüketicilerin satın almadan önce fiyat karşılaştırması yapmasını gerektiriyor. Fiyat karşılaştırması ve araştırması neticesinde tüketiciler Enterogermina Fiyatı Fiyatı gibi ihtiyaçlarda veya hizmetlerde uygun fiyatları tercih etmektedir. Uygun Enterogermina Fiyatı fiyatı? Güncel Enterogermina Fiyatı fiyatı ve ucuz Enterogermina Fiyatı Fiyat bilgisi gibi konularda araştırma yaparak uygun fiyatı sitemizden öğrenebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz.
Enterogermina Fiyatı Hakkında Sık Sorulan Sorular?
Enterogermina Fiyatı Fiyat Bilgisi Güncel midir? Evet, Paylaştığımız Enterogermina Fiyatı fiyat bilgisi günceldir ve haftalık olarak güncellenmektedir. Enterogermina Fiyatı Fiyat bilgisi Nasıl Temin Edilmektedir? Paylaştığımız Enterogermina Fiyatı hakkındaki fiyat bilgisi ilgili kurumlar, resmî web sitesi, mağazalar ve çağrı merkezlerinden temin edilmektedir. Enterogermina bağırsak enfeksiyonuna iyi gelir mi? Enterogermina, bağırsak enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan bir probiyotik ilaçtır. Bağırsak mikroflorasını düzenlemeye ve sağlıklı bakterilerin gelişimini desteklemeye yardımcı olabilir. Enterogermina nedir ve ne için kullanılır? Enterogermina, ishal, bağırsak enfeksiyonları ve antibiyotik kullanımına bağlı olarak bozulan bağırsak dengesinin düzeltilmesi için kullanılır. Enterogermina devlet karşılıyor mu? Enterogermina'nın devlet tarafından karşılanıp karşılanmadığı ülkeye ve sağlık sistemi düzenlemelerine bağlıdır. Genellikle bir reçete gerektirir, ancak bazı durumlarda geri ödeme veya sağlık sigortası kapsamında olabilir. Bu konuda sağlık yetkilileri veya sigorta şirketinizle iletişime geçmeniz daha doğru bilgi sağlayacaktır. Enterogermina kaç yaşa kadar kullanılır? Enterogermina'nın kullanım yaşı ülke ve bölgeye bağlı olarak değişebilir. Genellikle 2 yaş ve üzeri çocuklar ve yetişkinler için kullanıma uygun olarak önerilir. Ancak, kullanım yaş sınırı ülke ve ürünün etiketinde belirtilen talimatlara göre değişebilir. Enterogermina eczane fiyatı ne kadar? Enterogermina'nın eczane fiyatı ülke, bölge ve satış noktasına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, güncel fiyat bilgisi için yerel eczanelerle iletişime geçmek en doğrusudur. Enterogermina ishale iyi gelir mi? Enterogermina ishale iyi gelebilir. İshal durumunda bağırsakta dengeyi sağlamaya ve yararlı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olabilir. Enterogermina ishali kaç günde keser? Enterogermina'nın ishali kesme süresi kişiden kişiye ve ishalin nedenine bağlı olarak değişebilir. Genellikle birkaç gün içinde ishal semptomlarında iyileşme görülebilir, ancak tam olarak ne kadar süreceği bireysel duruma bağlıdır. Enterogermina hemen etki eder mi? Enterogermina'nın etkisi hemen ortaya çıkmayabilir. Probiyotikler bağırsakta yerleşip çoğalmaları zaman alabilir. Genellikle düzenli kullanımın ardından birkaç gün veya hafta içinde etkileri fark edilmeye başlanabilir. Bağırsaktaki bakterilerin ne temizler? Enterogermina bağırsakta yararlı bakterilerin çoğalmasına ve dengenin sağlanmasına yardımcı olur. Bağırsakta zararlı bakterilerin büyümesini engellemeye ve bağırsak duvarını korumaya yardımcı olabilir. İlgili Bağlantılar: - Arveles Fiyatları - Gaviscon Şurup fiyatı - Contractubex Krem Fiyatı - Memethol Fiyatı Nedir Read the full article
0 notes