#doğacılık
Explore tagged Tumblr posts
karihayayinlari · 2 years ago
Photo
Tumblr media
LEVENT BÜDÜŞ
SOSYAL MEDYA ESERLERİ
Levent Büdüş‘ün Açık Erişim Sosyal Medya Eserleri adlı e-kitabı ücretsiz indir. Yapıt sizi sosyal medya geçitlerinden gerçek sanatların derinliğine ulaştırıyor. Anlayış ve Kavrayış size aittir.
KDS Manifesto Maddesi: “KDS Sanatçısı bulduğu imkanlarla ve malzemelerle sanat üretir.” 
TÜRKİYE CUMHURİYETİ KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI ©2023 Yayın Tarihi 08 Mayıs 2023 Yayın No: 09 Sayfa Sayısı 116 ISBN: 978-605-67235-7-5
“Evrensel Bilgi Yoldaşlığı, ülkemizdeki ve dünyadaki doğal insanlar gelecekte de doğal kalabilsinler diye vardır.”
“Kendinizi satmanız kendi türünüzü de sattığınız anlamına geliyor! İnsanı ve insanlığı satarak hayatta kalıyorsunuz.”
BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU BEYNİNİ KORU...
K-T Link Servisi SOSYAL MEDYA ESERLERİ indir 
Türkçe Dil Sanatlarını Destekle
1 note · View note
orburuzun · 4 years ago
Text
Doğacılık...
1 note · View note
resulunyolu25 · 7 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media
Bazı sözler insanı uçuruma götürür!
AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLERE DİKKAT!
 Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
-” Kişi bazen kendisinin sakınca görmediği fakat Allah’ın öfkesini gerektiren öyle bir kelime söyler ki bu O’nu, yetmiş yıl uzaktaki Cehennemin dibine indirir”.
(Ramuzul-Ehadis 1364)
-” Kişi yanında oturanları güldürmek için bazen bir kelime söyler ve bu kelime onu Cehennemde Süreyya yıldızından daha uzak bir yere fırlatıp atar”.
(Ramuzul-Ehadis 1365)
 İnanan bir insan her konuda olduğu gibi imani meselelerde de ağzından çıkan sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilini kirletmemelidir. Şayet umursamaz bir biçimde, dikkat etmeden sözün nereye vardığını, nasıl bir sonuç doğuracağını düşünmeden imana aykırı sözler söylerse, korusun imanını kaybedebilir. Böyle bir hataya düşmemek için akıllı dikkatli ve titiz davranırken, hatasının farkına varır varmaz da, hemen tedbirini almalı, bir an önce tövbe istiğfar etmeli, imanını yenilemeli, kelime-i şahadet getirerek taze bir imanla yeniden başlamalıdır. 
 "Allah gelse seni elimden alamaz!"
Bir öfke sonucu bir kızgınlık anında düşünmeden bu sözü söyleyen kişinini Allah'ın gücü ve kudreti konusunda en ufak bir bilgisinin olmadığı anlaşılıyor. Allah'ın her şeye gücü yeter ifadesi Kur'an'da onlarca yerde geçer bu gösteriyor ki gündelik hayatta kullandığımız "Allah gelse seni elimden alamaz!" sözü bizi günaha ve Allah'ın gücünü inkara götürüyor.
"Burası Allah'ın unuttuğu yer!"
Allah'ın unutması mümkün mü? Dünyada yan yana gelmeyecek iki kelime varsa biri 'Allah'tır diğeri de 'unutmak'tır. Allah ayetinde şöyle der; "Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz." (Taha, 20:52) "…Ve Rabbim hiçbir şeyi unutmaz." (Meryem, 19:64)
"Allahlık Ali Bey!"
TDK sözlüğü, Allahlık kelimesi hakkında şöyle bir açıklama yapıyor: "Kendisinden hiçbir işte yararlık umulmayan saf ve zararsız kimse." Örn; "Bu adam Allahlığın biri, elinden hiçbir şey gelmiyor." Diiak edilirse bilgisiz, beceriksiz, sorunlu ve hiçbir işe yaramayan insanlar bu sözle anlatılıyor. Böylece Allah'a –haşa- bir noksanlık izafe ediliyor. Bu yüzden kullandığımız bu cümlenin nereye gittiğini düşünüp ona göre kullanmamaya özen göstermeliyiz.
"Allah baba!"
Bu sözle Allah'a babalık ve evlatlık isnat ediliyor. Kur'an'ın birçok ayetinde adeta bu tehlikeli söze dikkat çekilircesine Allah'a babalık ve oğulluk isnadında bulunan kavimle uyarılmıştır. Yahudi'ler, "Üzeyr (Aleyhisselâm) Allah'ın oğludur" dediler. Hristiyanlar da "Mesîh (aleyhisselâm) Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla uydurdukları sözleridir ki daha önce küfredenlerin (Melekler Allah'ın kızlarıdır, diyenlerin) sözlerine benziyor. Allah, onları kahretsin, haktan batıla nasıl çevriliyorlar? Tövbe, 9:30
"Cimrilerin Allah'ı…"
Bu sakıncalı söze de toplumda sık sık rastlıyoruz. Kişi kendince karşı tarafın cimriliğini anlatmak için bu söze başvurur. Halbuki bu söz –haşa- Allah'ı cimrilikle itham etmek anlamına gelebilir, kişi kötü niyetle söylemese de bilinç altına asıl anlamıyla yerleşir ve Allah muhafaza günaha sürükler. Yine Kur'an'da işaret edildiği gibi Yahudi ileri gelenleri, "Muhakkak Allah fakirdir, biz ise zenginiz" (Al-i İmran, 3:181) diyerek Allah'a iftirada bulunuyorlardı.
"Kader utansın!"
Kendine söz geçiremeyen kişi, kadere taş atar. Kimseyi suçlayamayan kaderi taşlar. Kişi beceriksizliğini, tembelliğini ve bilgisizliğini kendi üstüne almaz, eline geçen taşı kadere fırlatır. Kur'an'da kaderler ilgili ayetler bu tür insanların zavallılığını gözler önüne seriyor; "Allah'ın emri biçilmiş bir kaderdir." (Ahzab, 33:38) "Biz her şeyi bir kaderle yarattık." (Kamer, 54:49)
"Kahpe felek!"
İnanç çerçevesinde feleğe çatmanın sakıncası ve insanın imanına zarar vermesi, feleğin hangi anlamda kullanıldığıyla alakalıdır. İnsan hayıflanırken feleği kader ve dehr (zaman) anlamında kullanıyorsa bu kişinin imanına zarar verebilir. "Dehre sövmeyiniz, çünkü Allah dehirdir." Hadisi bu duruma dikkat çekiyor.
"Fala inanma, falsız da kalma"
"Ama falcının dediği de bazen çıkıyor" cümlesiyle başlayan ikna çabaları en uç noktalara kadar gidiyor bazen. Allah'ın ayetleriyle kesin bir şekilde haram kıldığı falcılık günümüzde kafelerde, yol kenarlarında, sahillerde sıkça rastlanılan bir durum. "Gaybın anahtarı Allah'ın yanındır. Başkası onu bilemez." (En'am, 6:69) ayeti falcıların söyledikleri tüm sözlerin yalan ve uydurma olduğunu gösteriyor. Daha bu ilk örnek ayet bile bilinçli insanların fal bakma merakını giderip falcıları yalancı çıkarıyor. Bu ayetten sonra söyleyecek pek fazla söz kalmadığı halde isteyenler Kur'an-ı Kerim'de falcılık ve büyücülük hakkındaki diğer ayetleri inceleyebilirler.
"Bir yudum alsan ne olur? Aslan sütü bu!"
Günümüzde en dindar kişi bile bir anda kendini içkili ortamda, içki içilen bir masada bulabilir. Düğünlerde, iş yemeklerinde, tatilde hiç beklemediği bir anda yan tarafında oturan arkadaşının elinde bir içki kadehi görebilir. Bu durumda ne yapmalı, nasıl davranmalı, arkadaşın "Bir yudum alsan ne olur? Aslan sütü bu!" ve benzeri ikna çabaları karşısında ne cevap vermeli? Tüm bu sorulara Peygamber Efendimizin "Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki dolaştırılan sofraya asla oturmasın!" (Tirmizi, Edeb 43; Ebu Davud, Et,ime 18) hadisiyle cevap versin.
"Seninle cennete bile girmem!"
İnsanoğlu kızdığında, bir kişiye öfke duyduğunda adeta aklını yitirir. Nasıl olur da sağlıklı düşünen bir Müslüman Allah'ın en büyük nimeti olan cenneti rededer ve "Seninle cennete bile girmem!" der! "Allah sizi izniyle cennete ve bağışlanmaya çağırıyor." (Bakara, 2:221) Siz de eşleriniz de sevinç içinde girin cennete…" (Zuhruf, 43:70) Allah biz Müslümanları yukarıdaki ayetlerle cennete davet ederken nasıl olur da biz sırf birisini sevmediğimiz ve ona öfkelendiğimiz için "Seninle cennete bile girmem!" deriz…
"Yalansız iş mi var!"
Bu söz yalanı, aldatmayı, kandırmayı meşrulaştırmak ve toplumda dolandırıcılığı artırmak için söylenmiş hem kişiye hem toplumun geneline zararı olan bir anlayışın ürünüdür.
Halbuki Allah bize demiyor mu; "Yalan sözden sakınınız." (Hac, 22:30)
"Sen namazı boş ver benim kalbime bak!"
Sizin de başınıza gelmiştir, bir arkadaşınızı uyarırsınız, iyiliği tavsiye edersiniz, Allah'ın emrettiği namaz ibadetini hatırlatırsınız, o ise size şu cevabı verir; ""Sen namazı boş ver benim kalbime bak veya benim kalbim temiz!" İnsan Allah'ın emirlerinden kaçmak için kendini temize çıkarmaya çalışır, hâlbuki bu boş bir çabadır. Allah, Nisa Suresi'nin 49'uncu ayetinde hemen cevap verir; "Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz."
"Onda iman ne gezer!"
Bir insan imanlı olarak biliniyorsa, Müslüman olarak tanınıyorsa, onun ağzından dine aykırı bir söz çıkmadığı sürece, o kişi Müslümandır. Bunu aksini söylemek, imanı hakkında konuşmak insanı büyük vebal altına sokar.
"İmalat hatası!"
Sırtı kambur, ayağı topal, sağır, dilsiz, ama, zihinsel özürlü v.b kişileri imalat hatası olarak görmek çok ciddi bir iman eksikliğidir. İnsanı yaratan yüce Allah'a hata isnadında bulunmak anlamına gelen bu söz hiçbir müminin ağzından çıkmamalıdır.
"Öküz Aleyhisselam!"
Aleyhisselam "Allah'ın selamı üzerine olsun" anlamında bir saygı ve selam sözüdür. Kötü bir kimseye haşa öküz Aleyhisselam demek, insanı uçuruma götüren imanını tehlikeye sokan bir sözdür.
"Kıyamet hacılar ve hocalar yüzünden kopacak"
Hacılar, Allah'ın huzuruna vardıkları için bu unvana layık görülmüştür. Hocalar ise dini topluluk içerisinde dini insanlara anlatan kişilerdir. Onları gözden düşürücü söz ve davranışlara meydan verilmemelidir. İslama çatmak için hacıları ve hocaları diline dolayan ve onların aleyhine konuşanlar büyük vebal altındadır.
"Tabiat yarattı! Tabiat mucizesi!"
Tabiatçılık ve doğacılık natüralizmin dilimizdeki bir çeşit ifadesidir. Tabiata kutsallık vermek son yılların sapkın bir din anlayışıdır. Tabiat ve doğada gördüğümüz her şey yüce Allah tarafından yaratılmıştır. Tabiat yarattı, demek
(Mehmet Paksu)
 "Kahrolsun Şeriat !!!"
 Meydanlarda islama karşıtlık adı altında şeriat istemiyorum, kahrolsun şeriat demek küfrün ta kendisidir. 
Bir kişi böyle bir sözü neden söyler, niçin söyler, hangi niyetle söyler?Bu sözü söyleyenlerin bir kısmı var ki, ne dine inanır, ne Allah’a; ne Kur’an’a inanır, ne de Peygambere… İslam’a ve dine karşıdır, düşmandır.
 Böyle bir insan bu sözü inançsızlığından dolayı söyler. Zaten böyle birisinin yolu da, izi de bellidir. Hiçbir kutsalı yoktur, hiçbir manevî değer tanımaz. Onun gözünde, dini çağrıştıran her şey zararlıdır ve yanlıştır. Böyle düşünenleri kendi ideolojik yapısıyla baş başa bırakalım. “Kahrolsun şeriat!” diye bağırıp çağıran başka birisi daha vardır ki, o da neyin ne olduğunu bilmeden konuşuyor. Allah’a, dine, Kur’an’a ve Peygambere inanıyor, inancı var, belki namaz da kılıyordur, oruç da tutuyordur, ama “şeriat”ın siyasî ve ideolojik bir düşünce olduğunu sanıyor, farkına varmadan bu saçma sözleri kullanıyor, bir yerde “uydum kalabalığa” diyerek hareket ediyor. Oysa şeriatla din aynı anlama gelir, ikisi bir arada kullanılır. Din şeriattır, şeriat da dindir. “Şeriat” kavramının içinde, imanla ilgili hükümler olduğu gibi, ahlakla, ibadetle ve günlük hayattaki işlerle alakalı hükümler de vardır. Her şeyden önce şeriatı koyan Allah’tır. Bir diğer ifadeyle, dini gönderen ve dinin sahibi Allah’tır. Onun için Allah’a “Şârii Hakiki/gerçek şeriat koyucu” denir. Zaten Allah’ın, şeriatı koymasının asıl amacı, kullarının sonsuz hayata ve gerçek saadete ulaşmalarıdır. Şeriatın tanımına baktığımızda da aynı gerçekleri görürüz. Sözlük anlamıyla şeriat "yol, mezhep, metot, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" demektir. Dinî bir terim olarak da, "Allah’ın emir ve yasaklarının toplamı"dır. Başka bir deyimle, "Kur’an âyetlerine, Allah Resulü’nün (a.s.m.) sünnetine ve İslam âlimlerinin görüş birliği içinde oldukları meselelere dayanan İlahî kanun"lar bütünüdür. “Şeriat”, İlahî kanunlar bütünü olduğuna göre, tek Şâri/şeriat koyucu Allah’tır. Bunun yanında peygamberler de, şeriatı insanlara haber verdikleri için ayrıca onlar da Şâri olarak anılırlar. “Şeriat” kelimesi bir terim olarak diğer kanunlar ve dinler için de kullanılabilir. Mesela, “Musa Aleyhisselamın şeriatı” gibi. Şeriat kelimesinin terim anlamı şu âyete dayanır: "Sonra seni bu işte apaçık bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy. Hakkı bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma!" (Câsiye, 45:18) Peygamberimiz Hz. Muhammed’den (a.s.m.) önce de çok sayıda peygamber gelmiştir. Bu peygamberlerin çoğunu Cenabı Hak, bir şeriatla/kanunla göndermiştir. Peygamberimizin getirdiği İslam şeriatı, daha önceki şeriatların bir devamı ve tamamlayıcısı niteliğindedir. Bu mesele Kur’an’da şöyle dile getirilir: "Allah, dini doğru tutmanız ve onda ayrılığa düşmemeniz hususunda Nuh’a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiyede bulunduğumuz dinle ilgili hususları size şeriat olarak koydu." (Şûrâ, 42:13) İslam hukuku kaynakları, şeriatı üç ana bölümde inceler: İbadetler, muameleler, ceza hukuku. İbadetler: Allah’ın razı olduğu her çeşit ibadeti içine alır. Özel anlamda ise, âyet ve hadislerde özel şekil ve şartları belirlenen ibadetlerin uygulanması kastedilir. Namaz, oruç, zekât, hac ve kurban İslam’da var olan ve bilinen ibadetlerdir. Muameleler: İnsanlar arasında medenî, ticarî, ekonomik ve sosyal ilişkileri, insanların devletle ve devletlerin de birbirleriyle münasebetleri bu bölümde yer alır. İslam dini doğumdan ölüme kadar evlenme, boşanma, nafaka, velayet, vekâlet, vesayet, miras, alışveriş gibi toplum hayatının ihtiyacı olan tüm medeni muamelelere ve hatta devletler hukukuna ait hükümler getirmiştir. Ceza hukuku: İslam şeriatının kullanımda olduğu bir İslam ülkesinde, İslam dininin emir ve yasaklarına uymayan, toplumsal düzeni bozmaya çalışan kimselere karşı verilecek bedenî, malî veya caydırıcı bazı cezaî hükümleri kapsar. İslam şeriatı, esas olarak temelde dört delile dayanır. Bunlar şer’î deliller olarak da anılan “Kitap, sünnet, icmâ ve kıyas”tır. Kitap: Kur’an’ın içerdiği hükümlerdir. Sünnet: Son Peygamber Hz. Muhammed’in (a.s.m.) söz ve fiilleridir. İcmâ: İslam âlimlerinin görüş birliği içinde bulundukları konulardır. Kıyas: Kur’an ve sünnette hükmü açıkça belirtilmeyen bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak nitelik dolayısıyla, hükmü açıkça belirtilen diğer meseleye göre açıklamaktır. İslam şeriatına karşı çıkanları Prof. Dr. Hayrettin Karaman bir sıralamaya tabi tutuyor ve şöyle bir değerlendirme yapıyor:
"Biz Müslüman’ız, İslam’a varız, ama şeriata yokuz, şeriatı kabul etmiyoruz; şeriat Ortaçağ’ın karanlığına dönmektir" diyenler, "Kur’an, sünnet, icma ve kıyas kaynaklarına dayanan İslam’ın bir kısmını kabul ediyoruz, ama bir kısmını kabul etmiyoruz" demiş oluyorlar.
İslam’ın bütününe inanan ve tamamını yaşamaya çalışan mü’minler “salih ve kâmil” Müslümanlardır. Yine tamamına inanıp bağlayıcı olduğu halde bir kısmını yaşayamayan (ameli, uygulaması eksik, kusurlu olan) mü’minler ise “fâsık, günahkâr” Müslümanlardır; Allah Teala onları dilerse affeder, dilerse cezalandırır. “İslam’ın bir kısmını (şeriatı) kabul etmem” diyenler, “Onun da dinden olduğunu kabul ediyor, böyle olduğuna inanıyorum, ancak onunla amel etmek istemiyorum” demek istiyorlarsa, günahkâr oluyorlar, “Bu kısmına inanmıyorum, şeriatı dinden saymıyorum” demek istiyorlarsa, İslam’la bağlılık ve aidiyet ilişkilerini kesmiş oluyorlar.  Şeriata karşı çıkanlar, “şeriat istemiyoruz, kahrolsun şeriat!” diyenler, İslam’ın bir kısmını reddediyor, onunla inanç ve yaşama bakımından ilişkilerini kesiyorlar, hatta ona karşı düşmanca cephe alıyorlar. Bu durumda olanların aynı zamanda Müslüman olmaları mümkün ve sahih değildir.  Şeriat sadece Kur’an hükümleri ve İslamî esaslar değildir. Az önce anlattığımız ve herkesin “şeriat” olarak bildiği bu şeriat, Cenabı Hakkın Kelam sıfatına dayanır ve asıl itibariyle oradan gelir. Bir diğer şeriat daha vardır ki, o da Allah’ın İrade sıfatından gelir ve bu sıfatın tecellisidir. Buna “sünnetullah/tabiat/doğa” tabiri kullanılır. Mesela, yerin çekim gücü, ateşin yakması, soğuğun üşütmesi, zehirin insanı öldürmesi gibi tabiatta var olan fıtrî kanunlar, kevnî kanunlardır. Bunların yaratıcısı ve işleteni Yüce Allah’tır. Nasıl ki, Kelam sıfatından gelen kanunlara karşı gelenler belli cezalara uğrayacağı gibi, İrade sıfatından gelen bu kanunlara karşı duranlar da cezasını hemen görürler. Mesela, bir kimse yüksek bir yerden atlarsa, bacağını ve kafasını kırar. Elini ateşe uzatırsa eli yanar, soğukta durursa üşür, yüzme bilmeden denize girerse boğulur, zehir içerse hayatını kaybeder. Her iki şeriat için de şöyle müşterek misaller verilebilir. Zehir içerek intihara teşebbüs eden hayatını kaybettiği gibi, intihar etmekle haram işlediği için ayrıca günaha girmiş olur. İkinci bir misal: Silahını suçsuz bir insana kasten çeken kimse onun ölümüne sebep olduğu gibi, ayrıca büyük bir günah işlediği için, İslam şeriatı ona kısas cezasını öngörür, onun da aynı şekilde cezalanması hükmünü verir.
  İmanı tehlikeye atan diğer bazı sözler:
1. “Seni Allah’tan çok seviyorum.” demek.
2. Bir adamı sevmediği zaman, “Cehennem’e girmeye imza verdim.” demek.
3. “Allah bize zulmediyor.”, “Ben Allah mallah tanımam.”, “Şu işe Allah’ın bile gücü yetmez.” gibi sözleri söylemek.
4. Hasta olan birisine, “Seni Allah unuttu.” demek.
5. Karısı veya başka birisi için, “Onun hakkından Allah bile gelemez, ben nasıl geleyim” demek.
6. “Allah bana merhamet etme hususunda cimrilik etti.” demek.
7. Herhangi bir şey için, “Allah’ın hiç işi kalmamış da bunu mu yapıyor veya yaratıyor?” demek.
8. Peygamberimiz’in sünnetlerinden veya hadislerinden birisini alaya alır bir tarzda “Çok dinledik bunları” demek.
9. Herhangi bir işi yapan kimseye yapmaması söylendiği zaman, “Peygamber gelse de ‘Yapma!’ dese veya gökten ‘Yapma!’ diye ses duysam yine yaparım” demesi.
10. Kendisine, “Dünya için ahiretini terk etme!” denilen kimsenin cevap olarak, “Ben veresiye için peşin olanı bırakmam.” demesi.
11. Fakir bir kişinin, “Allah falan kuluna şu kadar zenginlik veriyor; bana ise az veriyor. Böyle adalet olur mu?” demesi.
12. “Namaz ve helal olan şeyler, bana iyilik getirmiyor” veya “Ne için namaz kılacağım; malım yok, mülküm yok. Çoluğum yok, çocuğum yok” yahut “Namazı rafa bıraktım” demek.
13. “Sensiz Cennet’i de istemem, orası da benim için zindandır.” demek.
 Peygamberimizin Sünnetleri Sayfası
https://www.facebook.com/Peygamberimizin-S%C3%BCnnetleri-392148384275840/about/
0 notes
kitapidea · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Evrim Düşü 'Bilimci materyalizm' tarihten bağımsız, hadiselerin nedenleri açısından yakın nedensellik tonu yüksek bir deterministik doğacılık vurgusu yapan, beşeri alanları da bu tür açıklama biçimlerine dahil eden bir bakış açısıyken, diyalektik materyalizm, başlangıç koşullarının hadiselerin ortaya çıkışları açısından belirleyici olduğu, determinizmin tek açıklama biçimi olmayıp tarihselliği ifade eden rastlantısallığa da başvuran, kategorik 'evet' ya da 'hayır' yerine 'evet ve hayır'ların çelişkisinden tarihsel bağlamın izlerini taşıyan yenilik çıkacağını öngören bir metodolojik bütündür.
0 notes
forumtutkusucom · 8 years ago
Text
Ülkedeki ilk çıplak egzersiz sınıfını açtı - ForumTutkusu.Com - Forum Tutkunlarının Tek Adresi
Tumblr media
Ülkedeki ilk çıplak egzersiz sınıfını açtı Doğacılık kulübü üyesi kişisel antrenör, İngiltere'nin ilk çıplak egzersiz sınıfını açtı. Yaşları 33 ile 70
0 notes
kitapidea · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Evrim Düşü 'Bilimci materyalizm' tarihten bağımsız, hadiselerin nedenleri açısından yakın nedensellik tonu yüksek bir deterministik doğacılık vurgusu yapan, beşeri alanları da bu tür açıklama biçimlerine dahil eden bir bakış açısıyken, diyalektik materyalizm, başlangıç koşullarının hadiselerin ortaya çıkışları açısından belirleyici olduğu, determinizmin tek açıklama biçimi olmayıp tarihselliği ifade eden rastlantısallığa da başvuran, kategorik 'evet' ya da 'hayır' yerine 'evet ve hayır'ların çelişkisinden tarihsel bağlamın izlerini taşıyan yenilik çıkacağını öngören bir metodolojik bütündür.
0 notes