#diyarbakıranneleri
Explore tagged Tumblr posts
tathaber · 4 years ago
Text
Diyarbakır anneleri 500 gündür nöbette
Tumblr media
Diyarbakır'da ana Hacire Akar, oğlunun HDP'liler aracılığıyla dağa kaçırıldığını iddia ederek, HDP İl Başkanlığı binası önünde 22 Ağustos 2019'da oturma eylemi başlattı. Oturma eylemi sonuç veren ana Akar, kararlı mücadelesiyle 24 Ağustos'ta evladına kavuştu.Hacire Akar'ın oğlu için gösterdiği mücadele, benzer acıyı yaşayan öbür ailelere de örnek oldu. Akar'ın mücadelesi ile umutları artan ailelerin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemine katılım günden güne artarak, 188'e ulaştı.EYLEME HİÇBİR ŞEY ENGEL OLAMADIAileler, yaz kış, yağmur çamur demeden eylemlerini sürdürdü. Anneler, bazen zaman da oturma eylemine eşleriyle nöbetleşe devam etti. Anneler nöbetteyken babalar evdeki çocuklarına hem babalık hem annelik yaptı.Annelerden bazıları ufak çocuklarıyla katıldığı eylemi zor şartlar altında sürdürdü, yorgunluktan bazen kaldırımda uyudu, bazen zaman da baygınlık geçirdi.Aileler, tüm dünyayı etkisi altına meydan yeni tip koronavirüs salgını döneminde bile lüzumlu tedbirleri alıp, eylemlerinden vazgeçmedi.Evladına kavuşan her bir aile fiil yapan ana ve babalara neşe ile hüznü bir arada yaşattı. Aileler, terör örgütünden kaçıp gelen her evlat için kendi çocuğuymuş gibi sevinirken, yüreği evlat hasretiyle yanan anneler bazen zaman da duygulandı, gözyaşı döktü.Evladına kavuşan aileler zaman vakit HDP vilayet binası önüne gelerek oturma eylemine katılarak annelere destek verdi.Annelerin kararlı duruşu, HDP'ye kepenk indirtti. Read the full article
0 notes
nesatgundogdu · 5 years ago
Photo
Tumblr media
#AkıldakiSorular'da @MilatGazete Yazarı @ahmetay_ #koronavirüs gündeminde #mevsimlikişçiler, #DiyarbakırAnneleri ve #Terör ile mücadele konularında değerlendirme yaparken @sbuedutr #KBRN ABD Başkanı Prof.Dr.@Levent53426816 ise tüm yönüyle salgını ele aldı. https://youtu.be/y1cs30jWKgw (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/B-5at_4hddT/?igshid=bxhwo0xf0kng
0 notes
siirtfed · 5 years ago
Photo
Tumblr media
#Siirt Dernekler Federasyonu Başkanı @mtncnplt , #DiyarbakırAnneleri ziyaretini @diyarbakirradyo ‘da anlatıyor. ~ 📻 @trtradyo | GAP Diyarbakır Radyosu 🗓 28 Ekim Pazartesi | ⏰ 12:15 📡 ‪ http://radyo.trt.net.tr/Kanal/12/gap-diyarbakir.aspx‬ #Siirt1Aşktır (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/B4FHWBFJ3lr/?igshid=ft89guvei8fg
0 notes
bymusademircii · 5 years ago
Photo
Tumblr media
İşte son zamanlarda, En sevindiğim haber. 3 günde 276.086 seyirci ile gişede çakıldı. Önce ki filmi ile 1.331.691 kişi izlemişti. Diyarbakır annelerinin, Acısını görmeyip, #PKK dan korkan ve söz söyleyemeyen Toplumsal bir olayda, Milletin yanında olmayacak, 10 yıldır aynı oyuncularla, Film yapıp onları zengin edicek, Saçma sapan film yapıp, Benim zekama laf edecek, Ben bir de bu insanın, Filmini seyredicem öylemi, Çok beklersiniz. Zekamı kaybetmedim daha, #bymusademirci 🎬📽️ #diyarbakıranneleri #cemyılmazfilminegitmiyorum #karakomikfilmler #movies #theatre #movie #film #a #gişe #films #actor #actress #cinema #films #dvd #amc #instamovies #star #flick #moviestar #photooftheday #bollywood #flicks #hollywood #goodmovie #crawl #lovehim #instaflick #instaflicks @bymusademirci | Twitter & Instagram © 2019 Musa Demirci https://www.instagram.com/p/B35IyROh-ts/?igshid=1juw54c45o49g
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Kılıçdaroğlu: Evlat üzerine titreyen bir annenin acısını paylaşmak hepimizin ortak görevi
Tumblr media
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da çocukları dağa kaçırılan annelerinin oturma eylemine ilişkin, "Evlat üzerine titreyen bir annenin acısını paylaşmak hepimizin ortak görevidir. Hepsinin derdine el birliğiyle çözüm üreteceğiz." dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeleriyle bir araya geldikten sonra, Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesi açıklamalarda bulundu. İyi yönetilmeyen, savrulan bir Türkiye gerçeğinin olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu bağlamda herkese ciddi sorumluluklar düştüğünü vurguladı.
Tumblr media
Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası'nda milli sporcu Sümeyye Boyacı'nın, dünya ikincisi olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Azmi ve kararlılığı, eğer insan inanırsa hangi sonuçları elde edebileceğini Sümeyye kardeşimiz bize gösterdi. Biz CHP olarak, bütün üyelerimiz adına kendisine şükran borçluyuz, yürekten teşekkür ediyoruz. Bayrağımız göndere çekildi, İstiklal Marşı okundu ve herkes saygı duruşunda bulundu. Bunun verdiği katkıyı sıradan hiçbir kişi veremez." diye konuştu. Sadece insanların değil, toplumların anılarında da derin acıların bulunduğunu, bunlardan birisinin de 12 Eylül olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 12 Eylül öncesi ve sonrasında çok kişinin hayatını kaybettiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, 12 Eylül'de CHP'lilerden de çok kişinin hayatını kaybettiğini ifade ederek, PM Üyesi Tekin Bingöl'ün CHP'li olup da hayatını kaybedenlerle ilgili özel bir araştırma yapıp bir kitapçık hazırladığını anlattı. Terör dolayısıyla hayatını kaybeden CHP'liler arasında Anadolu'nun değişik yerlerinde yaşam mücadelesi veren insanların olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, hayatını kaybedenleri rahmet ve saygıyla andı. CHP'nin kavgadan, gerilimden uzak, herkesi kucaklayan, kimseyi ötekileştirmeyen, her insana saygı duyulan, sorunları ve çözümleri dile getiren yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirmek istediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bilgiye dayalı eleştirinin önemine işaret etti. "Vatandaş bilmeli ki CHP bir konuda bir eleştiri getiriyorsa, mutlaka bunun bir gerekçesi vardır. Eğer CHP, Anayasa Mahkemesine başvuruyorsa, vatandaş düşünmeli, bir şey var ki burada CHP Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor." diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yaşayan insanların, Cumhuriyetin, demokrasinin çıkarı için hak ve hukuk yolu aradıklarının altını çizdi. "Şehitler 82 milyonun onurudur" Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğinin önemine işaret ederek, "Beraber yaşıyorsak, aynı bayrağın altındaysak, aynı vatanda yaşıyorsak, aynı havayı teneffüs ediyorlar, bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında beraber geziyorsak niçin bir başkasını ötekileştirelim? Neden 'bizden olanlar ve olmayanlar' diye özel bir ayrım yapalım? Dolayısıyla bizim yeni siyaset felsefemizin özünde yatan bu, kimseyi ayrıştırmamak." dedi. İktidar sahiplerinin zaman zaman yaptığı ayrıştırmanın toplumu böleceğini, kutuplaştıracağını, bunun yanlış bir politika olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Şehitler 82 milyonun onurudur. Hepimiz şehitlerimize ve şehit yakınlarımıza sahip çıkıyoruz. Onların haklarını korumak, onları baş tacı yapmak, onları bu ülkenin onuru haline getirmek hepimizin ortak görevidir. Şehit yakınlarına da toplumun her kesiminin saygı duyması gerektiğini defalarca dile getirdim ama şehitleri ve şehit yakınlarını 15 Temmuz'da şehit olanlar ve diğerleri diye ayırırsanız, bu topluma en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Şehit, şehittir. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için hayatını vermiştir. Onu yetiştiren anneler, hepimiz için kutsal annelerdir. Nasıl ayrım yapabiliriz? Ama bu ayrımı yaptılar. Biz, buna karşı çıktık, 'yanlıştır' dedik. Biz buna karşı çıktık, 'Siz 15 Temmuz'u destekliyor musunuz?' dediler. Hayır, darbe girişimine karşı hep beraber mücadele ettik ama şehitler, gaziler arasında ayrım yaparsanız bu yanlıştır dedik." "Annelerin hakkı hukuku savunulmalı" "15 Temmuz'da tırnağı yaralananı gazi ilan edeceksiniz, vücudunda terör kurşunu taşıyan gaziyi 'gazi' ilan etmeyeceksiniz." diyen Kılıçdaroğlu, buna karşı çıktıklarının altını çizdi. Şimdi toplumun gündeminde annelerin olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, anne için evladın çok değerli olduğunu dile getirdi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şimdi anneler arasında da bir ayrımın olduğunu vurgulayarak, "Cumartesi anneleri, Diyarbakır anneleri... Nasıl bir ayrım? Anne, annedir. Anne çocuğunu istiyor. Diyarbakır'daki anne de haklıdır, Cumartesi annesi de haklıdır. İkisi de çocuklarını istiyorlar." dedi. Diyarbakır'da bir annenin "Benim evladım geri gelmeyecek, inşallah sizin çocuğuz geri gelir." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, bu tabloya bakıldığında annelerin hakkının ve hukukunun savunulması gerektiğinin altını çizdi. Cumartesi annelerinin 755 haftadır kimseye dokunmadan, kötü bir söz söylemeden, sadece fotoğraflarla "evlatlarının mezarını" görmek istediklerini belirten Kılıçdaroğlu, evlatları, terör örgütünce kaçırılan Diyarbakırlı annelerin de acılarının olduğunu, onların da evlatlarını istediğini söyledi. "Ayrıştırırsanız adalet kalmaz" Terör örgütünce kaçırılan çocukların kurtarılması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz, yetkili değiliz, elimizde yetki, güç yok. Yetki, güç sahibi olanlar, güçsüzlüklerini adeta itiraf etmek için gitmişler Diyarbakır anneleriyle beraber oturuyorlar. Sen bakansın kardeşim, sorunu çözecek olan sensin. Ne diye gidiyor oraya oturuyor? Sen çözeceksin kardeşim sorunu, acıyı çözeceksin. Senin görevin sorunu çözmek. Yetki, güç, imkan sende, ordu, polis, hakim, kaymakam, vali, general sende, Diyarbakır annesinin elinde ne var? Sadece bir feryat var, 'Oğlumu, evladımı istiyorum.' diyor. Şimdi anneleri de bölüyorlar. Acı olan bu, yazık, günah olan bu. Anne, annedir. Anne, insanlığın sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli aktördür. Evlat üzerine titreyen bir annenin acısını paylaşmak da hepimizin ortak görevidir. Anneler arasında ayrım yapmak, bir grup anneyi ötekileştirip, bir grup anneyi kucaklamak doğru değildir. Hepsini kucaklayacağız. Hepsinin derdine el birliğiyle çözüm üreteceğiz. Bu işin iktidarı, muhalefeti yoktur ama güç iktidardadır. Sorunu çözecek olan iktidardır." İktidarın sorunları çözmek için vatandaştan oy istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, toplumun bölünmemesi, kutuplaştırılmamasının önemine işaret etti. "Ayrıştırırsanız, bölerseniz, gerginlik yaratırsanız, haksızlık yaparsanız ne olur? Adalet dediğimiz kavramın içi boşalır, adalet kalmaz. Hukuk dediğimiz kavramın içi boşalır, hukuk kalmaz." değerlendirmesini yapan Kılıçdaroğlu, aynı acıyı yaşayan birisine sevgiyle, bir başkasına öfkeyle yaklaşıldığında orada adaletin olmayacağını vurguladı. "Adaletsizlikte bir dünya rekoru" Hazreti Ali'nin "Devletin dini adalettir." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, devletin adaletsizliğin kaynağı olması durumunda, toplum vicdanının derin yaralar alacağının altını çizdi. Kılıçdaroğlu, adaleti yüceltmenin önemine işaret ederek, adaletsizliğin beslenmesi durumunda ciddi sorunların olacağını belirtti. Adaletsizliğin demokrasiyi, güçler ayrılığı ilkesini de aşındıracağını, adalete duyulan güvenin yerlerde sürünmesinden en büyük zararı vatandaşın göreceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Düşünün, adaletin tepesindeki insanlar 'adalete olan güvenin yüzde 30'lara indiğini' söylüyorlar. İktidar sahiplerinin oturup düşünmesi lazım. Neden bu tablo ile biz karşı karşıyayız? Kim yönetiyor bu ülkeyi? Kim adaletsizliği besliyor? Kim adaletsizlikten yana politikalar izliyor. Kim toplumu ayrıştırıyor ve bölüyor? Biz, bu soruları sormak zorundayız. Bu, bizim hakkımız. Kimin adına? 82 milyon adına bu soruları sormak zorundayız. Bütün canlıların adalete ihtiyacı var. Bu kadar yüce bir kavramın içini hangi iktidar boşaltabilir? Boşalttılar. Bu bizim için büyük bir acıdır. Son 5 yılda uluslararası anketlerde, çalışmalarda, raporla da hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye 50 basamak geriye gitti. Adaletsizlikte bir dünya rekoru. Nasıl olur da 50 basamak birden geriye düşersiniz? Demek ki adaletsizliği sadece bizim hakimler, savcılar, Yargıtay Başkanı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı söylemiyor, bütün dünya Türkiye'de bir 'adaletsizlik olduğunu' söylüyor." "Sırtı kalın olanlar dışarıda" Tutuklu Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının tahliye edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Haksız ve hukuksuz yere hapiste yattıklarını Adalet Bakanı biliyor, Yargıtay Başkanı biliyor, Anayasa Mahkemesi Başkanı biliyor, herkes biliyor ama içeriden çıkaramıyorlar. Ne için? En sonunda çıktılar. Peki bu kadar haksız bir şekilde içeride yatmalarının hesabını kim verecek?" dedi. Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi Üyeleri Eren Erdem'in aylardır delilsiz bir şekilde hapiste tutulduğunu anımsatarak "Sanıyorlar ki hapse atıldığında Eren Erdem düşüncelerinden, insanlığa hizmetten, yazmaktan, çizmekten vazgeçecek. Eren Erdem'i idam da etseniz, Eren Erdem inandığı yoldan vazgeçmez. Bunu önce iktidar sahiplerinin bilmesi lazım. O bir yurtsever, vatansever." diye konuştu. "Siz FETÖ ile kucak kucağa gezerken o FETÖ'yü eleştiriyordu. Kitap, makale yazıyordu." diyen Kılıçdaroğlu, sadece Erdem'in değil, Osman Kavala'nın, yazarların, çizerlerin, gazetecilerin, avukatların, askeri öğrencilerin hapiste olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Kim dışarıda? Yeşil dolarları olanların, sırtı kalınların tamamı dışarıda. Bastır parayı, çık dışarıya. FETÖ borsasını ben mi dillendirdim? FETÖ borsası diye bir borsayı kim dillendirdi? Önce AK Parti kanadından dillendirdiler. Orada da vicdan sahibi insanlar var. 'Bir borsa var, sizin haberiniz yok mu? Parayı bastıran dışarı çıkıyor.' dediler. İzmir'deki cinayeti unutmadık. FETÖ borsasının olduğu bir ortamda bir kişiyi gittiler dairesinde öldürdüler. Ne oldu? Vicdan sahibi olanlar sormayacak mı bu soruyu? FETÖ borsasının aktörleri kimlerdi? Kimler para ödüyordu, kimler çıktı dışarıya? FETÖ ile hala iç içe olanlar devletin protokolünde yer alıyor. Hala Pensilvanya'dan emir ve talimat alanlar devletin protokolünde yer alıyor. Çünkü beyefendi gitmiş Erdoğan'ın avukatlarını tutmuş, dünyanın parasını ödemiş. Hakimi, savcısı cesaret edip deva bile açamıyor. Hangi adaletten bahsedilecek? Özellikle bunu AK Partili ve ülkücü kardeşlerime seslenerek söylüyorum, adaletse hep beraber. Adalet birilerinin iki dudağına teslim edilemez. Parası olan için adalet kendi iradesine göre, parası olmayan açın içeri gitsin. Yazık günah değil mi?" "Adaletsizliğin ülkedeki her alanda yaşandığını, esnafın, çiftçinin, sanayicinin ülkede adaletin olmadığı ortak görüşüne sahip olduğunu" belirten Kılıçdaroğlu,"Gerçekten de adalet yok. İktidar sahibi olup adaleti arayan da yok. 'Adalet reformu yapacağız' dediler, yap kardeşim elinden tutan mı var. Meclis tatilde, adalet için Meclis tatile mi girer? Toplarsın Meclisi, 'Gelin kardeşim yasal düzenlemeyi hazırladık, bak güzel şeyler yapıyoruz' denilse, gideriz toplanırız, çözeriz olayı. Ama birilerinden izin almadan olmuyor. Tek adam rejiminin getirdiği en büyük kötülük budur, parlamentonun iradesi bile ipotek alında." diye konuştu. Türkiye'nin kuralsız ve kurumsuz yönetildiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de bağımsız hangi kurum var? Yasanın tanıdığı görevleri kendi özgün idaresiyle yerine getiren hangi kurum var? Hiçbir kurum yok. Bütün kurumlar dönüp saraya bakıyor. Ne söyleyecek, biz ona göre karar alalım diye. Peki sizin göreviniz ne? Atın onları, robotları getirin koyun oraya." ifadelerini kullandı. "İthal pamuğa 21 milyar 468 milyon dolar ödemişiz" Türkiye'nin pamuk üretiminde dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Cumhuriyetin ilk yıllarında en büyük ihracat kaleminin tarım ürünleri olduğunu ve bunun içerisinde pamuğun önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Pamuk üretimi ve ihracatı sayesinde Türkiye'nin silah başta olmak üzere birçok fabrika kurduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Şimdi pamuk üreticisini cezalandırıyoruz. Fiyat daha belli değil. Türkiye'de 2002'de 7 milyon dekar pamuk ekiliyordu. Bugün pamuk ekilen alan 5 milyon dekara düşmüş durumda. Niçin? Çünkü üretici zarar ediyor. Peki ne oluyor? Dışardan ithal ediyoruz. 2003'ten bu yana ithal pamuğa 21 milyar 468 milyon dolar ödemişiz. Bu parayı bizim pamuk üreticisine verselerdi ne olurdu? Neden 21 milyar dolar ödüyoruz yabancı çiftçiye de kendi çiftçimize ödemiyoruz? Adalet mi bu? Adaletsizlik sadece yargıda değil ki, bu da adaletsizlik. Kendi çiftçisini cezalandıran, yabancı ülkelerin çiftçisini ödüllendiren bir tarım politikası. Buğdayda böyle, mercimekte böyle. Yozgat'ın mercimeği dünyada bir numara. Yok ettiler. Ne oluyor, Yozgatlılar da en çok oyu oraya veriyorlar, bizi iyi ki yok ettin diyorlar." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, partisinin grup toplantısında, doğal gaz ve elektrikte indirim yaptıklarını açıklayıp, "Bay Kemal sen de duy" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "İktidar oldu, seçimler bitti, doğal gaza ve elektriğe arka arkaya zam. Şimdi bana, 'Bay Kemal zam yaptık, sen bunu duy' demiyor. Vatandaşı kandırıyorsunuz. Devletin en tepesindeki kişi vatandaşı kandırıyor." dedi. "Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, işsizliğin Türkiye'deki en önemli sorunlardan biri olduğunu belirterek, "İktidarın sahiplerinin işsizliğin ne olduğundan haberleri var mı? Hayır. Hepsinin çocukları işte, dayıları, amcaları, halaları, yeğenleri hepsi işte. Bir işte de değil, bir işe giriyor, 5 tane de yönetim kurulundan üye. Oradan da paralar geliyor, akıyor paralar. Kimin paraları bunlar? Bu fakir fukaranın paraları." diye konuştu. Vatandaşların sadece vergi ödemediğini, "yatmadığı hastanenin garantisini ödediğini" savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyanın hangi ülkesinde bir hastaneye hasta garantisi verilir? Yatmadığı hastanenin, uçmadığı havaalanının, geçmediği otoyolun, köprünün garantisini ödeyecek, bu adalet mi? Kime? Devlete değil, müteahhide ödeyeceğim. Madem ben ödüyorsam, 82 milyon ödüyorsa, benim bu sözleşmeleri, verdiğimiz garantilerin büyüklüğünü görmem lazım, kaça mal olduğunu bilmem lazım.  Geçen yılın bütçesine 6 milyar 200 milyon lira garantiler için para verecekler müteahhitlere. 2019 bütçesine 9 milyar 700 milyon lira, yani 9 katrilyon lira koydular, 2020 bütçesine 20 milyar yani 20 katrilyon lira para koyacaklar. Yap-işlet-devret ile vatandaşın cebinden para çıkmıyordu, nasıl oluyor? Devletin tepesindeki kişi, vatandaşına doğruları söylemezse o ülkede devlet yönetiminde bir sorun var, bir kriz var, devlet yönetilmiyor, Türkiye yönetilmiyor demektir. Boşuna demiyorum, Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor." "Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu" Kılıçdaroğlu, devletin borç batağına sürüklendiğini iddia ederek, "Baktılar ki bu borcu bir kişi yönetemiyor, tuttular Borçlanma Genel Müdürlüğü kurdular. Cumhuriyet tarihinde ilk kez Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu. Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü vardı eskiden, şimdi Borçlanma Genel Müdürlüğü. Osmanlı'yı hatırladım, Düyun-u Umumiye vardı, yani Osmanlı'nın paraları toplayıp, el koyup bir şekilde dışarıya aktaranlar. Borçlanma Genel Müdürlüğü de böyle. İsraf ekonomisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Borçlanma Genel Müdürlüğü kurulmasını zorunlu kıldı. Acı olan, devasa bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kapitülasyonlardan büyük acılar çekmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yabancılardan alınan borcun faturasını en ağır şekilde ödemiş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tarih tekerrür ediyor, aynı tabloyu bir daha yaşıyoruz, aynı acıyı bir daha yaşıyoruz." değerlendirmesinde bulundu. "Cumhuriyetin kuruluşundan AK Parti iktidarına kadar toplanan vergilerden daha fazlasını topladılar." ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyetin kurduğu bütün fabrikaları sattılar. Yetti mi, yine yetmedi." diye konuştu. "Bozun anlaşmayı, 50 milyon doları sana 24 saatte bulacağım" Kemal Kılıçdaroğlu, bunların yanı sıra devletin arsalarının, otellerinin de satıldığını ifade ederek, şunları söyledi: "Bu da yetmedi, 420 milyar dolar devleti borçlandırdılar. Türkiye tarihinin en büyük borçlanmasını yapıyorsun ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni borç batağına sürüklüyorsun. Geleceğimizi de borçlandırdılar. Şimdi sıra tank palet fabrikasını, askeri fabrikaları satmaya. Özellikle ülkücü kardeşlerime sesleniyorum. Tank palet fabrikasını Katar Ordusu'na peşkeş çektiren siyasi iktidara ve ona destek veren Bahçeli'nin arkadaşlarına seslenmek istiyorum. Bana dünyadan bir örnek gösterin, hangi ülke kendi silah fabrikasını bir başka ülkenin ordusuna peşkeş çeker? Nasıl oluyor da hangi gerekçeyle satıyor?  Şimdi, Cumhurbaşkanı'nın ikinci bir kararı var. 1105 sayılı karar. Bunu Resmi Gazete'de yayımlamıyorlar. Sayın Bahçeli'ye sesleniyorum, 'Lütfen 1105 sayılı kararı, Saray açıklamıyorsa sen açıkla kardeşim, sen açıklamak zorundasın. Madem 'Milliyetçiyim, vatanseverim, ben bu ülkeyi seviyorum, ben bayrağımı, vatanımı seviyorum' diyorsun, 1105 sayılı kararnameyi git Erdoğan'dan al ve kamuoyuna açıkla. Bu senin tarihi görevindir. Ya açıklayacaksın ya da Katar ordusuna peşkeş çekilen bir siyasal iktidara destek vermeyi keseceksin. Bir ordunun silah fabrikası başka bir orduya peşkeş çekilemez. Dünyada örneği yoktur. Satılmayan bir silah fabrikalarıydı, şimdi onu da peşkeş çektiler. Ne için, 50 milyon dolar için. '50 milyon dolar para bulamadık, o nedenle.' Dedim ki, 50 milyon doları bir ay içinde bulamazsam siyaseti bırakacağım. Siz yeter ki Katar ordusu ile yaptığınız anlaşmayı bozun. Yok. Erdoğan, benden kurtulmak istemiyor muydu? Kurtulmak için sana bir yol gösteriyorum. Bozun anlaşmayı, 50 milyon doları sana 24 saatte bulacağım. Bulmazsam sen de benden kurtulacaksın." Ülkenin çıkarlarının her şeyin üstünde olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bir ülkenin silah fabrikası, başka bir ülkeye peşkeş çekilemez, nokta. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım." ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, bir gazetenin "82 milyon, faizciye çalışıyor" manşetini göstererek, kendilerinin de bunu yıllardır söylediklerini bildirdi. "Londra'daki bir avuç tefeciye Türkiye'yi teslim ettiler" ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, 17 yıllık dönemde dışarıdan alınan borçlar nedeniyle Türkiye'nin 170 milyar 535 milyon dolar faiz ödediğini savundu.  Kılıçdaroğlu, 17 yıl önce kendi iç dinamiklerini harekete geçiren, yatırım yapan, üreten bir Türkiye'nin bulunduğunu öne sürerek, "Bütün bunlar hepimizin ortak değerlendirmesi gereken konulardır. Gideceğiz anlatacağız, köyde, şehirde, sokakta, kahvede, yolda, caddede anlatacağız. Bu ülke bizim ülkemiz. Eğer tefecilere teslim edilen bir ülke varsa oradan kurtarmak da hepimizin ortak görevidir. Ama nasıl? Demokratik yollarla, vatandaşı ikna ederek, kavga, dövüş yapmayarak." değerlendirmesinde bulundu. "Hangi egemen güçlerin Türkiye'yi Suriye batağına soktuğu" sorusunun sorulması gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bizi yalnız bıraktılar" dediğine işaret ederek, "Bu laf çok ama çok önemlidir. Birisi sırtını sıvazladı, 'Suriye'de şunları yap' dedi, sonra döndü 'Ben çekiliyorum, bizi yalnız bıraktılar' dedi. Kim sana 'Gir' dedi, kim 'Orada insan katliamlarına bir anlamda destek ol' dedi? Sana ne Suriye'nin iç işinden, sana ne. Darmadağın ettiler Suriye'yi." ifadelerini kullandı. Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenerek 44 yıllığına İsrail'e verilmek istendiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararını Danıştay'ın iptal ettiğini, konunun daha sonra Meclis'e getirildiğini ve buna itiraz ettiklerini anlattı. Kılıçdaroğlu, konuyu Anayasa Mahkemesine intikal ettirdiklerini, mahkemenin bunu iptal ettiğini dile getirerek, "Şimdi başka bir şey başlattılar, Esad üzerinden 'Suriye'de demokrasi yokmuş, orada insan hakkı ihlalleri varmış, biz oraya gireceğiz'. Türkiye üzerinden silah soktular. Geldiğimiz noktaya bakın, herkes dışarıda, zarar gören tek ülke var dışarıdakilerden, Türkiye. İçeriden de yani kendi ülkelerinde de Suriye var." dedi. "Türkiye neden bu tuzağa düşürüldü?" Parti olarak bazı düzenlemelerin iptali için Anayasa Mahkemesine gitmeleri nedeniyle suçlandıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Biz vatanımızı, insanımızı, ülkemizi ve doğamızı sevdiğimiz için gidiyoruz. Birilerine kul köle olmak için değil, birilerinin maşası olmak için değil. Onlar ateşi elle tutamıyorlar, sana görev veriyorlar, 'Git ateşi tut' diye. Sonra herkes köşelerine çekiliyor, Türkiye bütün acılarıyla baş başa kalıyor. AK Partili kardeşimin bunu düşünmesi lazım, Türkiye neden bu tuzağa düşürüldü? 'Türkiye yönetilmiyor, savruluyor' diyorum ya, yönetim yok Türkiye'de. Bütün bunlara rağmen tüm yetkileri aldık bir adama verdik." Önümüzdeki süreçte uluslararası Suriye konferansı düzenleyeceklerine değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz Suriye sorununun hukuk içinde ve Suriye'nin bütünlüğü korunarak çözülmesini istiyoruz. Egemen güçlerin Suriye'den çıkmasını istiyoruz. Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurmasını istiyoruz. Bu bölgede kardeşlik istiyoruz. Kürtler, Türkmenler, Ezidiler, orada da var, burada da. Akrabalık ilişkilerimiz var, akrabayız biz, neden kavga ediyoruz, bir birbirimizi öldürüyoruz, onlar silah satsınlar diye. Neden, hangi gerekçeyle bu oyuna geliyoruz? Hepimizin oturup düşünmesi lazım." "Esad ile otur konuş diyoruz" Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir dış politikasının olmadığını savunarak, "Türkiye'nin dış politikasını Amerika ve Rusya belirliyor. Esad da 'Ben ülkemde terörist istemiyorum, çıkın kardeşim topraklarımdan' diyor. 'Esad ile otur konuş' diyoruz, sen de biz de o da Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Asıl aktörle konuşacaksın, 'Hayır ben Rusya ile Amerika ile konuşacağım.' O ülkeler kendi ülkelerinin çıkarını isterler, her ülke kendi ülkesinin çıkarını savunur. Bundan da bihaberler." diye konuştu. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı olmadığını bildiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi vardır. Tarihin derinliklerindeki bütün sorunları bilen, o dönemlerde yaşanan bütün sorunları çözen, geleceği iyi okuyan ve Türkiye'nin parlak geleceğini çizecek olan da CHP'dir. Çünkü CHP'liler kişisel çıkar peşinde koşmazlar. Ülkenin, bölgenin çıkarlarını savunurlar, barışı, huzuru savunurlar. Herkesi kazanmaktan yana politika güderler. Bir ülkeye teslim olmazlar. Ekonomiyi götürüp tamamen Rusya'ya teslim ettiler. Rusya komşumuz, elbette ticari ilişkilerimiz olacak ama yarın aramız bozulduğunda başımıza hangi felaketlerin geleceğini acaba bunlar biliyorlar mı? Devlet adamlığı başka bir şeydir." "Diyorlar ki Kılıçdaroğlu darbecileri destekliyor" Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de zor durumda olduğunu iddia eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Akdeniz'e uzun sınırı olan iki büyük devlet olan Mısır ve Türkiye'nin, "barışması gerektiğini" söyledi. Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:  "Her seferinde diyorlar ki 'Kılıçdaroğlu darbecileri destekliyor.' Ben demokrasiyi savunuyorum ama kendi ülkemin çıkarları her şeyin üzerindedir. Türkiye ve Mısır el ele verirse Doğu Akdeniz'deki bütün sorunları çözerler. Biz Mısır'ı düşman ettik. Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır... Olmayan tek ülke Türkiye. 'Türkiye Doğu Akdeniz'de yalnız kaldı' dediğim zaman 'Biz oraya gemi gönderiyoruz.' Ben de biliyorum gemi gönderildiğini, ona itiraz etmiyorum. Benim itirazım, uluslararası arenada yalnız kaldık." Read the full article
0 notes
medyamagazini · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Bülent Şakrak ve Ceyda Düvenci çiftinden #diyarbakıranneleri ne destek... Ceyda Düvenci instagram hesabından “okuduklarım için çok üzgünüm dualarımla yanınızdayım “ dedi . https://www.instagram.com/p/B2UikImF5GK/?igshid=1tu3gz34bk67x
0 notes
sondakikaantalya0 · 5 years ago
Photo
Tumblr media
İbrahim Tatlıses'den çocuklarını geri isteyen annelere destek: Anneler, yavrularını geri istiyor. Her anne isyan etmeli bu duruma. Hiçbir anneyi yavrularından ayıramazsın. Onların gözyaşlarına yüreğim dayanmıyor. Çocukları bir an önce geri verilsin. Ben de babayım. O ailelerin dramını görünce mahvoluyorum. Anneler biliyor çocukları oradan gitmiş ve geri gelmiyor. Verin çocukları. Kimseyi ayırmayın evladından #aksamgazete #aksamgazetesi #diyarbakıranneleri #ibrahimtatlıses #destek#07haber https://www.instagram.com/p/B2MaornnwLF/?igshid=175z7kk9snlza
0 notes
irfanuzunn · 5 years ago
Photo
Tumblr media
http://abhabertv.com/diyarbakir-annelerine-destek-adalet-birlik-partisi-genel-baskani-irfan-uzundan-geldi/ #AdaletBirlikPartisi #irfanuzunturkiye #diyarbakıranneleri https://www.instagram.com/p/B2KZxQOJQO4/?igshid=1cr2yam31jmhr
0 notes
huseyinmeric01 · 3 years ago
Video
Diyarbakır Anneleri: “Kılıçdaroğlu bizimle otelde görüşmek istedi. Arkadaşlarımızı göndererek görüşmeninin yerinin HDP il binası olması gerektiğini söyledik. Bize kumpas kurularak arkadaşlarımızın fotoğraflarını çekip bizimle görüşüldü gibi gösterdiler”.#diyarbakırAnneleri #huseyinmeric01 #DurmakYokYolaDevam #SonNefeseKadarAkparti #malatyaAkpartiTeşkilatı https://www.instagram.com/p/Ca8dV_lITDs/?utm_medium=tumblr
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Bakan Selçuk'a tepki: "Biz anne değil miyiz?"
Tumblr media
Çorlu tren faciası mağduru aileleri, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki oturma eylemine katılan Aile Bakanı Zümrüt Selçuk'a tepkisinde, "Biz anne değil miyiz? Çocuklarımız toprak altında?" ifadesini kullandı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Diyarbakır'da HDP önünde eylem yapan ailelere ziyaret gerçekleştirdi. Selçuk, ailelerle birlikte bir süre parti binasının merdivenlerinde oturdu. Bakan Selçuk'a tepkiler sürerken Çorlu tren katliamı mağduru aileler sosyal medya hesaplarından Bakan'ı eleştiren paylaşımlarda bulundu.  16 yaşındaki Sena Köse'yi ve iki yeğenini Çorlu'daki tren faciasında kaybeden Gürkan Köse sosyal medya hesabından "Çorlu Tren Faciası duruşmasında yavrularını yitiren annelerin yanında da görebilseydik sizleri" dedi. Yine aynı faciada yaşamını yitiren 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Öz Sel de "Biz anne değil miyiz? Çocuklarımız toprak altında?" diyerek tepki gösterdi.  Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Erdoğan: Anaların direnişi Kandil'deki kan tüccarlarına diz çöktürecek
Tumblr media
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malatya İnönü Üniversitesi’nde düzenlenen “Önder İmam Hatipliler Buluşması”nda konuştu. Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, "Buradan ülkemizin dört bir yanındaki imam hatipli kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum." ifadesini kullandı.  Erdoğan, İmam Hatipliler Kurultayı vesilesiyle bir kez daha imam hatip nesliyle ve imam hatipli dostlarla bir araya gelmenin bahtiyarlığı içinde olduğunu dile getirerek, 16'ncısı düzenlenen kurultayın başarılarla dolu olmasını temenni etti.  Kurultaya davet edenlere şükranlarını ileten Erdoğan, "Bu vesileyle imam hatip okullarının temelini atanlar başta olmak üzere 10 yıllardır bu okulların kuruluşunda, gelişmesinde, sayılarının artmasında emeği olan vakıf insanlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum." dedi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, imam hatiplerde görev yapıp ahirete irtihal eden öğretmen ve yöneticiler ile fedakarlıkları ve destekleriyle bu müesseseleri yaşatan hayırseverleri rahmetle anarak, "Tek parti döneminde kapatılan bu okulları 1951 yılında tekrar açan şehit Başbakan Adnan Menderes'e, onun Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'ye bir kez daha yüce Mevla'dan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Son nefesine kadar imam hatip okullarının kök salması için mücadele eden büyük dava, ilim ve hikmet erbabı Celaleddin Ökten hocamızı, Hacı Veyiszade Mustafa Efendi'yi, Ahmet Muhtar Büyükçınar'ı, Mahir İz'i, Ahmet Hamdi Akseki'yi ve diğer tüm alimlerimizi de tazimle yad ediyorum." diye konuştu.  "Gönül insanlarına mahsus yüce bir ruhla çalıştılar" Tüm imam hatip gönüllülerine şükranlarını sunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onlar öncüler, önderler olarak vesayetin ufkumuzu kapladığı o karanlık günlerde mücadeleleriyle yolumuzu aydınlattılar. Onlar bizim için gelecek nesiller için gerçekten zor zamanlarda sadece Hakk'a ve halka sığınarak çok büyük işler başardılar. Onlar merhum Nurettin Topçu'nun '40 yıllık öğretmenim hiçbir derse abdestsiz girmedim, gitmedim.' diyerek ifade ettiği bir hassasiyetle gönül insanlarına mahsus yüce bir ruhla çalıştılar. Onlar köy köy, ilçe ilçe gezerek, gerektiğinde sırtlarında tuğla taşıyarak imam hatipleri kurmak için çetin mücadele verdiler. Onlar her türlü engele, her türlü imkansızlığa rağmen manevi kalkınmanın öncüsü bir nesil idealinden asla vazgeçmediler. Onlar sadece okuyan değil, kendilerinden sonrakileri de okutan her biri vakıf çeşmesi misali kıraç gönülleri yeşerten idealist insanlardı. Rabbim tek tek hepsinden razı olsun, onları rahmetiyle, merhametiyle, şefaatiyle kuşatsın diyorum." Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerinin de imam hatipli olarak bu yapıyı hiçbir zaman öksüz bırakmamak ve boynu bükük koymamak için çalıştıklarını belirterek, şunları söyledi: "Büyüklerimizin, abilerimizin, Celal hoca gibi dava adamlarının emaneti olan bu okulları 3-5 kendini bilmezin insafına terk etmedik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan Cumhurbaşkanlığımıza kadar üstlendiğimiz tüm görevlerde imam hatip neslinin yetişmesine özel önem verdik. Çünkü biz harcı 'Bismillah' denilerek karılan, her tuğlası yine 'Bismillah' denilerek konulan o güzel çatı altında önce vefayı öğrendik. Bu çatı bize dürüstlüğü, samimiyeti, hasbiliği, diğergamlığı, ülkesine, milletine, bayrağına yürekten bağlı olmayı öğretti. Biz bu okullarda mücadeleyi, sabrı, dirayeti, cesareti öğrendik. Biz imam hatiplerde ahlakı, dayanışmayı, sadece varlıkta değil, yoklukta bile ekmeğimizi muhtaçlarla paylaşmayı öğrendik. Biz bu okullarda kardeşliğin, muhabbetin, birbirini sadece Allah için sevmenin eşsiz lezzetini tattık. Biz o kutlu çatı altında Afrikalı, Filistinli, Türkistanlı mazlumların dertleriyle dertlenmeyi öğrendik. Hepsinden önemlisi bu okullarda hayat karşısında soylu bir duruş sahibi olmayı öğrendik. Bundan dolayı dört evladımın dördünü de imam hatip okullarına gönderdim, eğitim öğretimlerini de imam hatip okullarına emanet ettim, bundan da çok çok huzurluyum. Kendim de imam hatip lisesi mezunu olmayı hayatım boyunca büyük bir gurur vesilesi olarak hep yüreğimde taşıdım. Allah'ın izniyle son nefesimi verinceye kadar da imam hatipli olmanın onurunu bir şeref payesi olarak üzerimde taşımaya devam edeceğim."  İmam hatiplere ve gönüllü kuruluşlara yönelik tacizlerin arttığı son günlerde bu buluşmanın anlamlı olduğuna inandığına vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti: "Son seçimlerde kimi şehirlerimizde ortaya çıkan seçim sonuçlarının belli çevrelerdeki imam hatip hazımsızlığını tekrar nüksettirdiğini görüyoruz. Özellikle İstanbul Büyükşehir gibi uzun yılların ardından el değiştiren bazı belediyelerde 28 Şubat dönemini hatırlatan uygulamalara imza atılıyor. Adeta bir öç alma duygusuyla, intikam hissiyle, asılsız ve çarpıtma bilgilerle gönüllü teşekküllerimiz hakkında iftira kampanyaları yürütülüyor. FETÖ vari taktikler kullanılarak üniversiteli kız çocuklarımıza güvenli yurt imkanı sunan vakıf ve derneklerimiz hedef haline getiriliyor. Basın yayın organlarında, özellikle sosyal medyada millete ve gençlere hizmetten başka hiçbir gayesi olmayan kuruluşlarımıza yönelik itibar suikastları düzenleniyor. Seçimlerden önce öğrencilere burs vermekten, ücretsiz yurt sağlamaktan bahsedenler koltuğa oturur oturmaz işe öğrenciye hizmet veren vakıf ve derneklere saldırmakla başladılar."  "O anaların yanındayız" HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önündeki eylemle ilgili Erdoğan, "O anaların yanındayız, devlet olarak elimizden geleni yapıyoruz. Bu terör örgütü kaçacak biz kovalayacağız. Er veya geç bu işin de hesabını soracağız." dedi. Erdoğan, "Bu millet bir daha asla yeni 27 Mayıs'ların, 12 Eylül'lerin, 28 Şubat'ların yaşanmasına izin vermez." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ciğerpareleri dağa kaçırılan anaların direnişi, Kandil'deki kan tüccarlarına diz çöktürecektir." dedi. Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Meral Akşener:
Tumblr media
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığı iddiasıyla HDP önünde eylem yapan annelere ilişkin yaptığı açıklamada "O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır" dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, terör örgütü PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını kurtarmak için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde nöbet tutan annelere destek oldu. Akşener, yaptığı yazılı açıklamada “Türkiye’nin mal varlığını yandaş firmalara aktarıp, damadını bacanağını servet ve makam sahibi yapma peşinde olanlar, Evladının peşine düşen annelerimizin acısını nasıl paylaşsın” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Evlatları terör örgütü tarafından kaçırılan annelerimiz, Diyarbakır’daki bir parti binası önünde gözyaşı ve hasretle nöbet tutuyor… Ağlayan sadece o annelerimiz değil, bütün milletimizdir. Bu acıyla feryat eden, 82 milyondur. Bu gerçeğin ışığında, bir anne olmanın yanında, Türkiye Cumhuriyeti’nde İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak uyarıyorum; O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır. Eğer bu ülkenin anneleri, devletin çözüm bulması gereken bir acıya, bir parti kapısında derman aramak durumunda kalıyorsa, iktidar da, borazan medyası da düşünmek ve şu soruya cevap vermek zorundadır; “Liyakatle yönetilen bir ülkede, bir anne, evladının geleceğini, bir partiden mi yoksa devletten mi talep eder?” “ANNELER ‘EVLATLARIMIZI GERİ VERİN’ DİYOR” “Dikkat buyurun; Anneler, “Evlatlarımızı kurtarın” değil, “Evlatlarımızı geri verin” diyor. Devletin görevi, bu çaresizlikten propaganda üretmek değil, hukuken gereğini yapmak ve anneleri evlatlarına kavuşturmaktır.  Evlatlarımızı korumak ve kollamakla görevli bir devlet varken, vatandaşı bir siyasi partiden talepte bulunmak zorunda bırakmak ciddiyetsizliktir, yönetim zafiyetidir. O annelerin vicdanı üzerinden kurgu yapanları uyarıyorum; Annelerimiz, devletin kapısı yerine, parti kapısına gittikçe, o partiye ‘Devlet’ misyonu biçiyorsunuz. Türkiye böylesine sahipsiz, insanımız böylesine çaresiz duruma düşürülemez. Devlet kapısından beklenmesi gerekenler, bir parti kapısında çaresizlik feryadına dönüşemez. Devlet etmek; Devletin de, ülkenin de geleceği olan evlatlarımızı koruyup, kollayabilmektir. Devlet etmek; Tek bir vatandaşının ayağına taş değirmeme görevidir. Devlet etmek; Terör mağduru vatandaşını, terörle iş birliği yaptığını bizzat ilan ettiğin bir partinin kapısına mecbur etmemektir. Ama, devlet etmek için önce millete kulak vermek gerekir. Çocukları ve torunları yabancı ülke vatandaşı olanlar milletinin halinden nasıl anlasın? Türkiye’nin mal varlığını yandaş firmalara aktarıp, damadını bacanağını servet ve makam sahibi yapma peşinde olanlar, Evladının peşine düşen annelerimizin acısını nasıl paylaşsın? Seçim kazanma uğruna vatandaşına her türlü hakareti etmekten utanmayanlar, o annelerin derdiyle nasıl dertlensin?” “İKTİDAR SEÇİMİN İNTİKAMINI ALMAK YERİNE MİLLETİMİZE ACILARI YAŞATANLARIN PEŞİNDE OLMALI” “Milletimizce devleti yönetmekle görevlendirilmiş iktidar, İstanbul’da, Ankara’da seçim yenilgisinin intikamı peşinde koşmak, muhalif avına çıkmak yerine; insanımıza ve milletimize bu acıları yaşatanların peşine düşmek durumundadır. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Annelerin acısı üzerinden değer inşa etmeye çalışanlara sesleniyorum; O anneleri o kapılara mahkum etmeyi iyi bir şey gibi sunarsanız, terör örgütü yandaşlarına paye verirsiniz. Devr-i iktidarınızda Devletimizin ne özgül ağırlığı kaldı, ne de dünya kamuoyu önünde itibarınız… Türkiye’yi bu çaresizliğe teslim edenlere sesleniyorum; Artık bırakıp gidin! Milletimize de, devletimize de daha fazla zarar vermeyin.” Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Meral Akşener:
Tumblr media
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığı iddiasıyla HDP önünde eylem yapan annelere ilişkin yaptığı açıklamada "O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır" dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, terör örgütü PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını kurtarmak için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde nöbet tutan annelere destek oldu. Akşener, yaptığı yazılı açıklamada “Türkiye’nin mal varlığını yandaş firmalara aktarıp, damadını bacanağını servet ve makam sahibi yapma peşinde olanlar, Evladının peşine düşen annelerimizin acısını nasıl paylaşsın” dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Evlatları terör örgütü tarafından kaçırılan annelerimiz, Diyarbakır’daki bir parti binası önünde gözyaşı ve hasretle nöbet tutuyor… Ağlayan sadece o annelerimiz değil, bütün milletimizdir. Bu acıyla feryat eden, 82 milyondur. Bu gerçeğin ışığında, bir anne olmanın yanında, Türkiye Cumhuriyeti’nde İçişleri Bakanlığı yapmış bir siyasetçi olarak uyarıyorum; O annelerin feryadının çözüm adresi, bir partinin kapısı değil, devletin kapısıdır. Eğer bu ülkenin anneleri, devletin çözüm bulması gereken bir acıya, bir parti kapısında derman aramak durumunda kalıyorsa, iktidar da, borazan medyası da düşünmek ve şu soruya cevap vermek zorundadır; “Liyakatle yönetilen bir ülkede, bir anne, evladının geleceğini, bir partiden mi yoksa devletten mi talep eder?” “ANNELER ‘EVLATLARIMIZI GERİ VERİN’ DİYOR” “Dikkat buyurun; Anneler, “Evlatlarımızı kurtarın” değil, “Evlatlarımızı geri verin” diyor. Devletin görevi, bu çaresizlikten propaganda üretmek değil, hukuken gereğini yapmak ve anneleri evlatlarına kavuşturmaktır.  Evlatlarımızı korumak ve kollamakla görevli bir devlet varken, vatandaşı bir siyasi partiden talepte bulunmak zorunda bırakmak ciddiyetsizliktir, yönetim zafiyetidir. O annelerin vicdanı üzerinden kurgu yapanları uyarıyorum; Annelerimiz, devletin kapısı yerine, parti kapısına gittikçe, o partiye ‘Devlet’ misyonu biçiyorsunuz. Türkiye böylesine sahipsiz, insanımız böylesine çaresiz duruma düşürülemez. Devlet kapısından beklenmesi gerekenler, bir parti kapısında çaresizlik feryadına dönüşemez. Devlet etmek; Devletin de, ülkenin de geleceği olan evlatlarımızı koruyup, kollayabilmektir. Devlet etmek; Tek bir vatandaşının ayağına taş değirmeme görevidir. Devlet etmek; Terör mağduru vatandaşını, terörle iş birliği yaptığını bizzat ilan ettiğin bir partinin kapısına mecbur etmemektir. Ama, devlet etmek için önce millete kulak vermek gerekir. Çocukları ve torunları yabancı ülke vatandaşı olanlar milletinin halinden nasıl anlasın? Türkiye’nin mal varlığını yandaş firmalara aktarıp, damadını bacanağını servet ve makam sahibi yapma peşinde olanlar, Evladının peşine düşen annelerimizin acısını nasıl paylaşsın? Seçim kazanma uğruna vatandaşına her türlü hakareti etmekten utanmayanlar, o annelerin derdiyle nasıl dertlensin?” “İKTİDAR SEÇİMİN İNTİKAMINI ALMAK YERİNE MİLLETİMİZE ACILARI YAŞATANLARIN PEŞİNDE OLMALI” “Milletimizce devleti yönetmekle görevlendirilmiş iktidar, İstanbul’da, Ankara’da seçim yenilgisinin intikamı peşinde koşmak, muhalif avına çıkmak yerine; insanımıza ve milletimize bu acıları yaşatanların peşine düşmek durumundadır. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Annelerin acısı üzerinden değer inşa etmeye çalışanlara sesleniyorum; O anneleri o kapılara mahkum etmeyi iyi bir şey gibi sunarsanız, terör örgütü yandaşlarına paye verirsiniz. Devr-i iktidarınızda Devletimizin ne özgül ağırlığı kaldı, ne de dünya kamuoyu önünde itibarınız… Türkiye’yi bu çaresizliğe teslim edenlere sesleniyorum; Artık bırakıp gidin! Milletimize de, devletimize de daha fazla zarar vermeyin.” Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
Erdoğan: Diyarbakır'da analar destansı bir mücadele veriyor
Tumblr media
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Eskişehir İl Teşkilatında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AK Partili belediyelerde işten çıkartmalar olsa gök kubbeyi üzerimize yıkmaya çalışacak olanlara bakıyoruz, en küçük bir ses seda yok. Bu, iki yüzlülüğü gösteriyor. Diyarbakır'da analar, evlatlarını bölücü örgütün elinden kurtarmak için destansı bir mücadele veriyor." dedi.
Tumblr media
Erdoğan, "Tüm gücümüzle ekmeklerinin peşindeki işçilerin de evlatlarına kavuşmaktan başka gayeleri olmayan anaların da yanlarında olacağız." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Perşembe günü Para Piyasası Kurulu toplanıyor, inanıyorum ki faiz daha da düşecek. Faiz düştükçe enflasyon da düşecektir, bunu göreceksiniz.Geçtiğimiz ağustos ayındaki kur saldırısının ardından başlattığımız dengelenme süreci başarıyla sürüyor. Şimdi yeniden büyümeyi güçlendirme aşamasına geçiyoruz. Şovdan başka bir işe yaradıklarını görmediğimiz muhalefet belediyelerinin bıraktığı boşlukları kurumlarımız, imkanlarımızla biz kapatacağız. Şimdi gündemimizde Fırat'ın doğusu var. Onu da inşallah birkaç haftaya kadar öyle veya böyle ama mutlaka çözüm yoluna koymuş olacağız. Ülkemizi bölgemizin ve dünyanın en önemli tasarım, üretim ve ticaret merkezlerinden biri haline getirmeye her zamankinden daha yakınız." AB ülkelerinin destek sözü Erdoğan, "Oldu oldu, olmadı kapıları açmaktan başka çare yok. Hep biz mi düşüneceğiz, biraz da onlar düşünsün." şeklinde konuştu. Suriye'nin kuzeyi Erdoğan, "30 bin tırı aşkın bu bölgeye silah, mühimmat, araç-gereç ABD tarafından gönderildi. Kiminle savaşacaklar bunlar, tek ülke var Türkiye. Bunlara eyvallah eder miyiz, sessiz kalır mıyız?" dedi."7. Olağan Büyük Kongre takvimimizi 7 Ekim'de başlatarak AK Parti'yi milletimize daha iyi hizmet edecek şekilde tahkim ve tadil etme sürecine giriyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AK Parti hiçbir zaman hayatın ayrılmaz bir parçası olan değişime direnmemiştir. Tam tersine hep olumlu yönde değişimin önünü açmıştır." ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years ago
Text
İYİ Parti'den Diyarbakırlı annelere destek
Tumblr media
İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Diyarbakırlı annelerin çocuklarını bölücü terör örgütü PKK'nın elinden kurtarmak için yaptığı oturma eylemini, "terörün, karşısında duramayacağı en haysiyetli çığlık" olarak niteledi. Bu çığlığa bigane kalınamayacağını vurgulayan Ağıralioğlu, "O çığlığın arkasına yığılmak lazım. Türk milletinin, vicdanını annelerin oradaki çığlığının arkasına yıkması lazım. Devletin sorumluluğunu annelerin o çığlığını duyacak şekilde inşa etmesi lazım." diye konuştu. HDP'nin terörle bir mesafesizlik problemi bulunduğuna işaret eden Ağıralioğlu, şu anda Türkiye'de siyasal iklimi zehirleyen şeyin teröriste "terörist" diyememe sorunu olduğunu söyledi. "O feryadı çok kıymetli buluyorum" "PKK bir terör örgütüdür. Şiddet yoluyla hak aramaya kalkan herkes teröristtir." ifadesini kullanan Ağıralioğlu, şöyle devam etti: "Pazarlıksız, hesapsız, sadece kalpten bir sestir. Bir annenin 'çocuklarımızı bırakın' feryadı, içinde hiçbir hesabın olmadığı feryattır. O feryadı çok kıymetli buluyorum. Muhataplarına, yüzlerine haykırırcasına bu hesapsız ses, o anlamda kıymetlidir. Bu sese, çığlığa bigane kalmadan, sorumluluklarımızı hatırlayarak, ciddiyetle mücadele etmek zorundayız. Bu çığlığı parti olarak destekliyoruz. Genel Başkan Yardımcılarımız Salim Ensarioğlu, Berna Sukas ile bazı milletvekilleri gidecek. Gerekirse biz de gideceğiz. Bu sese bigane kalamayız, bu sese bigane kalanlara da bigane kalamayız. Sadece bu anaların çığlığına destek vermiyoruz, anaların çığlığına sırtını dönenleri de hafızamızda tutacağız." Ağıralioğlu, devletin, annelerin feryadına konu olan ne kadar zafiyet alanı varsa hepsini kapatması gerektiğini söyledi. Terörle yıllardır mücadele edildiğini, zaman zaman büyük hatalar yapıldığını, teröristlerin muhatap alındığını belirten Ağıralioğlu, "Şimdi terörle mücadelede bir strateji belirlenmesi lazım. Kendi çocuklarımızı, terörün tasallutundan kurtaracak bir devlet feraseti inşa etmek zorudayız." diye konuştu. Ağıralioğlu, hükümetin bir yıldır Mecliste terörle mücadele adına attığı her adımı desteklediklerini sözlerine ekledi. Read the full article
0 notes
medyamagazini · 5 years ago
Video
Çocuklarının dağa kaçırıldığı iddiası ile HDP Diyarbakır il binası önünde oturma eylemi yapan ailelere bir destek de şarkıcı Bora Gencer'den geldi. Gencer, aileleri ziyaret ederek, birlikte Alay Marşı'nı söyledi. #boragencer #diyarbakıranneleri https://www.instagram.com/p/B2UiqmPFC_w/?igshid=6stez3iqohzk
0 notes