#dertgünlüğüm
Explore tagged Tumblr posts
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Her insan bir uçurumdur, başını döndürür kişinin gidip aşağıya bakınca. Karşılıklı iki uçurumun kenarında duran iki insan, aynı anda atlar ve düşerken kısa bir an bile olsa el ele tutuşur dibe vurmadan hemen önce. Aşk çoğu zaman budur işte. DİBE VURMADAN ÖNCEKİ SON..  
1 note · View note
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Bir çok şeyin yalan olduğunu gösterdiler.içilen sigaraların,kesilen saçların,gidilen yolların.  
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
Benim ya da onun ya da bunun yazdıklarını çalabilirsin özene bilirsin bana. Bu beni gergin biri yapar. Söverim, söverler, silersin kapatırsın hesabını, biter. itiraf edeyim kendimi yüceltiyorum demek ki iyi yazıyorum veya hislerim size iyi geliyor. Ama güzel kardeşim, bir insanın acısını çalmak nedir? Ne bu yaraya özenme merakı? her insanın duyguları aynımı'dır ? Ben artık 3 kişiden 2'sinin. Aşk yarası olduğunu duydukça, gördükçe inanın şaşırıp kalıyorum. Her yerde aşk edebiyatı yapıyorsunuz ve edebiyatın ta amına koyayım. Ulan dert dilsizdir, hiç mi duymadınız? Benim acılarımı yazdığım her şey ama her şey ağladığım anıma denk geldi. Öyle biriyle muhabette iken “Yhaa haminagoyim bu hayatın hiç mi sevmezler bizi ?” diye çıkmadı o cümleler. Çıkmaz da zaten. Bakın bu çok komik. Bir kıza “Yha biliyor musun beni hep kandırdılar seviyorum dediler sonrada siktiler ruhu mu bıraktılar öyle ” ne demek? Abi bu kadar basitsiniz, tamam. Ama bu acıyı neden herkeze duyurmaya çalışıyorsunuz ? -Biz böyle yaparız değil mi? Bakın sinirden gülüyorum. Sonra hepiniz yine bir kadın vardı onu dinlediniz. Sonra canımın içi, ciğerimin köşesi olan şairleri yazarları popüler ettiniz. Şimdi bunu mu piç edeceksiniz? Sizin ilişkilerinizi sikeyim ben. #dertgünlüğüm
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Gözkapağından öpen kadınlardan biriyim,samimiyetim kabul görmüyor.Beni en iyi benim gibi olanlar,kalbi delik deşik olan kadınlar anlıyor.Venüs'ün kadınları oturmuş sohbet ediyoruz bu gece.Birkaç kişiyle tanışıyorum,kısa cümlelerle birbirimize eşlik ediyoruz.Kırmızı saçlı bir kadın hariç hepimiz koyu bir kahve içiyoruz.Bir iki kedi ayaklarımızın dibinde uyuyor,sevdiğimiz adamlar ise bizi aramamaya devam ediyor.“Benim dünyayı sevebilmem için,dünyanın beni sevmesi gerek.Görünüşe göre ikimizde birbirimizden hoşlanmıyoruz.” diye saçmalıyor içimizden biri.Midem bulanıyor.Dünya kimi sevmişse bugüne kadar,toprağına gübre yapmak için onun canını daha erken almış.Beni sevmese de olur.Sanayi bölgesindeki bozuk bir sokak lambası kadarım şuan,karanlığın ortasında kendi ışığımdan bile yoksun kalmışım.Kimsenin haberi yok.Saat ilerledikçe kadınlar daha da kaynaşıyor,mutsuz sonla biten aşk hikayeleri etrafa saçılıyor.
 Derin bir nefes alıyorum,bulunduğum yer kırık kalpler durağı.Oturduğum yerin biraz ilerisinden bir uğultu yükseliyor.Teselli konuşmaları…Bir kadın akan maskarasına aldırmadan ufak hıçkırıklıklarla ağlıyor.Bazı adamlar bizi sevmez ya da kendince sevmeleri bize yetmez.“Kişiliğimizin çirkinliğinden mi yoksa tüm bunlar?” diye düşünüyorum ama tüm acımasız kadınlar bu kafenin dışında.Ağlayan kadınlar klübü müyüz ne? “Ben onun ruhunu öptüm.” diyor arkamda oturan siyah saçlı bir kadın.Bir ruh nasıl öpülür ben bunu bilmiyorum,kadınsa kendinden emin.Bir adamın ruhunu öptüğünü söylüyor.“Sokak arasında bir masal yaşadım ben,kısa sürdü ama güzel öptü.Siz hiç gülümsemenizden öpüldünüz mü? İşte bu adam öyle öptü beni.Dudaklarımız bir araya geldiğinde ruhlarımız birleşti bizim.Canım acıyor ama mühim değil ruhunu öptüm onun.” Kendini kandırmak diye buna denir.
"Bazı adamlar var,güzel öper.Bir de bazı adamlar var,onlar güzel sever.Öpmeseydi de sevseydi ya seni?“ diye mırıldanıyorum.Yanımda oturan kırmızı saçlı genç kadın beni duyuyor,daha anlayışlı olmam gerektiğine dair bir bakış atıyor bana.Ona kendimi anlatmam gerektiğini düşünüyorum.”Anlayışımı son bir saat içinde kaybettim,çok fazla acı ve sevgi birbiriyle karışmış burada.Bir adam gittiğinde üzülür,ağlar,sonunda kabullenir ve onu unutmaya çalışırsın.En azından benim yaptığım bu.Bir adamın tadı hala dudağımda kalsa,gezegenden taşınırım.Ben sadece sevilmediğimi düşündüğüm için buradayım,hayatıma devam etme çabasındayım.Gidenlerden de oldum ama genelde sevdiğim adamların yanında kaldım.Kimsenin ruhunu öpmedim ama güzel sarıldım.Yemek yapmayı bilmediğim halde mutfaktan saatlerce çıkmayıp sofralar hazırladım.Benim için ne şiir yazıldı ne de bir mektup.Hiç çiçek almadım,sevdiğim adamla hiç dans edemedim.Ben fazla sevdim,onlarsa kendilerince sevdi beni.Yalnız kalmamak için karanlık adamların mağarasında yer bulmaya çalıştım,daha da yalnız kaldım.O kadının yaptığı tam bir saçmalık.Kendisini sevmeyen bir adamı aradan geçen onca vakte rağmen sevgiyle anlatmak?Bunu anlayamıyorum.“ diyorum,konuştukça konuşuyorum.İçimde ne çok şey birikmiş,farkında bile değilmişim.
Kırmızı saçlı kadın gülümsüyor."Hiçbirimiz senden farklı değiliz aslında.Sadece acımızı dışarı vuruş şeklimiz farklı. Venüs'ün kadınları güzeldir,güzeldir ama hepsi aynı amaçla dünyaya gelmez ki.Bu kapının dışında senin istediklerini birileri yaşıyor.Bir adam, onu pekte sevmeyen bir kadına şiir yazıyor şuan, diğer kadının evi çiçeklerle dolu,valsten tangoya salon danslarının tadına varmış ve eminim başka bir kadınında yatağının üzerinde aşk mektupları vardır.Buradaki kadınların anlattıklarını daha iyi dinlemelisin,bu senin hikayen.Hikayelerimizin hepsinin sonu aynı.Terk edildik,umursanmadık ya da aldatıldık.Öyle ya da böyle hepimiz yalnız kaldık.” Duraksıyorum,söylediği şey fazlasıyla doğru.Belki de gerilmemin sebebi budur.Bu benim hikayem…Etrafımı daha büyük bir dikkatle dinlemeye başlıyorum.Bir ara tavana doğru başımı kaldırıp derin bir nefes alıyorum.Bu benim hikayem.
 Şiir yazan adamların sevemediği kadınlarız biz.Karanlık adamların masasına uzanıp sevişmenin yanlış taraflarını öğrendik,düşünsenize yatağa kadar bile götürmediler bizi.Şehvetin kurbanı bir kısmımız,bir kısmımız ise yanlış adamı sevdiği için burada.Bulunduğumuz şehirden gidemediğimiz için gece konuşmalarını başlattık ve eğer bize katılmak isterseniz hayal kırıklıklarını takip edin yeter.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
çok büyük tecrübelerim yok ama bu zamana kadar altı sağlam öğrendiğim tek bir şey var: kendini unutursan dünya seni karşısına alıyor ve o zaman kimse seni kurtaramıyor.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
İnsan sıkı tutmalı yüreğini, çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider peşinden.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
Bazı şeyleri sana yazdığımı düşünüyorsan yanılıyorsun. Her şeyi sana yazıyorum.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
“Ne kadar sevse de insan, Tükenip yorulduğu bir saat var.”
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
Keşke şuan yanında olsam. Dizlerine yatıp saatlerce ağlasam ve kalkıp doyasıya sana sarılsam.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
“Ben seni beklerim ama gel demem.”
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
“Kaçmak, kurtulmak isteriz ama artık mümkün değildir. Onlar (ve biz de) dışarıya açılan bütün çıkışlara duvar örmüşler. Bir de bakarız ki onların çevremizde ördükleri duvarların içine hapsolmuşuz, biz de aynı duvarları kendi çevremizde örmüşüzdür. Ondan sonra artık sadece soluksuz kalıp bozulacağımız anı bekleriz..”
.— Thomas Bernhard, Goethe Öleyazıyor
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
nefes alamıyorum bazen nutkum tutuluyor nedendir bilmem ama kalbimin yorulduğunu hissediyorum.göğüs kafesimin dar geldiğini hissediyorum.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Text
Nazım'ın Türkiye'de polis tarafından harıl harıl arandığı günlerde, Nazım ve Piraye Gülhane parkında buluşmaya karar verirler. Nazım şık giyinir, önceden de gider parka, bir ağacın altındaki banka oturur, Piraye'sinin gelmesini bekler. Bir zaman sonra, Gülhane parkının kapısından içeri polisler girer. Bunu gören Nazım altındaki bankta oturduğu ceviz ağacına tırmanır. Ağaçta bekler, bekler ancak polisler parktan ayrılmaz. O sırada Piraye gelir, ağacın dibindeki banka oturur, polisler hala oradadır. Nazım, Piraye'ye seslenir seslenmesine ama Piraye duymaz. Bunun üzerine Nazım da cebinden bir parça kağıt çıkarır ve asla unutulmayacak bir dizeyi orada yazmaya başlar. Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Ne sen bunun farkındasın, Ne de polis farkında.
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
À bout de souffle - 1960
Rastgele indirdiğim filmlerden biriydi  À bout de souffle. - Bugünlerde siyah-beyaz filmlere merak saldım.-
Patricia ve Michael.
 Aralarındaki enerjiyi sevdim,anlık gelişen konuşmaları.
Jean Seberg gülümsediğinde,kendimi gülümserken buldum…Jean-Paul Belmondo ise ağzının kenarında duran sigarası ve umursamaz gözüken halleriyle oldukça hoştu doğrusu.
Tavsiye edebileceğim bir film. :)
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
 Ne mi biliyorum, ne mi söyleyebilirim? Deneyim üzerine mi? Gözlem üzerine mi? Ezberden mi? İçgüdüsel olarak mı? Hayattan ne mi öğrendim? Kitaplardan? Kamuoyundaki ve özel hayattaki söylentilerden?
 Erkeğin bizden daha yüksek sesle radyo dinlediğini.Kapıları çarptığını. Dolapları kapatmadığını. Tencerelerin, tabakların, istiridye çatallarının nerede olduğunu bilmediğini. Önemli tarihleri unuttuğunu. Kendinde yeterince kusur bulmadığını. Doğduğunun farkında olmadığını, ölesiye acı çektiğini ve yaşamayı unuttuğunu. Karanlıktan korktuğunu. Uzaktan iyi gördüğünü ama buzdolabında tereyağı bulamadığını. Dostlarına sadık olduğunu. Bacaklarını açarak oturduğunu. Günde ortalama yedi bin işaret kullandığını (kadın yirmi bin). Aşkı seksten ayırdığını. Diş macunun kapağını asla kapatmadığını.
Giysilerini denemeden satın aldığını. Güzellik ürünlerine artık kayıtsız olmadığını. Elektrik süpürgesini tozbezinden daha gönüllü kullandığını. Bebeğin altını değiştirmektense onu gezdirmeyi tercih ettiğini. Annesine telefon etmeyi unutmadığını. Hepsinin köle olduğunu. Dünyanın kalplerini taşlaştırdığını. Birbirlerinin oyunlarına gelmeseler toplum içinde uzun süre yaşayamayacaklarını. Değişmekte olduklarını. Önlem almayı bunlara uymaktan daha iyi bildiklerini. Yapılan iyilikleri ve hakaretleri unutabildiklerini. Kendi kendine düşmeden duran uzun kadın çoraplarından hoşlandıklarını. Esmerleri tercih ettiklerini. Görevleri olan şeyleri yapmakta ağırdan aldıklarını. İntihar ettiklerinde nadiren başarısız olduklarını. Sükunete can attıklarını. Erkeklerin böyle olduğunu. Sertliklerini, nankörlüklerini, haksızlıklarını, gururlarını, kendilerine olan sevgilerini ve başkalarını unuttuklarını gösterdiklerini. Böyle yaratıldıklarını, bunun mizaçları olduğunu.  erkek bu bu kadar daha fazlasını aramayın..! 
0 notes
dertgunlugum · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Bir erkek nedir? Ne olduğunu söyleyeyim ister misiniz, deneyeyim ister misiniz?
Ses, boy, ayak numarası, beden ölçüsü, sakal, bıyık, âdemelması, kamış, hayalar, testosteron, sperm, prostat, kıllar, saç dökülmesi, sünnet derisi, haşefe, kas yığını, boşalma, bel çevresindeki yağ yığınları.
Kuvvet, cesaret, yön duygusu, refleksler, sentez anlayışı, verilen söz, çapkınlık, faaliyet, enerji, otorite.
Şiddet, saldırganlık, kabalık, korkaklık, zayıflık.
Alkol, tütün, oyun, spor, arkadaşlar, av, porno dergileri, ufak tefek tamirat, arabalar, kadınlar.
İtfaiyeci, motosikletçi, cerrah, av uçağı pilotu, fırıncı, araba tamircisi, makine tamircisi, dok işçisi, futbolcu, şampiyon bisikletçi.
Maymun, primat, mağara adamı, orman adamı, homo faber, homo sapiens.
Kültür adamı, zevk adamı, şerefli adam, dahi adam, nükteli adam, edebiyat adamı, güvenilir adam. İyi niyetli adamlar.
Sokaktaki adam, halk adamı, sıradan adam.
Salon adamı. Adam kalabalığı.
Âdemoğlu İsa.
Tanrı adamı, suçu üstüne alan adam, iki paralık adam, önemsiz adam - hiç ile her şey arası bir orta yol.
Alaşağı edilecek adam, kiralık adam, kadın avcısı adam, kadınların sevgilisi adam.
Erkek ve kadın.
Kadından doğan erkek.
0 notes