#deri hastalıkları
Explore tagged Tumblr posts
Link
2 notes
·
View notes
Text
Çölyak Hastalığı Belirtileri
Çölyak Hastalığı Nedir?
Çölyak hastalığı, gluten adı verilen bir protein maddesine karşı bağışıklık sisteminin anormal bir tepki verdiği bir sindirim sistemi hastalığıdır. Gluten, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan bir proteindir. Çölyak hastalığı, bu proteini vücutta sindirilemeyen kişilerde, ince bağırsaklarda iltihaba ve hasara yol açar. Bu hastalık genellikle kalıtsaldır, yani aile üyelerinde çölyak hastalığı olan bireylerde hastalığın görülme olasılığı daha yüksektir.
Çölyak hastalığı, vücudun bağışıklık sistemi tarafından tetiklenen bir otoimmün hastalık olarak sınıflandırılır. Gluten tüketimi, ince bağırsakta iltihaplanmaya ve bağırsak villuslarının hasar görmesine neden olur. Bu durum, besinlerin emilimini zorlaştırarak, vücudun gerekli besin maddelerini almasını engeller. Çölyak hastalığı zamanla daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir, bu yüzden erken teşhis ve tedavi önemlidir.
Bu hastalık sadece sindirim sistemiyle ilgili değil, aynı zamanda deri, kemik, sinir sistemi ve diğer organları da etkileyebilir. Glutenin vücuda girmesiyle ortaya çıkan bu hasarlar, birçok farklı belirtiye yol açabilir. Çölyak hastalığının kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve bağışıklık sistemi yanıtı bu hastalığı tetikleyen başlıca etkenler arasında sayılmaktadır.
Çölyak Hastalığı Neden Olur?
Çölyak hastalığının nedeni, genetik faktörler ve çevresel etkenlerin birleşimidir. Aile geçmişinde çölyak hastalığı bulunan bireylerde hastalığın görülme riski daha yüksektir. Genetik olarak, HLA-DQ2 veya HLA-DQ8 genetik çeşitliliğine sahip kişiler çölyak hastalığına daha yatkındır. Bu genetik yatkınlık, bağışıklık sisteminin glutenle yanlış bir şekilde tepki vererek ince bağırsakları hasarlamasına neden olur.
Çölyak hastalığı, belirli çevresel faktörlerin etkisiyle tetiklenebilir. Bunlar arasında doğum sırasındaki enfeksiyonlar, stres, ağır hastalıklar veya beslenme düzenindeki değişiklikler yer alır. Çölyak hastalığının gelişimi, bu çevresel faktörlerin genetik yatkınlıkla birleşmesi sonucu ortaya çıkar. Gluten içeren bir gıda tüketildiğinde, vücut bu proteini yabancı bir madde olarak algılar ve bağışıklık sistemi, bağırsaklara zarar vererek, bu durumu daha da kötüleştirir.
Çölyak hastalığının gelişiminde, bağışıklık sisteminin anormal şekilde davranması rol oynar. Bağışıklık hücreleri, gluten moleküllerini tehdit olarak tanır ve bu molekülleri hedef alarak iltihaplanmaya yol açar. Bu süreç, ince bağırsaktaki villusların hasar görmesine ve bağırsak fonksiyonlarının bozulmasına neden olur. Sonuç olarak, besin emilimi zorlaşır ve kişinin sağlığı bozulur.
Yetişkinlerde Çölyak Hastalığı Belirtileri
Yetişkinlerde çölyak hastalığı, çocuklardaki belirtilerden farklı olarak daha sinsi olabilir ve genellikle daha az belirgin semptomlarla başlar. Yetişkinlerde, bağırsaklarla ilgili sorunların yanı sıra başka birçok farklı belirti de görülebilir. Sindirim problemleri, bulantı, karın ağrısı, gaz, şişkinlik ve ishal, en yaygın görülen belirtiler arasındadır. Bu semptomlar genellikle gluten içeren gıdaların tüketilmesinin ardından başlar ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.
Çölyak hastalığına sahip yetişkinler, sindirim sistemindeki problemlerle birlikte, demir eksikliği anemisi, osteoporoz (kemik erimesi) ve cilt hastalıkları gibi ek sağlık sorunları da yaşayabilirler. Özellikle demir eksikliği anemisi, bağışıklık sistemi tarafından besin emiliminin engellenmesi sonucu ortaya çıkar. Yetişkinlerdeki cilt sorunları arasında, çölyak hastalığına özgü deri döküntüleri olan dermatit herpetiformis de yer alır. Bu durum, kaşıntılı ve su dolu kabarcıkların ciltte belirmesiyle kendini gösterir.
Yetişkinlerde çölyak hastalığı, daha ileri yaşlarda, başka hastalıklarla karışabilecek şekilde baş gösterebilir. Bazı yetişkinlerde, hastalık uzun yıllar boyunca belirti vermeyebilir, bu da hastalığın geç teşhis edilmesine yol açabilir. Bu nedenle, özellikle bağırsak problemleri yaşayan yetişkinlerin, çölyak hastalığı açısından test edilmesi önemlidir. Erken teşhis, tedavi sürecinin daha verimli geçmesini sağlar.
Çocuklarda Çölyak Hastalığı Belirtileri
Çocuklarda çölyak hastalığı, genellikle erken yaşlarda belirti vermeye başlar ve bu belirtiler sıklıkla sindirim sistemine odaklanır. Çocuklarda görülen çölyak hastalığı belirtileri arasında karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık, ishal ve kusma yer alır. Bu semptomlar, gluten içeren gıdaların çocukların beslenmesine girmesiyle şiddetlenir. Bu belirtiler, çocuğun büyüme ve gelişme sürecini olumsuz etkileyebilir, çünkü besinlerin düzgün bir şekilde emilmesi engellenir.
Çölyak hastalığı çocuklarda büyüme geriliği, kilo kaybı, zayıf kemik gelişimi ve cilt döküntüleri gibi uzun vadeli sağlık sorunlarına da yol açabilir. Ayrıca, bağışıklık sistemi zayıf olduğu için, çocuklar enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale gelirler. Çölyak hastalığı erken yaşlarda teşhis edilmezse, çocuklar gelişimsel gecikmeler yaşayabilirler. Bu nedenle, çölyak hastalığına dair herhangi bir belirti gösteren çocukların zaman kaybetmeden uzman hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Çocuklarda çölyak hastalığının erken teşhisi, tedavi sürecinin daha etkili olmasını sağlar ve büyüme geriliğini engeller. Gluten içeren gıdalardan uzak durmak, çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişmesini ve normal büyüme hızına kavuşmasını sağlar. Bu nedenle, ebeveynlerin çölyak hastalığı belirtileri hakkında bilgi sahibi olmaları ve şüpheli durumlarda profesyonel yardım almaları son derece önemlidir.
Bebeklerde Çölyak Hastalığı Belirtileri
Bebeklerde çölyak hastalığı, genellikle ek gıdalara geçişle birlikte belirtilerini göstermeye başlar. Bu dönemde bebekler, gluten içeren gıdaları almaya başladıklarında, vücutlarında alerjik reaksiyonlar görülebilir. Bebeklerdeki çölyak hastalığı belirtileri arasında kusma, ishal, karın ağrısı, şişkinlik ve ağlama gibi belirtiler yer alır. Ayrıca, bebeklerin kilo alımında azalma ve gelişimsel gerilik de gözlemlenebilir.
Çölyak hastalığı, bebeklerde zayıf bir bağışıklık sistemi nedeniyle daha zor fark edilebilir. Ancak, bebeklerin uzun süreli ishal, gaz ve karın şişkinliği yaşaması durumunda ebeveynlerin dikkatli olmaları gerekir. Bu tür belirtiler, bebeklerin normal büyüme süreçlerine engel olabilir. Bebeklerde çölyak hastalığının tedavi edilmemesi durumunda, uzun vadede gelişimsel gecikmeler ve beslenme problemleri yaşanabilir.
Bebeklerde çölyak hastalığının teşhisi genellikle kan testleri ve genetik testler ile yapılır. Erken tanı konduğunda, bebekler gluten içeren gıdalardan uzak tutulabilir ve sağlıklı bir büyüme süreci sağlanabilir. Bu süreçte ailelerin doktorlarıyla sürekli iletişimde olmaları, bebeğin sağlıklı gelişimi için kritik öneme sahiptir.
Çölyak Hastalığı Nasıl Anlaşılır?
Çölyak hastalığının teşhisi için bir dizi test yapılır. İlk adım, hastanın tıbbi geçmişinin ve belirtilerinin gözden geçirilmesidir. Şüpheli bir durumda, kan testleri ile çölyak hastalığına özgü antikorlar aranır. Bu testlerin sonucuna göre, daha ayrıntılı incelemeler yapılabilir. Genetik testler de çölyak hastalığının teşhisinde kullanılır; bu testler, bireyin genetik yatkınlığını kontrol eder.
Çölyak hastalığının teşhisinde önemli bir diğer test ise endoskopidir. Bu işlemde, ince bağırsaklardan doku örneği alınarak mikroskobik inceleme yapılır. Bağırsak dokusunda glutenin neden olduğu hasarın boyutu belirlenir. Bu testler sonucunda çölyak hastalığının varlığı kesinleşirse, hastanın tedavi planı oluşturulmaya başlanır.
Çölyak hastalığı, bazen başka hastalıklarla karışabileceği için, doğru teşhis için uzman bir hekimin değerlendirmesi önemlidir. Özellikle sindirim sorunları yaşayan ve diğer hastalıklarla karışabilen semptomlar gösteren bireylerin, çölyak hastalığı açısından test edilmesi gerekir.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi Çölyak Hastalığı Tedavisi
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, çölyak hastalığı tedavisinde uzmanlaşmış bir sağlık kuruluşudur. Çölyak hastalığı teşhisi konmuş hastalar, burada kapsamlı bir tedavi süreci başlatabilirler. Tedavi sürecinin temelini gluten içermeyen bir diyet oluşturur. Bu diyet, hastanın bağırsaklarının iyileşmesini sağlar ve hastalığın belirtilerini hafifletir. Uzman hekimler, hastaların diyet programlarını bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirerek, onların yaşam kalitesini artırmayı hedeflerler.
Tıp merkezimizde, çölyak hastalığına yönelik modern tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Beslenme danışmanları, hastaların doğru ve sağlıklı bir şekilde diyet yapmalarına yardımcı olurken, hastalığın ilerleyişini engellemek için düzenli takipler yapılır. Ayrıca, tedavi sürecinde hastaların psikolojik destek alması da sağlanarak, duygusal iyileşme sürecine katkı sağlanır.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, çölyak hastalığının tanı ve tedavisinde uzman ekipleriyle hizmet vermektedir. Klinik, yüksek kaliteli bakım ve bireysel yaklaşımlarla, hastaların sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Erken teşhis ve doğru tedavi, çölyak hastalığının olumsuz etkilerinin önlenmesine olanak tanır.
0 notes
Text
Fethi Sekin Şehir Hastanesi Ocak Ayı Mesai Sonrası Poliklinik Hizmetleri Açıklandı
Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi, Ocak ayı boyunca mesai sonrası poliklinik hizmetlerine devam edecek. Bu kapsamda, kulak-burun-boğaz hastalıkları, deri ve zührevi hastalıkları ile göz hastalıkları bölümleri mesai sonrasında da hasta kabul edecek. Poliklinik Çalışma Saatleri - Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları: Her gün 18.00-22.00 saatleri arasında hizmet verecek. - Deri ve Zührevi Hastalıkları: Hafta içi her gün 17.00-20.00 saatleri arasında hasta kabul edecek. - Göz Hastalıkları: Hafta içi her gün 17.00-20.00 saatleri arasında hizmet sunacak. Randevu Detayları Muayene olmak isteyen hastaların ALO 182 hattını arayarak ya da Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden randevu almaları gerekiyor. Hastane yönetimi, mesai sonrası hizmetlerin özellikle çalışan vatandaşların sağlık hizmetine ulaşımını kolaylaştırmayı hedeflediğini belirtti. Read the full article
0 notes
Text
Gluten İntoleransı Testi Hangi Hastalıkları Önler?
Gluten İntoleransı Testi Hangi Hastalıkları Önler?
Gluten İntoleransı ve Önemi
Gluten intoleransı, bazı bireylerin buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan gluten proteinine karşı gösterdiği aşırı duyarlılık durumudur. Bu durum, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir ve bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Gluten intoleransı testi, bu durumu belirlemek için kritik bir adımdır. Erken teşhis, bireylerin sağlığını korumak ve potansiyel hastalıkları önlemek açısından son derece önemlidir.
Çölyak Hastalığı Riskini Azaltma
Gluten intoleransı testi, en çok çölyak hastalığı ile ilişkilendirilir. Çölyak hastalığı, gluten alımının bağışıklık sistemi tarafından anormal bir şekilde tepki vermesine neden olduğu otoimmün bir hastalıktır. Bu hastalık, bağırsaklarda hasara yol açarak besin emilimini olumsuz etkiler. Gluten intoleransı testi ile bu durumu erkenden tespit etmek, bireylerin gluten içeren gıdalardan kaçınmalarına ve böylece çölyak hastalığı riskini azaltmalarına yardımcı olabilir. Erken müdahale, bağırsak sağlığını korumak için kritik bir adımdır.
İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS) ile İlişki
Gluten intoleransı, ayrıca irritabl bağırsak sendromu (IBS) gibi sindirim sorunlarıyla da ilişkilendirilir. IBS, karın ağrısı, şişkinlik, gaz ve düzensiz bağırsak hareketleri ile karakterize bir durumdur. Gluten intoleransı testi, bu rahatsızlığın nedenlerini anlamak için önemli bir araçtır. Gluten tüketiminin azaltılması, IBS semptomlarını hafifletebilir ve bireylerin daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmalarına yardımcı olabilir. Bu bağlamda, test sonucu doğrultusunda diyet değişiklikleri yapmak, sindirim sağlığını iyileştirebilir.
Diğer Olası Hastalıkların Önlenmesi
Gluten intoleransı testi, sadece çölyak hastalığı ve IBS ile sınırlı kalmaz. Araştırmalar, gluten intoleransının otoimmün hastalıklar, deri rahatsızlıkları ve hatta depresyon gibi durumlarla ilişkili olabileceğini göstermektedir. Gluten alımının kısıtlanması, bu hastalıkların riskini azaltabilir ve bireylerin genel sağlığını iyileştirebilir. Testin yapılması, bireylere gluten intoleransı hakkında bilgi edinme ve sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapma fırsatı sunar. Sonuç olarak, gluten intoleransı testi, potansiyel sağlık sorunlarını önlemek ve yaşam kalitesini artırmak için önemli bir adımdır.
Ayrıntılı bilgi için: Gluten İntoleransı Testi Yaptırmak Neden Önemlidir?
0 notes
Text
Zona Bağışıklık Sistemi Güçsüzleri Seviyor
İsim olarak birçok kişinin bildiği Zona (Herpes Zoster) aslında çok yeterli tanınan bir hastalık değil. Yetişkinlerin yaklaşık yüzde 20-30’unu etkileyen bu sorunun bağışıklık durumu ile yakından bağlantılı olduğunu söyleyen Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Aliye Sevdem Gülcan, zonanın az de olsa bazen uzun müddetli hudut ağrısı ve görme kaybı üzere önemli komplikasyonlara neden olabileceğine işaret…
0 notes
Text
İstanbul Lepra Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi dermatoloji uzmanı değerli meslektaşım Dr. Vedat Çimen için düzenlenen doğum günü etkinliği vesilesiyle mesai arkadaşlarımızla bir araya geldik. Yeni yaşının sağlık, mutluluk ve güzellikler getirmesi dileğiyle özverili çalışmaları ile Lepra Hastanesi’ne değer kattığı için Vedat hocamıza teşekkür ederim. Doğum günü kutlu olsun.
0 notes
Text
Çukur İzleri Tedavisi
Çukur İzleri Tedavisi Çukur izleri, ciltte çeşitli nedenlerle oluşan ve estetik kaygılara yol açan derinleşmiş izlerdir. Bu izler genellikle akne, yaralanma, cerrahi müdahale ya da çeşitli deri hastalıkları sonucunda ortaya çıkar. Çukur izlerinin tedavisi, hem fiziksel görünümü düzeltmek hem de psikolojik rahatlık sağlamak adına önemlidir. Bu yazıda, çukur izlerinin nedenleri, tedavi yöntemleri…
0 notes
Text
Nerisona Krem Ne İşe Yarar? Nerisona krem genel olarak farklı cilt hastalıklarına iyi gelen bir ilaçtır. Eğer Nerisona krem nedir, nasıl kullanılır, yan etkileri nelerdir, ne işe yarar, muadili nedir, fiyatları nedir, özellikleri nelerdir, cilt üzerinde hangi etkileri vardır gibi soruların cevaplarını merak ediyorsanız yazımızı okumaya devam etmelisiniz. Nerisona Krem Nedir? Topikal kortikoid tedavisine yanıt veren ... https://www.begonya.com/nerisona-krem/?feed_id=200249&_unique_id=66ffb44a757d1
0 notes
Link
#ÇiftehanManzaraları#ÇiftehanSeyahat#KeşfedilecekDoğalGüzellikler#Niğde#SeyahatRehberi#TatilRotaları
0 notes
Text
Ameliyat Gerektiren Deri Hastalıkları
Derimizin görüntüsünü bozan çeşitli etkenler vardır. Bunlar yaralanmalara bağlı olabildiği gibi bazı hastalık ve tümörlere de bağlı olabilir. Bazı deri lezyonlarının cerrahi olarak çıkartılması gerekebilir. Bu işlem Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanları tarafından yapılmalıdır.
0 notes
Text
Köpeklerde Sık Görülen Hastalıklar
Köpekler, yaşamları boyunca çeşitli sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler. Bu hastalıklar, köpeğin yaşına, cinsine, genetik geçmişine, çevresel faktörlere ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak değişebilir. Köpek sahipleri, evcil dostlarının sağlığını korumak ve gerektiğinde erken müdahalede bulunmak için bu yaygın köpek hastalıkları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu makalede, köpeklerde sık görülen hastalıkları, tanı, tedavi ve önleme yöntemlerine dair detaylı bilgiler bulacaksınız.
Köpeklerde Sık Görülen Hastalıklar
Kuduz
Kuduz, köpeklerde sık görülen ancak aynı zamanda ölümcül bir virüs hastalığıdır. Kuduz virüsü, köpeğin tükürüğünde bulunur ve ısırma veya tükürük teması yoluyla diğer hayvanlara veya insanlara bulaşabilir. Kuduz belirtileri arasında huzursuzluk, saldırganlık, tükürük artışı, yutma güçlüğü ve felç bulunur. Köpeklerde kuduzun kesin bir teşhisi için hayvan hekiminin yönlendirmesiyle yapılan kan testleri ve doku örnekleri gereklidir. Tedavi ve Önleme: Kuduz, bir kez belirtiler ortaya çıktığında tedavi edilmesi zor bir hastalıktır. Bu nedenle, kuduz aşısıyla köpeklerin düzenli olarak aşılanması hayati önem taşır. Ayrıca, köpeğinizi kuduz taşıyan diğer hayvanlardan ve vahşi yaşamdan uzak tutmak da önleyici tedbirler arasındadır. Köpeklerde Kuduz hastalığına dair detaylı bilgi için: Köpeklerde Kuduz yazımızı okuyabilirsiniz.
Parvovirüs Enfeksiyonu
Parvovirüs enfeksiyonu, genellikle genç köpeklerde görülen ve ciddi ishal, kusma, iştahsızlık ve halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteren bulaşıcı bir hastalıktır. Bu virüs, köpeğin bağışıklık sistemi zayıfken yayılır ve çevresel faktörlerle temas sonucunda bulaşabilir. Tedavi ve Önleme: Parvovirüs enfeksiyonu tedavisi, genellikle intravenöz sıvı tedavisi, antibiyotikler ve semptomatik destekle yapılır. Ancak, en etkili yöntemlerden biri, köpeğin düzenli olarak aşılanmasıdır. Köpek yavrusu sahipleri, yavrularını henüz bağışıklık sistemleri tam olarak gelişmediği için erken dönemde aşılatmalıdır.
Gençlik Hastalığı
Köpeklerde gençlik hastalığı, osteoartrit veya displazi gibi eklem problemlerini içeren bir terimdir. Bu hastalık, genellikle büyük ırkların genç köpeklerinde ortaya çıkar ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Köpeğin hareket kabiliyetini kısıtlayabilir ve zamanla ilerleyebilir. Köpeklerde gençlik hastalığında dair detaylı bilgi için Köpeklerde Gençlik Hastalığı yazımızı okuyabilirsiniz.
Solunum Yolu Enfeksiyonları
Solunum yolu enfeksiyonları, köpeklerde sıkça görülen hastalıklar arasındadır. Bu enfeksiyonlar genellikle virüsler veya bakteriler tarafından tetiklenir ve öksürük, hapşırma, burun akıntısı, hırıltı ve nefes darlığı gibi belirtilerle kendini gösterir. Tedavi ve Önleme: Solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisi, semptomlara ve enfeksiyonun ciddiyetine bağlı olarak değişir. Antibiyotikler, öksürük baskılayıcıları ve destekleyici tedaviler sıklıkla kullanılır. Enfeksiyon riskini azaltmak için, köpeklerin düzenli olarak aşılanması, hijyenik ortamlarda tutulması ve hasta hayvanlarla temasın sınırlanması önemlidir.
Ektoparazitler (Pireler, Keneler ve Bitler)
Ektoparazitler, köpeklerde kaşınma, deri lezyonları ve hatta ciddi hastalıklara neden olabilen yaygın problemlerdir. Pireler, keneler ve bitler, köpeğin derisinde yaşayarak kan emerler ve enfeksiyon riskini artırırlar. Tedavi ve Önleme: Ektoparazitlerle mücadelede düzenli antiparaziter ilaç kullanımı önemlidir. Bu ilaçlar, pireleri, keneleri ve bitleri öldürmenin yanı sıra tekrar enfeksiyon riskini azaltır. Ayrıca, köpeğin düzenli olarak taranması ve temizlenmesi de ektoparazitlerin kontrol altında tutulmasına yardımcı olur.
Diyabet
Diyabet, köpeklerde endokrin sistem sorunlarından kaynaklanan bir hastalıktır. Tip 1 diyabet, pankreasın yeterli miktarda insülin üretmemesiyle karakterizedir, tip 2 diyabet ise hücrelerin insüline yanıt vermediği durumdur. Diyabet belirtileri arasında aşırı susama, sık idrara çıkma, kilo kaybı, yorgunluk ve bulanık görme bulunur. Tedavi ve Önleme: Diyabet tedavisi, genellikle özel bir diyet, egzersiz ve insülin enjeksiyonları gerektirir. Diyabetin önlenmesi için, köpeğin sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olması, dengeli bir diyete uyulması ve düzenli egzersiz yapılması önemlidir.
Artrit
Artrit, köpeklerde eklem iltihabıyla ilişkilendirilen yaygın bir hastalıktır. Yaşlı köpeklerde daha sık görülse de genç hayvanlarda da ortaya çıkabilir. Artrit belirtileri arasında eklem şişmesi, hareket kısıtlılığı, topallık ve ağrı yer alır. Tedavi ve Önleme: Artrit tedavisi, anti-enflamatuar ilaçlar, ağrı yönetimi, fizik tedavi ve kilo kontrolü gibi yöntemleri içerebilir. Artritin önlenmesi için, köpeğin düzenli egzersiz yapması, uygun beslenme alışkanlıklarına sahip olması ve aşırı kilodan kaçınılması önemlidir.
Kulak Enfeksiyonları
Köpeklerde kulak enfeksiyonları, maya, bakteri veya parazitlerin neden olduğu yaygın sağlık sorunlarıdır. Kulak enfeksiyonu belirtileri arasında kaşıntı, kırmızılık, kulak içinde kötü koku, akıntı ve ağrı bulunur. Tedavi ve Önleme: Kulak enfeksiyonlarının tedavisi, enfeksiyonun nedenine bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle kulak damlaları, temizleyiciler ve antibiyotiklerin kullanımını içerir. Kulak enfeksiyonlarının önlenmesi için, köpeğin kulak hijyenine dikkat edilmesi, kulaklarının düzenli temizlenmesi ve havluyla kurulanması önemlidir.
Üriner Sistem Problemleri
Köpeklerde üriner sistem problemleri, idrar yolu enfeksiyonları, idrar taşları ve böbrek yetmezliği gibi çeşitli durumları içerebilir. Bu problemler, idrar yapma sıklığında değişiklik, kanlı idrar, zorlu idrar yapma ve idrarda aşırı koku gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavi ve Önleme: Üriner sistem problemlerinin tedavisi, altta yatan nedenin tespitine ve semptomların yönetimine dayanır. Tedavi, genellikle antibiyotikler, idrar asitlendiriciler ve diyet değişiklikleri içerir. Üriner sistem problemlerini önlemek için, köpeğin düzenli olarak temiz su içmesi, dengeli bir diyetle beslenmesi ve düzenli veteriner kontrollerine gitmesi önemlidir.
Dermatolojik Sorunlar
Köpeklerde dermatolojik sorunlar, alerjiler, deri enfeksiyonları, mantar enfeksiyonları ve cilt tümörleri gibi çeşitli durumları içerebilir. Bu sorunlar kaşıntı, kızarıklık, deri döküntüleri, kabuklanma ve tüy dökülmesi gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavi ve Önleme: Dermatolojik sorunların tedavisi, altta yatan nedenin tespitine ve semptomların yönetimine dayanır. Tedavi, genellikle topikal ilaçlar, antihistaminikler, antibiyotikler ve antifungal ilaçlar içerir. Dermatolojik sorunların önlenmesi için, köpeğin düzenli olarak temizlenmesi, alerjenlerden uzak tutulması ve cilt sağlığını destekleyici bir diyetle beslenmesi önemlidir.
Kanser
Kanser, köpeklerde yaşlanmayla birlikte artan bir sağlık riskidir. Köpeklerde en sık görülen kanser türleri arasında lenfoma, meme kanseri, cilt kanseri ve kemik kanseri bulunur. Kanser belirtileri arasında anormal kitleler, kilo kaybı, iştahsızlık, halsizlik ve solunum güçlüğü yer alır. Tedavi ve Önleme: Kanser tedavisi, kanser türüne, evresine ve köpeğin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri arasında cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve immunoterapi bulunur. Kanserin önlenmesi için, köpeğin düzenli veteriner kontrollerine gitmesi, sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmesi ve çevresel kanserojenlerden kaçınması önemlidir. Bu makalede, köpeklerde sık görülen hastalıkların tanı, tedavi ve önleme yöntemlerine dair kapsamlı bir genel bakış sunduk. Ancak, herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaştığınızda, mutlaka bir veteriner hekime danışmanız önemlidir. Evcil dostunuzun sağlığına zamanında müdahale etmek, onun uzun ve mutlu bir yaşam sürmesine yardımcı olacaktır. Read the full article
0 notes
Text
Havaların ısınmasıyla pikniklerde kene riskine dikkat!
https://pazaryerigundem.com/haber/177846/havalarin-isinmasiyla-pikniklerde-kene-riskine-dikkat/
Havaların ısınmasıyla pikniklerde kene riskine dikkat!
Kenelerden bulaşan hastalıkların kenelerin doğada yaygın olarak bulundukları bahar ve yaz aylarında daha fazla görüldüğünü kaydeden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bağ, bahçe, tarla, orman, mesire yeri, açık alan gibi yerlerde bulunan keneler insan vücuduna tutunarak kan emme esnasında bu mikroorganizmaları insana bulaştırırlar.” dedi.
İSTANBUL (İGFA) – Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, kene vakalarına karşı alınması gereken önlemler ve yapılması gerekenler hakkında uyarılarda bulundu
KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ (KKKA) ÜLKEMİZ İÇİN ÖNEMLİ BİR RİSK OLUŞTURUYOR
Kenelerin vücutlarında çeşitli bakteri ve virüsler barındırarak Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), Lyme hastalığı, Q ateşi, kene kaynaklı ansefalit, Akdeniz benekli ateşi, granülositik erlihyoz ve babezyoz gibi hastalıkları insanlara bulaştırabileceğine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, özellikle KKKA’nın, ülkemiz için önemli bir risk oluşturduğunu hatırlattı.
Kenelerden bulaşan hastalıkların kenelerin doğada yaygın olarak bulundukları bahar ve yaz aylarında daha fazla görüldüğünü kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bağ, bahçe, tarla, orman, mesire yeri, açık alan gibi yerlerde bulunan keneler insan vücuduna tutunarak kan emme esnasında bu mikroorganizmaları insana bulaştırırlar.” dedi.
KENELERDEN KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Dr. Dilek Leyla Mamçu, kenelerden korunmak için alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:
“Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek amacıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı ve ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmeli. Oturulacak yerlere de açık renkli örtü serilmeli. Hayvanların üzerindeki keneye, hayvanların kan ve idrarına çıplak elle dokunulmamalı. Riskli alanlardan döndükten sonra kene olup olmadığını görmek için vücudun ve elbiselerin her yerine dikkatlice bakılmalı. Vücudun özellikle diz arkası, koltuk altları, kulak arkası, ense, saç dipleri ve kasıklar dâhil kontrol edilmeli ya da ettirilmeli.”
KİMLER RİSK ALTINDA?
Veterinerler, mezbaha işçileri, dış ortamlarda çalışanlar ve hayvancılıkla uğraşanların risk altında olduğunu belirten Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hayvan kesimi yapan işçiler hastalığa yakalanabilirler. Hayvancılıkla uğraşanlar eldiven ve uzun önlükler kullanmalı, infekte doku ve kan ile temas etmemeliler. Ayrıca deri koruyucu kimyasallar da kullanılabilir.” dedi.
KENE TUTUNMUŞSA NE YAPILMALI?
Dr. Dilek Leyla Mamçu, kene tutunmuşsa yapılması gerekenleri de şöyle anlattı:
“Kene tutunmuş ise hiç vakit kaybetmeden çıplak el ile dokunmamak şartıyla vücuda tutunduğu en yakın yerden tutarak uygun bir malzeme ile (kağıt mendil, bez, naylon poşet, eldiven gibi) çıkarılmalıdır. Çıkarılamıyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kene çıkarıldıktan sonra alkol ile bölge silinmelidir.” şeklinde bilgi verdi.
KKKA VİRÜSÜNÜN BULAŞMASI DURUMUNDA NE OLUR?
KKKA virüsünün bulaşması durumunda 3-7 günlük bir kuluçka süresini takiben aniden ateşin 39-41 derecelere yükseldiğini dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Kas ağrıları, baş ağrısı bulantı, kusma, ishal gözlerde kızarıklık gibi belirtiler başlar. Bu dönem 3-5 gün sürer. Bu dönemde kişinin hastaneye başvurması ve derhal tedaviye başlanması son derece kritiktir. Bu dönemin sonunda pıhtılaşma mekanizmaları ve karaciğer fonksiyonlarının bozulması ile hastada kanamalar başlar. Döküntü, cilt altı kanama, burun kanaması, iç organlara ve vücut boşluklarına kanama sonucunda şok ve çoklu organ yetmezliği gelişebilir. Hastanede uygun tedavi alan vakalarda bu tarz ciddi komplikasyonlar oluşmadan iyileşme dönemi başlar, ateş düşer, kanamalar durur ve hastalar 1-4 haftada tamamen iyileşirler.” diye anlattı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Hacamat Kimlere Yapılmaz?
1. Kan Hastalıkları Olanlar
Kan hastalıkları, hacamat yaptırmayı düşünen bireyler için önemli bir engeldir. Özellikle hemofili gibi kanın pıhtılaşma sorunu yaşayan hastalar, hacamat uygulamasında ciddi kanama riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Kan hastalığı bulunan kişilerde, cilt yüzeyinde açılan kesikler kontrol edilemeyen kanamalara yol açabilir. Bu nedenle, kan hastalığı olan bireylerin hacamat yaptırması önerilmez.
2. Hamile Kadınlar
Hamilelik döneminde vücudun hassas olması nedeniyle, hacamat hamile kadınlar için uygun bir tedavi yöntemi değildir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında, fetüsün gelişimini olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Hamile kadınların hacamat gibi müdahaleli tedavi yöntemlerinden kaçınması, hem kendi sağlıkları hem de bebeğin sağlığı açısından önemlidir.
3. Kronik Hastalığı Olanlar
Şeker hastalığı (diyabet), böbrek rahatsızlıkları, kalp hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan kişilerin hacamat yaptırmadan önce doktorlarına danışmaları gerekmektedir. Kronik hastalıklar, vücudun tedaviye verdiği yanıtı değiştirebilir ve hacamat gibi müdahaleler, bu hastalıklarda beklenmeyen komplikasyonlara yol açabilir.
4. Tansiyon Hastaları
Yüksek veya düşük tansiyon hastalarının da hacamat yaptırmaları sakıncalı olabilir. Hacamat, kan dolaşımını etkilediği için tansiyon hastalarında ani tansiyon düşüşlerine veya yükselmelerine neden olabilir. Tansiyon dengesi bozulmuş kişiler, bu tür tedavilerden kaçınmalı ya da tedavi öncesi hekimlerine danışmalıdır.
Hacamat kimlere yapılmaz sorusuna daha detaylı bilgi almak için hacamat kimlere yapılmaz rehberimizi inceleyebilirsiniz.
5. Ciddi Deri Hastalıkları Olanlar
Egzama, sedef hastalığı gibi cilt rahatsızlıkları bulunan bireyler, hacamat yaptırmadan önce dikkatli olmalıdır. Cilt üzerinde kesikler açılan hacamat işlemi, bu hastalıkları kötüleştirebilir ve enfeksiyon riskini artırabilir. Cilt hastalığı olan bireylerin hacamat yaptırmadan önce mutlaka doktorlarına danışmaları önemlidir.
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi’nde Güvenli Hacamat Uygulamaları
Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi, hacamat tedavisini uzman doktorlar eşliğinde, hijyenik ve güvenli bir ortamda gerçekleştirmektedir. Hacamatın kimlere uygun olup olmadığını değerlendirmek ve güvenli bir tedavi süreci yaşamak için merkezimizden profesyonel destek alabilirsiniz. Pendik, Tuzla, Kurtköy ve Kartal bölgelerinde yaşayan hastalarımız, merkezimizde güvenle hacamat tedavisi yaptırabilirler.
Hacamat tedavisi hakkında daha fazla bilgi almak ve uygun olup olmadığınızı öğrenmek için Özel Pendik Şifa Tıp Merkezi ile iletişime geçebilirsiniz.
0 notes
Text
Kedi Alerjisi Belirtileri
Kedi Alerjisi Nedir? Kedi alerjisi, bağışıklık sisteminin kedi tüyleri, tükürükleri veya idrarları gibi alerjenlere aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu alerjenlere maruz kalan kişilerde hapşırma, burun akıntısı, gözlerde kaşıntı ve sulanma, ciltte kızarıklık ve kaşıntı gibi belirtiler görülebilir. Kedi Alerjisi Belirtileri: Hapşırma Burun akıntısı veya tıkanıklık Gözlerde kaşıntı ve sulanma Öksürük ve hırıltı Ciltte kaşıntı ve kızarıklık Göz altlarında şişlik ve morarma Kedi Alerjisi Teşhisi: Kedi alerjisi teşhisi için doktorunuz tıbbi geçmişinizi dinleyecek ve fiziksel muayene yapacaktır. Ayrıca alerjinin varlığını kesinleştirmek için aşağıdaki testlerden birini veya birkaçını önerebilir: Deri testi (prick testi): Cildinize küçük miktarda kedi alerjeni enjekte edilerek reaksiyon gözlemlenir. Kan testi: Kanda kedi alerjenine karşı üretilen antikorların seviyesi ölçülür. Eliminasyon testi: Bir süre kedilerden uzak durarak ve belirtilerin azalıp azalmadığını gözlemleyerek teşhis konulur. Kedi Alerjisi Tedavisi: Kedi alerjisinin kesin bir tedavisi yoktur. Ancak, alerji belirtilerini hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmak için çeşitli yöntemler mevcuttur: Kediyi evden uzak tutmak: Mümkünse, kediyi evden uzak tutmak en etkili çözümdür. Ev temizliği: Evi düzenli olarak temizlemek ve toz almak önemlidir. HEPA filtreli elektrik süpürgeleri alerjenleri daha etkili bir şekilde toplar. Kediyi yıkamak: Kediyi düzenli olarak yıkamak tüylerde ve deride biriken alerjenleri azaltabilir. Hava temizleyicileri: HEPA filtreli hava temizleyiciler kullanarak evdeki hava kalitesini artırabilir ve alerjen miktarını azaltabilirsiniz. Antihistaminikler: Doktor tavsiyesi ile kullanılan antihistaminik ilaçlar alerji belirtilerini hafifletebilir. Burun spreyleri: Burun spreyleri burun tıkanıklığı ve akıntısını azaltmada yardımcı olabilir. Aşı tedavisi: Alerji aşıları uzun vadede alerjenlere karşı duyarlılığı azaltabilir. Kedi Alerjisine Karşı Önlemler: Kediyi evden uzak tutmak Evde düzenli temizlik yapmak Kediyi yıkamak HEPA filtreli hava temizleyicileri kullanmak Kediye özel alan oluşturmak El ve yüz temizliğine dikkat etmek Antihistaminik ilaçları doktor tavsiyesi ile kullanmak Kedi Alerjisi Hakkında Ek Bilgiler: Kedi alerjisi her yaştan insanı etkileyebilir. Kedi alerjisi kalıtsal olabilir. Kedi alerjisi astım gibi diğer alerjik hastalıkları tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Kedi alerjisi olan kişilerde egzama gibi cilt problemleri de görülebilir. Read the full article
0 notes
Text
Veteriner Hizmetleri: Gebze, Tuzla ve Mutlukent
Gebze, Tuzla ve Mutlukent bölgelerindeki veterinerler, evcil hayvanlarımızın sağlığına önem veren uzmanlar olarak bilinir.
Gebze Veteriner, bölgedeki hayvanseverlerin güvenle başvurduğu bir veteriner kliniğidir. Burada, köpeklerden kedilere, kuşlardan kemirgenlere kadar tüm evcil hayvan türleri için çeşitli hizmetler sunulmaktadır. Rutin aşılamalardan acil tedaviye, ameliyattan diş bakımına kadar geniş bir yelpazede hizmet verilen Gebze Veteriner'de, deneyimli veteriner hekimler ve tecrübeli ekip tarafından hayvanların sağlığına özenle yönelik yaklaşılır.
Tuzla Veteriner ise Tuzla bölgesinde faaliyet gösteren bir başka önemli veteriner kliniğidir. Bu klinikte de Gebze Veteriner'deki gibi geniş bir hizmet yelpazesi bulunmaktadır. Evcil hayvanlarınızın sağlığını korumak ve onları mutlu tutmak için gerekli olan aşılama, beslenme danışmanlığı, profilaksi ve tedavi hizmetleri Tuzla Veteriner'de sunulmaktadır. Kliniğin uzman veteriner hekimleri, hayvan dostlarımızın her türlü sağlık sorununa profesyonel bir yaklaşımla çözüm bulmayı amaçlamaktadır.
Mutlukent bölgesindeki veterinerler de evcil hayvanların sağlığına büyük önem veren birçok klinikle temsil edilmektedir. Mutlukent Veteriner, bölgedeki hizmet kalitesiyle öne çıkan bir kuruluştur. Burada, veteriner hekimler tarafından yapılacak detaylı muayeneler, laboratuvar testleri ve ileri görüntüleme teknikleri gibi tanı yöntemleriyle hayvanların sağlık durumları değerlendirilir. Ayrıca, ameliyat, diş bakımı, deri hastalıkları gibi spesifik ihtiyaçlara yönelik tedavi seçenekleri sunulmaktadır.
Bu üç bölgedeki veteriner klinikleri, evcil hayvanlarımızın sağlığını koruma konusunda uzmanlaşmış ekipleri ve modern tıbbi olanaklarıyla dikkat çekmektedir. Gebze Veteriner, Tuzla Veteriner ve Mutlukent Veteriner gibi güvenilir klinikler, evcil hayvanlarımızın mutluluğunu ve sağlığını ön planda tutarak onlara en iyi bakımı sağlamaktadır. Bu bölgelerde yaşayan hayvanseverler için, veteriner hizmetlerine kolaylıkla erişilebilir olmaları büyük bir avantajdır.
0 notes
Text
ANMA:
BUGÜN 08 MART (1948)
TÜRK TIP VE HEKİMLİĞİNİN ÖNEMLİ İSİMLERİNDE VE
BEHÇET HASTALIĞININ BULUCUSU
HULUSİ BEHÇET’İN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ RAHMETLE ANIYORUM.
Hulusi Behçet (20 Şubat 1889 - 8 Mart 1948, İstanbul), Türk dermatoloji uzmanı ve bilim insanıdır.
1937 yılında, bir kan damarı enflamasyonu (vaskülit) hastalığı olan ve bugün kendi adıyla anılan Behçet hastalığını tarif eden ilk bilim insanı olmuştur.
Zor bir çocukluk geçiren Behçet çok genç yaşta annesini kaybetmiş ve büyükannesi tarafından büyütülmüştür. Babasının Şam'daki işleri sebebiyle ilk öğrenimini o dönemler Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunan Şam'da tamamlamıştır. Fransızca, Almanca ve Latince öğrenmiştir. Tıp öğrenimini Darülfünun Tıp Fakültesinde almıştır. 1910 yılındaki mezuniyetinden sonra dört yıl boyunca dermatoloji ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar alanında ihtisas yapmıştır. I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Edirne'deki askerî hastanede dermatoloji ve zührevi hastalıklar uzmanı olarak çalışmıştır. Savaştan sonra (1918-1919 arası) tıbbi bilgisini geliştirmek amacı ile önce Budapeşte'ye sonra da Berlin'e gitmiştir. Birçok ünlü meslektaşı ile tanışma fırsatı bulmuştur.
Türkiye'ye döndükten sonra serbest çalışmaya başlamış; önce Hasköy Cinsel Hastalıkları Hastanesi'nde (Haliç) başhekim olmuş, sonra Vakıf Gureba Hastanesi'ne geçmiştir. O dönemde İstanbul Tıp Fakültesi'nin bir parçası olan hastanede profesörlük de yapmıştır.
1933'te eski Dar-ül Funun'dan İstanbul Üniversitesi yeni kurulmuştu. Bu reform döneminde İstanbul Üniversitesi'nde dermatoloji o zamanki adıyla Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniğini kurmuş ve profesör seçilmiştir. Hulusi Behçet, Türk akademisinde profesör unvanını alan ilk kişidir. Mesleğinin ilk yıllarından beri dermatoloji konusunda üretken bir bilim insanı olarak, birçok ulusal ve uluslararası kongreye özgün makalelerle katılmış ve birçok bilimsel dergide makalesi yayınlanmıştır.
Ünlü Alman patolog Prof. Philipp Schwartz onun için, "Behçet dünya çapında ünlü bir bilim insanı ama Türkiye'de değil," demiş ve eklemiştir: "O her zaman yurt dışında buluşlarını tanıtıyor; bunun için onu Türkiye'de bulamıyorsunuz."
Behçet, yeni kuşakların eğitimine yardımcı olmak için çok sayıda makaleyi Türkçeye çevirdi ve Kore gibi çok uzak ülkelerle ilişki kurmak için uluslararası derlemelerde özgün olgu sunuları yayınladı.
1922'den itibaren frengi üzerinde çalışmalar yaptı ve frenginin tanısı, tedavisi, kalıtımsal özellikleri, serolojisi ve toplumsal yönleri üzerine birçok uluslararası makale yayınladı. Leishmaniasis (Oriental sore) 1923'ten itibaren Dr. Behçet'in üzerinde çalıştığı bir diğer hastalıktı. Hakkında pek çok makale yayınladı ve diathermi ile tedavisinde başarılı oldu. Bir leishmania olgusunda, kabuk kaldırıldığında görünen "çivi belirtisini"[1][2] ilk defa tanımladı. Yayınlanmış yapıtlarının bir kısmı parazitoz ile ilgiliydi. 1923 yılında Türkiye'deki "gale cereal - uyuz?" etkenlerini tanımladı.
Aynı zamanda Türk tıbbının gelişiminde yayıncılıkta da öncüydü ve 1924'te Türkiye'deki "Turkish Archives of Dermatology and Syphilology" isimli ilk dermato-veneroloji dergisinin sorumlusuydu
0 notes